Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

şimdi moda ya üst kimlik alt kimlik tartışmaları,islamlaştırılmaya çalışılan yönetim,korkudan üçbuçuk atan siyasiler,darbeye yapmaya yeri dar ama kulak çekmeye hevesli postallılar...

hemen hepsi en az bir darbeyi alkışladı yurdum aydınlarının...postallılarımız da ressam paşalarından özentili ''ben senin çıplak resimler çizmeden çankaya köşküne çıkabilme ihitimalini seviyorum'' hesabı...

 

tüm radyo bildirilerinde tema aynıydı halbuki...ülkenin içinde bulunduğu kötü gidişat,beceriksiz hükümet,atatürk ilke ve inkılaplarının tehlikede olması,kardeşin kardeşi vurması teraneleri...

 

şimdi sonuç...ah edip vah ettikleri ikitdarlar; yerlerse bi çift postal daha?

göz ardı ettikleri sivil toplum otoritesi halk için(!),halka karşı, halka rağmen

 

fikri olan beri gelsin...

 

ama ufacık bi rica lütfen sulandırmadan ve adam akıllı lütfen!!!

Gönderi tarihi:

1960 darbesi solcu

 

1970-80 ise fasist kimlikliydiler....

 

1980 de bu ulkenin icine bu kadar silah bu orduya ragmen nasil girmistir hala bir muammaa

 

 

 

1980 de fasist olan ordumuz

 

tum solu ezip gecmistir..ozal ve onun gibilerede bulunmaz firsatlar yaratmistir..buradan kenan evren ozalin onunu acmistir gibi bir analam cikiyor evet ama evren pasa secimlerden bir gece once televizyona cikip ozala verdi veristirdi halkta evrene olan tepkisi ile anavata oy verdi ve bu parti patlama yapti.....ayni bugunku gibi ordu refahi elestirdi engelledi ama AKP patladi yani AKP nin onunu acan yine ordudur.....

 

yine tarih tekerrur edecektir..AKP bir donem daha iktidara tek basina gelecektir ancak eger bu kimlik tartismalri devam ederse MHP nin oylari patlayacaktir...bu MHP CHP ANAP koalisyonunu ile sonuclanabilir.....

 

cok onemli bir diger nokta ise chp ve mhp nin kimlik ve ulkenin butunlugu konusunda tam bir fikir birliginde olmalaridir......

 

genellikle sol partiler fikir ozgurlugu demokrasi insan haklari uzerinden mesaj verirken

 

AKP bu argumanlari kullanmaya baslamis ve basarili olmustur

 

turkiyede solcular milliyetcilik sagcilarda ozgurluk insan haklarindan yana konusmaya baslamislardir

 

halk yapilan her turlu kamuoyu arastirmasinda en guvenilir kurum olarak orduyu gormektedir

 

daha sonra ise cumhurbaskani gelmektedir (a.necdet sezer)

 

ancak halk ordunun devlet islerine mudahalesini benimsememktedir nezaman mudahale etse asiri tepki vermektedir

 

o yuzden bazen ataturk cumhuriyet adina ordunun yaptigi cikislarin en cok kimlerin ekmegine yag surdugune dikkat etmekte fayda var

 

bence

Misafir hakanbaranyildirim
Gönderi tarihi:

göz ardı ettikleri sivil toplum otoritesi halk için(!),halka karşı, halka rağmen

 

fikri olan beri gelsin...

 

Çok kısa bir alıntı yapıp gideceğim...

"HALK yığınları,fikirden ve eylemden habersizdirler.Onlar,iktidarın istediği yolda giden güruhtan başka bir şey değillerdir."

 

FREUD'un bu lafından yola çıkarak şunu diyeceğim,HALK nerede ki,ne yapabilir ki,ya da ne yapmıştır ki?

Kendi sorularıma kendim cevap veriyorum:hiç bir şey yapmamışlardır,yapamazlarda...

İKTİDAR ve POSTALLILAR ne isterlerse onu anlamaya çalışacaklar ve tabiki onlar daha hiçbir şey anlamadan konu kapanacak.Sadece geride ne düşündüğünü ve ne anladığını dahi anlayamayan bir HALK yığınları kalacaktır.

Yani HİÇ.

Ama DOĞU felsefesindeki HİÇ.

Yani sadece HİÇ.

HİÇ...

Gönderi tarihi:

o hiç bir şey yapmamışlar dediğin halk iktidarı, postalları, mollaları dinlemiş olsaydı ve kendi iradelerince karar verip harekete geçmemiş olsalardı. Şu anda bir cumhuriyet değil, bir İngiliz Dominyon'yduk.

 

Madem bu halk bir şey yapmadı da 12 marta 12 eylüle neden ihtiyaç duyuldu. sen 15-16 haziranı duymadın galiba.

Gönderi tarihi:

şimdi diyorsun ki 12 mart ve 12 eylül halk hareketidir öyle mi? yoksa ben mi yanlış anlıyorum?

 

sen şimdi total olarak bi özet geçer misin?annamdım ben?

 

bu kadar katı tutumlu olmanın bi anlamı yok sanırım.

ayrıca hep kızdığım bişeyi sen de yapmışsın ki türkiye ve bu coğrafyadaki halkın karakteristik özellikleri söz konusu olduğunda yabancı feylesoflara ve uzak ülkelerdeki (doğu felsefesinin gölgesinde kalmış ama bi nebze bişi anlamamış)bilimadamlarına danışmanın ne kadar anlamsız olduğunu (hele de sana) anlatmanın gereği var mı bilmiyorum?

freud kendi aptal halkı için ne derse desin umrumda değil. ordaki (Batıdaki) demokrasiyi kuran sermaye ve işçi sınıflarının, onu koruyan ve geliştiren gücü Türkiye'de olmadığı için, Cumhuriyet'in kuruluşundan neredeyse günümüze kadar, bu çağdaş sınıfların demokrasiyi koruma ve geliştirme görevini askerler üstlenmişlerdir. kaldıki asker bi ulus olamakla saplantılı bi biçimde övünmüş,etrafındaki herkesten paşaların diline pelesenk olmuş cümleleri dinlemiş bi neslin üyesi olarak ben diyorum ki ektiklerini biçiyorlar.

Gönderi tarihi:

12 mart ve 12 eylül ihtilallerinin sebebi, halkın kendi başıan bir şeyler yapmaya karar vermesi ve buna kalkışmasıdır. hakanın idda ettiği gibi. "postal ve iktidar" ın sözünden çıkmayanalr oslaydı halk denilen eşy. bu ihtilaller hiç olmazdı.

Gönderi tarihi: (düzenlenmiş)

"tüm radyo bildirilerinde tema aynıydı halbuki...ülkenin içinde bulunduğu kötü gidişat,beceriksiz hükümet,atatürk ilke ve inkılaplarının tehlikede olması,kardeşin kardeşi vurması teraneleri..."

 

Bunların hepsine terane diyorsunuz... ve ardından şu yorumu yapıyorsunuz nazanozkan hanım

 

"Asker batıdaki sınıfların bizde henüz oluşmamasından dolayı onların üstlendiği rolü üstlenmeye çalışmıştır."

 

Bu dediklerinize katılıyorum doğrudur. Konuyu başlatırken öne sürdüğünüz görüşlerde de doğruluk payı var ancak lütfen şu sorularımı duru bir Türkçe'yle (hani benim yani sokaktaki insanın anlayabileceği şekilde) cevaplar mısınız?

 

Avrupa'da ki demokratikleşme hareketleri ne kadar sürmüştür?

 

Bu demeokratikleşme hareketleri sırasında Avrupa'da ne gibi siyasi olaylar yaşanmıştır?

 

Bu siyasi olayların dünya siyasetine ve milletlerin varlığına ne gibi etkileri olmuştur ?

 

Ülkemizde demokratikleşme hareketleri ne kadar sürmüştür (yada sürmektedir) ?

 

Ülkemizin Avrupa'dakine benzer bir şekilde halk sınıflarının oluşmasını beklemek ne kadar sürecektir?

 

Ülkemizdeki halk sınıflarının oluşması ve birbirini dengelemesi sırasında oluşacak hadiseler sırasında ülkenin dış ortamdan etkilenmesi nasıl önlenecektir (yada etkilenmesi önlenemez ise sonuç ne olacaktır)?

