Misafir YARASA Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Evet uzaktan (uzaydan) görünüş olarak küre biçimindedir denir zaten, yoksa yeryüzünde küre biçiminde olduğunu göremeyizki Göremezsin ama bunu bilimsel yöntemlerle hesaplayabilirsin. Dünyanın çapını yüzyıllar önce güneşin neden olduğu gölgeler sayesinde bile hesaplamışlar. Psikoloji kesin sonuçlar veremezki ! Nasıl yani? Haksızlık etmeyelim psikolojiye... ben doktora gittiğimde "ben ahmeti gördüğümde nedenini anlayamadığım bir şekilde sinirleriniyorum dersem" beni inceleyecek bir şey bulamaz, Doktora gidip ben sinirleniyorum dediğinizde size PSİKOLOJİK açıdan bir şey söyleyemez, evet. Doktora gidip hastayım dediğinizde de BİYOLOJİK olarak bir şey söyleyemez. Neyiniz var? Şikayetiniz nedir? diye sorarark işe başlar. Hastalığa neden olabilecek değişkenleri teker teker eler, tetkikler yapar. Sebebe, yani mutal doğruya yaklaşır. Aynı şekilde sinirlenmeniz konusunda da, örneğin psikanaliz yöntemlerle, sorunun kökenine yaklaşır ve başarırsa mutlak doğruyu, yani sinirlenme sebebinizi ortaya çıkarır... yani bana "sen Ahmeti gördüğünde şu nedenden dolayı sinirleniyorsun" diye kesin sonuç gösteremez" Havadan gösteremez. Ama analizler yaparak göstereblir. Yani, gösterir!! Nasıl gösterir? İncelemeler yaparak. Bilimi kullanarak... ama ben gidipte benim kan gurubum nedir dediğimde, kesin olarak bilimsel bir deneyle benim kan grubumu söyleyebilir ve üzerinde hiçbir tartışma götürmez Havadan söyleyemez. Önce analizler yapar. fark burada, bunu anlatmaya çalışıyorum Eet arada farklılıklar var, ama sandığınız gibi farklar değil.... Söz konusu insan olunca zaten kesin sonuç bulamayız, Sayın Tarafsız, bugüne kadar psikologlar hiç mi iş yapmamış? Bunu mu söylemek istiyorsun? kesin bir sonuç bulunabilseydi, dünyada yaşayan bütün insanlara bir tedavi yapılırdı Elma ve armutlar ayrı sepetlere lütfen. Bizim amacımız, her bireyi tek bir birey haline getirmek, farklı kişilikleri yok etmek değil! Bizim amacımız, kişilerin hayatında ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıkların sebebini bulmak! Bunu da başarıyorlar... HAKSIZLIK ETMEYELİM! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 "Ensestin bilimsel olarak sakıncası olmayan bir iş ve enseste karşı çıkmanın temelsiz hurafe olduğu" savının çürütülmesi ile bocalayan iddia sahibi, başka konulara geçmeye çalışarak işi boğuntuya getirmeye çalışıyor. Ben ne zaman eşcinselliği tartıştım, bilmem menapozdaki kişilerin ilişkilerini tartıştım da tezim çuvallıyormuş? Sen bana de bakayım, ensest ilişki sonucu nur topu gibi sağlıklı çocuklar doğar diye iddia et de bir göreyim seni ve tezlerini! O kadar açıkladık, yalıtılmış köyleri, kral soylarını, daralmış hayvan populasyonlarını örnek verdik, bunlara tık cevap yok, konuyu başka mecralara sürüklemekten medet umma çırpınışlarından başka bir şey yok! Kriminal olarak suçun oluşması için, her şeyden önce şikayetçi bir mağdurun bulunması gerekiyor. Gerçi mağdur psikolojik bakımdan sindirilmiş ve yeterli savunma iradesi gösteremediği için psikiyatrik desteğe muhtaç da olabilir. Bir uzman rehber gözetiminde şikayetçi olmaya yönlendirilmesi de gerekebilir. Ama tüm koşullar olumsuz ve şikayetçi olmuyor diyelim. E, ne yapalım, elimiz kolumuz bağlandı. Bir şey yapamayız hukuksal olarak. ŞİMDİ BU BÖYLE DİYE, "YAPIN YAPIN, ENSESTİN HİÇ SAKINCASI YOKTUR, SAKINCASI VAR DEMEK BİLİMSEL TEMELİ OLMAYAN HURAFEDİR, YAPIN CANIM BİRŞEY OLMAZ!" DEMENİZ Mİ GEREKİYOR? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Öğürmemeye, sinirlerime hakim olmaya ve faşizan düşüncelere meyletmemeye çalışarak bir örnek vermeye çalışacağım: Ayşe adet görmeye başladığından beri sistematik olarak babasının ve erkek kardeşlerinin tecavüzüne uğramaktadır. (Midem karışmaya başladı ama sabretmek zorundayım.) Ayşe onsekiz yaşına geldiğinde durumu farkeden bir komşusu tarafından polise ihbar edilir. Yapılan sorgulamada zavallı Ayşe olayı sürekli inkar etme eğilimine girmiştir ve kesinlikle baba ve kardeşlerinden şikayetçi olmaya yanaşmamaktadır. Utanmaz baba ve arlanmaz erkek kardeşler, Ayşe'ye kesinlikle tecavüz etmediklerini, onsekiz yaşından önce de ilişkiye girmediklerini, onsekiz yaşında onun rızasıyla girdikleri şeklinde ifade vermişlerdir. Bazı bilimsel(!) kaynaklardan da enseste karşı çıkmanın hurafe olduğunu okuduklarını söylemişlerdir. (Öğürtüyü önlemeyi başaramadım, lavaboya gitmem gerekiyor.) Ayşe'den bunun aksi bir ifade almak da mümkün olmamaktadır. Esasen küçük yaştan beri baskı ve tehditle sindirilmiş ve korkutulmuştur. Babası ve ağabeylerinin aslında kendisini korumak için bunu yaptıklarına inandırılmıştır. Akli dengesi hakkında bir olumsuz veri olmadığı için ifadesi geçersiz kılınamamaktadır. Hukuki durum bu! İçinize siniyorsa! Buyrun mideniz kalkmadan yeyin, yutun, sindirin! BU HUKUKİ DURUMU İÇİNE SİNDİRENE YILDIZ, YILDIZ, YILDIZ... Yine ne mideme hakim olabildim ne öfkeme... Alıntı
