Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

-DEMOKRASİ-


Misafir ali0_1

Önerilen İletiler

Demokrasi amaç değil araç olmalıdır.Olması gereken budur!Demokrasi değildir sadece araç olan;dinlerden tutun da tüm ideolojilere;bunlar birey için,bireyin mutluluğu,rahatı,huzuru için kimi zaman toplumsal anlaşmalara dayanan kimi zaman kendi dinamikleriyle sınırlarını belirleyen birer araçtır.

 

Dönelim demokrasiye!Demokrasi parlemanto,siyasi partiler,anayasasivil toplum örgütleri ve kolluk güçleri(buunun demokrasi tanımı içersinde ki meşruluğu hala tartışmalıdır) gibi araçlarla,ülke halkının kendi kendisini yönetmesi demektir.Halkın iradesidir.Daha önce belirttğim gibi demokrasi tarihine baktığımızda DEMOKRASİNİN GERÇEK DEMOKRASİ ile fazlasıyla sınandığını oldukça bariz görmekteyiz.Yunanca ''demos'' ve ''krator'',yani halk ve egemenlik anlamını taşıyan demokrasi aslında SINIRSIZ OLAN ÖZGÜRLÜĞÜ ifade ediyordu.Çok uzun yıllar öncesinde okuduğum bir makalede çok ilginç bir demokrasi tarihi gelişim seyri vardı(aslında o makaleyi direk olarak vermeyi isterdim ama şu an hatırlayamadım kime ait olduğunu)Demokrasi Atina ile anılsa da asıl gelişim tohumları Ortaçağ'a dayanır.Kilisenin tek söz sahibi olduğu bir atmosferde burjuvanın yönetimde söz sahibi olma çabaları da demokrasiyi şekillendirir.Aydınlama dönemi,İnsan hakları evrensel bildirgesi...Bu gelişim ve gelişim ile beraber farklılaşan demokrasiyi neden devlet ve birey olarak açıklamaya çalıştığıma geleyim.

 

Demokrasi sınırsız olan özgürlüktü ve birey devlet karşısında bu özgürlükle donatılmıştı.Düşünün;sadece bireyin var olduğu,devletin bireye göre şekillendiği bir düzen!İşte tam bu noktada devlet işin içine girdi.Demokrasi BİREYİ DEVLETE KARŞI KORUYAN DEĞİL,DEVLET ERKİNİ AÇIKLAYAN SİYASİ BİR DÜZEN olarak kendine yer edindi.Dikkat ederseniz bugün demokrasi doğrudan,dolaylı gibi şekillere bürünmüş durumda.Demokrasi tek başına bir ütopya olarak kalmış,karşımıza çıkan bir örneği ile Anayasal Demokrasi oluvermiş.Yani bir sınırlama,bir dizginleme...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanırım günümüzü anlamak açısından iletinizden şu alıntı çok önemlidir:

 

Demokrasi Atina ile anılsa da asıl gelişim tohumları Ortaçağ'a dayanır.Kilisenin tek söz sahibi olduğu bir atmosferde burjuvanın yönetimde söz sahibi olma çabaları da demokrasiyi şekillendirir.Aydınlama dönemi,İnsan hakları evrensel bildirgesi...

 

Yani üzerinde komuştuğumuz bir güç mücadelesinin aracıdır; zaten yukarıdaki bir iletimde de belirttiğim gibi batının toplum yapısındaki mücadelelerin sonucu olarak günümüze gelmiş demokrasiyi tanımlarken birçok kimse "egemenliğin Tanrıdan millete geçtiğini" söylemektedir; halbuki bunun da güç mücadelesinin bir parçası olan "büyük harfle yazılmış insan söylemi" olduğunu görürüz...

 

O zaman bizler kimliğimize(en azından kendi adıma söylüyorum) daha uygun bir demokrasi anlayışı getirmeliyiz...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

''Çoğunlukla bir gemiye benzetilen devlette, kral kılavuz, halk da kamu yararını gözettiği sürece kılavuzun sözünü dinleyen gemi sahipleri durumundadır; kralsız yaşayan pek çok halklar vardır, ama halksız bir kral düşünemeyiz bile. Krallık düzeyine yükseltilenler, başkalarından güzellik yahut yakışıklılık bakımından üstün oldukları için ya da onları, tıpkı çobanların sürülerini güttükleri gibi yönetmek bakımından bir doğal üstünlükleri bulunduğundan değil, halkın kalanıyla aynı hamurdan yapılmış olmalarından ötürü erk ve yetkilerini onlardan ödünç aldıklarını açıklayacakları için ortaya çıkarılmışlardır.”

 

Stephanos Junios Brutos

 

Kimliğimize uygun olan bir demokrasi!Oldukça farklı bir yaklaşım.Batı topraklarından doğup büyümüş,farklı coğrafyalarda mücadelenin bir şekilde adı olmuş demokrasi ve kimlik!

 

Daha önceki iletilerde daha çok demokrasinin ne olduğu ile ilgili yazıldı.Aslında bu yazdıklarınızdan sonra o iletileri baştan bir daha okudum.Ve galiba ''kimliğimize uygun olan demokrasi''ile varılmak istenen noktalara az çok hak verdim.Demokrasi evrensel bir kavram sorusuna verilecek bir cevapta kimliği nereye koymak gerekir?Evrensel olan dedim;çünkü halkın kendi kendini yönetmesinden öte bir kavramdır demokrasi.Bizler için zaman zaman bir kimliğin bile dışavurumunda kullanılan bir araç oldu.Dikket ederseniz insan adına verilen tüm mücadelerde demokrasi vardır.Özgürlük kavramı,barış kavramı bile çoğu zaman demokrasinin adı altında verildi.Demokrasi temsil edilme,toplumun her kesimiyle söz sahibi olmasıyla belki de özgürlük gibi sınırsız bir kavrramı bile kendi kuralları ile açıklamış,barış denilen kutsiyeti sağlayan bir araç olmuştur.

