Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Aslında bu tartışmada olan şey şu; mademki dinler cinsel sapkınlık diyor ve yasaklıyor. o halde biliminde cinsel sapkınlık demesi mümkün değil gibi bir mantık. Bundan ibaret aslında.

  • Cevaplar 430
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Bilimi İnsan kendisi üretiyor diyebilirmiyiz..ve bu üretimin sonu gelmez diyede ilave edebilirmiyiz.

Elbette. Öyledir.

Gönderi tarihi:
Mutlak doğru...

Hani matematikte bir sayıyı bir sayıya böldüğünde bazen virgülden sonra devirli tekrarlar çıkar. Bölme işlemini ne kadar sürdürsen, kalan sıfır olup işlem bitmez. Ama nasıl olur? Bölünen sayı bir kütleyi temsil ediyorsa diyelim, en derinde, kuantumsal kesiklikte bile olsa, bunun bir değerde durması gerekir!?

 

Sanırım derinlemesine düşünse, atı bu da çıldırtırdı. Bilimi irdeleme tarzını çok olumlu buluyorum Yarasa. Şöyle söyleyeyim: Kayasal yapıların sınırlarını milimetrik saptayamayabiliriz. Ama yeryüzündeki fay kırıklarının boyutlarını, bir ölçüde derinliklerini haritalayabiliyoruz ve örneğin Anadolu'muzun güneydoğusundan kuzeybatısına uzanan bir büyük fay hattı olduğunu... Anadolu levhasının Afrika-Arabistan levhası tarafından Asya levhasına sıkıştırıldığını ve bu yüzden batı yönünde kaydığını... (İdeolojik olarak da ne kadar tanıdık geliyor değil mi? İslam etkisi, batılılaşma hareketi? Bu da bir ayrı ilginçlik.) Kıtasal kabukların jeolojik tarih boyunca çok büyük hareketler yapmış olduğunu ve kıtaların parçalanmış olduğunu biliyoruz. Hiç de az şey bilmiyoruz!

 

Fakat "Mutlak gerçek" öylesine detaya boğulmuş olabilir ki, artık ona ulaşma şansı çoktan yitirilmiş olabilir!!!

 

SINIRLARININ FARKINDA OLMAK DA BİR YÜKSEK ALGI BİÇİMİDİR VE SINIRLARINI DAHA GENİŞLETMENİN ANAHTARIDIR. Nereye kadar?

Gönderi tarihi:
:) yok artık ya. İnsanın iddia ettiğini delil diye kendi sunduğu cümle çürütür mü? Ve insan o cümlenin ne anlattığını anlamaz mı?

Ensest Tabusu, Sigmund Freud'un ortaya koyduğu bir kavramdır. Bu tartışmada defalarca bahsettim bundan. 1,5 yaşında üstbeyin oluşurken doğan bir yasaktır ensest tabusu. Peki arkadaşımızın aha delil diye ortaya koyduğu cümle ne diyor ? ;

 

kendi çevirisiyle, "Ensest tabusunun kendisi bizzat psikolojik çekinmenin/tiksinmenin/kaçınmanın nedenidir."

 

Yani doğuştan gelen ensest tabusu psikolojik çekinmenin nedenidir. Bizzat kendi ortaya koyduğu cümle sebebin psikolojik değil genetik olduğunu anlatıyor. Ama brain arkadaşımız bu tartışmada ısrarcılık adına bilimi reddetme konusunda sınır tanımadığı için okuduğunuda anlamamazlıktan geliyor.

 

Benim verdiğim cümlede veya çevirisinde ensestten kaçınmanın doğuştan veya genetik olduğunu iddia eden laflar var mı?

 

The incest taboo itself is the cause of the psychological revulsion.

Ensest tabusunun kendisi bizzat psikolojik çekinmenin/tiksinmenin/kaçınmanın nedenidir.

Diğer bir deyişle, ensestten kaçınmanın/çekinmenin/tiksinmenin psikolojik nedeni "biyolojik" değil, "algısal"dır, tabunun kendisinden kaynaklanmaktadır.

 

Benim çevirimi herkes görüyor.

Ensestten kaçınmanın genetik veya doğuştan geldiğini iddia etmemişim, aksine bunun kaynagının biyolojik/genetik olmadığını söylemişim.

Ensestten kaçınmanın genetik veya doğuştan geldiğini iddia etmemişim, bunun kaynagının algısal/psikolojik olduğunu söylemişim.

 

Şimdi anlamayan kimmiş, yeniden bak.

 

Daha önce gösterik. Alalım brain arkadaşımızın mantığını şöyle diyelim.

 

Annelik güdüsü doğuştan geliyorsa. Annenin ayrılsada, koparılsa da, değiştirilse de hiç tanımadığı yavrusuna karşı annelik güdüsünü hissetmesi gerekir. Ama hissetmiyor.

 

var mı herhangi bir farkı örneklerin.

 

O halde annelik güdüsüde doğuştan gelmiyordur dimi brain :) Brain arkadaşımızın kriterine göre. Bir annenin doğumdan sonra kendisinden koparılan yavrusuyla yıllar sonra bir yabancı olarak herhangi bir yerde karşılaştığında annelik hissetmesi gerekiyor.

 

Tabiki böyle bir şey mümkün değil.

 

Annalik güdüsü genetiktir. Annelik güdüsünün tatmin edildiği obje ile anne arasında genetik bağ olmak zorunda değil, değişebilir, kendi çocuğu hastanede değiştirilebilir, çalınabilir, evlat edinmiş olabilir. Annelik güdüsünü yönelttiği kişi ile anne arasında genetik bağ olmayabilir. Ensestten kaçınma duygusunun genetikle alakası yoktur. Çocuk, anne/baba/kardeş/yakın akraba" ile cinsel ilişkinin yasak olduğunun öğretilmesi nedeniyle psikolojik sorun yaşar. Öğretilmemiş olsa idi, genetikten dolayı bir sorun yaşamayacaktı. Yani tanımadığı annesine veya tanımadığı kardeşine karşı herhangi bir ensestten kaçınma duygusu hissetmemesi gibi.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Psikiyatri bilimi söyler. Psikiyatri bir din değildir :)

 

Psikiyatriyi din haline sen getiriyorsun Sayın CYRANO. Ben değil.

Daha önce söylediğin şeyleri hatırla.

Seni, aşağıda, kendi yazdıklarınla başbaşa bırakıyorum Sayın CYRANO.

Bana muhalefet etmek uğruna, daha önce yazdığın herşeyi yalanlamak zorunda değilsin.

 

atalarımızdan genetik olarak bize geçen binlerce yasak vardır. Psikiyatrinin temel konularından biriside budur.

 

CYRANO arkadaşımızın bu söyledikleri ile aşağıdakileri karşılaştırınız.

