Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

EVRİMCİLER BURAYA!


enkas

Önerilen İletiler

BAHAEDDİN SAĞLAM

İLE

EVRİM TEORİSİ VE ÂDEM MESELESİ ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

 

Kitaplarınızda okuduğum kadarıyla siz evrime inanıyor ve dinle bağdaştırıyorsunuz?

 

Evet. Tekamül (Evrim) görüşü, türlerin yaratılması inancına aykırı değildir. Bugün evrim artık nazariye olmaktan çıkmıştır. Dini kitaplara aykırı da değildir, bilimsel bir meseledir.Ben 200’e yakın fennî ve dinî delil gösterebilirim. Bilakis böylece Allah sisteminin ekonomik işleyişini, sanatını ve gücünü gösterir. Kainat mana üretmek için yaratılmış; bu da ancak evrim fiiliyle mümkündür. Evrim hiçbir şeyin birden bire olmaması demektir. Hayatın en büyük karakteri yavaş yavaş olmasıdır. Yaratılıştaki evrime dikkat edersek, bunun bir plan ve program olduğunu anlarız. Mesela, benim avucumda bir yumurta, kırk sene kalsa civciv olamaz. Fakat Allah’ın bir avucu olan ekolojik ortamda saniyede kırk milyon civciv çıkıyor. Hocalar ikisini birbirine karıştırmamalı.

 

Ancak ispatlanmış olsaydı teori denmezdi. Hala ispatlanmamış bir kuram bu. Aksi halde hala tartışılmazdı. Üstelik evrim lehine getirilen deliller kadar aleyhine de hala pek çok delil var. Sadece teorik olarak, salt aklen veya mantıken mümkün görünüyor? Olgularla doğrulanmış değil? Bu teoriyi şimdiki haliyle kabul etmek bilimsel bir yaklaşım değil, olsa olsa bir inançtır.

 

 

Bence Evrim “iki kere ikinin dört etmesi” gibi kesindir. Bir şeyin var olabilmesi için evrim sürecinden geçmesi lazım. Evrim sürecinden geçmeyen hiçbir maddi varlık yoktur. Bir de varlık Diyalektik sürece muhtaçtır. Gelişme ve evrim zıtların birlikte deviniminden ortaya çıkar. Sistemin kuralıdır bu. Bugün yerinde sayan hiçbir hücre, hiçbir atom , hiçbir varlık yok. Evrime göre bir şey sürekli yenilenir. Mesela, atomun planı, projesi ilm-i ilahiden, enerjisi kudret-i ilahiden gelir. Kudret zaten enerji demek. Sürekli hareket ve gelişme içinde olması da, ilâhi iradeden geliyor. Dinin de temeli irade sıfatıdır ki, insan ancak din ile gerçek âdem olmuştur, evrimini tamamlamıştır. Demek ki, âdemiyet bu gelişme ve kalkınma sürecinin tümü demektir. Her şey sürekli yenilenme ve gelişme halindeyken ve her şey sürekli başka bir şeye dönüşmekteyken, canlılar için de bu geçerlidir. Her şey giderek mükemmele doğru gidiyor. Karşı çıkanlar dini duygularını koruma psikozu içindedirler. Veya hastadırlar, veya siyasi amaçları elvermiyor. Bugün İslam Aleminde bir problem var. Bir yanda Kur’an’ın açıklanması gereken iki binin üzerinde müteşâbih ayeti var; öte yanda bilime dayanarak bunlara yorum getirilmiyor. Böyle olunca hurafeler kendilerine yer buluyorlar. İslam Alemi evrimleşmekten geri kalıyor. Evet, İslam Alemi, bilimi İslam’ın ilk yüzyıllarındaki gibi yakalarsa, uyanışa geçer. Demek din ve bilim temeli üzerine bir edebiyat basamağı kurmak lazım ki, gerçek adem olalım. Anarşizmden, manevi yamyamlıktan kurtulalım.

 

Kur’an ve Hadis’te biyolojik evrime dayanak olabilecek ifadeler var mı?

 

Bir hadis “Yüz bin Ademin yaratılmış olduğundan” bahseder. Ki, Milliyet Gazetesinde yedi sene önce bilimsel bir araştırma sonucu olarak, bu sayı aynen yayınlandı. Taberi tefsirinde de “Adem buz dağından indi” diye rivayet var.Yani medeniyet buzul çağından sonra kurulmuştur, demektir. Yoksa biyolojik bir anlatım değildir.

Kur’an bireysel bir olay anlatır ama geneli anlatır. Muhataplarına göre anlatır Kur’an. İslam alimleri Kur’an’da anlatılan bütün kıssalar için şunu derler “ Birer külli kanunun ucudurlar”. Yani onlardan yola çıkarak evrensel kanunları öğrenin! Kur’an, işi somut olarak anlatır çünkü çağların çoğu ve insanların çoğu, soyut kavramları idrak etmekten yoksundurlar.

 

 

 

 

Evrimi kabul eden ya da açık kapı bırakan İslam alimleri var mı?

 

Tekamül kelime kipi olarak kendi kendine gelişme demek. Evrimle aynı manayı karşılıyor bugün. Osmanlı Batıdan bilimi 1850’lerden sonra almaya başladı. Bediüzzaman, Filibeli Ahmet Hilmi gibiler bilimi alalım, yanlışları ayıklayalım dediler. O zamanlar Pozitivizm hakim olduğu için bu konularda çekingenlik olmuş. Bediüzzaman, Filibeli Ahmet Hilmi, Elmalılı da bir ihtimal evrimi kabul etmiş. Ben aynı çözümü İbn Arabi, Mevlana, Şeriati ve İkbal’de de görüyorum. Ahmet Hilmi demiş “ evrim vardır ve bu sürecin tetiklenmesi için bütün atomların haberleşmesi gerekir”. Ki bugün kuantum fiziği bunu isbat ediyor. Nazzam, Cahız, İbn Tufeyl, İbn Haldun gibi eski alimlerde de evrim kabulü var; ama o zamanın biyolojisi, kimyası bugünkü gibi değildi. Bugün ekoloji ve kuantum fiziği bu noktayı tespit etti. Bu konuya değinen bir çok ayet vardır. “ Herşeyi tedricen, yavaş yavaş yaptık”, “sanatla, özene bezene yaptık” mealinde bir çok ayet var.

Müslüman yazarlar Hicri 80. senede evrim meselesini çözdüler. Cahız bahsediyor evrimden. Başta Mutezile imamları Afrika’da gözlemler yaptılar ve evrime hükmettiler. Sonra İslam aleminde bilimsel gelişmenin önü kesilmiş. Ademiyeti Mevlana biliyor ama bazılarının imanını kaybetmesinden korktuğu için meseleyi fazla açmamış. Bediüzzaman da her şeyi fazla açmamış, sınırlı vermiş; ama şöyle diyor 28. Mektup’ta “ Beşerin başı vahşidir” ve 8. Söz’de “ Hayat ağacı bir tanedir , her tür bir daldır”, 16. Sözde de diyor ki ”her şey evrimleşerek yaratılmış”; Mesnevi’de de “ İnsanlık hayvanlıktan terakki ederek Adem oldu” diyor. Filibeli Ahmet Hilmi’de de var bu görüş. Âmâk-ı Hayal kitabına bakabilirsiniz.

 

Dinin ışığında bakarsak biyolojik evrim basit ilk canlıdan insana doğru mu oldu? Yoksa her tür kendi içinde mi evrildi? Nasıl gerçekleşti evrim? Yani biz bir zamanlar balıktan kurbağaya oradan kertenkeleye ve maymundan insana mı dönüştük?

 

Hayat ağacı deyimi vardır dini terminolojide. Hayat ağacı tüm hayatı ve canlıları temsil eder. Bediüzzaman ve Filibeli kabul etmiyor türden türe geçişi. Bunda alt türler var. Bir de üst türler var. Tıpkı bir ağacın kökten çıkıp dallara yarılması ve o dallarında küçük dallara ayrılması gibi canlılar kök türlerden geliyor ve ayrılıyor. Biz mesela maymundan gelmedik. Alt tür olarak ortak bir atamız var. Onlar ayrı, biz ayrı geliştik. Bu materyalistlerin dediği gibi tesadüfle olmuş bir şey değil. Bu Allah tarafından programlanmış bir yazılım, her aşaması O’nun programı dahilinde gerçekleşmiş bir tekamül bir program!

