Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Kafanıza göre ayetleri çarpıtıyorsunuz.Allah zamanda ve mekanda sonsuzdur diye bir ayet varda bizim mi haberimiz yok ? Muhammed "Allah göklerdedir" diyor, bu arkadaşlar "yok yanılıyorsun, sen o cümleyi mecazi kullandın" diyorlar. Bir fıkra vardır, Tevfik Fikret'e atfen anlatılır, fakat başka bir şair de olabilir, bilemiyorum. Fıkraya göre, Osmanlı Devletinin son dönemleridir. Tevfik Fikret Galatasaray Lisesinde öğretmenlik yapmaktadır. Başka bir Edebiyat öğretmeni, Tevfik Fiktret'e rica eder ve dersine konuk olarak katılmasını ister. Daveti yapan öğretmen, Tevfik Fikret'in şiirlerinden birini ders konusu olarak seçer. Hem öğretmen, hem de öğrenciler şiire öyle yorumlar getiriler, öyle anlamlar verirler ki, Tevfik Fikret dayanamaz: Yav ben neler demek istemişim de, benim bile haberim yok! Saygılar. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 ibni teymiye 1263 senesinde harran’da doğup, 1328 de şam’da kalede hapiste iken vefat etti. hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. ehl-i sünnete uymayan yazılarından dolayı mısır’da iki defa hapsedildi. ibni teymiye, ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu inkâr etmiş, ehl-i sünnetten ayrılmıştır. kitapları, kendilerine selefiyyeci diyen mezhepsizlere kaynak olmaktadır. mezhepsizler, onu övmekte, islam müceddidlerinin piri demektedirler. ibni teymiye’nin şaki ve dalalette olduğu seyf-ül-cebbar ve farisi tâlim-üs-sübyanda da yazılıdır. camiul-ezherdeki hanefi âlimlerinden muhammed bahitin (tathir-ül-füad min-denisil itikad) kitabı, (et-tevessüli bin-nebi ve bis-salihin), (şevahid-ül-hak), (cevahir-ül-bihar), (seyf-ül-cebbar) ve (tâlim-üs-sübyan) kitapları, ibni teymiye’nin dalalete düştüğünü vesikalarla ispat etmektedir. (kitab-ül arş onun en çirkin kitaplarındandır. ona şeyh-ül-islam diyenin kâfir olacağını söyleyen âlimler vardır.) [imam-ı sübki] (nebras haşiyesinde bildiriliyor.) ibni teymiye, kitab-ül arş isimli eserinde, “allah arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için resulullaha da yer bırakır” diyor. essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. (keşfüzzunun) el-ubudiyyet kitabında ise, allahü teâlânın ismini zikretmenin bid’at ve dalalet olduğunu bildirmekte ve tasavvuf âlimlerine çirkin iftiralar yapmaktadır. (arş kadimdir) diyor. (akaid-i adudiyye şerhi) (şam camiinin minberinden inerken “allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” dedi.) [ibni battuta -tuhfetünnüzzar tarihi] ibni teymiye, furkan isimli kitabında dini üç kısma ayırmaktadır. selefilere göre bu üç prensip vazgeçilmez esaslardır. islamiyet ancak bu üç kaide gereğince, aslına uygun olarak bilinebilirmiş. yoksa islam pınarını, etraftan karışmış bulanık sulardan yani mezhep imamlarının ictihadlarından arındırmak mümkün değilmiş. çünkü fıkıhçılar, kelamcılar ve tasavvuf ehli, dinin aslına ilaveler yapmışlar, bu bakımdan din çok genişletilmiş ve içinden çıkılmaz bir hâl almışmış. dine yapılan bu ilaveleri çıkarmak gerekirmiş. selefilerin sımsıkı bağlandıkları üç prensip şöyle: 1- münezzel din:( indirilen din) kur’an-ı kerimden ve sahih kabul ettiği hadis-i şeriflerden kendi anladıkları. 2- müevvel din: (yorumlanan din) mezhep imamlarının kitap ve sünnetten çıkardıkları hükümler. 3- mübeddel din:(değiştirilmiş din) geçmiş dinlerin hükümleri ve uydurma saydığı hadis-i şerifler ibni teymiye’ye göre, münezzel dine uymak bütün müslümanlara farzdır. çünkü allahü teâlâ bir müctehidin kitap ve sünnetten neyi anladığını bir başka mükellefe sormaz. hatta onu mükellef de tutmaz. herkesi kitap ve sünneti anladığı ölçüde sorumlu tutar. bu bakımdan herkes, münezzel din ile amel etmelidir. müevvel dine, tevil edilmiş olana, ictihaddan aciz olan mukallitlere caizdir. ama müctehid olanlara bu caiz değildir. ibni teymiye’nin selefiye yolunu savunan bütün mezhepsizler, kendilerini birer müctehid zannettikleri için, mezhep hükümleri onlar için muteber değildir, kitap ve sünnetten anladıklarına tâbi olurlar. kendilerine selefiyiz diyen bugünkü mezhepsizler, kraldan çok kralcı olup, ibni teymiye mukallit halk için müevvel din ile [mezhep imamlarının hükümleriyle] amel etmeyi caiz görürken, onlar cahillerin de, mezhep hükümleriyle amel etmesini caiz görmezler, herkesi kitap ve sünnete el atmaya iterler. Bunlar ehli sünnetin görüşü.Sırf ehli sünnetin kuran anlayışına uymuyor uymuyor diye adamı yerden yere vurmuşlar. Hatta katlinin caiz olduğunu söylen alimler bile var. Şimdi sormak gerekir. İslamı doğru yorumlama anlayışının sadece kendi tekellerinde olduğu yetkisini ehli sünnete kim