Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İMF PARAYI VERİYOR VE DÜDÜĞÜ HEP O ÇALIYOR...


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

İmf Türkiye'ye borç para vermeye çok meraklı, bizde almaya meraklıyız anlaşılan... Peki İmf Türkiye'ye para verdiğinde bunun faizini aldığı yetmezmiş gibi neden sürekli ekonomi programı dayatmaktadır...?

 

Ve neden Türkiye borç aldığı bu paralarla herhangi bir yatırım yapamaz?

Neden sadece karayolu yapmak zorunda bırakılır?

Neden ithalatına, ihracatına sürekli kota koyulur?

Karayolu yaptırmaktan İmf'in ne karı vardır?

Yatırımı sanayiye yapmaktan neden bizi alıkoyar?

Borç bitmediği sürece bağımlı ve köle olmaktan İmf'nin başka ne gibi karı vardır?

 

Türkiye buğday ithal edecek ülkemidir, neden etmektedir?

Türkiye yetiştirdiği ürünlerin tohumunu neden kendisi yetiştirememektedir?

Türkiye neden bir Çin gibi dünya pazarında etkin olamamaktadır?

Petrol yasasında olduğu gibi neden kaynaklarını dışarıya hibe etmektedir?

 

Sorular, sorular... Türkiye bu kadar mı acz içindedir?

Gönderi tarihi:

Türkiye İmf'ye mecbur değil hiç olmadı ancak Türkiye her imkana sahip buna rağmen kötü yönetilen bir büyük devlet. (çoğunlukla ihanete uğramıştır)

 

İmf'in yani uluslararası para fonunun tek amacı vardır kredi vererek ekonomileri ele geçirmek. İmf para verir ve asla amacı o parayı geri almak değildir, sürekli yeni krediler verir, bu arada faiz ödenir, iç ve dış ekonomi fonun kontrolündedir, zaten amaç budur. Onlar küresel ekonomi patronları ile ortaktır, patronlara yeni pazarlar açarlar, yeni borçlular bulurlar, üretim yaptırmaz ve borçlu ülkeyi sürekli ve mecburi tüketime zorlarlar.

 

İmf sokak ağzı ile tefecidir, ondan kendini kurtarman çok zor.

 

Türkiye İmf ile ilişkilerini kestiğinde kendi ekonomisini kendisi yönetmeye başladığında siyasal sorunlarda kendiliğinden çözülecektir. Ülkede gelir dağılımında adaletsizlik sokakların güvenliğine yansımakta. Yani birbirini tetikleyen domino taşları gibidir. Ekonomisi bağımsız olmayan ülkeler sömürü ülkeleridir. Bundan kurtulduğunda diğer içsel sorunları bir bir çözülecektir.

Gönderi tarihi:

Bu olaya sadece Türkiye açısından bakmak yanlıştır. Çünkü ufak bir benzetme yapmak gerekirse dünyanın evrendeki yerini evinizdeki odanızdan tespit etmeniz mümkün değildir. Onun için uzaydan bakmanız gerekir. Bu durumda aynen böyledir. Olaya Türkiye'de neden böyle diye değil bu politikaları yürütenlerin amacı nedir? Bu işin başını kim çekeri sormalıyız. Bütün bir oyunun nerede başlayıp nasıl sonuçlandığını görecek bilgi birikimine sahip olmamız gerekmektedir

 