 

İlahiyatçılar Ademiyet ve Evrim meselesine neden bu kadar kapalı?

 

Ankara İlahiyat Evrimi biliyor, Ademiyeti bilmiyor. İstanbul ise Ortaçağ anlayışını esas alıyor. Batılı ve İslam aleminden bazı yazarlar Evrimi kabul etti. İlahiyatçılar samimi insanlar; ama bu gibi konularda çıkmazdalar. Sebebi, Ehl-i Rey ve Ehl-i Rivayet arasındaki mücadeleyi Ehl-i Rivayet alimlerinin kazanmasıdır. Esas olarak aklı ve Kur’an’ı esas alan Ehl-i Rey anlayışına karşı rivayeti esas alan anlayışın hakim olmasıdır. Bu ekoller hala bir mücadele içinde. Tefsirlere de rivayetler yansıyor bu durumda; akıl ve yeni çıkarımlar bastırılmış oluyor. Halbuki bizde Ehl-i Rey ekolünden olan Hanefilik yaygın olmasına rağmen, Ehl-i Rivayet olan Şafii anlayışı hakim gözüküyor.Tefsirlerde de meallerde de…Onun için Türkiye kültürel gizli bir anarşi yaşıyor.

 

İslam dünyasında Evrimi ileri sürenler din alimleri değil, sadece değişik branşlarda Müslüman alimler?

 

Ama öbürleri de reddetmediler, hep okudular. Sadece tevilini bilemedikleri Kur’an ifadelerini bu şekilde yorumlamaya yanaşmayıp, bu işi zamana bıraktılar.

 

Evrim Teorisi’ni kabul etseniz de etmeseniz de mantıken materyalistlerin kullandıkları gibi bir Allah’ın varlığı ve yaratışı inancına zarar verebilecek bir şey değil. Buna rağmen Müslümanlar bu teoriye neden ısrarla karşı çıkıyorlar? Zaten tesadüf bilimle de açıklanacak bir şey değil. Müslüman alimler buradaki mantık oyununu göremediler mi, dince nasıl bir sakıncası olabilir bunun?

 

Darwin tesadüfçü değildi ama tesadüf fikrine kapı açtı. Darwin aslında tam dinsiz değil, agnostiktir. Ancak dinsizler, materyalistler tarafından suistimal edilmiştir. Darwinle beraber kilise evrim teorisiyle darbe yiyor. Bazı Hıristiyanların yobazlığı sebebiyle materyalist evrimcilerin görüşü güç kazanıyor. Kilise darbe yiyince Kur’an’a da etki eder diye evrime karşı cephe alıyor Müslümanlar. Evrim teorisi Tevrat’ta, Kur’an’dan daha fazla açıktır.

Aslında evrimi reddetmenin İslam’a zararı oldu. Fikir olarak insanlar bölünmüş oldu. Din bir tavır alınca, bunu makul bulmayanlar da dine karşı tavır aldılar. Dindarlar yaratılışın evrimle gerçekleştiğini kabul etselerdi, materyalist evrimcilerin tesadüfe dayanan zırvalarına kulak asılmayacaktı. Bunun faturası da ağır oldu. Yetmiş üniversitemiz var, çoğunun eğitim kadrosu ateist oldu. Bugün Amerikan halkı, Türkiye, Irak, Afganistan diye bir ülke bilmiyor. Daima bu meseleyi tartışıyorlar. Yani Kitab-ı Mukaddes’e mi inanacağız, evrime mi, inanacağız diye tartışıyorlar. Demek küresel en büyük sorun, bu ademiyet ile evrim bilgisini anlatmak, birbirine zıt olmadığını ispatlamak ve insanlığı din yüzünden gerçekleşen bir kaostan kurtarmaktır.

Bence sorunun aslı, evrimin varlığından ziyade tesadüf ile mi bilinç ile mi yaratılmanın anlaşılması savaşıdır. Hemen hatırlatalım ki, bugün artık “parça” kelimesi geçerli bir kelime değil. Çünkü her şey bir yazılımdır, bir dosyadır ve saf bilinçtir. Kainattaki tabiat kanunları ise, düzenin sağlanması ve değerlerin oturması içindir. Yoksa en sabit bir değer olan atomun altı ve hareketi daima bilinç ifade ediyor. Ve bunlar birbirine zıt da değil. Yani evrim yasadır, ademiyet ise bir bilinçtir, bu da kainattaki evrensel diyalektiğin bir gereğidir ki, Kur’an’ın yüzde atmışı bu diyalektiği anlatır.

 

 

O zaman cansız elementlerden cenine oradan da bebek olarak doğumuna kadar insanın geçirdiği gelişim sürecinde aldığı çeşitli haller insanoğlunun hayvanlıktan ayrıldığı biyolojik evriminden çeşitli safhaları mı gösteriyor?

 

Evet. İnsanlık diğer canlılarla olan ortak kökeninden ayrıldıktan sonra insanlaşması başladı. Bu 9 milyon sene kadar sürdü. Eski değişimler her milyon sene de bir olurken, sonra hızlandı. Bilime göre bütün varlık ve insanlığın geçirdiği süreçler beyinde kayıtlıdır. İnsan ve diğer türler; embriyolarının geçirdiği bütün safhalarını, tür olarak kendi evrim süreçlerinde geçirmişler. Embriyonun safhaları, uzun bir dönem içinde yaratılan türün geçmişinin tekrarıdır aslında. Cansız maddeden bitkiye, oradan anne karnındaki 360 değişik forma kadar türlü değişimleri insanlık türü yaşamıştır. Ancak bu gelişme kendi içinde olmuş, yani başka türden yatay gelişerek değil.

 

Yartılıştaki evrimin hedefi, hikmeti ne olabilir?

 

 

Bütün psikolojik ve fizyolojik tatlar, tatminler hayatın biraz daha mükemmele ermesi, mükemmellikten hissesini alması içindir. Canlıların genetik yapılarında ve beyinlerinde mükemmelleşmek üzere programlar yerleştirilmiştir. Bu programların nihai hedefi soyut kemâlat olan Allah’ın isimlerini idrak etmek, O’nun sistemiyle entegre olmak, o sayede ebedileşip gerçek kemâle ermektir.

 

Evrim sorunu anlaşılınca, esas meselenin Adem veya Ademiyet olduğunu söylüyorsunuz. Bunun insanlığı ve yaratılışı anlamak için kilit bir kavram olduğunu söylüyorsunuz. Nedir bu Adem meselesi?

 

Evrimi kabul edince Adem meselesi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bütün insanlığı aydınlatacak bir kelimedir “Ademiyet”. Bu kavram anlaşılamadığı için sorunlar çıkıyor. Ademiyet insanlık demek. Aslı İbranice bir kelime. İbranice’de ‘buğday rengi, toprak renkli yaratık’ demek, açıkçası insan demek. Kutsal kitaplarda geçen Adem kavramı insanların bugün düşündükleri şey değildir aslında. Adem kesinlikle bir ‘arketip’tir. İnsanlığın kollektif kişiliğidir. İlahi ve kültürel yapısıdır ki, Kur’an’da “insan bunu ancak dil ve bilim ile elde etmiştir “ ( Bakara, 30) şeklinde geçiyor.

 

Bu kavramları biraz daha açabilir misiniz?