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Ya arkadaşlar, Forumda hiç bu kadar gerilmemiştim. Üzülmemiştim. Sizleri böyle görmek çok üzücü. Herkes aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor. Kırıcı sözler söyleniyor. Birazcık hatırım varsa, bu konuyu kapatın lütfen!! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Sayın halkalıyıldız, sizden ve herkesten çok ama çok özür diliyorum, ben de mideme hakim olamadığımı belirttim. Ama burada neyin savunulduğunu ve neyin sakıncasız olduğunun, neye karşı çıkmanın hurafe olduğunun iddia edildiğini ortaya dökmek zorundaydım. Öğüre öğüre bu örneği vermek zorunda kaldım. Zaten de daha yazamam artık, mide diye bir şey var insanda!!! Hepimizin gözbebeğimiz, geleceğimiz, umudumuz, herşeyimiz, yüreğimizin içi, ciğerimizin özü çocuklarımız ya! Sustum... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Şahsi fikrim... Ben kendi açımdan, o konuya girmeyeceğimi söyledim zaten. Ne kadar doğru bilemem... Şimdi bunu biraz düşünelim. Forumla ilk olarak yerbilimleri ile ilgili kaynak tararken tanıştım. Karşıma çıkan kaynak, yebilimi ile hiç de alakalı olmayan hatta bilimsellikten çok uzak, günümüzde bildiklerimizle alaksı olmayan şeylerdi. Bunu yazan da dinine bağlı bir insandı ve kafasındaki dinin ispatlarını sunmuştu kendince. Dehşete kapılmıştım. Hadi ben konunun aslını biliyorum. Peki ya bilmeyen? Okuyup yanlış yönlendirilen onca insan? Sadece ve sadece bu amaçla girdim. Bilgilerimi paylaştım. Bu süreçte tartışmalara da katıldım. İnsanların kafasında sorgulamadıkları noktaları açmaya çalıştım. Ne kadar başarılıyım bilemem. Demirefenin de dediği gibi, bugüne kadar, kafasında din konusunu tüketmiş her insanın bilimsel olduğunu, bilimsel ahlakın savunuculuğunu yapacağını sanırdım. Ama gördüm ki, takıntı başka bir şey, fikir yürütmek ve insanlığın doğru yolda ilerlemesi için katkıda bulunmaya çalışmak farklı bir şey. Bu son tartışmalar bunu açıkça belgelemekte. Yazılarını bugüne kadar severek zevkle okuduğum arkadaşlardan bu tür düşüncelerin çıkması beni oldukça şaşırttı ve üzdü. Sevgili halkalıyıldız, konuyu kapatalım da böyle mi kalsın? Benim forumla tanıştığım ilk günkü gibi, başka arkadaşlar bir şeyler öğrenmeye çalışırken bu gibi yanlış fikirlerle kafaları karışıp olmadık düşüncelere mi sapsın? Herkes herşeyi yeterince sorgulayacak diye bir şey yok ki? Ya biz burada yanlış yönlendirmede bulunuyorsak? Bunun hesabını çok iyi yapmak lazım. İnsanların kafasında "atezim işte bu, ahlaksızlıklara göz yumar" gibisinden fikirlerin oluşması bile bence çok sakıncalı. Peki ya, "Bilim dedikleri işte bu, insanı hayvandan farksız kılıyor" gibi düşünceler oluşursa? Ben, kökten dincilerle, yanlış bilgileri ve fikirleri nasıl tartıştıysam bu arkadaşlarla da tartışmalıyım. Açılan konu bir sonuca bağlanmalı. Ama maalesef kısır bir döngüye girdik. Neredeyse bilimi bile yalanlayacak fikirler sezmeye başladım, bilimsel düşündüğünü söyleyen ve bilime inanan arkadaşlardan. Bunlar çok üzücü... Bu konudan sonra forumdan ayrılmayı bile düşünüyorum. Çok yorucu. Bilimi anlatmak yerine bilim yapmak belki de en doğrusu. Burada harcanan onca vakiti kitap okumaya, birşeyler üretmeye ayırabliriz. Bilmiyorum... Artık içimden tartışmak bile gelmiyor. Belki de senin dediğin doğrudur. Belki de konu kapanmalı. Kimsenin kimseye bir şey anlatabildiği yok. Belki de, sanal dünyada takma isimlerimizin (nicklerimizin) üstünlüğü bizi tatmin eidyordur. Belki de bütün kavga budur. Artık bunu bile düşünmeye başladım son tartışmalar sayesinde. Ama bu kadar vahim de değil doğrusu. Öyle arkadaşlarımız var ki, cümlelerinden çok şey öğrendiğim... Düşünce yöntemlerimi geliştirdiğim... Hepsi sağolsunlar. Dedim ya, bilmiyorum. Ama bana öyle geliyor ki bunlar son ya da sona çok yakın yazılarım... Saygılar... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Acaba, gidip yalnızca, denizyıldızlarını denize mi fırlatmak lazım sevgili demirefe? Alıntı
Φ halkalıyıldız Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Sevgili halkalıyıldız, konuyu kapatalım da böyle mi kalsın? Haklısın da sevgili arkadaşım, tam bir kısırdöngüdesiniz. Herkes aynı şeyleri söyleyip duruyor. Yani Kuran'daki tekrarları bile geçtiniz yahu Uzlaşmanızı çok isterdim. Bekledim. Ama olmadı... Hepiniz ayrı ayrı çok değerlisiniz. Hiçbirinizi forumdan bir yere göndermem ha, ona göre! Sevgi, hoşgörü ve anlayışla kalın... İzninizle konuyu kapatıyorum. -SON- Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Sayın yarasa, maraba'nın çok haklı uyarısı üzerine tepkimi tüm ateistlere genelleştirme tavrımın öfke sonucu oluşan bir ölçü kaçması olduğunu belirtip mazur görülmemi rica etmiştim. Hatta daha öte gidip kendini ateist olarak tanımlayan bilimi baz alan maraba, sen ve aynı düşünen diğer forumdaşlardan özür de diliyorum. Tüm ateistleri kapsayan bir suçlamam kesinlikle yoktur. Tersine bilim dışı tutumların bu düşünceden ayıklanmasını ve aklanmasını öneriyorum. Bilimi baz alan ateistlere saygım sonsuzdur ve onlarla bir sorunum yoktur. Denizyıldızları... Tabii... Bu güzel nükteyi hatırlayıp hatırlattığın için teşekkürler yarasa... Sahiller onlarla dolu. Kırılacak, üzülecek bir şey yok. Tabii ki sahil boyu yürümeye ve denizyıldızlarını suya atmaya devam... Hatta en vahim yanlışlar bile geri dönülemez değildir. Kimseyi sonsuza kadar mahkum edelim de demiyorum... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 İzninizle konuyu kapatıyorum.-SON- Tabii ki hatırın benim için değerlidir halkalıyıldız. Bence de bitsin, kabul. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 "Ensestin bilimsel olarak sakıncası olmayan bir iş ve enseste karşı çıkmanın temelsiz hurafe olduğu" savının çürütülmesi ile bocalayan iddia sahibi, başka konulara geçmeye çalışarak işi boğuntuya getirmeye çalışıyor. Ben ne zaman eşcinselliği tartıştım, bilmem menapozdaki kişilerin ilişkilerini tartıştım da tezim çuvallıyormuş? Sen bana de bakayım, ensest ilişki sonucu nur topu gibi sağlıklı çocuklar doğar diye iddia et de bir göreyim seni ve tezlerini! O kadar açıkladık, yalıtılmış köyleri, kral soylarını, daralmış hayvan populasyonlarını örnek verdik, bunlara tık cevap yok, konuyu başka mecralara sürüklemekten medet umma çırpınışlarından başka bir şey yok! Bana bu sorularıma tık yok diyeceğine, menapozdaki kardeşlerin cinsel ilkişkiye girip giremeyecekklerini söyle, bilimsel olarak neden yapmamaları gerektiğini söyle. Yok ben eçcinselliği tatışmadım, yok ben menapozluları tartışmadım. Kim bocalıyor belli. Grup seks, escinsel ilişki ve ensest ilişkiden başladık. Taviz vere vere ortada ensesti bıraktınız. Ensestin de menapozlusunu tartışma konusu yapmadık diyorsun. Ne demektartışma konusu yapmamak? Menapozdaki kardeşlerin cinsel ilişkkisinde sakınca yok mu diyorsun yani? Biraz kendinize karşı dürüst olun ya. * Şu sorunun cevabını sen de ver bana: YARASA'nın bana sorduğu soruyu kendine sorarak, evrensel sandığın ahlak kuralının ne kadar göreceli ve bilimsel dayanaktan uzak, yöresel değer niteliği taşıdığını olduğunu görebilmeni temenni ederim. 