Dünya da, bugün egemen olan millet politikaları değil, kıtalar üzeri çalışan, yıllık ciroları 250 milyar doları bulan şirketlerin politikaları yürümektedir. Üniversitelerde anlatılan klasik kapitalizm, liberal ekonomi tanımı aynen işlemektedir. Amaç en az maliyet ve en yüksek kâr, ve en önemli noktası her yıl biraz daha büyüme! Önceleri kendi halklarınıı işçi yaptılar, çalıştırdılar, ve gelişme başladı, sonra makinalar geldi üretim arttı kâr arttı ama işçilerin maaşları artmadı bunu işçiler anlayamadılar ve o dönemde bunu en güzel anlatan olay makina kırıcılıktır. İşçiler makinalar geldiğinden bu yana daha sıkıntılı bir döneme girmişlerdi ve onlara göre sebebi makinalardı ve makina kırıcılık akımı başladı. Her neyse, zamanla, tabii uzun bir zamanla batı toplumu sosyo ekonomik olarak yükselişe geçti. Dün bir ekmeğe çalıştırdığı halkını bugün çalıştıramaz duruma geldi ve bu sefer fabrikalarını, ezebileceği, ordusu güçlü olmayan, ses çıkaramayacak ülkelere taşımaya başladı. Fransa da yaşanan üniversite öğrencilerinin sokaklara döküldüğü yasa tartışmasının temeli de buna dayanıyor. Fransa da üretim birimi kurulmuyor çünkü halk çok az ücrete çalışmayacak bu bellidir bundan dolayı üretim birimleri iş gücünün ucuz olduğu ülkelere taşınııyor. Bu da Fransa da yetişen yeni öğrencilere garantili çalışma süresini azaltmakla karşılanmak istendi. bu sadece bir ilk adımdır geleceğinin ne olduğu bu olaydan görülebiliyor. Bir örnek daha, Nike bugün ABD de tek bir üretim birimi yoktur. Sadece merkez yönetim binası ABD dedir. Filipinlerdeki fabrikasında gencecik kızlar günlüğü 2 dolara çalışmaktadır. Bir ayakkabının maliyeti 5.6 dolardır bunu dünya bazarında 135 - 170 dolar arasında satar.

 

Şimdi bunları niye anlattım. Bugün bu güçsüz ülkeleri üretim çalışmaları devam etmektedir. 1990-2000 yılı arasında 10 yeni ülke kurulmuştur. En temel yollar; etnik farklılıkları körüklemek, mezhep farklılıklarını körüklemektir. Bunların hızlandırıcı ve etkisini arttırıcı yolu ekonomik baskıdır. Bu konuda Batılı bir generalin Türkiye'yi tehdit eden şu sözlerini unutmamak gerekir: Biz Yugoslavya'yı sadece ırk farklılıklarını körükleyerek parçaladık, sizde hem ırk farklılığı hemde mezhep farklılığı var.

 

Borçlandırma son yüzyılın en etkin köleleştirme politikasıdır. Bu konuda ilk fikri süren kişiler Osmanlı için şu tanıyı koymuşlardır: Osmanlı'yı borçlandırıyoruz ancak yakın bir zamanda bu borçlanmaya karşı olanlar ortaya çıkacaktır. Bu durumu engelleyebilmek için kendi halkının dilinden anlayan ama bizim saflarımızda kişiler bulmalıyız.

 

Bugün Türkiye'deki en önemli nokta IMF boçlarının ödenemez gibi gösterilmesidir. Bizi resmen bir imkansızlıklar ülkesi olarak gösteriyorlar ve neredeyse "manda" seslerini yeniden duyacağız. Bu, toplumun umut ışığını söndürmek için oynanan bir oyundur. Durumumuz kesinlikle içinden çıkılamaz değildir. Türkiye'de kayıt dışılık %80 civarındadır. Şu anki ekonomi %20 lik kayıt içi ile ve dışarıdan gelen sıcak para ile ayakta duruyor. Bir düşünün %80 lik diğer kesimi içeri çektiğimizi, o zaman borcun adını bile anamayız. Ancak bundan bahsedenlere hemen bir cevap gelir, "sen o %80 i içeri çekemezsin, çekersen adam vergi kaçıramayacak o da işine gelmez" diyorlar.

 

Kayıt dışılık niye vardır? Bu şartlarda insanlardan vergi vermesini isterseniz ve o da verirse ayakta kalamaz, çünkü bugün vergi %50 den fazla kârı alan bir ortak durumunda, adam batıyor. Bir örnek verirsek, üreticiden bir odayı temiz tutmasını istiyoruz ancak odaya bir şehrin lağam borularını bağlamışız bu ortamda temizlik beklemek vicdansızlıktan başka bir şey değildir.