 

 

Adem meselesi yani kollektif şahsiyet bu asırda anlaşılabildi ancak. Jung’un geliştirdiği ‘arketip’ gibi kavramların da bu idrake katkısı oldu. Adem’le ilgili dini literatür insanlık aleminin manevi, kolektif, ruhi şahsiyetiyle ilgilidir. Ehl-i Keşf ‘misal alemi’ ya da ‘gayb alemi’nde peygamber olan, sakalsız, her tür bilgiye ve dile vakıf, 60 zira boyunda misali bir Adem’den bahseder. İşte bu aslında dini metinlerde bahsedilen Adem’in hakikatidir. Yani insanlığın manevi şahsiyetinin ta kendisidir. Başta Buhari olmak üzere hadislerde anlatılan Adem budur işte. Yani fiziki bilgi ile metafizik bilgi karışmış, ortaya hurafe olarak dayatmalar başlamış, bilim ehli de haklı olarak kiliseden ve diyanetten kaçmıştır.

 

Yani bizim bir kişi olarak bildiğimiz Hz. Adem aslında tek bir insanı ifade etmiyor mu?

 

 

Allah insanı ‘kendi suretinde’ yarattı. Yani soyut ve yüce değerleri anlayacak, akıl ve fikre sahip, geçmiş ve gelecek hissine sahip olacak şekilde insanı geliştirdi. Ancak bu mahluk ilk dönemlerinde bir çeşit hayvan gibiydi. İnsanlık uzun bir dönem böyle gitti. Ekolojik denge içinde yerini bulunca insanlık yavaş yavaş gelişerek yeni bir yapılanmaya girdi. Yani maddi ve yatay gelişmeden, manevi ve dikey gelişmeye doğru yönelmeye başladı.

 

Tevrat birinci babda biyolojik yaratılıştan bahsederken “insan yaratıldı” diyor, ikinci babda insanın yaratılışı anlatılırken ‘Adem’ kelimesini kullanıyor. Kur’an da insanın maddi yaratılışını anlatırken ‘insan ve beşer’ kelimelerini, manevi ve kültürel yönünü anlatırken ‘âdem’ kelimesini kullanır. Yine Adem ismi Tevrat’ta bazen insanlığın tümünü ifade için kullanılıyor. Bazen de insanın biyolojisi için kullanılıyor. Mütercimler bu farkı görünce, birincisinde ‘Adem’i küçük harfle yazmışlar, ikincisinde büyük harfle yazmışlar. Kur’an’da bahsedilen adem ruhani, metafizik ve kollektif bir şahsiyettir ki, hem peygamberdir hem de putperesttir. Çünkü insanlığın kollektif kişiliği hem peygamberliğe sahiptir hem de zaman zaman putperest olmuştur.(Bkz, Kur’an, 7/189-190)

 

Adem’i böyle anlar ve değerlendirirsek mesajların da anlamı ve içeriği değişiyor, hatta zenginleşiyor.

 

Adem peygamberdir denilir ama Kur’an da öyle bir ayet yok. Sadece “Adem kelimeler aldı” deniyor ki, insanlığın medenileşirken öğrendiği ilk prensibler manasındadır. Çünkü Arapça’da “kelime” prensib ve yasa manasına geliyor. Aynı tabir Hz. İbrahim için de kullanılmış. Kur’an vahyi 3-4 yerde Nuh’tan başlatıyor. “Biz Nuh’a ve ondan sonrakilere gönderdiğimiz gibi sana da vahiy gönderdik” diyor. Gönderme dediği gökten zembille inmiyor. Hazır bilgiler ve dosyalar var zaten beyinde, tetikleme yöntemiyle bu dosyalar açılıyor. Evet, evrensel manasıyla vahiy zinciri Nuh’tan başlatılıyor. ( Bkz. Nisa, 163)

Yani ilk peygamber Nuh (as) oluyor ve Adem de aslında insanlığın vahye muhatap olmadan önceki halini ifade ediyor?

 

Adem için peygamber demiyor, şirke girdi diyor Kur’an. Klasik inanca göre peygamber kabul edersek, müşrik olmasını nasıl açıklayacağız.

Adem ‘insanlığın geneli’dir. Aynı zamanda ikinci bir mana ile, “Adem” insanlığın bir dönemki putperest halini ifade eder. İnsan hayvanlardan farklılaşarak Adem olmuş yani soyut kavramları öğrenmiş: eşyayı tanımayı, anlamayı, isimlendirerek tanımlamayı öğrenmiş. Aile ve medeniyet kurmuş. Soyut kavramları anlayarak oradan bugün uzaya tırmandığı evresine kadar gelişmiş.

Halen günümüzde bile o zamanın putperest ve gelişmemiş anlayışında kalan toplulukların izleri vardır, Afrika’da, Avustralya’da, Güney Amerika’da. Buna rağmen insanlığın yüzde doksan dokuzu yüzyirmidört bin peygamber, yüzyirmidört bin evliya ve yüze yakın medeniyet doğurmuştur. İşte “Adem” bu kollektif manada arketip peygamber olarak gözüküyor.

Ademiyet ilk kıvılcımını dille kazanmış. İbn-i Arabi, Bediüzzaman, Mevlana, Ali Şeriati değinirler; Aliya İzettbegoviç de bu meseleyi anlamış. İnsanlar hayvan sürüsü gibi yaşıyordu, vahşet hakimdi. Dil Ademiyetin benzinidir. Teknoloji, din, kültür, sanat, medeniyet dille olur.

Bugün Müslüman alimlerin biyologlarla işbirliği yapıp meseleyi çözmeleri lazım. Kendilerinin de Ademiyet kavramına katkıları gerek. Yoksa anarşizm ve vahşet ve sokakta keyif için öldüren katiller çoğalacak, insanlık kaosa girecektir.Maalesef bugün sokakta ikiyüzbin kelimeye sahip Türkçe, beşyüz kelimeye indi. Bu önemli bir S.O.S sesidir.

 

Demek putperestlik dediğimiz şey aslında vahşilikten kurtulmaya başlayan insanlar için manevi ve metafizik bir gelişmeyi ifade ediyor.

 

Mesela ilk insanlar putperestti, dinsizdi gibi kötü nitelemeler yapılır. İbn-i Arabi bu yanlış anlamayı düzeltmiş. Zaten insanlık sürekli evrim ve gelişme geçiriyor. O ilk insanlar insanlığın ulaştığı seviyeyle karşılaştırılınca çocukluk devresi gibidirler, idrakleri çocuk idraki gibidir. Dolayısıyla putperestlik onların ulaştıkları soyut algılama derecesidir. Onlar bundan dolayı cezalandırılmayacaklardır. Ama sen ve ben yani bugünün insanı artık soyut değerleri, sonsuzluğu anlamış, belli bir bilinç seviyesine ulaşmış, teknik ve fende bir noktaya gelmişiz. O zamanın insanları gibi düşünür davranırsak bu kainattaki bilince karşı bir darbedir. Ve Kur’an’ın tabiriyle şirktir, bölücülüktür, sonsuz bilince vurulmuş bir darbedir.

 

Özetlersek, dinimiz bilimi ve aklı esas alır. Bizim bugün artık Ebu Hanife ekolünü diriltmemiz lazım. Din adamlarından ricamız, metafizik bilgileri fizik bilgilerle karıştırmasınlar, dilin bütün fonksiyonlarını ve yedi bin yıllık tarihini öğrensinler ki, fen ve bilim adamlarına dini hurafe olarak sunmasınlar.

 

Bilim adamlarından da ricamız; şunun farkına varmalarıdır: Kainat sonsuz bir bilinç ve yazılımdır. Sıfır-bir diyalektiği üzere kuruludur. Kuru bir madde yığını ve tesadüfler yumağı değildir. Din hocaları ve ilahiyatçılar, dinin bilimselliğini bilmeseler de, insan olarak kendileri işe sahip çıksınlar, insanlığı mutlak bir vahşetten kurtarsınlar. Yoksa sosyolojik kurallara göre, hepimizin sonu derin bir kaos olacak. Bir manada sosyolojik bir kıyamet kopacak. Zaten ekolojik kıyametin sinyallerini alıyoruz. Ve son olarak, bilim adamlarından, Ontoloji ilminde şu kelimeleri silmelerini istiyoruz: “Parça”, “Tıkanma” ve “Belki”.Çünkü bunlar artık bilim adamlarına yakışmayacak kelimelerdir. Kainatın doğasında bu kelimelerin yeri yoktur. İlahiyatçılar Ortaçağ kültüründe takıldıkları için bu kelimeleri kullansa da bilim ve fen ehli kullanmamalıdır. 18, 19 ve 20. asrın yarısına kadar bunları kullanma hakları vardı. Bilgi çağından ve sibernetik sistemin anlaşılmasından sonra bu kelimelere yer kalmadı.

