Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR


Önerilen İletiler

Değerli arkadaşlar İslam'da savaş konusu hangi yönüyle ele alınır?

 

Çıkar yönüyle...

 

Daha doğrusu İslam gibi evrensel bir dinde...

 

Evrensel değildir ve olamaz...

 

savaş denildiği gibi meşru mudur?

 

Meşrudur. Allah adına savaş da ne yaparsan yap...

 

Öyleyse neden?

 

Muhammed döneminden kalma görev mi desem alışkanlık mı desem bilemedim. Çıkar konuları ile de yakından ilişkili...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli arkadaşlar İslam'da savaş konusu hangi yönüyle ele alınır?Daha doğrusu İslam gibi evrensel bir dinde savaş denildiği gibi meşru mudur?Öyleyse neden?Bunu çok merak ediyorum.

 

 

Peygamber efendimiz sallalhu aleyhi ve sellem efendimizin yaptığı savaşların amacı düşman saldırılarını önlemek müslümanların mal ve canlarını korumaktır .

 

islam tarihinde yapılan ilk savaş bedir savsıdır.

bedir savası müşriklerin müslümanları hicret ettiği topraklarda bile rahat bırakmaması ve onların mekkede kalan mallarına el koymları bununlada yetinmeyip Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi medineden çıkartmak ve öldürmek için başlattıkları savaştır..

daha sonra yine uhud savası bedir savasında yenilen mekkeli müşriklerin intikam almaları için başlattıkları bir savas olup son olarak hendek savasıda yine müşriklerin ilk adımı attıkları bir savastır.

 

islam tarihinin en önemli savasları olan bu savaşlar islam ordusu tarafından sadece savunma adına yani müslümanların can ve mallarını korumak kendilerini düşman saldırılarından korumak için yapılan savaşlardır.

 

 

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve müslümanlar hiç bir zaman kendi istekleri ile karşı tarafa zarar vermek adına savaş yapmamıştır.onların tek amacı savaşların sebeblerini de incelediğimizde görüyoruz ki savunma amaçlı savaşlar yapmaktır..

 

 

zira Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem islam dinini güzel söz ve irsat yoluyla tebliğ etmiş kendiside tebliğ ettiklerini yaparak en güzel örnek olmuştur islam alemine.

 

 

 

"İslam Savaş Hukuku - İslamda Cihad Niçin Yapılır?

 

Şunu açıkça belirtmek isteriz ki cihad denince akla hemen silahlı savaş gelir. Halbuki cihad çok geniş bir kavramdır. Cihad, çaba, mücadele, gayret anlamlarına gelen bir kavram olup sözlü ve fiili düşünsel, psikolojik ve fiziksel tüm çaba ve mücadeleleri içine alır. Bu kısa açıklamadan sonra merak edilen silahlı savaş konusuna geçelim.

 

İslamda savaş asla dini zorla kabul ettirmek için yapılmaz. Bu konuda Allah'ın emri açıktır. "Dinde zorlama yoktur." (Bakara:256)

 

Savaş saldırıyı püskürtmek için yapılır. Bu konuda Kuran'ın şu ayetini görüyoruz. "Kim sizin üzerinize saldırırsa, sizde tıpkı onların saldırdıkları gibi (saldırılarına karşılık olarak) saldırın. Allah'tan sakının. Ve, Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin." (Bakara:194)

 

Bu ayetlere göre Kuran, inananlara saldırmayanları kendileriyle iyi geçinilmesi gereken kimseler olarak görür. Ama Müslümanlara saldırdıkları zaman Müslümanlar bu saldırıya cevap verir. "Sizinle din konusunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmak ve adaletli davranmaktan Allah sizi men'etmez; çünkü Allah adaletli davrananları sever. Allah sizi ancak sizinle savaşan, yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden meneder." (Mümtehine:8-9)

 

Saldırıyı önlemek söz konusu olduğu zaman; Kuran saldırının ilk işareti görülür görülmez savaşa girilmesine izin vermez. Hatta saldırı başladıktan sonra bile savaşa meydan vermeden mümkünse onu durdurmaya çalışır: "Eğer herhangi bir ceza ile karşılık verecekseniz size yapılanın aynısı ile karşılık verin. Sabrederseniz andolsun ki; bu elbette daha hayırlıdır." (Nahl:126)

 

İşte, oldukça açık yargılar taşıyan bu ayetler ispat etmektedir ki; Peygamber uygulamasında kendini bulan, İslam Dini'ne göre savaşın sebebi; bir ideolojiyi veya bir dini başkalarına zorla kabul ettirmek değil aksine bir saldırının önünü almaktır.

 

Peygamberimiz zamanında savaş iki nedenle yapılmıştır:

 

1- Düşmanlar saldırılarını doğrudan doğruya Peygambere yöneltiyorlardı; O da bunlara karşılık veriyordu.

 

2- Müslümanları inançlarından döndürmeye zorluyorlardı. Bu durum karşısında Peygamber, düşünce ve inanç hürriyetine dokunulmasına engel olmaya çalışıyordu. Gerçekten de eğer Peygamberimiz savaşa girmişse bu sadece düşünce hürriyetini sağlamak ve inananları inançlarından döndürmeye çalışan kimselere karşı savunma içindi. Bu kesinlikle anlaşılmalıdır ki; Müslüman değil diye hiç kimse öldürülemez. İnançsızlığı yüzünden kimseye dokunulmaz.

 

Şimdi Kuran'daki diğer ayetlere geçelim.

 

"Size savaş açanlarla, siz de Allah yolunda savaşın, ancak aşırı gitmeyin. Şüphesiz Allah aşırı gidenleri sevmez; onları (size savaş açanları) nerede yakalarsanız öldürün. Onları sizi çıkardıkları yerlerden (işgal ettikleri yerlerden) çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür. Onlar Mescid-i Haram yanında orada sizinle dövüşünceye kadar siz de onlarla dövüşmeyin. Fakat sizi öldürürlerse siz de onları öldürün. Bununla beraber vazgeçerlerse siz de bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Fitneden eser kalmayıncaya, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vazgeçerlerse artık zalimlerden başkasına düşmanlık edilmez." (Bakara:191-192-193)

 

Bu ayetler "İslamın savaş tüzüğü" olarak kabul edilmektedir. İslam bilginleri bu ayetlerden savaşın ancak saldırıyı püskürtmek amacı ile yapılabileceği sonucunu çıkarmış ve şu yargıları ortaya koymuşlardır:

 

1- Size savaş açanlarla Allah yolunda "İlahi adaleti ve barışı yayma yolunda" siz de savaşın. Şu halde Müslümanlara savaş izninin verilişi, düşmanların saldırısına bağlanmıştır.

 

2- Ancak aşırı gitmeyin.

 

Ayete göre savaşmayan kimseler ve savaş meydanında hiç bir fonksiyonu bulunmayan ve asla savaşa katılmayan insanlara saldırmak yasaktır.

 

3- Fitneden eser kalmayıncaya kadar, onlarla savaşın. Savaşın amacı; baskıyı, sömürüyü kaldırmak barış ve adaleti sağlamaktır. Herhangi bir dinin, ideolojinin zorla benimsetilmesi de fitnedir. İslam bunu da reddeder ve bununla mücadele eder.

 

4- Düşmana, davranışının aynısıyla karşılık verilmelidir. Fakat saldıranlar ahlak kurallarından uzaklaşmışlarsa İslam savaşçısı bu yolda düşmanı izleyemez.

 

Ahlak dışı konularda karşılıklı davranış kanunu uygulanamaz. Mesela onlar kadınlara saldırırlarsa biz de aynı şekilde davranamayız. Ölülerimizin cesetlerine saygısızlık yaparlarsa bizler hiç bir zaman onları bu yolda taklit edemeyiz.

 

5- Savaşta meşru olan ve olmayan hareketler:

 

a) Din adamlarına dokunulmaz.

 

b ) Savaşla ilgili olmayan insanlara dokunulmaz.

 

c) Çocukları, ihtiyarları ve kadınları öldürmek yasaktır.

 

d) İslam bir toplumu imhayı reddeder.

 

e) Savaşılan ülkeyi tahrip yasaktır. (M. Ebu Zehra. İslamda Savaş Kavramı)"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli arkadaşım cihad konusuna da değinmişsiniz.Oldukça da güzel açıklamışsınız.Yalnız dinler yada şöyle diyeyim İslam dini tüm insanlara ulaşmayı amaçlar.Burada cihad hemen işin içine girer.Cihad dediğiniz gibi sadece silahla yapılan mücadele olmasa da gerektiğinde silahlı mücadaleyi içine alır.İslam'da ki savaş hukuku ve savaşın meşrulaşmasına olanak sağlayan savunmayı bir tarafa bırakırsak İslami olan devletlerin dini yaymak için kullandığı savaş yoluyla dini başka coğrafyalara taşıma ne kadar İslam'a uygun?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın birvarmışhiçyokmuş arkadaşım. Bir varıp hep yok oluyorsun. Yani, diyeceğim şu ki, sana sorulan sorulara cevap veremedin, vermedin... Bence önce sorulanlara bir cevap ver (taa başından beri) ondan sonra meydan oku.

