tülvent tarafından postalanan herşey
-
yaralarımızı kanatan şarkılar
'' Hayatın ne anlamı var, yanımda sen olmayınca, Yaşamanın ne tadı var, yanımda sen olmayınca, Aşkın hasret çölüyüm ben, bir gözyaşı gölüyüm ben, Yaşayan bir ölüyüm ben, yanımda sen olmayınca, Nasıl çekmem kadere aah, yazan yazsın bana günah, Gecelerim hep simsiyah, yanımda sen olmayınca, Bence ölüm ayrılıktır, sensizliktir, yalnızlıktır, Her nefesim hıçkırıktır, yanımda sen olmayınca, Aşkın hasret çölüyüm ben, bir gözyaşı gölüyüm ben, Yaşayan bir ölüyüm ben, yanımda sen olmayınca, Nasıl çekmem kadere aaah, yazan yazsın bana günah, Gecelerim olmaz sabah, yanımda sen olmayınca. ''
-
Bir radyo olsaydı hangi şarkıyı isterdin Dj'den....
'' Sonuna kadar geldim aşkın... ''
-
İlker Başbuğ tutuklandı
- Okullara ''Özel Umre Turu''
- Apple 3D
- ÖLMEYE HAZIR MISIN?
Şu an ölüme hazır olduğumu düşünmüyorum. Düşünmüyorum da, bu tabii ki benim elimde değil! Neden hazır değilim, çünkü henüz kendi yuvalarını kurmamış, yaşam telaşının içine karışmamış iki evladım var. Hele bi onlar eşlerine ve çocuklarına dalsınlar... Kendi gündelik telaşları içinde beni düşünmeye çok fazla fırsat bulamasınlar...- ŞAİRLER ŞEHRİ
... Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gizlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmiyeceğimiz bir yer beğen, başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım... Turgut Uyar- İlker Başbuğ tutuklandı
Daha önce 'bidon kafalılar' yazısıyla fırtına koparan Yılmaz Özdil, bugün de Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasının faturasını vatandaşa çıkardı. Özdil AK Parti'ye oy verenlere bu kez de 'teflon millet' yakıştırması yaptı. İşte Özdil'in Hürriyet'teki o yazısı;- İlker Başbuğ tutuklandı
- Okullara ''Özel Umre Turu''
- İlker Başbuğ tutuklandı
Stalkes...- Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Minik(!) Farklılıklar...
Erkekler bu cümleye iyi bi dikkat etsinler, lütfen!!!- Santorini
- Kilisede
- Cemal Süreya (1931-1990)
Radya... Güller güzel, sen güllerden güzel... AMA SENİN Daha nen olayım isterdin, Onursuzunum senin! CEMAL SÜREYA BİLİYORUM SANA GİDEN Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi... Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi: Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri CEMAL SÜREYA HÜZNÜN KUŞLARI ben bütün hüzünleri denemişim kendimde canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını bir bir denemişim bütün kelimeleri yeni sözler buldum seni görmeyeli kuliste yarasını saran soytarı gibi seni görmeyeli kasketim eğip üstüne acılarımın sen yüzüne sürgün olduğum kadın kardeşim olan gözlerini unutmadım çık gel bir kez daha beni bozguna uğrat sen tutar kendini incecik sevdirirdin bir umuttum bir misillemeydin yalnızlığa şanssızım diyemem kendi payıma hain bir aşk bu kökü dışarda olur böyle şeyler ara sıra olur ara sıra CEMAL SÜREYA- Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Minik(!) Farklılıklar...
Eveeeetttt- Kadınlar ve Erkekler Arasındaki Minik(!) Farklılıklar...