 

Evet ama bu açıkladığımız demokrasi bile başka bir demokrasidir;çünkü dediğiniz gibi demokrasi güç çatışmasından doğmuş,şekilden şekle girerek,başkalaşarak ve yine başka kalarak bugüne gelmiştir.Sosyal olan bir demokrasiden,Anayasal olan bir demokrasiye değin tüm sınırlamalar da bu değişimin en önemli kanıtıdır.Tabi şunu da eklemek gerek;kavramlar ne kadar da evrensel olursa olsun mutlaka nefes aldığı coğrafyanın çocuğudur ve onu yansıtır.Evrensel olan demokrasi bu yönüyle de evrensellik içinde yerelleşen bir kavram da olur aynı zamanda.

 

''Kimliğimize uygun olan demokkrasi'' size göre nasıl olmalıdır.Bunu gerçekten merak ettim.Kimliğimize uygun olan demokrasi de ki sınırlılıklar nelerdir ve neden kimliğimize uygun olanıdır?Şöyle bir tarihimizi alıp gözden geçirerek vereceğim cevaplarda ben maalesef bu demokrasiyi hala anlaşılmamış,anlaşılmayan yönüyle hala yerelleşmemiş olarak görüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslami değerlerle bütünleşmeyen hiçbir şey fayda vermeyecektir; demokrasi bir boşluğun doldurulması adına büyütülmüştür halbuki bizim kendi kimliğimizde boşluk söz konusu falan değildir daha önce bir yerde de söylemiştim: İhtiyacımız olan kendi rönesansımız başka hiçbir şey değil...

 

84'ün sözlükçüleri sözlük boyu kısalıyor diye seviniyordu; bizde de demokrasi, çağdaşlık, özgürlük denilip bırakılıyor her şey...

 

Halbuki kimliğimizde demokrasiden daha da samimice danışma, dürüstlük, temel kurallara bağlılık, adalet, birliktelik vb. hususlar yer almaktadır demokrasi dediğimizi yönetim alanında bırakır ve bu değerlerle aslında demokrasiden çok "kendi anlayışımızı" getirirsek ortada herkesin bir tarafından çektiği kimi zaman "devrimci" kimi zaman "militan" kimi zaman "liberal" bir kavram kargaşası yerine cümlelerle ve "dürüst uygulamayla" tanımlanabilen "gerçek" bir değer vücut bulur...

 

Demokrasi Türkiye için gereklidir çünkü daha da kötü bir anlayış vardır ülkemizde; aslında bugün halkın da demokrasiden beklentisi "iktidarın kaynağını değiştirmesi" gibi büyük iddialar değil özgürlük, şeffaflık, adalet, hukuk vb. değerlerdir...

 

Yani yeniden tanımlanacak demokrasi modern dünyanın mistik, yüce kavramı olmaktan çıkarılıp asıl yüce değerlere bağlı bir kavram halini alacaktır...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Kelimenin tam anlamıyla gerçek bir demokrasi hiç bir zaman varolmadı ve varolmayacaktır.”

 

 

Jean Jacques Rousseau

 

Demokrasi ve Din!Din benim için evrenseldir.Kendine ait kuralları,değerleri ile tüm zamanlara ve tüm coğrafyalara hitap eder.İnanan bunu böyle kabul eder en azından.Bütün dinler iyiliği öğütler,yalanı ve kötülüğü reddeder.Din hak ve hukuk kavramları üzerinden inşa edilen bir kul profili ile kendisini tanımlar.

 

Demokrasi ise halkın kendi kendini yönetmesidir.Demokrasi ile Din'i kıyaslamak bana pek doğru gelmiyor.Madem konumuz dahilinde ''kimliğime uygun olan demokrai'' ve ''İslam Dini ile bütünleşen demokrasi'' kavramları da yer alıyorsa o zaman gelin beraber kendimize ait düşüncelerle bunu ne kadar becerebileceğimizi açıklığa kavuşturalım.Birey toplumu,toplum ise devleti oluşturur.Devlet bazında halledilmeyen demokrasiyi o zaman gelin birey bazında değerlendirelim.

 