7 kuşak içinden birisi ile cinsel ilişkiyi sapıklık ve psikolojik bozukluk sayan Eski Türklerden bir bilim adamı soruyor YARASA adlı arkadaşımıza: "Normal bir insan, 7 kuşak akraba içi cinsel ilişkiye girer mi? İki tarafın da rızası olsa bile ister mi? Bundan haz alır mı? Haz alıyorsa psikolojik rahatsızlıkları var mıdır yok mudur? Veya bir Koreli bilim adamı soruyor: "Normal bir insan, aynı kökten gelen ve aynı soyadını taşıyan bir kişiyle cinsel ilişkiye girer mi? İki tarafın da rızası olsa bile ister mi? Bundan haz alır mı? Haz alıyorsa psikolojik rahatsızlıkları var mıdır yok mudur? Cevap bekliyorum.[/b] Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Demirefenin de dediği gibi, bugüne kadar, kafasında din konusunu tüketmiş her insanın bilimsel olduğunu, bilimsel ahlakın savunuculuğunu yapacağını sanırdım. Ama gördüm ki, takıntı başka bir şey, fikir yürütmek ve insanlığın doğru yolda ilerlemesi için katkıda bulunmaya çalışmak farklı bir şey. Bu son tartışmalar bunu açıkça belgelemekte. Yazılarını bugüne kadar severek zevkle okuduğum arkadaşlardan bu tür düşüncelerin çıkması beni oldukça şaşırttı ve üzdü. Sevgili halkalıyıldız, konuyu kapatalım da böyle mi kalsın? Benim forumla tanıştığım ilk günkü gibi, başka arkadaşlar bir şeyler öğrenmeye çalışırken bu gibi yanlış fikirlerle kafaları karışıp olmadık düşüncelere mi sapsın? Herkes herşeyi yeterince sorgulayacak diye bir şey yok ki? Ya biz burada yanlış yönlendirmede bulunuyorsak? Bunun hesabını çok iyi yapmak lazım. İnsanların kafasında "atezim işte bu, ahlaksızlıklara göz yumar" gibisinden fikirlerin oluşması bile bence çok sakıncalı. Peki ya, "Bilim dedikleri işte bu, insanı hayvandan farksız kılıyor" gibi düşünceler oluşursa? Ben, kökten dincilerle, yanlış bilgileri ve fikirleri nasıl tartıştıysam bu arkadaşlarla da tartışmalıyım. Açılan konu bir sonuca bağlanmalı. Ama maalesef kısır bir döngüye girdik. Neredeyse bilimi bile yalanlayacak fikirler sezmeye başladım, bilimsel düşündüğünü söyleyen ve bilime inanan arkadaşlardan. Bunlar çok üzücü... Bu konudan sonra forumdan ayrılmayı bile düşünüyorum. ... Dedim ya, bilmiyorum. Ama bana öyle geliyor ki bunlar son ya da sona çok yakın yazılarım... **************** Ben senin soruna cevap verdim. Sen de benim soruma cevap ver:[/b] * Aynı soruyu kendine sorarak, evrensel sandığın ahlak kuralının ne kadar göreceli ve bilimsel dayanaktan uzak, yöresel değer niteliği taşıdığını olduğunu görebilmeni temenni ederim. 7 kuşak içinden birisi ile cinsel ilişkiyi sapıklık ve psikolojik bozukluk sayan Eski Türklerden bir bilim adamı soruyor YARASA adlı arkadaşımıza: "Normal bir insan, 7 kuşak akraba içi cinsel ilişkiye girer mi? İki tarafın da rızası olsa bile ister mi? Bundan haz alır mı? Haz alıyorsa psikolojik rahatsızlıkları var mıdır yok mudur? Veya bir Koreli bilim adamı soruyor: "Normal bir insan, aynı kökten gelen ve aynı soyadını taşıyan bir kişiyle cinsel ilişkiye girer mi? İki tarafın da rızası olsa bile ister mi? Bundan haz alır mı? Haz alıyorsa psikolojik rahatsızlıkları var mıdır yok mudur? * İnsanın bilmediği şeyler olduğunu itiraf etmesi, zaafiyertlerinin olduğunu kabul etmesi bir erdemdir. Saygılar, sevgiler. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Sayın YARASA, Sayın demirefe, Sayın maraba, Şuradaki yazımı tekrar tekrar okuyunuz. Atlamayınız, geçiştirmeyiniz.**** Bilimin doğruları kesindir.Kültürden kültüre değişmez. Azteklerin suyu 35 derecede, Moğollarınki 135 derecede kaynamaz. Herkesin suyu deniz seviyesinde aynı derecede kaynar. Peki, ensest tanımı üzerinde bir kesinlik var mı? Sevgili boşig link vermiş. Herkes bakabilir. Yok. Arap toplumuna göre, kuzenlerle ilişkiye girmek ensest değildir. Eski Türk Toplumuna göre, 7 kuşak içindeki herkesle yapılan ilişki ensesttir, 7 kuşak sonrasındakilerle yağpılan cinsel ilişkiler ensest dışındadır. Hindistan'daki bazı toplumlarda sadece amca-amca, teyze-teyze çocuklarının ilişkileri ensest içinde kabul edilirken, dayı-hala çocuklarının ilişkisi ensest sayılmamaktadır. Yine Hindistan'daki bazı toplumlarda, bir erkek ile erkek kardeşin kızı arasındaki ilişki ensest sayılırken, aynı erkeğin kızkardeşinin kızı ile ilişkisi ensest sayılmamaktadır. Kore'de bırakın 1. derece kuzenleri veya 7. derece kuzenleri, aynı kökten gelen ve aynı soyadını taşıyan insanların 35. kuşaktan ilişkisi bile ensest sayılmakta, ancak farklı soyadını taşıyan halanın kızı bile ensest sayılmamaktadır. Bu bilgileri laf olsun, torba dolsun, genel kültür artsın diye vermiyorum. Bu bilgileri vererek ensest tanımının evresnsel olmadığının görülmesini istiyorum. Ensest tanımında kıstas nedir? Sınır neresidir? Bilim bir sınır koyabilir mi? Koyamaz. Bilimin net olarak tanımlayamayacağı birşey "bilimsel gerçeklere dayanan evrensel ahlak" diye satılamaz, pazarlanamaz. Her toplumun ensest sınırını neye göre koyduğunu bilim açıklayamaz. Burada hurafeler, gelenekler, dinler, kültürler, batıl inançlar devreye girer. Söylediğimiz şey budur. "Ensest ilişkinin yasak olması bilime dayalı evrensel ahlak kuralıdır" dersen, hangi ensest derler adama! Eski Türklerin ensest tanımını alırız, kendini birden sapık kategorisinde bulursun. Saygılar. Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Bence bazı arkadaşlar bilimin tarafsız olması gerektiğini unutuyorlar. Kimse bilime sahip çıkıp onu sınırlandıramaz. Çünkü bilim parti değildir sen bilimin içindesin bilim senin içinde değil. Evrensel ahlaka sıra gelince bilimle ne alaka? Her toplumun evrensel ahlakı farklı farklı bu işin ortasını bulayım desen savaş çıkar. Yanlış anlaşılmak istemem beyler kesinlikle taraf tutmuyorum ama BrainSlapper bu konuda haklı. Bazı gerçekler kazandığımız değer yargılarına göre bizlere acı gelebilir ama acı ama değil sonuçta gerçek gerçektir. Gerçekleri olduğu gibi kabullenmek lazımdır yontmadan ve değiştirmeden. Ensest = ***** bir gerçek dersek ki evrensel ahlakımızla bunu biz değiştirmiş oluyoruz bunun gerçek olduğunu savunmak onun sahibi olmak demek değildir. Ayrıca bu konuyu buşekilde savunduğu için BrainSlapperi tebrik etmek istiyorum çünkü onu en iyi ben anladım sanıyorum çünkü onun durumuna çok kere bende düştüm. Gerçeklikten kopmamak adına büyük bir cesaretle ve sabırla yazdığını biliyorum. Tebrikler sevgili Brain... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 15 Nisan , 2008 Bence bazı arkadaşlar bilimin tarafsız olması gerektiğini unutuyorlar. Kimse bilime sahip çıkıp onu sınırlandıramaz. Çünkü bilim parti değildir sen bilimin içindesin bilim senin içinde değil. Evrensel ahlaka sıra gelince bilimle ne alaka? Her toplumun evrensel ahlakı farklı farklı bu işin ortasını bulayım desen savaş çıkar. Yanlış anlaşılmak istemem beyler kesinlikle taraf tutmuyorum ama BrainSlapper bu konuda haklı. Bazı gerçekler kazandığımız değer yargılarına göre bizlere acı gelebilir ama acı ama değil sonuçta gerçek gerçektir. Gerçekleri olduğu gibi kabullenmek lazımdır yontmadan ve değiştirmeden. Ensest = ***** bir gerçek dersek ki evrensel ahlakımızla bunu biz değiştirmiş oluyoruz bunun gerçek olduğunu savunmak onun sahibi olmak demek değildir. Ayrıca bu konuyu buşekilde savunduğu için BrainSlapperi tebrik etmek istiyorum çünkü onu en iyi ben anladım sanıyorum çünkü onun durumuna çok kere bende düştüm. Gerçeklikten kopmamak adına büyük bir cesaretle ve sabırla yazdığını biliyorum. Tebrikler sevgili Brain... Bakın öncelikle Sosyal Bilimler ile içiçe olan ve ilgilenen birisi olarak şunu söylemek istiyorum ki; Bugüne kadar tüm kültürlerde edinilegelmiş kültürel yaşantılar insanın doğasında vardır ve bu Sosyal Bilimlerin konusudur... Ensest'i "Yakın Akraba"dan biraz daha indirgeyerek "Anne/Baba - Çocuk/Torun/Yeğen" ilişkisi olarak tanımlıyorum ve bunun ahlaki olmadığını söylüyorum... Öyle olsa idi bugüne kadar herhangi bir toplumda bu ilişki türünün Kültürel olarak hala sürdürülüyor olduğu örneğini görürdük, görmeli idik... Ya da en azından kabul edilebilir derece de bir kültürde yaşatılmış olması gerekirdi... Ancak Bilimsel açıdan geçmişe göreceli bir durum var: Hormonal açıdan doğuştan cinsel bozukluğu olanlar yani eşcinseller tedavi edilemediği için ve normal Kadın/Erkek formundan farklı oldukları için Yunan ve sanırım birde Japon toplumlarında kutsanmışlardır... Ancak bugün Bilim bunun bir Anormallik olduğunu söylüyor ve tedavi edebiliyor... Ensest ise tamamen farklı bir durum... Ama "Anne/Baba-Çocuk" akrabalığından daha uzağı için ise yorumlar konuşur... Amca, hala, teyze, dayı çocuklarının evlenmesi ensest sayılmayabilir ya da sayılabilir, bilemem... Ama bir dayının, kardeşinin çocuğuyla ilişkisi ensest sayılır... Bir dedenin torunu ile ilişkisi ensest sayılır... Baba/Annenin çocukları ile ilişkisi ensest sayılır... Hiçbir toplum bunları kültür haline getirmemiştir... Çünkü toplumları oluşturan insanın doğasına aykırı bulmuşlardır... Dinlerin yaptırımlarını reddetmek niyetiyle hareket edip, bu kabulleri de topyekün yıkmak ya da yıkmaya çalışmak ta hiç Sosyal Bilimsel değildir... (kimseyi itham etmiyorum) Ayrıca bir örnek vermek isterim: Yıllar önce A Takımı programına Eşcinsel bir İngilizce öğretmeni çıkmıştı... Adam öğrencilerini karşı cinslerinin kıyafetlerine büründürüp kamp yaptırıyordu... Bu adamın öğrencilerine bu yaptırımları bir yana, kendi oğlunu da eşcinsel olarak yetiştirmişti... Eşcinsellik genetik değil ve adamın öğrencilerine olan davranışlarına bakarsak, Oğluna "Eşcinselliği" telkin ettiği ve onu o şekilde yetiştirdiği anlaşılır... Burada da oğlunun eşcinsel olması, oğlunun tercihi değildir kesinlikle... Oğlu öyle olması gerektiğine inandırılmış ve cinsel kimliği ona yanlış benimsetilmiştir... Hormonal olmayan ve kastedilen "Tercih" olarak bakılan eşcinselliğe bu açıdan bakmak gerekir... Eşcinsellerin hemen çoğu mutlaka tacize uğramış ve cinsel kimlik bunalımı yaşamış insanlardır. Hatta Ankara, İstanbul ve İzmir'de kızlarla ilişkiye girmekten çekinen ya da giripte başarısız olan Veya kendilerine güvensiz olan ergen gençleri eşcinselliğe alıştıran bir çete çökertilmişti bir kaç sene önce... Yani bu olay sanıldığı gibi "Özgürlük" ve "Tercih" olayı değildir... Eşcinsel olan kimsenin eşcinsel olmasının mutlaka ve mutlaka tedavi edilebilir psikolojik bir nedeni vardır... Ve eşcinsellik "Cinsel Sapkınlık" olarak adlandırılır... Cinsel İstismar, tercih ya da diğer ilgili alt başlıklar ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler verebilirim ama çok uzun bir yazı olurdu... Saygılarımla... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Usanç geldi artık ama, sabır... Bir daha anlatalım bakalım... Ensestin tanımı son derece basit: Birinci derece yakınlar arasında Yani, kardeşler arasında ve evlat-ebeveyn arasındaki ilişki. Bunlar arasındaki genetik yakınlık, dünyada iki insanın arasında olabilecek maksimum gen benzerliğini içerir. Dolayısıyla olumsuz mutasyonları baskılayacak dominant genlerin bulunması olasılığının en az olduğu ve buna bağlı olarak sakat doğum riskinin en yüksek olduğu ilişkidir. Bilim kuzen evliliğini de sakıncalı bulmaktadır. Hele onların ebeveynleri de kuzen evliliği yapmışlarsa, risk daha artar. Çünkü gen havuzu dar kalmış, dominant gen katılımı sınırlı kalmıştır. Kuzen evliliği ensest değildir. Ama bilime göre kaçınılmasında büyük yarar vardır. Ben anlamam yedi kuşağı sekiz kuşağı. Ne kadar uzak akraba, o kadar gen çeşitliliği, o kadar dominant gen baskınlığı ve o kadar olumsuz mutasyon riski. Bilimin dediği budur! Bitti. Menapozdaki kişiler beni hiç ama hiç ilgilendirmez. Ben ensestin sakıncalı olduğunu, bunun bilimsel temeli olduğunu, enseste karşı çıkmanın hurafe filan değil, temel bir genetik ve evrensel bilim gerçeği olduğunu söylerim. Cinsellik halen üreme ile direkt bağlantılı bir eylem. Henüz insan kuluçkalıkları yapılmadı! Bu sadece işin genetik yönü. Ayrıca psikolojik yönleri de var. Ebeveyn ve çocuk arasında şefkate dayalı saf bir sevgi vardır. Bunu, "hele onsekiz yaşına gelsin de..." psikolojisine getirmek... Ya sizin benim mideme kastınız mı var, beni öğürterek mi saf dışı etmeye çalışıyorsunuz? Bana tiksinti geldi artık, öğürtü çöktü, midem kalkıyor ya! Üstelik bunun arkası: "Onsekiz yaşı da kim uydurmuş? Ayet mi var onsekiz diye?" dir. Ayşe hikayesinden de bir şey çıkarmadıysanız ben daha ne söyleyim bilmiyorum. Moderasyona takılmayacak sözcük bulamıyorum! Böyle ateizmin de böyle ateistin de sözcüklerinin arkasına istediğiniz sayıda yıldız dizebilirsiniz... Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Bence bazı arkadaşlar bilimin tarafsız olması gerektiğini unutuyorlar. Kimse bilime sahip çıkıp onu sınırlandıramaz. Çünkü bilim parti değildir sen bilimin içindesin bilim senin içinde değil. Evrensel ahlaka sıra gelince bilimle ne alaka? Her toplumun evrensel ahlakı farklı farklı bu işin ortasını bulayım desen savaş çıkar. Yanlış anlaşılmak istemem beyler kesinlikle taraf tutmuyorum ama BrainSlapper bu konuda haklı. Bazı gerçekler kazandığımız değer yargılarına göre bizlere acı gelebilir ama acı ama değil sonuçta gerçek gerçektir. Gerçekleri olduğu gibi kabullenmek lazımdır yontmadan ve değiştirmeden. Ensest = ***** bir gerçek dersek ki evrensel ahlakımızla bunu biz değiştirmiş oluyoruz bunun gerçek olduğunu savunmak onun sahibi olmak demek değildir. Ayrıca bu konuyu buşekilde savunduğu için BrainSlapperi tebrik etmek istiyorum çünkü onu en iyi ben anladım sanıyorum çünkü onun durumuna çok kere bende düştüm. Gerçeklikten kopmamak adına büyük bir cesaretle ve sabırla yazdığını biliyorum. Tebrikler sevgili Brain... İşlerimin yoğunluğundan dolayı ben de “son” yazımı yazamadım. Son yazımı basitçe sayın Abraham’ın görüşleri üzerine sonlandırmak istiyorum. “Evrensel ahlaka sıra gelince bilimle ne alaka?” Böyle bir görüş oluşmuş Abraham’ın kafasında. Şimdi Abraham’a sormak gerekir. Peki evrensel kabullerin ne ile alakası vardır? Elbette yine kendi görüşünü söyleyecek. “Her toplumun evrensel ahlakı farklı farklı bu işin ortasını bulayım desen savaş çıkar.” Hayır, Sayın Abraham öyle değil. Biz, evrensel görüşlerin tüm toplumların ortak kabulleri olduğunu söylüyoruz. Bilim dediğimiz olgu vahiy olarak inmemiştir. Bilim yine insanlar tarafından oluşan gerçeklerin tespiti yöntemidir. Bilimin Gerçeklerin tespiti yöntemleri (tez, deney, sonuç) maddesel olarak ta yaşamsal olarak ta insan yararı için kullanılmaktadır. Bilimsel yöntemin sadece madde dünyası için kullanıldığını söylemek bilimi bilmemek demektir. Düşünebilen insanın bunu anlayabilmesi gerek. Buradan hareketle bilim, insanın yaşamını, onun toplumsal ilişki ve kurallarını yine yukarıdaki iletilerimdeki belirttiğim sosyal bilim dalları ile yöntemli olarak belirlemiş yasalaştırmıştır. İşte bu yasalaşmış sosyal kurallara bizler evrensel doğrular diyoruz. Fizik yasalarının doğru olduğu kadar sosyal yasaların da doğru olduğu reddedilemez gerçektir. Fizikte ohm kanunu ne kadar gerçekse, sosyal kuralların da özgürlük sınırlarının belirlenmesi o kadar gerçektir. Bu misaller yüzlerce uzatılabilir ama ben gerek görmüyorum. İşte bunlardır genel kabuller. Genel kabullerin reddi evrensel olarak mümkün değildir. “Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma” ilkesi sosyal bilimin ilkeli temel tespitidir. Evrenselliğini reddetmek aklı başında insan için mümkün değildir. Umarım evrensel doğrular anlaşılabilmiştir. Bu genel doğruları çiğneyen insanlar yok mu, elbette var. İnsanların haklarını, mutlu yaşamlarını çiğneyip onları sömürme adına birçok karşı ideolojiler türetilmiş. Öznel ve yerel olarak türemiş insan değerini hiçe sayan bu ideoloji ve fikirler oluşurken, bilim yöntemi kullanılmadığı içindir ki evrensel genel kabul değildirler. Bilimsel nitelik taşıyan eğitim kurumlarında da öğretilmezler. Eğitim kurumlarının ders konuları evrensel doğruluk içerir. enseste karşı çıkmanın hurafe filan değil, temel bir genetik ve evrensel bilim gerçeği olduğunu söylerim. Cinsellik halen üreme ile direkt bağlantılı bir eylem. Henüz insan kuluçkalıkları yapılmadı! Bu sadece işin genetik yönü. Ayrıca psikolojik yönleri de var. Ebeveyn ve çocuk arasında şefkate dayalı saf bir sevgi vardır. Bunu, "hele onsekiz yaşına gelsin de..." psikolojisine getirmek... Yukarıda arkadaşımızın ve bizlerin de değindiği insanın mutluluğu değerini yok sayıp, onu sömürme adına oluşturulmuş marjinal ideoloji ve fikirler, bilimsel görüşçe kabul edilemez, dahası yargılanır, dışlanır, utanç vericidir. Utanç vericiliği, genel kabul görmezliği ve insan değerinin hiçe sayılmasındandır. Bilimsel reddi o kadar gerçektir ki, bu başlıktaki (alıntılamak istemedim) savunularda bile utanılmakta, “ben de kabullenmiyorum” diyerek evrensel doğrular haklı çıkarılmaktadır. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Ama bir dayının, kardeşinin çocuğuyla ilişkisi ensest sayılır...Bir dedenin torunu ile ilişkisi ensest sayılır... Baba/Annenin çocukları ile ilişkisi ensest sayılır... Hiçbir toplum bunları kültür haline getirmemiştir... Çünkü toplumları oluşturan insanın doğasına aykırı bulmuşlardır... Bir babanın kızıyla ilişkisi bilimsel olarak yanlış sayılmaz ! Bu ilişki dinlere göredüşünürsek bile, Adem ile Havva nasıl çoğaldılar sorarım insanlara ? bilimsel olarakta sorarım İlk insanlar nasıl çoğaldılar ? yine bilimsel olarak sorarım Hayvanlar şu an bile nasıl çoğalıyorlar ? kardeşlerini bırakıp "amann bu bilimsel olarak yasak, ben en iyisi bir arkadaş bulamyım" mı diyor iç güdüleri ? Kimse bana bir babanın kızıyla bir annenin oğluyla ilişkisini bilimsel olarak yanlış, çarpık gösteremez ! çünkü insanlar böyle çoğaldılar, hayvanlar böyle çoğaldılar ve o hayvanlar günümüzdede bu şekilde devam ediyorlar Akraba evlilikleri bilimsel olarak yanlış değil, sadece klinik vakaların biraz daha artış gösterebileceğinden dolayı tavsiye edilmiyor, yoksa çevremizde çok sağlıklı insanlar yetişiyor GENELDE, kilinik vakalar ise zaten akrada olsan arkadaşta olsan olabiliyor. ENSEST İLİŞKİYİ BİLİMDEN AYIRAN TEK EYLEM TOPLUMLARIN BELİRLEDİĞİ VEYA ALIŞTIĞI AHLAK KURALLARIDIR VE BİZE BU ALIŞTIĞIMIZ YAŞAYIŞA GÖRE ****** VE ****** ÖTESİ GELMEKTEDİR. LAKİN, BİLİMSEL OLARAK HERHANGİ BİR YANLIŞI OLAMAZ BİR ŞEYİN BİLİMSEL OLARAK DOĞAL OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN ÖNCE HAYVANLARA BAKINIZ ÇÜNKÜ ONLARDA DÜŞÜNCEL AKTİVİTE VE AHLAK GELİŞMEMİŞ VE DOĞAL YAŞAMA GÖRE GELİŞİYORLAR, ORJİNALLERDİR KISACASI AMA İNSANLAR BU AHLAK KAPASİTEMİZE GÖRE KESİNLİKLE ENSEST İLİŞKİYİ AKILLARINDAN BİLE GEÇİRMEMELİ, BUNU HASTA RUHLU İNSANLAR YAPAR ANCAK VE EN AĞIR ŞEKİLDE TEDAVİ VEYA MAHKUM EDİLMELİ saygılar Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Usanç geldi artık ama, sabır... Bir daha anlatalım bakalım...... Böyle ateizmin de böyle ateistin de sözcüklerinin arkasına istediğiniz sayıda yıldız dizebilirsiniz... ********* Sonra oturup bu tartışmaya nerdeden geldiğimizi düşününüz. Ateizm-teizm tartışması değildi sorun. Hurafeleri olan, ancak hurafelerinin farkında olan adam bilimsel düşünebilir mi düşünemez mi? Ben de tezimi bu "farkında olmak" üzerine kurdum. Adam neyin "hurafe" olduğunu, kendi hurafelerinden bağımsız olarak ölçebiliyorsa, o adamın bilimsel çalışma yapmasında engel yoktur. Mesela demirefe'nin, neyin "faşistlik" olduğunu ayırabilen, yani kendi davranışlarından bağımsız olarak neyin faşistlik sayılacağına dair bir ölçüsü varsa, faşistlik ve demokratlık tanımını eğip bükmeyeceğinden emin olabiliriz. Tartışma buradan çıktı. Bir arkadaşımız da, hiç hurafesi olmadığını, süper bilimselci olduğunu, bilime dayanmayan hiçbir ahlak kuralının olmadığını iddia etti. Ben de o iddianın yanlış olduğunu ispatlamak zorunda kaldım. Cinsel tabuları, "hurafesi "olmadığını iddia eden arkadaşı test için açtım. ***** Ensest için evrensel bir tanım getiremediler. Bunu bir üstte bulunan sayın boşig ve sayın demirefenin tanımlarını karşılaştırarak bile görmek mümkün. Eşcinsellik konusuna "ben iyi veya kötü demiyorum" diye konunun bir kısmını taca attılar. Ensest'in üremeye ilişkin bilimsel sakıncalarından dolayı evrensel yasak olduğuınu iddia ettiler. Peki üreme kabiliyeti olmayanlar için neden yasak deyince, bu sefer de "menapoza girenler" tartışma konusu değil dediler. Yani yine cevap yok. Zira veremezler. Çünkü "üreme" üzerine kurulu tez sadece "üreyenleri" bağlar, üreme kabiliyeti olmayanlar için geçerli değildir. Üreme kabiliyeti olmayanlar için "bilimsel" bir gerekçe bulamayınca da, ben "menapozluları" tartışmam derler, topu taca atarlar. Ondan sonra şöyle tutarsız şeyler yazarlar. Bilim kuzen evliliğini de sakıncalı bulmaktadır. Hele onların ebeveynleri de kuzen evliliği yapmışlarsa, risk daha artar. Çünkü gen havuzu dar kalmış, dominant gen katılımı sınırlı kalmıştır. Kuzen evliliği ensest değildir. Ama bilime göre kaçınılmasında büyük yarar vardır. Ben anlamam yedi kuşağı sekiz kuşağı. Ne kadar uzak akraba, o kadar gen çeşitliliği, o kadar dominant gen baskınlığı ve o kadar olumsuz mutasyon riski. Bilimin dediği budur! Bitti. Bilim kuzen evliliği sakıncalı demesine rağmen, arkadaşımız Kuzen evliliği ensest değil diyor. Yani bilimi takmayıp, kendi köyünün anlayışı çerçevesinde, ensest tanımı getiriyor. Bu şuna benzer, "siyaset bilimi baskıcılığı faşizm olarak tanımlar, bilimin dediği budur, ancak ben hergün sokaktan geçen 10 kişiyi yakalayıp, zorla kabuska yediriyorum, bu faşistlik değildir." Madem bilim 7 kuşağı, 8 kuşağı bile genetik açıdan sakıncalı sınıfına alıyor, sen neden "kuzenlerde" kestin ensest tanımını? Buradaki kullandığın gerekçe nedir? Bilim kriterleri olmadığı kesin. Kuzenleri ensest tanımının dışına çıkarmak için kullandığın kriterlerin bilim kriterleri olmadığını kendi yazından okuyoruz. O zaman hangi kriterlere göre, kuzenleri ensest tanımının dışına çıkardın? Kuzenleri ensest tanımı dışına çıkarmanı sağlayan şey hurafe mi değil mi? Bu tanımı yapmanı sağlayan şey köyün kriterleri mi, Arap çöllerinin kriterleri mi? Itiraf etmenizi istediğim şey bu. ***** Saygılar. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 ENSEST İLİŞKİYİ BİLİMDEN AYIRAN TEK EYLEM TOPLUMLARIN BELİRLEDİĞİ VEYA ALIŞTIĞI AHLAK KURALLARIDIR VE BİZE BU ALIŞTIĞIMIZ YAŞAYIŞA GÖRE ****** VE ****** ÖTESİ GELMEKTEDİR. LAKİN, BİLİMSEL OLARAK HERHANGİ BİR YANLIŞI OLAMAZ Aynen katılıyorum. * Bilimsel veriler, kültürel değerler, dinsel kurallar, gelenekler, alışkanlıklar, batıl inançlar, toplumların ahlak anlayışını oluşturur. Ahlak anlayışı görecelidir. Bir topluma göre ********* ve tiksinç olan, diğerine göre normaldir. İnsanlar kendi kültürel şartlanmışlıklarına göre, bazı şeyleri ********* ve tiksinç olarak değerlendirirler. "****** ve tiksinç olarak nitelendirmenin" sınırı neresidir? Evrensel bir ölçek, blimsel bir ölçek var mıdır? Yoktur. Bilimsel, evrensel bir ölçek yoksa, yöresel/lokal ahlak kuralları bilime dayalı evrensel ahlak diye pazarlanamaz. Saygılar. Alıntı