Tarih: Düzenleyen: koyu_mavi
Misafir hakanbaranyildirim
Gönderi tarihi:

ayrıca hep kızdığım bişeyi sen de yapmışsın ki türkiye ve bu coğrafyadaki halkın karakteristik özellikleri söz konusu olduğunda yabancı feylesoflara ve uzak ülkelerdeki (doğu felsefesinin gölgesinde kalmış ama bi nebze bişi anlamamış)bilimadamlarına danışmanın ne kadar anlamsız olduğunu (hele de sana) anlatmanın gereği var mı bilmiyorum?

freud kendi aptal halkı için ne derse desin umrumda değil. ordaki (Batıdaki) demokrasiyi kuran sermaye ve işçi sınıflarının, onu koruyan ve geliştiren gücü Türkiye'de olmadığı için, Cumhuriyet'in kuruluşundan neredeyse günümüze kadar, bu çağdaş sınıfların demokrasiyi koruma ve geliştirme görevini askerler üstlenmişlerdir. kaldıki asker bi ulus olamakla saplantılı bi biçimde övünmüş,etrafındaki herkesten paşaların diline pelesenk olmuş cümleleri dinlemiş bi neslin üyesi olarak ben diyorum ki ektiklerini biçiyorlar.

Demek hanımefendiyi kızdırmışım...

Sen bana bir tane kendi vatanından çıkmış bir FEYLOSOF ya da BİLİMADAMI göster ben de onlara dayanarak fikirlerimi beyan edeyim..

FREUD'u anlamayan ve anlayamayacak bir toplumun ferdi olarak fikirlerinin ne kadar umurunda olduğu ise senin sorunun ama tam olarak sorunun olması için önce fikirlerini bilmen geekirdi.Klasik TÜRK yada YÖRÜK mantığı ancak bu kadar anlar zaten,şaşırmadım...

 

Demek ASKERLER Türkiye'de "demokrasi"yi koruma ve geliştirmr görevini üstlenmişlerdir.Bu yorumu kafanın son günlerde karışmasına veriyorum.Demokrasi ne zaman gelmiş ki ASKERLER onu korumaya başlamışlar ve ASKERLER'in koruduğu şeyin demokrasi olduğunu sana kim söyledi.

Daha sonra da bu cümlelerin tersi ikamete dönerek,saplantılı bir söylem vererek sen ve senin gibilerinin kafalarını ütülediklerini ima etmeye çalışmışsın;ama çalışma düzeyinde kalmış,net değil...

 

Ektiklerini biçen kimdir ve nerededir?Biz kendisini nasıl tanıyacağız...?

Kafan fazla karışmış galiba ama zamanla geçer...Ki o zaman herşeyin ilacıdır değil mi?

Antalya'ya selam...Yola devam...

 

Bana 15-16 Haziran olaylarını soran zata da şunu söyleyeyim...

İlk kez duydum.

Son kez de duymaktayım.

Böyle bir şey olmuş mudur?

Olmuşsa kim tarafından oldurulmuştur?

Oldurulup da doldurulmuşmudur yoksa dondurulacak kadar görmezden m getirilmiştir?

Gönderi tarihi:

tabi şimdi bu kadar memleket üstüne net tespitler yapıp. bizleri sol adına konuşmakla hitap edip bilgisizlikle suçlayıpç. 15-16 haziranı bilmemek, senindehanki klasik mantıktan olduğunu gösterir. özellikle şu "Türk Mantığı" lafından sonra

 

15-16 haziran 1970 Türkyiede bir dönüm noktasıdır. ve ben şahsen 15-16 Haziran olaylarını, büyük işçi direnişini ilk kez duyduğunu söyleyen zat a da ben şunu söyleyeyim. Daha yakın tarihini bilmediğim memleket hakkında, nereden duyupta yapıyorsun bu tespitleri.

Gönderi tarihi:

ya iyi de ben sana da anlatamayacaksam daha kime anlatayım kendimi?

 

ben de korumaya çalışıyoruz dedikleri şeyin ya da sürgit temcit pilavı gibi önümüze sunulan şeyin adının demokrasi olduğunu söylemiyorum. zaten şayet bizim yaşadığımız şeyin adı demokrasiyse ben inanmıyorum.

ama bu başka bi başlığın konusu olsun istersen sensei...

 

haklısın belki de haddim olmayarak bazı çıkarımlarda bulundum ancak söylemeye çalıştığım şey şuydu ki : yıllarca her fırsatta karışmaya çalıştıkları yönetimin şimdi gerilmiş bi lastiğin takıldığı yerden kurtulması gibi hızla suratlarına doğru çarpacağını görüyorlar.kimler mi?postallılar; (tosun)paşalar( filmini çok sewerim o ayrı); hürriyet,milliyet,sabah entellektüelleri;habertürk aydınları;başbakan yalakaları;allahsız müslümanlar ve diğerleri...

 

tezime hangi feylesof ışığında dewam edeyim hocam?

Gönderi tarihi: (düzenlenmiş)

ewet o saydıklarımın hepsi terane...hatta kandırmaca

bakınız ben size o cümlenin türkçe mealini yazıvereyim:

 

Yüce Türk Milleti:

Büyük Atatürk’ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bu bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir.

yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür.

Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmiştir.

bizim canımızı çok sıktınız biz de darbe yapmaya karar verdik,yannız makul bi kılıf bulamadık bunla idare ediverin işte )

Aziz Türk Milleti:(ey ahali!!!)

İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını....

Girişilen harekatın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.

Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. (bu beceriksiz parlamento bişi becerememiş iş başa düşmüştür...)

Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir. (sıkıyosa çıkın dışarı da göriim)

Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır. (salllandırıırım bi kaçınızı taksimin ortasında...yaptım biliosunuz)

Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05’den itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştur. (ben ne diyosam o)

Bu kollama ve koruma harekatı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat 13.00’deki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde tarafımdan yapılacaktır. Vatandaşların sükunet içinde radyo ve televizyonları başında yayınlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerine güvenmelerini beklerim. (bu bir emirdir)

 

kafi cewap mı sorularınız için???(ey ahali)

Tarih: Düzenleyen: nazanozkan
Gönderi tarihi:

Sayın Nazanözkan Hanım demokrasiyi her ne şart altında olursa olsun savunduğunuz açıktır. Ancak sorduğum soruları yineliyorum. 80 darbesinde Kenan Evren'in konuşmalarını fikrinize kanıt olarak sunuyorsunuz. Önceki mesajımı okumanızı ve sorularımı dikkate değer görmenizi rica ederim. Saygılarımla...

 

Avrupa'da ki demokratikleşme hareketleri ne kadar sürmüştür?

 

Bu demeokratikleşme hareketleri sırasında Avrupa'da ne gibi siyasi olaylar yaşanmıştır?

 

Bu siyasi olayların dünya siyasetine ve milletlerin varlığına ne gibi etkileri olmuştur ?

 

Ülkemizde demokratikleşme hareketleri ne kadar sürmüştür (yada sürmektedir) ?

 

Ülkemizin Avrupa'dakine benzer bir şekilde halk sınıflarının oluşmasını beklemek ne kadar sürecektir?

 

Ülkemizdeki halk sınıflarının oluşması ve birbirini dengelemesi sırasında oluşacak hadiseler sırasında ülkenin dış ortamdan etkilenmesi nasıl önlenecektir (yada etkilenmesi önlenemez ise sonuç ne olacaktır)?

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Bu konuda yazmadan evvel benim en inandigim seyin Halkin kendi iradesini kullanarak gerek Hukumetini, gerek ordusunu, gerek Is adamlarini, gerek dis

Mudahalelerin ulkesinin butunlugune , refahina, emniyetine zarar verecek yola

Gittikleri an durdurmak gucune sahip

Olmasidir.

 

ANCAK......malesef bugun Turkiyede bu

Toplum bilinci olusmamistir. Biliyorum

Kizan olacak fakat malesef bu gercek....

Bu arada Anayasamiz Hukumeti n Anayasa

Cercevesinde yurdu yurutmesini saglayaci

Onlemler almamistir. Turkiye hic bir

Donemde Hukuk devleti olmamistir, ve

Turkiye'de hic bir zaman demokrasi olmamistir. Demokrasinin bir yuzu kuvvetlinin kuvvetsizin de hakkini korumasi

Temin etmek icin alinan tedbirlerdir.

Fakat senin yumrugun benim burnuma geldigi anda senin butun demokratik haklarinin biter. Bu da demokrasinin obur

Yuzudur. Dunyada Demokrasi yoktur

"Republic"ler yani Cumhuriyetler vardir

Malesef Turkiyede o da tam manasiyla

Oturmamistir.

Bu arada evet toplumdan kalan boslugu

Ordu doldurmustu. O ihtilaller hatta

Birincisi Dunyanin met ettigi ihtillalerdir.

Diktatorluk, halifelik, 7ci yuzyila cocuk

Beyni yikiyarak donme hevesleri Fetullah

Gulenler, Ulkuculer, Solcular sinmistir.