 

İnsanlara namuslu yaşayabilecekleri bir ortamı sağlamadan namuslu yaşamalarını bekleyemezsiniz. Ancak ortamın sağlandığı bir durumda halen çalmak konusunda ısrarlı davranıyorsa en ağır cezaları almayı hak etmiştir.

 

Ülkenin kurtuluşu için ekonomi politikalarının neler olduğunu artık sormayın bunun yolunu bütün siyasi partiler biliyor ancak bunu yapmanın tek gereği, bunu gerçekten istemek ve bunu yaptığında karşısına dikilecek güçlere ve sorunlara göğüs gerebilmektir.

 

ABD ve AB yi arkasına alanlar bu millete büyük acılar çektirmişt.r Bugün IMF'den de tek kurtulma yolu halkı geleceğe yönelik biliçlendirip gereğini yapmaktır. Çünkü halkın bilinçlendirilmediği bir harekette satılmış basın ve ekonomik güç odakları ile dün sana oy atan vatandaşı can düşmanın olarak karşına çıkarabilirler.

 

Biz Halkın Yükselişi Partisi olarak bu amaçla yola çıktık. Tek desteğimiz halkımızdır! Ondan başka kimseden ne yardım aldık ne de destek bekledik, hesap günü geldiğinde sadece halkımıza cevap verebilmek için!

 

Tek vâdimiz yalan söylemiyeceğiz!!

 

 

Saygılarımla, Ya Sev Ya Sevr

Gönderi tarihi:

İmf Türkiye'ye borç verirken ekonomik bütün programını kendisi belirliyor... Şuna şu kadar zam, buna bu kadar vergi...

 

Birde yatırım yapamazsın diyor, ancak karayolu yapabilirsin... Onuncu yıl marşında biz ne söylüyoruz, demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan... şimdi neden öremiyoruz demir ağlarını? neden sürekli karayolu, tünel, tramvay yapmamıza izin veriyorlarda, demiryoluna izin yok? Japonya'nın demiryoluna yaptığı yatırım malum, dünyanın gelişmiş bütün diğer ülkelerindede öyle demiryolları geliştiriliyor...

 

Karayolu petrol demek, ne kadar çok karayolu o kadar petrol tüketimi, o kadar otomobil satışı... Karayolu döşenirken kullanılan zift, asfalt yine petrol ürünü... Bizi hem petrole daha çok bağımlı yapıyorlar hem yapmamız gerekenlere engel oluyorlar... ne kadar hazin bir durum ki, bizler yol yapımını icraat olarak değerlendiriyoruz... Ve hergün onlarca insanımızı bozuk karayollarında azraile teslim ediyoruz...

 

Demiryollarında kullanılacak olan yakıt kömür ve oda Türkiye'de çıkıyor... Petrolü dünyanın en yüksek fiyatına biz kullanıyoruz, bütün kaynaklarımızı, madenlerimizi, kamusal alanlarımızı, mekanlarımızı, limanlarımızı yabancıya satıyoruz... Ama dış borcumuz nedense hiç azalmıyor... Yatırımsa karayollarına aktarılıyor... Ve ödediğimiz vergiler, satılan arazilerin getirdiği paralar yatırıma dönüp bize geri gelmediği gibi dış borcumuz buna paralel gittikçe artıyor... Peki bu paralar nereye gidiyor?

Gönderi tarihi:

Arkadaşlar konu önemli..

Ama biraz kara mizah katmak sanıyorum yerinde olur.. :)

 

IMF Türkiye'den geçiniyor!

Nasılmı?...

Bakın şöyle açıklayalım...

IMF'nin tüm dünya ülkelerine açtığı kredi miktarı 21 milyar 985 milyon dolar.

Türkiye'ye açtığı kredi miktarı 11 milyar 170 milyon dolar.

Türkiye'nin IMF'nin bütün dünyaya açtığı kredilerdeki payı yüzde 50.8. Yarıdan fazla!