vermiş ? Hangi hakla ve cesaretle kendi mezheplerinden olmayan müslümanları islam dışılıkla itham edebiliyorlar. Hıristiyanlıkta olduğu gibi islamda afaroz etme makamı olmadığına göre,diğer mezhepleri islam dışılıkla suçlamayı nasıl açıklıyorsunuz? İslamiyet’te (Selefiye mezhebi) diye bir şey yokturSelef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Bu bid’ati ortaya çıkaranların en meşhuru İbni Teymiye ve vehhabilerdir. Bunlar kendilerinin Eshab-ı kiram yolunda olduğunu savunuyor, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden yanlış ve bozuk manalar çıkararak, Ehl-i sünnet olan hakiki müslümanları kötülüyorlar. Ne kadar kolay bir mantık.Yok demekle oluyorsa,birileride kalkar islamda ehli sünnet diye bir mezhep yok der. Dinsiz veya ateistler için,''İslam karşıtları olduklarından dolayı kuranı çarpıtıyorlar'' diye kulp takmak kolay.Kurandaki ayetleri tevil etmeden olduğu gibi anlayan mezheplerdemi islam karşıtı ? Sizin doğru anladığınızın delili ne? Yoksa ehli sünnet doğru yoldadır diye size extra vahiyler mi geliyor ? Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Şimdi en çok hoşuma giden şeyi yazacağim bu sitede dolayısı ile topic'lerde. Cevabi bir karşı yazı yazdığım zaman bana karşı yazanların (bazen, eküri, bazen troyka) sığındıkları ya cımbızla şeçilmiş istismar işi yazılar yada direk konuyla alakası olmayan çarpıtılmış yorumlar ama bu durumda bile (absürt) olsa yazdıklarına cevap yazacağım saygılar sizlere. Kafanıza göre ayetleri çarpıtıyorsunuz.Allah zamanda ve mekanda sonsuzdur diye bir ayet varda bizim mi haberimiz yok ? "ALLAH" ın zaman ve mekanla ilintisini bize öğretecek senmisinki? Ayet ve yorum ekleyerek (çarpıtma) soru soruyorsunuz cevap aldığınız zamanda şu varmı idi bu varmı idi evvela sorduğun soruların ne anlama geldiğini öğren ondan sonrada aldığın cevabı konu ile ilintisini çarpıtmadan anlamaya çalış ama ben anlıyorum çıkış yok ondan tali konulara işi çekiyorsunuz neyse maksat topic'e takılanların faydalanması. Muhammed "Allah göklerdedir" diyor, bu arkadaşlar "yok yanılıyorsun, sen o cümleyi mecazi kullandın" diyorlar. Bir fıkra vardır, Tevfik Fikret'e atfen anlatılır, fakat başka bir şair de olabilir, bilemiyorum. Fıkraya göre, Osmanlı Devletinin son dönemleridir. Tevfik Fikret Galatasaray Lisesinde öğretmenlik yapmaktadır. Başka bir Edebiyat öğretmeni, Tevfik Fiktret'e rica eder ve dersine konuk olarak katılmasını ister. Daveti yapan öğretmen, Tevfik Fikret'in şiirlerinden birini ders konusu olarak seçer. Hem öğretmen, hem de öğrenciler şiire öyle yorumlar getiriler, öyle anlamlar verirler ki, Tevfik Fikret dayanamaz: Yav ben neler demek istemişim de, benim bile haberim yok! Saygılar. Şimdi brainslapper doğrusu yazdığın yazıya tam denk düşmüş fıkra? sebebi'de kim ne demiş, nerde demiş, kime demiş belli değil kendin pişir, kendin ye türü bir yazı üzerinede ekstradan bir yorum sonrasınada bir fıkra neyse bende bir fıkra değilde atasözümüdür değilmidir bilmediğim bir yazı yazayımda tam olsun "SAĞIR DUYMAZ UYDURUR". Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Şimdi en çok hoşuma giden şeyi yazacağim bu sitede dolayısı ile topic'lerde. Cevabi bir karşı yazı yazdığım zaman bana karşı yazanların (bazen, eküri, bazen troyka) sığındıkları ya cımbızla şeçilmiş istismar işi yazılar yada direk konuyla alakası olmayan çarpıtılmış yorumlar ama bu durumda bile (absürt) olsa yazdıklarına cevap yazacağım saygılar sizlere. Konuyla çok alakası var ama işinize gelmediği için anlamamazlıktan geliyorsunuz. Konuyla alakası şu.Dinsizler ve atesitler gibi,kuran ayetlerini sağa sola çekmeden,eğip bükmeden,mecazdı,müteşabihti demeden nasıl yazılmış ise o şeklide anlayan müslümanlarda var. Siz ehli sünnet onları beğenmesenizde bu şeklide müslümanlar var. Ve sizin onları islam karşıtı görmeniz, onların var olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tekelciliğiniz yara aldığı için çırpınıyorsunuz ve bir türlü sorduğum sorulara cevap veremeyip alakasız yazılarla konuyu battal etmeye çalışıyorsunuz. Siz beğenmesenizde olaylara tarafsız bakanlar gerçekleri görüyorlar Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Kafanıza göre ayetleri çarpıtıyorsunuz.Allah zamanda ve mekanda sonsuzdur diye bir ayet varda bizim mi haberimiz yok ? Zaman ve mekan, canlı-cansız herşey gibi 'yaratılmış' kavramlardır. Oysa; Varlığı hiç değişmeden duran ; Allah(cc) Öyleyse, [bil ki] Allah, var olan her şeyin ötesindeki yüceler yücesidir; mutlak ve nihaî egemenlik sahibi, mutlak ve nihaî Gerçek'tir; (Taha;114) Hakk ismi Allah'ın bir sıfatı olarak kullanıldığında, yarattığı geçici ve değişken