 

 

 

Bilimsellik tabusu bize grçeği gösterdiği sürece pervanesiyiz. Sizin gibi, olmayan rüzgarların pervanesi olmaktan kat kat iyidir. Bilim ateizmin hizmetinde midir? Bir dakikaa... Bu çok kaçamak bir cümle bence. Bilim kimsenin tekelinde değildir. Sadece gerçekliğin peşindedir. Haa, elde ettiği veriler ateizmi doğrular o başka. Eee, siz de bu durumda ne yapacaksınız? Bilimi inkar edeceksiniz. Size hep sırt çeviren, yarıyolda bırakan, revizyona iten, hatta ve hatta onu çarpıtarak kullanmak zorunda bırakan yegane daldır bilim! Gerçeği arıyorsanız bilimi takip edin. Yok hayal kuracam, başkalarının hayalinde yaşayacağım derseniz sizin bileceğiniz iştir.

 

 

Sevgili Yarasa ;

 

Diyorsunuz ki ;

Sayın birvarmışhiçyokmuş arkadaşım. Bir varıp hep yok oluyorsun. Alıntı Yarasa.

 

Bu sözünüzün üzerine ne diyebilirimki, yerden göğe kadar haklısınız. ( yokluğum konulu bahisde ) Ne söyleseniz kabulumdür.

Biliyorum bu durum ne Şahsım Adına ne de Dava m Adına Yakışabilecek, Layık bir durum değildir.

Sizden ve Tüm Dostlardan Affımı Talep Ediyorum.

Hoşgörü ve Anlayışınız a Sığınıyorum.

Özür Diliyorum.

 

Lakin ( Yaradanım a Hadsiz Hamd ve Sena lar Olsun ki ) Üzüntü m yerini Sevinc e, Keder im yerini Sürur a Kalbediyor.

Çünki ;

 

Avam ca ;

Hiçbir şekilde Gözüm Arkada Kalmıyor. Bir imiz Gidiyor, Bin imiz Geliyoruz.

 

Edeb ce ;

Bir Ateş Böceği Sönük Işığı nı Yitirse de, Binler Yıldız lar Uhuvvetkarane ve Herbiri Şems ve Kamer Kuvvetin de, Dava mız a Refagat Ediyor.

 

Belagat ce ;

Bir Nebat Solsa ya da Sükut etse dahi, Toprağa karışması duhülünde, Bir Gonca Fem in Neş et ve Neş e sine, Zevk ile Ruh u Feda Eyliyor.

 

Evet. Biz Mümin ler ; Bir Ferd i Külli , Bir Beden i Camii yiz.

BİR imiz Yok Oluruz. BİN imiz Var Oluruz. Kendi Nefsimizi Kardeşimizin Nefsine Feda Ederiz.

Bir Ruhumuz Vardır ALLAH a Emanet. Onu da yine ALLAH ın Emri ile Kardeşimiz Cismi nde Yaşatırız.

 

Evet. Uhuvvet Lisan ı ve İhlas Sırrı ile, Bizler Asla Yok Olmayız. Bizim Bir ler imiz Alt Alta değil Yan Yana Durur.

Biz de, İki tane Bir , İki Etmez ; ONBİR Eder.

Biz de, Dört tane Bir , Dört Etmez ; BİNYÜZONBİR Eder.

 

Alemin Hangi Ufkunda Parıldıyor Olsada, Tüm Mümin ler birer Şahika i Nur u Yıldız dır lar , ve Aslen BİR dir ler.

ve Herbiri Yanyana ve Omuz Omuza Dururlar.

Bu Hakikat de Böylece Biline...

 

Hassaten ;

 

Zikrettiğim Kardeşlik ve Uhuvvet Beyan lar ını Şahsım da Mütemadiyen Meylettiren, ve Efkar ı na Pervane Ettiren ,

ve Verdiği İlhamatı ile, Biz de Derin ve Hissi ve Letaif Manalar Uyandıran ;

ve Telif Etmiş olduğu, Eser Niteliği taşıyan Yazıları ile Biz Dostlarının,

Yüzlerimizde Gülümseme Açtıran ve Avuçlarımızda Alkışlar Kopartan ve Lisan larımızda MAŞALLAH Söylettiren ;

 

Sevgili MİSAFİR CEYLAN

 

Sergilediğiniz Bu Takdir e Şayan Nükte ler, ve Alem i İslam Namına Verdiğiniz, Beliğane ve Arifane Yanıtlar,

Bizim gözümüzde Siz i Bir Misafir den çok Bir Sahib ül Beyt makamına taşımıştır.

Bu Başlık ta Yanıtsız Soru Bırakmamak ve İnkar Ehline , Kat i Bürhan lar Gösterebilmek, Biz den çok Siz e Layıktır.

 

Yokluğumda Yanıtsız Bırakmak zorunda kaldığım Tüm Soru ve Sorun lar tarafınızca Yanıtlanmak Sureti ile, Fedakarane Hizmet namında Numune Oldunuz.

Asıl Ehemmiyetdar olan şu ki ; Burada Olsam da Siz e Yetişebilmek mümkün olmayacaktı.

En müspet Muhtemel ile Konular ancak bu Denli Başarılı bir yaklaşım ile Ele Alınabilir, ve yöneltilen Sualler Şeksiz ve Şüphesiz Yanıtlanabilirdi.

 

Tereddütsüz Deriz ki; Bu Gün e dek olduğu gibi Bundan Böyle de Verdiğiniz Tüm Yanıtların Altına İmzamızı Atar, Sizi Tes'id ve Tasdik Ederiz...

Allah Teala Sizden Ebeden Razı Olsun. Cenab ı Rahim Hizmet i İlmiyye nizi Makbul ve Kabul Eylesin. Amin...

 

 

Hususen ;

Bizim için Hizmet ve Beyan manasını Liyakati ile taşıyan, bu Saygın Forum da herbirimiz Zatımız ı bir Nam ı Emsal ile Temsil Ederiz.

Lakin bu Takma İsim ve Ünvan lar , kimi zaman ;

Fikri Münasebet , ve İlmi Münazara da Bulunabilmek yerine Alaycı Eleştiri ler Üretebilmeyi Maharet ve Hüner Adleden Dostlarca da konu Edilebilmekte.

Misalen ;

 

Sayın birvarmışhiçyokmuş arkadaşım. Bir varıp hep yok oluyorsun.

Alıntı Sevgili Yarasa.

 

İsm i Hususi miz e Yönelik yapılan Latife ler den Kesinlikle Kırılmıyor, İncinmiyor, ve Gücenmiyoruz.

( Her ne kadar İsmi miz, aslında Özel imiz Olmuş Olsada )

Lakin Biz Şahsımız ile Münasebettar olmuş bu Mevzu Hususun da Acizane bir Açıklama yapmayı Uygun Görüyoruz.

Deriz ki ;

Bir Varmış Hiç Yokmuş . Zahiren Muhteviyatı Manasızlık ihtiva eden bu Acip ve Garip İsim ,

Bizim Hususi Alemimiz de Küçük te olsa Bir Anlam İfade ediyor.

Şöyleki ;

BİR Varmış Hiç Yokmuş. Alemi Kainatta Yalnızca BİR Varmış, O BİR Var ise Gerisi Yalan mış.

BİR Varmış Hiç Yokmuş. O BİR in Var Olmasına bedel, HİÇ aslında hiç yokmuş.

BİR Varmış Hiç Yokmuş. O BİR in Bir de, Bir ler i Varmış, Hem de BİN lerce olmuş Bir ler imiş

BİR Varmış Hiç Yokmuş. O BİR in Varlığına İnanmış Bir ler de , HİÇ lik Hiç Bulunmaz mış.

BİR Varmış Hiç Yokmuş. O BİR in Varlığına Yok Diyen ler, aslında Her Şey e bakar, yalnızca Hiç Bir Şey i Görürlerlermiş.

BİR Varmış Hiç Yokmuş. O BİR Hep Var mış ve Hep de Olacakmış.

BİR Varmış Hiç Yokmuş. O BİR in Mülkünde Her Varlık Hep Varmış, Yalnızca HİÇ lik Var Olmaz mış.

BİR Varmış Hiç Yokmuş. O BİR in Bir leri Bir Gün Ölseler de, Hiç Olmaz lar, yine BİR e Dönerlermiş.

