Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Hayat dilsizdir...

 

Ne anlatırsa konuşmadan anlatır gözünü üstünden ayırmadan gözlerinin içine bakacaksın... Tek bir harfini kaçırmadan takip edeceksin...

 

Ya hayatın dilinden anlamıyorsak o zaman işimiz daha da zorlaşıyor değil mi? Biz o lisanı çözene kadar zaten kısa olan yolumuz bitiyor... Ve bir bakıyoruz ansızın gelmişiz ineceğimiz durağa... Ve bu yolculuktan muhtemelen hiç bir şey anlamamış olarak...!

 

Hayatı anlamakta anlatmakta kolay değil, nedir ne değildir bilene rastlamadık... Dünyanın bütün filazofları bir araya gelseler yine bu işin içinden çıkamazlar... Bilim adamları araştırsalar hep bir kapalı kapı olarak duracak bilinmeyenler... Ve hiç bir din kitabında işin sırrı açık edilmez... Kolay değildir yaşamak, kolay anlatılmayacak...

 

Bir zerreden bir bedene gelene kadar ne çok evreden geçiyor insan, tıpkı toprağa düşen taneler gibiyiz... Binlerce, milyonlarca ve içlerimizden seçilmiş olanlar geri kalan mahsülün kalitesinin ölçütü olacaklar... Ve burada ki sırra erenede rastlanmadı...

 

Duyu organlarımızın algıladığı, görüp, duyup, tadıp, dokunup, kokladığımız bir yaşam gerçekte nedir? Ya duyularımızın ötesinde ki yaşam? Korkunç bir ihtişam...

 

Ağlayarak geliyoruz dünyaya bir çok kimse buna farklı anlamlar yüklüyor... Oysa çok açık değil mi, doğum yapan annenin canının yandığı gibi geçtiği tünelde canı yanan bebeğin ağlamasıda bu yüzden... İlk acı, ilk gözyaşı... Ve sıfır noktası... Sonra denemeler, yanılmalar, yanmalar, aldanmalar...

 

Bunada büyümek deniyor... Düşünüyorum da, bir kaç saatlik bebeğin vücudunda eğer doğum lekesi yoksa o pürüzsüz, o lekesiz, o yara beresiz ten, ölünceye kadar kaç kazadan, kaç beladan, nelerden yara alıyor... Ve her yaralandığımızda tenimizde onun izi kalıyor... Yaşamın bir kanıtıda bu olsa gerek...

 

Hani ruh bedeni terk edip gittiğinde adına ölüm dediğimiz şey vuku bulduğunda artık acı hissetmez oluyor ya bedenimiz öyle ise bütün bu yara izlerinin daha derini ruhumuzda mı demektir? Peki dünyaya gelip her türlü acıyı tadan ruha birde gideceği alemde başka acılar mı tattıracaklar?

 

Korkunç bir durum... Acıdan kaçış yok demek ki... Ruh olup benlik kazanmanın bedeli bu olsa gerek...

 

Yaşam ucuz değil kolay hiç değil... Bedenden ruha, ruhtan bedene seyahat ederken içinden geçtiğimiz her tünel bizi başka bir aydınlığa çıkartır... Ama çektiğimiz bütün acılar yanımıza kar kalır...

 

Ne demişti kraliçe... Acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir... :)

  • Cevaplar 281
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:

ınsanın karşısına çıkan ıkıyüzlü yalancı insanlar hayatı çok güzel anlatır,o an hayat en korkunç halı ile tanıtır kendını -_-

Gönderi tarihi:

ağlayan bir çocuk

 

yumurtlayan bir tavuk

 

 

koşan bir at

 

 

korktuğu için titreyen bir serçe yavrusu

 

 

bıkmış bir kum birikintisi

Gönderi tarihi:

çünkü efendim şairinde dediği gibi kum birikintisi hafifçe ısırılmış bir dünyanın ucundadır ve bu süreç çoğu zaman içteki pesimistliğin dışavurumumun farklı olmasındadır acılar ancak ortaklık oluyor sevincler ise paylaşılmayacak kadar az her ne kadar buna katlanılsada.

Gönderi tarihi:

tek başına kaç kişisin?

 

gelenekçilerden misin?

yenilikçilerden mi?