 

Sosyal açıdan insan eğer bir insan toplumunda (2 kişilik bir toplum dahi olabilir toplum derken) yetişmezse yani ister bir mağarada, ister bir bodrumda ister ormanda olsun Doğuştan gelen yetileriyle ahlak gibi sosyal değerler oluşturamaz. İyi kötü gibi kavramlarıda oluşturamaz. Sadece fiziksel olarak zararlı ve yararlıyı öğrenir deneme yanılmayla.
Ahlak vardır, oluşmuştur. Karar vererek kaynağı şu olsun, şu olmasın diyerek oluşmamıştır. İnsanların beraber yaşamaları sonucu kendiliğinden ortaya çıkmış değerler ve kurallar bütünüdür ahlak. Buna kaynağı şu olmalıdır diyemeyiz. Ancak kaynağı şudur diyebiliriz.

 

"Ahlak'ın kaynağı toplumsal kurallar ve toplumsal baskıdır" demek böyle olmalıdır en ideali budur demek değildir. Bu sadece var olanı analizdir. Böyle olmalıdır, kaynağı şu olmalıdır diyerek yasalar yapılabilir, kanunlar yapılabilir. Ahlak kuralları oluşturulamaz.

Kısacası ister tanrı inancına sahip olsun ister olmasın bireyin ahlak kurallarıyla olan ilişkisini belirleyen "toplum baskısı" dır. buradaki "baskı" yı mutlak olumsuz bir şey olarak almıyorum. Her insan içinde yaşadığı toplum tarafından kabul edilmek, dışlanmamak, ayıplanmamak ister.
"Güzel Ahlak" yada "Kötü Ahlak" diye evrensel ölçütler yoktur.

...

Artı "evrensel iyi ahlak, güzel ahlak, kötü ahlak" gibi tanımlar dinsel felsefenin tanımlarıdır.

...

"Evrensel Ahlak" tezi dinlerin etken olduğu en temel ahlak tezidir.

...

Tasavvuf ve panteizm her insanın tanrı tarafından belli ahlaki bilgiler, iyi ve kötü kavramlarına sahip olarak yaratıldığını savunur.

 

Bunların dışında kalan metafizikçi filozoflar, her insanın iyi ve kötü kavramlarını doğuştan itibaren taşıdığını savunur. Bu ahlaki değerler onların ruhsal zenginliğidir. Ruhu oluşturan değerlerdir.

 

Oysa biz biliyoruzki. İyi ve Kötü kavramları doğuştan gelmez. Bireye toplum tarafından öğretilir. Evrensel Ahlak tezi geçersizdir. Geçersizliği yüzyıllar önce ispatlanmıştır.

Ne diyor kardeşim diyalektik görüş vicdan için?

 

Vicdan kişinin içinde yaşadığı toplumun ahlak kuralları tarafından oluşturulur. Yani senin görüşüm vicdanında toplum ahlakı tarafından oluşturulduğunu ve belirleyenin toplum ahlakı olduğunu söylüyor. Bireyim ahlak kurallarının öğrettiği bilgilerle yargılama yapmasıdır.

 

Metafizik ne diyor ?

 

Vicdan bireyin yeteneğidir, ahlakla ve toplumla ilgili değildir. Birey bu yeteneğini doğuştan alır.

 

Vicdanı toplum kuralları ve ahlakından ayırıp bağımsızlaştıran görüş metafizik.

 

Senin aklına gelen bu. Vicdan doğru ve yanlışı iç değerlemedir. Diyalektik görüşe göre bu değerle toplumun öğrettikleriyle, ahlak kurallarıyla yapılır. Senin bu yaklaşımın tamamen metafiziğin bakışdır. Birey içinde doğuştan gelen yeteneğiyle doğru ve yanlışı ayırt etmekte. Ahlak kuralları ve toplumsal görgü den bağımsız olarak yargılama yapmaktadır.

 

Ben senden hiçbir şey anlamadım. Başka başlıklarda diyalektikçi olup. Şimdi bana karşı metafizik görüşleri öne sürüyorsun.

 

Son alıntıdaki son cümleyi ben sana yazayım:

 

Ben senden hiçbir şey anlamadım. Başka başlıklarda diyalektikçi olup. Şimdi bana karşı metafizik görüşleri öne sürüyorsun.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
[/b]Annelik güdüsü doğuştan geliyorsa. Annenin ayrılsada, koparılsa da, değiştirilse de hiç tanımadığı yavrusuna karşı annelik güdüsünü hissetmesi gerekir. Ama hissetmiyor.[/b]

 

O halde annelik güdüsüde doğuştan gelmiyordur dimi...

Ben de bu belirlemeye süper diyeceğim.

 

Tabii canım proton bunlar... Birbirlerini itecekler, "Anaaa bunlar anne-çocuk yav!" diyeceğiz. Kardeşler de elektron... Onlar da evlenmeye kalkınca "aaa o ne? İtiyorlar birbirini bunlar? Aaa meğer kardeş değiller miymiş?" diyeceğiz zahir.

 

Birbirini tanımayan kardeşlerin bir araya gelmesi ensest değildir demek çelişkiymiş... :) Hayvanlarda feromonlara, hatta bitkilerde farklı senkronda olgunlaşma temellerine dayalı mekanizmaların yüksek yapılı canlılarda evrildiğini ve insanda zihinsel mekanizmalara dönüştüğünü anlatmaktan gına geldi artık. Bilim dallarında belirlenebilir değişken sayısına göre kesinliklerin değiştiğini, fizikten beklenen kesinliğin biyolojiden beklenemeyeceğini de o kadar söyledik. "Değişken sayısı çok fazla, biz bu işin içinden çıkamayız, bunu bilimden saymayalım en iyisi" de diyemeyiz herhalde!..

Gönderi tarihi:
mademki dinler cinsel sapkınlık diyor ve yasaklıyor. o halde biliminde cinsel sapkınlık demesi mümkün değil gibi bir mantık

 

Bilim ahlak kuralı belirlememelidir, bilimin yasak veya sakıncalı gördüğü durumlar ahlaksızlık olarak nitelendirilirse, dinden bir farkı kalmaz, ahlak anlayışı insanların sosyolojik süreçlerinden beslenir, bilimden değil, bilim sadece gerçeği ortaya çıkarır ve bu böyledir der, bu ahlaksızlık demez, ama nedense bazı insanların, bilimi kullanarak bakın bu bilimcede ahaksızlık ve utanç vericidir gibi anlayışını kesinlikle kabul edemeyiz.