âlemin ötesinde, mutlak ve katıksız anlamda, ezelî ve ebedî olan ve değişmeksizin var olan nihaî "gerçek" anlamını ifade eder: "İşte böyle; şüphesiz Allah, O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları (tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür." (Lokman Suresi, 30) Zaman ve mekanın hiç olmadığı bir anda yoktan bir madde alemi yaratılmış ve bu alem içinde zaman-mekan kavramları oluşmuştur. Şöyle ki, zaman içinde geriye gittiğimizde bir sınırla karşılaşırız ve bu sınırın gerisine asla geçemeyiz. Bir olay için kullanabileceğimiz en eski ifade, 'evrenin yaratılış anı'dır. Hatta bugün bilim çevrelerinde tespit edilen sınır kainatın yaratılma anından itibaren 10-43 saniyedir. Bu zaman diliminden öncesi için ne zaman ne de mekan tanımlanamamaktadır. İnsanın sınırlı olduğu bu iki kavram belirli bir anda 'yaratılmış' olduklarına göre, bu 'yaratılış'tan önce bir zamansızlık ve mekansızlık mevcuttu. İşte bizlerin asla dışına çıkamadığımız bu kavramları yaratan onların tamamen dışında olan Allah'tır. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir ve dolayısıyla varlığı her zaman mevcuttur. Asla değişmez. Tek gerçek varlık O'dur, O'nun Zatı dışında herşey ancak O'nun 'ol' demesiyle var olmuştur. Allah'ın Zatı dışında herşey ölümlüdür ve yok olucudur. Kuran'da da bildirildiği gibi Hak olan yalnızca O'dur. Zamana ve mekana sıkışmış olan, zamansız ve mekansız olanı kuşatamaz, belki sezinleyebiliriz ( bilemiyorum) O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir. Hem O her şeyi bilendir! Hadid;3 Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Alıntı yapmadan cevap vermek ne kadar zor değilmi ? Soru çok basit. Allah zamanda ve mekanda sonsuzdur diye bir ayet varda bizim mi haberimiz yok ? Alıntı yaptığın yazıda verilen ayetlerin hiç birinde bu sorunun cevabı yok.Bu soruya cevap olarak şu şeklide bir ayet getirebilmeliydin '' Ey iman edenler, allah zamandan ve mekandan münezzehtir'' Varmı böyle bir ayet yok.Ne var? zorlama yorumlar. Zaman ve mekan, canlı-cansız herşey gibi 'yaratılmış' kavramlardır. Oysa; Varlığı hiç değişmeden duran ; Allah(cc) Ne alaka şimdi ? ben zaman ve mekanın yaratık olup olmadığını sormuyorum ki Öyleyse, [bil ki] Allah, var olan her şeyin ötesindeki yüceler yücesidir; mutlak ve nihaî egemenlik sahibi, mutlak ve nihaî Gerçek'tir;(Taha;114) Bak bak bak.Cımbızlıyorsunuz diye mangalda kül bırakmayanların yaptığına bakın. Ayetin yarısı var yarısı yok. İşte taha 114- Hükmü her yerde geçerli gerçek hükümdar olan Allah yücedir. (Ey Muhammed!) Kur'ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden önce (unutma korkusu ile) Kur'ân'ı okumada acele etme; "Rabbim! benim ilmimi artır" de. Ne alakası var bu ayetin benim sorumla? Hakk ismi Allah'ın bir sıfatı olarak kullanıldığında, yarattığı geçici ve değişken âlemin ötesinde, mutlak ve katıksız anlamda, ezelî ve ebedî olan ve değişmeksizin var olan nihaî "gerçek" anlamını ifade eder: "İşte böyle; şüphesiz Allah, O, Hak olandır ve şüphesiz O'nun dışında taptıkları (tanrılar) ise, batıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür." (Lokman Suresi, 30) Peki bu ayetin ne alakası var.Yani mantık şumu? Yeterki yazmış olayımda ne olursa olsun önemli değil.yeterki cevap vermiş gibi yapayım. Zaman ve mekanın hiç olmadığı bir anda yoktan bir madde alemi yaratılmış ve bu alem içinde zaman-mekan kavramları oluşmuştur. Şöyle ki, zaman içinde geriye gittiğimizde bir sınırla karşılaşırız ve bu sınırın gerisine asla geçemeyiz. Bir olay için kullanabileceğimiz en eski ifade, 'evrenin yaratılış anı'dır. Hatta bugün bilim çevrelerinde tespit edilen sınır kainatın yaratılma anından itibaren 10-43 saniyedir. Bu zaman diliminden öncesi için ne zaman ne de mekan tanımlanamamaktadır.İnsanın sınırlı olduğu bu iki kavram belirli bir anda 'yaratılmış' olduklarına göre, bu 'yaratılış'tan önce bir zamansızlık ve mekansızlık mevcuttu. İşte bizlerin asla dışına çıkamadığımız bu kavramları yaratan onların tamamen dışında olan Allah'tır. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir ve dolayısıyla varlığı her zaman mevcuttur. Asla değişmez. Tek gerçek varlık O'dur, O'nun Zatı dışında herşey ancak O'nun 'ol' demesiyle var olmuştur. Allah'ın Zatı dışında herşey ölümlüdür ve yok olucudur. Kuran'da da bildirildiği gibi Hak olan yalnızca O'dur. Zamana ve mekana sıkışmış olan, zamansız ve mekansız olanı kuşatamaz, belki sezinleyebiliriz ( bilemiyorum) Zaten böyle düşündüğünüzü bende biliyorum.Ben düşünüdüğünüz bu şekilde ayet varmı diyorum,ayet O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir. Hem O her şeyi bilendir! Hadid;3 Bu ayettte soruma cevap değil. Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 ya arkadaşım, Kur'an'da şu ayet, bu ayet olmadı şöyle bir ayet var mı da ne demek oluyor. o zaman sen söyle tersinden olmadıgını ya da sen yaz bize ayetlerde ne anlatılmak isteniyor. O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir. Hem O her şeyi bilendir! Hadid;3 hadi buyur anlat burda Allah'ın ne dedigini.. yap bi batıni yorum bakalım. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 19 Mart , 2007 ya arkadaşım, Kur'an'da şu ayet, bu ayet olmadı şöyle bir ayet var mı da ne demek oluyor. o zaman sen söyle tersinden olmadıgını ya da sen yaz bize ayetlerde ne anlatılmak isteniyor. O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir. Hem O her şeyi bilendir! Hadid;3 hadi buyur anlat burda Allah'ın ne dedigini.. yap bi batıni yorum bakalım. Allah zamandan ve mekandan münezzehtir diye iddia eden sizlersiniz. Dolayısıyla kanıt getirmek size düşer..Allahın mekanı olduğuna dair ayetleri tek tek yazdık,bu ayetleri bizim gibi anlayan selefi müslümanların olduğunuda belgeledik. Sizin iddianızın kanıtını ben niye getirmek zorundayım?Varmı böyle bir mantık? Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 gördüğüm kadarıyla Katakuta, Allah'ın zamanı ve mekanı olduğunu belirten ayetler örnekledi Alıntı
Φ kleci Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 hristiyanlar tanrıya çocuk isnat ettiklerinden dolayı lanetlenmişlerdir.ancak onlara tebliğ yapılabilir ama diyalog dostluk tehlike arzeder. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 hristiyanlar tanrıya çocuk isnat ettiklerinden dolayı lanetlenmişlerdir.ancak onlara tebliğ yapılabilir ama diyalog dostluk tehlike arzeder. Sen yenisin galiba Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Konuyla çok alakası var ama işinize gelmediği için anlamamazlıktan geliyorsunuz. Konuyla alakası şu.Dinsizler ve atesitler gibi,kuran ayetlerini sağa sola çekmeden,eğip bükmeden,mecazdı,müteşabihti demeden nasıl yazılmış ise o şeklide anlayan müslümanlarda var. Siz ehli sünnet onları beğenmesenizde bu şeklide müslümanlar var. Ve sizin onları islam karşıtı görmeniz, onların var olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tekelciliğiniz yara aldığı için çırpınıyorsunuz ve bir türlü sorduğum sorulara cevap veremeyip alakasız yazılarla konuyu battal etmeye çalışıyorsunuz. Siz beğenmesenizde olaylara tarafsız bakanlar gerçekleri görüyorlar katakuta. Evvela nerde durduğunuzu bilmem lazım sebebi'de bulduğunuz her argümanı (İslam karşıtı) sarılıp üstelik üzerinede çarpıtma yorum ekleyerek topic'e asmak?? yani rüzgar gülü gibisiniz ne dediğiniz belli nede yazdığınız sebebide eleştirinin bile bir disiplini olur sizde oda yok anladınızmı?. İslam hakkında herkes görüş belirtir,eleştiri yapabilir fakat en azından eleştiri ,veya görüş yaptığı konuda bilgisi olması gerekir değilmi öyle çalakalem "çarpıtma,uydurma" yorum yapıldımı tarafsızlıkta ortadan kalkar sonra katakuta hangi soruyu sordunda cevabını almadın yazarmısın yazda bizde öğrenelim veya tekrar sorda (paket kopya değil) cevaplayalım öyle sallamakla olmaz sanal alemde. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 :devil: Sen yenisin galiba Sende eskisin Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Bunlar ehli sünnetin görüşü.Sırf ehli sünnetin kuran anlayışına uymuyor uymuyor diye adamı yerden yere vurmuşlar. Hatta katlinin caiz olduğunu söylen alimler bile var. Şimdi sormak gerekir. İslamı doğru yorumlama anlayışının sadece kendi tekellerinde olduğu yetkisini ehli sünnete kim vermiş ? Hangi hakla ve cesaretle kendi mezheplerinden olmayan müslümanları islam dışılıkla itham edebiliyorlar. Hıristiyanlıkta olduğu gibi islamda afaroz etme makamı olmadığına göre,diğer mezhepleri islam dışılıkla suçlamayı nasıl açıklıyorsunuz? Ne kadar kolay bir mantık.Yok demekle oluyorsa,birileride kalkar islamda ehli sünnet diye bir mezhep yok der. Dinsiz veya ateistler için,''İslam karşıtları olduklarından dolayı kuranı çarpıtıyorlar'' diye kulp takmak kolay.Kurandaki ayetleri tevil etmeden olduğu gibi anlayan mezheplerdemi islam karşıtı ? Sizin doğru anladığınızın delili ne? Yoksa ehli sünnet doğru yoldadır diye size extra vahiyler mi geliyor ? Allah'i inkar edenlerin dini yani Islami yorumlamalari ancak kendi felsefeleri cercevesinde olur.Yani onlar Islami Ateist gözlükle yorumlayabilirler ancak.Objektif ve gercekci olmalari beklenemez Ateistlerden,bu nedenle Ateistlerin yorumladiklari her ayet carpitilarak yorumlanir.Kelime oyunlari ile basari kazanmaya üstünlük elde etmeye calisirlar ki bunlar abesle istigaldir.Ateistlerin Allah'i red etmeleri kendilerini baglar,bundan ne Allah nede inananlar icin bir sakinca yoktur. *siz onlara dogruyu ne kadarda söyleseniz onlarda o kadar inkarci olacaklardir.* Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Allah'i inkar edenlerin dini yani Islami yorumlamalari ancak kendi felsefeleri cercevesinde olur.Yani onlar Islami Ateist gözlükle yorumlayabilirler ancak.Objektif ve gercekci olmalari beklenemez Ateistlerden,bu nedenle Ateistlerin yorumladiklari her ayet carpitilarak yorumlanir.Kelime oyunlari ile basari kazanmaya üstünlük elde etmeye calisirlar ki bunlar abesle istigaldir.Ateistlerin Allah'i red etmeleri kendilerini baglar,bundan ne Allah nede inananlar icin bir sakinca yoktur.*siz onlara dogruyu ne kadarda söyleseniz onlarda o kadar inkarci olacaklardir.* Bunun inkarla ne alakasi var. Burada arkadaslar celiskileri su yuzune cikardiklari icin "inkar ediyorsunuz, bilginiz yok" demek verilebilecek saglikli bir cevap degil. Hele hele, cehennemde yanacaksiniz cevabi verilebilecek cevaplarin en absurdu. Bu insanlar kendilerini cehennem korkusundan arindirmis olarak, canla basla sacmaliklara isik tutuyorlar ve siz kalkmissiniz "inkar ediyorsunuz" diyorsunuz. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Ateistler'in yaptigi yorumlar ne zamandan beri gecerli oldu ki simdi de beni elestiriyorsunuz.Ateistler kendi görüsleri disinda ne varsa carpitmadir,gercek oldugu yüzde yüz ispatlanmis olsa bile.Cünk Ateistlerin inkar hastaligi vardir bu hastaligin ilacini redettikleri sürece hastalik halleri devam edecektir. Herkesi cehennemle korkutmaya calisanlarada iki cift lafim olacak;Allah adina kimse yargilamasin. saygilarla Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Ateistler kendi görüsleri disinda ne varsa carpitmadir,gercek oldugu yüzde yüz ispatlanmis olsa bile.Cünk Ateistlerin inkar hastaligi vardir bu hastaligin ilacini redettikleri sürece hastalik halleri devam edecektir. Sen beni güldürdün, tanrın da seni güldürsün Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 katakuta. Evvela nerde durduğunuzu bilmem lazım sebebi'de bulduğunuz her argümanı (İslam karşıtı) sarılıp üstelik üzerinede çarpıtma yorum ekleyerek topic'e asmak?? yani rüzgar gülü gibisiniz ne dediğiniz belli nede yazdığınız sebebide eleştirinin bile bir disiplini olur sizde oda yok anladınızmı?. İslam hakkında herkes görüş belirtir,eleştiri yapabilir fakat en azından eleştiri ,veya görüş yaptığı konuda bilgisi olması gerekir değilmi öyle çalakalem "çarpıtma,uydurma" yorum yapıldımı tarafsızlıkta ortadan kalkar sonra katakuta hangi soruyu sordunda cevabını almadın yazarmısın yazda bizde öğrenelim veya tekrar sorda (paket kopya değil) cevaplayalım öyle sallamakla olmaz sanal alemde. Her sorunun altına, cevap yerine ''bilgin yok,çarpıtıyorsun,uyduruyorsun'' diye yazmak yeni moda oldu galiba ? Madem böyle bir iddiada bulunuyorsun,neyi nasıl çarpıttığımı gösterip gösterip beni ***** etsene. Senin gibi bilgili birisi için zor olmamalı değilmi ? Alıntı
Misafir aslan34 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Allah zamandan ve mekandan münezzehtir diye iddia eden sizlersiniz. Dolayısıyla kanıt getirmek size düşer..Allahın mekanı olduğuna dair ayetleri tek tek yazdık,bu ayetleri bizim gibi anlayan selefi müslümanların olduğunuda belgeledik. Sizin iddianızın kanıtını ben niye getirmek zorundayım?Varmı böyle bir mantık? senin mantıgınla baktıgımız zaman Kur'an'a, sen dogru yoldasın. müteşabih ayetleri mevzu bahis edip sonu gelmez tartışmalara girmek beyhude çabalar ve gereksiz hatta yararsız. her şeyin ötesinde, yeri degil bu tür ortamlar. ayet orda çıkarsın bir yorum yaparsın ve selefi bir yorumda olsa sen yaz tarihsel inanış Allah'ın zaman ve mekandan beri oldugu noktasında ve bunun tersini azınlıkta kalan kanıtlasın üç beş aklı evvel yorumlar fazla bir şey ifade etmiyor. bu aklı evveller gibi bakarsak Kitaba oooo daha neler çıkar neler.... zanlama yorumlar neyse uzatmaya gerek yok sen bu ayetin yorumunu yaz bi hele gördüğüm kadarıyla Katakuta, Allah'ın zamanı ve mekanı olduğunu belirten ayetler örnekledi eger iyi bakarsan Allah'ın ''eli''nide görürsün taraflı Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 20 Mart , 2007 Her sorunun altına, cevap yerine ''bilgin yok,çarpıtıyorsun,uyduruyorsun'' diye yazmak yeni moda oldu galiba ? Madem böyle bir iddiada bulunuyorsun,neyi nasıl çarpıttığımı gösterip gösterip beni ***** etsene. Senin gibi bilgili birisi için zor olmamalı değilmi ? Aslında her şeyi bildiğimi (haşa) hiç iddia etmedim, etmemde üstüne, üstlük "AVAM" olduğumu,tahsilimi'de yazdım ama ne hikmetse zataliniz "DİN'İ" konuda özelliklede "İSLAM" konusunda bayağı bir "UZMAN" edası'ile habire yazıp (paket kopya) birde yazdıklarınıza (yorum) ekleyip ondan sonrada cevap veremediniz tavrı takınmanız hoş değil değilmi katakuta. Çarpıtma göstermeme gerek yok sebebide ikimiz arasında yapılan yazışmalara bakmak yeterli ha kimseninde kusurunu aramak bana düşmez haddim değil buda böyle biline sayın katakuta. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 21 Mart , 2007 Hristiyanlık ve Paganizm: Hipokrat'ın öğretmeni olan Asclepius'un hastaları tedavi ettiği hatta ölüleri dirilttiği söylenirdi, incil yazarlarının da bu mucize olarak görülen olguları İsa'ya uyarladıkları görülmektedir, hatta Pagan yazar Celsus, İsa'nın ölü diriltme mucizeleri ile İsa'dan önce yaşamış Asclepius'un ölü diriltme özelliklerini karşılaştırmıştır. Yuhanna inciliânde pagan bir gizem ayini İsaâya uyarlanmıştır: "Size doğrusunu söyleyeyim, insanoğlunun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olmaz. Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim. Çünkü bedenim gerçek yiyecek, kanım gerçek içecektir. Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda. (Yuhanna 6:53-56) Ayrıca: Mat 26:26 Yemek sırasında İsa eline ekmek aldı, şükran duasını yapıp ekmeği böldü ve öğrencilerine verdi. «Alın, yiyin» dedi, «bu benim bedenimdir.» Mat 26:27 Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine vererek, «Hepiniz bundan için» dedi. Mat 26:28 «Çünkü bu benim kanımdır, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır. â MÖ. 400âlere ait bir Yunan vazosu, Dionysosâun önünde hristiyanların kutladıkları gibi komünyon olarak kutlanıyor, sunak önündeki şarap kapları Dionysosâun kutsal kanını simgeliyor: Çok benzer bir ayet, İsaâdan once yaşamış pagan Mitraânın ağzından da çıkmıştır!! son derece dikkat çekici olarak, Pagan Tanrısı Mitra da İsa'dan yüzyıllar önce bir yazıtta şöyle demiştir: "Benim bedenimden yemeyecek kanımdan içmeyecek ve böylece benimle bir olmayacak kişi, kurtulamayacak kişidir!" Bu ayetlerin kaynağı Eski Yunanlıların pagan Dionisos ve Attis kültüdür. Bu kültteki bir ayinde, Dionisosçular sembolik olarak (hatta bazen bir hayvanı kurban ederek onun etini sembolleştirip) Dionysos'un etini yiyip kanını içiyorlardı. Bu sembolik ayin ile Diyonizos'un ruhuyla birleştiklerine, ölümsüz olduklarına, arınıp yeniden doğduklarına inanıyorlardı. İncil'in içinde Dionisos gizem kültünden alınan anlatımlardan biri yine Yuhanna İncili'nde bulunur: Yu 2:1 "Üçüncü gün Celile'nin Kana köyünde bir düğün vardı. İsa'nın annesi oradaydı...... Yu 2:7 "İsa hizmet edenlere, «Küpleri suyla doldurun» dedi. Küpleri ağızlarına kadar doldurdular. Yu 2:8 Sonra hizmet edenlere, «Şimdi bundan alın, şölen başkanına götürün» dedi. Onlar da götürdüler. Yu 2:9-10 Şölen başkanı, şaraba dönüşmüş suyu tattı............... Yu 2:11 İsa bu ilk mucizesini Celile'nin Kana köyünde yaptı ve yüceliğini gösterdi. Öğrencileri de O'na iman ettiler." Suyu şaraba dönüştürme mucizesini gerçekleştiren, o yıllarda son derece popüler olan Yunan şarap tanrısı Dionisos'tur. Dionysos da pek çok kere suyu şaraba dönüştürmüştü ve bu mucize de o yıllarda Efeslilerce her yıl kutlanmaktaydı. Bu en önemli ve en "popüler" mucizenin, İsa'nın da ilk gerçekleştirdiği mucize olarak anlatılmasının, Hristiyanlığın paganizmden geldiğini savunanlar tarafından oldukça "anlamlı" olduğu iddia edilmektedir. Dikkat çekici olarak görülen bir diğer konu, suyu şaraba dönüştürme mucizesinin gerçekleştiği mekandadır. Mite göre, Dionysos'un ilk kez suyu şaraba dönüştürdüğü mekan da aynı İncil'de anlatıldığı gibi bir düğündü, Ariadne ile Dionysos evleniyorlardı, İsa'ya uyarlanan suyu şaraba dönüştürme mucizesi de incil'de anlatıldığı üzere bir düğünde gerçekleşmiştir. Pagan hikayeleri ile hristiyanlık arasında son derece dikat çekici olduğu söylenen benzerliklerden biri de "suları dindirme" mucizesidir: Mar 4:37 "Bu sırada büyük bir fırtına koptu. Dalgalar kayığa öyle saldırıyordu ki, kayık neredeyse suyla dolmuştu. Mar 4:38 İsa, kayığın kıç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O'nu uyandırıp, «Öğretmenimiz, batıyoruz! Hiç aldırmıyor musun?» dediler. Mar 4:39 İsa kalkıp rüzgârı azarladı, göle, «Sus, sakin ol!» dedi. Rüzgâr dindi, ortalık sütliman oldu." Pitagor da, mitlerde anlatıldığında göre, havarileri denizlerde nehirlerde daha kolay yol alması için dalgaları, denizleri ve nehirleri mucizevi bir şekilde dindirmiştir. Bu "dalgaları ve rüzgarı dindirme" mucizesini daha önce Empedocles, Epimenides, Abaris de gerçekleştirmişti. Bir