 

babandan gördüğün mü doğrudur senin için

yoksa babanın doğrularına kendi doğrularını ekleyenlerden misin?

 

yazılı olmayan toplumsal kuralları eleştirmekten korkar mısın?

yoksa "fikir" üretmeye cesaret edenlerden misin?

 

insanlar ne düşünür diye mi yaşarsın?

ben böyle düşünüyorum diye mi?

 

bütünün bir parçası mısın?

varlığın içinde yokluğun farkına varanlardan mı?

 

konu komşunun söylediğine göre mi?

vicdanının sesine göremi hareket edersin?

 

tek başına mısın?

tek başına kaç kişisin?

 

sardunyam...

Gönderi tarihi:

biz büyüdük ve kirlendi dünya... eski bir şarkı, eskimeyenlerden ama...

 

sesin farklı mı çıkıyor, rengin farklı mı? gökkuşağı neden 7 renktir, hafta neden 7 gün? neden bu kadar çok çeşit vardır dünyada...? Yaratan çeşidi seviyor sanırım... peki ya insan neden tekdüze... neden kendi yalanlarına herkesi alet etmek istiyor?

 

çiçek toplamayı mı düşlüyordun çocukken sende... şimdi yapma çiçeklerle süslüyoruz evlerimizi... neyi taklit ediyoruz biz ya da kimi? ve taklitler aslını yansıtır kaidesi hiç değişmiyor değilmi?

 

ne kadar çok soru var sorulmayı bekleyen kim cevaplayacak bunları?

 

nükleer santraller kanser ediyor herkes biliyor peki neden hala kanser olmaya bu kadar hevesli yönetici var dünyada? para herşey demek mi? nasıl oluyorda dünyanın yarısından fazlası açlıktan kırılırken bir kısmı lüksünde lüksünü yaşıyor... neden bu kadar silahlanıyoruz kime karşı? ya açlıktan ölen çocuklar kimin çocukları?

 

bütün dünyanın çocukları/m... biliyor musunuz düşünmek yetmiyor bazen, hatta düşünmek ağır geliyor... sizi görmemek için kanal değiştiriyor insanlar... gazetelerde mayolu kadın resimlerine bakmak daha hoş... kim açlıktan ölmek üzere olan bir çocuğun resmine bakmak ister? gözlerine sinekler üşürürken tiksinenler var sizden... görünmeyin gözlerine...

 

onlar ne güzel yaşamaktalar kutuplarda yavru fokları kocaman sopalarla öldürenlere kızıyorlar ama o fokların kürküne sahip olmaktan geri kalmıyorlar... seviyorlar hayvanları çok seviyorlar... ondan sanırım üzerlerinde taşımak istiyorlar... acaba hayvanlaşma güdüsü müdür bu? :)

 

bu düzen böyle işliyor kodamanların dünyası... onların istek ve arzuları emir, diğerlerinin yaşamsal ihtiyaçları ise gereksiz... olmasalarda olur, hatta olmasalar daha iyi olur... ama ne yazık ki varsınız çocuklar sizi nereye saklasak?

 

gene gereksiz ve saçma şeyler düşünüyor ve yazıyorum üzgünüm... tamamen benim hatam... :)

Gönderi tarihi:

çocuklar/ım

 

çocuklar ben sizi sevenlerdenim

öyle böyle değil o kadar içten severim

hiçbirinizi kendi çocuğumdan ayrı tutamadım

kendi çocuğum derken bile utanırım ben...

aslında ben, ben diye başlayan bütün

kelimelerden de sıkılırım...

ama insan bişey anlatacağı zaman

kendinden başlıyor...

yani "ben" öyleyim... :)

kusuruma bakmayın...

 

çocuklar sizi sevmek o kadar güzel bir duygu ki...

ama anne olan herkes bilir ki,

güzel olduğu kadar yorucudur bu duygu...

düşüncemiz o kadar sizinle doludur ki...

kanadınıza rüzgar değecek diye,

esen fırtına gül dolu dallarınızı kıracak diye

o kadar korkarız ki...

 

bütün yaşamlarım/ız böyle geçer bizim...

nasıl büyüyeceksiniz?

sizi nasıl koruyacağız?

bu düşünce bizi yer bitirir...

hele karnınız aç kaldıysa

hele canınız bişey çektide alamadıysak...

ölüme benzer bir acıdır içimize oturan o an...