Başka bir forumda Din konusu tartışılırken bir arkadaşımız dini,sosyalizm ile açıklamaya çalışmıştı.Bu bana çok ilginç gelmişti.Bana verdiği cevapta ''Hz Ömer dönemin de ki adalet anlayışını,sosyalizmin ana kaynağını araştırın''demişti.Kimlik deiğiniz zaman ben tarihi,siyasi,toplumsal bir devletin kendi kimliği içerisinde yer alan bir demokrasi olarak düşünmüştüm.Galiba sizin demek istediğiniz İslami kurallarla barışık bir demokrasi.Değerli arkadaşım,demokrasi sizin de belirttiğiniz gibi bizim ülkemizde hak,hukuk,özgürlük gibi kavramlarla açıklanır.Demokratik bir ülke istiyoruz diyen bireyler daha çok insani haklardan yola çıkarak demokrasiyi kullanır.Dinde de bunlar vardır.Hak,hukuk vb...İslam dini ise kastımız;İslam dini insanı ''insan yaratılanların en özelidir''diyerek zaten burada ki tavrını belirlemiştir(bu arada ben Hz Muhammed dönemi dışında ki İslam adına yapılan tüm hak ve hukusuzlukları yok sayıyorum)Aslında şu an aklımda geçen o kadar çok şey var ki.Nereden,nasıl başlayacağımı dahi bilmiyorum.Ama din ve demokrasi kavramları benim için farklı mecralarda gelişen kavramlardır.Demokrasi siyasal bir düzendir.Din ise siyasi düzeni bile içine alan,ona da müdahale edendir.Din ile yönetilen devletleri alıp da değerlendirme yapma gibi bir yanılgıya düşmemek ile beraber Din kendi içinde demokrasiye ne kadar izin verebilir;bu da tartışılır.Belki de dinin temel kuralları dışında demokratik olan düzenler devlet yönetiminde kendine yer edinebilir.

 

Demokrasi bugün ki şartlarda bence olması gerekendir demişsiniz;bakın bence de olması gerekendir.Demokrasi kendi kendine şişirilmiştir dfiye de eklemişsiniz;zaten demokrasi kötüler içinde en iyi olandır.Demokrasi din ile bütünleşmeli,ya da demokrasiye hiç gerek yok,zaten dinimizde değerlerimizde bu var şeklinde yazılan cümlelere de şunu ekleyebilirim;zaten biz demokrasiyi alırken onu kendimize dönüştürmüşüz.Eksik,anlaşılmayan bir kavram oluvermiş,tıpkı tarihimiz gibi!Özür dilerim çok savruk düşünceler,aslında buna cevap veremeyecek kadar yoğun bir iş gününden kalma bir savrukluk.Din hakkında söyleyecek çok şeyim yok;hem o kadar yetkin değilim hem de dini bilmeden birşeyler yazmak bana düşmez.Yine de demokrasi bana göre,biraz daha demokrasi bana göre ülkemin siyasi çıkmazlarında kurtulmasının yolu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İki husus için teşekkür ederim size:

 

1) Katılımınız ve katkılarınız...

 

2) Beni doğrudan "gerici, yobaz, bilincsiz, İrancı vb." kabul etmemeniz...

 

Dediklerinizden şunu anlıyorum özetle ki "neden din meselesine getirdim ben bu lafı"...

 

Bunu anlamak için çok daha başka konulara da geçmek gerekir ki ben özetle şöyle açıklayayım: Bana göre amaç dindir, din diğerlerini kapsar ve bilim-felsefe işleri de buna göre şekillenir; öyle ki günümüzün de bir dini anlayışı vardır ve bilim bunda kutsallaştırılarak hayatı insan ürünü teorilerle anlamlandırma görevi üstlenmiştir(tabi birilerine göre)...

 

Siyasetten çok siyaset bilimi, hukuk, devlet felsefesi gibi ayrımlarda yer alan bir konuyu konuşuyoruz aslında ve benim düşüncelerimde doğal olarak böyle bir algılama olacaktır...

 

Yani dini sözlük anlamından çıkarıyorum...

 

Ülkenin kurtulması da çok yönlü bir iştir; doğru amacı olmayan, doğru olmayan insanların yanlış ve amaçsız işleriyle hiçbir alanda "gerçek" anlamda başarı elde edilebileceğini düşünmüyorum; işte bu yüzden meseleleri farklı yönlerden ve en temelden ele almazsak neresinden tutacağımız belli olmayan yük karşımıza çıkar...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"la démocratie n'est pas la loi des majorités, c'est le respect des minorités" yani "demokrasi çogunlugun kanunu degil, azinligin saygisidir"

 

Albert camus

 

ve insani değerlerle anlatmaya çalıştığımız demokrasi de din...

 

“Din niçin mevcuttur? İnsanların birbirlerine mümkün olduğu ölçüde daha az zarar vermesi için, iyilik ve doğruyu yapmaları için, sevgi ve şevkat için, doğruluk için vardır.”

 

Hintli Budist Asoka

 

Değerli arkadaşım öncelikle ben teşekkür ederim;bu kadar güzel bir demokrasi anlayışınız olduğu için.Neden mi bunu yazdım;tüm yazdığınız iletiler de anladığım şu;siz sizin için değil yada demokrasiye olan inancınızdan dolayı demokrasi diyen biri değil;bu ülke için demokrasiyi isteyenlerdenseniz.Yani bu ülke ve kendi insanınız için demokrasi.Teşekkür ederim İNSAN dediğiniz için.Ayrıca düşünceler farklı olduğu için özeldir;inancı doğrultusunda yazan birini İran'a gönderemeyeceğiniz gibi,inanmayan birini de Moskova'ya gönderemezsiniz.Asıl gericilik ve yobazlık,samimi olmayan duygular,söylenen yalanlar,ötekileştirme ile meşrulaştırılan kıyımlardır.Yok saymaktır gericilik,inanmak değil!

 

Ve gelelim demokrasi ve dine.Din sizin için bir amaç.Demokrasi bir araç.Demokrasi bir araçtır bana göre de.İnsan ve insanı kendi sesiyle var eden.Başkalaşan,coğrafyalarda farklı tarihlere bunalan demokrasi bu başkalaşım içinde dahi daima insan ve insanın kendine ait olan haklarını ifade etmiştir.İşte benim için araç olan demokrasinin yanında araç olan bir de Din vardır.Din de bir araçtır benim için,kul ve yaratan arasında köprüyü sağlayan, nihai hedefi yine insan olan.

