Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Aişe Konusu


yam_yam

Önerilen İletiler

Bir kaç gündür işlerimin yoğunluğu sebebiyle foruma pek giremedim. Bu yüzden ara sıra başlıklara göz atmakla yetinmek durumunda kaldım. Bu arada gördüm ki Aişe konusu bir kaç topikte birden tartışılmaya başlanmış. Hepsine ayrı ayrı cevap vermek yerine tek bir başlık altında toplamakta yarar olduğunu düşündüm.

 

Bazı arkadaşlar Muhammed'in Aişe ile küçük yaşta evlendiğini kabul edemediklerinden, beni hadisleri çarpıtmakla, ya da çarpıtılmış hadisleri öne sürmekle itham etmişler.

 

Bahsi geçen hadis aşağıda :

 

Rivâyete göre şöyle demiştir: Ben altı yaşında bir kız iken Nebî salla`llahu aleyhi ve sellem beni akd ve nikâh eylemişti. (Üç sene sonra) biz Medîne`ye hicret ettik. Hâris İbn-i Hazrec oğullarının menziline indik. Müteâkıben ben, sıtmaya tutuldum. Bu cihetle saçım döküldü. (Hastalıktan kurtulduktan sonra) saçım gürleşti, uzayıp omuzlarıma döküldü. Bir kere ben, arkadaşlarımla berâber salıncakta oynarken annem Ümmü Rumân bana doğru geldi ve beni çağırdı. Ben de annemin yanına geldim. Beni ne edeceğini bilmiyordum. Annem elimi tuttu. Tâ evin kapısı önün (e geldiğimizde ora) da beni durdurdu. Ben de yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Nihâyet soluğum biraz yatıştı. Sonra annem biraz su aldı. Onunla yüzümü, başımı sıvazladı. Sonra beni eve koydu. Evde Ensâr`dan birtakım kadınlar hazır bulunyordu. Bunlar bana: - Hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin! di(ye alkışla) dılar. Annem beni bu kadınlara teslîm etti. Bunlar da benim kılığımı, kıyâfetimi düzlediler ve Resûlullah`a teslîm ettiler. Beni hiçbir şey sıkmadı. Ancak Resûlullah salla`llahu aleyhi ve sellem`i habersiz görünce sıkıldım. (Resûlullah bir sedir üzerine oturmuştu. Yanında Ensâr erkeklerinden, kadınlarından oturanlar vardı. Beni Resûlullah yanına oturttu). Ensâr kadınları beni Resûlullah`a takdîm ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım.

 

 

Şimdi bu hadisin "Ravi"si Aişe'nin kendisi. Bu hadis çeşitli yöntemler (bir kaç kaynaktan karşılaştırma vs) e bakılarak sahih kabul ediliyor. Ancak arkadaşlar bu ve buna benzer hadisleri kabul etmiyorlar, Aişe'nin ablasının biyografisine bakarak Aişe'nin 17-18 yaşında olduğunu iddia ediyorlar. Ancak İslam dünyasının kabul ettiği yaş 9 dur. Ancak bazıları bu durumu içlerine sindiremediklerinden 2. varsayıma sarılır.

 

Şimdi bazı islami sitelerdeki duruma bir göz atalım.

 

"Hz. Âişe'nin Resulullah'a nikâhlanması Hicret'ten iki veya üç sene önce oldu. Kaynaklar, bu nikâhlanma sırasında Hz. Âişe'nin yaşının küçük olduğunu kaydetmektedir. Nikâhın kıyılmasından iki yıl kadar zaman geçtikten sonra zifâf vukû bulmuştur. Hz. Âişe'nin o zaman dokuz veya on bir yaşında olduğu rivayet edilmektedir. Bu rivayetleri bazı tarihçiler cerhetmekte ve Âişe validemizin evlendikleri zaman daha büyük olduğunu ileri sürmektedirler."

http://www.sevde.de/islam_Ans/A/hz_aise.htm

 

Ancak buradaki "daha büyük" den kastedilenin 17-18 olduğunu düşünmek doğru olmaz. Bunu da ;

 

"Âişe 14-15 yaşlarında iken Benu Mustalık (Müreysi') gazâsına Resulullah'la beraber katıldı."

 

ifadesinden anlayabiliriz. Aişe 14 ya da 15 yaşında iken Muhammed ile birlikte Benu Mustalık gazasına katılmış. Yani o yaşlarda iken Muhammed ile evli durumda.

 

Yine benzer ifadeleri " http://kitap.ihya.org/genel/samil.php?t2=o...=74&g=CF.r&s=16 " linkinde de görebilirsiniz. Ayrıca bazı arkadaşların çok sevdikleri, kitaplarından, yayınlarından feyz aldıkları Fethullah'ın bile, Aişe'nin evlendiğinde 9 yaşında olduğunu kabul eden yazısını da göstermiştim sizlere.

 

Biz hadisleri ya da ayetleri çarpıtmıyoruz. Teist arkadaşlar kabul etmeseler de, getirdiğimiz kaynakların hepsi islami kaynaklardır. Aynı zamanda İslam fıkhının kaynaklarıdır. Bu hadisleri yalanlayan, sahih olmadığını iddia eden sağlam bir kaynağınız var ise lütfen getirin arkadaşlar. Biz de doğrusunu öğrenmiş olur, sizlere de teşekkür ederiz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yam yam Çarpıtma dan kastın eğer benim dediğimse

 

bak çoğu zaman ayet ve hadisleri İslam manasında yok denecek kadar az olan bilgilerinizle yorumlamaya çalışıyorsunuz veya olmayanların yazdıklarından yararlanıyorsunuz bunu gördük bu husus tartışılmaz