Eger bunlari sindirecek guc halkta olsaydi

O zaman ihtilaler olmazdi. Ordu ilk

Iki ihtillade yonetimi Sivil idareye geri

Vermistir. Turkiye bir Misir, Suriye olmamistir. Ve Turkiye ustunde Ataturk

Ilkelerini curutmek icin oyun oynamak

Isteyen kisilerin hucum adresi ordumuzdur.

 

Ordumuz, millet olarak en guvenecegimiz

Muessese olmalidir. Ve Halk pasifligi

Birakip kendi hakkini korur hale gelince,

YANI TURKIYE BIR HUKUK DEVLETI

OLUNCA ordunun ic islerinde isi bitmistir.

Ne gelir , ne gelebilir. Yok radyo boyle

Soylemis, su oldurulmus bu oldurulmus

Gerillalar kontra gerillalar yanliz Turkiyede

Olan isler degil. Dunya boyle donuyor.

Bunlari desenler saf beyinleri yikayip

Ulkeyi kutuplastirmak isteyen hainlerdir.

Sozleri ve yazilari Kurt, Ermeni, Yunan

Kibrislilarin internet sahifalarinda bunlar da

Bizden der gibi uyelere ulastirilmaktadir.

 

Kendimizi artik kitaplarda okudugumuz,

Politika sahnelerinde gordugumuz Avrupa,

Amerikayla karsilastirmayi birakip.onlari

Kendi muesseselerini, bayraklarini, refahlarini , ne pahasina olursa olsun

Korumakta gosterdikleri hassasiyeti

Ornek alalim. Halklarinin sahip oldugu

Ozgurlugu kendi memleketimiz icin saglayip

Ondan sonra bizi mahvetmek istiyen

Kuvvetlere comertlik gosterip onlarin

Insan haklarini koruyalim. Bir birlesme

Sekli YERLI MALI KULLAN Turkiye

Alehine yayon yapan medyaya reklam veren sirketlere parani verme 60 milyon

Insanin ekonomik gucunu kullan. Yazmak

Bilmek dusunmek yetmez. Yapim gerek!

Gönderi tarihi:

Yazılar Tamer Korkmaz'dan (Kemalizm Gerçeği)

Zaman Gazetesi

”Çözeceğiz!” demişti...

Emekli Orgeneral Kemal Yamak’ın anı kitabı kontrgerilla tartışmalarını yeniden gündeme getirdi…

 

 

Yamak, kitabında Özel Harp Dairesi üyelerinin 70’li yıllarda CHP dahil bütün partilere özenle yerleştirildiğini anlatıyor.

 

Kontrgerilla’yı açık eden ilk siyasi lider unvanına sahip Bülent Ecevit, Yamak’ın hatıratı bağlamında bir tartışmaya girmedi…

 

Ancak, kitap çalışmalarından birinin ÖHD ile ilgili olduğunu vurgulayarak bazı hatırlatmalar yaptı: “ÖHD derin devletin içinde, fakat üzerinde durmaya çalışan bir yapıdır. 1977 seçim kampanyası esnasında İzmir’de beni, Rahşan’ı ve yakın arkadaşlarımı hedef alan suikast girişimi hâlâ aydınlanmadı. Emniyet güçleri o zaman bizi kandırmaya çalışmışlardı! Başbakanlığım sırasında bu olayın üzerine çok gittik. Ama, hangi kapıyı açtıysak kapandı…

 

Aynı şekilde, Abdi İpekçi’nin katili İstanbul’da askeriyenin göbeğinden kaçtı. Nasıl olduğu anlaşılamadı. O vakitler kaygılarımı Genelkurmay Başkanı ile (Org. Evren) paylaşmıştım. Çözeceğiz, demişti…”

 

***

 

İpekçi suikastının baş aktörü M.Ali Ağca olayın üzerinden beş ay geçtikten sonra 25 Haziran 1979 günü yakalanmıştı. Ağca, Emniyet’te basının önüne çıkarıldığında “İpekçi’yi anarşiyi tırmandırmak için öldürdüm” diyordu.

 

Ağca, soruşturmasının sonlarına doğru ‘konuşmaya’ başlamıştı. Ancak, yasal soruşturma süresinin de sonuna gelinmişti. Sorgu, tam derinleşeceği sırada kesiliverdi; emniyetçiler de zor durumda kaldılar. Haliyle, mahkemeden ek süre talep ettiler. Ne var ki, dönemin 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Org. Necdet Üruğ (Aralık 1983’te G.Kurmay Başkanı) inisiyatifini kullanarak ek süreyi vermedi. Böylelikle Ağca’nın soruşturulmasını engellemiş oldu!

 

Ağca, 11 Temmuz 1979’da tutuklanıp Selimiye Askeri Cezaevi’ne gönderildi. Daha sonra Selimiye’de yangın çıkıp cezaevi kullanılamaz hale gelince Kartal-Maltepe Askeri Cezaevi’ne nakledildi.

 

Orada da fazla kalmadı, Ağca! Çünkü, 23 Kasım 1979 gecesi derin bir operasyonla kaçırıldı. Kaçırma planını Abdullah Çatlı yapmıştı…

 

Ağca Soruşturması’nın genişletilmesi için ek süre vermeyen Sıkıyönetim Komutanı Org. Necdet Üruğ, firar filminin gösterime girmesinden tam yirmi yıl sonra “Ağca’nın kaçırılması tugayın içinden organize bir işti. Darbelerin hukuku yoktur. Darbeyi yapan her şeyi göze almıştır.” diyecekti!

 

Ezcümle, Ağca’nın firarı -Ecevit’in söylediği gibi- nasıl gerçekleştiği anlaşılamamış bir hadise değildir.

 

Ecevit’in Ağca’nın kaçırılışı ile ilgili kaygılarını dönemin Genelkurmay Başkanı Evren’e iletmiş olması, Evren’in de “Çözeceğiz” cevabını vermesi; en az -Çankaya’da vekaleten oturan AP’li İhsan Sabri Çağlayangil’in 1980’in 11 Eylül günü öğleden sonra darbe söylentilerini Evren’e iletmiş olması, Evren’in de “Yok bişiy” demesi kadar kara mizahı şaha kaldıran bir hadisedir…

 

Ağca, 2 Eylül 1980’de yani darbeden sadece on gün önce Kapıkule’de Çatlı ile buluştuktan sonra deplasmana çıktı ve 13 Mayıs 1981’de Papa Suikastı’na imza attı.

 

Ankara’da terörü tırmandıran üç büyük çaplı öldürme olayının (Balgat-Bahçelievler-Piyangotepe) organizatörü Çatlı ise eşiyle birlikte 12 Eylül’den sadece 22 gün sonra rahatlıkla yurtdışına çıktı: Meral Çatlı, 1997’de Susurluk Komisyonu’na bazı devlet görevlilerinin kendilerine pasaport temin ettiklerini ve yurtdışına çıkmalarını sağladıklarını söylüyordu…

 

M. Metin Kaplan’ın, İpekçi Suikastı’nı anlatan ‘Desise’ adlı kitabı kısa bir önce yayınlandı. Kitapta, Çatlı’nın kurduğu ‘Antiterör Birliği’ ilk kez deşifre ediliyor. Kaplan, bu örgütün eylemleri ile 12 Eylül’ün yolunu açtığını vurguluyor!

 

Bu arada, M.Ali Ağca da -tam 25 yıl yattıktan sonra- bayramın üçüncü günü cezaevinden çıkıyor…

 

*Kurban Bayramı’nız mübarek olsun…

 

 

 

10.01.2006

 

Ağca Gündemi, Arzın Merkezi’ne Uğramaz...

 

Kurtlar Vadisi takımı televizyon ekranlarında beraat ederken, M.Ali Ağca’nın gerçek hayattaki erkenden tahliyesine şaşırmamak gerekir...

 

 

Ağca’ya “Af Piyangosu”nun büyük ikramiyesi isabet etti.

 

Bu kurgusal piyangoda sürpriz yoktu: İpekçi Suikastı’nın baş aktörünün aşağı yukarı bu tarihlerde cezaevi günlerini noktalayacağı sır değildi...

 

Memleketimizde ‘fikri takip’ hak getire: Zaten, tahliyesi anons edildiğinde de Ağca “muhteşem bir karşılama töreni” ile serbest kaldı...

 

Türkiye’de öyle uzun yıllar mapusta yatılmaz! Aralıksız yirmi yılın üzerinde demir parmaklıkların ardında kalan adam bulmanız çok zordur. Ağca, 25 yıl yatarak rekortmen oldu; ne var ki, bunun 20 yılını İtalya deplasmanında yattı. Ağca’yı Türkiye’de beş yıldan fazla tutmadılar, içeride...

