Alp şu anda kendini "ben kabadayıyım" diye tanımlasa da ben sorduğu sorulardan onun bir filozof olacağını düşünüyorum...
7 yaşımda belki anneme; Allah'ın kaşı gözü var mı diye sormuşumdur ama şöyle bir soru ile anneme koştuğumu hiç hatırlamıyorum:
-"Allahın eğer bir rengi varsa o hangi renktir acaba anne? (resim yapmayı çok sevdiği için, renklerle çok haşır neşir olduğu için belkide böyle bir soru aklına geldi )
Şaşırmıyorum artık... Bu sabahta şaşırmadım...
-"Anne günler ne kad
Frozen benim boğazımdaki yumru hala orada duruyor.Senin dediğin gibi keşke sıcağı sıcağına anlatabilseydim ama olmadı işte.Dün gece uyku tatlı geldi
Film bittiğinde herkes ağlıyordu.Arkadaşım bir omuz geçirdi oracıkta:
-Kızım sen nasıl insansın yaaa!!!
Niye ağlayacaktım ki!Zaaflar ve korkular uğruna heba edilmiş bir aşka niye ağlayacaktım...! Ben Alpere kızmakla meşguldüm o sırada,korkularının esiri olduğu için,Ada'ya da kızgındım belki! Dan dannnn Alper'in kafasını duvara vurup aklını
Seni ne zaman düşünsem ellerin düşüyor aklıma... Sen çok güzel bir kadındın, aynanın önünde makyaj yaparken seni nasıl hayranlıkla izlerdim. Pırıl pırıl simsiyah saçların, uzun kirpikli güzel gözlerin, biçimli dudakların kadar ellerini de beğenirdim. Uzun biçimli tırnaklarına hemen hemen hep aynı renk ojeyi sürerdin.
Geçenlerde tırnaklarıma o renk sürdüm de, Alp hemen fark edip "Anneannemin renginden sürmüşsün" dedi. O renk asla sende durduğu gibi bende durmadı ki. Zaten ellerimde seninkiler
Günlerdir canım öyle acıyor ki...Uyuyamıyorum,yemek yiyemiyorum,düşünemiyorum.Hiç iyi değilim,daha doğrusu hiç iyi değildim...Ta ki bir saat öncesine kadar.
Bir laf vardır,insanın neresi acıyorsa canı oradadır diye.Beni canım dişimde.Canımı dişime taktım yani
Günlerdir tanıdığım herkese:" amannn siz siz olun dişlerinize iyi bakın diye vaaz verir oldum". Ağzımı açamıyorum,en önemlisi bağıramıyorum (evdekiler canımın yanmasına üzülse de bu duruma kıs kıs gülüyo biliyorum!)
Aynanın k
Ayakkabı odasını düzeltecektim bugün.Oda dediğime bakmayın, ufacık bir yer.Eh o ufacık yere ayakkabı hariç önüne gelen bişeyler koyarsa, bazen kapıyı açtığınızda tepenize bişeyler düşmesi çok mümkün.
Evi toparladıktan sonra kararlıydım o odaya girecektim.Tam evi toparladım geliyorum ayakkabılarrr derken; kızımın şu telefonuma yüklediği sohbet zımbırtısının mesaj uyarısı öttü:
"anne arkadaşlarımın çoğu okula gelmedi gel beni al"
kısa ve net:
"gelemem çok işim var"
olduuu, özel
2012 kuyruğunu kıstırdı ve gitti..Tüm başarısızlıkları, kayıpları ve mutsuzlukları sırtına yükleyerek..Yazık değil mi ama, ben kıyamıyorum..Niye günah keçisi hep yılları yaparız ki.Bende yapmışımdır mutlaka,.Ama bu yıl çok farklı hissediyorum kendimi..
Bi aydınlanmamı geldi desem, farkındalık mı nedir bilmiyorum.. Pek bi başka karşıladım yeni yılı..Şöyle düşündüm hatta hakkında:
Ben 2013 olsaydım vallahi de gelmezdim, billahi de gelmezdim..Düşünsenize onca dilek, onca beklenti seni bekliyor.
Uyanışa hazırsan, uyanırsın. Eğer hazır değilsen, “zavallı ben” şeklinde bahane bulursun.
Burada olup, sorgulama ile meşgul olduğunuz ve bu konuşmayı dinlemenizden dolayı sizlerin “uyanış süreci” içinde olduğunuzu düşünüyorum ya da ciddi değilsiniz, “uyanış” konusu ile bir çeşit flörtleşerek kendinizi kandırıyorsunuz.
Bu konuda ciddi olun ya da olmayın ben sizin uyanma konusunda samimi olduğunuzu kabul ediyorum.
Şu halde, uyanma yolunda olduğunuzda, ve gerçekte kim olduğunuzu bulduğu
Dün ayakkabıların hakkından zor bela gelen ben, bugün dağları devirdim desem yeridir.Bayram ruhunu, hamaratlığını, anaçlığını bana mı yolladın Şengül'üm.