 

Yani BİR varmış hiç yokmuş. Yani Ya Bir siniz ve Var sınız, Ya da Hiç siniz ve de Yok sunuz...

( Bu Bizim Seçimimiz. ) ...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Yarasa ;

 

Diyorsunuz ki ;

Sayın birvarmışhiçyokmuş arkadaşım. Bir varıp hep yok oluyorsun. Alıntı Yarasa.

 

Bu sözünüzün üzerine ne diyebilirimki, yerden göğe kadar haklısınız. ( yokluğum konulu bahisde ) Ne söyleseniz kabulumdür.

.

.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

 

Bismillahirrahmanirrahiiiiiiiiiim...

Ya arkadaşım...

Ne düşünceni, ne yazdığını, ne söylemek istediğini gerçekten birtürlü anlayamıyorum... :(

Belkide şu şöylenebilir....

Buradan o fransız la fonten var ya la fonten...

Ona şunu söylemek istiyorum...

Sakın bana birdaha cırcır böceği ve karınca hikayesini anlatmaya kalkma tamammı.. :)

Çünkü anladığım kadarıyla artık çalışarak kazanılmıyor...

Arapça ve vetfa iyi para bırakıyoooo ... :lol::lol::lol:

 

DİPNOT..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

***********

 

okuduk kardeşim... gerçi okumasakta olurmuş hani.

maalesef konulara yaptığınız yorumlar "alay etme" boyutundan öteye geçemiyor. galiba da geçemeyecek. (****)

 

birvarmışhiçyokmuş. bu güzel yazın için teşekkürler.. herşeyi çok güzel ifade etmişsin..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bismillahirrahmanirrahiiiiiiiiiim...

Ya arkadaşım...

Ne düşünceni, ne yazdığını, ne söylemek istediğini gerçekten birtürlü anlayamıyorum... :(

Belkide şu şöylenebilir....

Buradan o fransız la fonten var ya la fonten...

Ona şunu söylemek istiyorum...

Sakın bana birdaha cırcır böceği ve karınca hikayesini anlatmaya kalkma tamammı.. :)

Çünkü anladığım kadarıyla artık çalışarak kazanılmıyor...

Arapça ve vetfa iyi para bırakıyoooo ... :lol::lol::lol:

 

DİPNOT..

Ben arkadaşın ne dediğini anlayamadım zaten. Daha fazla şeyde söyleyemiyorum ******************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

okuduk kardeşim... gerçi okumasakta olurmuş hani.

maalesef konulara yaptığınız yorumlar "alay etme" boyutundan öteye geçemiyor. galiba da geçemeyecek. (****)

 

birvarmışhiçyokmuş. bu güzel yazın için teşekkürler.. herşeyi çok güzel ifade etmişsin..

Neresi güzel yazının? Türkçe bile değil, okunan anlaşılmıyor. Müslümanlık araplaşmaksa, bu yaptığı renkli renkli yazılarsa almayayım müslümanlığı, kalsın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değerli arkadaşım cihad konusuna da değinmişsiniz.Oldukça da güzel açıklamışsınız..

 

estağfirullah kardeşim dinimizin kaynakları sayesinde yardımcı olabildiysek ne mutlu.yalnız cihad başlığı altında yazılanlar sahsıma ait değil kardeşim. sizin bilgi edinmek istediğiniz hususta akıllardaki bir çok soruyu cevaplandırması amacıyla tırnak içinde ekledim Allah'ın izniyle.

Allah cümlemizden razı olsun .

 

Yalnız dinler yada şöyle diyeyim İslam dini tüm insanlara ulaşmayı amaçlar.Burada cihad hemen işin içine girer.Cihad dediğiniz gibi sadece silahla yapılan mücadele olmasa da gerektiğinde silahlı mücadaleyi içine alır İslam'da ki savaş hukuku ve savaşın meşrulaşmasına olanak sağlayan savunmayı bir tarafa bırakırsak İslami olan devletlerin dini yaymak için kullandığı savaş yoluyla dini başka coğrafyalara taşıma ne kadar İslam'a uygun?

 

 

islamın en güzel yaşandığı devir Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin tesrif ettiği Asr-ı Saadettir.

bu devirde Peygamber Efendimiz islam dininin öğreticisi olmuş, islam dininde tabir-i caizse saçının ucundan ta ayak tırnağının ucuna kadar öğretilmesi gereken herseyi en güzel şekilde öğretmiş ,öğrettiklerinide kendi hayatında uygulayarak en güzel örnek olmuştur.

 

bu yüzden müslümanların örnek alması gereken yegane kişi HZ MUHAMMED MUSTAFA SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEMDİR.

 

şimdi islamda savaş hususunada bu açıdan baktığımızda Peygamber Efendimizin

savaş gerekçeleri,savas ahlakı,islamiyeti yaymak gibi bir çok konudaki söz ve uygulamaları bu konuda bizleri aydınlatacaktır.

 

Peygamber Efendimiz

hiç bir zaman islam devletine yeni topraklar katmak,amacıyla savaş yapmamıştır.dediğimiz gibi ONUN hayatındaki savaşlara baktığımızda hepsi savunma amaçlıdır.Ve islamda bu savaşlara cihad denilmiş, cihad ise dini ve müslümanları korumak için yapılmıştır.

 

islami yaymak ise tebliğ başlığı altında değerlendirilebilir.

 

Paygamber Efendimiz islam dinini, hiç bir zaman silah,kötü söz ve zorlama gibi islamıyetin kesinlikle yasakladığı davranışlarla değil,

güzel söz ve irsat yoluyla yaymaya çalışmıştı.

 

 

örneğin ;

Taife Taif halkını islama davet etmek için giderken yanında sadece manevi oğlu zeyd bin harise vardı.

 

mekkeli müslümanlarla medineye hicret edip orayı bir islam devleti haline getirirkende asla savasa başvurulmamış ,akabe biatlarıyla ,mekke yakınlarındaki akabe denilen yerde ,medineden gelen guruplarla yaptığı görüşmelerde ,onları islama davet etmiş bu daveti kabul eden ve peygambere biat eden müslümanlara islamı öğretmiş, bu sayede medinede islamiyeti yaymaya ve medineyi bir islam devleti haline getirmeye elverişli bir ortam oluşturulmuştur.

 

Peygamber Efendimiz islamı yaymak adına asla ve asla hiç bir savaş girişiminde bulunmamıştır.

eğer bir beldeyi islama davet ediyorsa ;ya elçiler gönderiyor ,ya kendisi gidiyor islam dinini öğretilmesi gerektiği gibi öğretiyor,yada kendisine tabi olmuş ve islam dini hakkında bilgin kimseleri gönderiyordu.

 

 

gelelim savası mesrulastıran sebebleri ve savunmayı bir köşeye bırakmaya.

eğer bir savaş yapılırken islamda savası mesru kılan sebebler yoksa zaten o savasın islam açısından doğruluğu söz konusu olamaz.

 

başka insanların topraklarını fethetmek ,doğal zenginliklerine ,mallarına sahip olmak yani maddi bir takım çıkarlar için yapılan savaş Kuran?a göre dini yayma amaçlı bir savaş olamaz.

 

zira dini yaymak için ise savaş asla yapılmaz.Allah Kuranda bunu açıkca ifade etmiştir.

"Dinde zorlama yoktur." (Bakara:256)

 

velhasılı

dediğimiz gibi dini yaymak sa amacımız bu konudada bütün kainata önder ve örnek olmuş Peygamber Efendimizin yolundan gitmeli ,Onun gibi güzel sözle yürekleri fethetmeliyiz.

 

selametle kardeşim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Yarasa ;

 

Diyorsunuz ki ;

Sayın birvarmışhiçyokmuş arkadaşım. Bir varıp hep yok oluyorsun. Alıntı Yarasa.

 

Bu sözünüzün üzerine ne diyebilirimki, yerden göğe kadar haklısınız. ( yokluğum konulu bahisde ) Ne söyleseniz kabulumdür.

.

.

.

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

 

 

sevgili birvarmışhiçyokmuş Allah razı olsun kardeşim sağolasın.yazdıklarınızın hepsi bir bir anlaşılmıştır.

sonuçta islam adına söylenen her söz kalplere hitap etmiyormu.kalbi duyan kimsenin can kulağına ne ihtiyacı var öyle değilmi?

 

müminlerin vasıfları hakkında yazdıklarınıza katılmamak ne mümkün.Allah rızasını umduğumuz bu yolda aynı saflarda bulunmak ne buyuk mutluluk.şahsım ve bütün islam alemi üzerine yaptığınız bütün dualarınıza yürekten binlerce kez amin diyorum kardeşim.