 

1979 Kasım’ında cezaevinden ‘Çatlı Organizasyonu’ neticesinde kaçırılmıştı, Ağca: Günümüzdeki erken tahliyesi ise “post modern bir dışarıya çıkış” anlamına geliyor...

 

Ağca’nın tahliyesi gündemde ikinci haftasına girmesine rağmen medyadaki Ağca yayınlarının tamamına yakını arzın merkezine seyahat etmekten özenle kaçınıyor. Papa Suikastı şöyle dursun, İpekçi Cinayeti’ni masaya yatırmaktan hayli uzaklarda seyahat ediyor, Ağca gündemimiz...

 

Çünkü, bu derin konuların üstü, Susurluk Kamyonu 12 Eylül Kavşağı’na çıktığından bu yana bir daha gerçek manada açılmamak üzere örtülmüştü. Kurtlar Vadisi dizisi ise, yakın tarihimizin derin gerçekleri üzerinde kuvvetli bir yanılsama meydana getirerek Susurluk Mekanizması’nı “legalleştirme kokteyli-partisi” olarak kayıtlara geçti.

 

***

 

Ağca’nın baş aktörü, tetikçisi olduğu İpekçi Cinayeti’nin izi sürüldüğünde bütün yollar “Mr. Kontrgerilla!”ya çıkıyor...

 

İpekçi Suikastı’nı planlayan Çatlı, Oral Çelik eliyle Ağca’yı buluyor. (Oral Çelik on yıl önce Türkiye’ye getirildiğinde İpekçi Davası’ndan yargılanmış ve bir görgü tanığının ‘yıllar sonra’ ifadesini değiştirmesi sonucunda beraat etmişti.)

 

Ağca’nın tutuklandıktan beş ay kadar sonra Kartal-Maltepe Askeri Cezaevi’nden Çatlı tarafından kaçırılışı tam bir ‘Özel Harp’ projeksiyonuydu.

 

Dönemin 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ’un “Ağca sorgusunun derinleşmesi” üzerine Emniyet’in ek süre talebini geri çevirmiş olması yeterince manidardır!

 

Ağca, İpekçi cinayetinin üzerinden beş ay geçtikten sonra 25 Haziran 1979’da yapılan “kimliği belirsiz” bir ihbarla yakalandı. Ağca’yı ihbar eden kişi, kimliğinin belli olmasını o denli istemiyordu ki, ihbarcıya vaat edilen büyük ödülü almayı aklının ucundan bile geçirmemiş olmalıydı!

 

Esrarengiz ihbarcının suikastın ardındaki kontrgerilla mekanizmasını çözmüş yetkin bir resmi görevli olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Yani, normal şartlar altında Ağca yakalanmayacaktı. Ağca’nın yakalanmasını sağlayan ihbarın ardından yürütülen sorgulama esnasında CHP hükümetinin yetkili kişileri arzın merkezine seyahat etmek yerine İpekçi Suikastı’nı MHP yönetimi ile irtibatlandırmak için epeyce çaba sarf ettiler...

 

Bu, Ecevit’in kontrgerilla örgütlenmesini örneklerken “O dönemde MHP Sarıkamış İlçe Başkanı’nın da ÖHD’den olduğunu öğrendim” demesi ile benzer bir durumdu...

 

Mekanizmayı siyasi hasımları ile izah edip ormanın tümünü gör(e)memek, göster(e)memekle ilgili bir refleksten söz ediyoruz: Emekli Orgeneral Kemal Yamak, kısa süre önce çıkan anı kitabında “ÖHD sadece MHP’ye değil CHP’nin içine de elemanlarını yerleştirmişti. Meclis’te her partiden ÖHD üyesi vekil vardı” diye yazdı...

 

1977’nin ilk ayında MİT’e alındıktan sonra, NATO’nun “Örtülü Harp” konsepti çerçevesinde MHP teşkilatına eklemlenerek kontrgerilla tarzı faaliyetlere hız veren Abdullah Çatlı, kendisinin organize ettiği terör eylemleri nedeniyle (Bahçelievler’de 7 TİP’linin Öldürülmesi Olayı) 1978’in sonbaharında MHP/ÜGD yönetimi ile yol ayrımına geliyordu. (Arkası Yarın)

 

 

 

17.01.2006

 

 

Çatlı’ların Ağca

 

Ekim 1978’de Ankara-Bahçelievler’de 7 TİP’linin katledilmesi eylemi, Çatlı ile MHP-ÜGD yönetiminin yollarını ayırdı.

 

 

MİT’in MHP’nin içine gönderdiği (Ocak 1977) en önemli elemanı olan Çatlı, artık kontrgerilla faaliyetlerini kendi elleriyle pişirdiği ‘Antiterör Birliği’ üzerinden yürütüyordu...

 

Bir taraftan Çatlı prodüksiyonlarıyla teröre ivme kazandıran, ses getiren cinayetlere imza atılıyor; diğer yandan Kahramanmaraş, Çorum gibi illerde “Mr. Kontrgerilla” tarafından gerçekleştirilen kanlı provokasyonlarla Türkiye yangın yerine çevriliyordu. Özetle, darbe şartları olgunlaştırılıyordu...

 

Çatlı, Bayrampaşa Cezaevi’nden 13 ülkücünün kaçırılması olayına da imza attı. Bunu yapmaktaki amacı firar hadisesinin MHP’nin üzerine kalmasını istemesiydi...

 

1979 yılı Türkiye’de darbe takviminin hızla ilerletildiği yıldı. Terörü zirveye çıkaran eylemler ardı ardına geldi. Bunların içinde Abdi İpekçi Suikastı’nın ayrı bir yeri vardı. Suikast, Çatlı’ya ihale edilmişti. Çatlı, Oral Çelik vasıtasıyla takımını kurdu. Mehmet Şener, Yalçın Özbey, Yavuz Çaylan ve tetikçi olarak da M. Ali Ağca!

 

Ocak ayının son günlerinde İstanbul’da bir TÜSİAD paneli düzenlendi. Panele katılan gazeteciler Abdi İpekçi, Nazlı Ilıcak ve Uğur Mumcu’ydu. Toplantıyı izleyen ve sonrasındaki kalabalık sohbette de İpekçi’nin yanı başına kadar sokulan üç genç kimsenin dikkatini çekmedi. Bu kişiler, Ağca, Şener ve Çaylan’dı...

 

***

 

1979’a girildiğinde İran’da Şah rejimi son ayını yaşıyordu: ABD bölgedeki en önemli müttefikini yitiriyordu. Aynı yıl, Afganistan SSCB işgaline uğradı. Türkiye’deki hükümetler, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşünü ısrarla veto ediyordu. ABD-NATO bu coğrafyada büyük oranda kan kaybetmişti. NATO’nun “son kale”si Türkiye idi. ABD, Türkiye’yi elinden kaçırmak istemiyordu; Türkiye’deki siyasi iktidarlar ise yeterince söz dinlemiyordu!

 

“Bizim Çocuklar Yaptı”ların Paul Henze (CIA Türkiye Masası Şefi) 13 Ocak 1979 günü Abdi İpekçi ile görüşerek Milliyet Genel Yayın Müdürü’nden yakın arkadaşı Başbakan Ecevit’i Yunanistan vetosu konusunda ikna etmesini istedi...

 

Cevap, elbette olumsuzdu. İpekçi, kontrgerilla tarzı eylemlerin arka planını (K.Maraş Olayı gibi) çok iyi okuyabilen bir gazeteciydi. Gazetesi, Türkiye’ye kâbus yaşatanların planlarını deşifre etmeye yarayacak yayınlar yapıyordu. İpekçi, Milliyet’i elden çıkarmak isteyen patronu Ercüment Karacan’a karşı da inatla direniyordu. 1 Şubat gecesi öldürülmeseydi, Karacan’ın evinde kritik bir görüşme yapacaklardı...

 

Çatlı, NATO-CIA üzerinden aldığı ‘kontrgerilla’ ihalesini tetikçi Ağca marifeti ile uyguladı. İpekçi Suikastı ile “bir taşla birkaç kuş birden” vurulmuş oldu! Türkiye, artık dönüşü olmayan bir yola girmişti...

 

Hiç hesapta olmayan bir ihbar yüzünden tutuklanan Ağca’nın sorgu esnasında daha fazla şakımasını dönemin 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanı Necdet Üruğ’un engellemiş olduğundan dün bahsetmiştik. Çatlı, cezaevinden kaçışını organize ettikten sonra Ağca’yı 22 gün Erenköy’deki evinde saklamıştı...