Tatlının şurubunu az önce döktüm.Hani sen bir işe başlarken "benim elim değil, fatma anamızın eli" derdin hep.Ben de bugün "benim elim değil anneciğimin eli" deyip başladım her işime.Senin yaptıkların gibi güzel olsunlar istedim.Tatlı güzel görünüyor.Sen en hasta zamanında bile babamı tatlısız bırakmazdın.Üzülme emi, babam tatlı yiyecek.Gerçi
Yağmur yağıyor. Mutfak camındayım. Nasıl üşüdüğümü
bilemezsin. Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne.
Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama…
Şimdi telefon açsam sana, sesini duymak da yetmiyor ki.
Hep aynı cümleler; “Babamlar nasıl, ilacını aldın mı?”
Nedenini bilmediğim bir ağlamak var içimde.
Bir yerlere sığdıramıyorum yüreğimi. Bazen mutfakta
dalıp giderdin yemek yaparken, tahta kaşıkla
tencerenin başında öylece ne düşünürdün acaba?
Özlemek çok fena anne. Anlamak se
Yaşlandığıma sinirlenmiyorumda,zamanın böyle hızlı akmasına ve ömrümün tükeniyor olduğuna üzülüyorum her geçen yıl...Kucağımda bir pamuk yığını gibi uyurken ne zaman boyumu geçtin hiç anlamadım...
Bana ne kadar iyi bir anne olduğumu söyleselerde ben kabul etmiyorum öyle olduğumu...Özellikle seni,gelgitlerimin,iç hesaplaşmalarımın içinde büyüttüm,kimbilir o küçücük kalbinde bilmeden, istemeden ne yaralar açtım...Beni affet, inanki bende çok isterdim,hayallerini,ah-ah vah-vahlarını rafa kaldır
Ayak seslerini duyar duymaz, aslında açık olan gözlerimi,tıpkı derin bir uykudaymış edasıyla tekrar kapardım.Bu rolü en seçme oyunculara taş çıkartacak kadar iyi oynardım heralde ki, her seferinde kanardı.Belki de bu oyunu o da oynamaktan keyif alırdı da, ondan kanmış gibi yapardı.
Ellerini saçlarıma uzattığı an, tütünle anne kokusu karışımı bir kokuyla dolardı burnum.Onun bu şevkatli dokunuşları benim sabahlarımın en güzel anlarıydı ve ben bu büyüyü hiç bozmamak için kırpıştırmak istediğim göz
Sen şimdi yatağında mışıl mışıl uyurken ben büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı ile yazıyorum bu satırları...Ne yazık ki bu sabah bana karşı büyük bir ihanet içinde olduğunu anladım...Yüzüme gülerken,"senin yanında ve daima destekçinim" derken aslında içinden hain planlar yapmışsın..Dün nihayet gerçek yüzünü ortaya çıkardın ve veee o planlardan birini gayet başarılı bir biçimde sergilemekten kaçınmadın.Ama iyi oldu bende böylece gerçekte kime sırtımı dayamış olduğumu biliyorum artık..Direncimi k
HAYALİMDE Kİ RESİM başlıklı yazıma, o gün için bana ilginç gelen bir inceleme almıştım...Sayın PoWErGuArD05 bana şöyle demişti:
-"bir beyaz güvercini salarken resmi çiz"...
Biliyormusunuz biz konuşuyoruz artık,ben ona;
-" Günaydın hoşgeldin" diyorum.O da bana kendi dilinde cevap veriyor...
Yaren;
-"Anne seni tarif etmek çok zor, kelimeler kifayesiz kalıyor,inan çok garipsin" dedi bana geçen gün...
"Hiç de bile" dedim.Asıl hayatında bir kez olsun bir kuş ya da bir kedi ile k
" Mütevazı hakikatlerin peşindeydim o gece. Bilmem gerekmeyen şeyleri öğrenmek istemiyordum. Ufak ama kritik bir görev bekliyordum. Ajan olmak isteyen bir çocuk gibi. Bütün gün soğukta gezmiştim, duygularım donsun diye. Küçük dersler almak ...istiyordum. Tepeden bakmayan insanların vereceği mütevazı dersler. Çevir aç kapağı kim icat etmiştir? Hawaii’de yaşayan etobur tırtıllar nasıl beslenirler? Bla bla bla.
Yaşadıklarıma bir hikayeymiş gibi bakmak istiyordum ayrıca. Kendi yaşamıma bir hikay
Halinden memnun olmanın zenginlik olduğunu anlayamazsak, hayat boyu bahçemizde gömülü hazinenin farkında olmadan yoksul bir hayat süren adama benzeriz.
Bir okulda ilkokul çocuklarına eğer gerçekleşecek 1 dileğiniz olsa bu dilekle ne yapmak isterdiniz diye sormuşlar. Çocuklardan bir tanesi, "Eğer gerçekleşecek bir dileğim olsaydı, annemin istediğim kadar çikolata yememe izin vermesini dilerdim," demiş. Diğer çocuklar bunu onaylayarak alkışlamışlar. Bu gerçekten iyi bir dilekmiş.