 

bak yaptığın yanlış yorumlar dayanımaz oluyor karşındakine yapa bileceğin en büyük kötülüğü yapıyorsun diğer konularında çok bilgili ola bilirsin araştırmacı olabilirsin inşallah dahada gelişirsin anacak şuy gercek din konusunda çok yüzeyselsin yorumların veya aldığın yorumlada o derece girmediğin deniz hakkında yorum yapma tmammı bilerek veya bilere bize çok zararınız dokunuyor eğer sana karşı celalenme oluyorsa bunu sebebi kendinsindir.Yorum yaptığın kişi müslümanların Anam babam sana feda olsun dediği kişidir bu tür hususlardan kaçınmalısın çünkü sen bizim benliğimiz dediğimiz hususlarla seviyesizce bahsediyorsun belki kalbimizi söküp dilimlesen belkide iki gözümüzü çıkarsan bu kadar rahatsız olmayız lütfen insana ve merhamete dair için bazı şeyler varsa bu uyarıları dikkate almalısın

 

HZ. Aişe husususna gelince sana daha öncede demiştim ben hadis inkar etmem.Edemeyiz tehlikesi büyük

Ama senin müslümanları bilerek veya bilmeyerek bu hususa itiyorsun

 

 

HZ. Aişe nin yaşı ve Efendimiz(sas) arasında iki husus vardır.Bunlardan biri senin verdiğin hadistede geçer o ve bir kaç hadis ışığında evlilik sırasında HZ: Aişenin 7 yaşında nişanlanmış 9- 10 yaşında olduğu vardır bilgisi vardır

Ama olaylar ve bazı hususlarda ise yaşının 17-18 olduğu belirtilmektedir

İslam dünyasında iki görüş te ayrılan bazı kesimler var buda bu hususun net olmadığını gösterir.

 

Sonra eğer biraz araştırsaydın özellikle o zaman arabistanda 9-10 yaşlarda evlik çağı olduğuda görülür bunun nedeni ise bölgenin özelliğinden o civardaki indsanlar çok hızlı gelişir ayrıca zihnen de aynı husus geçerliydi.Zaten o hadisi alternatifsiz kabul edersek ve o yaştaki bir çocuk ile şimdiki o yaştaki insanları karşılaştırırsak anlarız ki Aişe validemiz o hadisi ve bir çok hadisi rivayet edemezdi bu da o yaştaki bir çocuğuna şimdiye göre çok daha olgun olduğunun kanıtıdır.

 

Sonra bu hususa ikinci delilide sunduk ancak gene aynı husus

ben gene hatırlatmaya çalışayım belki bu sefer dikkate alırsın

HZAli(ra) müslüman olan ilk çücuktur

ve o müslüman olamk için babasında n izin almaya gidecektir Efendim(sas) izin almasını uygun görür lakin o izin istemeden geri gelir ve şu husus bildir

Allah beni yaratırken babama sormadı bende ona giderken babama sormam

bu da çom açıktıktır ki bizim zamanımızdaki o yaştaki çocuklar öyle bir düşünceyi değil düşünmek söyleyemezler bile.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili yam yam açılan konulardaki tüm yazıları hemen hemen okudum. ben her şeyi öylesine derinlemesine

Araştırmadım yani aslında cahil cühela bir insanım. Hatta bunları yazarken bir sürü hatalı kelime yada uslupta bulunmuş olabilirim bunun için özür dilerim şimdiden Ama birçok kaynağı okumuş bir insanında bunları hoşgörüyle karşılayabileceğine inanarak başlayacağım yazıma, ben inançlı biriyim bunun tartışmasına girmeyeceğim daha doğrusu giremeyeceğim size hem hak verdim hemde şaşkınlıkla izledim.

 