 

Ağca kaçırılmadan önce de Adli Tıp’tan firara teşebbüs etmiş, ancak başaramamıştı. Ağca’yı hücreye almak yerine hiçbir şey olmamışçasına koğuşa vermişlerdi. Çünkü, ‘derindekiler’ bir an önce kaçırılmasını istiyorlardı: Kısa süre sonra da “Türkiye’nin en iyi korunan cezaevi”nden kaçırıldı!

 

Ağca, Çatlı’nın himayesinde Ankara ve Nevşehir’de de misafir edildi. Bir ara İran’a götürülüp tekrar Türkiye’ye getirildi. Çatlı, Ağca’nın Avrupa pasaportunu hazırlamıştı...

 

Evren Paşa, 12 Eylül Darbesi için artık uzatmaları oynatırken, Ağca, CIA’in acar forveti Frank Terpil tarafından Bulgaristan’a kaçırılıyordu! Çatlı ve eşine de 12 Eylül’den sadece 22 gün sonra Meral Çatlı’nın tabiriyle “devlet tarafından” Avrupa pasaportu verilecekti...

 

 

 

18.01.2006

 

 

Beyhude

 

12 Eylül öncesinin iki kavgalı siyasi lideri, bir başka deyişle iki başbakanı Demirel ve Ecevit, ABD’nin yoğun baskılarına rağmen Yunanistan’ın NATO’ya dönmesine müsaade etmemişlerdi…

 

 

Ecevit, 12 Eylül’den beş yıl sonra “Şayet ben ve Demirel Yunanistan’ın NATO’ya koşulsuz dönüşünü kabul etseydik, Türkiye’ye krediler de, para da akardı” diyecekti…

 

12 Eylül darbesinden kısa bir süre sonra, Türkiye en büyük diplomatik kozunu heba ediyor; askeri yönetimin lideri Evren, -karşılıksız olarak- Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşünü engelleyen Türkiye vetosunu kaldırıyordu!

 

***

 

22 Ocak 1997’de Susurluk Komisyonu’na konuşan Meral Çatlı “Eşimin devlet adına görevlendirilmesinden Kenan Evren’in haberi vardı. Hatta, Abdullah Çatlı Almanya’da Evren’le görüştü” diyecekti…

 

Komisyonda yapılan itiraflar, 12 Eylül yönetiminin Susurluk mekanizmasındaki rolünü bariz bir biçimde ortaya koymaya başlayınca Evren’in de komisyona çağırılması gündeme gelmiş, ancak bu mümkün olmamıştı!

 

Sadece bu örnek bile Arzın Merkezi’ne seyahat edilemeyeceğini göstermeye yetiyordu. Türkiye, Susurluk Kazası vesilesi ile “Mr. Kontrgerilla” dizisini tepeden tırnağa açık edebilmek için yakaladığı tarihi fırsatı kısa süre içinde heba etmişti…

 

‘Büyük Susurluk Mahkemesi’ kurulamadı; kurulamazdı da…

 

Şayet böyle bir mahkeme kurulabilseydi, 12 Eylül öncesinde ‘Mr. Kontrgerilla’nın ülkemizi bir askeri darbeye hazır hale getirmek için sol eliyle sağcıları, sağ eliyle de solcuları öldürmüş olduğu gerçeği tüm detaylarıyla ortaya konulabilirdi…

 

Böyle bir mahkemede Evren’e tek bir soru sormak kafi gelirdi: “Balgat, Bahçelievler, Piyangotepe katliamları başta olmak üzere Türkiye’de büyük çaptaki terör eylemlerinin organizatörü sıfatı ile “aranan” (doğrusu elbette “arandığı sanılan” olacak) Abdullah Çatlı’ya emrinizdeki devlet yetkililerinin askeri darbeden sadece üç hafta sonra pasaport verip yurtdışına salimen göndermesi acep ne iştir?”

 

Bu sorunun cevabını Meral Çatlı vermişti: Ne var ki, Susurluk Mahkemesi kurulamadığı-kurulamayacağı için de bu çok net kanıtın hiçbir hükmü kalmadı…

 

***

 

Genelkurmay Başkanlığı’nın üç gün önce yaptığı açıklamayı hatırlayalım: “Geçmişte zaman zaman gündeme getirilen Gladio, Derin Devlet gibi kavramların son günlerde Özel Harp Teşkilatı ile irtibatlandırılması gayretleri dikkat çekmektedir. Bu çabalar Soğuk Harp döneminde teşkil edilmiş diğer birçok ülkede benzeri bulunan bu birime zarar vermekte ve vatan savunması hazırlıklarında zafiyete sebep olmaktadır.”

 

Gladio, ÖHD’nin İtalya’daki muadili: Yani, NATO’nun Soğuk Savaş döneminde üye ülkelerde “örtülü harp” konsepti çerçevesinde kullandığı mekanizmadan söz ediyoruz…

 

Bu mekanizmayı yöneten de, ABD

 

ABD, 1974’e kadar ÖHD faaliyetlerinin yürütülebilmesi için Türkiye’ye 1 milyon dolar bütçe dışı- gizli bir para ödedi mi? Ödedi…

 

Sonra, Türkiye ve ABD makamları arasında anlaşmazlık çıkmış, dönemin Genelkurmay Başkanı da (Semih Sancar) bu paranın örtülü ödenekten temin edilmesini dönemin başbakanından (Ecevit) talep etmişti…

 

Başbakan da hay hay demişti; bu vesile ile mekanizmanın varlığından da haberdar olmuştu: O esnada, Genelkurmay Başkanı’na sormuştu, “Bu Özel Harp Dairesi nerededir?” diye…

 

“Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada!” cevabını almıştı!

 

Peki, ÖHD ‘Amerikan Heyeti’ ile 1974’te ve öncesinde aynı binada da, sonrasında farklı bir yerde miydi?

 

1974-80 arasında yaşadığımız kanlı kâbusla bunun da cevabını aldık!

 

 

 

20.01.2006

Gönderi tarihi:

Medya da her okudugunuza inaniyormusunuz. Nicin hepsi Susurluk

Olayinda ve ondan sonra senelerce sustu.

 

Hangi medya kurumu ciddi bir arastirma

Yapip bu konulari belgelerle halka ve

Adalete sunabildi.

 

Zaten kutuplasmis bir ulkede nicin

Medya daha fazla kutuplasmaya ve

Orduyu hipratmaya calisiyor.

 

Belge , isim, bu isleri yapanlari adalete

Teslim eder, Ben soyledigim icin dogru

Diyerek yazilanlar bolunme ve kutuplasma

Yapar.

 

Maksat yanlis yapanlarin adalete teslimi mi

Yoksa bir muesseseyi toptan hirpalatip

Halk ile arasini acmak mi.

Gönderi tarihi:

Medya da her okudugunuza inaniyormusunuz. Nicin hepsi Susurluk

Olayinda ve ondan sonra senelerce sustu.

 

Hangi medya kurumu ciddi bir arastirma

Yapip bu konulari belgelerle halka ve

Adalete sunabildi.

 

Zaten kutuplasmis bir ulkede nicin

Medya daha fazla kutuplasmaya ve

Orduyu hipratmaya calisiyor.

 

Belge , isim, bu isleri yapanlari adalete

Teslim eder, Ben soyledigim icin dogru

Diyerek yazilanlar bolunme ve kutuplasma

Yapar.

 

Maksat yanlis yapanlarin adalete teslimi mi

Yoksa bir muesseseyi toptan hirpalatip

Halk ile arasini acmak mi.

Gönderi tarihi:

bu giriş yazısı :

çok zun bi aradan sonra geri dönüp kendi açtığım başlığa sahip çıkmadığımı kendi kendimi esefle kınayarak görüp ; çok şey bildiğini iddia eden lakin bildiğimiz cümlelerden başkasını kuramayan ya da copy / paste (kes yapıştır) entellektüelliği ile (anlamıyorum sanmayın) olaya ve hatta foruma müdahil olmaya çalışan arkadaşlara inattır...

 

saygılardır,hürmetlerdir...

