Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 NEDEN YAŞIYORSUN Hiç canın sıkıldığında; Gökyüzüne tırmanmak istedin mi ? Ya da yalnızken bir dağa kafa tuttun mu ? Hiçbiri olmadı mı ? Hiç değilse, kendi saçını başını yolmadın mı ? Tokatlamadın mı kendini ? Yani özlemedin mi hiç kimseyi ? Söylesene be arkadaşım; Neden yaşıyorsun ki ? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 yaşayınca anladım ki hepsi hikaye uyumak her zamanki çile sen bana uyanmayı sor, hele bir sor sensiz doğan güneşle yaşlanmak bile zor... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Nisan , 2007 Bana hayatı ilk anlatan insandan söz edeceğim, bütün ilkleri bana yaşatan kadından... Annemden... Annem bu günlerde bunalımda, depresyona girmiş öyle söylüyor, herşey kötüye gidiyor, herşey boşuna, yaşamak boşuna, nasılsa ölmeyecekmiyiz diyor... Hayat anlamsız, koşturmaca anlamsız, kıyamet kopacak yakında ve biz öleceğiz diyor... Haberlerde küresel ısınmanın zararlarını dinlemiş, buzulların eridiğini, dünyanın yarısının sular altında kalacağını, binlerce canlının öleceğini,büyük felaketler yaşanacağını anlatmışlar haberlerde... En son arılar toplu halde kayboldular ya, annem (aney benim ona hitabım) bundan çok etkilenmiş... Haftasonu kızımın doğum günüydü aneylerde kutladık... Toplandık hepimiz gırgır şamata, kah gülüyoruz, kah göbek atıyoruz, bir ara mutfağa gittik, yemek hazırlıyoruz aney dedi ki, ya arılar kaybolmuş kızım, dünyanın sonu geliyormuş, dört yıla kadar insanlar ölecekmiş, ne yapıcaz dedi... aney dedim... herşeyi bıraktın bunamı kafayı taktın...? (gerçi aney kafaya takıcak bişey mutlaka bulur) boşver dedim düşünme sen bunları... aney başını önüne eğdi... morali bozuk... ümidini yitirmiş... (aneye haber izlemek yasak artık, hele küresel ısınmadan söz edeni evden kovuyoruz) napsakta aneyin moralini yükseltsek derken aney bir laf etti... biz koptuk... ya dedi ben çok kötüyüm, ne olacak sonumuz, benim psikoloğum bozuldu... bende dedim ki... aney psikoloğun bozulsun, sana bişey olmasın... Hafta sonundan beri bu laf yüzünden o kadar güldük ki, aney bile kendine geldi... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 17 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 17 Nisan , 2007 Senin doğru zamanların benden çok öncelerde kalmış sevgilim... Bense hep yanlış zamanlara mecburum şimdi... Kış güneşine aldanıp açan çiçekler gibi mevsimsiz solacak olsa da sana olan aşkım, inadına seviyorum seni. Yalancı sıcağını seviyorum sevgilim. Zarar göreceğimi bile bile. Sonunda solacağımı bile bile seviyorum seni. Sana açıyorum yüreğimi, biliyorum ki güneşin umurunda değildir mevsimsiz açan çiçek. Ben yine de açıyorum yüreğimi. Umurunda olmasa da, Seviyorum seni. Alev alev yanıyorum Buzlarım çözülüyor aşka Gardım düşüyor, tutamıyorum Korkuyorum bakışların çarpınca bana Biliyorum ki sonum olacaksın. Korkuyorum ki sonum olacaksın. İstiyorum ki son'um olasın. İlk'im olduğun gibi, Son'um olasın. Senin doğru zamanların çoktan harcanıp gitmiş sevgilim. Senin suçun değil bana yanlış zamanlarda gelmen. Yada benim sana gelmem en yanlış zamanında. Zamanlarımız uymasa da, benim için erken olan sana geç kalmış olsa da seviyorum seni. Alev alev yandığım doğru Küllerinden doğar mıyım sana doğru Kendimi arıyorken olmaktan korktuğum Yerdeyim Sendeyim Hep doğru zamanda doğru yerde olur diye düşünürdüm aşkı. Oysa ben aşkı bulduğumda yanlış zamanındaydım hayatının ve en yanlış yerinde. Düşündüğün gibi