 

çocuklar, çocuklarım/ız...

ne önemi var bilmiyorum ama

ben sizden özür diliyorum...

kendi çocukluğumuz gibi

güvenli

korunaklı

temiz

içinde yaşarken korkmadan büyüyeceğiniz

bir dünya bırakamadık size...

 

savaşlar bitmedi...

ve hala kardeşleriniz açlıktan ölmekte...

hala bazılarınızın elinde oyuncak yerine

başka şeyler var...

güvende değilsiniz artık...

ne sokakta,

ne de evlerinizde...

 

kime emanet etsek biz sizi...?

sizi kendimizden nasıl korusak...?

 

ne altın sarısı kumsallar bıraktık

ne artık kar beyaz yağıyor...

ne ormanlar yemyeşil,

ne gökyüzü mavi...

 

herşeyin ahengini biz bozduk

şimdi kalkıp özür dilesek

neyi değiştirecek...?

 

sardunyam

Gönderi tarihi:

Bulunmayacak tek şey senin benzerindir!

 

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu seyretmekteydi.

 

Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle...

 

Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti. Bir müddet öyle durdu. Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:

 

—Küçüüük!" diye seslendi." Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!"

 

Çocuk, ona dönerek:

 

—Gerçekten çok güzeller!" diye tebessüm etti, "Ama benim bir bacağım doğuştan eksik".

 

—Bence önemli değil!" diye atıldı adam. "Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki! Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı veya vicdanı."

 

Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Adam ise konuşmayı sürdürdü:

 

—Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi."

 

Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

 

—Anlayamadım! dedi. Neden öyle olsun ki?"

 

—Çok basit!" dedi, adam. "Eğer yoksa cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler..."

 

Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:

 

—Baktığın ayakkabı, sana yakışır!" dedi. "Denemek ister misin?"

 

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

 

—Üzerinde 30 lira yazıyor" dedi, "Almam mümkün değil ki!"

 

—İndirim sezonunu senin için biraz öne alırım!" dedi adam, "Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder."

 

Çocuk biraz düşünüp:

 

—Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!" dedi, "Onu kim alacak ki?"

 

—Amma yaptın ha!" diye güldü adam. "Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım."

 

Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:

 

—Üstelik de öğrencisin değil mi?" diye sordu.

 

—İkiye gidiyorum!" diye atıldı çocuk, "Üçe geçtim sayılır."

 

—Tamam, işte!" dedi adam. "5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!"

 

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek

 

—Benim satış işlemim bitti!" dedi, "Sen de bana, bunu satsan memnun olurum."

 

—Şaka mı yapıyorsunuz?" diye kekeledi çocuk, "Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?"

 

—Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş..." dedi adam, "Antika eşyalardan haberin yok her hâlde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30–40 lira eder."

 

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

 

—Bana göre 20 lira yeterli." dedi. "İndirim mevsimini başlattınız ya!"

 

Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

 

—Babam haklıymış!" dedi. "Sakat olduğum için üzülmeme hiç gerek yok! demişti."

 

* Her Rüzgâr Savuracak Bir Toz bulur,

* Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,

* Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur,

* Bulunmayacak Tek Şey İse, Senin Benzerindir!

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Hayat Sana Teşekkür Ederim...

 

Oyuncak bebekleri

sevmedim çok

Evcilik oynamayı

Alkışı sevdim

 

Bıçak sırtlarında dolaşmayı

Tehlikeli sularda seyredip

Pupa yelken

Geçici emniyetlere ulaşmayı

 

Kadınları,

erkekleri,

romanları

Hele başkaldıranları

 

Acılarım oldu herkes gibi elbet

Herkese kısmet olmayan sevinçlerim

Unutulmayı da göze aldım evet

Hayat sana teşekkür ederim

 

Sezen Aksu

Gönderi tarihi:

Kirlenmek güzeldir diyor ya bir reklamda... Kirlenmemiş hiç bir şey temizlenmez zaten...

 

Düştük hayat denen bataklığın içine biz şimdiki çocuklar gibi apartman dairelerinde dört duvar arasında büyümedik... Sokağın her türlü eğlencesini bilirdik... Çamurda oynarken kimse engel olmadı, böyle hijyenik ortamlarda değildi hani... Kirlettiğimiz pantalonları elleriyle yıkardı annelerimiz... Otomatik makinalarda değil...