 

 

saygılar

Gönderi tarihi:
Bilim ahlak kuralı belirlememelidir, bilimin yasak veya sakıncalı gördüğü durumlar ahlaksızlık olarak nitelendirilirse, dinden bir farkı kalmaz, ahlak anlayışı insanların sosyolojik süreçlerinden beslenir, bilimden değil, bilim sadece gerçeği ortaya çıkarır ve bu böyledir der, bu ahlaksızlık demez, ama nedense bazı insanların, bilimi kullanarak bakın bu bilimcede ahaksızlık ve utanç vericidir gibi anlayışını kesinlikle kabul edemeyiz.

 

 

saygılar

insanlar topragi isleye isleye bazilarida etrafi baka, baka Ahlaki degerlerini kavusmustur,, beslenmesine gelince bilimlemi ilimlemi din ilemi onu arastirmakda yarar var sayin 'TARAFSIZ'

 

 

:shuriken:

Gönderi tarihi:
ama nedense bazı insanların, bilimi kullanarak bakın bu bilimcede ahaksızlık ve utanç vericidir gibi anlayışını kesinlikle kabul edemeyiz.

 

Tartışmanın ekseninden çıkmasına izin veremeyeceğim!...

 

Tartışmanın çıkış noktasını hatırlayınız:

3 adet örnek verildi ve bunlara karşı çıkmanın bilimsel dayanağı olmayan hurafeler olduğu söylendi!

 

Örnekler: 1. Eşcinsellik; 2. Eşini paylaşmak; 3. Ensest ilişki...

 

(Ama tartışma 3. örnek üzerinden gelişti)

Neydi efendim?

Bunlar hurafe idi, bilimsel dayanağı yok idi... :)

 

Biz olayın bilimsel yönünü ispat ettik. Herşeyi ortaya koyduk...

 

Şimdiki itiraz ne?

 

"bilimi kullanarak bakın bu bilimce de ahaksızlık ve utanç vericidir" demek... Yanlış olan buymuşmuş...

 

Neye itira etiğiniz ve neyi savunduğunuz sayfalarda hala durmakta.

 

Artık söyleyin şu cümleyi de hepimiz rahatlayalım:

 

"Bunlar hurafe değildir, temeli bilime dayalı kurallardır. Aynı zamanda ahlak kurallarıdır, aksi durum ahlaksızlık olarak da nitelendirilir. Bu ahlaksızlığın bilimsel adı da psikolojik sapkınlıktır, bilimsel olarak ispat edilmiştir. Psikiyatride yeri vardır ve evrensel bir durumdur. Kesindir ve mutlaktır"

deyiverin ve tartışma bitsin. :) Artık itiraz edecek nesi kaldı anlamıyorum. *****

Gönderi tarihi:

Haklısın Yarasa... Konunun ayrıntıya boğulmasına izin vermemeliyiz. Tartışma enseste sakıncalı demenin "bilimsel temeli olmayan hurafe" olduğu iddiasından çıkmıştı. Kanıtladık ki bilimsel temeli var, o temel de genetik. Bu da kabul edildi. Açık olarak yanıldıklarını itiraf etmediler ve bilimsel bir gerçeğe hurafe dedikleri için özür dileme erdemi göstermediler ama, satır aralarına bilimsel sözcüklerini sıkıştırarak geri adım atılmış oldu.

 

Sonra bu manevrayı örtmek için konu ahlak tartışmasına çekildi. Biz de dedik ki genetik bilimi sadece sakıncayı ortaya koyar. Davranışa "ahlaki olmadığı" tanımını bu veriye dayanarak etik koyar. İnsan toplumlarının sosyalitesine uymadığı, psikolojik olarak sapkın bir davranış olduğu geliştirmeleri de bu temele dayandırılarak sosyoloji ve psikoloji tarafından yapılır. Yok bunun illa dini olduğunu, bilimsel olmadığını iddia ederseniz, sürü lideri geyiğin hangi geyik dininin hangi kitabının hangi ayetini okuyup da okuduğu ayet uyarınca erginleşen erkek bireyleri sürüden kovduğunu açıklamak zorundasınız.

 

Ama tüm bunlar kütleçekim yasası gibi çok büyük kesinlik içermezler. Adem ile Havva masaldır, ama varsayalım bir nükleer felaket olsa da sadece bir erkekle bir kadın kalsa, onlar da kardeş olsalar, insan soyuna burada nokta koymaya herhalde karar vermeyeceklerdir diye düşünüyorum. Yine de belli olmaz. Belki de bu kararı verebilirler. Ben şahsen böyle zor bir karar vermek zorunda kalmaktansa ölüp gidenler arasında olmayı yeğlerdim. Neyse... Konu kişisel fikirlerimiz değil.

 

Ama adaya atılan kardeş tavşanlar ve koyun sürüsü örneklerinde olduğu gibi ensest konusu elektronların birbirini itmesi gibi bir mutlaklık içermiyor. Bu açıklama, menapoz, kısırlık ve akrabalık derecesini bilmeme gibi ekstrem durumları da dışlıyor. Böyle bir kaç istisna için genel kuralı değiştiremeyiz. Fakat matematikte bile, 4/7=0,571428571428571428... gibi tekrarlanan bir kesinsizlik çıkarken ve bu kadar basit bir işlemin net sonucunu bilemezken, bir çok durumda "şimdilik" kaydıyla da olsa çok da mutlak gerçekleri amaçlayamayız.

 

Önceki iletimde "Nereye kadar?" sorusunu sorduktan sonra ileti nasıl olduysa kendini benim istemim dışında gönderdi ve devamını yazamadım. O sorunun yanıtını şöyle vereceğim:

 

Nerede duracağımızı biz de bilmiyoruz. Gelecekte genetik belki ortadan kalkacak, transformerlere dönüşeceğiz! O zaman hiç bir transformer diğerine "biz aynı fabrikada üretildik, biliyor muydun?" demez. Ama en azından o zamana kadar GENETİK TEMELLER VAR VE OLACAK...

Gönderi tarihi:
Aslında bu tartışmada olan şey şu; mademki dinler cinsel sapkınlık diyor ve yasaklıyor. o halde biliminde cinsel sapkınlık demesi mümkün değil gibi bir mantık. Bundan ibaret aslında.

 

Tartışma senin sandığın şey değil, sayın CYRANO.

 

Tartışma şudur:

 

Ahlak kuralları çeşitli kökenlere sahip olabilir, bilim, din, hurafeler, gelenekler, alışkanlıklar.

Bazı ahlak kurallarımızın bilimsel dayanağının olmaması sorun teşkil etmez.

Bilime dayalı olmayan ahlak kuralllarına sahip olmak da ayıp değildir.

 

Kendi ahlak kurallarımızı bilime daylı evrensel ahlak kuralları diye başkalarına da dayatmaya kalkarsak, o zaman sorun olur.

Kendi ahlak kurallarımızı evrensel ahlak diye dayatmaya kalkmak ayıptır.