Misafir maraba Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 BİR ŞEYİN BİLİMSEL OLARAK DOĞAL OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN ÖNCE HAYVANLARA BAKINIZ İşte kahvehane tartışması deyince kızan bu arkadaşımızın bilimselliği ifade edişi, bilimi ispat yöntemi: Kahvehaneye oturacaksın hem zar atacaksın hem de bilimsellikten dem vuracaksın, bu anlayışı da savunacaksın. İşte sonuç. Bu arkadaşımız doğayı keşfetme ve ona uyum sağlama ve insan yararına sunma yöntemini (bilim), maddenin var olma mücadelesi ile karıştırmakta. Doğanın doğal yapısını, olumluluk/olumsuzluk gerşeğini bilimsel(!) gösterip, insanlara bilim olarak sunmakta. Şimdi bu mantıkla kahve hanedeki ahaliye sesleneceksin, ey ahali ben bilimsel düşünüyorum. İşte sizlere önerilerim; **************** Ayrıca üretime katılıp insanlar için bir şey üretmenize de gerek yok. Birbirinizi yiyebilirsiniz. İşte doğa işte bilim(!), hayvanları örnek alabilirsiniz. Zaten birbirinizi yemenizin doğru olmadığını bilimde kanıtlayamaz. Doğaldır aslında. Birbirinize kızdığınız zaman uygarca davranmanıza(bilimin buluşu) da gerek yok. Hayvanlardan(doğalıktan) örnek alabilirsiniz. Biribirinize çifte atabilirsiniz. Hatta takma boynuz takıp onları boynuzlayabilirsiniz de. Doğaldır ve bu nedenle de bilimseldir. Diğer taraftan hayvanların çiftleşmeliri de doğal olarak size örnektir. Her türlüsünü örnek alabilirsiniz. İşte bizler böyle bir anlayışla tartışıyoruz. Böyle bir tartışmayı gereksiz sayıyor ve ben de kendi adıma tartışmayı sonlandırıyorum. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Bir babanın kızıyla ilişkisi bilimsel olarak yanlış sayılmaz ! Bu ilişki dinlere göredüşünürsek bile, Adem ile Havva nasıl çoğaldılar sorarım insanlara ? bilimsel olarakta sorarım İlk insanlar nasıl çoğaldılar ? Öncelikle dine göre düşünüp cevap vermek zaten bilimsel değil... Daha sonra "İlk İnsanlar" dediğin topluluklar, klanlar hop diye bizim formumuzda evrilmediler... Toplumsal bir birliktelikle evrildiler. Yani Adem-Havva düşüncesindeki gibi bir yapı yok... Hayvanlar şu an bile nasıl çoğalıyorlar ? kardeşlerini bırakıp "amann bu bilimsel olarak yasak, ben en iyisi bir arkadaş bulamyım" mı diyor iç güdüleri ? Hayvanların tepkilerini, insan tepkilerini anlamak için inceliyor psikoloji, Ancak hayvanlar birebir insanları açıklayamıyor... Tek eşli hayvanlar olduğu gibi çok eşli hayvanlarda var. Oysa insanlar hayvanlardan farklı olarak aynı zamanda "Sosyal" bir yaratıktırda... Psikoloji ve Sosyoloji bilimi böyle tarif eder insanı... O yüzden insanı Sosyal Bilimsel olmadan sadace biyolojik olarak ve sadece hayvanlara bakarak inceleyemeyiz, bunu biliyor olmanız gerekirdi... Bence Psikolojinin bilim olup olmadığı konusuna biraz daha eğilin derim... Sosyal bilimlere bu kadar az önem vermeyin, rica ederim... Kimse bana bir babanın kızıyla bir annenin oğluyla ilişkisini bilimsel olarak yanlış, çarpık gösteremez ! çünkü insanlar böyle çoğaldılar, hayvanlar böyle çoğaldılar ve o hayvanlar günümüzdede bu şekilde devam ediyorlar Hayvanlardan ziyade bu Bilimin uğraşıcıları, insanın yaşayan en ilkel örneklerinin, günümüz insanının temel toplumsal yapılarının ilkel temellerini daha iyi açıklayacağını düşünmüşler ve örnek olarak Sigmund Freud "Totem ve Tabu" adlı eserini yazmıştır. Özellikle Avustralya yerlilerini konu edinmiş ve günümüzde (90yıl kadar önce) hala binlerce yıl önceki ilkel yaşantıları devam ettiren bu totemci kabilelerde "Enseset"in olmadığını ve hatta doğal olarak reddedildiğini belirtmiştir. Yani insanı açıklamak için alakalı ya da alakasız hayvan toplulukları değil, direkt olarak o kastettiğiniz ilkel insan toplulukları konu edinilmiş ve incelenmiştir. Yine Afrikalı ilkel kabilelerde de Ensest görülmemiştir. Ensest daha çok diğer toplumlarla sosyalleştikçe, medenileştikçe içine kapanan insanları barındıran toplumlarda görülmüştür. Ensest ile ilgili çok büyük ve önemli bir-iki hurafe var yüzlerce yıl süren: Alevilerin "Mum Söndü" denilen bir gelenekleri olduğu ve ensest ilişki yaşadıkları iddia edilirdi ki bu Osmanlı'nın bir takım ajanlarının karalama politikasından başka birşey değildi. Oysa ki Aleviler, akşam ibadetlerini karanlıkta yapmak zorunda bırakılıyorlardı... Diğer bir iddia ise Yahudilere yöneliktir. Onlarında aynı şekilde ışıkları kapatarak, karanlıkta eş değiştirmeye dayalı karışık bir cinsel ilişki sürdürdüklerine dair hurafeler, provakasyonlar vardır... Kısaca: Demirefe'nin belirttiği Gen Havuzu'ndan falan filan o kadar anlamam ama mantıklı geliyor... Benim anladığım şey Sosyal Bilimsel olarak yani Psikolojik, Sosyolojik ve Tarihsel olarak insanın Ensest'i bir kültür olarak hiçbir zaman uygulamadığıdır... Uygulamadığı gibi uygulayanları da hakir görmüşlerdir toplum olarak... Bunu sadece "Din" temelli yapmamışlardır... GökTanrı inancına sahip olan ve toplumsal yaşamlarını büyük oranda o inanca göre değilde, doğa ve doğal koşullara göre sürdüren Türklerde Ensest'i cezalandırmışlar ve reddetmişlerdir. Onların bu uygulamalarını nasıl ve hangi dinle bağdaştıracaksınız? Çünkü GökTanrı inancı günlük yaşama sanıldığı kadar karışmazdı... İnsanın oluşturduğu toplumda, "Doğasında" olan şeyleri ortaya koyduğunu düşünürsek, pek ala ortaya bir netice çıkmaktadır... Ha siz bunu ister kabullenebilirsiniz, ister kabullenemezsiniz ama bu böyledir... BİR ŞEYİN BİLİMSEL OLARAK DOĞAL OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN ÖNCE HAYVANLARA BAKINIZ Hayvanlar her zaman doğru örnek teşkil etmeyebiliyor ne yazık ki. Hayvanlardan daha güvenilir bilgileri yaşayan örneklerde ve daha kesin bilgiler veren kalıntılardan elde edebiliyoruz... Saygılarımla... Alıntı
