ERBAY tarafından postalanan herşey
- Çağrışım
-
latest design in australia ;-)
töbe töbe
-
Gerçekten süper bi resim :D
g..t korkusu nelere kadir...
-
Bizim Çelik Halayda
caney caney caney işte meydan ey iyi günün dostu nerdesin haney şappi bende horon oynayan bir çelik yapacam
-
madein TURKİYE ye yeni avatar
ehuehuehueu ben bu resmi sokakta pvc kaplayan arabada görnüştüm yol boyunca gülmüştüm deli gibi
- Çağrışım
-
Okey oynayan inek :D
hey ALLAH 'ım gökten inek yağacak başımıza
-
Trafik kazalarına çözüm !
ALLAH razı olsun bulandan bu emniyet kemerini bide ev kazaları için geliştirseler iyi olur
-
Kamyonda Romantizm :P
ehuehehu harbiden güzelmiş
-
Köprüye bak be !
başım döndü yaws
-
ÖLüMLe YüZ YüZe !
4. resimdeki adamın yerinde olmak istemezdim şaka bile olsa ıyyyyy
-
Ararsan beni..
Kalbimden Sana Taç Mahal Yaptım Sana ne verebilirdim? Bülbülü versem, Sabırsızdır, sitemlidir. Gülü versem, Gül yerinde güzeldir. Yıldızlar mı? Senin yanında sönük kalır. Ay; yüreğindeki mehtabı kıskanır.. Bendeki sana bakarak, Başladım mabedimi yapmaya. Kalbinin temizliğini kullanarak, Bembeyaz mermerler oluşturdum. Gözlerinden aldığım parlaklıkla, Mermerlerin içine, pırlanta koydum. Sevmeye doyamadığım ruhunla, Kubbe var oldu, tüm vakarıyla. İnsanca yaşamaktaki azminle, Minareler göklere uzandı, haşmetle. Bana akan sıcaklığınla, Duvarların her yerine, 'Seni seviyorum' yazdım. Yüreğinden taşan sevginle, Öyle bir bahçe oluştu ki, Kaşmir´deki Shalimar´dan görkemli. Şah Cihan görseydi, Sana gıpta ederdi. Mümtaz´a olan sevgisi, Seninkinin yanında azmış derdi. Üzgünüm canım.. İçimdeki seni, Hiçbir kalıba sığdıramadım. Yere, göğe koyamadım. Kalbimden sana yakışır, Taç Mahal yaptım. Şahı sen, Sultanı benim. Saltanatın ise, Yüreğim...! İnsan Sevmeli Hem de Doyasıya Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana. Sade bir kurdeleyle süslenmiş, Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını... Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya. Bir cennet resmi yapıp içine gir diye... Düşler serpiştirdim gizlice, Düş kurmayı unutma diye Bir tanede elma şekeri yerlestirdim. İçinde ki çocuğu tadabilesin diye... Güneşin batışını, Billur suyun sesini, Kırmızı gelinciklerin saflığını, Taze ekmeğin kokusunu ve bir gülümsemenin de sıcaklığını sığdırdım. Ruhlarımız aç kalmasın diye... Kutuya biraz da sevecenlik koydum Güçlü ol diye.. Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu bu kutuya, Barış ve özgürlüğü sunmak için... Bir buket sevgi, bir yudum Aşk ve yarım bir elma daha Ben koymadan edemedim. Paylaşmayı hatırlayalım diye... Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim, Hemen şimdi yapalım bunu diye... İçtenliği, umudu, nesneyi, bağışlayıcılığı, özgüveni Açıkk yürekliliği unutmadım, BEN'İN dışına çıkıp BİZ'E ulaşabilelim diye... Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya. Bak bu kartta neler yazıyor: 'BU KUTUNUN HER KAPAĞINI KALDIRIŞINDA, YAŞAMLA İLGİLİ YEPYENİ ŞEYLER KEŞFEDECEKSİN. YAŞAMAK İÇİN YARINI BEKLEME, AL YAŞAMI KOLLARININ ARASINA VE SIMSIKI SARIL... YAŞAMDAN YALNIZCA ALMAK YERİNE ONA BİR ŞEYLER VER KISACASI BUTÜNÜYLE İNSAN OL. UNUTMA, YAŞAM DOKUMASI HENÜZ TAMAMLANMAMIŞ, OLAĞANÜSTÜ GÜZELLİKTE BİR DUVAR HALISIDIR. VE SANA AİT OLAN KÜÇÜCÜK BOŞLUĞU YALNIZCA SEN DOLDURABİLİRSİN...' Orhan Veli Kanık
-
Necip Fazıl Kısakürek
Destan Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden, Çekiyor tebeşirle yekun hattını afet; Alevler içinde ev, üst katında ziyafet! Durum diye bir laf var, buyrunuz size durum; Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey, Benim adım bay Necip, babamınki Fazıl Bey; Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem. Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina; Evde cinayet, tramvay arabasında zina! Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil; Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu; Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu! Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama, Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! Allahın on pulunu bakleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz. Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilaç; Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilaç. Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan! Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; Tartılan vatana bak, dalkavuk kafesinde! Mezarda kan terliyor babamın iskeleti? Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap. Necip Fazıl Kısakürek
-
BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRİ YAZABİLİRİM
Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak... Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını... Hiç gel demiyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç, saklan. Seni aramak istiyorum. Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgârların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al, açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yere demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya ! Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı. Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kâğıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların Sibirya'da bir mabudun gözleri olmalı, ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik kalmalı. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım. Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim. ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN
-
SADECE BI SORU
biri bizi gözetliyor, magazin programları v.b. programları izleyen çocuktan ve nesilden ne beklersiniz doğru düzgün çizgi film bile yok zaten şimdiki veletler çizgi filmide beğenmiyorlar
-
pkk'ya CHP'den destek
Hey ALLAH'ım Ya Rabbim sen bu memleketin sonunu hayır eyle...