yaşanmasa da hayat, seviyorum seninle hayatımı. Sen ve hayatım. Aynı anlamı taşımaya başlasa da, sensizlik hayatımın sonu olacak olsa da; Al beni Ne Yaparsan Yap!.. N.H.R -F.D Alev Alev Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 17 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 17 Nisan , 2007 İşte Gidiyorum,Bir şey demeden, arkamı Dönmeden, Şikayet etmeden, hiçbir şey almadan, Bir şey vermeden, Yol ayrılmış görmeden,Gidiyorum... Hayat mutsuzlukla harcanacak kadar uzun değil sevgilim. Dışarıda bir yaşam var, heyecanlarıyla, mutluluklarıyla, cıvıl cıvıl akan bir yaşam. Biz burada "biz" olabilmenin kavgasını verirken, ve tüm mutsuzluğumuza rağmen bunu başaramazken, dışarıda bir yaşam geçiyor. Doğan her güneş için ömürden gidiyor derler. Ömrümüzden gidiyor sevgilim. Hayat ellerimizden akıp gidiyor... Madem ki istiyorsun öyleyse durma git Beni düşünme rahat ol yalnız kalabilirim Sende bilirsin hiç bir acı sonsuza dek sürmez Hatta her an yeniden sevebilirim Mutlu olmak istedim ben sadece. Seninle ve mutlu olmak istedim. Sensiz mutlu olmamın imkanı yoktu sanki. Öyle çok sevdim ki seni, sen olmazsan gülemem, sen olmazsan yaşamayı sevemem gibi gelmişti. Oysa çok sevmek yetmiyormuş mutlu olmak için. Tek istediğim mutlu olmaktı. Seninle mutsuz olmaktansa, sensiz mutsuz olmayı kabulleniyorum şimdi. Belki sadece birimiz mutlu olabiliriz böylece... Senin mutluluğun benim sevincimdir sevgilim... Ne küslük var ne pişmanlık var kalbimde... Yürüyorum sanki senin yanında Sesin uzaklaşır her bir adımda Ayak izim kalmadan Gidiyorum... Seninle olmak her şeye değer demek isterdim sana. Seninle olmak için mutsuzluğu göze alabilirim demek isterdim. Ama olmadı. "biz" olmayı başarabilseydik, sınırsız, çıkarsız sevebilseydik, belki. Sana karşı hiçbir kızgınlık yok içimde. Sen her zaman seveceğim ama mutsuzluk içinde anımsadığım hoş bir anı olacaksın. İkimiz içinde doğru olan böylesi git İnan bana sandığın kadar üzgün değilim İçimde yepyeni bir hayata başlamanın Sevinci ve heyecanı var artık git... Belki böylesi doğruydu. Hiç doğru insan olamadık birbirimiz için. Doğru yaşam değildi. Doğru zaman değildi. Oysa çok sevdim seni. Sen her zaman çok sevdiğim ve asla unutmak istemeyeceğim acı bir anı olarak kalacaksın sevgilim. Git... Git...me dur ne olursun Gitme kal yalan söyledim Doğru değil ayrılığa daha hiç hazır değilim Aramızda yaşanacak yarım kalan bir şeyler var Gitme dur daha şimdiden deliler gibi özledim..... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 "Bu sana son sözüm" dermiş gibi bakan. Simsiyah harflerle kirletilmiş, bembeyaz bir sayfa. Neresinden bakılsa acı, hangi satırından başlansa hüzün, hangi kelimesi okunsa güvensizlik. Oysa ki benim; batan güneşin ardından sarıldığım, tepeden aşağı inerken, çakıl taşlarıyla birlikte yuvarlandığımda düşündüğüm biri var? "Bu sana son yazışım..." Bir ayrılığın ilanı gibi, ölünün üzerine son kürek toprak, gözdeki son damla, son kez el sallamak gibi... Oysa ki benim; Kışın soğuğunda, dalgaların kayaları dövdüğü anlarda, fırtınalarda savrulurken sığındığım biri var... "Bu sana son yazışım..." düşündüklerinin, hissettiklerinin ve yaşadıklarının benim için zerre kadar önemi yok demek değilse ne bu? Sen istediğini söyle, senin söylediklerinin hiç bir anlamı yok demek değilse ne bu? Oysa ki benim; derinlerde soluksuz kaldığımda ve nefesimin bana ait olmadığını sandığımda, sonsuz gibi görünen karanlığın ortasında, umudumun tükendiği