 

Demokrasi içinde gelen din yaklaşımına şaşırmamın nedeni bunu yadırgamak değil;ben kimlikleştirme kavramı içerisinde yerleştirdiğim siyasi bir tarihi beklerken açıklamalarınız da dini görünce hem biraz şaırdım hem de oldukça tatışmalı bir konuda söyleyeceklerimi toparlama konusunda zorlandım.Din konusunda fazla bilgili değilim,demokrasi ile dini sizin cümlelerinizle belki de başka anlayışlarla bütünleştireceğim ama bu konuda da yazılacaklarım var elbette.

 

İki özlü söz ekledim iletimimin başına;çünkü demokrasi benim için azınlıktır aynı zamanda.Azınlığı korur,çoğunluğun karşısında.Din de ister inanın ister inanmayın herzaman iyiyi öğütler.Hak ve hukuk vardır,bu yönüyle o da insan için vardır...Ama değerli arkadaşım ben yine de demokrasi ve dini aynı mecralarda görmüyorum;dolayısıyla neden demokrasi ve dini ya da neden din potasında eriyen bir demokrasi diye soruyorum?

 

Evrensel,evrensel içinde nefes aldığı coğrafyayı taşıyan,yerelleşen bir demokrasi...Evrensel olan bir din,evrensel olmasını en basit örnekle mezheplerde gösteren,kişiyi ve onun dünyasını yansıtan,yerelleşen bir din...Din ve Demokrasi?Neden aynı neden farklı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizi anlamaktayım;

 

Din de bir araçtır benim için,kul ve yaratan arasında köprüyü sağlayan, nihai hedefi yine insan olan.

 

Bunda da bir sorun yok hatta; burada bahsetmeye çalıştığım hususlar "kullandığımız bazı kavramların insan hayatındaki hiyerarşisidir"...

 

Zaten bu dünyaya boşuna gelmediysek ve "Yaradan" bizden kulluk bekliyorsa dünyada amacı "din" karşılar derim ben sadece; din hayatınızı nasıl yaşadığınızın temelidir, düşünceler ve işler bu temelden yükselir yoksa bu dünyanın da bir ötesi var salt dünya işlerine yarayan bir dünyevi amaçtan çok yaradılışın amacına uyan bir tali amaçtan bile söz edebiliriz meseleyi çok daha genişletirsek...

 

Bunlar çok uzun konular; din-bilim-felsefe meseleleri diye bir başlığım var; orada bu fikrin ilk aşamalarını bulabilirsiniz ilgilenirseniz daha sonra yaptığım bazı geliştirmeleri de sunabilirim; nihayetindeyse çok da farklı düşünmüyoruz aslında...

 

Soru kısmına özel olarak gelirsek;

 

Demokrasi zaten potalarda erimeye mahkumdur; bunun sebeplerine yukarıda değindim aslında...

 

Demokrasi ile dini ayırmayı ya da aynılamayı ben şahsen demokrasiyi fazla yüceltmek gibi algılarım; bu kadar sınırları belirsiz bir kavram İslami düşünüşle ele alınabilir bence aynı şekilde belirli yönleriyle karşıt kabul eden de olabilir; ikisinin de örneği mevcut benim yaklaştığım fikirse "doğruların peşinde olmak" eğer hayırlısı buysa bundan da yararlanılabilir ama olmazsa olmaz değildir...

 

Hatta şunu da belirteyim ki başka bazı forumlarda din-demokrasi çatışmasından bahsedenlere de çokça "demokrasinin kesin kalıpları olmadığını, kendi demokrasi tanımımızı geliştirebileceğimizi ve toplum huzurunu sırf ABD=Batı=Demokrasi anlayışıyla bozmanın yerli olmadığını" söylemişimdir...

 

Bu arada evrensel bir kavramın şu karışık çağımızda bulunduğunu düşünmüyorum; bilim baskının bilmek istediğiyle bilim, felsefe baskının düşünmek istediğiyle felsefe, demokrasi baskına demokrasi; işte burada keyfiyete karşı olup bölmektense bütünleştiren İslam çağın baskını tarafından yozlaştırılan evrensel kabul görmüş yüksek değerleri de esas yaşatabilecek zemindir; Medine dönemindeki sadece toplumsal barış ve dayanışma, adalet, sözleşmeye bağlılık, doğruluk, savaş hukukuna uymak, karar alırken danışmak, karşı taraftakiyle salt kavga-dövüş yapmaya değil onları kazanmaya da çalışmak, zararlı olmayan farklılığa hoşgörü göstermek, keyfi müdahaleden kaçınmak gibi değerler bile bugün bazı batı aydınlarının hayal edip gerçeğe dönüştürmekte zorlandığı ideal düzeni seslendirir...

 

Yani mutlak bir karşıtlıktan söz etmiyorum ben...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hatta şunu da belirteyim ki başka bazı forumlarda din-demokrasi çatışmasından bahsedenlere de çokça "demokrasinin kesin kalıpları olmadığını, kendi demokrasi tanımımızı geliştirebileceğimizi ve toplum huzurunu sırf ABD=Batı=Demokrasi anlayışıyla bozmanın yerli olmadığını" söylemişimdir...