-
AZ SONRA...........
halı saha maçına gidecem
- Çağrışım
- Çağrışım
-
Ateizm tembellikten ibarettir
Teist evrimci modeli, evrimcilerin özellikle son yıllarda teşvik ederek oluşturmaya çalıştıkları bir modeldir. Son dönemde dine ve manevi değerlere dönüşte büyük bir gelişme yaşanmakta ve dolayısıyla evrime inanan insanların sayısı giderek azalmaktadır. Ayrıca, bir Yaratıcı’nın varlığına inanan bilim adamlarının sayısındaki artış da evrimcileri telaşlandırmaktadır. Çünkü bu bilim adamları, her geçen gün daha da artan bir etki ile, evrim teorisinin bilimsel yönden geçerli olmadığı ile ilgili delilleri kamuoyunun bilgisine sunmaktadırlar. Evrimciler ise, teist evrimci modelini destekleyerek, kendi saflarına çekemedikleri dindar insanları dinle evrim arasında bir uyum olduğuna ikna etmeye çalışmaktadırlar. Teist evrimciler, Allah’ın canlılığı aşama aşama, evrimcilerin öne sürdükleri kademelerden geçerek yarattığına inanırlar. Bir kısmı da, Allah’ın ilk canlı hücreyi yarattıktan sonra, bu canlı hücrenin kademe kademe gelişerek nihayetinde insanı oluşturduğuna inanır. Evrim teorisi hakkında pek fazla bilgisi olmayan kişiler evrimin bir Yaratıcının varlığını reddettiğinin, onun yerine tesadüfleri ilahlaştırdığının farkında değildirler ya da bunu görmezden gelirler. Dolayısıyla özel bir plan üzerine kendilerine sunulmuş olan “teist evrim” inancının bir zarar getirmeyeceğini düşünürler. Hatta evrimcilerin, “evrim=bilim” telkinlerine kanarak, bilimle dini mutabık hale getirdiklerini zannederler. Oysa, evrim teorisi bilimsel bir gerçek değildir ve ilahi dinlerin yaratılış hakkındaki açıklamaları ile tamamen çelişir. Allah’a ve Kutsal kitaplara inanan insanların, böyle bir kompleks içinde olmaları ve inançlarının bir kısmını gözardı ederek, bilimin de reddettiği bir teori ile uzlaşmaya çalışmaları son derece yersizdir.
-
Asiklar atisiyor
Ha buradan asagi Her egreti egreti Dünyada sevdani al Ahirete cenneti kes kestane dalini bedeninden ayirma ver beni sevdiguma daha beni kayirma DİVRİVRİVRİVRİVRİV
-
MUTLU YILLAR DELETERİOUS
doğum gününü kutlarım
-
Bitme
Teğet Herkes kırılamaz; bazen ipince bir dal olmak gerekir kırılmak için: Ama dünya kütüklerin… Ağlayamaz herkes; ağlayabilecek kadar büyümek gerekir: Dünya ise küçüklerin… Sevemez herkes; bir orman olmak gerekir sevmek için: Bak ki dünya çöllerin… Ve vâkur bir damla olmak dalga için. Katılmak okyanusa aşk için, isyan için! Yılmaz Odabaşı
-
İşte bomba msne MSN'de nickinizi kayan yazı yapabiliyorsunuz
vay bea teşekkürler larsie kardeşim
-
TeK BaŞıNaLıK
Tek Başına Tek Başına Tek başına yürünür yollardan bahçelerinde portakal,limon mandalina olan evler arasından.. Tek başına restoranın tek masasına oturulur, rakı tek başına yudumlanır, fava tek başına yenir. Tek başına gidilir bu dünyadan giderken, tek başına geldiğin gibi.. Şizofren olası gelir insanın dağıtmak için yalnızlığını, rakını tokuşturduğun su bardağı olmaz o zaman. Böyle dolmazsın bordo örtülü masanın üzerinde... Tek başına koşarsın,koşarken. Kendine vardığında, kapını çaldığında içinden dostların taşarlar...