tülvent tarafından postalanan herşey
-
DSC08740
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08734
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08733
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08732
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08729
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08728
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08727
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08726
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
DSC08725
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
-
70' li Yıllarda Küçük Gezintiler...
''di'' li Geçmiş Zaman Olur ki... Epi topu iki odalı bir evin tek odasında yanan sobanın sıcaklığı mutfakta ayakları buz kesmiş bir anneyi asla ısıtmazdı. Evin anaç tavuğuna eşdeğer anne, buz gibi suların morarttığı elcağızlarıyla kahvaltı sonrası ıvır zıvırı, bardağı çanağı yıkardı. Kahvaltı dedimse beş yıldızlı otellerde görülen dört başı mamur mükellef cinsinden değil elbet. Kahvaltı sofrası; ev yapımı vişne reçeli, çökelek ve zeytinden müteşekkil. Zeytin ki, tek tanesi bir seferde hiç yenmiş değil. Ekmeğe katık için bir lokmaya yarısı, ikinci lokmaya diğer yarısı. Zeytin-ekmek peygamber sofrası olduğu için mi, geriye baktıkça çoğalan hayatın nostaljik bir fonu olduğu için mi nedir, o günlerden bu yana kadim zamanların buruşuk, dingin, biri esmer diğeri kumral yakışıklı bir çifti oluverirler. Somun ekmek, namı diğer çarşı ekmeği. Yemek yemek çoğu zaman vaktin tamamına yakınının sokakta geçtiği dönemin kara yağız çocukları için, yarım ekmeğin arasına yatırılan bulunursa tahin helvası, yumurta veya ekmeğin içerisine yağ sürülüp toz şeker ekilen menüden ibaretti. Şimdiki zaman balkon çocuklarının tenezzülden uzak durduğu çikolata, benzi güneş yanığı mahalle çocuklarının yılda bir Almancı akrabalarının tatil için geldikleri memleketlerinde devasa bavullarının bir köşesinden çıktığında güldürürdü yüzlerini. Doyasıya yeseler de içlerinde bir kuşku sürekli onları yerdi: “Ya içinde domuz yağı varsa, neyse Allah affetsin yedik bir kere, gavur da güzel yapıyor hani.” Saçaklarından sarkan adam boyu buzların titrettiği kaldırımlardan sıkıysa yürü yürüyebilirsen. Başına isabet edecek bir buz kütlesi tez zamanda hiç görmediğin atalarına öğlen namazını müteakip bir randevu verebilir. Yolun ortasından yürümenin hayatını devam ettirebilme refleksi olduğu bilmem başka türlü nasıl anlatılabilir. Bıçağın iyi kesmesi için demire su verme işlemi ne ise ustura ağzı ayaz da yiğidi mert yapan bir işleve haizdi. Kış nerelidir? Aslen Erzurumludur; lakin Sivas’ta oturur. Erzurumlu' ya sormuşlar: “Küresel ısınma hakkında ne düşünüyorsun” diye. Hazret cevap vermiş: “Sobanın yerini hiç biri tutmir valla.” En yükseği iki katlı çoğu ahşap evlerin en küçük odasının kuzinesinde patates közlenen sobaları kış aylarının baş konuğu idi. Hayatının bir döneminde sobayla ısınmış biri için her ne kadar rahat da olsa kalorifer ısısı çok yapay gelir. Zordur, zahmetlidir, tüter, soba borularının temizlenmesi melanet işlerdendir; ama keyfi de keyiftir. Zahmetsiz rahmet olmuyor. Sobanın üzerindeki güğümde bulunan sıcak su gah yemek yapımında, gahi de evin delikanlılarının ihtiyaç banyosunda yardıma yetişirdi. Şimdilerde adına “duş almak” denilen banyo bir ayin havasında gerçekleşen adeta bir hamam prototipi idi. Zannediyorum bütün mahallenin banyo günü ertesinde okulların açılıyor olması sebebiyle Pazar günü idi. Gürül gürül yanmaktan demiri kıpkırmızı kesilen banyo sobasının üzerindeki kazanda fokurdayan sıcak su ile sayıları yarım düzineye varan çocukları sırası ile önce kese sonra lif ile kızarana kadar ak pak yıkayan annecik, evin reisini de yıkadıktan sonra, sona kaldığından çoğu zaman soğuk, bazen de ılığa yakın bir su ile kendini de yıkayıp çıktığında parmak uçları suyla temastan kertilmiş olurdu. Ayakları altında cennetin rüyaya daldığı nisalar o kadınlardı. Ve herkesin annesi aynı kokardı. Şofbenin icadı ile bozulan mertlikte büyümüş kara yağız orta yaş delikanlılarının sırtı keseye hasret kaldı. Çayın yanına bisküvi ikramının yadırganmadığı akşam misafirlikleri evin en küçük çocuğunun misafirlik başlangıcının iki çeyrek zaman öncesinde ev sahibine “Müsaitseniz size geliyoruz” ilanının ardından “Buyursun gelsinler” kabulü ile başlardı. Misafirlik Çarşamba gününe denk gelmişse TRT 2’ de haftada bir yayınlanan “Acıklı Türk Filmi’ ne” hep birlikte çaktırmadan içlice ağlanır “Ayıplı sahneler” göründüğünde siyah-beyaz televizyon yakından kumanda edilerek ya kapatılır yahut diğer alternatifi TRT 1’ in düğmesine basılarak kanal değiştirilirdi. Ne zaman çoğalan televizyon kanallarının renkli dünyası evlerimize her gün davetsiz gelir oldu, o zaman komşular arası misafirliklerin sonuna “the end” yazısı eklenmiş oldu. Devam ettirilmeye çalışılan misafirliklerde izinler artık evin hanımefendisinin uzun prosedürlerinin ardından neredeyse “olur yazısı” ile mümkün oluyor şimdilerde. Hazırlıklar üç gün öncesinden evin reisinin eline tutuşturulan uzunca bir ihtiyaç listesinin gölgesinde, yabancı devlet erkânını karşılar gibi uluslar arası ilişkiler zemininde vuku buluyor ancak. Telefona yazılmak, kömüre yazılmak, bir bardak toz şeker ödünç almak. Zihnimizin ahşap köşelerinde öylece kalakaldı. Salih Toyran