Kuran ı kerimi okumuş ve onu meal yapabilmiş bir insanın sadece bununla kalmayıp birçok kaynağı araştırmış bir insanın bu şekilde ısrarlar içinde anlık sorular sorarak cevaplar almasına, aklım kabul etmedi aslında cevapları alıyorsun öyle bir merkez oluşturmuşsunki sorularına bu şekilde cevap almak imkansız. mantıklı cevaplarda alıyorum yazdıklarından, ama bunları benim için inançsız bir insanı derinlemesine araştırmaya itmek olarak algılıyorum. Allahın varlığına inanmak yada inanmamak senin bileceğin bir iş çünkü hepimiz önce kendimiz kadar yaşıyoruz öldüğümüzde de kendimizden daha büyük bir yerde olmuyoruz kendimiz kadar yere gömülüyoruz diğer şartlar oluşmadığı müddetce savaş,kaza yada vs.gibi şimdi ben inanmak için çokta derinlemesine araştırmaya girmedim. bir örnek şimdi bu kadar bilgi ve okumaya karşın doğduğun anı anlatabilirmisin bize.Hayır çünkü yıllarını yaşadıkça beynin de gelişiyor ve seni biryerlere taşıyor bunu açıklamasınıda birçok insan araştırma ve gözleme göre yapabiliyor ama sen yapamıyorsun. Şu an burada tartıştığımız konuyu milyonlarca yıldır insanlar yaşamış araştırmış hatta içlerinde senden daha inançsız olanlar bile fikrini değiştirmiş acaba bunu ne sağlamış tabiî ki kendileri yani bu senin hayata nasıl baktığınla ilgili bir şey bununla birlikte sizin ateist, teist vs gibi kavramlarda zaman içinde oluşmuş yine insanlar yaşamış ve yaratmış aslında sana baktığımda inançsız demem mümkün olmuyor bana göre dilinin ucunda gibi bir şey peki bu dünya üzerinde milyonlarca yıl ve zaman içersinde oluşmuş kehanetler yada olaylar Tanrının varlığını zaman zaman kanıtlarken bu konuyu alıp bir forum un köşesine sıkıştırmak bana çok anlamsız geldi bu kadar mantıklı verilen cevabın içinde. Bütün araştırma ve konularda dinlerin insanlara aslında ne vermek istediğini okuduklarınla şu ana kadar anlamaman beni düşündürdü. Hem okuyan ama sadece işine geleni alan insan mantığı gibi bunları ifade ederken sakın seni eleştirdiğimi yada bir yöne çekmeye çalıştığımı düşünmeni istemiyorum. Ama şunuda biliyorum bu soruları sadece sen sormuyorsun dünyada senin gibi düşünen bir çok insan soruyor ve bir sonuca ulaşmış hatta hiç inançsızken inançlı olmuş acaba Allah onlara göründümü de inançlı oldular ama şunuda ifade edeyim bu dünya üzerinde yaşayan her canlı bir yere ait Ben inancımı buna göre değerlendirdim ve anladığımda şu oldu Dinimiz yada Dinler insanlara iki önemli şeyi vermiş bir tanesi daha olumlu iyi verimli mükemmel bir insan olduğunu hatırlatmış biride kurallar vermiş ruhunu huzura erdirsin diye bu anlattığım hiç bir şey bilmeyen bir insan bakış açısı ancak ne yapıyoruz bilim ve bilgiden yararlanıp kendimiz için ve inancımız için en güzele doğru ulaşıyoruz ben bu yüzden şaşırdım çünkü bu kadar geniş bir kaynağa sahip olan insan ın mutlaka bir şey bulmuş olması lazım. Gerçi tartışmamak lazım madem buldun aradığını bunu neden çatışma haline getiriyorsun sürekli bu bende şunu uyandırdı belki sen inançsız insanları tetikliyorsun niye olmasın? Allaha inanıp inanmamakta böyle bir şey işte uyanmak dediğimiz şey bu işte çünkü insanın evrelerinin olduğunu biliyorsundur mutlaka. Ve biz insanlar inançlarını birkaç kitap yada kaynağa göre de değerlendirmeye çalışırsak yine yanılırız peygamberler dünyaya belli zamanlarda ve anlarda gelmiş hepsinin hayatını okuduğumda her birinin işinin farklı olduğunu bunlardan sadece birkaçı görevini tam olarak yapabilmiş çünkü insanlar tek başlarına düşünüp şaşarlarken onlar hep dünyanın o an içinde bulunduğu duruma göre görevlerini yapmışlar bu durum bile benim inanmam için çok şey veriyor. Bizler aslında doğarken inançlı doğuyoruz sadece yapmamız gereken bunun farkına varmak ve senin sorularında beni bu yöne taşıyor çünkü cahil cühela halimle bile bir tek yere bakmadım ve bakamıyorum onun için bu tartışmayı anlamsız buldum özür dilerim ama inanan bir insan olarak düşüncelerine saygılıyım en azından senin sorularınla inancım daha da güçleniyor ve beni daha derin araştırmaya çekiyor aslında soruları sorarken cevaplarıda veriyorsun çok güzel düşündürüyorsun bunun için teşekkürler sana. Saygıyla sevgiyle kal.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YAM YAM ısrarlar sorduğum sorulardan kaçıyorsun. Hiçbirisine oturupta detaylı açıklayıcı cevaplar veremiyorsun. Diline habire bazı meseleleri takmışsın. Konuyu deşip deşip duruyorsun. Sen öncelikle benim bütün yorumlarımı kütfen oku. Bütün yazdıklarımı lütfen vakit ayırıp incele ve tetkik et ve bana cevap ver.

 

Tabiri caizse kaçak dögüşmeyi bırak oldumu..

 

Bak yamyam iyi oku

 

 

Soru : Peygamberimizin Hz. Aişe ile evliliğini diline dolayanlar en çok onun yaşına takılıyorlar. Gerçekten Hz. Aişe annemiz çocuk denecek yaşta mı evlenmişti? Bununla ilgili bizleri bilgilendirirseniz memnun oluruz.

Cevap : Hz. Aişe Validemizin doğum tarihiyle ilgili bir takım görüşler ileri sürülmüştür. Bunun sebebi ise o dönemde çocukların doğum tarihine önem verilmez ve tespit edilmezdi. Bilahare çocuk meşhur biri olursa insanlar onun doğum tarihiyle ilgilenir ve tespite çalışırlardı.

 

İşte Hz. Aişe validemiz (r.a) için de böyle olmuştur. O’nun peygamberliğin dördüncü yılında doğduğunu söyleyenler, Mekke döneminin sonunda da Hz. Muhammed (s.a) ile evlendiğini iddia ederek; bu evliliği dokuz yaşında yapılmış gibi göstermeye çalışmışlardır. Bunun doğru olmadığını Hz. Aişe validemizden yapılan bir rivayet ortaya koymaktadır: "Hz. Muhammed henüz Mekke de iken ve bende oynayan bir çocuk iken "onların vadeleri kıyamettir. Kıyamet ne dehşetli ve ne acıdır!" mealindeki (kamer s. 46) ayet inmişti... (Buhari 1.cilt Telifil Kur’an bahsi)"

 

Bu sure Mekke devrinin birinci döneminde(4. yıl) inmiştir. Hz.Aişe validemiz bu sure ve ayetleri net olarak hatırladığına göre yukarıdaki iddianın doğru olması mümkün değildir. Olayları ayrıntılarıyla hatırlayabilmek ve sokakta oynayan bir çocuk olması için en az beş veya altı yaşında(veya daha büyük) olması gerekir. Kamer suresi Mekke devrinin dördüncü yılında indiğine göre dördüncü yılda beş-altı yaşında olunca Hz. Peygamberle evlendiği zaman en az ondört – onbeş yaşında olması gerekir.