anlarda düşündüğüm biri var... "Bu sana son yazışım..." diye başlayan ve sana hiç inanmadım, sana hiç güvenmedim diye devam eden satırar bunlar. Üstelik inanmam ve güvenmem için yaptığın herşey boşa kürek çekmek, yetersiz, yersiz ve saçma çabalardan başka hiç birşey değil bunlar. Oysa ki benim; burnumda yağmur kokusu varken, bulutlar hızla akıp geçerken, ve çocuklar ağladığında, perdeler uçuştuğunda düşündüğüm biri var... "Bu sana son yazışım..." ben bunları hak ettmedim... Ama sen herşeye müstehaksın, üzülmelisin, kırılmalısın, parçalanmalısın, yok olup gitmelisin... Senin söylediklerinden daha değerli başkalarının ne dediği, senden daha değerli başkalarının ne düşündüğü demek bu. Oysa ki benim; elimi uzattığımda ve saatin her çalışında, yanımdayken özlediğim ve uzaklaşınca her an düşündüğüm biri var... "Bu sana son yazışım..." Açıkca dilediğini yap, ben istediğim kadar daha yanındayım. Kendimi hazır hissedince girdiğim gibi çıkacağım hayatından demek bu... Oysa ki; Aklımın kıyısında dolaşan ve dilimin ucundayken yanarcasına düşündüğüm, deniz gözlerinde dolaşırken yemyeşil ormanlarda yok olup gittiğim biri var... Tek kişilik dünyamda ölçülü adımlarla yürüyorum. Boshwer dim ve ben artık kendi MaSaL ıma dönüyorum. Sana geliyorum. Aylardan Nisan, sabahın erken saatleri ve bahar... Bir yağmur damlasıydım, yüreğine düştüm. Beni de götür yanında, fark etmez nereye döküldüğün... Ya "Hikayedendir" yaşadıklarınız ya da "MaSaLdan" dır herşey... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 hayat senin aneyinde altını çizdiği gibi boşuna bir koşturmaca Sardunyam..bir yanılsama..yaşadıklarımız..bu telaş..bu can sıkıntısı..hayal kırıklığı..umutlar..herşey.. ne kalıyor ki bizden geriye..kocaman evren içinde yuvasına yem götürme talaşıyla, tek sıra halinde hızlı hızlı gidip gelen minicik karıncalardan ne farkımız var?..kafamızın içine konuşlandırılmış kütlesi belirli beyinlerimizin içine sığışmış onca soru..şaşkınlık..acizliğimiz..ve korkularımızla nereye gidiyoruz?..yolculuk nereye?..al sana milyonlarca sorudan biri..ve belki de en önemlisi...belkide hayatın anlamı sorulara cevap bulabilmektir..tabi bulabiliyorsan... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 yaşamı en iyi bazen de sevdiğiniz insanların nefes aldığını bilmeniz anlatır bence Muhtesem Cok güzel bir söz Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Benim hayatım seni sevmekle başladı, seni sevmekle son bulacak. Nereye, kime gidersen git, bende ki seni alamayacaksın... Biliyor musun, yine bu kentin sokaklari ıslak. Bulutlar ağlıyor, bense onlara eşlik ediyorum. Ağladığımı kimseler fark etmiyor. Sırılsıklamım ve en çocuk halimle üşüyorum... Böyle bir yağmurlu gecede çıkıp gelmiştin. O andan sonra yüreğime sakladım, her solukta duyabilmek için seni. Başımız yoktu bizim, sonumuz da olmayacak. Bir anda başladık. Dokunan kadar dokunulanın da sarsıldığı o an boyunca yaşadık seninle aşkın tüm evrelerini; tüm umudunu, şefkatini ve fırtınalarını. Tek bir dokunuşta bir büyük sırrı paylaşarak yaşadik o muhteşem kavuşmayı ve hemen ardından kahreden o ayrılığı. Ben sana yenik düştüm... Sensizlik çok kalabalık geliyor yüreğime; taşıyamıyorum. Öyle birşey ki bu; yağmurlarla birlikte ağlıyorum sana, bana... Yüreğime katıyorum seni katabildiğim kadar. Ruhum bembeyaz perdenin arasından sıyrılıp senin karmakarışık hayalinle dolaşiyor sensiz gecelerimde. O zifiri karanlıkta dualar ediyorum. Kendime bile dilemediğim dileklerle sürüyorum seni aydınlığa. Tükenmiyecektik... Tükenmiyecektim... Boğazım düğüm düğüm. Bu öyle birşey ki; acılarin en kahırlısı. Ve ben kahroluyorum.. Söylesene. Sen benden Vazgeçebildin mi? Oysa derdim ki; benim kırılgandır umutlarım... Biliyorum ki uzağa atarım yakınıma düşersin... Bu kadar yakınıma düşeceğini nerden bilirdim. Ve bil ki çok sevdim seni kisa bir zamanda; bu lanet olasi mesafelere inat... Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Bir süre sonra, bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasındaki farkı görürsün. Ve aşkın yaşlanmak, birlikte olmanın da güvende olmak anlamına gelmediğini öğrenirsin. Ve yenilgileri; Başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın, Bir çocuğun üzüntüsü ile değil, Bir yetişkinin zerafeti ile. Ve her şeyi bugünü düşünerek yapmayı öğrenirsin, Çünkü yarın ile ilgili her şey belirsizdir. Bir süre sonra güneşin ışığının yakıcı olduğunu öğrenirsin, Eğer fazla maruz kalırsan. Bu yüzden, başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden, Kendi bahçeni yarat. Ve göreceksin ki dayanıklısın, Ve kuvvetlisin, Ve değerlisin, Ve öğrenirsin… Ve öğrenirsin, her hoşçakal ile öğrenirsin. Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 18 Nisan , 2007 Benim hayatım seni sevmekle başladı, seni sevmekle son bulacak. Nereye, kime gidersen git, bende ki seni alamayacaksın... Biliyor musun, yine bu kentin sokaklari ıslak. Bulutlar ağlıyor, bense onlara eşlik ediyorum. Ağladığımı kimseler fark etmiyor. Sırılsıklamım ve en çocuk halimle üşüyorum... Böyle bir yağmurlu gecede çıkıp gelmiştin. O andan sonra yüreğime sakladım, her solukta duyabilmek için seni. Başımız yoktu bizim, sonumuz da olmayacak. Bir anda başladık. Dokunan kadar dokunulanın da sarsıldığı o an boyunca yaşadık seninle aşkın tüm evrelerini; tüm umudunu, şefkatini ve fırtınalarını. Tek bir dokunuşta bir büyük sırrı paylaşarak yaşadik o muhteşem kavuşmayı ve hemen ardından kahreden o ayrılığı. Ben sana yenik düştüm... Sensizlik çok kalabalık geliyor yüreğime; taşıyamıyorum. Öyle birşey ki bu; yağmurlarla birlikte ağlıyorum sana, bana... Yüreğime katıyorum seni katabildiğim kadar. Ruhum bembeyaz perdenin arasından sıyrılıp senin karmakarışık hayalinle dolaşiyor sensiz gecelerimde. O zifiri karanlıkta dualar ediyorum. Kendime bile dilemediğim dileklerle sürüyorum seni aydınlığa. Tükenmiyecektik... Tükenmiyecektim... Boğazım düğüm düğüm. Bu öyle birşey ki; acılarin en kahırlısı. Ve ben kahroluyorum.. Söylesene. Sen benden Vazgeçebildin mi? Oysa derdim ki; benim kırılgandır umutlarım... Biliyorum ki uzağa atarım yakınıma düşersin... Bu kadar yakınıma düşeceğini nerden bilirdim. Ve bil ki çok sevdim seni kisa bir zamanda; bu lanet olasi mesafelere inat... :clover: Sen ellerimde Sen gözlerimde Issız geçen her gecemde Herseyinle yanımdasın En zor bu gerçekten Sevdiğimi söylemeden Ayrıldım yine senden Yoksun sen aslında Yalnızım bu kumsalda Neler neler yapıyorsun Bensizken Ankarada Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 Zinciri pas tutmuş salıncak gibidir hayat boş görünce uzaktan bir koşu sallanmak istersin gıcırtısıyla örselenir yüreğin üstelik kırıktır oturağı da yalpalar seni bir sağa bir sola tutunmaya uğraştıkça tepetaklak düşersin kirlenir ellerin... Alıntı
Φ frozen Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 19 Nisan , 2007 Zinciri pas tutmuş salıncak gibidir hayat boş görünce uzaktan bir koşu sallanmak istersin gıcırtısıyla örselenir yüreğin üstelik kırıktır oturağı da yalpalar seni bir sağa bir sola tutunmaya uğraştıkça tepetaklak düşersin kirlenir ellerin... Alıntı