 

Değerli ali0_1

 

Bu yazdıklarınızı okuyunca önce evet dedim,oldukça doğru cümleler!Sonra bir amadır aldı başını gitti.Anladığınız için teşekkür ederek,anlayacağınızı umarak!

 

Din ve demokrasi çatışması.Öz itibariyle biri din biri de bir yönetim biçimi,sistem.felsefe,düşünce...Dikkat ederseniz demokrasi için sadece bir değil birçok tanım kullandım.Din belli kalıpları olan,insanı her yönüyle etki alanında barındıran,insan hayatını yönlendiren oldukça geniş kapsamlı bir kavramdır.Belli kalıpları vardır derken,kuralları,emirleri,yasakları...Her yönü ile etki derken,siyasi,ekonomi,bireysel...Yönlendirme derken,insan hayatını kalıp ve etki alanıyla belirleyen...Tabi ki din hakkında söylenecek çok şey var.Ben konunun dışına çıkmamak için kısa kestim.Demokrasi,benim için oldukça özel bir kavramdır.O bana sadece halkın kendisini yönetmesini değil,katılımcı olma yönüyle söz hakkını,siyasi parti aracıyla farklı düşünceleri aynı yatakta buluşturmayı ifade eder.Demokrasinin başkalaştığını,farklılıkları içersinde yer edindiği toplumla kazandığı konusunda hemfikiriz.Yalnız değerli arkadaşım şu cümleniz '' ve toplum huzurunu sırf ABD=Batı=Demokrasi anlayışıyla bozmanın yerli olmadığını" söylemişimdir...'' bana biraz demokrasi anlayışının batı ile ilgili olan bozgunculuğunu sorgulamaya götürdü.Demokrasi Atinada var dedik,ortaçağda kimlik kavgası vermiştir dedik,jher coğrafyanın rengini almıştır dedik de bütün bunlar,demokrasi ne kadar başkalaşırsa başkalaşsın batının bir ürünü olduğu gerçeğini asla ortadan kaldıramaz.ABD-Batı eksenli bir demokrasi anlayışını eleştirebiliriz,hele ki ABD tarafından Irak'a götürülen demokrasi anlayışını da göz alınca.Ama ABD vb yerlerde uygulanan demokrasi bir ölçüt değildir,nitekim demokrasi de kişisellleşebilir,çıkar hesaplarında kullanılabilir.

 

Değerli arkadaşım bu yukarda yazdıklarınıza katılıyorum;

 

Demokrasi farklılaşan ise biz bunu kendi tarihi birikimimize yedirebilir,bizden iz taşıyani,bize ters düşmeyen bir demokrasiye dönüştürebiliriz.

 

Din demokrasinin kendi içersinde barındırdığı bazı değerleri,mesela adaleti kendi alanında sunabilir.

 

Yalnız bana sorarsanız eğer Din varsa(yönetim olarak)demokrasiyi oraya oturtamazsınız.Din ve demokrasi her ne kadar bazı ortak alanlarda yer alıyorsa da ben ikisini aynı yerde göremiyorum.

 

İşin aslı kendi tarihime baktığımda ne dini ne de demokrasiyi tam olarak anlamamış olduğumuzu görüyorum,belki de bunun için demokrasiyi dönüştürme konusunda biraz kuşkuluyum.

 

Düşündüklerimi tam olarak yazamadım,şu an neyi düşünmeliyim,bunu da tam olarak kestiremiyorum.Karşımda bir din bir de demokrasi gibi özel kavramlar.Demokrasi başlı başına bir kavram,Din demokrasi olamayan ama demokrasiyle adlandırabilecek kavramları da içine alan bir evrensellik.Bana iki farklı nehir gibi geliyor,nasıl buluşturabileceğimi bilmiyorum,buluşur mu onu da bilmiyorum.

 

Evrensel olan benim için doğru-yanlış olan değil,genel geçer olandır.Savaş yanlış olan bir kavramın evrenselliğidir,demokkrasi benzetilen değerlerin evrenselliğidir.Evrensel olan benim için tüm insani değerlerdir ve demokrasi de bu evrenselliği kendi değerleriyle yakalamıştır.Bunu neye dayanarak mı söylüyorum?Örnek vereyim;din evrensiiliğini belki de sadece bir örneği ile açıklanacak mezheplerle karşılar,demokrasi de işte bu noktada evrenselliği yakalar.Çünkü evrensel olan aynı zamanda yerelleşendir.Ayrıca sizi dinlemeye devam edeceğim.Kuşkunuz olmasın.Farklı bir yaklaşımı dinlemek,farklı olanı yakalamaktır.

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bizlere çağın verdiği din imajından dolayı son derece haklısınız iki nehri buluşturamamakta; halbuki din her şeyin temelinde dediğimize göre zaten nehir de yatağı da onda olacaktır, mesele hangi düzlemin tercih edildiğidir...

 

Mesela Türk yönetim anlayışını ele alalım; İslam özellikle "bir kandan insanlar saltanatlarını sürdürsünler" dememiştir benim bildiğim kadarıyla ama Türk devlet felsefesinde bir hanedan kanı söz konusudur ve taa Osmanlı'ya kadar herkes bu kan etrafında meşruiyetini sağlar ama sonuçta eskiden daha tanrısal olan bu kan artık "İslami temellere; değerlere" teslim olmak zorundadır yine Mehmed Niyazi'nin de dediği gibi İslam kavimlerin zıtlaşmayan, zararlı olmayan örfüne karşı düşmanlık göstermemiştir ki Türkler de daha İslami olmakla birlikte örflerine bağlı kalmışlar ama daha somut ve baskın olarak İslami değerlere de sahip çıkmışlardır...