 

Bunu doğrulayan bir başka delil ise kız kardeşi Esma’nın durumudur. Kardeşi Esma Abdullah bin Zübeyir’in annesidir. Esma yüz yaşına kadar yaşamış ve Hicretin 73. yılında vefat etmiştir. Hz. Aişe validemizden on yaş daha büyüktür. Hz. Ebu Bekir (r.a) kızı Esma ve oğlu Abdullah Abdul Uzza’nın kızı Kayleden, Hz. Aişe ile Abdurrahman ise Ümm-i Rümandan doğmuşlardır. Hz. Esma yüz yaşında ve hicri 73. yılda öldüğüne göre hicret esnasında 27 yaşında olması gerekir. Bundan on yaş küçük olan kardeşi Hz. Aişe validemizin de 17 yaşında olması gerekir ki bu da aşağı yukarı Buhari de Hz. Aişe’nin kendi hadisindeki ifadeye uygun düşmektedir.

 

Bu dönemde inen Kur’an sure ve ayetlerini teferruatıyla hatırlayan bir çocuğun en az bu yaşlarda olması gerekir. Buna göre ise peygamberlikten dört yıl önce doğmuş olduğu kesinlik kazanmaktadır. Böyle olmasını gerektiren bir başka sebep ise Hz. Muhammed (a.s) ın eşinin vefatıyla çocuklarının bakıma ihtiyacının olmasıdır. Kızı Fatıma henüz çocuk yaşta ve bu işin üstesinden gelecek durumda değildir. Bu nedenle evini idare edip çocuklarına sahip çıkacak bir eşe ihtiyacı vardır. Dokuz yaşında bir çocuğun bunları yapması mümkün değildir. Ayrıca peygamberimizin kızı Fatıma (r.a) nın peygamberlikten bir yıl önce doğduğu ve hicretin ikinci yılında da Hz. Ali ile evlendirildiği bilinmektedir. Evlendiklerinde Hz. Ali 21 yaşından biraz büyük Fatıma’nın ise 15 yaşından biraz fazla olduğu bilinmektedir. Hz. Fatımayı Hz. Ali ile evlendirmeden önce Ebu Bekir ve Ömer(R.A) onunla evlenmek için peygamberimizden istemişler, ancak peygamberimiz onlara cevap vermemiş ve Hz. Ali ile evlendirmiştir.

 

Buradan hareketle şunu söylemek istiyoruz: Bu bölgede ve bu zamanda kız çocukları dokuz yaşında evlenecek çağa geliyor ise niçin peygamberimiz evinde büyüttüğü Ali ile Fatımayı evlendirmek için 15-16 yaşına kadar beklemiştir? Yine dava arkadaşları onunla evlenmek istediklerine göre bu kadar süre (6-7 yıl) niçin beklemiş olsunlar? Hz. Muhammed (a.s) ile kendi kızını dokuz yaşında evlendirmiş olan Hz. Ebu Bekir niçin aynı yaşa gelince bu teklifi Hz. Muhammed (a.s) a yapmadı da yedi yıl bekledi? Bu noktadan bakıldığında da bu iddianın doğru olması mümkün görünmemektedir. Hz. Aişe validemiz peygamberimizle dokuz yıl beraber yaşamıştır. Onun Kur’an, hadis ve fıkıh ilimlerindeki yerini bütün islam alimleri teslim etmektedir.

 

O devrinin en büyük alimlerini tenkit etmiş, çeşitli konularda fetvalar vermiş, Kur’an’ın ve sünnetin doğru anlaşılması konusunda insanlara önderlik etmiştir. Sünneti Kur’an’la test etmenin ilk örneklerini vermiştir. Bu birikimi henüz çocuk denecek yaşta bir insanın elde etmiş olmasını kabullenmek oldukça zordur. Bu konuyu aydınlatan bir başka rivayette şöyledir: Hz. Aişe validemiz henüz peygamberimizle evlenmeden önce Cübeyir bin Mut’im ile nişanlanmıştı. Mut’im Hz. Aişeyi oğluna almakla evine müslümanlığı sokacağını düşünerek bu nikahı feshetmişti.

 

Hz. Ebu Bekir (r.a) islamı ilk kabul edenlerden biri olduğuna göre; bu olayın vukuu, islamın alenen duyurulmasından veya şuyu bulmasından önce olması gerekir. İslam alenen açıklanıp müslümanlar Kabe yürüyüşü veya Safa tepesi toplantısından sonra topluma deşifre olduktan sonra Ebu Bekir (r.a) ın müslüman olduğu bilinince kızını almaktan vazgeçmiş olması daha doğru görünmektedir. Bu olayda yine Hz. Aişe’nin peygamberimizle evlenmeden önce evlilik çağına geldiğini ve nişanlandığını göstermektedir.

 

Hz. Aişe validemiz peygamberimizle dokuz yıl evli kalmışlardı. Peygamberimizin vefatı esnasında İse 27 yaşında idi. Peygamberimizden sonra da 48 yıl yaşamış ve hicri 58. yılda ve 74 yaşında vefat etmiştir. Sondan başa doğru gidersek 74 ten 48 i çıkartıp kalandan da evli olduğu yılı çıkartınca evlendiği yaşı bulmuş oluruz. 74 – 48 = 26; 26 – 9 = 17 kalır ki yaklaşık 17 veya 18 yaşında evlendiği gerçeği ortaya çıkar. Bu olayda birkaç yıllık bir yanılma payının olması aklen mümkün iken dokuz yıllık bir yanılmayı akıl asla kabul etmez. Bir insanın yaşının bu kadar önemli olmasının nedeni malum olduğu üzere bir dinin peygamberine uygun olmayan bir işin isnad edilmesidir.