 

Mutlu ve evrensel bir medeniyetin kurulması dileğiyle…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 yıl sonra...
  • Cevaplar 56
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

BAHAEDDİN SAĞLAM İLE EVRİM TEORİSİ VE ÂDEM MESELESİ ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ

 

Kitaplarınızda okuduğum kadarıyla siz evrime inanıyor ve dinle bağdaştırıyorsunuz?

 

Evet. Tekamül (Evrim) görüşü, türlerin yaratılması inancına aykırı değildir. Bugün evrim artık nazariye olmaktan çıkmıştır. Dini kitaplara aykırı da değildir, bilimsel bir meseledir.Ben 200’e yakın fennî ve dinî delil gösterebilirim. Bilakis böylece Allah sisteminin ekonomik işleyişini, sanatını ve gücünü gösterir. Kainat mana üretmek için yaratılmış; bu da ancak evrim fiiliyle mümkündür. Evrim hiçbir şeyin birden bire olmaması demektir. Hayatın en büyük karakteri yavaş yavaş olmasıdır. Yaratılıştaki evrime dikkat edersek, bunun bir plan ve program olduğunu anlarız. Mesela, benim avucumda bir yumurta, kırk sene kalsa civciv olamaz. Fakat Allah’ın bir avucu olan ekolojik ortamda saniyede kırk milyon civciv çıkıyor. Hocalar ikisini birbirine karıştırmamalı.

 

 

Yoksa tüy dökücü krem mi vardı?

 

maymun tüylerini nasıl döktü cahil olduğuna göre tüy dökmeyi de bilemez değil mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

maymun tüylerini nasıl döktü cahil olduğuna göre tüy dökmeyide bilemez değilmi?

 

Ee sen şimdi akıllı ve okur-yazarsın;

Sen tüylerini nasıl döküyorsun?

Ya da döküyor musun?

 

Mesela saçların dökülürken, akıllı olman dökülmesine engel olabiliyor mu?

Ya da bak mesela akıllısın, avuçlarının içinde ya da ayağının ayasında kıl çıkarır mısın lütfen iki güne kadar?

Mümkünse tırnaklarının üzerinde de kıl çıkar;

Ne de olsa okur-yazar ve akıllısın...

Biraz uğraşsan en fazla üç günün alır sanırım...

 

Evrim "şuramda şu çıkıversin de evrileyim" diye olmuyor ne yazık ki...

Milyonlarca yıl içerisinde değişimler gerçekleşiyor...

İnsanın gözlemlemesi mümkün olmayan değişimler bunlar!

 

Acı olan şudur ki;

En gereksiz, en ciddiye alınmayacak bir söylemle çürütmeye çalışmışsınız evrimi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence artık Evrim Teorisi yerine Evrim Yasası denmeye başlanmasının zamanı geldi. Çünkü evrimin gerçekleştiği konusunda hiç bir şüphe kalmamıştır.

 

Tüm bilimsel bulgular, hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde canlıların birbirlerinden dallanarak evrimleştiklerini kesin biçimde kanıtladı. O halde bu bir yasadır, teori olmaktan çıkmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence artık Evrim Teorisi yerine Evrim Yasası denmeye başlanmasının zamanı geldi. Çünkü evrimin gerçekleştiği konusunda hiç bir şüphe kalmamıştır.

 

Tüm bilimsel bulgular, hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde canlıların birbirlerinden dallanarak evrimleştiklerini kesin biçimde kanıtladı. O halde bu bir yasadır, teori olmaktan çıkmıştır.

 

Bu HY ve müridlerinin empoze etmeye çalıştığı bir yanlış bilgi temelli yaklaşımdır. HY ile alakası buradadır. Zira, bilimsel yasa yapılabilecek bir konuda teori hazırlanmaz. Teori hazırlanan bir konuda ise yasa olamaz.

 

Mesela basitçe açıklarsak, suyun yüz derecede kaynayıp gaz haline geçeceğine ilişkin bir teori hazırlamazsınız. Zira, bir tas su alıp, ısıtıp, yüz dereceye geldiğinde ne olduğunu gözlemlersiniz. Dediğiniz gibi gaz haline geçiyorsa, deney makul ölçüde, makul şartlarda tekrarlanır ve aynı sonuç gözlemleniyorsa yasa haline gelir. Ya da hareket etmeyen bir cisme kuvvet uygulanmadıkça hareket etmeyeceğini öne sürüyorsanız, teori hazırlamazsınız deney yapar ve sonucu gözlemlersiniz.

 

Teori hazırlamak, yasa hazırlamanın bir alt basamağı değildir. Teoriler de yasaların bir alt versiyonu değildir.

 

Yani bir konuda önce teori hazırlanır. Sonra bu teori ispat edilir ve yasa haline gelir gibi bir şey söz konusu değildir.

 

Teori geniş kapsamlı, baştan sona gözlemlenemeyen, deney ortamında tekrarı mümkün olmayan konularda hazırlanır. Evrim yasası diye bir yasa yapabilmeniz için, canlıların evrimine etki eden tüm faktörleri bir araya getirip, deney ortamında bu faktörleri uygulayıp canlının evrim geçirip sizin iddia ettiğiniz bir forma dönüşmesi gerekir. O zaman "canlılar şu şartlar altında, şu formdan, şu forma evrilirler" diye bir yasa hazırlayabilirsiniz.

 

Oysa evrim, gerçekleşip bitmiş bir süreç değildir. Devam etmektedir. Artı, canlıların nasıl evrimleşeceği öngörülebilir bir şey değildir ki bir model oluşturabilsin.

 

Yasalar bir şeyin gerçekleşmiş olduğunu ispat etmekle sınırlı değildir. Nasıl, niçin ve ne şekilde gerçekleştiğini açıklamak zorundadır. Bu açıklama, her zaman, her yerde geçerli olmalıdır. Oysa biz önümüzdeki sene ne kadar yağış olacağınız, ne kadar kuraklık yaşanacağını, ne kadar rüzgar eseceğini bile bilemezken, canlıların evrimine ilişkin bir yol haritası çıkarıp yasa yapabilelim.

 

Bu bilimsel teori hazırlanan tüm konular için geçerlidir. Hiçbir teori yasaya dönüşmez.

 

HY ve müridleri bunu böyle sunup, evrim teorisini "ispatlanmamış" "ispatlansaydı yasa olurdu" diyerek karalamaya çalışmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi evrim yani herşeyin yavaş yavaş oluştuğu fikri mantıklıdır aniden bir şeyin oluşması mantıken mümkün görülmemektedir ama evrimin tamamen bir gerçek olduğunu ortaya koyabilmek için elle tutulur bir bulgu olması gerekir ve herkesin bu sürecin böyle işlediğini şüphe götürmez bir şekilde kabuletmesi lazımdır yani bütün bilim adamları bunun doğru olduğu hakkında hiç bir şüphe duymamalıdır insanların içinde bu kesin doğrudur demeleri gerekmektedir ama günümüzde evrim hala bu hale gelmemiştir çünkü kesinliği hakkında hala kafalarda soru işaretleri ve şüpheler vardır ama bilim insanlarının kafasındaki sorular ve şüpheleri giderecek şekilde delillere ve bilgilere sahip olunursa ozaman evrim teori olmaktan çıkar ve bir gerçek olur.

ama bana soracak olursanız evrim insanın biyolojik değişimi şeklinde olarak algılanmamalıdır yani ilk insandada günümüzdeki gibi zeka vardı ve vucut yapısı yine aynıydı ama insanın beynini ve vucudu kullanarak birşeyler yapması ve günümüz teknolojisini yakalması zaman almıştır ve ilk yapısı vahşi idi yani öldürmek üzerine kuruluydu daha sonra gelişmiş ve ahlaki değer yargıları edinmiş ve kendini geliştirmiş ve günümüz demokratik ve insan haklarına saygılı bir toplum yapısına doğru evrim geçirmiştir ama günümüzde yapılan insan hakkı ihlalleri ve savaşlardanda anlaşıldığı gibi bu içsel gelişim hala devametmektedir.