 

Dinin evrenselliğini zaten tüm Peygamberlere iman ve tüm insanlara seslenme tek başına gösterebilecek niteliktedir ki daha başka meseleler de vardır...

 

Dediğim gibi kapsayan dinse zaten demokrasi dediğiniz bilim-felsefe işinin de bir kapsayıcısı olmak zorundadır...

 

Bu kapsayıcı çağımızın baskınının hayat görüşüdür ama o kadar noksandır ki bilim-felsefe alanındaki pek çok şey mistikleştirilerek dini bir kutsiyet yüklenmektedir hatta demokrasi ve anayasa hukuku bunlardan en çok kullanılanlardır...

 

Yani meselelerin hayattaki yeri çağımızın en önemli problemi olmuştur ve insanları yapaylığa hatta daha da ileri gidersek "put"lara yönlendirmektedir...

 

Sizleri anlamak zor değil emin olun; çünkü bizde öyle bir din anlayışı oluşturulmuş ki ya fazla dünyevice "şeriat hukuku" anlaşılıyor işin temelleri yok sayılıyor ya da sadece temellere dair bazı kavramlar ön plana çıkarılıyor bireyselleşen din tökezletiliyor...

 

Halbuki cennet dünyada kazanılmaktadır; o zaman ne bu geçiciliğe haddinden fazla önem verilebilir ne de tamamen boşlanabilir...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

halbuki din her şeyin temelinde dediğimize göre zaten nehir de yatağı da onda olacaktır, mesele hangi düzlemin tercih edildiğidir...

 

Kimbilir belki de benim bu iki farklı nehiri bir yatakta buluşturamamnı nedeni de budur!Din herşeyi ile insan hayatında,demokrasi düşüncesiyle çoğu zaman dış dünyasında.

 

Din tabi ki ne felsefenin ne de bilimin dışındadır,hatta birileri çıkıp da din zaten bu ikisidir de dese şaşırmam.İnsanlar düşünceleriyle sadece kavramları değil,kendi yaşamlarını değil,dinleri bile kendisinde dönüştürmüştür.

 

Verdiğiniz Türk yönetiminde ki örnek oldukça açıklayıcı.Örf ve geleneklere sıkı sıkı bağlı bir Türk tarihi ve İslam.Türk tarihinde din ve dinin getirdiği kuralları bir tarafa bırakırsak ve genel anlamda bir topluma dönüştürelecek din ve demokrasiyi konuşacaksak,herşeyden önce şunu cevaplamak gerek;biz aldığımız din ve demokrasiyi ''bize uygun hale getirirken'' hangi noktaları gözardı ettik ki,bugün hala anlaşılmayan kavramları açıklamaya çalışıyoruz?

 

Din benim için de özeldir,başta belirttiğim gibi bu konuda ayet ve hadislerle tezimi açııklayacak kadar biligili değilim;ama...

 

Asr-ı Saaadet denen döneme bakarak;

 

mesela yapılan savaşlar da yer alan sahabelerin o savaşlarda tek ve mutlak bir önderi tanımlamaları,

mesela seçim hakkı denilen bir olgunun olmayışı,

mesela daha sonraki halifelik seçimlerinde seçilenlerin bile belli kişilerin olması.....ve şeriat!

 

Sakın yanlış anlaşılmasın,ben İslamın ilk dönemlerinde verilen mücadalenin ne olduğunu anlıyabiliyorum,yeni doğan bir din,tepkiler,işkenceler...bir tarafta kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışan diğer tarafta da kendisine inanlarla beraber verieln bir yaşam mücadalesinde bir Peygamber benim için hep özeldir.Ben kendi adıma o dönemden sonra İslam dini hakkkında verilecek tüm yargıları yok sayıyorum.

 

Şeriat kuralları sanırsam,Peygamber değil o dönemden sonra oluşturulmuş.Bakın ben Şeriatta demokrasiyi göremiyorum.

 

Demokrasi bizim ülkemizde o kadar farklı anlamlara geliyor ki!Ben bile hangisine riayet edeceğimi şaşırdım.Bu bize dönüşen demokraside ne kadar çarpıklığın değil,bizim olan tarihte ne kadar kafa karışıklığının göstergesi.Bakın geçen gün bir arkadaşım şunu demişti bana;din de demokrasi yoktur,demokrasi de din vardır.Din ve demokrasiden yine...

 

!!!'Hepimiz doğar doğmaz kendimizi iyi ve kötünün çarpıştığı bir savaş alanının içinde bulur, bazen iki ateş arasında kalırız. İki taraf ta bizi kendi cephesine çağırır. Şeytan bizi ölüme sürüklemek ister. Tanrı sonsuzluğun kapısını açar.'

Bu sözler, din ve siyaseti birleştirip milyonları seferber eden, ülkesinde başkanlık ve meclis seçimlerinin sonuçlarını, müritlerinden aldığı destekle yönlendiren Jerry Falwell'e ait.!!!

 

Düşünsenize bir taraftan bizim olan bir din diğer taraftan batının olan demokrasi şeklinde tanımlanan iki farklı olgu.Din değildir bugün sadece ardında kitleleri sürükleyen,demokrasidir ayrıca,barıştır kimi zaman.