 

Tartışma budur sayın CYRANO.

Bizim savunduğumuz şey budur sayın CYRANO.

 

Neye itira etiğiniz ve neyi savunduğunuz sayfalarda hala durmakta.

 

Haklısın, kimin neyi savunduğu hala sayfalarda duruyor.

 

En sonunda geldiğiniz nokta şudur:

 

1. Ensestin tanımı son derece basit: Birinci derece yakınlar arasında Yani, kardeşler arasında ve evlat-ebeveyn arasındaki ilişki.

2. Birbirini tanımayan aile bireylerinin ilişkisi ensest değildir.

 

Bilimselliği tanımak-tanımamak gibi tamamen subjektif bir kıstasa indiren bir yaklaşım.

 

Bunlar hurafe değildir, temeli bilime dayalı kurallardır. Aynı zamanda ahlak kurallarıdır, aksi durum ahlaksızlık olarak da nitelendirilir. Bu ahlaksızlığın bilimsel adı da psikolojik sapkınlıktır, bilimsel olarak ispat edilmiştir. Psikiyatride yeri vardır ve evrensel bir durumdur. Kesindir ve mutlaktır[/color]"

deyiverin ve tartışma bitsin. :) Artık itiraz edecek nesi kaldı anlamıyorum.

 

Kusura bakma, biz dinci veya metafizikçi olmadığımız için, yukarıdaki gibi subjektif bir yargıya varamayız.

Yukarıdaki yargı ile bir üstteki ensest tanımlarınızı karşılaştırınız.Yargınızın ne kadar bilimsellikten uzak olduğunu görmenizi sağlar.

 

Psikiyatri mevcut durumu analiz eder.

Herkes için geçerli kural koymaz.

 

Ailesinden bebekken ayrılan bir çocuk, tanımadan aile bireyleri ile cinsel ilişki yaşarsa, hiçbir psikolojik sorun yaşamaz. Psikiyatri de o çocukta cinsel ilişkiden kaynaklanan herhangi bir sorun bulamaz.

 

Evlatlık alınan bir çocuk da, aile bireyleri ile cinsel ilişkinin yasak olduğunun öğretilmesinden dolayı, yasağı delmiş olmanın verdiği psikolojik rahatsızlığı yaşar.

 

Kuzenlerle ilişkinin yasak olduğu bir toplum yapısında da cinsel ilişkiye giren kuzenler, yine cinsel sapıklık duygusuna kapılırlar. Zira toplum öyle öğretmiştir. Ama başka toıplumlarda, kuzenlerarası ilişki yasak olmadığı için, kuzenler herhangi bir sapıklık hissi yaşamazlar.

 

Tabunun kendisi, psikolojik sorunu doğurur. Tau yoksa, sorun da yoktur. Tabu yoksa, psikiyatri sorun da bulamaz.

 

Ensest tabusunun mahiyeti ve sınırları bilim tarafından değil, kültürel kıstas kullanılarak belirlenir.

Kültürel kıstasın oluşumunda da, organize dinler, gelenekler, hurafeler, batıl inançlar, ilkel tecrübeler/gözlemler, herşey yeralır.

 

Bir ahlak kuralının temelinde hurafelerin, organize dinlerin, geleneklerin, alışkanlıkların, batıl inançların olması ayıp değildir.

Bu ahlak kurallarını bilimsel temellere dayalı evrensel ahlaktır diye dayatmak ayıptır.

Bunun bazı ahlak kurallarını ilahi temellere dayalı evrensel ahlak olarak pazarlamaktan farkı yoktur.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Benim verdiğim cümlede veya çevirisinde ensestten kaçınmanın doğuştan veya genetik olduğunu iddia eden laflar var mı?

 

 

 

Benim çevirimi herkes görüyor.

Ensestten kaçınmanın genetik veya doğuştan geldiğini iddia etmemişim, aksine bunun kaynagının biyolojik/genetik olmadığını söylemişim.

Ensestten kaçınmanın genetik veya doğuştan geldiğini iddia etmemişim, bunun kaynagının algısal/psikolojik olduğunu söylemişim.

 

Şimdi anlamayan kimmiş, yeniden bak.

 

senin alıntı yaptığın kaynaktan bahsediyorum. senin iddia ettiklerinden değil. Senin aha delil diye ortaya koyduğun wikipediadan alıntı cümle bir kere senin iddia ettiklerinin tam aksini söylüyor.

 

ne diyor cümle ?

 

The incest taboo itself is the cause of the psychological revulsion.

Ensest tabusunun kendisi bizzat psikolojik çekinmenin/tiksinmenin/kaçınmanın nedenidir.

 

1,5 yaşında üstbeyinde oluşan ensest yasağı psikolojik kaçınmanın nedenidir. Yani kaçınmanın nedenini senin iddia ettiğinin tam aksine genetik olduğunu söylüyor. Bu bizzat senin bize delil diye sunduğum cümle. Ve bu cümle dahi senin bütün iddia ettiklerini çürütüyor.

 

 

 

 

 

Annalik güdüsü genetiktir. Annelik güdüsünün tatmin edildiği obje ile anne arasında genetik bağ olmak zorunda değil, değişebilir, kendi çocuğu hastanede değiştirilebilir, çalınabilir, evlat edinmiş olabilir. Annelik güdüsünü yönelttiği kişi ile anne arasında genetik bağ olmayabilir. Ensestten kaçınma duygusunun genetikle alakası yoktur. Çocuk, anne/baba/kardeş/yakın akraba" ile cinsel ilişkinin yasak olduğunun öğretilmesi nedeniyle psikolojik sorun yaşar. Öğretilmemiş olsa idi, genetikten dolayı bir sorun yaşamayacaktı. Yani tanımadığı annesine veya tanımadığı kardeşine karşı herhangi bir ensestten kaçınma duygusu hissetmemesi gibi.

 

Saygılar.

 

:)

 

Arkadaşımız önce bize madem ensest yasağı genetik o halde birey tanımadığı kardeşine karşı cinsel istek duymamalı gibi bir sav öne sürüyor. Bizde kendisine o halde genetik dediğin annelik güdüsündede. Anne tanımadığı çocuğuyla karşılaşınca annelik güdüsü duyması gerekiyor ona karşı diyoruz. Madem genetik olup olmamasının ölçütü bu. O halde bir anne hiç tanımadığı çocuğuyla karşılaşınca ona karşı annelik hissetmesi gerekiyor.

 

Annelik güdüsü genetik midir? evet. Peki bu anne tanımadığı yavrusuna karşıda annelik güdüsü hisseder anlamına mı gelir? hayır.

 

Ensest yasağı genetik midir? Evet bilim böyle söylemektedir. Peki bu birey tanımadığı kardeşi, annesi, babasına karşıda ensest yasağı hissetmesi anlamına mı gelir? Hayır.