 

ancak keşke zikrettiğiniz övgülere layık olabilseydim.

bu övgülere ve Rabbime layık kul olamayışımın verdiği üzüntüyle

övgülerinizi bir dua olarak kabul ediyor ve bir gün o ovgüleri hakeden birer mümin olmamız için dua ediiyorum sevgili kardeşim.

 

 

 

her ümmet peygamber yadigari bir mesleğe sahiptir.

gül dağıtmak, gül sunmak.gül kokusunu dört bin yana yaymak.

Allah bu yol üzerine can verenlerden eylesin hepimizi inşAllah. :flowers::flowers:

 

 

selametle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

her ümmet peygamber yadigari bir mesleğe sahiptir.

Mesela ne? Bilgisayar programcılığı ya da Çiçekçilik değil heralde? Şey olursa tam olur, yöneticilik. ********.

gül dağıtmak, gül sunmak.gül kokusunu dört bin yana yaymak.

Dikkat et gül dağıtıp kokusunu yayarken karşı cinsinin şehveti uyanmasın.

*************

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

estağfirullah kardeşim dinimizin kaynakları sayesinde yardımcı olabildiysek ne mutlu.yalnız cihad başlığı altında yazılanlar sahsıma ait değil kardeşim. sizin bilgi edinmek istediğiniz hususta akıllardaki bir çok soruyu cevaplandırması amacıyla tırnak içinde ekledim Allah'ın izniyle.

Allah cümlemizden razı olsun .

 

 

 

 

islamın en güzel yaşandığı devir Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin tesrif ettiği Asr-ı Saadettir.

bu devirde Peygamber Efendimiz islam dininin öğreticisi olmuş, islam dininde tabir-i caizse saçının ucundan ta ayak tırnağının ucuna kadar öğretilmesi gereken herseyi en güzel şekilde öğretmiş ,öğrettiklerinide kendi hayatında uygulayarak en güzel örnek olmuştur.

 

bu yüzden müslümanların örnek alması gereken yegane kişi HZ MUHAMMED MUSTAFA SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEMDİR.

 

şimdi islamda savaş hususunada bu açıdan baktığımızda Peygamber Efendimizin

savaş gerekçeleri,savas ahlakı,islamiyeti yaymak gibi bir çok konudaki söz ve uygulamaları bu konuda bizleri aydınlatacaktır.

 

Peygamber Efendimiz

hiç bir zaman islam devletine yeni topraklar katmak,amacıyla savaş yapmamıştır.dediğimiz gibi ONUN hayatındaki savaşlara baktığımızda hepsi savunma amaçlıdır.Ve islamda bu savaşlara cihad denilmiş, cihad ise dini ve müslümanları korumak için yapılmıştır.

 

islami yaymak ise tebliğ başlığı altında değerlendirilebilir.

 

Paygamber Efendimiz islam dinini, hiç bir zaman silah,kötü söz ve zorlama gibi islamıyetin kesinlikle yasakladığı davranışlarla değil,

güzel söz ve irsat yoluyla yaymaya çalışmıştı.

 

 

örneğin ;

Taife Taif halkını islama davet etmek için giderken yanında sadece manevi oğlu zeyd bin harise vardı.

 

mekkeli müslümanlarla medineye hicret edip orayı bir islam devleti haline getirirkende asla savasa başvurulmamış ,akabe biatlarıyla ,mekke yakınlarındaki akabe denilen yerde ,medineden gelen guruplarla yaptığı görüşmelerde ,onları islama davet etmiş bu daveti kabul eden ve peygambere biat eden müslümanlara islamı öğretmiş, bu sayede medinede islamiyeti yaymaya ve medineyi bir islam devleti haline getirmeye elverişli bir ortam oluşturulmuştur.

 

Peygamber Efendimiz islamı yaymak adına asla ve asla hiç bir savaş girişiminde bulunmamıştır.

eğer bir beldeyi islama davet ediyorsa ;ya elçiler gönderiyor ,ya kendisi gidiyor islam dinini öğretilmesi gerektiği gibi öğretiyor,yada kendisine tabi olmuş ve islam dini hakkında bilgin kimseleri gönderiyordu.

 

 

gelelim savası mesrulastıran sebebleri ve savunmayı bir köşeye bırakmaya.

eğer bir savaş yapılırken islamda savası mesru kılan sebebler yoksa zaten o savasın islam açısından doğruluğu söz konusu olamaz.

 

başka insanların topraklarını fethetmek ,doğal zenginliklerine ,mallarına sahip olmak yani maddi bir takım çıkarlar için yapılan savaş Kuran?a göre dini yayma amaçlı bir savaş olamaz.

 

zira dini yaymak için ise savaş asla yapılmaz.Allah Kuranda bunu açıkca ifade etmiştir.

"Dinde zorlama yoktur." (Bakara:256)

 

velhasılı

dediğimiz gibi dini yaymak sa amacımız bu konudada bütün kainata önder ve örnek olmuş Peygamber Efendimizin yolundan gitmeli ,Onun gibi güzel sözle yürekleri fethetmeliyiz.

 

selametle kardeşim.

 

Ben yazdıklarınızdan İslami hukuk ve İslami olan bir sosyal yaşamda baz alınması gereken tek bir dönemden,Asr-ı Saadeti'i,baz alınması gereken tek bir kişiden,Hz Muhammed'i ölçüt almamız gerektiğini anladım.Bana göre savunma amacıyla yapılan meşru müdafalar savaş kavramı içerisinde yer almaz.Ve eğer denildiği gibi ise bu dönemde adına savaş dediğimiz Bedir,Uhud ...birer savaş değil müdafadır.Bu şekilde düşünmem ne kadar doğru bilmiyorum ama!

 

Cihad diyerek teblig denilen kavramı görmemezlikten geldim.Özür dilerim.Cihad hakkında bilidiğim Allah yolunda savaşmaktır.Tabi bu savaş silahla değil;belki de gerektiğinde silahı(ama dediğiniz gibi zorlama değilse din ben de silah zorunu görmemezlikten geliyorum,yani yok sayıyorum)kalemi,düşünceyi kullanmaktır.Tebligde zorlama yok dediniz,olmamlı zaten.Yalnız o zaman belki açıklamalarınızda yer alan ''Hz Muhammed ve onun döneminde olan bitenlerdir İslam'a uygun olan''şeklinde ki yargıyı anlamamak gibi olacak ama Osmanlı Devlet'inden,Gazneliler'e kadar olan imparatorluklar bu amaçlarla fetihleri meşrulaştırmaları o zaman İslam'a uygun olmayan mı olur?Dinin koruyuculuğunu üstlenen bir halifelik nasıl böylesi bir yanılgıyla savaşları meşrulaştırır?

 

Soru üstüne soru oldu,inanın ki gerçekten anlamaya çalışıyorum,öğrenmek istiyorum.Sayın Yarasa ve Xenomorp'un bu sorulara verdiği cevapları da okudum.Ayrıca teşekkür ederim.Sayın Xenomorp'un direk bloğuna bağlandım cevap için.Teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sevgili birvarmışhiçyokmuş Allah razı olsun kardeşim sağolasın.yazdıklarınızın hepsi bir bir anlaşılmıştır.

sonuçta islam adına söylenen her söz kalplere hitap etmiyormu.kalbi duyan kimsenin can kulağına ne ihtiyacı var öyle değilmi?

 

müminlerin vasıfları hakkında yazdıklarınıza katılmamak ne mümkün.Allah rızasını umduğumuz bu yolda aynı saflarda bulunmak ne buyuk mutluluk.şahsım ve bütün islam alemi üzerine yaptığınız bütün dualarınıza yürekten binlerce kez amin diyorum kardeşim.

 

ancak keşke zikrettiğiniz övgülere layık olabilseydim.

bu övgülere ve Rabbime layık kul olamayışımın verdiği üzüntüyle

övgülerinizi bir dua olarak kabul ediyor ve bir gün o ovgüleri hakeden birer mümin olmamız için dua ediiyorum sevgili kardeşim.

 

 

 

her ümmet peygamber yadigari bir mesleğe sahiptir.

gül dağıtmak, gül sunmak.gül kokusunu dört bin yana yaymak.

Allah bu yol üzerine can verenlerden eylesin hepimizi inşAllah. :flowers::flowers:

 

 

selametle

 

 

Sevgili Misafir Ceylan

 

Siz

ve Sevgili GüleMeftun

ve Sevgili Vesade

ve Sevgili Maviolmayangökyüzü

ve Sevgili Evren

ve Sevgili Ftoyd

ve Sevgili Selenge

ve Sevgili Tarafsız

ve Sevgili XprensesX

ve Sevgili Abraham

 

ve İsmini Zikredemediğim Kıymettar Dostlarım ,

 

Bu Mısralar Sizler İçin Fehmolundu ve Neşredildi ;

 

Binbir Renkli Sırma Taşlar Sahile Vururda ,

İnciler Umman ı Derya Dibinde Güneş i Özler ,

Parlamaya Durur da Belki, Bahri Misal Bir Yunus Bekler.