 

Putlalaştırılan değerlere,kavramlara gelince...maalesef arkadaşım,bizim tek yaptığımız şey ardında gittiğimiz değerleri kutsallaştırmak,putlaştırmak.

 

İşin özü ben yine de şunu derim,yanlış anlaşılan,anlatılan kavramlara yazılacak her yorum onu bir daha faklılaştırmaya yeter de artar bile.Böylesi farklılaşan değerler zaten bizim olan değerlerdir.Demokrasi bence de dini içine alabilir,din demokrasiyi...ama bu onları buluşturmaya yeter mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O zaman çok daha özet ve net söyleyeyim bu sefer:

 

Zaten demokrasi de çağımızın baskınının dini anlayışı içerisindedir ve bu yüzden ben İslam'dan söz etmekteyim ki "çağın baskınına ve şu çağın haline güvenmiyorum, inanmıyorum; ben kendi inancımdan yola çıkarım" diyorum...

 

Siz kendi kimliğinizle bir şeyleri doldurmazsanız o isteyin ya da istemeyin bir şeylerle dolacaktır çünkü her insanın ve her düzenin bir dini anlayışı bir felsefesi bir bilim işi vardır mesele bunun içeriğindedir işte bu yüzden en pozitivist anlayışlar da giderler insan ürünü hukuki metinleri, tarihi bazı isimleri ya da hiç olmadı önemli bulunan başka şeyleri kutsallaştırırlar pozitif ahlak dediklerine yine madde dışında dünyevinin üstünde bir şeyler vermek zorunda kalırlar...

 

Dini meselelerse çok daha ayrıntılı ele alınmalıdır...

 

Ama kısaca değinirsek şu dediklerinize iyi olur:

 

 

Asr-ı Saaadet denen döneme bakarak;

 

mesela yapılan savaşlar da yer alan sahabelerin o savaşlarda tek ve mutlak bir önderi tanımlamaları,

mesela seçim hakkı denilen bir olgunun olmayışı,

 

Öncelikle vahye dayanmayan kararlarda Peygamberimiz kendisine gelen itirazları değerlendirmiş hatta bunlara uyduğu somut olaylar da gözlemlenmiştir bildiğim kadarıyla; bu İslamda önemli yer edinen istişarenin gereğidir ve yine İslami anlayışta "işinde iyi olan" önemli bir yer edinmektedir...

 

Bunlar sadece iki örnek; peki neden???

 

İslam anlayışı içinde asla keyfiyete yer yoktur; haddini aşma ve adaletsizlik hoş görülmemiştir ve yukarıda belirttiğimiz iki kavram benzeri pek çok sınır çizilmiştir...

 

Yani İslami toplum ve bireyi İslam'dan ayırmadan tam anlamıyla ele alabilirsek kesinlikle despotik bir sonuca ulaşamayız hatta en can alıcı noktalardan olan savaş hukuku ve ahlakında günümüzün batısından çok daha üstün bir konumda olunduğunu görebiliriz...

 

Seçim hakkı, liderin durumu da sanırım demokraside salt ölçü yapılamaz; çünkü bir çok kimsenin ortak söyleminde bulabileceğiniz üzere demokrasi bunlarla açıklanacak bir rejim, bir sistemden öte bir anlayıştır; Türkiye'de de gördüğümüz gibi anlayış oturmadığı sürece biri gider biri gelir ama bazı şeyler hiç de halkın istediği gibi olmaz...

 

Nihayetinde demokrasi de yukarıdaki iletilerde bahsettiğim gibi esas olarak keyfi yönetimin karşıtı olmasıyla bir değer ifade eder ki yine belirttiğim üzere zaten İslam'da "insan haddini bilmelidir"...

 

İslam konusunda ayrıntıları ve varsa hatalarımı temel kaynaklardan(aman İslamı eleştireceğim diye saçmalayanlara aldırmayın lütfen, seçici olun) öğrenmeniz daha iyidir; sonuçta benim yaşım da küçük, önümde okunmayı bekleyen eserler var daha; bir zamanlar ben de bu batı işlerini büyütürdüm taa ki İslam'a dair okuyana kadar...

 

Bir çok insan Kur'an'ı; Peygamberimizin hayatını ve İslam tarihini okumadan bilmeden "genel ve yüzeysel" yaklaşıyor olaylara bu insanlar değildir esas hatalı olan bu insanları devamlı "popüler"e "modern"e yönlendirip aslını öğrenmekten alıkoyanlardadır hata...

 

Bundan sonrasında ekleyeceğiniz bir şey yoksa yüzümüzü "Türkiye gündeminde demokrasiye" çevirmek daha iyi olur; yoksa yakında düşünce suçlusu durumuna düşeceğim... :D

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben ne demek istediğinizi çok iyi anladım.Din yada demokrasi.Öncelikle bunların ne olduğunu çok iyi bilmek lazım.Anlaşılan kavramlardan yola çıktığınızda varılması gereken noktaları zzaten kendiliğinden buluruz.