 

Müslümanlar inanırlar ki peygamberler meşruiyetin örneğidir. Onlar bir hata yaparsa Allah onların hatasını düzeltir. Böylece bir dini ilk yaşayan insanın kusursuz olmasını sağlayarak insanlara doğru bir örneklik sunar. Peygamberimizin gerek ailevi ilişkilerinde, gerekse toplumsal olaylarla ilgili düzeltilmesinin Kur’an da örneklerini de görmekteyiz. (Tahrim 1-5, Abese 1-4 ) gibi.

 

Ancak bu konuyla ilgili hiçbir uyarı söz konusu değildir. Bu bizim için en temel meşruiyet sebebidir. Eğer böyle bir yanlış yapılmış olsa idi Allah asla ihmal etmez elçisini düzeltirdi. Allah'ın doğru bulduğunu kimse yanlış göremez ve diline dolayamaz. Müslümanlar "işittik ve itaat ettik, işittik ve iman ettik" derler ve teslim olurlar. Biz de bu minval üzere teslim olup inanıyoruz ki Allah'ın Rasulü en doğru olanı yapmıştır. Bu ve benzeri olayları diline dolayanlar hep olmuş, kıyamete kadar da olacaktır. Önemli olan inananların bunlara pirim vermemesidir. Siz bunların yanlışlığını yüz defa ispat etseniz, onlar yüz bir defa itiraz ederler. Çünkü onlar sizin inandıklarınıza sizin inandığınız gibi inanmayan insanlardır.

 

 

Hz Ayşe (ra.) validemiz, peygamberimizle evlendiğinde kaç yaşındaydı?

Cevap:

Peygamberliğin gelişinden on yıl sonra, 50 yaşındayken eşi Hz. Hatice’yi kaybeden peygamberimiz (asm.) kendisine hem ev işleri ve çocuklarının bakımında yardımcı olacak, hem de İslâm’a davet faaliyetlerinde destek olacak eşlere ihtiyacı vardı. Bunun için bir yandan yaşlı ve dul bir kadın olan Sevde’yi, öte yandan da en yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir’ in kızı Hz.Ayşe’yi istetti.

 

Hz. Peygamberin bu isteği, vahyin başlangıcından 10 yıl sonradır. Hz. Ayşe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolayısıyla Hz. Ayşe’nin peygamberimizle evlendiği yaşın 17-18 olduğu ortaya çıkar.

 

Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana Şibli’ nin “Asr-ı saadet” kitabında geçer. (İst. 1928. 2/ 997)

 

Hz. Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki: “Esma 100 yaşındayken, hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde 27 yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam 17 yaşında olması icap eder.

 

Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.” (Hatemü’l enbiya Hz. Muhammed ve hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s. 210)

 

 

yam yam sen acaba Hz.Aişe annemizin Peygamberimiz ile evlenmeden önce yukarda bahsedildiği gibi nişanlandığını fakat İslamiyet geldikten sonra inanç meselelerinden dolayı bu sözleşmenin iptal edildiğini araştırdığın kaynaklarda okumuyormusun? Yani Hz. Aişe annemizi Peygamberimizle evlenmeden önce evlenebilecek çağda bir genç kızdı.

 

yam yam ne demek istediğimi anlayabiliyormusun yam yam......!!!!!

 

 

Yukardaki çağrımı tekrarlıyorum. Tüm yazdıklarımı oku ve bana cevap ver artık....

 

 

Önyargısız ve insanların manevi değerlerine saygılı tüm insanlara selam olsun...

 

Saygılarımla.

 

Sen yorulma ben bazılarını buraya taşıyayım senin vaktin yoktur!!!

 

 

Allah c.c. bizzat bizim gibi bir insan olan Muhammed (a.s) bize göndermiştir. Çünkü bizi en iyi anlayacak olan bizim gibi olandır. Bizim gibi acıkan, üzülebilen, yorulan, uyuyan, sevinen bizzat içimizden birisidir. O bize hayatı ve olayları nasıl yorumlamamız gerektiğini öğretendir. Allah (c.c.) Peygamber’inin hayatına tüm hayatları sığdırmıştır. Yetimlik mi dersiniz var, öksüzlük mü dersiniz var, yoksulluk mu dersiniz var, zenginlik mi dersiniz var, mazlumluk mu dersiniz var, hükümdarlık, devlet başkanlığımı dersiniz var, ordu komutanlığı mı dersiniz var, affetmek mi dersiniz var, cezalandırmak mı dersiniz var, babalık mı dersiniz var, dedelik mi dersiniz var, evlat acısı mı dersiniz var, eş acısı mı dersiniz var, bizzat öz vatanından çıkarılmak mı var…. Var da var. Bu konuları detaylı açıklayacağım ilerde inşAllah.

 

Yokluğu bilmeyen yokluğu çekenin halinden anlamaz, yetimliği bilmeyen yetimlerin halinden anlamaz, öksüzlüğü bilmeyen öksüzlerin halinden anlamaz, zenginliği tatmayan nimetin şükrünün kıymetini bilmez, evlat açısı çekmeyen evlat açısı çeken bir ruhu tam olarak teskin edemez…..Anlamaya çalışsa bile tam olarak idrak edemez. Yetersiz kalabilir. İşte O büyük insan hepimizin hayatının bir aynasıdır. Hayatınızla ilgili çıkmazlarınız mı var gidin O’na başvurun göreceksiniz çözüm oradadır.

 

Kimden bahsediyorum biliyor musunuz. Hayatı boyunca bir kez dahi şaka bile olsa yalan söylememiş birisinden bahsediyorum. Bizzat kendisini öldürmek isteyen düşmanları tarafından kendisine “El-Emin” sıfatı verilen bir Zat’tan bahsediyorum. O söylüyorsa doğrudur. Biz asla O’na yalancı diyemeyiz. Fakat O’nun getirdiğine inanmıyoruz diyorlardı düşmanları O’nun için. Medine’ye hicret edeceği gece kendisi hakkında ölüm emri verilmiş olmasına rağmen, bizzat kendisi hakkında ölüm emri verenlerin birbirlerine güvenmeyip Peygamberimize teslim ettikleri emanetlerinin teslim planlarını dahi büyük bir titizlikle yapacak kadar emanete riayet eden bir Zat’tan bahsediyoruz.