Kadın ile erkek arasındaki en temel fark nedir biliyor musunuz? Örneğin, önümüze gelen konuları bir kutu olarak ele alalım... Erkekler ellerindeki kutunun kapatılma vakti geldiğinde kapağını kapatır, alır koyulması gereken yere koyar ve unuturlar o kutuyu. Biz kadınlar ise kutuların kapaklarını kapatsak bile, asla koyduğunuz yeri unutmayız. O kutularda delikler açılır zaman zaman ve o kutu asla kapanmaz tam anlamıyla. İşte, en temel farkımız bu! N' apalım... Şimdi de buyrun, kadınlar ve erkekler arasındaki minik farklılıklara... - Kadın beyni hacim açısından erkek beyninden daha küçük olmasına rağmen, genel kültür ve bilgi birikim konusunda kadınlar erkeklere %3'lük bir fark atmışlardır... Ayıptır söylemesi, bu anlamda çoğu kadının erkeğini bozmamak için bilerek "aptal"' ı oynadığı ortaya çıkmış... - Kadınlar birer "ayaklı radar" dır... Bu yüzden erkekler onlara yalan söylerken çok zorlanır. kadınlarda "vucut dilini, mimikleri, cümlelerin alt (gizli) anlamlarını algılayabilme" yeteneği erkektekinin 2 katı olarak belirlenmis... Bu nedenle erkekler "söylediğini anlamıyor" diye hiç bir kadını suçlamamalı, anlaşılamamasının nedenini kendi ifade yetersizliğinde aramalıdır... - Erkekler bir kadına kur yaparken sesini alçaltıyor, kadınlarsa yükseltiyor... Bu da erkeklerin o sırada kendilerini ne kadar aciz, kadınların ise ne kadar güçlü ve kendine güvenlerini de tam hissettiklerini gösterir... - Kadınlar yüksek sesle konuşmayı ve sesli düşünmeyi seviyor (hem de fazlasıyla), erkeklerse her ikisini de içinden yapmayı tercih ediyor... Bu yüzden kadınlar erkekleri "duygusuz bencil yaratıklar" olarak görürken, erkekler de kadınları "sürekli kafa ütüleyen başbelaları" olarak görüyor... - Kadın, problemlerini birlikte olduğu erkeğe açınca kendini daha rahatlamış hissediyor... Bu yüzden sürekli konuşma çabası içinde... Erkek ise, kadından duymak istediği şeyi duyamayacağını biliyorsa konuya bile girmiyor... Bu yüzden daha çok tv izlemeye ve gazete okumaya odaklanmış durumda... - Konuşmak ve kelimeleri özenle seçmek; erkek beyninde özel bir yetenek olmadığından, kendilerini sözcüklerle ifade etmekte çoğu zorlanır... Ah efendim, bunu yazarken elimiz titriyor lakin biz demiyoruz ki bunu bilim diyor... - Çoğu kadının erkeğini terketme nedeni ondan somut anlamda fazla sey alamaması değil, erkeğin onun duygularını anlayamadığını düşünmesi... - Kadınlar iletişim kurmak için günde 20.000 kelime, mimik ve jest kullanırken bu sayı erkeklerde sadece 7.000... Bu da erkeklerin ne kadar kitap okuduklarının göstergesi... - Erkek derisi kadın derisinden daha ince... bu yüzden kadinların kırışıkları erkeklerden fazla oluyor, bu da demektir ki transseksüeller çok geç yaşlanacaklar... Erkekler dokunma duyusunun hassaslığını daha ergenlik çağında kaybediyor... Peki o hassasiyet bundan sonra hangi bolgede yoğunlasıyor dersiniz? - Bir kadın, ilişkisi iyi gitmiyorsa işine konsantre olamıyor... Bir erkek ise işi iyi gitmiyorsa ilişkisine konsantre