Bu tabloyu hükümetin yorumlamasını istesek, şöyle derler: "Bakın işte IMF'nin en çok güvendiği ülke biziz. Dünyada bizden çok borç alma itibarı olan ülke yok..." :lol: :lol: :lol:

 

Oysa sağduyulu herkesin paylaştığı gerçek şu ki, asıl maharet borç almakta değil, ülkesini borç almaya gereksinim duymayacak şekilde yönetmekte.

Türkiye, dünyanın en yüksek oranda faizle borç alan ülkelerinin başında geliyor. Hükümet ne yazık ki IMF kredilerinin gerçek faizini açıklamaktan kaçınıyor. Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, Türkiye'nin dolar bazında IMF'ye ödediği faiz yüzde 13 ile 15 arasında değişiyor. :sweatingbullets:

 

Ekonomi kulislerinde konuşulan şu:

Türkiye olmazsa IMF borç verecek, dolayısıyla faiz geliri elde edecek ülke bulamaz!

Ne dersiniz; IMF Türkiye'den geçiniyor demekte haksız mıyız?...

c120300fu3.jpg

 

(Rakamlar 2006 sonu itibariyle şu han ne kadar artış var 2. Çeyrek sonu olan 6.ay sonunda belli olacak.....)

  • 2 ay sonra...
Gönderi tarihi:

bir hikaye...

 

Kurt Borçlanmaz

 

Kurt çok acıkmıştı. Tilkiden iki tavuk ödünç aldı. Karnını doyurdu. Tilki kurdun karşısına geçti ve:

- Ben olmasaydım ne yapacaktın? Yat kalk, bana dua et! dedi.

Kurt 77 büklüm oldu tilkinin karşısında.

- Haklısın tilki kardeş, çok sağol! dedi.

Birkaç dakika geçti geçmedi, tekrar dikildi tilki kurdun karşısına.

- Sayemde yaşıyorsun, sayemde; eğer ben olmasaydım çoktan ölmüştün! dedi.

Kurt,

- Haklısın tilki kardeş, sen olmasaydın bitmiştim. dedi, acı çektiği yüzünden anlaşılan duruşuyla…

Tilki akşama kadar 40 defa geçti kurdun karşısına.

- Sayemde yaşıyor, sayemde nefes alıyorsun! dedi hep.

Kurt her seferinde minnet duygularını iletti tilkiye. Güçlüydü; ama borçluydu. Borç vefayla birleşince altından kalkılmaz bir yük oluyordu ve ince ince tüketiyordu kurdun onurunu.

Ertesi sabah erken kalktı kurt. İki koyun yakaladı ve tilkiye götürdü apar topar.

- Ödeştik tilki kardeş, sağol! dedi ve acilen yavrularını topladı. Onlara anlattı. Tilkinin karşısında nasıl ezildiğini anlattı. Borç almanın özgürlük satmak, onur pazarlamak olduğunu iyice öğretti.

Aradan binlerce yıl geçti. Çoğu zaman aç kaldı kurt; ama bir daha da hiç kimseden borç almadı. Kendi işini hep kendi yaptı kalın ensesiyle.

Gönderi tarihi:

bı yasa cıkartacaksınız hatta yasa cıkarmayada gerek yok.turkıye bankalarının ıcı bosaltılmadımı nerde bu paralar nereye gıttı.calınan mal mal sahıbıne gerı verılmezmı.bır ınsan kuyumcuyu soydugu zaman yakalanınca caldıgı altınlarla bırlıkte hapse mı gırıyor.altınlar elınden alınır kuyumcu sahıbıne verılır.bankaları hortumlayanlar bellıdır heralde kımılerı ıcerde kımılerı dısarda ama ortada paralar yok.caldıkları paraların hesabını nıye kımse sormuyo nıye onların elınden gerı alınmıyo.az parada degılkı 80 mılyar dolar cıvarında bı para ama ortaa yok veya kımse hesap sormuyo cok garıp degılmı.turkıyenın 80 mılyar dolar parası var ama farkında degıl

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.