 

O zamanlar kar beyaz yağardı, karbonmoniksitli gri kar yağmazdı... Üşürdük, parmak uçlarımız donardı, sobada donmuş parmaklarımızı ısıtırken nasıl bir sızı geçerdi damarlarımızdan hatırlar mısınız?

 

Ve o sobanın külünde patates közlerdik nasıl bir lezzetti öyle...?

 

Özledim çocukluğumun masum ve çamurlu günlerini... Tenekelere ip bağlar ne gürültü yapardık sokaklarda... Yaşlı amcalar peşimize düşerdi, kaçmanın zevkine varırdık... Kaçıp kovalanmaktı en büyük heyacanlarımız...

 

Bu günlerde havada asılı kalmış gibi hissediyorum kendimi... Omomatiklerle yıkanmış, ışıltılı beyazlaşmış hatta yumuşatıcısı içinde detarjanlarda yıkamışlar beni bir ipe asmışlar kurudum hala ipten almadılar... Asılı olduğum yerde kirleniyorum şimdi...

 

Canımın içi dediki az önce "ölmek istiyor ölemiyorsun, yaşamak zaten imkansız bu dünyada"

 

Farkındayım, farkında olmanın ağırlığındayım... akşam olsun uyuyalım, sabah olsun uyanalım... Öyle geçiştiriyoruz bu alaalede günleri işte... Yıpranma tazminatımız zaten yok... Faizle alacaklar yaşanmışlığın bedelini bizden... Ne yaşadık? Yanımıza kar kaldı... MI?

 

Şu reankarnasyon denen şeye takıldım... Aslı var mıdır bilmiyorum ama bu dünyayı fazla tanıyor gibi olmak tuhaf geliyor hani... "Daha önce yaşamıştım ben bu anı..." dejavu de ne dersen de... Beynin oyunu de... Aman sende... Herşeyin açıklaması var mı ki? Gelmişim beğenmemişim, gene gelmişim, beğenmemişim, bir daha gelmişim bıkmışım bu dünyadan... Geldiğim her zamanı aynı mı bunun? Bir kumandası yok mu beğenmediğimiz sahneyi ileri alamıyor muyuz?

 

Vasata bağlandım... Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz gibi... İki uçta gidip geliyor gibiyim... Mutluluk oynuyorum... Kime sorsam aynı şeyi söylüyor, demek ki tuhaf olan yalnız ben değilim, üzerimize tuhaflık bombası atmış olabilir bu emperyalist Amerika... Kafalarımız karışık... Bizde bilmiyoruz ne olup, ne olmadığını...

 

Bazı küçük insanların küçük hesaplarını görüyorum işte o zaman çok eğleniyorum... Zati-alileri çözmüşler dünyanın bütün sorularını... Herşeyleride var, havalarını atıyorlar... Allah daha çok versin... Kimin neye ihtiyacı varsa, hatta kimin duası neyse ona iki katını... Küçük insanlarda olmasa, insan kendisini büyütmek için çabalamazdı...

 

Zaten herşeyin birden fazla manası var bu dünyada... Bir kere gayret ettimi görüyorsun... Üç boyutlu görüntüler alıyorsun... Sahnenin heyecanı artıyor...

 

Kafası karışmış insan profili çiziyorum... Aslında çok karışık değil istesem hepsini bir kenara iter bende dünya gailesinde, vur patlasın, çal oynasın yapabilirim... Hatta Green kart başvurusu yapıp emperyalist Amerika'ya vatandaşlık başvurusunda bulunabilirim... Mülteci olurum yeni dünya da, özgürlükler ülkesi Amerika'da holivutvari yaşantılara akarım... Akar mıyım, Paris Hilton'dan ders alırım olmazsa canım...

 

Gecenin yarısı geyiğe sardım biliyorum aslında buda bir terapi yöntemi... Doktorum tavsiye etti... İyi geliyor valla hepinize tavsiye ederim, kafanın içindeki gereksiz ayrıntıları boşatmadıkça bazı şeyleri hatırlamakta zorluk çekiyorum... Böyle fazla dosyaları geri dönüşüm kutusuna postalayınca hard diskimde fazladan yer açılıyor... İşte açıldı biraz... :)

 

Hayatı ne anlatır... Şuan bilmiyorum... Zaten bu yıl bununla ilgilenmeyi düşünmüyorum... Hayatı ne anlatırsa anlatsın... Anlayan olursa birileri banada anlatsın...