 

Ne fark var.

 

Yahu itiraz neye onu anlamıyorumki. Bilim ensest yasağının öğrenme yoluyla değil genetik olarak beyinde oluştuğunu söylüyor. Sen daha iyisini biliyorsan bilimden hazırlarsın tezini psikiyatri alanınca çığır açarsın. Kendi alıntı yaptığın kaynak bile senin iddia ettiğinin tersini söylüyor. Yanlışta bu kadar ısrar niye.

 

Sen ensest yasağının toplum tarafından öğretildiğini nerede okudun? Var mı bu konuda bir kaynağın. Bunu iddia eden bir tane bilim adamı göster kabul edicem. Sadece bir tane. Biz sana psikiyatri biliminin ne söylediğini bir sürü kaynakla beraber gösterdik.

Gönderi tarihi:

-"Bankaya mı gidiyorsun?"

-"Hayır, bankaya gidiyorum."

-"Haa, ben de bankaya gidiyorsun sanmıştım." tarzı bir iletişimle bir yere varamayacağımız anlaşıldı.

 

"Ensestten kaçınmak bilimsel temeli olmayan hurafedir" tezi, tutunabileceğini sandığı son bir ipe sımsıkı yapıştı, bırakmıyor. "Birbirini tanımayan aile bireyleri"

 

O kadar biyolojiden fizik yasası kesinliği beklenemez, bunlar elektron değil ki birbirini itsin diye açıklama yaptık, sanki bunlar hiç yazılmamış, ya da görünmez yazıyla yazılmışçasına görmezden gelme ve ısrarla aynı çürük ipe sarılma...

 

Yani bu durumda yapılacak bir şey kalmıyor. Ancak anlatabiliriz, onu da yaptık. Hayır şimdi, tartışma bitiyor, ortaya koyduğumuz bilimsel verilere yanıt verilmiyor, o kadar örnek verdik, feromonlar, fareler, sürü halinde yaşayan hayvan davranışları, resesif ve dominant genler dengesi... Bunlara bir yanıt gelmiyor. Eh tamam bitti diyoruz, aradan bir süre geçince bir açıyoruz: Aynı ısrar, aynı ezberler tekrarlanmış. Şimdi bu tarzla bir yol alınabilir mi, soruyorum...

 

Bakın bir kez daha tekrar ediyorum: Biyolojik süreçleri ilköğretim fizik laboratuarında iki mıknatısı yan yana koyup deftere "aynı kutuplar birbirini iter, zıt kutuplar çeker" yazıp defteri kapatarak açıklayamazsınız!!!

 

Hayır ben şimdi açacağım genetiği, sayfa sayfa bilgi kopyalayıp yapıştıracağım, bir faydası olmayacak. Zaten bilimsel temelin olmadığı konusundan geri adım atılmış, konu ahlak tartışmasına dönüştürülmeye çalışılıyor. Ben "bilimsel temeli vardır, hurafe değildir" konusu hallolmadan o tartışmaya girmem...

Gönderi tarihi:

Ensest ilişki bir ahlak anlayışıdır, bilimle ispat edemezsiniz !

 

 

Üst beyinde falan ensest yasağı oluşmaz, bana doğuştan, üst beyinde ensest ilişki yasağı oluştuğunu ispatlayın size inanacağım !

 

 

Böyle bir ispat mümkün değil, eğer bir şeyi ispat ediyorsanız, o ispat bütün insanlar üzerinde geçerli olmalıdır, değişik değişik sonuçlar veriyorsa (ki milyonlarca veriyor) o ispatınızdan mutlak doğruluk beklemek, dinlerdeki şüphesiz inançtan farklı değildir

 

 

"Bunlar hurafe değildir, temeli bilime dayalı kurallardır. Aynı zamanda ahlak kurallarıdır, aksi durum ahlaksızlık olarak da nitelendirilir. Bu ahlaksızlığın bilimsel adı da psikolojik sapkınlıktır, bilimsel olarak ispat edilmiştir. Psikiyatride yeri vardır ve evrensel bir durumdur. Kesindir ve mutlaktır"

 

Onlar hurafe midir değil midir bir yorum yapamam ama (hiçbir zaman huraferdir demedim)

 

 

Bilimde, ensest ilişkinin ahlaksızlık olarak tanımlanması mümkün değildir, onu toplumlar kendi süreçlerine göre yaşar.

 

Psikolojik sapkınlıkları, ahlaksızlık olarak değerlendirirseniz, bilim, ahlak konusunda, diyanetin fetva vermesi gibi bir duruma düşer.

 

 

Bilime kişisel görüşlerinizi taşıyıp, o kişisel görüşleri bilimle bağdaştırıp bunlar ahlaksızlıktır, bilimde cinsel sapkınlık ahlaksızlıktır, mutlak doğru budur derseniz, inançlarınızı bilime karıştırmış olarak en büyük hatayı yaparsınız, bilime güven kalmaz, insanlar bilimi din inançları gibi görmeye başlar !

 

Kanıtladık ki bilimsel temeli var, o temel de genetik. Bu da kabul edildi. Açık olarak yanıldıklarını itiraf etmediler ve bilimsel bir gerçeğe hurafe dedikleri için özür dileme erdemi göstermediler ama, satır aralarına bilimsel sözcüklerini sıkıştırarak geri adım atılmış oldu.

 

"Ensestin tanımı son derece basit: Birinci derece yakınlar arasında Yani, kardeşler arasında ve evlat-ebeveyn arasındaki ilişki."

 

dedikten sonra

 

"Birbirini tanımayan aile bireylerinin ilişkisi ensest değildir."

 

demek

 

ne kadar kanıtlı ve geri adımlı düşünmek lazım

 

 

 

saygılar

Gönderi tarihi:
"Ensestin tanımı son derece basit: Birinci derece yakınlar arasında Yani, kardeşler arasında ve evlat-ebeveyn arasındaki ilişki."

 

dedikten sonra

 

"Birbirini tanımayan aile bireylerinin ilişkisi ensest değildir."

 

demek

 

ne kadar kanıtlı ve geri adımlı düşünmek lazım

 

"Ama adaya atılan kardeş tavşanlar ve koyun sürüsü örneklerinde olduğu gibi ensest konusu elektronların birbirini itmesi gibi bir mutlaklık içermiyor. Bu açıklama, menapoz, kısırlık ve akrabalık derecesini bilmeme gibi ekstrem durumları da dışlıyor. Böyle bir kaç istisna için genel kuralı değiştiremeyiz." (demirefe)

 

Lütfen karşılıklı dediklerimizi anlayarak gidersek daha kolay bir iletişim olur.