 

Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir devirde gelip kız çocuklarına “Cennet anaların ayakları altındadır” rütbesini veren bir Zat’tan bahsediyorum. Yani annenizin sevgisini kazanmadan, annenizin rızasını almadan cennete giremezsiniz diyordu.

 

Hz. Ömer, bizzat kendi kız çocuğunu diri diri toprağa gömen Hattaboğlu Ömer, kendisi o zaman Mekke’nin dışişlerinden sorumluydu. Böylesine acımasız bir Ömer Hz. Muhammed (a.s) tanıdıktan sonra nasılda bir değişim geçiriyordu. Halife olduğu zaman geceleri uyumaz kendisine verilen vazifenin ağırlığıyla sokak sokak gezer ve acaba ulaşamadığımız ve derdine çözüm bulamadığımız bir muhtaç var mı yok mu diye sıkıntıdan patlardı.İşte Ömer böyle değişmişti. Adaletin sembolü olmuştu o Ömer.

 

Kendisine davasından vazgeçmesi karşılığında (daha 43 yaşındayken ) en güzel kadınlarından istediği kadar verebileceklerini taahhüt eden karşıtlarına karşı “sağ elime güneşi sol elime ayı koysanız davamdan vazgeçmem diyordu.”

 

Kalkıp böyle birisine 55 yaşından sonra hepsinin çok ciddi açıklamaları ve sebepleri olan evlilikleri hakkında, kendisini şehvete düşkünlükle suçlamak ne büyük insafsızlıktır değil mi?

 

Şehvetine düşkün olsaydı çok daha genç bir yaştayken istediği kadar güzel genç kızı yanına alıp sefa sürmezmiydi sizce? O ne yaptı peki hepsini elinin tersiyle itti. Bizzat 3 yıl boykota karşı direndi.

Yam yam mal varlığını soruyordu. Evet yam yam O Zat Hz. Hatice annemizle evlendiğinde annemiz zengin olduğu için belli bir rahatlığa kavuşmuştu. O dönem zengindi. Fakat peygamberlik geldikten sonra Mekke döneminde büyük boykotlar ve baskılar sebebiyle açlığı da gördü. Hakareti de gördü. Yani hayatında hem zenginlik oldu. Hem de yoksulluk.

 

Hayat 1 yada 0 değildir yam yam. Siyah yada beyaz değildir yam yam. 1 ile 0 arasında çok rakam ve siyah ile beyaz arasında çok renk vardır yam yam.

 

Hayatının tamamıma bak yam yam oldumu olayları kesintiye uğratırsan yanılırsın...

 

Bu konuyu şu yorumumla neticelendirmek istiyorum. Sahih kaynaklardan anlaşıldığı üzere Hz. Aişe annemiz Efendimizden önce nişanlanmıştı. Bu da bize gösteriyor ki kendisi evlenebilecek çağda bir genç kızdı.

 

Evlilik için en önemli etken insanın yaşı değildir. Evlenebilecek çağda ve olgunlukta olmasıdır. Yani aslında yam yam gibilerin ürettiği kısır tartışmalardır yaş meselesi. Kaynaklar her şeyi apaçık orya koyuyor.

 

Asırlar boyu Efendimizin hayatıyla ilgili bu tip iddialar olduğu gibi şimdide olması mümkündür.

 

Ama bu insanlar asla O’nun hayatında aradıklarını bulamayacaklar. Buldukları sadece kendi mantıklarıyla elde ettikleri kendi vehmi zanları olacaktır. Buna da sadece kendisi gibi olanlar inanacaktır.

 

Hedefinize neyi koyarsanız ona ulaşırsınız. Hedefiniz inkar etmekse inkar edersiniz, iman etmekse iman edersiniz. Tercih sizin. Ama şunu unutmayın ki tercihinizden sorumlusunuz.

 

Saygılarımla

 

Terapi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın sayın terapi; sadece ithamlarda bulunuyorsunuz. Sizlere getirdiğim İslami kaynakları görmezden geliyor, sanki onlar benim uydurmalarımmış gibi imalarda bulunuyorsunuz. Bu konu hakkında da bir yorum getirmiyor, sadece kendi kaynaklarınız ile beni yalanlamaya çabalıyorsunuz...

 

Ben Aişe'nin nişanlı olduğunu biliyordum da, peki siz Aişe'nin beşik kertmesi olduğunu biliyor muydunuz? Sanırım bilmiyordunuz. Yoksa nişanlandığı dönem için "evlilik çağı" gibi söylemlerde bulunmazdınız. Evet Aişe Cübeyr ile beşik kertmesi idi. Bu da sizin "Aişe nişanlıydı. Dolayısıyla Muhammed'den önce evlenme çağındaydı" iddianızı çürütüyor.

 

Bu da Aişe'den bir hadis :

 

"Ben kendimi bildim bileli anam ve babam hak dine inanırlar ve onu yaşarlardı, Rasûlullah da(s.a.v.) her gün, sabah ve akşamdan sonra evimize gelirlerdi......." (Buharî, Kefalet, 4; İbn Hişâm, I,372).

 

Aişe kendini bildi bileli İslam'ın içinde olduğunu söylüyor. Dolayısıyla çok zeki ve iyi bir hafızası olan Aişe'nin nübüvvetten 4 yıl önce doğduğu iddiası da boşa çıkıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu da Aişe'den bir hadis :

 

"Ben kendimi bildim bileli anam ve babam hak dine inanırlar ve onu yaşarlardı, Rasûlullah da(s.a.v.) her gün, sabah ve akşamdan sonra evimize gelirlerdi......." (Buharî, Kefalet, 4; İbn Hişâm, I,372).