 

asker - siyaset ilişkisi sanırım türkiyede gündem değiştirmek,sol söylemi desteklemek hatta bazen abartılıp popüler ve medyatik alanlarda medeni,çağdaş vs. görünmek anlamına geliyor son günlerde...ancak bi konuda sizi temin etmek isterim ki benim böle bi niyetim yok...hiç bir kurumu yıpratmak niyetinde değilim zaten koskoca silahlı kuvvetleri bendeniz naçizane etsem etsem ne kadar rencide edebilirim... :P en fazla yapabileceğim bi kaç arkadaşın askerlik hatıratıyla dalga geçmek olur ki o da onları sinirlendirmekten ileri gidemez di mi? ;)

 

oturup salim kafayla düşündüğümde aklıma nedense askerlerin bunu yapmakttan keyif aldığından başka yanıt gelmiyor...hatta parti ismi bile bulmalarına gerek yok bence MGK bence yeteri kadar dikkat çeken popülist bi parti ismi olmaya müsait... :sorcerer:

 

yalnız daha önceki iletilerde sanırım yazdığım bi cümle yanlış anlaşılmış. ben askerin demokratik kurumlar türkiye de oluşmadığı için bu görevi üstlendiğini belirttim ...üstlenmek sanırım yanlış kelime olmuş. sanki bunu tasvip ediyorum gibi...söylemeye çalıştığım şey daha çok bu demokratikleşme çabalarına bile burunlarını soktuklarıydı...

şimdi asıl söylemek istediğime geleyim(zira yine çok uzun oldu sıkılmaya başladım)

 

türkiye hukuk devleti oldu askerin iç işlerinde işi biter ne gelir ne gelebelir demiş bi arkadaş...eee? bu gelenler kimdi?ünüforma giymiş politikacılar mı?

ülkeyi bölüyorsunuz,kutuplaştırıyorsunuz laflarıyla kimse bi yere gidemez...asker üstüne vazife olmayan işlere karışmış ve şimdi de bunun ceremesini çekmektedir...mevcut hükümetten şikayet ederek)

bakınız bi anayasa mahkenmesi başkanı ortada fol yumurta yokken çıkıp türbanla ilgili bi laf söyler.hoop siyasi iktidarı elinden bırakmayan asker işe karışır...soona bi bakarsınız suni gündem denen eşyin tillahı oluşmış hem de başlatan kim?bi yüksek yargıç? sonra da sorup durursunuz akp neden iktidar?

 

filan falan...kolum ağrıdı...

Gönderi tarihi:

anayasa mahkemesi başkanları ortada fol yada yumurta yokken boşu boşuna konuşmazlar.

 

O kurumun varlık sebebi Anayasayı korumaktır. ihityaç duydukları zaman konuşurlar.

 

Türk hizbullahı'Nın türkiye de yarattığı vahşet gün yüzüne çıkana kadarda, böyle söyleniyordu, türyiede islamcı terör yoktur, bunlar suni gündemdir, boş konuşmadır diye. Ama o mezar evler ortaya çıkınca bunları söyleyenler kayboldu ortadan birdenbire.

 

"Askerin üstüne vazife olmayan işleri" ne gelince. Anayasaya bir göz atarsan, bu işin askerin üzerine vazife olup olmadığını anlarsın.

Gönderi tarihi:

Medya da her okudugunuza inaniyormusunuz. Nicin hepsi Susurluk

Olayinda ve ondan sonra senelerce sustu.

 

Hangi medya kurumu ciddi bir arastirma

Yapip bu konulari belgelerle halka ve

Adalete sunabildi.

 

Zaten kutuplasmis bir ulkede nicin

Medya daha fazla kutuplasmaya ve

Orduyu hipratmaya calisiyor.

 

Belge , isim, bu isleri yapanlari adalete

Teslim eder, Ben soyledigim icin dogru

Diyerek yazilanlar bolunme ve kutuplasma

Yapar.

 

Maksat yanlis yapanlarin adalete teslimi mi

Yoksa bir muesseseyi toptan hirpalatip

Halk ile arasini acmak mi.

 

Kutuplasma yapan Medyadir. Belgesiz

Yazi yaziyorlar ciddi bir medya bunu yapmaz

Ayri konu

 

Maalesef ben Palm kullandigim icin

Cut/paste yapamiyorum. Onun icinde

Yazilan entellektuel sitemini uzerime

Almiyorum

Ayri konu

27 Mayis 1960 Dunyanin BEYAZ IHTILAL

Diye tanimlandigi ve Dunyadaki ilk kansiz

Ihtilal den sonra Ankarada halk degil

Korkup evde oturmak ellerinde

Ciceklerle sokaklara dokulmustur.

 

1960 ANAYASASI TURKIYE'nin CUMHuRIYET ANAYASASI DAHIL EN

LIBERAL ANAYASASIDIR/

 

Fakat maalesef bu Liberal Anayasa

Turkiye'ye soz hurriyeti, Democratic

Princibles, insan haklari getirmekle beraber

Ayni zamanda asiri solcularin guclenmesine

Isci partisinin acilmasina, Kurtlerin bas

Kaldirmak icin cesaret almalarina sebeb

Olmustur.

 

Daha fazla yazarim fakat basma kalip

Yazi yaziyor diye kizanlar olur. Onun

Icin bir kac okunacak kitap tavsiyesinde

Bulunacagim.

 

1.Justin McCharty: Death and Exile l821 - l922 Princton Univ. Darwin Press l955

2. Erik Cornell: Turkey- First Centry

Challanges.

3.Dogu Ergil: Secularizm in Turkey -

Past, present. Ankara foreign Policy

Institude

4. Anayasa Profesoru Dr.Bulent Tamerin

Uc kitabindan hangisini okursaniz

Bu kitablar Ordunun Turkiyede ki

Ozel durumunun nicin gerekli oldugunu

Ve Turk Ulusunun nasil kuruldugunu

Ve Bu kurulus sekli nedeniyle Ataturk'un

Billhassa Osmanlilarin yaptiklari hatalari

Tekrarlamamak icin bazi kati yasaklar

Koydugunu anlasilir ve gelisi guzel

Tenkit edilmez.

Ha bir kitap ismi daha:

Patrick Kinross: ATATURK: Rebirth of

A nation (London Weindafield l964)

Gönderi tarihi:

bu giriş yazısı :

çok zun bi aradan sonra geri dönüp kendi açtığım başlığa sahip çıkmadığımı kendi kendimi esefle kınayarak görüp ; çok şey bildiğini iddia eden lakin bildiğimiz cümlelerden başkasını kuramayan ya da copy / paste (kes yapıştır) entellektüelliği ile (anlamıyorum sanmayın) olaya ve hatta foruma müdahil olmaya çalışan arkadaşlara inattır...

 

saygılardır,hürmetlerdir...

 

asker - siyaset ilişkisi sanırım türkiyede gündem değiştirmek,sol söylemi desteklemek hatta bazen abartılıp popüler ve medyatik alanlarda medeni,çağdaş vs. görünmek anlamına geliyor son günlerde...ancak bi konuda sizi temin etmek isterim ki benim böle bi niyetim yok...hiç bir kurumu yıpratmak niyetinde değilim zaten koskoca silahlı kuvvetleri bendeniz naçizane etsem etsem ne kadar rencide edebilirim... :P en fazla yapabileceğim bi kaç arkadaşın askerlik hatıratıyla dalga geçmek olur ki o da onları sinirlendirmekten ileri gidemez di mi? ;)

 

oturup salim kafayla düşündüğümde aklıma nedense askerlerin bunu yapmakttan keyif aldığından başka yanıt gelmiyor...hatta parti ismi bile bulmalarına gerek yok bence MGK bence yeteri kadar dikkat çeken popülist bi parti ismi olmaya müsait... :sorcerer:

 

yalnız daha önceki iletilerde sanırım yazdığım bi cümle yanlış anlaşılmış. ben askerin demokratik kurumlar türkiye de oluşmadığı için bu görevi üstlendiğini belirttim ...üstlenmek sanırım yanlış kelime olmuş. sanki bunu tasvip ediyorum gibi...söylemeye çalıştığım şey daha çok bu demokratikleşme çabalarına bile burunlarını soktuklarıydı...

şimdi asıl söylemek istediğime geleyim(zira yine çok uzun oldu sıkılmaya başladım)

 

türkiye hukuk devleti oldu askerin iç işlerinde işi biter ne gelir ne gelebelir demiş bi arkadaş...eee? bu gelenler kimdi?ünüforma giymiş politikacılar mı?

ülkeyi bölüyorsunuz,kutuplaştırıyorsunuz laflarıyla kimse bi yere gidemez...asker üstüne vazife olmayan işlere karışmış ve şimdi de bunun ceremesini çekmektedir...mevcut hükümetten şikayet ederek)

bakınız bi anayasa mahkenmesi başkanı ortada fol yumurta yokken çıkıp türbanla ilgili bi laf söyler.hoop siyasi iktidarı elinden bırakmayan asker işe karışır...soona bi bakarsınız suni gündem denen eşyin tillahı oluşmış hem de başlatan kim?bi yüksek yargıç? sonra da sorup durursunuz akp neden iktidar?