Φ KesKiNkAleM Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Onarmaya ÇaliŞmak Mi, Yikip Yenİden BaŞlamak Mi? Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız. Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor. Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor. Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!.. O kadar odaklanmışsınız ki "onarmaya", bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz. Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz. Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor. Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen. "Alışmaya" çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz. Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. "İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!" diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden! Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; "Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım teriflerim ne olur?" kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor. Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi? Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi? Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi? Alıntı.. Bu anlamlı yazıyı bana öm atarak gönderen arkadaşıma teşekkür ediyorum, benim için çok büyük bir anlam ifade ediyor, çünkü biri banainsanların duygularını önemseyenlerin hala var olduğunu gösterdi . O adını vermeyeceğim değerli arkadaşıma bu çiçek. Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 YAŞAM BİR FIRTINA! Yaşam bir fırtına bizlerde o fırtınanın içinde yolculuk ederiz.Öyle bir yaşam ki yol aldıkça rehberimiz sadece kalbimizden gelen sesle yol alırız.Vahşet derecesinde inliyor yeryüzünden çığlıklar.Ruhumuz sıkılıyor,sığmıyoruz saatlere,günlere,aylara,yıllara içimizdeki manevi boşluğu doldurmuyor hiçbir zevk ,alem,sevgi,şevkat.Yaşamın şeytanca düşünceleri,tuzakları karşısında güçsüz aciz kalıyoruz.Gülmekle,ağlamayı acıyla,tatlıyı yalanla,doğruyu ayıramaz hale geldik.Asil arkadaşlarım ağlamak çöllere can verirmi?Sevmeden,sevilmek beklenirmi?Aşk'ın şurubunu içmeden aşığın hali anlanırmı?Aşkı arıyan gönül söyle leyla için çöllere düşen mecnunu düşün.Asil gençlik her gördüğün yaşlılara sor.Giden yıllarını,gençliğini arıyormusun?hemen bir ah sesi yükselir.Gençliğimi yıllarımı aramıyorum.Bana yaptığı kalmadı.Sararıp soldum sonbahar yaprağı gibi.Geldim yaşamamın son demine gülmedim,güldüremedim meyhane köşelerinde boyun büktüm aşk uğruna.Yaradanı unutum kendimi unuttum AŞK,ı aramak uğruna heba ettim yıllarımı.Hayat bir oyundur bizlerde biçilmiş sadık oyuncularıyız.İşte evladım der ah çeker boşa harcadığı yılları için.Kalbiniz titresin yalan,dolanlar söylerken.Ruhun gıdası sevgiden geçer.Karabulutlar kol kol dolaşmasın üstünüzde kalbiniz kırıldıysa mezar yerine benzetmeyin.Hergün gülümseyerek uyanıp bir böceğe çiceğe bir sevgiye muhtac insana bir nebze sevgi verebildinse sizden asili yoktur arkadaşlar. Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2007 hayatta en önemli iki şey vardır.. biri nefes almak, diğeride vermek. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2007 Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karım, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, ‘‘Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri’’ derdi. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı. 97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa, ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: - Biliyorum dedi. *** İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine. Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün farkettim. A. R. K. A. S. I. N. Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım ‘‘Arkasına bak’’ filan yazmaya niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. *** İnanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı. 1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden şu sözler çıktı: ‘‘14 Mart 1997/ Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum...’’ *** 2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor şimdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor... Alıntı
Φ günışığı Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 hayat yalan dicem ama yalan olan hayat değil "insanlar".... "hayat fani...ölüm ani..." Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Haziranda Ölmek Zor orhan kemal'in güzel anısına işten çıktım sokaktayım elim yüzüm üstümbaşım gazete sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sokakta tomson sokağa çıkmak yasak sokaktayım gece leylâk ve tomurcuk kokuyor yaralı bir şahin olmuş yüreğim uy anam anam haziranda ölmek zor! havada tüy havada kuş havada kuş soluğu kokusu hava leylâk ve tomurcuk kokuyor ne anlar acılardan/güzel haziran ne anlar güzel bahar! kopuk bir kol sokakta çırpınıp durur çalışmışım onbeş saat tükenmişim onbeş saat acıkmışım yorulmuşum uykusamışım anama sövmüş patron ter döktüğüm gazetede sıkmışım dişlerimi ıslıkla söylemişim umutlarımı susarak söylemişim sıcak bir ev özlemişim sıcak bir yemek ve sıcacık bir yatakta unutturan öpücükler çıkmışım bir kavgadan vurmuşum sokaklara sokakta tank paleti sokakta düdük sesi sarı sarı yapraklarla birlikte sanki dallarda insan iskeletleri asacaklar aydemir'i asacaklar gürcan'ı belki başkalarını pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim dökülüyor etlerim sarı yapraklar gibi asmak neyi kurtarır sarı sarı yaprakları kuru dallara? yolunmuş yaprakları kırılmış dallarıyla ne anlatır bir ağaç hani rüzgâr hani kuş hani nerde rüzgârlı kuş sesleri? asılmak sorun değil asılmamak da değil kimin kimi astığı kimin kimi neden niçin astığı budur işte asıl sorun! sevdim gelin morunu sevdim şiir morunu moru sevdim tomurcukta moru sevdim memede ve öptüğüm dudakta ama sevmedim, hayır iğrendim insanoğlunun yağlı ipte sallanan morluğundan! neden böyle acılıyım neden böyle ağrılı neden niçin bu sokaklar böyle boş niçin neden bu evler böyle dolu? sokaklarla solur evler sokaklarla atar nabzı kentlerin sokaksız kent kentsiz ülke kahkahanın yanıbaşı gözyaşı işten çıktım elim yüzüm üstümbaşım gazete karanlıkta akan bir su gibi vurdum kendimi caddelere hava leylâk ve tomurcuk kokusu havada köryoluna havada suçsuz günahsız gitme korkusu ah desem eriyecek demirleri bu korkuluğun oh desem tutuşacak soluğum asmak neyi kurtarır öldürmek neyi yaşatmaktır önemlisi güzel yaşatmak abeceden geçirmek kıracın çekirgesini ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak ah yavrum ah güzelim canım benim / sevdiceğim bitanem kısa sürdü bu yolculuk n'eylersin ki sonu yok! gece leylâk ve tomurcuk kokuyor uy anam anam haziranda ölmek zor! nerdeyim ben nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz siz kimsiniz? ne söyler bu