olamıyor... - Sevişmek icin kadınların bir nedene ihtiyacı var, erkeklerin ise sadece bir ortama... - Erkekler bir seferde sadece bir tek işi yapabiliyor... mesela yol haritasına bakmak için arabayı kenara çekip radyoyu da kapatıyorlar. Kadınların beyni ise "multi tasking" (aynı anda birden çok işlem) yapmaya daha uygun, mesela telefonla konuşurken aynı anda hem tv'deki diziye hem fırındaki yemeğe bakabiliyorlar... Ne yazık ki bu da çok doğrudur hatta daha fazlasını yapan becerikli Türk kadınları da mevcuttur efendim... - Çoğu erkek, 20 dakikalık bir alışveriş turunun ardından çok çok hafif yollu bir beyin sarsıntısı geçiriyor. Bilindiği üzere kadınlara dokunmasanız hayatlarını alışveriş merkezlerinde geçirebilir.... - Yeni başlayan bir ilişkide akşam yemeği için buluşulacaksa, erkek gecenin nasıl sonlanacağını merak eden; kadınsa bunu bilen taraftır. - Bir erkek evden cüzdan-cep telefonu-anahtar üçlüsü ile çıkmakla yetinirken, bir kadın çantasında ıssız bir adada üç hafta boyunca yetecek ve hatta orada dahi gerekmeyecek kadar malzeme taşır. - Hatun kişi üşür, erkek kişi üşümez; hatta erkek kişi ceketini çıkarır hatun kişiye verir. - Kadınlar detaylara takılır (dokuz kusurlu hareket), erkekler olayın geneline bakar. - Erkek 1 liralık bir şeyi, ihtiyacı olduğu için, 2 liraya satın alabilir. Kadınsa ihtiyacı olmadığı halde 2 liralık bir şeyi, sadece indirimde olduğu için 1 liraya satın alabilir. - Bir kadın evlenene kadar geleceği için endişelenir, erkek ise evlendikten sonra... - Kadınlar, çirkin bir erkeğe sırf zeki ve akıllı olduğu için tahammül edebilirler... Erkekler ise salak bir kıza sırf guzel olduğu için… - Erkekler affetmez, ama unutur; kadınlar affeder, ama unutmaz. - Erkek yemeğin tadıyla ilgilenir, kadın nasıl sunulduğuyla, Erkek yemeğin miktarıyla ilgilenir, kadın nasıl göründüğüyle Erkek yemeğin fiyatıyla ilgilenir, kadın içerdiği kalori miktarıyla… - Kadınlar dedikodu yapmayı sever, erkeklerse dinlemeyi… ** * Kadın: "Canım naber? 2 gündür nerelerdesin bakiim? Özledik valla, ama yarın okula geliyosun dimi? Şey dicektim matematik defterini getirebilir misin geliyosan…" Erkek: "Yarın matematik defterini getirsene!" * Kadın - Kadın 1. Kadın: Ah şekerim saçını mı kestirdin? Ne kadar güzel olmuşsun! 2. Kadın: Ay sahi mi söylüyorsun? Ben pek emin olamıyorum. Ay çok mu kısa oldu acaba? 1. Kadın: Aman ne alakası var. Benim yüzüm bu kadar geniş olmasa aynı kesimi ben de denerdim? Benim şu saçım klasik oldu artık, yeni bir modele hiç cesaret edemiyorum. 2. Kadın: Ay yapma Allah aşkına nesi varmış yüzünün... Bak şöyle şuralarından kat verdirsen, harika olur! Benim de boynum uzun olmasa ayni seninki gibi bir model yaptırırdım. 1. Kadın: Ah şekerim sen de bir alemsin... Keşke benim de boynum seninki gibi olsa. En azından şu çökük omuzlarımın dikkat çekmesini engellemiş olurdum. 