Φ abraham Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 insanoğlunun zekası küpüne zarar olay bundan ibaret. bakınız hayvanların yaşam tarzına. "Bazı gerçekler kazandığımız değer yargılarına göre bizlere acı gelebilir ama acı ama değil sonuçta gerçek gerçektir" derken ne demek istediğimi anlamamışsınız beyler ben size ensest ilişki iyidir sağlıklıdır psikolojiktir v.s. demedim. Nasıl anlatsam bilmiyorumki. Ben bilim adamı değilim bu dünyada yaşamak için bilim adamı olmak gerekmiyor sadece kanunları içerisinde yaşadığınız doğaya sınır koyamazsınız diyorum. Doğada olan biten herşey doğa kanunları içerisindedir. midenizde bulansa kussanızda bağırsanızda doğa kanunlarına sınır koyamazsınız. İnsanoğlu doğaya hükmetmeye çalıştıkça bilimsel olarak ilerlemeye çalıştıkça doğaya zarar veriyor Ben böyle biliminde bilimcilerinde mi demem gerek sevgili demirefe kardeşim. adam ensest ilişkiye girerse ne olur sakat çocuk doğar demirefenin midesi bulanır eee başka ne olur? sakat çocuk doğaya aykırımı? yada demirefenin midesinin bulantısı doğaya aykırımı? aykırı diyebilmek için doğanın sahibi olmalısınız. Bize göre aykırı diyebilirsiniz o sizi bağlar gerçekleri bağlamaz. Şuanki psikolojik hastalıkların çıkışında ensest ilişki kadar ve hatta dahada fazla evrensel ahlak kanunları veya şöyle söyleyeyim insanların uydurduğu kanunlarda rol oynuyor. Stres bunalım depresyon v.s. bunlarda psikolojik hastalıktır ve sadece ensest ilişkiden doğmazlar hadi diyelimki doğdu eee bu durum gene doğayı etkilemezki doğaya zarar veremezki. Doğayı biz kurduysak tamam siz haklısınız derim ama doğanın bir parçasıysak ve bilim olarak kastettiğiniz şeyler gerçekler ise ve midenizin bulanmasını istemiyorsanız bu işlere hiç girmeyin. Bu işlere sınır koyuyorsanız başını ve sonunu herşeyini bilmeniz lazım Bu iş böyledir bu iş şöyledir dediğinizde doğa kanunlarına sınır koymaya çalışmış oluyorsunuz ki bunun dincilerden hiçbir farkı olmuyor. Bildiğim tek şey hiçbirşey bilmediğimdir. Bunu bir bilim adamı söylemişti bunu söylemeyen hiçkimsenin samimiyetine ben güvenmem..... Sizleri cephelerinizden meydana çıkmaya davet ediyorum çünkü cephenizden heryeri göremezsiniz sadece etrafınızı görebilirsiniz. Bir diğer cephedekileri göremezsiniz. Ancak meydanda durursanız bütün cephedekileri görebilirsiniz... Alıntı
Misafir YARASA Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 BrainSlapper, Tarafsız ve son olarak Abraham: Bilim Yapın!!! Yapamıyorsanız Takip Edin!!! Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Gönderi tarihi: 16 Nisan , 2008 Daha sonra "İlk İnsanlar" dediğin topluluklar, klanlar hop diye bizim formumuzda evrilmediler...Toplumsal bir birliktelikle evrildiler. Önce toplumlar mı oluştu ? Oysa insanlar hayvanlardan farklı olarak aynı zamanda "Sosyal" bir yaratıktırda... Ben hayvanlar sosyaldır mı dedim ? Bence Psikolojinin bilim olup olmadığı konusuna biraz daha eğilin derim...Sosyal bilimlere bu kadar az önem vermeyin, rica ederim... Ben sosyal bilimlere önem vermiyorum veya sosyal bilimler gereksiz ve yanlıştır mı dedim ? Hayvanlardan ziyade bu Bilimin uğraşıcıları, insanın yaşayan en ilkel örneklerinin, günümüz insanının temel toplumsal yapılarının ilkel temellerini daha iyi açıklayacağını düşünmüşler ve örnek olarak Sigmund Freud "Totem ve Tabu" adlı eserini yazmıştır. İnsanın yaşayan en ilkel örnekleri ile, insanın en ilkel örneklerini aynı kefeye koymak bilimsel olmayacağı için, Totem ve tabu adlı eser, anlaşamadığımız konuyu doğrulayamaz. Yine Afrikalı ilkel kabilelerde de Ensest görülmemiştir. Afrikalı kabilelerin belli bir ahlak alışkanlığı yada anlayışı olacağına göre zaten ensest ilişki yanlış görülmüş olabilir haliyle, yani benim bahsettiğim, ilk insanlar (formda diyebiliriz) nasıl çoğalmışlar soruma bir destek ve köstek sağlamaz. Benim anladığım şey Sosyal Bilimsel olarak yani Psikolojik, Sosyolojik ve Tarihsel olarak insanın Ensest'i bir kültür olarak hiçbir zaman uygulamadığıdır... Ben insan sosyalleşme süreci başladıktan sonra uygulanmıştır mı dedim ? sadece bilimsel olarak yanlış olamayacağını, doğanın gereği olduğunu bunu görmek için hayvanlara bakmamız gerektiğini çünkü onları sosyalleşme ve dolayısıyla ahlak anlayışının oluşmadığından dolayı orjinal kaldıklarını belirttim. ama sosyal kavramlarımıza göre zaten ensest ilişki hakkındaki yorumumu yaptım. Sizin bu kadar söylediklerim hakkındaki yanlış tespitlerinizden sonra tekrar önceki iletimi okumanızı öneriyorum. Hayvanlar her zaman doğru örnek teşkil etmeyebiliyor ne yazık ki.Hayvanlardan daha güvenilir bilgileri yaşayan örneklerde ve daha kesin bilgiler veren kalıntılardan elde edebiliyoruz... Kesin bilgi yok ! sorunumuz bu zaten, bir kaç yüz yıllık kabilelerden gerekli kesin bilgiyi alamayız. Zira onbinlerce belkide milyonca yıllık süreçten bahsediyoruz. Bir kaç yüz yıl önceki insanların zaten belli bir ahlak anlayışı oluşmuştur. saygılar Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.