radyolar gazeteler ne yazar kim ölmüş uzaklarda göçen kim dünyamızdan? asmak neyi kurtarır öldürmek neyi? yolunmuş yaprakları ve kırılmış dallarıyla bir ağaç söyler hangi güzelliği? kökü burda yüreğimde yaprakları uzaklarda bir çınar ıslık çala çala göçtü bir çınar göçtü memet diye diye şafak vakti bir çınar silkeledi kuşlarını güneşlerini: «oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet, memet!» gece leylâk ve tomurcuk kokuyor üstümbaşım elim yüzüm gazete vurmuşum sokaklara vurmuşum karanlığa uy anam anam haziranda ölmek zor! bu acılar bu ağrılar bu yürek neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar bu ağaçlar niçin böyle yapraksız bu geceler niçin böyle insansız bu insanlar niçin böyle yarınsız bu niçinler niçin böyle yanıtsız? kim bu korku kim bu umut ne adına kim için? «uyarına gelirse tepemde bir de çınar» demişti on yıl önce demek ki on yıl sonra demek ki sabah sabah demek ki «manda gönü» demek ki «şile bezi» demek ki «yeşil biber» bir de memet'in yüzü bir de güzel istanbul bir de «saman sarısı» bir de özlem kırmızısı demek ki göçtü usta kaldı yürek sızısı geride kalanlara nerdeyim ben nerdeyim? kimsiniz siz kimsiniz? yıllar var ki ter içinde taşıdım ben bu yükü bıraktım acının alkışlarına 3 haziran '63'ü bir kırmızı gül dalı şimdi uzakta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine yatıyor oralarda bir eski gömütlükte yatıyor usta bir kırmızı gül dalı iğilmiş üzerine okşar yanan alnını bir kırmızı gül dalı nâzım ustanın gece leylâk ve tomurcuk kokuyor bir basın işçisiyim elim yüzüm üstümbaşım gazete geçsem de gölgesinden tankların tomsonların şuramda bir çalıkuşu ötüyor uy anam anam haziranda ölmek zor! Hasan Hüseyin Korkmazgil Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2007 Hayatı anlamak mı zor, onu yaşamak mı? Ben içinden çıkamadım... Yaşıyorken çoğu kez gözden kaçırdığımız, ıskaladığımız fırsatları yeniden yakalamak mümkün olmuyor... Yıkılmışı yeniden inşa etmek, kaybedilmiş güveni yeniden kazanmak, yitirilmiş umutların yerine yenisini koymak zor... Bütün bunlarla boğuşurken hayat akıp gidiyor... Sıfırlamak gerekiyor bazen serüveni... yeniden yazabilmek için... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2007 Hayatı içimde en yoğun hissettiğim anlar hayatın beni mutlu ettiği ve belimi büktüğü anlardır..Birinde hayat ne güzel diyorum,diğerin de ise hayat ne zormuş.. Bu ikisinin arasındaki hayat ise farkedilmeden yaşanıyor... Alıntı
Misafir RA_dya Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Kızıl Bir Güldür Hayat Kaçıncı basamağında olursan ol yaşamın, karamsarlığa kapılıp umutsuzluk hırkasını giyme sakın… Boyun eğme kadere, çekiver ipini umutsuzluğun, ilmek ilmek sökülsün… Taptaze umut çiçekleri ek gönül bahçene, gerisi gelir elbet bir gün… Yenik düşmez karanlığa aydınlık, yumma güneşe gözlerini, acıları gizler karanlık... Bir merdiven daya gökyüzüne, yıldız topla… Saçlarını tara pırıl pırıl güneşin… Sitem etme düşlerine yağan kara, damla damla erir elbet bir gün… Susturma yüreğini, kalkar her boran, her sis her şey unutulur… En umutsuz bir anda yağan yağmur, toprakta capcanlı bir umut olur… Bir bahar dalının coşkusunu tomur tomur sana da verir elbet bir gün… Gözyaşıyla dolup taşmaz deniz, meraklanma… Uçurtmasını yitiren çocuğun gözyaşları kurur, üzüntüsü durur... Ararsan; ipinden kurtulmuş serseri bir uçurtmanın özgürlük sevinci seni de bulur, bulur elbet bir gün… Yaprak ödünçtür dallarda, önemli olan; umuttan