2. Kadın: Ayol sen ne diyorsun?... Senin omuzların gibi omuzları olsun isteyen bir sürü kız var... Giydiğin her şey sana öyle yakışıyor ki... Bir de benim şu kısa kollarıma bak... Omuzlarım seninkiler gibi olsaydı, giydiğim bluzlar üstümde emanet gibi durur muydu? * * Erkek - Erkek 1. Adam: Saçını mı kestirdin? 2. Adam: Evet 1. Adam: Sıhhatler olsun abi... 2. Adam: Sağol... * SAÇ HİKAYESİ Erkek - Kadın Kadın : Saçımı kestireyim mi? Erkek : Olur. Kadın : Ama kıyamıyorum. Erkek : Öyleyse kestirme. Kadın : Canım değişiklik istiyor... Erkek : O halde kestir. Kadın : Bana akıl vermeyi bırak, delilere verir gibi. Erkek : Eğer nasıl hoşuma gittiğini bilmek istiyorsan, sana derim ki uzun saçlı. Bunu biliyorsun. Kadın : Beni tanıdığında kısaydı. Erkek : Ve sana tam olarak ne dediğimi hatırlıyorum. Ne güzel olurdun uzun saçla… Kadın : Ama herkes kesmemi söylüyor. Erkek : Bu durumda kuaföre git ve bırak uyuyayım lütfen. Bunu senden Allah rızası için istiyorum. Kadın : Peki nasıl kestireyim? Kat kat mı yoksa perçemli mi? Erkek : Kat kat. Kadın : Bana yakışacağını sanmıyorum, çünkü saçım çok düz. Erkek : Bırak perçemli olsun. Kadın : Çok yorucu. Erkek : Yorduğu zaman tekrar kestirirsin. Kadın : O zaman asla uzatamam. Erkek : Uzatmak istiyorsan kestirme güzelim. Kadın : Bana güzelim deme!!! Erkek : ?!?!?!?!!- Bir Kadın, Altı Rol
Bunu bazen ben de düşünmüyor değilim, sevgili Radya- Bir Kadın, Altı Rol
- İlker Başbuğ tutuklandı
- Metin Göktepe'nin Boşluğu Dolmuyor
Fadime Göktepe, bir ana. Her ana gibi en çok evlat acısını görmekten korkuyordu. 16 yıl önce bugün onu da yaşattılar. Oğlu Metin'i döve döve öldürdüklerinde 28 yaşında genç bir gazeteciydi. Gerçekleri insanlara duyurmak istiyordu Metin, kim, ne zaman arasa hemen habere koşuyordu. Öldürüldüğü gün de bir haberdeydi. Fadime Ana, şimdi salonun dört yanına koyduğu Metin'in fotoğraflarıyla doldurmaya çalışıyor içindeki boşluğu. Metin Göktepe, tam 16 yıl önce bugün öldürüldüğünde daha 28 yaşında, genç bir gazeteciydi. Yaşasa muhtemelen cezaevinde olurdu. Gerçi, ona da razı annesi Fadime Göktepe. Metin’in döve döve öldürüldüğü günden beri gülüşleri de, sevişleri de hep yarım. Kızı Meryem’in de. Metin’i, Metin’siz yılları onlardan dinleyin. Yaşasaydı muhtemelen cezaevinde olacaktı o da. Çünkü gerçek gazeteciydi. Nerede haber olsa, gece ya da soğuk demeden oradaydı. Zonguldak’taki büyük yürüyüşte işçilerleydi. Gazi Mahallesi’nde 22 kişi öldürüldüğünde tam mahallenin içinde. Bu yüzden öldürdüler Metin Göktepe’yi. Bir akşam üstü, Eyüp’te. Döve döve, hınçla, nefretle... Kararlı ve cesur oluşunun “onlar”da yarattığı öfkeyle... Tarih, 8 Ocak 1996. Fadime Göktepe: Çok iyi bir çocuktu Metin. Herkesi sever, ayrım yapmazdı. Annemi yanıma alırım, kimseye vermem, diyordu.... Metin gibi çocuğu Allah herkese versin... Ona vermişti, ama elinden aldılar! Bundan tam 16 yıl önce. Gülümseyişi hâlâ Fadime Ana’yla Metin’in. Salonun dört bir yanındaki fotoğraflarda. Metin hep Fadime Ana’yla. Fadime Ana: Meryem, Metin, İbrahim hiç ayrılmazlardı. Metin evdekilerle, dışarıdakilerle, herkesle iyi geçinirdi. Yaramazlığı yoktu. Meryem