 

Gerek yok birbirini tanımayan aile bireyleri filan varsayımına. Ben size daha ileri varsayımı söyleyeyim de kendi tezimi mi çürütüyorum karar verin: Bir adada yaşayan iki insan, bir kız bir oğlan iki çocukları oldu. Bunlar büyüyünce onlara dediler ki, siz de bizim gibi evleneceksiniz. Bu işlerin böyle yürüdüğünü, böyle olması gerektiğini empoze ettiler varsayalım. O iki kardeş bir çekince duyarlar duymazlar, bir çelişki yaşar yaşamazlar tam emin değilim. Ama sonuçta yapılan empoze doğrultusunda bu işlerin böyle yürüdüğüne ikna olur ve evlenirler.

 

Ama bu “hah işte, ensest temelsiz tabuymuş” anlamına gelmez. Çünkü bu tür durumlar istisnai durumlardır. İnsan türü milyonlarca yıldır sosyal bir canlı olarak evrilmiş ve beyninin evrimi sırasında bir çok temel biyolojik mekanizma, zihinsel mekanizmaya dönüşmüştür. Sosyolojinin temeli de insanın milyonlarca yıldır, daha insan zihnine sahip olmayan bir primatkenden beri, sosyal bir canlı olduğu gerçeğine dayanır.

 

Yani tanıdık gelen feromon kokusunu alınca kaçınma filan gibi bir mekanizma artık insanda körelmiş, etkisizleşmiştir. Çünkü sosyal bir canlı olarak evrilen insan türünde, bu tür mekanizmalar zihinsel mekanizmalara dönüşmüştür. İnsana daha insan denecek düzeyde değilken, gelişmiş bir zihin yapısına sahip değilken, bir kuyruksuz primat türüyken bile sosyal bir canlıydı. Sürüler halinde yaşıyordu ve sürülerin kuralları vardı.

 

Bir kez daha tekrarlıyorum: Biyolojik ve sosyolojik süreçler “aynı elektrik yükler birbirini iter” kolaylığında açıklanacak kadar basit süreçler değillerdir.

Gönderi tarihi:
Arkadaşımız önce bize madem ensest yasağı genetik o halde birey tanımadığı kardeşine karşı cinsel istek duymamalı gibi bir sav öne sürüyor. Bizde kendisine o halde genetik dediğin annelik güdüsündede. Anne tanımadığı çocuğuyla karşılaşınca annelik güdüsü duyması gerekiyor ona karşı diyoruz. Madem genetik olup olmamasının ölçütü bu. O halde bir anne hiç tanımadığı çocuğuyla karşılaşınca ona karşı annelik hissetmesi gerekiyor.

 

Annelik güdüsü genetik midir? evet. Peki bu anne tanımadığı yavrusuna karşıda annelik güdüsü hisseder anlamına mı gelir? hayır.

 

Ensest yasağı genetik midir? Evet bilim böyle söylemektedir. Peki bu birey tanımadığı kardeşi, annesi, babasına karşıda ensest yasağı hissetmesi anlamına mı gelir? Hayır.

 

Ne fark var.

 

Yanlış şeyleri karşılaştırıyorsun.

 

Annelik güdüsü, açlık gibi, cinsel ihtiyaç gibi, tatmin edilmesi gereken doğal bir duygudur. Bu duyguyu tatmin edeceğiniz obje değişebilir. Bir kedi yavrusu ile de bu duyguyu tatmine yönelebilirsiniz, oyuncak ayı alarak da bu duygunuzu tatmin edebilirsiniz..

 

Ensest yasağı ise, açlık gibi, cinsel ihtiyaç gibi, tatmin edilmesi gereken doğal dürtülerin, "nasıl tatmin edileceğine dair sınırlar çizen", toplumsal kurallardan biridir. Doğal değildir. Doğal olmadığı için sınırları toplumdan topluma değişir.

 

Doğal dürtülerler ile (açlık, annelik), diğer doğal dürtüleri (cinsel ihtiyaç) karşılaştırınız.

Doğal dürtüleri tatmin yöntemleri ile (çiğ et yemek, masada yemek, bardakta su içmek, hayvanlar gibi suya eğilerek içmek; çocuk sevmek, kedi yavrusu sevmek, oyuncak ayı sevmek) ile diğer doğal dürtüleri tatmin yöntemlerini (heteroseksüel ilişkiye girmek, ensest ilişkiye girmek, eşcinsel ilişkiye girmek, masturbasyon yapmak) karşılaştırınız.

 

Doğal dürtüler ile tatmin yöntemlerini karşılaştırısanız, yanlış sonuçlara ulaşırsınız.

 

Sen ensest yasağının toplum tarafından öğretildiğini nerede okudun? Var mı bu konuda bir kaynağın. Bunu iddia eden bir tane bilim adamı göster kabul edicem. Sadece bir tane. Biz sana psikiyatri biliminin ne söylediğini bir sürü kaynakla beraber gösterdik.

 

Heryerde yazıyor:

 

google.com

wikipedia.com

answers.com

 

Ensest tabusunun kökleri nedir diye araştır, bulursun.

 

Senin yazdıklarında bile var. Ben özetledim orasda..

 

Bana verdiğin psikiyatri bilgileri, seni değil, beni haklı çıkarır.

 

"Çocuğa, ana kim, baba kim, kardeş kim, yakın akraba kim, öğretilmez ise, ve bu kişilerle cinsel ilişkinin yasak olduğu öğretilmez ise, ensestten kaçınma duygusu oluşmaz.

 

Bu nedenle ensest yasağı genetik değildir. Öğretilmiştir.

 

1,5 yaşında üstbeyinde oluşan ensest yasağı psikolojik kaçınmanın nedenidir. Yani kaçınmanın nedenini senin iddia ettiğinin tam aksine genetik olduğunu söylüyor. Bu bizzat senin bize delil diye sunduğum cümle. Ve bu cümle dahi senin bütün iddia ettiklerini çürütüyor.

....

Yahu itiraz neye onu anlamıyorumki. Bilim ensest yasağının öğrenme yoluyla değil genetik olarak beyinde oluştuğunu söylüyor. Sen daha iyisini biliyorsan bilimden hazırlarsın tezini psikiyatri alanınca çığır açarsın. Kendi alıntı yaptığın kaynak bile senin iddia ettiğinin tersini söylüyor. Yanlışta bu kadar ısrar niye

 

1,5 yaşında oluşan şey genetik değildir. Öğrenilmiştir. Genetik dediğin şey 1.5 yaşında öğrenilmez, sen daha doğmadan biyolojik yapında mevcut olur.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Birbirini tanımayan aile bireylerinin elektronlar gibi birbirini niye itmediği gibi anlamsız bir savunu ortaya atılınca, çocuğunu tanımayan anne örneği bu yüzden verildi. Bunlar da protonla elektron değil ki birbirini çeksin de anne çocuk olduklarını anlayalım demek istenildi.