yoksun kalıp gözlerde ışığı söndürmemek, direnci yitirmemek… Dikenli de olsa kızıl bir güldür hayat, soldurmadan yaşamak / yaşatmak gerek… Yeşile düşman bir bahçıvana kendini sevdirmez çiçek, yaprak yaprak ölür elbet bir gün… Yık barikatları, erit prangaları halka halka, zaman defterini kapat… Dört mevsimi var, her daim kış olmaz hayat… Kızıl gülden derin bir soluk al tekrar merhaba de yaşama... Acıdan ıstıraptan arıtılmış, damla damla sevgiden damıtılmış, yepyeni bir dünya yarat... İnsan; yere çakılı yalnız bir ağaç değildir, tek başına rüzgârı bekleyen… Yeni yüzler dene, asla vazgeçme sevmekten... Sünger çek maziye, yak ne varsa kötü gönlünün ocağında… Geç karşısına, sevgi kahvesini, dostluk kahvesini yudumla umudun şefkatli kucağında… Bırak, saçlarını okşasın rüzgar, apak kar yağsın karanlıklarına… Her şafakta, doğan güneşi karşıla, batarken kızıllığını şarap şişelerine doldur, yıllansın… Unut sonbaharı, başka baharlar ara, çisil çisil hep yağmur yağsın hayat harmanına, ağaçlar tomurcuklansın… Aç yüreğinin kapılarını, sen uçur bir kuş da, özgürce kanat çırpmanın tadına varsın… Bahardaki uyanışı, gök kuşağındaki gülüşü, zarafetini gülün, muhteşem hazzını bir bebeğin omzundaki gamzeden öpüşün… Lapa lapa yağan karın sesini, köpük köpük aşkı, soluk soluğa, çimler üstündeki sevişmeleri düşün… Yaşamak: zor da olsa ne güzel… öyle mi ya ölüm, öyle mi ya ölüm? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Ra_dya, çok güzel anlatmış şair... onun yüreğine senin emeklerine sağlık... İnsan; yere çakılı yalnız bir ağaç değildir, tek başına rüzgârı bekleyen… Yeni yüzler dene, asla vazgeçme sevmekten... Sünger çek maziye, yak ne varsa kötü gönlünün ocağında… Geç karşısına, sevgi kahvesini, dostluk kahvesini yudumla umudun şefkatli kucağında… teşekkürler... ******************************************** Hayat Yaşamak: hicranlardan bir mutluluk duyarak, Yildizlara ermeyi düşünerek yaşamak. Hayatin kitabini okuyup yaprak yaprak Hürüm diye sevinmek, köle gibi yaşamak. Her sevilen insanin yilan oldugunu görmek, Egilmek riyakarin, yalancinin önünde. Istirabi başina bir çelenk gibi örmek Binbir işi düşünmek her allahin gününde. Gül diye dikenleri toplamak bahçelerden, Insanligi unutmak, yikmak gönül evini. Mehtap dilenmek bizim olmayan gecelerden Söndürmek Tanrinin o mukaddes alevini Söndür artik Allahim gözümdeki nurumu Çaldilar huzurumu, götürdüler uykumu. Allahim bu mu hayat, Allahim hayat bu mu? Kaçirdilar sevdigim en mukaddes uyku mu? buda benden... Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 hayatı yokluk da çok güzel anlatır.. çocuğuna yemek getıremeyen baba hayatı çok güzel anlatır.. sokakta büyümüş tacıze uğramış kız çocuğu hayatı çok güzel anlatır... beş kuruşa satılan kadın hayatı çok güzel anlatır... ufacık bir menfaate dostu tarafından satılan hayatı çok iyi anlatır.. 5 yaşında çalışan ve okuyan çocuk hayatı çok güzel anlatır.. aldatılan sevgili hayatı çok güzel anlatır.. Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2007 hayatı yokluk da çok güzel anlatır..çocuğuna yemek getıremeyen baba hayatı çok güzel anlatır.. sokakta büyümüş tacıze uğramış kız çocuğu hayatı çok güzel anlatır... beş kuruşa satılan kadın hayatı çok güzel anlatır... ufacık bir menfaate dostu tarafından satılan hayatı çok iyi anlatır.. 5 yaşında çalışan ve okuyan çocuk hayatı çok güzel anlatır.. aldatılan sevgili hayatı çok güzel anlatır.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.