 

yazıdaki bilim adamının sünni inanışını ve dini ayklandırmak gerektiği lafı yanlıştır çünkü günümüz dini inanışları insan haklarına aykırıdır ve insanları bir birine yabancı yapmaktadır. insanlara benimsetilmesi gereken şey insan hakkının ne olduğunun anlatılması, önemimin anlatılması ve herkesin insan hakkına riayet etmesinin sağlanması insanların hoşgörü ve barışın öneminin anlatılıp barış ve hoşgörü kültürüne insanlığın kavuşturulmasıdır bu sayede insanlık mutlu ve huzur içerisinde olacak ve kimsenin hakkı çiğnenmeyecektir ve dünya cennetten bir bahçe olacaktır.yapılması gereken budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi evrim yani herşeyin yavaş yavaş oluştuğu fikri mantıklıdır aniden bir şeyin oluşması mantıken mümkün görülmemektedir ama evrimin tamamen bir gerçek olduğunu ortaya koyabilmek için elle tutulur bir bulgu olması gerekir ve herkesin bu sürecin böyle işlediğini şüphe götürmez bir şekilde kabuletmesi lazımdır

 

Sanırım Cyrano'nun bir önceki iletide yazdıklarını bir on kere daha okuyup, her kelimesini sorgulamalısın.

Evrim dediğin süreç hakkında elle tutulur bir bilgi edinmen için, şöyle rahat bir 14.000 yıl kadar yaşaman gerekiyor.

Neden 14.000 yıl peki?

Çünkü geçen gün "Dünyalı/A Man From Erath" diye bir film izledim ve çok güzel bir filmdi.

Adam 14.000 yıldır yaşıyor ve evrimin 14.000 yıllık sürecini gözlemliyor.

Dolayısı ile elle tutulu bir bilgiye sahip oluyor

Ama kendi çerçevesinde...

 

Bizim için ise en elle tutulu bilgi,

Senin, benim ya da diğer tüm canlıların var olmasıdır zaten...

 

yani bütün bilim adamları bunun doğru olduğu hakkında hiç bir şüphe duymamalıdır insanların içinde bu kesin doğrudur demeleri gerekmektedir ama günümüzde evrim hala bu hale gelmemiştir çünkü kesinliği hakkında hala kafalarda soru işaretleri ve şüpheler vardır

Hiç de alakası yok!

İki bilim insanı çıkıp, dini saplantılarından dolayı Evrim'i benimsemiyor diye, Evrim geçersiz sayılacak değildir...

 

Ya da şöyle düşün:

Sen bir inançlısın

Ve inancın çerçevesinde düşün,

Ki ben şöyle bir mantık yürütsem, senin için geçerli olur muydu:

"Allah diye birşey yoktur, çünkü Allah diye birşeyin olabilmesi için, yeryüzündeki tüm inanç uzmanlarının, din tarihçilerinin 'Allah var' demeleri lazım!"

Bak gördün mü?

Çok saçma bir önerme oldu bu değil mi?

 

Şimdi de bunu kendi önermen için düşün bakalım!

 

ama bilim insanlarının kafasındaki sorular ve şüpheleri giderecek şekilde delillere ve bilgilere sahip olunursa ozaman evrim teori olmaktan çıkar ve bir gerçek olur.

 

Sen merak etme, zaten biliminsanların Evrimi bir gerçeklik olarak kabul ediyorlar.

Evrim, insanların kabullerinden bağımsız olarak zaten var.

İnsanlar algılayamıyorlar diye yok olacak değil ya!

Biliminsanlarının kafalarındaki sorular artık "Evrim var mı? yok mu?" soruları değil.

Onlar "Evrim var ama nasıl gerçekleşti?" sorusunu yanıtlamaya çalışıyorlar.

Bu soruyu yanıtlamak için, zaten ön koşul olarak evrimi bir gerçeklik olarak tanımlamak gerekiyor

Ve tanımlanmış durumda...

 

Sanıyorum Evrim konusunda kafasında soru işareti olan Bilim! insanları sadece Türkiye'de ve Amerika'da var...

Geçende konuşuyorum CBÜ'de okuyan bir Biyolog ile;

Hocası profesör ünvanında birisi...

Ama Koskoca! Biyolog! olan bu Profesör! çıkıp:

"Ne yani ben süngerden mi geldim!" diye sorabiliyor!

Bu da kafa yapısını ve evrimi nasıl algılayamadığını,

Türkiye'deki bilimsellik anlayışını ortaya koyuyor...

 

Bilimsel düşünmekten uzak olan İlahiyatçılara bile "Profesör" ünvanı veriyoruz yani daha ne olsun...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bilim adamları bunun doğru olduğu hakkında hiç bir şüphe duymamalıdır insanların içinde bu kesin doğrudur demeleri gerekmektedir ama günümüzde evrim hala bu hale gelmemiştir çünkü kesinliği hakkında hala kafalarda soru işaretleri ve şüpheler vardır ama bilim insanlarının kafasındaki sorular ve şüpheleri giderecek şekilde

 

Bilim insanlarının evrim teorisinin doğruluğu hakkında pek bir şüphesi falan yoktur. Bilim insanları arasında, kuantum teorisinin doğru olduğunu düşünenlerin sayısı bile evrim teorisinin doğru olduğunu düşünenler kadar değildir.

 

Dünyadaki tüm üniversiteler ve bilim kuruluşları tarafından alanında kabul edilen tek teori evrim teorisidir. Evrim teorisine karşı "propaganda" yürütenlerin ise herhangi bir bilimsel yetkinlikleri ve kimlikleri yoktur. Çeşitli dini tarikatlara mensup yayın kuruluşlarıdır. Dini tarikatlar birer bilim kurumu değildir.

 

Onların tek yapmaya çalıştıkları safsatalarla insanlara evrim dolayısıyla bilim hakkında yanlış şeyleri doğruymuş gibi sunmaktır.

 

Yukarıda bir örneğini gördüğümüz gibi. "Evrim gerçek olsaydı teori değil yasa olurdu" safsatasını yayarak sadece evrime karşı değil, bilimin kendisine karşı da dezenformasyon faaliyeti yürütmektediler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi biz maymunlarla aynı tadan geldiğimizi düşünecek olursak bizim ilk atamız maymunların ve insanların atasıdır ama bu atalar insan olarakmı değerlendirmemiz gerekecek yoksa bir hayvan olarakmı yani evrim aşamasında allh kendine muhatap olacak canlıyı bir zamanlqar hayvan olarak yaratması bana mantıksız geliyor yani evrim aşamasında daha insan olamamış yarı hayvan yarı insan formatındaki bir canlıyı allah hangi noktaya koyacak muhatp olarkmı görecek yoksa bir hayvan olarakmı hem bu kendi soyunun allahın muhatbı insan olarak görülmesi ve kendinin ise yarı hayvan yarı insan olarak görülmesi o canlıya bir haksızlık olmayacakmı allah onu o şekilde yarattığı için haksızlık yapmış olmayacakmı.

 

bence insan günümüzdeki gibi yaratılmıştır çünkü kendine muhtab olan insana haksızlık yapmamak için yarı hayvan yarı insan formatında değilde günümüzdeki şekliyle yaratmıştır ve insan yavaş yavaş kendini içsel ve teknolojik anlamda geliştirmiştir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben şöyle bir yanıt geliştirmek isterim: (Bunun kesin bir yanıt olduğunu iddia etmiyor, geliştirmeye çalışıyorum yani.)

 

Yerçekimi yasası var. Bu bir fizik yasasıdır. Tüm kütleler birbirini çeker. Bu çekme olayı bir yasadır.