Pagan olan Tyana'lı Apollonius da aynı İsa gibi, hastalıkları iyileştiriyor, mucizeler yapıyor ölüleri diriltiyor ve kötü ruhları kovuyordu, İncil'de anlatılan hemen hemen her mucizeye Apollonius da İsa'dan önce sahipti. Bir başka "çok dikkat çekici" olan benzerlik de kötü ruhlar ve onların domuz sürüsü içine girmesidir: Mar 5:11 Orada, dağın yamacında otlayan büyük bir domuz sürüsü vardı. Mar 5:12 Kötü ruhlar İsa'ya, «Bizi şu domuzlara gönder, onlara girelim» diye yalvardılar. Mar 5:13 İsa'nın izin vermesi üzerine kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzların içine girdiler. Yaklaşık iki bin domuzdan oluşan sürü, dik yamaçtan aşağı koşuşarak göle atlayıp boğuldu." Kötü ruhların bir domuzun içine girmesi yani aynı motif Eleusis'teki pagan gizem ayinlerinde bulunmaktadır. Bu pagan ayinine göre, inisiyasyon öncesi arınma işlemi olarak 2000 kadar inisiye (Tam olarak İncil'de verilen sayı!) domuzlarla birlikte arınmak için yıkanırdı, böylece kötü ruhların kendilerinden çıkarak domuzlara geçtiğine inanırlardı ve domuzlar kendilerini uçurumdan aşağı atarak bir nevi "doğal kurban" olurlardı, hemen hemen aynı motif İncil'de İsa'nın hikayesine uyarlanarak anlatılmıştır. Bir başka pagan motifi şu ayetlerde anlatılır: Elç 2:6 "Bunlar sesi işittikleri zaman büyük bir kalabalık halinde toplandılar. Her biri kendi dilinde konuşulduğunu duyunca şaşakaldılar. Elç 2:7 Hayret ve şaşkınlık içinde, «Bakın, bu konuşanların hepsi Celileli değil mi?» diye sordular. Elç 2:8 «Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilimizi işitiyoruz? Elç 2:9-11 Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya'da, Yahudiye ve Kapadokya'da, Pontus ve Asya ilinde, Frikya ve Pamfilya'da, Mısır ve Libya'nın Kirene'ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem öz Yahudi hem de Yahudiliğe dönme Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı'nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz.»" Aynı motifi, İsa'dan yüzyıllar önce Trophonius ve Delos'ta anlatılmıştır.Efsaneye göre buradaki kahinler bazılarının anlayamayacağı biçimde konuşur bazı tanıklar her birinin kendi ana dillerinde konuştuklarını işitmiştir. İsa'dan yüzyıllar önce oluşmuş Osiris-Dionysos mitsel motiflerinde ve anlatımlarında İsa'nın hikayesiyle yakından ilgili pek çok detay bulmak mümkündür ve aradaki benzerliklerin "şaşırtıcı" olduğu dile getirilmektedir: Osiris-Dinonysos, aynı İsa gibi, Tanrı'nın yaptığı etten kemikten bir varlık ve Tanrı'nın oğlu'dur. Osiris-Dionysos, aynı İsa gibi, dünyanın günahları nedeniyle bir kurban olarak Paskalya zamanında ölmüştür. Osiris-Dionysos'un, Attis'in ölümü ve yeniden dirilişi, aynı hristiyanlıkta olduğu gibi, onun etini ve kanını sembolize eden ekmek ve şarabın yenilip içilmesinden oluşan bir ritüel ile kutlanır. Osiris-Dionysos'çular da aynı hristiyanlıkta olduğu gibi, kendi kurtarıcılarının son günlerde tekrar dünyaya geleceğine inanmışlardı. Osiris-Dionysos ölümünün ardından cehenneme iner ve aynı İsa gibi, üçüncü gün yeniden dirilir ve aynı İsa gibi göğe yükselir. Osiris-Dionysos'un babası aynı İsa'nın "babası" gibi Tanrı'dır, ayrıca annesi de aynı İsa'nın annesi gibi bakiredir. Çeşitli bilim adamları; Hristiyanlık ile Paganizm arasındaki daha pek çok benzerliğin kilise tarafından eskiden beri bilindiğini bu nedenle de eski Roma kilisesinin bu kanıtları ortadan kaldırmak için, gücünün elverdiği ölçüde, bütün pagan yazıtlarını ve belgelerini sistematik olarak yok etmeye çalıştığını ve büyük ölçüde de başardığını söylemektedir. Paganizm ve hristiyanlık arasındaki bu büyük benzerlikler,(yukarıda yazdıklarım yalnızca birkaç örnek daha sonra yazmaya devam edeceğim) Celsus gibi pagan yazarları tarafından açıkça dile getirilmişti ve biliniyordu, Tertullian, Justin Martyr, Irenaeus gibi kilise babaları da paganizm ile dinlerinin bu kadar birbirine benzemesinden çok rahatsız olmuşlardı ve bu benzerliklerin olsa olsa "şeytan işi" olduğunu öne sürüyorlardı! Onlara göre "şeytan", hristiyanlık oluşmadan yüzyıllar evvel pagan dinlerine nufüz etti ve onları daha oluşmamış olan hristiyanlığın taklidi yaptı! Hristiyanlık/Paganizm konusunda yazan bilim adamları, Hristiyanlık ile Paganizmin benzerliklerinden ayrıca Gnostisizm olgusundan sonra, hristiyanlığın öz itibariyle tamamen Pagan öğeler üzerine kurulu bir gizem kültü olduğu sonucunu çıkarmıştır ve bu bilim adamları, hristiyanlığın kökenine ilişkin, genel ve özet olarak, şu sonuçlara varır: Pagan ruhsallığı ve mistisizmi bilindiği üzere, daha derin, ruhsal ve ezoterik mevzuları anlatmak için, devamlı mitsel ve sembolik anlatımlar kullanmıştır, ilk