 

Mecazi Mahbub Üç Kuruşa, Saksında Sarmaşık Pervane Olurda ,

Hakiki Aşık Bir Gül ü Endam, Farz ı Yusuf a Benzer ,

Kokusunu Almaya Bir Yakup İster .

 

D. G.___2008

 

Not: { Umuma Hitaben Yazılmadığı ve Yalnızca Din e değil Kişilere Mahsus Olması Hasebiyle Dini Şiirler Bölümüne Yazılmamıştır. }

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben yazdıklarınızdan İslami hukuk ve İslami olan bir sosyal yaşamda baz alınması gereken tek bir dönemden,Asr-ı Saadeti'i,baz alınması gereken tek bir kişiden,Hz Muhammed'i ölçüt almamız gerektiğini anladım.Bana göre savunma amacıyla yapılan meşru müdafalar savaş kavramı içerisinde yer almaz.Ve eğer denildiği gibi ise bu dönemde adına savaş dediğimiz Bedir,Uhud ...birer savaş değil müdafadır.Bu şekilde düşünmem ne kadar doğru bilmiyorum ama!

 

Cihad diyerek teblig denilen kavramı görmemezlikten geldim.Özür dilerim.Cihad hakkında bilidiğim Allah yolunda savaşmaktır.Tabi bu savaş silahla değil;belki de gerektiğinde silahı(ama dediğiniz gibi zorlama değilse din ben de silah zorunu görmemezlikten geliyorum,yani yok sayıyorum)kalemi,düşünceyi kullanmaktır.Tebligde zorlama yok dediniz,olmamlı zaten.Yalnız o zaman belki açıklamalarınızda yer alan ''Hz Muhammed ve onun döneminde olan bitenlerdir İslam'a uygun olan''şeklinde ki yargıyı anlamamak gibi olacak ama Osmanlı Devlet'inden,Gazneliler'e kadar olan imparatorluklar bu amaçlarla fetihleri meşrulaştırmaları o zaman İslam'a uygun olmayan mı olur?Dinin koruyuculuğunu üstlenen bir halifelik nasıl böylesi bir yanılgıyla savaşları meşrulaştırır?

 

Soru üstüne soru oldu,inanın ki gerçekten anlamaya çalışıyorum,öğrenmek istiyorum.Sayın Yarasa ve Xenomorp'un bu sorulara verdiği cevapları da okudum.Ayrıca teşekkür ederim.Sayın Xenomorp'un direk bloğuna bağlandım cevap için.Teşekkür ederim.

 

anlamak, öğrenmek istediğiniz belli kardeşim. sorularınız gayet mantıklı ve öğrenme amaçlı..

Osmanlı devletinin fetihleri meşrulaştırmasından bahsetmişsiniz.. Osmanlı devleti kuruluşundan itibaren genişleyen ve büyüyen bir devlet olup Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim gibi padişahlar döneminde en güçlü dönemlerini yaşamış, dünya üzerinde çok geniş toprakların sahibi olmuş bir imparatorluktur.

 

Osmanlı devletinin fetihlerle büyüdüğü yadsınamaz bir gerçek. ama bu fetihler toprak fethinden ziyade gönül fethidir. olayları aslında o döneme göre değerlendirmekte fayda var. güçlü olan devletlerin zayıf olanları egemenlikleri altına alıp onları sömürdüğü bilinen bir gerçektir. özellikle avrupa ülkelerinde yaygın olan bu sömürgeci anlayışa nazaran Osmanlı fethettiği tüm topraklarda barış ve huzur rüzgarları estirmiştir.

 

devlet sınırlarını büyütmek, geniş milletlere sahip olmak, topraklarına toprak katmak bunlar Osmanlı için sadece birer araçtır. amaç ilay-ı Kelimetullahtır. tüm dünyaya Allah adını duyurabilmek için fetihler birer araçtır. Osmanlı devletinin amacı "nizam-ı alem"dir. fetihlerde ancak bu alem birliğine hizmet etmektedir. bu zaviyeden bakarsak Osmanlının birlik anlayışını anlayabiliriz. Fetihler karıştırmak için değil düzenlemek içindir.

 

Meselâ; binlerce kilometre uzaklıktaki Açe’de yaşayan Müslümanlar, kendilerini tehdit eden Portekizlilere karşı Osmanlı’dan yardım istemiş, Osmanlı’nın bir donanma göndermesi ile Portekizliler geri adım atmıştı. fethedilen topraklar kadar, kendi istekleriyle Osmanlı hakimiyetine giren bir çok ülke ve milletinde varolduğunu bilmekteyiz.

 

Osmanlı fethettiği hiçbir yerde "ya müslüman olursunuz, ya da ölürsünüz" tarzında bir zorlamada bulunmamış, aksine fethettiği her yerde milletleri inançlarında özgür bırakmıştır... tarih sayfalarına bakacak olursak kiliselerin, camilerin, havraların yanyana olmasını, müslüman ve gayrı müslimlerin uzun sürelerce birlikte yanyana yaşadıklarını görebiliriz. Meselâ 16. yüzyılda Katolik Habsburgların baskısı altında olan Protestanların, Osmanlı için söylediği, “Türklerin eline düşmek, Frenklerin eline düşmekten daha iyidir.” sözü, tarih kitaplarına kadar girmiştir.

 

Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’un fethinden sonra Galata’da oturan Katolik Cenevizlilere verdiği meşhur hoşgörü fermanı da bu mukabilde bir örnek sayılabilir. Fatih bu fermanda, Katoliklerin yalnız başkentinde bulunmalarına rıza göstermekle kalmıyor, dinlerine herhangi bir şekilde karışılmayacağını da açıkça temin ediyordu.

 

ayrıca osmanlı o dönem müslümanların çoğunlukla yaşadığı orta doğunun da hakimiydi. bu müslümanların hem birbirleriyle hem de diğer milletlerle barış içinde yaşamaları Osmanlının mesuliyetindeydi ve bu bölgelerde Osmanlı dönemindeki kadar barış ve huzur ortamı bir daha sağlanamamıştır.

 

farklı medeniyetleri, çeşitli kültürleri bir arada aynı bahçe içinde bir arada bu kadar uzun yıllar yaşatmasının sırrını sadece biz değil batılı tarihçilerde araştırmışlardır. bu örneğine az rastlanır barış ve huzur ortamını bu kadar geniş bir coğrafyada asırlarca sürdürebilmenin sırrının "islamın adalet anlayışı" olduğunu belirtmeye gerek yok sanıyorum..

 

inşallah bir nebzede olsa sorularınıza cevap olabilmiştir...

 

selametle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

anlamak, öğrenmek istediğiniz belli kardeşim. sorularınız gayet mantıklı ve öğrenme amaçlı..

Osmanlı devletinin fetihleri meşrulaştırmasından bahsetmişsiniz.. Osmanlı devleti kuruluşundan itibaren genişleyen ve büyüyen bir devlet olup Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim gibi padişahlar döneminde en güçlü dönemlerini yaşamış, dünya üzerinde çok geniş toprakların sahibi olmuş bir imparatorluktur.

 

Osmanlı devletinin fetihlerle büyüdüğü yadsınamaz bir gerçek. ama bu fetihler toprak fethinden ziyade gönül fethidir. olayları aslında o döneme göre değerlendirmekte fayda var. güçlü olan devletlerin zayıf olanları egemenlikleri altına alıp onları sömürdüğü bilinen bir gerçektir. özellikle avrupa ülkelerinde yaygın olan bu sömürgeci anlayışa nazaran Osmanlı fethettiği tüm topraklarda barış ve huzur rüzgarları estirmiştir.

 

devlet sınırlarını büyütmek, geniş milletlere sahip olmak, topraklarına toprak katmak bunlar Osmanlı için sadece birer araçtır. amaç ilay-ı Kelimetullahtır. tüm dünyaya Allah adını duyurabilmek için fetihler birer araçtır. Osmanlı devletinin amacı "nizam-ı alem"dir. fetihlerde ancak bu alem birliğine hizmet etmektedir. bu zaviyeden bakarsak Osmanlının birlik anlayışını anlayabiliriz. Fetihler karıştırmak için değil düzenlemek içindir.

 

Meselâ; binlerce kilometre uzaklıktaki Açe’de yaşayan Müslümanlar, kendilerini tehdit eden Portekizlilere karşı Osmanlı’dan yardım istemiş, Osmanlı’nın bir donanma göndermesi ile Portekizliler geri adım atmıştı. fethedilen topraklar kadar, kendi istekleriyle Osmanlı hakimiyetine giren bir çok ülke ve milletinde varolduğunu bilmekteyiz.