 

Şu:

 

1. Biyolojik süreçlerin mıknatıs kutuplarının itmesi veya çekmesi basitliğinde açıklanamayacak karmaşıklıkta süreçler olduğu

 

ve;

 

2. İnsanda zihin evrimi ile birlikte doğal mekanizmaların zihinsel mekanizmalara dönüştüğü

 

gerçekleri bir anlaşılabilse, bu ısrarlı direniş ortadan kalkacak ama, ne yapabilirim, ancak yazabilirim, okunması ve anlaşılması benim işim değil...

 

Bu anlamsız direnişle tüm canlı doğası olduğu kadar insanın zihinsel gelişimi de gözardı edilmektedir.

Gönderi tarihi:

Sevgili Brain,

Müsadenle artık seni bu topic'ten afaroz ediyorum. Çünkü senin burda onlarca ileti yazıp, yorulup debelenmeni istemiyorum. Senin fikirlerini bekleyen onlarca başka konu varken, buraya saplanıp kalman iyi bir fikir değil.

Sonuç nasıl olsa alınamayacak, zira herkes birbirini tee en başından yanlış anlamış kısmen de olsa. İş sanki inada binmiş gibi olmuş. Bu topicte yazılanları burda yazanlar dışında kimse de artık okumuyor, buna da emin ol. Ben şahsen çoktandır okumuyorum artık.

Haydi canımın içi, beni kırma da lütfen, bu konudan çık artık. Üzme beni. Sen çıkmazsan öbürleri çıkmaz, çünkü konu senin üzerinde dönüyor.

Eğer "tamam çıkıyorum" deme dışında tek bir ileti daha yazarsan, seni sevenleri üzüyorsun manasına gelecek, ona göre.

Saygılar, sevgiler.

Gönderi tarihi:

Sevgili Brainslapper,

 

Seni bu cesaretinden dolayı bir daha tebrik ediyorum. Sendeki bu bilim bağlılığı maalesefki ateistlerin bir çoğunda bile yok.Onlar bile dini eleştiriken çoğu kez bilimi değil, sosyal, kültürel ve ahlaki referansları kulllanıyorlar.

 

**********

Gönderi tarihi:

DİN DE EVRİMSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE ZİHİNSEL MEKANİZMALARA DÖNÜŞMÜŞ BİR İNSAN ZİHİN ÜRETİMİDİR.

 

BU ZİHİN, TOPLUMSAL, SOSYAL BİR ZİHİNDİR, BİREYSEL DEĞİLDİR, SÜRÜ OLGUSUNDAN TEMEL ALIR.

 

TANRI, PEYGAMBER, İMAM KAVRAMLARI DA SÜRÜYE EGEMEN BÜYÜK ERKEK LİDER OLGUSUNDAN KAYNAKLANMAKTADIR.

 

OEDİPUS KOMPLEKSİ ERGİNLEŞİNCE SÜRÜDEN KOVULMA TRAVMASINDAN KAYNAKLANMAKTADIR.

 

KURALLARDAN NEFRET ETME SÜRÜ LİDERİ BÜYÜK ERKEK TARAFINDAN SÜRÜDEN KOVULMA ACISININ DEVAMIDIR!

 

DAHA NE DİYİM BEN ARTIK...

 

Genelde Dinden Erkekle Hoşlanmaz. DİNDEN NEFRET EDEN KADIN İSE AZ GÖRÜLÜR. BUNU DA EKLEYEYİM Mİ?

Gönderi tarihi:

Daha da ekleyebilirim:

 

Bilimin yaygınlaşmadığı, eğitim düzeyi düşük toplumlarda dinci partilerin en büyük oy deposu kadınlardır. Bu kadınlar ne kadar ezilseler, ikinci sınıf sayılsalar da dine karşı çıkmazlar.

 

Ülkemizin kadınlarını yine de takdir etmek gerek, bravo onlara ki yine de kazanımlarının farkındalar da, din sömürüsünden yana olan erkeklerin oyları da eklenince dinci partiler %80 leri bulmuyor!

 

Dinin etkisini kıracak ve laikliği sağlamlaştıracak tek etken, bilimdir.

 

Niye "ÜNİVERSİTEDE BAŞÖRTÜSÜ" diye ısrardan vazgeçmediklerinin nedeni budur! Niye "beş senedir içimi bastırdım" deyip başörtüsü için daha fazla dayanamadıklarını söylemelerinin nedeni budur!

 

Bilimi dinileştirip etkisizleştirmek. Tarih bilimi ya dinileştirme, ya millileştirme gayretlerine sahne olagelmiştir.

 

Bu olmazsa, bilimi de din gibi kuralcı, yasakçı gösterip dışlamak, planın başka bir parçasıdır. "Bilim de bir ilah, o da yasaklıyor, sınırlıyor, kural koyuyor."

 

Bu terane, dincisinin de dinsizinin de ağzında!

 

Bilim, bilim, bilim... Ben başka bir şey BİLMEM, başka bir şey SÖYLEMEM, başka bir şey SAVUNMAM!

 

Size bir öngörü: Kuraklık kapıda. Koskoca Beyşehir gölü, şaka değil, yakın zamanda ucu bucağı görünmeyen, taşıp etrafını kaplayan bu dev tatlı su gölü CAN ÇEKİŞİYOR! D

 

Gönderi tarihi:
Birazcık hatırım varsa, bu konuyu kapatın lütfen!!

 

Sevgili Brain,

Müsadenle artık seni bu topic'ten afaroz ediyorum. Çünkü senin burda onlarca ileti yazıp, yorulup debelenmeni istemiyorum. Senin fikirlerini bekleyen onlarca başka konu varken, buraya saplanıp kalman iyi bir fikir değil.

..

Haydi canımın içi, beni kırma da lütfen, bu konudan çık artık. Üzme beni. Sen çıkmazsan öbürleri çıkmaz, çünkü konu senin üzerinde dönüyor.

Eğer "tamam çıkıyorum" deme dışında tek bir ileti daha yazarsan, seni sevenleri üzüyorsun manasına gelecek, ona göre.

 

Bu tartışmanın bitmesini isteyen forumdaşlarımın hepsinin çok hatırı var elbette.

Forumdaşlarımızın hepsinin hatırı var.

Yazanın da, sadece okuyanın da.

Tartıştığım forumdaşlarımın da hatırı var.

 

Olgun insanlar nerde ne zaman durulacağını bilmelidirler.

Maalesef ben dahil, tartışmadaki diğer arkadaşlarım da, durulacak noktada duramadık.

Kendimizi sürekli tekrarladık durduk.

Durulacak yerde durmadığımız için, bizi seven insanları üzdük.