 

Halbuki kütlelerin birbirini "neden" çektiklerini tam olarak bilmiyoruz. Sadece çektiklerini biliyoruz. Neden çektikleri hakkında son en güzel teori Einstein'den geldi: Uzay bir boşluk değil, bir ortamdır. Bir yatağın üzerine konan iki ağır top yatağı çukurlaştıracakları için birbirlerine doğru itilirler. Kütleler de uzay-zamanı bükerler. Bu bükülme kütleleri birbirlerine doğru iter. Ancak bu da bir teori, çünkü alan kuramlarının daha gelişmesini gerektiriyor.

 

Fakat bu yüzden yerçekimi yasası teori olmuyor. Aslında suyun kaynamasında da kuantum düzeyde olanları bilmiyoruz. Yani ısı aslında nedir, foton yayılımı nasıl olur, foton yutan elektron düzeyi neden artar, enerji nedir, enerji nasıl fotonlara paketlenir? Bunları tam olarak bilmiyoruz.

 

O yüzden ben derim ki, evrimin tüm aşamalarını görmesek ve gösteremesek de, evrimin gerçekleştiği kesinleştiği için buna yasa diyebiliriz.

 

Ohm ve Kirchoff yasaları da yüzeysel belirlemeler yapıyor, elektronların akış gücünün gerçekte ne olduğunu açıklamıyor, ama yine de fizik yasalarıdırlar.

 

Manyetizma yasaları vardır, ama manyetik alanın "ne" olduğunu aslında açıklamıyorlar.

 

Ben "evrim gerçek olsa teori değil yasa olurdu" denmesi ile benim savunum arasında yine bir bağlantı göremiyorum. Farklı şeylerden bahsediyoruz gibi geldi. Bu söz zaten kökten yanlış.

 

Yani ben teori adını verdiğimiz için kanıtlanmamış bir şey sanılıyor, o yüzden artık teori demeyelim de "ha, demek ki gerçekmiş" desinler diye bir şey söylemiyorum.

 

Ya da "teoriler gerçek değildir, yasalar gerçektir, o halde evrime gerçek demek için yasadır demek zorundayız, aksi halde gerçek olmadığını itiraf etmiş sayılırız" filan demiyorum.

 

Aklıma şöyle bir şey geliyor: Olgunun kesin belirlenmesi yasa, ama neden öyle olduğunun açıklanmaya çalışılması teoridir denilebilir. Yani saf suyun yüz derecede ve bir atm basınçta kaynaması bir yasadır, ama detayları teoriler açıklar denilebilir.

 

Aynı şekilde, evrim bir yasadır, kütlelerin çekmesi gibi kesindir, ama mekanizmasının açıklanması teoridir.

 

Yani, söylemek istediğim yaklaşık olarak bu, umarım anlatabildim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi allah evrim aşamasında yarı hayvan yarı insan olan bu canlıları nereye koyacak sizce.bu canlıları yarı insan yarı hayvan olarak yarattığı için onlara haksızlık yapmış olmazmı sizce zira bizler insanlarız ama bu atalar evrim süreceinde yarı hayvan yarı insan olarak evrime uğramışlar bizlerse tam insan olmuşuz sizce bu o atalara allahın yaptığı bir haksızlık olmazmı.onları biz hangi kefeye koyacağız yada insanı kendine muhatap kılan allah bunları hangi kefeye koyacak hayvan olarakmı değerlendirecek yoksa insan olarakmı ve bizleri insan olarak aklı başında birisi olarak yarattığı halde bunları yarım yaratması onalara bir haksızlık değilmi yada biz öldükten sonra onların ruhlarıyla karşılaşsak bunları insan olarakmı değerlendireceğiz yoksa hayvanmı.bence allah kendisine muhatap olacak canlıya bu şekilde bir haksızlık yapmaz bence allah insanı varolduğu şekilde yarattı ve bizler yavaş yavaş geliştik yani hem teknolojik olarak geliştik hemde kültürel ve piskolojik olarak yoksa bence hayvandan insan dönüş yoktur evrimi bence bu şeklde anlamak gerek diye düşünüyorum.

hem bu yazıda herkesin kendi türüyle evrimleştiği hakkında pek bilgi vermiyor neden öyle olmadığı hakkında mutmain edici bir açıklama yok.neden insanlar günümüz insanı gibi zekaya ve fiziksel özellikleri sahipken yavaş yavaş gelişmesinde hayvandan insan doğru gelişsin.bunu bir cavaplayın bakalım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Aklıma şöyle bir şey geliyor: Olgunun kesin belirlenmesi yasa, ama neden öyle olduğunun açıklanmaya çalışılması teoridir denilebilir. Yani saf suyun yüz derecede ve bir atm basınçta kaynaması bir yasadır, ama detayları teoriler açıklar denilebilir.

 

Aynı şekilde, evrim bir yasadır, kütlelerin çekmesi gibi kesindir, ama mekanizmasının açıklanması teoridir.

 

Dostum bilime yeni kavramlar kazandırmaya gerek yok. Mevcut kavramlar anlaşılsa sorun kalmayacak. Ki önerdiğin kavramlar kategorik olarak yanlış.

 

Olgu olgudur. Yasa yasadır. Olgunun kesinleşmesi yasa olmaz. Olgu zaten gerçekliği ifade eder.Ama olguya yasa denemez. Olgunun açıklanmasına zaten teori deniyor. Teori, olguları açıklarken yasaları kullanır. Ama kategorik olarak yasanın yeri farklıdır. Bir oluşa yasa diyebilmemiz için neden-sonuç ilişkisini kesin olarak belirlememiz gerekir.

 

Evrim bir olgudur. Bu olgunun-gerçekliğin açıklanması da teori olur. Teoriler ise geçerli veya geçerli olmayan teoriler olarak ikiye ayrılır. Elimizdeki teori ise Cryano nickli arkadaşın dediği gibi alanında geçerli tek teoridir. Bu teori de modelini oluştururken '' Doğal Seçilim '' ve '' Gen Aktarımı '' yasalarını kullanır. Olguları açıklayabildiği oranda da geçerli olur. Evrim teorisinin şimdiye kadar açıklayamadığı bir olgu da çıkmadı henüz.

 

Verdiğin örnekteki elektromagnetik olguları da elektromagnetik teori açıklar. Elektromagnetik teori de Biort-Savart, Kirchoff, Ampere vs. yasaları kullanır. Elektromagnetik teorinin açıklayamadığı bir olgu da günümüzde kalmamıştır. Ama hala bir yasa değildir çünkü kavramsal olarak olması mümkün değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi biz maymunlarla aynı tadan geldiğimizi düşünecek olursak bizim ilk atamız maymunların ve insanların atasıdır ama bu atalar insan olarakmı değerlendirmemiz gerekecek yoksa bir hayvan olarakmı yani evrim aşamasında allh kendine muhatap olacak canlıyı bir zamanlqar hayvan olarak yaratması bana mantıksız geliyor yani evrim aşamasında daha insan olamamış yarı hayvan yarı insan formatındaki bir canlıyı allah hangi noktaya koyacak muhatp olarkmı görecek yoksa bir hayvan olarakmı hem bu kendi soyunun allahın muhatbı insan olarak görülmesi ve kendinin ise yarı hayvan yarı insan olarak görülmesi o canlıya bir haksızlık olmayacakmı allah onu o şekilde yarattığı için haksızlık yapmış olmayacakmı.

 

bence insan günümüzdeki gibi yaratılmıştır çünkü kendine muhtab olan insana haksızlık yapmamak için yarı hayvan yarı insan formatında değilde günümüzdeki şekliyle yaratmıştır ve insan yavaş yavaş kendini içsel ve teknolojik anlamda geliştirmiştir.

 

Evet şimdi bilime göre konuşacak olursak, insanın atasının doğaya bağımlı, doğayla bütünleşik ve uyumlu adeta bir hayvan gibi yaşadığı, paylaştığı devirden, kendi kendinin farkına varıp, ben kimim nereden geldim gibi soruları sorması ile kendini gösteren ve bir düşünüre göre insanı diğer hayvanlardan farklı hale getiren bilinçlilik durumunun, aynı zamanda insanın doğadan kopmasının, doğaya yabancılaşmasının yolunu açtığı için, yavaş yavaş başladığı devire spritüel anlamda İnsanın ortaya çıktığı devir denilebilir.