 

Aişe kendini bildi bileli İslam'ın içinde olduğunu söylüyor. Dolayısıyla çok zeki ve iyi bir hafızası olan Aişe'nin nübüvvetten 4 yıl önce doğduğu iddiası da boşa çıkıyor.

 

.....

 

 

Yapmayın sayın yam yam kaynaklardan doğru faydalanan bütününe bakın..Sadece kendi mantığınıza uyan kısımlara bakmayın. Okuduğunuz kaynaklarda binlerce örnek var Efendimizi öven, adalatinden güzelliğinden bahseden onlarada bakın....artık şu önyargı gözlüğünüzü çıkarın...

 

Bakınız yukarda bizzat sizin yazdığınız beyanatta Hz. Aişe annemiz diyor ki, ben çocukluk çağımda artık iyi kötüyü yanlışı ayırt etmeye başladığım zamanda, yani doğduğum zamanda değil kendimi bildim bilelim ailem İslamı yaşıyordu diyor.

 

Hz. Aişe annemiz demekki İslam dan önce doğmuştur. Kendisini bilmeye başladığındada İslam artık evleride yaşanır olmuştur. Demekki nübüvvetten önce doğmuştur. Cümleleri doğru okuyalım ve doğru yorumlayalım lütfen...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yam yam;

Bir ara kölelilğe takmıştın sürekli aynı şeyleri söyleyip duruyordun..şimdide Hz Aişe validemizin yaşına taktın bozuk plak gibi,bu konuyla ilgili yorum yapmayacağım artık çünkü defalarca kez yazdım asıl merak ettiğim şey başka,şimdi sen bu yaş konusunu ispatlamaya çalışırken bakın Buhari böyle dedi bakın Muslimi böyle dedi falan diyorsun ve onların bu söylediklerinin doğruluğunu savunuyorsun pekiiii Buharinin yada diğer islam alimlerinin diğer konulardaki fikirleriylede aynı düşüncedemisin ve diğer söyledikleri şeyleride savunuyormusun?şimdi kalkıp bana"ben sizin dellileriniz çürütmek için onları öne sürdüm"deme komik olur bakın doğrusu budur diyorsun ve bunu en az 4 kez farklı konulardada savundun herşey yavaş yavaş yerine oturacak göreceksin olsun hiç önemli değil,bırak aksini savun ama sonuçta örnek olarak gösterdiğin büyük İslam alimlerinin yorumları ya asıl önemli olan bu.

Bilmem anlatabildimmi??

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili toksözlü arkadaşım sormuş olduğunuz sorunun muhatabı bu konularda ehliyet sahibi insanlardır.

 

Siteler arasında gezip kopyala yapıştır yaparak anlam bütünlüğü dahi olmayan bilgilerin buraya aktarılması değildir.

 

yam yam arkadaşımız bu işin ehli değildir.

 

Çünkü kendisi hem inkar ettiğini söylüyor. Hemde inkar ettiği şeylerden beslenerek karşımıza çıkıyor ne büyük bir çelişki yahu

 

Dini konularda ehil olan insanlar o işin alimleridir. Ve bu konularda yetkin bilgilere sahip olan tutarlı insanlardır. Başkaları değil..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili erdoğan kardeşim...

 

 

""

 

Yam yamı kötü göstermeye çalışıyorsunuz ama siz kendiniz yalan yazılara yazıyorsunuz... Örnek mi?

 

 

 

Bu başlığı okuyun lütfen arkadaşlar..."" demişsiniz...

 

Ortada yalan olan ne var söylermisiniz sevgili erdoğan kardeşim anlayamadım....

 

Buyrun ispat ediniz...

 

 

"Sadece aldığım yeri bilmiyorum dersiniz olur biter".... demişsiniz derim ki Yazdığım konu bilimsel bir gerçektir. Bu gerçeğe bakmak lazım değil mi...... nereden alındığı önemlimidir sizce... ki olmadığını buyursun ispat etsin arkadaşımız.

 

Kimseyi susturmak gibi bir derdim yok fakat tavsiyeleriniz içinde gene gönülden teşekkür ederim..

 

Dışardan böyle algılanmış olmak üzücü ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet değerli kardeşim söyleyecek sözü olan herkesi dinlerim ben. Yeter ki içersinde hassasiyetlerimizi aşağılama ve hakaret tarzı cümleler yapılmasın.

 

Mesela sizin inancınıza göre .... şeklinde yazılar ve rivayetler var bu konudaki düşüncelerinizi açıklarmısınız şeklindeki bir sorunun başım üstünde yeri var..

 

Fakat acayip usluplarla yapılan alıntılar canımı sıkıyor bu benim inanç meselem saygı bekliyorum. Gerekli uyarıları çok defalar yaptım....

 

Anlayana...

 

Evet inşAllah paylaşıma devam sevgili erdoğan kardeşim

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

SEVGİLİ YAMYAM BAZI HADİSLER EMEVİLERİN HZ.ALİYİ KÖTÜLEMEK AMACIYLA uydurduğu hadislerdendir

yani buhari yıkılmaz sarsılmaz değil,çünkü emeviler hz.aliyi yıpratmak için hz.aişe yi kullanıyorlardı

bu 9 yaş hadiside sanırım onlardan

terapi kardeşin yaşla ilgili söyledği bölümü okudum katılıyorum,sizde okuyun çünkü daha gerçek birşey okumuş olursunuz

akla mantığa uygun tarihi gerçekliği olan bir mesele

ama anlamadığım

sizin her mevzunuz bittide buna mı kaldınız

mesela hadislerle uğraşmak yerine bir tefsir alıp kur'anı inceleseniz

neden tefsir

diyebilirsiniz

çünkü meal yapıldığında mana kayıyor

tefsir

bilhassa söz dizimine uygun tefsir mealden daha açık net ve doyurucu

neyse daha sonra yine birşeyler yazarımselametle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HZ. AİŞE'NİN YAŞI