Tartışma Pyrrhus'un Asculum savaşına döndü. Haklı olmanın anlamsızlaştığı noktaya geldik.

 

Bu nedenle, tartışmadan çekiliyorum.

Herkes diyeceğini dedi.

Merak eden döner okur.

 

Herkese saygılar, sevgiler.

Gönderi tarihi:
Sevgili Brainslapper,

 

Seni bu cesaretinden dolayı bir daha tebrik ediyorum. Sendeki bu bilim bağlılığı maalesefki ateistlerin bir çoğunda bile yok.Onlar bile dini eleştiriken çoğu kez bilimi değil, sosyal, kültürel ve ahlaki referansları kulllanıyorlar.

 

**********

 

Genetik (Pozitif Bilimsel) olarak bir çok defa "Ensest" (Baba-Kız, Ana-Oğul) ilişkinin yanlış yani sonucu zararlı bir ilişki olduğu ispatlandı sanıyorum...

 

Psikanalitik açıdan "Oedipus Karmaşası" açısından da Ensest İlişkinin "Doğal" olarak reddedildiği, bu karmaşayı aşamayanların Ensest İlişki yaşadıkları ve bunun "Sapkınlık" olarak nitelendiği de ortaya konuldu...

 

Bende dedim ki, "Toplumsallaşma" ve "Kültürlenme" insan doğasının bir ürünüdür ve insan, doğasında olanları bir kültür olarak ortaya koyar. Eğer Ensest insan doğasında olsaydı, bir Kültür olarak mutlaka karşımıza çıkardı. Ki bu da Sosyolojik, Antropolojik ve Psikolojik olarak geçerli bir tanımdır.

 

Ayrıca Sayın Hoppa:

Sosyoloji bir bilimdir...

"Bireysel Tercihleri" konu alanı edinen bir Bilim dalı yoktur...

Bilim tek tek bireylerin cinsel tercihleri ile ilgilenmez ama İnsan psikolojisindeki rahatsızlıkları inceler.

O yüzden de Ensest'i "Sapkınlık" adı altında tanımlayabilir...

 

Dolayısı ile "çoğu kez bilimi değil, sosyal, kültürel ve ahlaki referansları kulllanıyorlar." demek son derece bilim dışı bir tespittir.

Bir Sosyal Bilimci, elbette ki var olan Sosyal, Kültürel ve Ahlaki referansları ele alıp kullanacaktır...

 

İnsanlık tarihinde hiç görüşmemiş ve uygulanmamış "Ensest" ilişki türünün "Doğal" olduğunu kabul edemez...

Çünkü tek bir örneği dahi yoktur...

"Ensest" ilişki türünün doğal olduğu kabulü hiç bir gerçekliğe dayanmadığı gibi, Bilim bunu bir gerçeklik olarak kabul edemez...

Var olandan hareket eder, ispatlanamaz savları gerçek olarak kabul etmez...

 

Saygılarımla...

Gönderi tarihi:

Daha da ekleyebilirim:

 

Bilimin yaygınlaşmadığı, eğitim düzeyi düşük toplumlarda dinci partilerin en büyük oy deposu kadınlardır. Bu kadınlar ne kadar ezilseler, ikinci sınıf sayılsalar da dine karşı çıkmazlar.

 

Ülkemizin kadınlarını yine de takdir etmek gerek, bravo onlara ki yine de kazanımlarının farkındalar da, din sömürüsünden yana olan erkeklerin oyları da eklenince dinci partiler %80 leri bulmuyor!

 

Dinin etkisini kıracak ve laikliği sağlamlaştıracak tek etken, bilimdir.

 

Niye "ÜNİVERSİTEDE BAŞÖRTÜSÜ" diye ısrardan vazgeçmediklerinin nedeni budur! Niye "beş senedir içimi bastırdım" deyip başörtüsü için daha fazla dayanamadıklarını söylemelerinin nedeni budur!

 

Bilimi dinileştirip etkisizleştirmek. Tarih bilimi ya dinileştirme, ya millileştirme gayretlerine sahne olagelmiştir.

 

Bu olmazsa, bilimi de din gibi kuralcı, yasakçı gösterip dışlamak, planın başka bir parçasıdır. "Bilim de bir ilah, o da yasaklıyor, sınırlıyor, kural koyuyor."

 

Bu terane, dincisinin de dinsizinin de ağzında!

 

Size bir öngörü: Kuraklık kapıda. Koskoca Beyşehir gölü, şaka değil, yakın zamanda ucu bucağı görülmeyen, kabarıp etrafına saldıran bu dev tatlı su deposu, şu an CAN ÇEKİŞİYOR! Derinlik üç metre... Ne olacak? Olacak şu: "AKP kapatıldı, Allah kıtlık verdi" diyecekler! Karbondioksit emisyonu, sera etkisi, bunlar hava civa! Hiç boşa çene yormasın bilimciler! BİLİM OLMADAN BU İŞLERDEN ÇIKIŞ YOK!!! BİLİMİ ÖZÜMSEMEDEN HURAFELERDEN KURTULUŞ YOK!!!

 

Bilim, bilim, bilim... Ben başka bir şey BİLMEM, başka bir şey SÖYLEMEM, başka bir şey SAVUNMAM!

Gönderi tarihi:
1,5 yaşında oluşan şey genetik değildir. Öğrenilmiştir. Genetik dediğin şey 1.5 yaşında öğrenilmez, sen daha doğmadan biyolojik yapında mevcut olur.

 

Örneğin, insan vücudundaki tüylerin bir çoğu da ergenlik yaşından itibaren ortaya çıkr. Yoksa sizin mantığınızla bunlar sonradan mı ekildi vücuda? :) Anti tezinizi tekrar düşününüz...

 

******************

 

Sendeki bu bilim bağlılığı maalesefki ateistlerin bir çoğunda bile yok.

 

Burda biraz duralııııım...

Bilim bağlılığı derken acaba neyi kastediyorsunuz? Bilimsel kurallara hurafe denilmesini mi?

Onlar bile dini eleştiriken çoğu kez bilimi değil, sosyal, kültürel ve ahlaki referansları kulllanıyorlar.

 

El ve vicdanların tekrar kavuşmasını dileyerek, burada yapılan tartışmaların tekrardan gözden geçirilmesini ve kimin bilimsel gerçekleri (İSPATLARI İLE BİRLİKTE) kullandığını görmenizi dilerim!

 

Zira, dini eleştireceğim tanrıyı yok edeceğim derken, ahlak kurallarını hurafe ilan edeceğim derken bilimi çiğnemek, örneğin psikolojiyi bilimden saymamak nasıl bilimsel duruş oluyor soruyorum size???

 

Sayın TengeriinBoşig, özetleyici bilgilerin için de teşekkürler... Umarım faydası olacaktır!

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.