 

Dünyanın bir yanını ateşe vermişler geri kalan zevk-ü sefasında... Böyle bir gezegende hayat, Filipinlerde başka, Malezya'da başka, İran'da başka, Pakistan'da başka... Dünya nüfusu 7 milyara koşarken milyarlarca insanın hayatı birbirinden başka...

 

Bazılarımız kirletirken bazılarımız temizlemeye çalışıyor işte... Ama kirtlenme oranı temizlenme oranından fazla olunca yetişmiyor... Hızla ve inatla birbirimize çamur bulaştırıyoruz... Gün gelir okyanusun serin sularında arınırız kimbilir?

 

Hayatınız anlamını bulsun...

Gönderi tarihi:

Sarmaşığım.. :wub:

 

Ne vakit ulaşırız o okyanuslara..? Ne vakit çıkarız bu bataklıktan.. -_-

 

BİR BATAKLIK TÜRKÜSÜ

 

Sığ sulardaydık. Aydınlıksızdık. Kan ısısındaydık.

Kıl bir yorgandı gökyüzümüz, kavruluyorduk.

Uzaktaydı derin sular, ulaşamıyorduk.

Dağların derin suları yukarıya yükseliyordu, varamıyorduk.

Yoksunduk.Gitgide azalıyorduk, baş kaldıramıyorduk.

 

Damarda kandık, sıza sıza tükeniyorduk.

İnsandık , mutsuzluk emiyorduk. Birbirimizi kemiriyorduk.

Rüzgardık. Durmuştuk. El kadar maviler döküyorduk.

Yağmurduk, kesilmiştik. Dolam dolamdık.

Pörsük memelerdik, sarkıyorduk. Unduk, eleniyorduk.

 

Topraktık.Avuç büyüklüğünde bin kez çatlıyorduk.

Pınardık. Bir parmak suyumuz bin kez kesiliyordu.

Ağaçtık,bin kez kuruyorduk, kabuklaşıyorduk.

Doğanın koyaklarına bakıyorduk. Oraları bile yeşilsizdi

Bir tutam dişilik bulamıyorduk.

 

İnsan yüreğiydik. Usturalarla ,sırım çekiyorlardı.

Delikanlıydık, asıyorlardı, tutuşan sarkaçlardık.

Havaydık , boğuluyorduk. Bir yere sızamıyorduk

Kursaktık, düğüm atıyorlardı.Tıkanıyorduk

Milyon gemiydik , teker teker batırılıyorduk.

 

Çiçek açmasıydık; yeşil üstüne kızıl yağmasıydık,

Sarı yağmasıydık, mor yağmasıydık, mavi yağmasıydık.

Neyleyim ki bir türlü açılamıyorduk.

Doğanın mı bataklığındaydık biz, kişinin mi?

Anlayamıyorduk.

Gönderi tarihi:

Frozen, teşekkür ederim bidenem :hug:

Diloş, eklediğin şiir muhteşem bu kadar örtüşürdü mısralar duygularımla :hug:

 

HAYAT NEDİR?

 

Hayat;

''Tecrübe'' güdümlü başlığını taşıyan,yenilen kazıklar ekstresidir,

Cebimde ki kimin eliyse,biraz zahmet ordan çeksin felsefesidir,

Dünya kimin etrafında döner ana temalı,bilinmezlik ideolojisidir,

Kimi zaman,karşı cinste yoğunluğu değişen,insan anatomisidir,

Şahısların kafalarında oluşturdukları örnek kişilik olma teorisidir,

Üzüme bakarak kararanın,körle yatan şaşı kalkar''a endeksidir,

Saygının ardı sıra gelen sevginin,yüreklere iliştirilen resmidir,

Aşkın,boş bulduğu heryere ''seni seviyorum'' u çizdirmesidir,

Hayat güzel ibaresinin;kimi zaman doğrusu,kimi zaman tersidir,

Herşeyin ötesinde,unutmamamız gereken,yaradılışın gayesidir.