 

Osmanlı fethettiği hiçbir yerde "ya müslüman olursunuz, ya da ölürsünüz" tarzında bir zorlamada bulunmamış, aksine fethettiği her yerde milletleri inançlarında özgür bırakmıştır... tarih sayfalarına bakacak olursak kiliselerin, camilerin, havraların yanyana olmasını, müslüman ve gayrı müslimlerin uzun sürelerce birlikte yanyana yaşadıklarını görebiliriz. Meselâ 16. yüzyılda Katolik Habsburgların baskısı altında olan Protestanların, Osmanlı için söylediği, “Türklerin eline düşmek, Frenklerin eline düşmekten daha iyidir.” sözü, tarih kitaplarına kadar girmiştir.

 

Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’un fethinden sonra Galata’da oturan Katolik Cenevizlilere verdiği meşhur hoşgörü fermanı da bu mukabilde bir örnek sayılabilir. Fatih bu fermanda, Katoliklerin yalnız başkentinde bulunmalarına rıza göstermekle kalmıyor, dinlerine herhangi bir şekilde karışılmayacağını da açıkça temin ediyordu.

 

ayrıca osmanlı o dönem müslümanların çoğunlukla yaşadığı orta doğunun da hakimiydi. bu müslümanların hem birbirleriyle hem de diğer milletlerle barış içinde yaşamaları Osmanlının mesuliyetindeydi ve bu bölgelerde Osmanlı dönemindeki kadar barış ve huzur ortamı bir daha sağlanamamıştır.

 

farklı medeniyetleri, çeşitli kültürleri bir arada aynı bahçe içinde bir arada bu kadar uzun yıllar yaşatmasının sırrını sadece biz değil batılı tarihçilerde araştırmışlardır. bu örneğine az rastlanır barış ve huzur ortamını bu kadar geniş bir coğrafyada asırlarca sürdürebilmenin sırrının "islamın adalet anlayışı" olduğunu belirtmeye gerek yok sanıyorum..

 

inşallah bir nebzede olsa sorularınıza cevap olabilmiştir...

 

selametle...

 

Öncelikle çok teşekkür ederim.Baya zahmetli,uzun ve güzel bir yazı.İslam'da ki adalet anlayışını sorgulamam için galiba biraz daha zamana ihtiyacım var.Osmanlı Devleti dediğiniz gibi bir çok coğrafyada hüküm sürmüş koskocaman bir imparatorluk.Kimbilir belki de onu ayakta tutan ''İslamın adalet anlayışıdı'' hatta daha ileriye giderek bunun da temel unsurlardan biri olduğunu söyleyebilirim.Dönemin şartlarını göz önüne aldığımız da o dönemin erkleri,siyasi anlayışı,çatışmaları mutlaka bugünle,bu dönemin şartları açıklanamaz.Ama yine de aklıma şu geliyor;fetihler ne kadar adil olmayı denesede yine adil olmayana dönüşür.Fetihler savaşla olur!Savaşlarda ölüm getirir.

 

binlerce kilometre uzaklıktaki Açe’de yaşayan Müslümanlar, kendilerini tehdit eden Portekizlilere karşı Osmanlı’dan yardım istemiş, Osmanlı’nın bir donanma göndermesi ile Portekizliler geri adım atmıştı. fethedilen topraklar kadar, kendi istekleriyle Osmanlı hakimiyetine giren bir çok ülke ve milletinde varolduğunu bilmekteyiz.

 

vb örneklerle çoğaltabileceğimiz bu güzel olan davranışlar takdire şayandır.Değerli arkadaşım onca fetih,savaş hiç mi yıkımlara neden olmamıştır?Mesela Osmanlı Devleti'n de olan ''imparatorluğun esenliği için kardeş katili olmak'' fermanı ve buna benzer adil olmayan uygulamalar...Bunlar dine ne kadar uygun?Teşekkür ederim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle çok teşekkür ederim.Baya zahmetli,uzun ve güzel bir yazı.İslam'da ki adalet anlayışını sorgulamam için galiba biraz daha zamana ihtiyacım var.Osmanlı Devleti dediğiniz gibi bir çok coğrafyada hüküm sürmüş koskocaman bir imparatorluk.Kimbilir belki de onu ayakta tutan ''İslamın adalet anlayışıdı'' hatta daha ileriye giderek bunun da temel unsurlardan biri olduğunu söyleyebilirim.Dönemin şartlarını göz önüne aldığımız da o dönemin erkleri,siyasi anlayışı,çatışmaları mutlaka bugünle,bu dönemin şartları açıklanamaz.Ama yine de aklıma şu geliyor;fetihler ne kadar adil olmayı denesede yine adil olmayana dönüşür.Fetihler savaşla olur!Savaşlarda ölüm getirir.

 

 

 

vb örneklerle çoğaltabileceğimiz bu güzel olan davranışlar takdire şayandır.Değerli arkadaşım onca fetih,savaş hiç mi yıkımlara neden olmamıştır?Mesela Osmanlı Devleti'n de olan ''imparatorluğun esenliği için kardeş katili olmak'' fermanı ve buna benzer adil olmayan uygulamalar...Bunlar dine ne kadar uygun?Teşekkür ederim.

 

 

Sevgili Maviolmayangökyüzü ;

 

Evet. Kesinlikle Fetih lerde Oluşagelmiş Yıkımlar ı Hem Din, Hem Akıl, Hem de Vicdan, İcazet Gösteriyor. Yani Muhtemmelik Arzediyor.

 

Size Özel olarak (Anlayabileceğinizi Umarak) Konuyu şu Şekilde Özetleyebilirim ;

 

Tüm Semavi Din ler de olduğu gibi İslam Dini nde de Nefsine Zulmetmek ve Beden ve Sağlığına Eziyet ve Acı Vermek Yasaklanmıştır.

Ceza i Müeddiyesi Ağırdır, Kesinlikle Men Edilmiştir.

 

Lakin İslam her Konu da olduğu gibi , Bu Konuda da Yaşanılabilir Opsiyonel Standartlar ve Kolaylıklar getirmiştir. Bunlara İlahi İstisna lar

Denilebilir. Yani yine Belirli Ölçü Ve Düzen ve Sistem dahilinde İstisnalar dır Bunlar.

 

Can Emniyeti İslam da Kati Hüküm dür. Müslüman a Farzdır. Oysa yine İstisna i Öngörüler Mevcuttur.

Misalen ;

 

İstanbul un Fethi sırasın da Bizans Surlar ına Şanlı bayrağımızı ilk Çeken Şehidimiz Ulubatlı Hasan dır. (Ruhu Şad Olsun.)

Sizce O Kale nin Zirvesinde Bir Kaç nefeslik Dahi Yaşayamayacağını,

Yani Hemen Oklanacağı ve Öldürüleceğini Bile Bile İleri Atılmamışmıdır?

Ordu Saflarında Kalmak ve Kısmi ve Muhtemel bir Emniyet Ortamı yerine, Bir Kaç Dakikalığına da Olsa Bayrağın Dalgalanışını

Seyretmek ve Seyrettirmek İstedi O.

Pekiyi Amaç Neydi ?

Türk Ordusu na O CehennemVari Savaş da, Şevk ve Cesaret Vermek sureti ile, İnanmış Askerlerimize İman Gücü Katabilmek.

Sonuç ? Bayrağımızın Akabinde Kazanılan Bir Zafer. ve Avrupa nın İslam a Rücu Edişi.

 

Pekiyi Biz Matematiksel bir Mantık ile Ulubatlı Hasan a İntihar Etti diyebilirmiyiz. Haşa. O Şehiddir. Peygamber i ile birliktedir.

 

Burada anlaşılması gereken Nokta Şudur ;

Bir Fetih Konu Edildiğinde, Değil ki Zafer Uğruna bir Kaç Dakikalık Bayrağın Dalgalanışı Uğrunda Can lar Verilir, ve de Can lar Alınır.

 

İslam Dini de Değil Bunu Reddetmek, Bilakis O Verilen Can a Şehid Mertebesini Bahşeder.

 

Konunun Anlaşılabildiğini Ümid Ediyor. Ve Noktalıyorum.

 

Şunu İyi ve Tam Kavramalıyız ki ;

 

İslam Dini nde ;

Şahsi Tüm Sebepler adına Yapılabilecek Tüm Can Alma lar Cinayet tir. ve En Ağır Şekilde Yargılanır.