 

Bu gelişme aynı zamanda, sembolik olarak değerlendirildiğinde kutsal kitaplarda söz edilen Adem'in cennetten kovulup yeryüzüne indirilmesine de benzetilebilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence de yeni bilimsel terimler veya bilimsel terimlere yeni anlamlar yaratmaya gerek yok. Varolan terimlerin anlamını okumak daha yararlı olacaktır.

 

 

O yüzden ben derim ki, evrimin tüm aşamalarını görmesek ve gösteremesek de, evrimin gerçekleştiği kesinleştiği için buna yasa diyebiliriz.

 

Evrim bu aşamadan sonra bizim yaptığımız yasaya göre mi yoluna devam edecektir ? Biz evrimin nasıl işleyeceği ve nasıl sona ereceğini belirten bir yasa yapacağız ve doğa bizim yaptığımız bu yasaya mı uyacak ? Bizim yaptığımız yasada yazdığı şekilde türler yok olacak ve yeni türler mi ortaya çıkacak ? Canlılar bizim yasada yazdığımız şekilde mi evrim geçirecek bundan sonra ?

 

Bu yüzden bilimsel kavramların anlamının altını çiziyoruz.

 

Şöyle açıklayayım; devlet düzenleyici yasalar yapar. Düzenleyici yasaların amacı, toplumun genel çıkarları, huzuru ve güvenliğidir. Bir düzenleyici yasa, konusunu oluşturan faaliyetlerin teknik olarak nasıl, ne şekilde yürütüleceğini açıklar. O devletin sınırları içerisinde faaliyette bulunan herkes düzenleyici yasaların düzenleme getirdiği konularda faaliyetlerini yasanın belirlediği gibi yürütür. Yasa yürütülecek faaliyetlerin tüm prensiplerini belirlemiştir. Yasa nasıl yapılacağını söylediyse, öyle şirket kurar, öyle faaliyet gösterir ve öyle faaliyete son verirsiniz. Yasa nasıl yapılacağını söylediyse öyle bir işyerinde çalışmaya başlar, öyle çalışır, öyle işten ayrılırsınız. Yasa nasıl yapılacağını söylediyse öyle evlenir, öyle evlilik hayatı yaşar ve öyle evliliği sonlandırırsınız.

 

Düzenleyici yasalar olmasaydı, devlet, toplum da olmazdı. Fizik yasaları olmasaydı, evrende olmazdı. Doğa yasaları olmasaydı milyonlarca canlı türü de olmazdı. Bilimsel yasaları biz yapmayız. Sadece keşfedebiliriz.

 

"Evrim yasası" diye bir yasayı keşfedebilmemiz için. Başını ve sonunu görebilmeliyiz herşeyden önce. Yani evrim süreci tamamlanmış tüm canlıların son formlarına ulaşmış olması gerekir. Ondan sonra son formlarına ulaşmış canlıların ilk formlarını alır ve genel prensiplerini ortaya koyduğumuz süreci deney ortamında tekrarlarız. Atıyorum su polimlerinin tüm evrim sürecini gözler ve bugün ki canlı çeşitliliğinin aynı şekilde ortaya çıkıp çıkmadığına bakarız. Artık kaç milyon yıl sürerse gözlemler sonuca bakarız. Su polimleri aynı evrimsel basamaklarını izler ve bugün ki canlı çeşitliliği ortaya çıkarsa elimizde bir yasa, bir model var demektir. Zira bilimsel yasalar böyledir. Ortaya koyduğunuz model her seferinde aynı prensiblerle aynı sonucu vermelidir. Bin kere deney ya da gözlem yapar ve birinde farklı sonuç çıkarsa yasa olamaz. Yani, su polimlerinin milyonlarca yıllık evrimini defalarca gözlemleyip, bugün ki canlı çeşitliliğinin birebir ortaya çıktığını görürseniz elinizde "evrim yasası" diye bir yasa olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

önerdiğin kavramlar kategorik olarak yanlış.

Kusura bakma ama aynı sözü ben çevirip sana söyleyeceğim. Benim söylediklerimde değil, senin söylediklerinde yanlışlık var. Benim söylediklerim tamamen açık. Anlaşılmayacak bir yanı yok, o yüzden tekrar etmeyeceğim. Senin söylediklerin ise tümüyle yanlış. Hiç bir teori her şeyi açıklayabilmiş değildir. Daha açıklanmaya muhtaç çok şey var. Bu evrim için de böyle, elektromanyetizma için de böyle. Aksi halde fizikçilerin devasa hızlandırıcılarda harıl harıl aradıkları "herşeyin kuramı" şu an elimizde olurdu. Buna doğru adım adım ilerleniyor, ama henüz bu kuram elimizde değil.

 

"Geçerli olmayan teori" ifadesi de ayrı bir yanlış. Geçerli olmadığı anlaşıldığı anda "teori" olma sıfatını yitirir zaten. Geçerli olmadığı da, ya başka bir mekanizmayla açıklanması ile, ya da önerdiği mekanizmanın çalışmasının olanaksız olduğu kanıtlanarak anlaşılır. Teori adı verilebilmesi için çürütülememiş dayanakları olması gerekir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrim bu aşamadan sonra bizim yaptığımız yasaya göre mi yoluna devam edecektir ?

E, elbette etmeyecek, yani... Zaten kütleler de Newton birbirlerini çekerler deyip evrensel kütleçekim yasasını bulduktan sonra "arkadaşlar bizler birbirimizi çekecekmişiz, bundan sonra herkes birbirini çeksin, duyduk duymadık demeyen kalmasın, Newton efendimizin buyruğudur" dememişlerdi.

 

Nitekim elektronlar da yol ayrımına geldiklerinde "Bundan böyle Kirchoff efendimizin yasası uyarınca bir düğüm noktasına gelen akımlarla giden akımların toplamlarının eşitliğini sakın kimse bozmaya kalkmasın" demediler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

E, elbette etmeyecek, yani...

 

Peki devam eden bir süreçle ilgili nasıl bir model çıkaracağız ortaya ? Nasıl prensiplerini belirleyeceğiz? Evrim şöyle başlar, şöyle sonuçlanır, sonucunda şu olur, ortaya şu çıkar diyeceğiz ?

 

Ortada sonuç olmadan nasıl neden sonuç ilişkisini kuracağız ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet, onmilyonlarca yıl içerisinde gerçekleşen, su kimyasındaki değişimleri, volkanik hareketleri, depremleri, göçleri, bitki habitatındaki değişimleri, ısı seviyesindeki değişimleri, coğrafi hareketleri, melezlemeleri, av-avcı popülasyonundaki değşimleri vs.. yani canlıların evrimine etki eden tüm faktörleri, gerçekleştikleri tarihlerle beraber listeleyeceğiz. Aynı tarihlerde evrimleşen türlerin, evrimine ne derece etki ettiklerini belirleyeceğiz.

 

İşimiz bitmedi daha. Ondan sonra önümüzdeki milyonlarca yıl içerisinde, bu faktörlerin ne şekilde ortaya çıkacağağını hesaplayacağız ve canlıların nasıl evrim geçireceğinin modelini ortaya çıkaracağız.

 

Bu bilimin değil, medyumların ve falcıların alanına girer.

 

O kadar da değil, sonra dediğim gibi, milyonlarca yıllık bu evrim sürecini sıfırdan bir gözlem ortamında bu yüzmilyonlarca faktörü, geçmişte ortaya çıktıkları sıra ve tarihle uygulayacağız ve canlıların milyonlarca yıl içerisinde bizim modelimizde belirttiği gibi evrim geçirip geçirmediğini gözlemleyeceğiz. Yani atıyorum onmilyon yıl içerisinde, geyik, timsah, tavşan, at gibi canlılar ortaya çıktığını tespit etmişsek. Su polimlerinin onmilyon yıl içerisinde evrimlerine etki eden yüzmilyonlarca faktörün bulunduğu bir gözlem ortamında, aynı süre içerisinde tekrar at, timsah, geyik, tavşan gibi canlıların ortaya çıkacağı bir evrim süreci yaşayıp yaşamadıklarına bakacağız.