 

filan falan...kolum ağrıdı...

 

Turkiye nin HUKUK DEVLETI OLDUGU

ZAMAN.......demis o arkadas..........

Turkiye daha hukuk devleti olamadi

ILETININ GERISI ASAGIDA DEVAM

Ediyor.......

Gönderi tarihi:

doğru söylüyosunuz ying yang...ben atlamışım...

Şu anda Türkiye bir hukuk devleti değil. Hukuk devleti olmanın öncelikli koşulu, askerin kendi görevine gönderilmesidir. Bunun da yolu MGK'yı kaldırmaktır. Bugün siyasi alan asker ve hukuk bürokratları tarafından işgal edilmiş halde...

MGK Anayasa Mahkemesi'nin varoluş nedenine aykırıdır. Bağımsız, tarafsız, güvenilir olması gereken bir kurumun, siyaset yapmaya kalkışan bir silahlı gücü desteklemesi, düşünülemez demokrasilerde.

 

Yargıtay üyeleri 28 Şubat sürecinde de Silahlı Kuvvetler'den brifing aldılar ve ayakta alkışladılar. Ülkemizdeki sistemi, sivil bir Anayasa'yla baştan aşağıya yeniden kurmamız gerekiyor bizim. Türkiye hâlâ bir sivil Anayasa yapamadı. Sadece bazı maddelerini değiştirdi. Ama Anayasa'nın bir felsefesi vardır ve bu iş madde değiştirmekle olmaz. Mesela bugün biri bi suç işlediğinde hangi mahkemede, hangi yargılama yöntemlerine göre yargılanacağını bilmiyor. Yeni Anayasa'da tek bir ceza yargılaması yöntemi getirilmesi, askeri mahkemelerin ve MGK'nın kaldırılması mutlaka gerekiyor. AB'ye uyum(yaltaklanma diyelim ya da) için genel sekreterin sivil olması gibi MGK Genel Sekreterliği Yasası'nda bazı değişiklikler yapılmış olması yeterli değil. MGK'nın toplumun huzur ve güveniyle ilgili geniş görev alanı Anayasa'da hâlâ aynen duruyor. Durduğu için de temel hak ve özgürlüklerimiz bir şekilde MGK'da belirleniyor. Komutanların kendi görevlerine dönmesini sağlamak için MGK'nın artık kaldırılması gerekiyor.

 

of sıkıldım yine...siz şimdilik bunlarla idare edin....

Gönderi tarihi:

doğru söylüyosunuz ying yang...ben atlamışım...

Şu anda Türkiye bir hukuk devleti değil. Hukuk devleti olmanın öncelikli koşulu, askerin kendi görevine gönderilmesidir. Bunun da yolu MGK'yı kaldırmaktır. Bugün siyasi alan asker ve hukuk bürokratları tarafından işgal edilmiş halde...

MGK Anayasa Mahkemesi'nin varoluş nedenine aykırıdır. Bağımsız, tarafsız, güvenilir olması gereken bir kurumun, siyaset yapmaya kalkışan bir silahlı gücü desteklemesi, düşünülemez demokrasilerde.

 

Yargıtay üyeleri 28 Şubat sürecinde de Silahlı Kuvvetler'den brifing aldılar ve ayakta alkışladılar. Ülkemizdeki sistemi, sivil bir Anayasa'yla baştan aşağıya yeniden kurmamız gerekiyor bizim. Türkiye hâlâ bir sivil Anayasa yapamadı. Sadece bazı maddelerini değiştirdi. Ama Anayasa'nın bir felsefesi vardır ve bu iş madde değiştirmekle olmaz. Mesela bugün biri bi suç işlediğinde hangi mahkemede, hangi yargılama yöntemlerine göre yargılanacağını bilmiyor. Yeni Anayasa'da tek bir ceza yargılaması yöntemi getirilmesi, askeri mahkemelerin ve MGK'nın kaldırılması mutlaka gerekiyor. AB'ye uyum(yaltaklanma diyelim ya da) için genel sekreterin sivil olması gibi MGK Genel Sekreterliği Yasası'nda bazı değişiklikler yapılmış olması yeterli değil. MGK'nın toplumun huzur ve güveniyle ilgili geniş görev alanı Anayasa'da hâlâ aynen duruyor. Durduğu için de temel hak ve özgürlüklerimiz bir şekilde MGK'da belirleniyor. Komutanların kendi görevlerine dönmesini sağlamak için MGK'nın artık kaldırılması gerekiyor.

 

of sıkıldım yine...siz şimdilik bunlarla idare edin....

 

Ya ben anlatamiyorum, Ya kimse anlamak

Istemiyor. Sana sunu sorayim eger

28 Subat olmasa idi bu memleket

HOCANIN PESINDEN HANGI UCURUMA

GIDIYORDU. Belki bu forumda yazi

Bile yazamiyqcaktik. Seytan isi der

Bilgi kesmek icin kapatirlardi.

Askerin 28 subat mudahalesi bizi

Misir-iEndenozya baglantili buyuk bir

Tehlikeden korudu.

VE tekrar ediyorum bugun turkiye 17 cu

Yuzyila donmemis se, ikdidarlara kanli

Veya kansiz gelinmemisse, Kurt ler

Mersine bayrak dikmemislerse bunu

Ataturk Ilkelerine Bagli Kalmaya Yeminli

Ordu Sayesindedir.

Ne Avrupa Ulkesi, Ne ABD, ne satilmis

Medya.

Maalesef, ne de Halk.

Bizleri bu ucurumlardan kurtarabilir , ne

De kurtarmak isine gelir.

 

AB'ye girmesek ne olur? Halk birlesse

Ustune duseni yapsa her seyi baskalarindan

Beklemese, Egitim, Uretim, Guney Kore

Misali Halkin Devlete Ekonomik Yardimi

Ic dis borclarin odenmesi,vs

 

Ikinci sinif vatandas olarak AB'ye

Girince ne olacak, Politikacilar ve bir

Kac kisi zengin olacak gerimiz Isci sinifi.

ISTE BU SARTLAR ALTINDA ORDUMUZU

GELISI GUZEL TENKIT EDIP YIPRATMAK ZARARLI/

ORDU SIYASETTE OLDUGU ICIC

BUGUN TURKIYENIN BOYU EGIK DEGIL

BILHASSA TERSI/ Avrupa devleti gezip

Daha Basbakan olmadan Orduyu

Pasiflestirme destegi niye alindi.

BUGUN HERHANGI BIR HUKUMET

CANKAYADAN INMEM SECIMLER

FES OLMUSTUR DESE.........AB mi

Karsi cikacak........ABD mi karsi cikacak.....

Kurtler Koministler mi silahlanip olmaz

Biz demokrasi isteriz diyecekler.

 

Baska realiteler durumunda senlen beraberim, ideal guzel.

Turkiye'nin realiteleri icinde fikirlerin

Zamansiz ve Turk meseleleri icin gecerli

Degil!

 

 

SAygilar.

Gönderi tarihi:

iyi güzel de arkadaşım ben ne diyorum siz ne diyorsunuz...sonra nazan kızdı mı sivri dilli oluyor...alla alla...

 

tartıştığımız şey komplo teorileri değil bir vak'a...

ben ülkenin demokratik bi hukuk devleti olması için çalışıyorum diyorlarsa bi kere kendi içinde devrik bişi yapmış oluyor askerler...anlatamadığım ya da sizin inatla anlamak istemediğiniz şey bu...Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın konuşacağı bir sürü hukuk sorunu var bu ülkede. Ama bizde maalesef hukuk bürokratları hukuk değil de, siyaset konuşuyorlar. Ordu, jandarma ve polisten oluşan güvenlik bürokrasisi de böyle. Onlar da siyasi konuşuyorlar ve böylece ülkede demokratikleşmeyi ve hukukun üstünlüğünü frenleyebiliyorlar.

bakınız:Genelkurmay Başkanı siyasi konuşma yapamaz, siyasete müdahale edemez. Askeri Ceza Kanunu'na göre askerin siyasi telkinde bulunması, siyasi konuşma yapması suçtur. Genelkurmay Başkanı'nın daha önce de 'sözde vatandaş' açıklaması oldu. O konuşma da, bir etnik kümeye karşı bir etnik kümeyi kışkırtarak kamu güvenliğini tehlikeye düşürüyordu .bu da suçtur...Siyasi iktidar bunun da hesabını soramadı, bu suçtur diyemedi. MGK Anayasa'da yer aldığı için, askerin bu zeminde siyaset yapması yasaldır ama antidemokratiktir. Asker MGK zemini dışında siyasi konuşamaz.