Türkmen: İbrahim beşinci çocuk, ben altıncıyım, Metin yedinci. Aramızda ikişer yaş var. Bayağı yakındık... Koca bir ES. Gözyaşları geri yollanıyor... Meryem: Sadece kardeş değil, arkadaş, sırdaştık... Yürüyüşlerde, eylemlerde hep yan yanaydık. Onu koruyup kollayacağım diye uğraşırdım, o da beni... Metin’in arasının kötü olduğu birini tanımıyorum. Öyle ki onunla dedikodu bile yapamazdım. Bütün acılara inat bir gülümseme... Meryem: Çok güleryüzlüydü. Herkesin kendini özel hissettirecek bir yanını bulurdu. Annemle muhabbetleri çok iyiydi, aynı odada yatar, birbirlerini uyuturlardı. Annem emperyalist nedir dese, biz aman anne boşver, derdik, anlamaz diye. O oturur anlatırdı. Yaşarken de başka bir yerdeydi Metin, hâlâ da başka... Fadime Ana: Yaşlı teyzeler eylemlere gidiyor, sen niye oturuyorsun derdi. Zonguldak’ta işçilerin grevine gitti, 15 gün yayan yürümüş, ayakları hep yara olmuştu. Bir olay olurdu hemen çağırırlardı, gece bile olsa giderdi. Kötülüğe çalışmıyordu, hep iyiliğe, hep iyiliğe... Polisler de bunun için öldürdüler. Basit bir insan olsaydı öldürmezlerdi. Uğur Mumcu’yu niçin öldürdüler? İyi insanlar gidiyor. Kötüler duruyor. Derin derin nefes alınıyor. Her cümle içerden, ta dipten, beyin kıvrımlarının ve kalp damarlarının derininden çıkıyor, kanatarak, ama suskunluğun ağırlığından daha az acıtıyor yine de. Metin hakkında konuşmayı seviyor Fadime Ana. Ta ki öldürüldüğü güne kadarki anıları ama... Fadime Ana: Geç geldiğinde telefon ederdi. O gün aramadı. Yemekleri hazırladım. Metin yok. Küçük oğlum Aziz yatıyordu, Metin’e telefon et, dedim. Gazeteci o, işi vardır, gelir birazdan dedi. Sabah biri arayıp Metin’i sordu. Yok, dedim. Kapattı. Her gün haberleri izlerim ama o gün televizyonu açmadım. Bir şey oldu o gün bana, elim kolum bağlandı. Öldürmüşler Metin’i... Mezarda yüzünü açtılar, valla gülüyordu... Kendimi mezara attım, onu çıkarayım, yaşıyor, diye. Tuttular... Gözaltına alınan o kadar millet vardı, hepsi bağırsa Metin’i kurtarırlardı... Bir keşke... En çok da erken ölümler de çöküyor insanın üzerine. Zihinde yeni senaryolar kurduruyor, yeni acılar tattırıyor hayata uymayan senaryolar. Ölüm hiçbir kurala uymuyor. Meryem: İnsanları ne noktaya getirmişlerse, mahkemede tanıklık yapamadılar. Onları suçlamıyorum, susmanın acısıyla yaşamak korkunç olmalı. Diğer yandan pek çok tehdide rağmen konuşanlar da oldu. Mesela, 17 yaşında bir çocuk çok tehdit edildi, ama konuştu. Gazi’de bir lokanta sahibi polisler defalarca dükkânını kapattığı halde vazgeçmedi tanıklıktan. Onlar da baskılardan, tehditlerden paylarına düşeni alıyor. Ancak hiç geri adım atmıyorlar. Fadime Ana, geçirdiği trafik kazası sonrası sarılı başı, ayağıyla tekerlekli sandalyeyle giriyor mahkeme salonuna. Belki de onun o “anne anne” bakan gözleri yüzlerce insanı Aydın’a, Afyon’a getiren... Meryem: Sahipleniş enteresandı, ivme düşmeden 2-3 yıl otobüslerle takip etti herkes. İlk duruşmayı Aydın’a atınca bir restleşme oldu, İstanbul’da kalsak o kadar takip olmazdı belki de. Metin’in öldürülüşü cunta devrini aratmıyordu. Genç gazeteci olması, arkadaşları, sevilmesi, bir de annemin rolü büyük. Üç yıl kilometrelerce yol yapmasaydık Metin sandalyeden düşüp ölmüş olacaktı! Bu mücadele bize Metin’i getirmedi ancak onun da isteyeceği gibi bir gerçeği aydınlattı. 