 

Makul sayıda gözlemi tekrarladıktan sonra aynı sonuca ulaşırsak o zaman bir evrim yasamız olacak.

 

Bırakalım, canlıların nasıl evrim geçireceğini öngörmeyi, tek bir virüsün nasıl mutasyon geçireceğini bile öngöremiyoruz. Öngöremeyiz. Öngörebilseydik bu virüsler her mutasyon geçirdiğinde, onları yok etmek için yeni araçlar aramazdık.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yasa : Bilimde çok sayıda deney ve gözlemlerden sonra, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği kesin olarak belirlenen durum

 

Tübitak

 

Kısaca, dediğim gibi; dünyada evrim süreci tamamlandıktan sonra, milyonlarca yıllık evrim süreci, milyonlarca yıl içerisinde evrime etki eden tüm faktörlerin aynı sıralamayla yer aldığı bir gözlem ortamında defalarca gözlemlenir ve her seferinde su polimleri tekrar tekrar bugünki canlıların ortaya çıktığı bir evrim süreci geçirirse "evrim yasası" diye bir yasamız olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusura bakma ama aynı sözü ben çevirip sana söyleyeceğim. Benim söylediklerimde değil, senin söylediklerinde yanlışlık var. Benim söylediklerim tamamen açık. Anlaşılmayacak bir yanı yok, o yüzden tekrar etmeyeceğim. Senin söylediklerin ise tümüyle yanlış. Hiç bir teori her şeyi açıklayabilmiş değildir. Daha açıklanmaya muhtaç çok şey var. Bu evrim için de böyle, elektromanyetizma için de böyle. Aksi halde fizikçilerin devasa hızlandırıcılarda harıl harıl aradıkları "herşeyin kuramı" şu an elimizde olurdu. Buna doğru adım adım ilerleniyor, ama henüz bu kuram elimizde değil.

 

"Geçerli olmayan teori" ifadesi de ayrı bir yanlış. Geçerli olmadığı anlaşıldığı anda "teori" olma sıfatını yitirir zaten. Geçerli olmadığı da, ya başka bir mekanizmayla açıklanması ile, ya da önerdiği mekanizmanın çalışmasının olanaksız olduğu kanıtlanarak anlaşılır. Teori adı verilebilmesi için çürütülememiş dayanakları olması gerekir.

 

İstediğin kadar evirip çevirip bir şeyler söyleyebilirsin tabi dostum. Ama dediklerinde tutar bir yan yok.

 

Bilimsel teoriler kendi alanlarında geçerlidir. Bilimde her teori kendi ilgi alanına giren olayları, olguları açıklamak için oluşturulur. Elektromagnetik alanındaki gözlemler, saptanan olgular, bulunan yasalar birbirleri ile uyumlu hale getirilip ve yeni gözlem ve bulguları da açıklayabilecek derli toplu bir sistematik içinde sunulabiliyorsa bu geçerli bir teori olur. Aynı şey Nükleer fizik ve Kütle Çekimi alanını ilgilendiren teoriler için de böyledir. Nitekim bu alanlardaki teoriler kendi alanlarındaki mevcut olguları, gözlemleri bir şekilde açıklamaktadır. Yeni bulguları, gözlemleri açıklayamaz hale geldi ise ya revize edilir ya da direk geri dönüşüm kutusuna yollanır.

 

Eğer ilgi alanını genişletip bu dört konudaki olgu, bulgu, yasa ve gözlem, deneylerin hepsini yine bir sistematik içerisinde açıklayabilecek bir teori geliştirebilirsen bunun adı '' fizikteki herşeyin teorisi '' olur. İlgi alanını daha da genişletip biyoloji, hukuk, sosyoloji vs. alanlarına da el atarsan asıl bu gerçekten '' herşeyin teorisi ''olur yani herşeyi tek bir varsayım ve mantık çerçevesinde tutarlı ve birbiri ile uyumlu bir şekilde açıklayabilmenin yolu olur. Kimbilir belki gelecekte tabii. Bu arada Eskiden geçerli olup sonrasında geçerli olmayan, belki de artık geri dönüşüm kutusunda bile olmayan teorilere bir örnek istiyorsan Lamarck'ın evrim teorisini okumanı tavsiye ederim. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Evrim yasası" diye bir yasayı keşfedebilmemiz için. Başını ve sonunu görebilmeliyiz herşeyden önce. Yani evrim süreci tamamlanmış tüm canlıların son formlarına ulaşmış olması gerekir. Ondan sonra son formlarına ulaşmış canlıların ilk formlarını alır ve genel prensiplerini ortaya koyduğumuz süreci deney ortamında tekrarlarız. Atıyorum su polimlerinin tüm evrim sürecini gözler ve bugün ki canlı çeşitliliğinin aynı şekilde ortaya çıkıp çıkmadığına bakarız. Artık kaç milyon yıl sürerse gözlemler sonuca bakarız. Su polimleri aynı evrimsel basamaklarını izler ve bugün ki canlı çeşitliliği ortaya çıkarsa elimizde bir yasa, bir model var demektir. Zira bilimsel yasalar böyledir. Ortaya koyduğunuz model her seferinde aynı prensiblerle aynı sonucu vermelidir. Bin kere deney ya da gözlem yapar ve birinde farklı sonuç çıkarsa yasa olamaz. Yani, su polimlerinin milyonlarca yıllık evrimini defalarca gözlemleyip, bugün ki canlı çeşitliliğinin birebir ortaya çıktığını görürseniz elinizde "evrim yasası" diye bir yasa olur.

 

Dostum farkındasındır belki, bu yaklaşımın çok zorlama olmuş.Bir teorinin yasaya dönüşmesi onun deney ortamında makul sayıda doğrulanması ile olmaz. Evrim olgusu, bulguları ile izlenen bir süreci kapsar.Bu sürecin bitip bitmediğine, oluşturduğumuz teoriye göre karar veririz. Evrim teorisi evrimin sürdüğünü bize söylediği için yada biz bu teoriyi bu hipoteze göre kurduğumuz için evrimin sürdüğünü, süreceğini öngörüyoruz. Bu sürecin verilerini yorumlamak için halihazırda elimizde iki yasa vardır ;'' Gen Aktarımı '' ve '' Doğal Seçilim '' yasaları...Biz bu yasaları kullanarak evrimin mekanizmalarını açıklıyoruz.

 

Tabii bunu açıklarken matematik olarak ifade etmek istersek çuvallıyoruz. Sebebi ise, Evrimin yalnızca bir süreç olmakla kalmayıp aynı zamanda kaotik bir süreç olmasıdır. Süreçlerde işin içine zaman girer. Yasalarda ise zamana bağlılık yoktur ; Yerçekimi yasası, Dalton yasası, Ampere yasası, Termodinamik yasaları, Kütlenin korunumu yasası, İdeal gaz yasası, vs. zamanla değişmez. Gen Aktarımı ( Mendel ) ve Doğal Seçilim gibi yasalar da aynı böyledir. Dediğin gibi değişkenlerinin bol olması bir sürecin hesaplanabilirliğini, öngörülebilirliğini imkansız kılar. Fakat hesaplanabilen süreçlerde, ( örnek : serbest düşme ) ihmal edilebilir makul sınırlar içerisinde kesin bir hesaplanabilirlik olması, serbest düşme sürecini yasa yapmaz. Biz hesaplarken yerçekimi yasasını kullanır, bir denklem elde eder ve sonuçları zamana bağlı elde ederiz Hepsi bu. Buna mukabil, amerikan bilardosunda topların nereye gideceklerini hesaplamaya kalksak bariz hatalı sonuçlar elde ederiz. Çünkü, topların dağılma ve birbirine çarpma süreci kaotik bir süreçtir. Olur da hesaplayabildiğimiz anda da bir ''Amerikan Bilardosu Yasası '' elde etmiş olmayız dostum. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.