 

Bizdeki gibisi hiç bir ülkede yok. Demokratik ülkelerde başbakana ya da başkana bağlı sadece dış güvenlikle ilgili kurullar var. Bizdeki ise özelleştirmeden eğitime her türlü işe karışıyor. Bunun sonucunda da, askerin siyaset anlayışı, bütün toplumu, siyaseti ve yargıyı kaplıyor. Bizdeki MGK siyasetin üretildiği, siyasi çözümlerin tartışıldığı bir yer. Asker orada konuşurken siyaset yapıyor ve bir siyasi parti gibi çalışıyor.

 

örnek türban konusu...öyle daağıttılar ki hallaç pamuğu gibi oldu mübarek...üst kimlikten tutun kamusal alana kadar kanser virüsü gibi dağıldı...bu durumda yargıtayın da MGK nın da Ölçüsü, ülkenin, milletin bölünmezliği, toplumun birliği, güveni ve Atatürk ilkeleridir. Ölçü, bireyin hak ve özgürlükleri, hukukun güvenliği değildir.

 

ay yeter...hem çok sıkıldım hem çok yazdım gene...

Gönderi tarihi:

Yani simdi iyi anlayayim.

 

Devlet degil PARTI HUKUMETI olan bir memlekette ....... yani yanliz Basbakan olmaya tek aday Parti baskaninin istemedigi adayin destekli bir sekilde secimlere sansinin yok oldugu bir memlekette...........Hukumet mensublarinin halka saygisizca Istersem Anayasa Mahkemesini de kapatirim dedigi bir memlekette.......Dogal gazin fiyatinin kac lira oldugu halka aciklanmayan bir ulkede...........Devlet mensuplarinin aniden baslarina konan devlet kuslarinin Turk Hazinesinden mi yoksa piyangodan mi ciktigi bilinmiyen bir memlekette.......Ben bu kisinin suclu oldugunu sanmiyorum demenin suc oldugu bir memlekette.......Hukuk mensuplarinin korkup sustugu bir ulkede.......savcilarin emir uzerine suc arastirmasi yaptigi bir ulkede>>>>Neyin ne zaman nasil ve kaca satildigi halka aciklanmayan bir memlekette........Gazetecilerin komuta ile yazi yazdigi.......gazete sahiplerinin devlete borclu oldugu bir ulkede........ Demokrasinin onunde duran tek sey Ordu mu? Bu gun Orduyu kapattik........yarin Anayasa mahkemesini kapatiriz.........ondansonra kim kaldi. Diger devletlerde MALIYE YOLSUZLUGUN PESINDEDIR VE BAKANA BAGLI OLMAYAN KOLLARI VARDIR. SECIM KANUNLRI DEGISIKTIR< BASKANA TERS DE DUSSELER PARTI GRUBU DEGISIKTIR. MEDYA HUKUMETTEN BORC ALMAZ> BURASI BENIM CIFTLIGIM DER GIBI ISTERSEM ANAYASA MAHKEMESINI KAPATIRIM DIYEN POLITIKACILARIN ISTIFASI

HALK VE MEDYA TARAFINDAN TA ISTIFASINI VERENE VEYA HALKTAN OZUR DILEYENE KADAR ISTENIR> HALK NIYE NICIN NE KADAR BENIM PARAMI HARCIYORSUN DIYE HESAP SORAR>Yani hukumetin halk tarindan verilmis yetkileri ve Ulkenin hazinesini kotuye kullanmamasi icin konan denetleme organlari vardir.Bunlar Turkiyede varda Yanliz Ordu mu Demokrasiye ters dusuyor.......... Ha! Mesele Irtica ve bolunmek ise, o zaman taman sen haklisin. Hukuk Devleti: Secim Kanunlari......Ceza kanunlari........Dokunulmazlik Kanunlari.......Hukumetu denetleyecek organarin hukumetten bagimsiz bir sekilde calisabilmesi........Sivil Gruplarin olusup Hukumete karsi "Watchdog'' VAZIFESINI GOREBILMESI. VS......ii iste DIGER ULKELERDE BUNLAR OLDUGU ICIN ORDUYA GEREK KALMAMISTIR........ aSLINDAESPRI DIGE SOYLEDIGIN BOSLUK DOLDURMA SOZU CIK DOGRU. kESKE ULUS DOLDURSA

Gönderi tarihi:

Devlet degil PARTI HUKUMETI olan bir memlekette(İSTER BEĞEN İSTER BEĞENME ADAMLAR TARTIŞILIR TABİ BURASI DA AMA SEÇİMLE HÜKÜMET OLDULAR) ....... yani yanliz Basbakan olmaya tek aday Parti baskaninin istemedigi adayin destekli bir sekilde secimlere sansinin yok oldugu bir memlekette(BU UYGULAMA KOALİSYON HÜKÜMETLERİNİN MÜBAREK Bİ TARAFLARINDAN UYDURMALARI SONUCU VUCUT BULMUŞTUR)...........Hukumet mensublarinin halka saygisizca Istersem Anayasa Mahkemesini de kapatirim dedigi bir memlekette(ANAYASA MAHKEMESİ ANTİ DEMOKRATİKTİR.SEÇİLMİŞ HÜKÜMETLER BUNUN KARARINI VERME LÜKSÜNE SAHİPTİRLER).......Dogal gazin fiyatinin kac lira oldugu halka aciklanmayan bir ulkede(BU YENİ BİŞEY Mİ?)...........Devlet mensuplarinin aniden baslarina konan devlet kuslarinin Turk Hazinesinden mi yoksa piyangodan mi ciktigi bilinmiyen bir memlekette(SON 50 YILIN EN FAKİR PARLEMENTERLERİ OLDUKLARI KESİN EN AZINDAN).......Ben bu kisinin suclu oldugunu sanmiyorum demenin suc oldugu bir memlekette(YA EWET ÜNLÜ Bİ PAŞALARI DEMİŞTİ DE Mİ BU LAFI?NEYDİ TAM OLARAK?''TANIYORUM BEN O ÇOCUĞU,O YAPMIŞ OLAMAZ'').......Hukuk mensuplarinin korkup sustugu bir ulkede(PARLEMENTERLERDEN Mİ PAŞALARDAN MI?).......savcilarin emir uzerine suc arastirmasi yaptigi bir ulkede(DOĞRUDUR KATILIYORUM)>>>>Neyin ne zaman nasil ve kaca satildigi halka aciklanmayan bir memlekette(YA SEN KAÇ YILDIR T.C.DE YAŞAMIYOSUN ALLASEN?)........Gazetecilerin komuta ile yazi yazdigi(TÜRKİYE KİMİNLE GURUR DUYACAĞINI ŞAŞIRDI...).......gazete sahiplerinin devlete borclu oldugu bir ulkede(BUNLARLA DA MI GURUR DUYSAK ACABA?)........ Demokrasinin onunde duran tek sey Ordu mu?(KİM DEMİŞ?BİRİNCİ SIRADAKİ ORDU)

(bakınız sakın yanlış anlaşılmasın mevcut hükümet taraftarı filan diilim)

 

sizin yaklaştığınız kadar da romantik bakmak mümkün tabi mevzuya ancak tekrar ve üstüne basarak söylerim ki konuşmaya çalıştığımız şey bi vak'a dır...bu arada ağzımdan aldın ben de aynı şeyi söyleyecektim...şemdinli olaylarında malum paşamız da ''ben tanırım o çocuğu,öle şeyler yapmaz''deyince hangi zavallı politikacı çıkıp(ya da zavallı yerine p.psuna güvenen mi demeliydim?) ''olur mu öyle şey kardeşim siz ne diyosunuz?'' deme cesaretini gösterebilir ya da gösterebilmiş midir şimdiye kadar?

 

ağalar bacılar yapmayın allasen...hükümetin çişe gitme zamanına bile karışacak ve sonra da ben bu işi demokrasi için yapıyorum diyeceksin...böyle devrik bi cümle var mıdır dünya siyaset tarihinde?

halk kandırılır,oynatılır ve seçimle haketmediği bi hükümet başlarına gelir o başka mevzu...istersen türk halkının IQ sunu sabaha kadar tartışırız seninle ama yaşasın ordumuz sloganıyla bu memleket 1 arpa boyu yol alamaz belirtir saygılar sunarım...

 

(bu arada bu kadar asker-paşa vs. lafına kesin izlemeye almışlardır bu konu başlığını...)

(-komutanım yanlış anlaşılma olmasın,tahrik filan yok,tartışıyoruz medeni medeni...yengeye selamlar...)

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.