 

Yağmurunİzi :)

Gönderi tarihi:
ne güzel yazmışsın bidenem.. :clover:

bencede..son zamanlarda okuduğum çok ama çok gerçekçi bir yazı.. "Zaten herşeyin birden fazla manası var bu dünyada... Bir kere gayret ettimi görüyorsun... Üç boyutlu görüntüler alıyorsun... Sahnenin heyecanı artıyor... "--sağolsun üstad.. :clover:

Gönderi tarihi:

Figgaro teşekkür ederim, :clover:

 

"söz konusu insansa, mükemmel sistem yoktur"

 

insanlar görüntü itibarıyla birbirine benzeyen, benzemeyen, iki kaşı, iki gözü bir ağzı bir burnu, iki kulağı olan... Çeşit çeşit düşünen, farklı farklı konuşan... Adalet isteyen ama adil olmayan... Dürüstlük isteyen ama dürüst olmayan... Samimiyet isteyen ama samimi olmayan insan... Bekleyen ama gitmeyen... İsteyen ama vermeyen insan...

 

Çok acayip bir dönemden geçiyorum... Bir günde yüzlerce şarkı dinliyorum, onlarca şiir okuyorum, yazıyorum, çiziyorum... Yatmadan önce mutlaka kitap okuyorum... Ama hepsi aynı geliyor... Bu benzerlik beni o kadar sıkıyor ki... Benimle aynı dertten müzdarip olanlarla bir bir örgüt kurmak istiyorum... :)

 

Aynaya bakmayı bilen sadece ne kadar güzel ya da yakışıklı olduğunu mu görür... Görmek istediği bu mudur? Ya çirkinliklerimiz onları bize kim gösterecek? Aynalar gerçekleri gösterseydi kimse aynaya bakmazdı demiş biri ama yanlış demiş, aynalar doğruyu gösterir, biz görmek istediğimiz gibi görürüz kendimizi...

 

Herkes güzeldir aslında, çirkin insan yoktur... Davranışlar ve yalanlar çirkinleştirir insanı... Birde küçük hesaplar peşinde olanlar akıllı sanar kendini... Nasıl uzak tutabiliriz böylelerinden kendimizi?

 

İnsan: Yaratılış itibarıyla kusurları olan, eksik yaratılan... Eksiklerini tamamlaması muhtemel olan ama kendinde kusur ve noksan görmeyen insan, hangi ayna sana daha doğrusunu gösterecek ki... Bana bak bende ne görüyorsan, sen osun... İşte birbirimize aynayız... Yanlış anlaşılma ihtimalini düşünemeden konuştuğumuz her kelime aleyhimize kullanılır bu yüzden...

 

Susmalı mı peki, hiç konuşmamalı mı, gerçeği duymak istemeyene yalanlar mı söylemeli?

 

Yalan söyleyeceksek ve bizi seveceklerse o zaman bize kim ayna tutacak?

 

Bu hale nasıl geldik, Lidya'lılar parayı icat ettiklerinde, insanların ruhunu dahi satacağını düşünmüşler miydi? Eğer böyle olacağını bilselerdi takasa devam mı edecektik? Belki o zaman herşeyin bir fiyatı olmazdı... Tabi herkesin...

 

Satın alınamayan değerlere... :clover::clover::clover:

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Bir film hayattan bir kare verir, bir şarkı maziyi şimdiye taşır, herhangi bir şey görmek birini anımsatır.

Hayat bütündür aslında kelimelere sığmaz!

Uzaktan durup bir kendi hayatınızı gözünüzün önüne getirdiğinizde farkında olmadan ağzınızdan dökülen ilk kelime size hayatınızı anlatır!

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

hayatı en iyi ne anlatır?, bir şiirmi, bir film mi, yoksa bazen tek bir söz mü?

 

--ninemdi..iyi bilirdi..anlattımı gözlerimi ondan ayırmazdım..Allah rahmet eylesin.. :clover:

Gönderi tarihi:

Saygı duydum şu huşu içinde bana yazdığınız satırları okudukça...

 

Sana cevap vermem gerekiyor şimdi bu sözlerle.......... ;)

-------------------------------------------------------------------

 

Kedi ile ciğerden, öküz ile trenden daha büyük bir aşk yaşamışsanız..............,,,bilirsiniz....,,

 

Nedemek istediğimi......,,, :P

Çünkü o gözlere birde bu gözlerden bakabilmek hayatı en iyi anlatır........,, :)

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.