1900’lere uzanan gazeteci cinayetlerinden biri zamanında aydınlatılsa, emir verenler yakalanabilseydi, bugün bunlar olmazdı. Bu zincir bir yerden kırılmalı. Fadime Ana: Dünya geldi Metin için. Sağ olsun herkes çok uğraştı, basın, arkadaşları, Emek Partisi, dış devletler de... Hâlâ da geliyorlar ziyarete. Suskunluk... Laf yine Metin’le açılıyor. Fotoğrafına bakıp, hâlâ gülüyor bak, diyor gülen gözlerle Fadime Ana. Metin’le bir biz de gülüyoruz. Gözü Metin’in fotoğraflarından kızı Meryem’e kayıyor aynı sevgiyle. Meryem: Aileyi hep Metin bir araya getirirdi. Yılbaşları Metin’den sonra hep zuldür. O yılbaşı çok ısrar etmişti, bir araya gelelim, diye, gelememiştik. 1995’in 12 Mart’ında “Anne açım” diyerek giriyor eve, “ben banyoya giriyorum, yemekleri ısıtsana”. Meryem mutfaktan çıktığında Metin’i arıyor, yok. Gazi Mahallesi’nde yaşlı bir adamın öldürüldüğü haberi gelince mahalleye gidiyor Metin. Üç gün Gazi Mahallesi’nde, polisin saldırıları arasında kalıyor. Fadime Ana: Biz de gittik Gazi Mahallesi’ne, sokmadılar. Üç gün hiç görmedim. Öldü mü bilmiyorum. Sonra çıktı, geldi. Meryem: Şimdiki gibi değil, Uğur Mumcu’ların izinde bir gazeteci olmak istiyordu. Sohbeti hoş bir çocuktu, insanları konuşturmayı becerirdi. 24 yaşında bir radyo programı yaptı, Erdal Eren’in avukatlarını konuşturdu. Erdal Eren’in avukatlarını ilk kez duyurduğu için çok heyecanlandı. Yaptığı her işi severek yapardı. Gazi Olayları’nda polisin dövüp çöpe attığı kadın vardı ya. Onu ilk Metin bulmuştu. Ahmet (Şık) bana haber atlattın diye, takılırdı. Fadime Ana: Ahmet de çok ağladı, çok... Gözler, Metin’in fotoğraflarının arasındaki Ahmet’te... Fadime Ana: Metin’i öldürdüler şimdi binlerce Metin var. Onları görünce mutlu oluyorum. Ahmet’i bir kitap için içeri koydular, binlerce kitabı çıktı. Hepsini bitirelim diyorlar, ancak daha çok oluyorlar, görmüyorlar mı? Türkiye’de adalet yok. Kötülük Cumartesi Anneleri’nden, 1 Mayıs’a gidenlerden çıkmıyor ki... Eskiden eyleme çok giderdim. Rahatsızım bir süredir. Doktor, olayları çok izliyor musun, dedi. Tabii dedim. Çok bakma, her şeyi kafaya koymayacaksın, dedi. Az bakıyorum artık. Bakınca üzülüyor, sinirleniyorum. Şimdi Metin’in adı yeniden geçiyor haberlerde. Son yaptığı haber 1995’te öldürülen Albay Özden’le ilgili diye, Ergenekon davasına eklendi. Ancak bunlardan hiçbir şey beklemiyor Meryem. Yeni davaya gerek yok, bütün katillerin ismi biliniyor. Meryem: Ergenekon gerçek bir yargılama değil. Metin’in katillerini yakalamak isterlerse onlara yol gösteririz, o gün bir dolu insanı gözaltına alma emrini veren İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, “sandalyeden düşüp ölmüş” diyen İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan, Adalet Bakanı Mehmet Ağar, Eyüp Emniyet müdürü Mehmet Ali Aydın Akdemir... Konu sadece Metin değil, Metin’in cenazesine gittiği, devletin denetimindeki Ümraniye Cezaevi’nde polisin öldürdüğü insanların cinayetleri de araştırılmalı. Dayım pastayı üfleyemeyecek En küçük oğlu dışında bütün çocukları evli Fadime Ana’nın. Metin’le birlikte yaşadığı evde şimdi torunuyla oturuyor. Bir ses, tekrar yemek pişirmesi için bir can onun için Eren. Az da olsa kaybettiğinin acısını yatıştırıyor. Diğer 14 torunu gibi. Peki onlar ne kadar biliyor Metin’i? Yanıt Meryem’den: “Bir psikolog arkadaşıma küçük kızım Nehir, Metin’in öldürüldüğünü bilmiyor, demiştim. Mümkün değil, biliyordur dedi. Bir gün test etmek istedim. Eşime Metin öldürüldüğünde Emek Su kaç yaşındaydı, dedim, 3.5 dedi. Anlamamış gibi yineledim. Nehir de her zamanki gibi atladı, ‘Duymuyor musun, 3.5’ dedi, ‘Metin dayım öldürüldüğünde ablam 3.5 yaşındaymış.’ Biliyormuş, ama ben konuşana kadar hiç açmadı bu konuyu. Metin adına düzenlenen ödül törenine giderken bir baktım banyoda ağlıyor, ‘Metin Dayım olmayacak, niye pasta keseceğiz biz’ dedi. Ona, Metin ölse de hep benim kardeşim, onun dayısı olarak kalmaya devam edeceğini, bizimle yaşayacağını anlatmaya çalıştım...” 8 Ocak 2012 - Esra Açıkgöz Cumhuriyet - Pazar Dergi- Hüzün
Sevgili Radya...- Hüzün
Çok anlamlı ve güzeldi sevgili Zuhurat. İlgi ve emeğiniz için teşekkürler.- İlker Başbuğ tutuklandı
- Okullara ''Özel Umre Turu''
8 Ocak 2012 - Mahmut Lıcalı Okullara özel umre turu Diyanet'in öğrenci, veli ve öğretmenler için düzenleyeceği umre turu duyurusu MEB aracılığıyla okul yöneticilerine gönderildi. Cumhuriyet / Ankara- Diyanet İşleri Başkanlığı 23 Ocak 2012’de başlayacak yarıyıl tatilinde Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı tüm okullardaki öğrenci, veli ve öğretmenler için özel umre turu organize etti. Diyanet İşleri Başkanlığı, 2011-2012 eğitim-öğretim yılının birinci yarıyılının bitmesiyle 23 Ocak 2012’de başlayacak sömestr tatilinde MEB’e bağlı tüm okullardaki öğrenciler, velileri ve öğretmenler için özel umre turu düzenleyecek. Diyanet’in MEB aracılığıyla okul yönetimlerine gönderdiği duyuruda; Türkiye genelinde öğrencilerin bilgi, görgü ve tecrübelerinin arttırılması ve pekiştirilmesine katkıda bulunmak, mukaddes beldelerde bulunan ve İslam tarihi açısından önem arz eden mekânların da ziyaret edilmesini sağlamak amacıyla öğretmenler nezaretinde öğrenciler için özel umre turunun planlandığı belirtildi. Duyuruda özel umre turunun 10 günlük olarak tasarlandığı belirtildi. Duyuruda okul müdürlüklerine özel umre turunun ivedi bir şekilde duyurularak, tura katılmak isteyen öğretmen, öğrenci ve velilerin isimlerinin 9 Ocak 2012 tarihine kadar Diyanet’e iletilmesi istendi. Öğrenciler için düzenlenecek umre turu, yarıyıl tatilinin başlamasının hemen ardından 24-26 Ocak 2012 tarihlerinde başlayacak, 3-5 Şubat 2012 tarihlerinde sona erecek. Diyanet’in