 

 

1-Hz. Aişe: Hz. Ebu bekir’in kızı olan Aişe, Peygamberimizin dul olmayan tek eşidir. Hz. Aişe'nin 9 yaşında olduğunu gösteren bazı rivayetlere mal bulmuş mağribi gibi saldıranlar, yaşının 17-18 yaşında olduğunu gösteren diğer rivayetleri hiç görmemiş ya da ya da anlayamadığı için es geçmiştir. İşin aslı şudur;

 

Hz. Aişe evlendiğinde yaşının kaç olduğu kesin bilinmediği için değişik bir takım rivayetler mevcuttur. Bu o döneme has bir problem değildir. Bırakın 7. yüzyılı daha 20-30 sene öncesine kadar Anadolu'da da aynı problem vardı. Doğan bebeklerin yaşları önemli bir olay öncesi ya da sonrasıyla tayin edilirdi.

 

1.1-Hz. Aişe’nin ablası Esma yüz yaşına kadar yaşamış, hicretin 73. senesinde ölmüştür. Hz. Esma kardeşi Aişe’den on yaş büyüktü ve Esma hicrette 27 yaşındaydı. Hz. Aişe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre hicrette 17 yaşındaydı (el-Mesudi, Murucu’z-Zeheb,II,309; İbni Asakir, Teracimu’n-Nisa, 9,10,28; et-Tebrizi, el-İkmal, III, 610).

 

1.2-Ayrıca Hz. Aişe peygamberimizden önce Cübeyr’le nişanlanmış, daha sonra nişan dini nedenlerden dolayı karşı tarafın isteğiyle bozulmuştur. Hz. Peygamber, Hz. Aişe'yle nişanlanmış Hicretin II. yılında iki bayram arası olan Şevval ayında da evlenmiştir. Demek ki evlenecek çağda bir kızdı, daha önce bir başkasıyla nişanlanmış, nişanı bozulmuş, sonra da peygamberimizle evlenmiştir.

 

1.3- Hz. Aişe şöyle der:“…. Hz. Muhammed (a.s.) Mekke'de iken ve ben de henüz oynayan bir çocuk idim ki “Onların vadeleri, kıyamettir. Kıyamet ne dehşetli, ne acıdır!” (El-Kamer sûresi, ayet: 46) mealindeki ayet inmişti. Bakara ile Nisa sûreleri ise ben O'nun yanında iken nazil olmuştu.”… (Sahîh-i Buharı, cild: 6, sayfa: 100, Te'lîfül-Kur'an babı; İstanbul Devlet matbaası)

 

Hz. Aişe, Kur'an'ın Mekkî ayetlerinden Kamer suresi iniyorken, oynayan bir çocuk olduğunu ifade ediyor ve Kamer sûresinden olan âyetin kendisi sokakta oynayacak yaşta iken indiğini söylüyor yani Kamer suresinin nerede indiğini bilecek kadar büyük. Kur'an-ı Kerîm'in 54. sûresi olan Kamer sûresi, Mekke'de, ilk inen surelerdendir. Yaklaşık Hz. Aişe'nin bahis mevzuu ettiği âyetler, Hz. Muhammed'in peygamberliğin dördüncü senelerinde inmiştir. Hz. Aişe, bu sıralarda oynayan bir kız çocuğu, “ben oynayan bir kız çocuğu idim” dediğine ve o zamanki hal ve olayları ayrıntısıyla hatırladığına göre, mantıken altı-yedi yaşında ya da daha büyük olması ve Hicretten 2–3 yıl önce doğmuş olması gerekir. Hz. Peygamberin, Hicretin ikinci senesinde Hz. Aişe ile evlendiğine göre onun 17–18 yaşında olduğu gün gibi aşikârdır.

 

1.4- İfk hadisesinde sorguya çekilen Hz. Aişe’nin cariyesi Berire, Hz. Aişe için “O evinde hamurunu yoğururken uyuyakalan ve hamurunu kuzuya yediren gencecik bir kadındır.” Diyerek tek kusurunun bu olduğunu ve kendisinin masum olduğunu belirtmiş aynı zamanda Hz. Aişe’nin yaşının ne olduğu konusunda “gencecik bir kadındır” diyerek bilgi vermiştir. Hani 9 yaşında evlenmişti? Kafirler görmek istemese de..

 

1.5-Eğer Hz.Aişenini 9 yaşında olduğu rivayeti doğruysa bu o dönemde yadırganan bir olay değildi ve hiç kimse de yadırgamamıştır. Bundan 2 sene önce Aydın'ın ilçesinde 12 yaşında ki bir kızın evlendiğine bizzat şahit oldum. 50 yıl öncesinde Anadolu da evlenme yaşı 12-18 arasıydı. Hatta K. Maraşta kız 18 yaşına gelince evlenmemişse evde kalmıştır diye bir söz duymustum. İmamı Şafii de Mısır da 21 yaşında bir nine gördüğünü söyler. Evlilik yasının standardı mı vardır ki? Bunu toplum kültürü belirler. Batıda bu bugun 30 dur Afrikada 10 ya da 15 tir Turkiyede bu bu gun için 20 dir. 20 yıl sonra 30 olur.

Bugunu şartlarına göre geçmişi nasıl değerlendirebilirsiniz ve bu ne kadar gercekçi olabilir?

1.6.Olayları istedikleri gibi yorumlayanlar kronojiden faydalanmayı ve tarihi bir olayı doğru şekilde anlamayı çalışanları niye kınrlar illaki onların dediklerinin doğru olduğunu kabul etmek zorundamıyız?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.