-
ÖYKÜMSÜN
Hani, insanın yaşamında bazı anlar vardır; unutmadığı ve hatırladıkça mutlu olduğu… Benim için de ''o an'' senin hayatıma girdiğin gündü. Öncesinde; bu duyguyu, bu duygunun ne denli bambaşka ve güzel olduğunu bilmiyordum. Bu sevgiyi seninle tattım ve çok sevdim. Seni sevdiğim gibi… Öyle doldurdun ki sevginle yüreğimi, sevgin her şeyin önüne geçti. Hoş geldin yüreğime, hoş geldin dünyama! İyi ki de gelmişsin yavrum! Telaş yumağına sarılmış giderken yıllar, biz alelacele koştururken ve sen her gün biraz daha büyürken, sana doyamadığımı hissediyorum bazen. Bir hüzün sarıyor içimi ''seni daha kaç yıl yaşarım?'' diye, bitanem. ''İyi ki benim annemsin'', '' Sana bir şey olmasın sakın, kendine dikkat et! '' diyen sesinde neler gizli kim bilir? Senin için elimden gelenin ötesini yapmak istiyorum. Bu sevgi yaşamımı bağlıyor, sorumluluğunu da seve seve alıyorum sorgusuz sualsiz... Bu koşulsuz sevgi, ruhun en saf ve en yumuşak hali bebeğim. Ilık bir günde girdiğin dünyamı, seninle paylaşma güzelliğini yaşıyorum çok kez. Bazen sert bir kış, bazen de ılık bir bahar rüzgarı gibi estiğin hayatımda, seninle paylaştığımız keyifler, sürprizler, gözyaşları, sevinçler, üzüntüler, ayrılıklar ve anılarla; '' Öykümsün sen!'' Bugün Anneler Günüydü… Sevginin, fedakarlığın, sıcaklığın, sonsuz hoş görünün sembolü olan gün! Bugün '' dünyanın en mutlu annesi '' olduğumu hissettirdin bana. Teşekkür ederim bitanem! Az önce odana girip, bebekliğindeki gibi usulca nefesini dinledim. Huzurlu ve masum bir bebek gibi uyuyordun. Sana bakarken, binlerce düşünce geçti zihnimden ve söylediğim ninniler… Dilerim yaşamın da, uykun gibi huzurlu olur… Safsın oldukça…Tertemiz, sevgi dolu, aydınlık ve hep ''bebeğim''sin, ne kadar büyüsen de… Seninle ilgili anlatacak ne çok şeyim var aslında ve daha fazlasında zamana uzanırken, en güzel cümleyi arıyorum senin için, ama hiç biri yeterli gelmiyor. Sayısız duygularımla, umutlarımla, dileklerimle uğurluyorum seni gelecek zamanlara. Ne kadar iyilik varsa, yaşam hepsini sunsun sana ve sen de ağız dolusu gülüşlerini sun ona sonsuzca… tülvent - 11 Mayıs 2009
-
tülvent' in Dağarcığı
Bugün ''Anneler Günü'' Bu gün için ne çok yazı yazılacak anneler için. Ne çok tarif yapılacak anneleri ve anne sevgisini anlatabilmek için. Nafile... Çünkü ANNE kavramını anlatabilecek bir yazı edebiyat birikiminin öyle üzerinde ki... Yüreğindeki sınırsız sevgi, sabır ve hoşgörü için çok teşekkürler canım annem. Anneler günün kutlu olsun! Tüm annelerin ellerinden, yanaklarından öpüyorum.
-
ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
“Anneme ve bütün annelere” Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Kaç geceler bana ninni söylerdi Hasta olunca oydu başucumda bekleyen Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Uzun kış geceleri masal masaldı Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı Akşam biraz geciksem yollara düşerdi Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi. Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı. Nasıl hatırlamam anacığım nasıl Bilirim yine kalbinde yerim anacığım Selam sana Anneler Günü İstanbul’dan Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan Vefalı ellerinden öperim anacığım. Ümit Yaşar Oğuzcan
-
ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
- Sizce Süper Final'de şampiyon kim olacak?
Yakıştı, çook yakıştı. Bunu hak etmiştik. Çok büyüksün Fatih Hoca, çok büyüksün Galatasaray!- tülvent' in Dağarcığı
Mimi' miz dün gece maç esnasında sessiz sedasız yatarken, şampiyonluk sevincimize bir de bebek sevinci ekledi. Hem de anneler gününde! Önce bir tane minik geldi... Yarım saat kadar sonra üç minik daha... Vee meraklı teyzemiz MİA...- DSC08713
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08721
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08718
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08716
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08715
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08710
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08708
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08706
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- DSC08700
Şu albümden: Çeşni (Objektifimden)
- Sizce Süper Final'de şampiyon kim olacak?
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.