Savaşlar Eğer Halk lar Arasında değil, Adanmış Asker ler Tarafından ve Hak Namına Yapılıyor ise, Bunun Adı Cihad dır. ve Emrolunur.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle çok teşekkür ederim.Baya zahmetli,uzun ve güzel bir yazı.İslam'da ki adalet anlayışını sorgulamam için galiba biraz daha zamana ihtiyacım var.Osmanlı Devleti dediğiniz gibi bir çok coğrafyada hüküm sürmüş koskocaman bir imparatorluk.Kimbilir belki de onu ayakta tutan ''İslamın adalet anlayışıdı'' hatta daha ileriye giderek bunun da temel unsurlardan biri olduğunu söyleyebilirim.Dönemin şartlarını göz önüne aldığımız da o dönemin erkleri,siyasi anlayışı,çatışmaları mutlaka bugünle,bu dönemin şartları açıklanamaz.Ama yine de aklıma şu geliyor;fetihler ne kadar adil olmayı denesede yine adil olmayana dönüşür.Fetihler savaşla olur!Savaşlarda ölüm getirir.

 

 

 

vb örneklerle çoğaltabileceğimiz bu güzel olan davranışlar takdire şayandır.Değerli arkadaşım onca fetih,savaş hiç mi yıkımlara neden olmamıştır?Mesela Osmanlı Devleti'n de olan ''imparatorluğun esenliği için kardeş katili olmak'' fermanı ve buna benzer adil olmayan uygulamalar...Bunlar dine ne kadar uygun?Teşekkür ederim.

 

 

tarihte bir anlayış vardır kardeşim, bilirsiniz. olaylar kendi döneminin şartları ve gereklilikleri dahilinde incelenibilirler.

bu olaya da bu açıdan bakmamız gerekir. olayı günümüz şartları içinde incelemek büyük talihsizlik olur.

 

Osmanlı devleti ünü sınırları aşmış, asırlarca hakimiyet kurmuş, saltanatı 3 kıtaya yayılmış, büyüklüğü tartışılmayacak bir imparatorluktur..

 

şimdi bir devleti yönetmenin zorluklarını hepimiz biliyoruz sanıyorum. ki bu kadar geniş coğrafyaya yayılmış, himayesinde milyonlarca insanı barındıran bir devlet.

 

Osmanlı devletinde hiçbir şehzade suçsuz yere öldürülmemiştir. (sadece 3.mehmet in şehzadeyi kendi çıkarları uğruna öldürdüğünü bir dipnot olarak belirteyim.)

 

şehzadeler çok küçük yaşlardan itibaren eğitime alınırlar, çünkü padişah adaylarıdırlar. üstün bir bilgi ve savaş donanımıyla yetiştirilir ve bazı vilayetlere gönderilirler. bu şehzadelerden bazıları yanlarına yandaşlarını toplayarak, ayaklanma çıkarırlar ve taht kavgası başlatırlar. bu isyanlarda devlet büyük yara alır ve bir sürü insan ölür. böyle devlet düzenini ve millet birlğini bozan şehzadeler de öldürülürler.

 

devlet yönetimi duygusallığı kabul etmez, tecrübe ve beceri gerektiren bir iştir.

 

bir şehzadenin çıkaracağı isyanın devleti ne kadar meşgul edeceği, dış düşmanlara da zemin hazırlayacağı malumdur. bu bağlamda Cem Sultanın başka devletlerin eline geçerek Sultan Beyazıdı ne kadar uğraştırdığını biliyoruz.

 

bu anlayışı günümüz şartlarında tasvip etmesek bile, o dönemi düşündüğümüzde anlayabileceğimizi umuyorum.

 

Osmanlıda, devlet herşeyden üstündür. Onun parçalanması, bölünmesi düşünülemez... bu açıdan devleti bölüşmeyi teklif eden Cem Sultana, 2.Beyazıdın verdiği cevap çok manidardır. "Osmanlı devleti o kadar namuslu bir gelindir ki, iki damadı kabul etmez"

 

kardeş katli ile ilgili ferman, zamanın en büyük islam ulemalarının uygunluğu ile Peygamber Efendimizin dahi övmüş olduğu bir padişah olan Fatih Sultan Mehmet tarafından çıkartılmıştır.

 

eğer Fatih kardeşini öldürmeseydi, kardeşi zaman içinde isyan çıkartmaz mıydı? İstanbulun fethi gecirmez miydi? (belki de hiç gerçekleşmezdi)

 

Sultan beyazıd, cem sultanın teklifini kabul edip, devleti bölüşseydi, Yavuz ortaya çıkıp "halife" olabilir miydi?

 

Yavuz, üzerine gelen kardeşleri Ahmet ve Korkutu bağışlasaydı, tekrar toparlanıp saldırmazlar mıydı? ve tabi hilafet te osmanlılara geçemezdi.

 

görüyorsunuz kardeşim, bir şehzade ayaklanması devlete nelere mal olabiliyor.

 

 

Ve sonuç olarak sormak lazım Cengiz Han, Hülagü Han gibi beylerin kurduğu devletlerin neden bu kadar uzun yaşayamadığını (tarihçiler bunun sebebinin; devletin kardeşler arasında bölüştürülmesi olduğunu belirtiyor)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tarihte bir anlayış vardır kardeşim, bilirsiniz. olaylar kendi döneminin şartları ve gereklilikleri dahilinde incelenibilirler.

bu olaya da bu açıdan bakmamız gerekir. olayı günümüz şartları içinde incelemek büyük talihsizlik olur.

.

.

.

 

 

Sevgili GüleMeftun ;

 

Asr ı Fetret Hakkında getirdiğiniz bu Ciddi ve Emek dolu Açıklama ve Beyanlar ınız adına Teşekkür Etmek Bizim için Bir Borç Olacaktır.

 

Bizde Hoşgörü ve İzninize sığınarak Küçük bir Anektod eklemeyi Uygun Buluyorum .

 

Tarih imiz bağımsız Kaynaklarca İncelendiğinde Şahit olunacaktır ki ;

Asıl İsmi Fasıla i Saltanat olarak Osmanlı Kayıtlarında Arşivlenen Belgeler Doğrultusunda ,

Fetret Devri, Zannedildiği gibi Osmanlı nın Özel ve Duhuli bir Meselesi değil, Aksine Cengiz Han ın Saltanatının yeniden yaşatabilmek İhtirası ile ,

Maveraünnehir de Hakimiyetten başlayarak, Semerkand a Kadar Ulaştı ve Tahtı Ele Geçirdi. İmparatorluğunun ismi de Hazırdı: Timur İmparatorluğu.

 

Ardından Yeryüzünde Kendince En Büyük Hatta Tek Potansiyel Hakimiyet olan Osmanlı ile Mücadele Etmektedir.

Ve Bu Mücadelede, Sıcak ve Soğuk Savaşlar ın sonunda, Namertçe sahnelen Siyasi Manevralar, Namertce Oyunlar ve Entrikalar,

ve Osmanlı da ki Şehzadelerin arasına, Organize bir Şekilde Timur tarafından, Fitne ve Nifak Sokulması Sonucu Fetret Devri Başlamış Oldu.

ve Ne Yazık ki, yine Fırsatçılar tarafından Tam Onbir Sene Sürdürüldü.

 

Ayrıca ve Hususen ;

Osmanlı Tarihi nde yer eden Bu Hadiseler Bütünü Kesinlikle İSLAM a Maledilemez.

'' Osmanlı da Bunlar Yaşandı, Demek ki İslam öyle Emretti '' Şeklinde Mantıksız ve Akıldışı bir Yaklaşım ve Benzetmede Bulunulamaz.

Bu da Böylece Biline...

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Birvarmışhiçyokmuş ve Sevgili Gülemeftune;az önce aldığım iki cevab arasında ilgi kurarak anlamaya çalıştım.Dediğiniz gibi coğrafyalara hükmeden bir imparatorluğun devletin gücünü koruyup sürdürmesi için bazı kurallar olmalıdır.Nitekim hükümdarlık basit değildir;yönetimde söz sahibi olma gibi iktidar mücadalelerini düşündüğümüz zaman biraz daha olay çerçeftlenir.Yine dediğiniz gibi dönemin olaylarını o dönemle açıklamaya çalışmak en doğru olanıdır.Buraya kadar yazılanları Sevgili Birvarmışhiçyokmuş'un mutlaka arada istenmedik olaylara tanıklık edilecektir,mutlaka yıkım getirecektir;ama İslam'da özel durumlar vardır ve bazen bu bazı istisnaları uygun görür şeklinde ki iletiyi de okuyunca ''kardeş katili''gibi bir fermanı dine uygun olarak çıkarıldığı şeklinde bir yargıya vardım.Tabiki burada kalkıp Osmanlı Devleti ile İslam'ı değerlendirmeyeceğim;benim içim aslolan Hz Peygamberdir.Ama bu kardeş katili olmanın devletin devamı için bir şart olarak sunulsa da değerli arkadaşımızın dediği gibi bu;

 

Şahsi Tüm Sebepler adına Yapılabilecek Tüm Can Alma lar Cinayet tir.