İkinci ç
Normalde yeni günü "GÜNAYDIN" diyerek selamlamayı çok seviyorum. Seviyorum ama hiç de selamlamıyorum artık neredeyse. Gün aydınlık değilken, gün aydın demek bana yapmacık gelmeye başladı sanırım. İşte bu yüzden yeni yıldan en büyük isteğim aydınlık günlere uyanabilmek..
Az önce çok güzel bir yeni yıl mesajı okudum:
"En çok neyi seviyorum biliyor musunuz, yılbaşı gecesi herkes aynı yöne doğru bakmayı başarabiliyor. Bütün umutlar, beklentiler hep aynı yönden gelecekmiş gibi, herkesin yüzü
Küçücük 6 yaşında bir yürek aşk ile çarpar mı...? Ne tür heyecanlar duyar ve asıl önemlisi acı çeker mi...?
Bu sorunun cevabını bulabilmek için hafızamı zorladım bugün.Yıllar öncesine bir yolculuğa çıktım...İlkokul birinci sınıfımın kapısından girdiğimde tenefüs zili çalmıştı, sınıf boştu...Sadece en ön sırada Gültekin vardı sınıfta. Sırada oturmuş ellerini başının arasına almıştı...
-"Senin neyin var...?"
-"Başım ağrıyor"
Ufacık aklımla içinden nasıl çıkacağını bilmediğim bir de
ÇOK GÜZEL ŞEY
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey d
Ne kadar uzaksın baba,ellerin de öyle
Ne kadar uzaksın baba,ellerin de öyle
beni büyüttüğün şarkı gelinlik kız oldu
ben olamadım,üzülme
şimdi otursam denizin kucağına
tütün kokan parmaklarımla şiir dokusam
devrilse gözlerim rakı masasında unutulan hüzünlere,
papalina tadında çakır keyip olsam,
beklesem çocukluğumu dar ve taşlı Girit sokaklarında,
ağladığımı sadece gece görse,
gelip sarılırmısın Cunda'nın içinden?
ne kadar uzaksın baba,sesin de öyle
att
-Beni önce o denizi görebildiğin, blogunda bahsettiğin cafe'ye götür.(Starwars'a )Oraya önceden gitmiştik ama o bahsettiğin yere oturmamıştık.
-Starwars değil hahaha starbucks...
-Dilimiz sürçtü kızım ya,hem köylüyüm ben bilmiyon mu sen alla allaaaaaaa
Ne çare ki denizin göründüğü o köşeye oturmak kısmet olmuyor yine, denizi göremiyoruz bir türlü,hey allahım duyanda hiç deniz görmüyorum sanacak beni...
Kuru bir tahta sandalyenin üzerinde denizi görsem nolur görmesem nolur.Bi s
Eskiden annemin yüklüğümüzdeki büyük sandığı açtığı günler benim için şölen havasında geçerdi...Annem yazlıklarla kışlıkların yerlerini değiştirirken ben sandığı eşeler, altlardan hiç çıkmayanları ortaya çıkarırdım...O çıkardıklarımda genellikle artık annemin sığamadığı ama birilerine vermeye kıyamadığı kıyafetleri olurdu...
-"aaa bu bluzda güzelmiş bak, bu benim üzerime ne zaman olur ki,ay bi dakka şunu bir deneyeyim ben"
-"dur kızım durrr elleme eşeleme artık, bak bana daha çok iş çıka
“Hayatın ilk aylarında bebek,
anne memesini kendi bedeninin uzantısı olarak algılar.
Yaşamımız süresince dönem dönem, eski günlerimize kayıp, çevremizdeki insanları bizi besleyecek memeler olarak görme eğiliminde oluruz.
Durum süreklilik gösterdiğinde ise ‘şeyler dünyası’nda yaşanıyor demektir.
Şeyler dünyasında, paylaşmanın yerini,
insanların birbirini ne işe yarayacaklarına göre değerlendirdikleri bir pazar alanı alır.
Karşı cins ilişkilerinde taraflardan birinin diğerine ısrarla yöneltt
Zehra teyze...62 yaşında...İlk gördüğümde annemden en az 10 yaş büyük olduğunu düşünmüştüm, oysa yaşıtmışlar...
Zehra teyze Aydın'lı, doktor'a gelmekte çok gecikmiş ,çünkü tarladan mahsülü kaldırması gerekiyormuş, mahsülü toplamış öyle gelmiş.Nasıl cabbar bir kadın anlatamam.Sadece 4 gün olmuş ameliyat olalı, fıldır fıldır geziniyor koridorlarda...Komşu odalara ziyarete gidiyor, diğer hasta kadınlara terapi yapıyor.Bugün kızı dikişlerine aldırış etmeden bir hastayı yatağından kaldırmaya uğra
Bu sabah çocukluğumdan bir parça daha kopup yıldız olarak kaydı sonsuzluğa..
Kulağımda sadece o ses ve o siyah-beyaz fotoğraf var şu an:
Dedemin bahçesi, bahçedeki fıskiyeli havuz, havuzun kenarında eski radyo, radyonun yanında tepsi, tepside çay bardağında rakı, şezlongun da dedem..
Vee..
Buluşurlar belki, kim bilir..