öğrenci, öğretmen ve veliler için düzenlediği özel umre turunun ücretleri de 760 Avro ile 875 Avro arasında değişiyor. * Milli Eğitim, Dini Eğitime Dönüşüyor DİYANET İşleri Başkanlığı’nın yarıyıl tatilinde ilk ve ortaöğretim öğrencileri için özel kampanyalı umre programına sendikalar ve siyasiler tepki gösterdi. CHP İstanbul Milletvekil Nur Serter, “Milli Eğitim’den, ‘dini’ eğitime dönüşüme bir eklenti daha yapılıyor” diyerek tepki gösterdi. Serter, şunları söyledi: “Ne söylenebilir ki bu durum karşısında. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu kapsamda son dönemde yaptığı çabalar artık iyice hızlandı. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, İmam Hatip Liseleri’nin arka bahçe haline getirilerek, katsayının kaldırılması, Kuran kurslarında yaş sınırının kaldırılması, hepsi adım adım ‘milli’ eğitimin ‘dini’ eğitime dönüştüğünün kanıtları. Laik ve çağdaş eğitimin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Bir eksik umre kalmıştı. Şimdi o da tamam.” ‘Laik ülke’ sarsılıyor Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir: “Milli Eğitim’in artık bilimsel bir tarafı kalmadı. Okullar artık medreseye dönüştürülüyor. Laik ülkenin temelleri iyice sarsılıyor. Laik eğitimden artık söz etmek mümkün değil. Diyanet İşleri Başkanlığı Milli Eğitimi Bakanlığı’nın işlerine karışıyor. Diyanet, milli eğitime karar veriyor. Tabii ki tüm insanların dini vecibelerini yerine getirme hakkı var ancak henüz kendi iradesiyle karar veremeyecek olan küçücük çocukları böyle bir yönlendirme eğitimin dinselleştiğinin açık bir kanıtı.” Eğitim dinselleştiriliyor Eğitim-Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız: “Bu örnek siyasal iktidarın Türkiye’deki toplumsal hayatı dinsel olarak şekillendirme adımlarının ürünü. Diyanet İşleri eğitim ve bilim alanına müdahale ediyor, bunu kabul etmek mümkün değil. Eğitim sistemi dinselleştiriliyor. Laik eğitimin karşısında tutum alan bir hareket var. Süratle toplumsal ve eğitim yapısı teokratikleştirilmeye çalışılıyor.” 30 yıl önceki gömleği giymemiz beklenmesin Diyanet İşleri Başkanı Pof. Mehmet Görmez, Manisa’daki Atatürk Spor Salonu’nda il genelinde görev yapan din adamlarıyla bir araya geldi. Ankara’da oturan bir Diyanet İşleri Başkanı olmak istemediğini söyleyen Prof. Görmez, din görevlilerinin İslam aleminde neler olup bittiğini takip ederek kendilerini ve hizmetlerini yenileme mecburiyetinde olduğunu vurguladı. Prof. Görmez, şunları söyledi: “Artık görev tanımlarımız değişmiştir. Bir din görevlisinin, Kuran kursu hocasının, vaizin, bütün teşkilatın, başta Diyanet İşleri Başkanı olarak benim görev tanımım değişmiştir. Hiç kimse 20-30 yıl önce bize biçtiği gömleği giymemizi ve çizdiği çerçevede kalmamızı beklemesin. Çünkü Türkiye, coğrafyamız, dünya ve bütün insanlık değişmiştir. O yüzden her arkadaşımız kendi görevini yeniden gözden geçirmek zorunda. (Milliyet) - Okullara ''Özel Umre Turu''
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.