 

bir cinayet olmaz mı?(Ayrıca çok teşekkür ederim,elinize,yüreğinize sağlık.Dinlemeye devam edeceğim)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Birvarmışhiçyokmuş ve Sevgili Gülemeftune;az önce aldığım iki cevab arasında ilgi kurarak anlamaya çalıştım.Dediğiniz gibi coğrafyalara hükmeden bir imparatorluğun devletin gücünü koruyup sürdürmesi için bazı kurallar olmalıdır.Nitekim hükümdarlık basit değildir;yönetimde söz sahibi olma gibi iktidar mücadalelerini düşündüğümüz zaman biraz daha olay çerçeftlenir.Yine dediğiniz gibi dönemin olaylarını o dönemle açıklamaya çalışmak en doğru olanıdır.Buraya kadar yazılanları Sevgili Birvarmışhiçyokmuş'un mutlaka arada istenmedik olaylara tanıklık edilecektir,mutlaka yıkım getirecektir;ama İslam'da özel durumlar vardır ve bazen bu bazı istisnaları uygun görür şeklinde ki iletiyi de okuyunca ''kardeş katili''gibi bir fermanı dine uygun olarak çıkarıldığı şeklinde bir yargıya vardım.Tabiki burada kalkıp Osmanlı Devleti ile İslam'ı değerlendirmeyeceğim;benim içim aslolan Hz Peygamberdir.Ama bu kardeş katili olmanın devletin devamı için bir şart olarak sunulsa da değerli arkadaşımızın dediği gibi bu;

 

 

 

bir cinayet olmaz mı?(Ayrıca çok teşekkür ederim,elinize,yüreğinize sağlık.Dinlemeye devam edeceğim)

 

 

Sevgili MaviolmayanGökyüzü ;

 

Bu Konuda Kesinlikle Haklısınız. Kim Ya da Kimler İşlemiş Olursa olsun ;

 

İslam da Bireyin Kendi Zan ve Hüküm ü Gereğince Can a Kıyabilmesi Yasaklanmış ve Büyük Günahlar arasında Öngörülmüştür.

 

Bu Konuda Hüküm Bellidir. Devlet Başkanlığı ya da Peygamberlik Sıfat ını Taşıyan Kişiler için Bile bir İmtiyaz Söz Konusu Olamaz.

 

Eğer bir Kardeş Bir Kardeş i Saltanat uğruna Katletmiş ise Bu Bir Cinayet tir. Başka Hiç Bir Şekilde Açıklanamaz.

 

Tabii ki Bu Durum, Bir Mümin Tarafından işlenmiş ise, Yargılanacak Birey in Kendisidir, Dini Değil.

Din Yasaklar, Meneder. Kul Yasak Tanımaz ve Günah a , Haram a Girmiş Olur.

Cezası da Yine Aynı Din in Emirler in ce Uygulanır, Kısas Gerçekleşir.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

elbette mavi olmayan gökyüzü. olaya sizin belirttiğiniz cihetten de bakılabilir. ama belirttiğimiz gibi istisnai durumlar mevcut.

 

"fitne katlden daha tehlikelidir." hükmü de dikkate alınacak olursa bastırılamayan bir şehzade ayaklanması devleti yıkılmaya kadar götürebilirdi. Osmanlının amacı belirttiğimiz gibi ne toprak kaygısı ne de şan, şöhret, ündür. Devletin tek politikası tüm müslümanları bir islam birliği altında toplayabilmek, bir müslüman birliği oluşturabilmekti.

 

Beyazıd, Fatih Sultan Mehmet dönemindeki şehzade sorunları, bastırılmasaydı devlet büyük yaralar alır ve hatta belki İstanbul bile fethedilmeyebilirdi. ve Osmanlı devleti de bugün adından gururla söz ettiğimiz bir cihan imparatorluğu olamaz, şehzadeler arasında paylaştırılmış bir devlet olarak tarih sahnesinde kendine yer bulurdu. bir de bu açıdan düşünelim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok teşekkür ederim Sevgili Birvarmışhiçyokmuş ve Sevgili Gülemeftun;galiba anladım ne demek istedğinizi.Bu konuda soru sorduğum zaman inanaın ki hiçbir fikrim yoktu ama bugün...benimde yazılacak,söyleneceklerim var.Ve Sevgili Evren buradan sana yine çoooooooooook teşekkür ederim.İyi ki tanımışım böyle güzel bir insanı.

 

Gelelim diğer bir soruma(ne kadar çok soru soruyorsunuz demeyin emin olun ki bu konuda hiç bilgimn yok;yazılanlarla oluşacak bir anlayış olacak)İslamda Kadın!Neden mahkemelerde bir erkeğe dört kadın vardır?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

 

 

Hangi kayıtta var..İslam Devleti Kurun ..varmı böyle bir kayıt..Ayet..dayı aradı taradı bulamadı böyle bir emirini Allahın.. :)

 

Doğan abi..bi yardımcı olursan seviniriz.. :)

 

Sevgili Dayı ;

 

Siz Var iken Bizim Yardımcılığımız ve Refagat imiz Yakışıksız Olur.

Lakin Söyleyecek Bir Kaç Cümlemiz Olabilir Yalnızca.

 

Ama Lütfen Biraz Müsaade Edin.

 

İnanın Başımı Kaşıyamayacak Kadar Yoğunum Şu Ara.

 

Şimdiden Teşekkürler.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok teşekkür ederim Sevgili Birvarmışhiçyokmuş ve Sevgili Gülemeftun;galiba anladım ne demek istedğinizi.Bu konuda soru sorduğum zaman inanaın ki hiçbir fikrim yoktu ama bugün...benimde yazılacak,söyleneceklerim var.Ve Sevgili Evren buradan sana yine çoooooooooook teşekkür ederim.İyi ki tanımışım böyle güzel bir insanı.

 

Gelelim diğer bir soruma(ne kadar çok soru soruyorsunuz demeyin emin olun ki bu konuda hiç bilgimn yok;yazılanlarla oluşacak bir anlayış olacak)İslamda Kadın!Neden mahkemelerde bir erkeğe dört kadın vardır?

 

Sevgili MaviOlmayanGökyüzü ;

 

Öncelikle İslam da ''Her Erkeğe Dört Kadın'' diye bir Şey Yoktur.

Böyle ve Benzeri Söz ve İfadeleri Üretenler ise, Kesinlikle Art Niyet li ve Menfi Kişiler dir.

 

Yalnızca Şöyle Bir Hakikat ten Söz Edilebilinir.

 

İslam da '' Ruhsat ve İcazet '' ve '' Emir ve Hüküm '' Kavramları Sürekli birbirine Karıştırılır,

ve Büyük Hatalar ile Sonuçlanacak polemik ve Tartışmalar a Girilir.

 

Evet. Emir ve Hüküm Ayrıdır. Ruhsat ve İcazet i Ayrıdır.

 

Kısaca Özetlemeye Çalışmak Gerekirse ;

 

Emir ve Hüküm ; İslam ın Şart ve Koşul Olarak İleri Sürdüğü Tüm Prensiplerdir. Dışına Çıkmak Men Edilir.

Yani Aksi Durumlar da Cezai Müyeddie Uygulanır.

 

Bu Hüküm ve Emirler konu Edilirken Tabii ki, ''İslam da Yaşam Tarzı Bu Şekilde Belirleniyor'' Denilebilir.

 

Lakin Ruhsat ve İcazet ise Böyle Değildir, Farklıdır.

Ruhsat İslam da Bir Olgu nun Uygun Olup Olmadığı Konusunda Kesin Hükümler le Sınırlandırılmamış, Lakin Yapılması Men de Edilmemiş Durumlardır.

 

Yani İslam hiçbir Şekilde Bir Ruhsat Mesele si için Mutlaka Böyle Yapınız ya da Şöyle Yapmayınız Demez.

Ya Ne Der ? ; Yapılması Bir Suç Teşkil Etmemektedir, Yani Müsaade Verilebilir Der.

 

İşte İslam da Birden Çok Dini Nikah Nasıl Kıyılabilir ? Sorusunun Yanıtı Buradadır.

 

İslam Birden Çok Dini Nikah Yapmayı, Emretmez ya da Tavsiye Etmez.

Yalnızca Yapılabilmesi Din en Günah Sayılamaz Der.

 

ve Dileyen Dilediği Gibi Nikah Kıyar, Evlenir. tabii ki İslam Buna da Bir sınır getirmiş ve en fazla Dört Evliliğe Müsaade Vermiştir.

 

Şimdi Konu Daha İyi Anlaşılabilmiştir Umarım.

 

 

Saygılarımla. Doğan Gülbudak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.