 

Hiçbirşeyi değiştirmemek için herşeyi değiştirmek gerekiyordu(Lampedusa)

 

 

aslında İspanya'da söylenen bu söz bize demokrasinin böylesi bir geçmişin ürünü olduğunu açık ve net gösteriyor.Avrupa daha doğrusu Batı, demokrasinin gelişimini kendi içerisnde yaşanan siyasi,toplumsal,ekonomi,dini değişimlerle ve bu değişimlerin süreç içindeki sancılarıyla büyütmüş ve bunu tüm dünyaya sunmuştur.Düşünsenize bugün hala geçerli olan Musevi-Hristiyan ve kökleri daha öncesine dayanan Kadim Yunan anlayışından ''bizler dünyayı yönlendirecek ve onları evrimleştirecek uygarlıüğız''şeklinde ki mantığı.Üçünçü dünya ülkeleri belki de bu zihniyetin ürünüdür.Bakın Irak!Ta nerden nereye getirilen bir demokrasi anlayışıDemokrasi tam bu noktada batı için bir sömürgeyi haklılaştırma aracına dönüştü.Bugün yapılan tüm müdahaleler demokrasi ile temellendiriliyor.Emperyalizm kapitalizmi de yanına alarak tüm dünyaya demokrasi götürüyor(!)ne düşünceli insancıklar,değil mi ama?

 

 

Değerli arkadaşım,ben dün yazdığım iletiyi daha sonra arkadaşımla beraber okudum.Arkadaşım da size benzer açıklamalarda bulundu.Aslında en büyük yanlışı şurada yapmıştım.Dönemi şartlarına göre değil,bugüne göre değerlendirmeye kalktım.Demokrasi,seçim bugünün değerleridir,o günle açıklanamaz.

 

Bence de bugüne dönelim,zira yukarda ki ileti tüm yazılanları okumadan,gözü kapalı yapılan hiçde hoş olmayan yorum(Efendi Türkler) ''düşünce suçlusu''olma intibahını bende de uyandırdı.

 

 

Bugünün demokrasi anlayışı,eksik olan anlayıştır,yanlış olan anlayıştır...Dediğiniz gibi içi bizim tarafında doldurulan,dönüştürülen demokrasidir.Ve bana göre anlaşılmayan.Demokrasi dediğimiz zaman akla gelen ''halkın kendi kendisini yönetmesi'' bile bir zerre olsun anlaşılmamıştır.Batının bize karşı kullandığı demokrasi değildir benim kastım,bizim olan,bizim belirleyeceğimiz ve bizim için oluşturulacak bir demokrasi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle Efendi Türkler isimli üye bir an önce şu başlıkta nasıl bir katkı yapmak üzere o cümleyi yazdığını açıklamalıdır yoksa birçok kimsenin anlayabileceği gibi ben de burada bir "karşıyı karalama" kampanyası göreceğim...

 

Sanırım demokrasi anlayışının oluşabilmesi için öncelikle Türkiye'deki bu keskin ayrımların bir şekilde çözümlenmesi ve çözülmesi gerekecektir...

 

Saygılar...

 

:zorro:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Avrupada Halkimizin sahit oldugu bir moda var Türkiyeye sicradimi bilmem seriatcilarla pkk elele demokrasi dersi calisiyorlar ülkemize karsi heryerde elele ikiz kardes gibiler..

 

 

:shuriken:

 

PKK kim oluyor,şeriat kim oluyor.Gayet seviyeli bir tartışma arasında yazılan bu yazının açıklaması gelmese benim aklıma da olmadık şeyler gelir.Sadece yazı ile ilgili değil,yazanla da ilgili.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
faydalı bir başlık bu, :)

demokrasi toplumun %50 sinden fazlasının kararlarına uyulan yönetim şekli değil mi aynı zamanda?

bu durumda %51'in istediği oluyor ve %49'un istediği seçenekler gündeme gelmiyor...du.

 

çeşitli yönetim mekanızmaları ile bu sorun aşılmaya çalışılmakta ama yinede aklıma takılan şey hep daha iyi bir sistemin olup olamayacağıdır. :unsure:

 

bir düşünür, " demokrasi en kötü yönetim şeklidir, ama daha iyisi bulunamamıştır" demişti. ne kadar da doğru demiş. sonuçta seçimlerde demokrat olarak gözüken liderlerimiz kendisine oy verenlerin isteklerini göz önüne alıyor sadece. bazen kendisine verilen oy azınlıkta kalsa da. (yüzde 47 de ne olursa olsun bir azınlıktır.) hem 51 veya daha fazlası olsa ne olacak. kendilerine demokrat olmaya devam edecekler...hem de daha aşırı bir biçimde demokrat olacaklar. aman bizim devlet adamlarımız demokrasiden uzak dursunlar. yoksa halimiz daha beter olur..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
bir düşünür, " demokrasi en kötü yönetim şeklidir, ama daha iyisi bulunamamıştır" demişti. ne kadar da doğru demiş. sonuçta seçimlerde demokrat olarak gözüken liderlerimiz kendisine oy verenlerin isteklerini göz önüne alıyor sadece. bazen kendisine verilen oy azınlıkta kalsa da. (yüzde 47 de ne olursa olsun bir azınlıktır.) hem 51 veya daha fazlası olsa ne olacak. kendilerine demokrat olmaya devam edecekler...hem de daha aşırı bir biçimde demokrat olacaklar. aman bizim devlet adamlarımız demokrasiden uzak dursunlar. yoksa halimiz daha beter olur..

 

Aslında şunu da kendimize sormak lazım;nasıl bir demokrasi...

 

Demokrasi anlayışımızda kimler var;

 

azınlık mı,çoğunluk mu?

 

katılımcı olan mı yoksa...?

 

çoğulcu mu,çoğunluk mu?

 

işte tam burada ''demokrasi bu ülkenin neresinde '' diye sormalı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.