yüzyıllarda yaşamış pek çok Pagan yazar, bu olguyu defalarca gündeme getirmiştir, gizli ve mistik öğretiler herkese anlatılamaz ancak "inisiye" olmuş kişilere açıklanabilirdi veya halka, "sıradan" insanlara açıklanırken üzeri mitlerle ve sembolizmle örtülürdü içlerinden daha "ruhsal" ve "spiritüel" olanların bunları anlaması beklenirdi.Dolayısıyla paganlar, Dionysos-Osiris mitlerini ve benzerlerini gerçek "tarihsel" olaylar olarak değil de, bir takım ezoterik konuların şifrelenmiş biçimleri, mit olarak görüyorlardı çoğu zaman bu mitleri değiştiriyorlar ve ezoterik hakikatleri sıradan halka daha iyi anlatmak için zenginleştiriyorlardı. Paganlar tarafından pek çok kez işgal edilen ve kültürel asimilasyona uğrayan Yahudilerden bir kısmı, özellikle Babil sürgününden ve İskender'in işgalinden sonra, kendi geleneklerini terk etmiş ve paganlaşmaya başlamıştı bu yahudilere "hellenistik yahudiler" veya "hellenleşmiş Yahudiler" de denmektedir. Bu yahudiler Pagan mistisizmi ve ruhsallığından etkilenip kendilerini bu konularda geliştirmişler ve Gnostisizmin yapılanmasında çok önemli bir rol oynamışlardır, Gnostisizm mistisizmi ve ruhsallığı itibariyle Paganizm ile pek çok konuda aynı olgulardan bahsetmektedir. Gnostikler, Dionysos-Osiris, Mitra gibi gizem külterinin izinden giderek bu mitleri kendileri tekrar yazmaya ve zenginleştirmeye başladılar, amaçları Paganizm, Hinduizm, Taoizm ve çeşitli uzak doğu dinlerinde de zaten çok eskiden beri anlatılmakta olan bir takım "gizli" bilgileri, aynı Dionysos'çuların ve paganların yaptığı gibi, mitsel bir kılıfın içine sokarak halka anlatmaktı, ancak Yahudi kökenden gelen kişilerin etnik dinlerinde bir "mesih" beklentisi vardı ve üst üste gelen işgallerden yağmalamalardan sonra, özellikle MS 70 yılında bütün yahudilerin dağıtılmasından sonra bu beklentinin doruk noktasına ulaştığı söylenir, Osiris-Dionysos mitleri yeniden yazılırken bir şekilde Yahudi öğeler de kullanılmalıydı. Yüksek hakikatleri halka mitsel bir kılıf içinde sunmak amacıyla Gnostikler de kendi Osiris-Dionysos mitlerini yüksek sembolik ve mistik manalarla birlikte, oluşturmaya başladı, kurtarıcılarının adı, daha sonra "İsa" ve ingilizcede "Jesus" olarak bilinecek, "Iesous" idi. Bu isim özellikle oluşturulmuştu ve verilmişti çünkü şifreliydi, 888 yazısını ifade ediyordu, Yunan alfabesindeki 24 harfin kendisiyle ilişkili bütün sayıları toplandığında 888 ediyordu ve bu, "sihirli" sayılıyordu bu nedenle Matematikçi pagan Pitagor'un izinden de giderek matematiksel olarak şifreli isim verdikleri bir yaratıcıyla Dionysos-Osiris mitlerini yeniden yazmaya başladılar. İsa mitini oluşturmaya başlayan Gnostiklere göre İsa, "Daemon" adı verilen ölümsüz yüksek "benlik"i simgeliyordu, aynı Pagan mistisizminde olduğu gibi anlatılmak istenen gizli bilgi, Logos da sayılan bu yüksek benliğin herkesin içinde oluşuydu, başka bir deyişle bütün insanlar Tanrı'nın benliğine sahiptiler ve hepsi de Tanrı'nın "parçalarıydılar" bütün bilinç öz itibariyle "bir" olanın parçalarıydı, bu ifadeler ilk yüzyıl gnostik yazarlarca sürekli dile getirilmiştir. Bilim adamları, bugünkü kanonik incil'in içindeki en eski belgelerin, Pavlus'un yazıları olduğu konusunda hemfikirdirler, Gnostisizm konusunu gündeme getiren bilim adamlarına göre Pavlus'un kendisi, Gnostisizmin en büyük filozofu ve rahibiydi, gerçekten de, ilginç bir şekilde, ilk yüzyıllarda yaşamış çoğu gnostik ve pagan, Pavlus'u "ruhsal önderleri" olarak kabul etmiştir ancak öte yandan Gnostiklerin oluşturduğu İsa mitini tam aksi ve ilginç bir şekilde daha sonra "literal" olarak ele alan ve bütün gizemleri, sırları örterek sadece mitsel yönüyle ve bunun tarihte gerçekten yaşandığıyla ilgilenen Roma kilisesine (bugünkü hristiyanlık) göre Pavlus, ortodoksluğun en büyük savunucusu idi. İncil'de Pavlus'un mektupları, gerçekten de Gnostik terimler ve anlatımlar, mistik ayrıca anlaşılması "zor" görünen tuhaf sözlerle doludur, Pavlus "Pastoral mektuplar" da denilen Timothy ve Titus bölümlerinde Gnostisizmi ilginç bir şekilde direkt eleştirmiştir! Bu eleştiri, Gnostisizmin büyük savunucusu olduğu söylenen Pavlus'un diğer yazdıkları ve mistik öğretileriyle nasıl açılanabilirdi? Bilim adamlarının büyük bir kısmı, dil bilimsel, edebi incelemelerden sonra İncildeki Pastoral mektupların Pavlus'a ait olmadığı sonucuna ulaşmıştır, bunlar Pavlus'u "ortodoks hristiyan" olarak göstermek isteyen literalist Roma kilisesi tarafından özellikle oluşturulup veya "elden geçirilip" İncil'e konmuştu. Pavlus'un mektuplarında (Pastoral mektupları hariç) İsa'nın gerçekten tarihsel, gerçek bir figür olduğuyla ilgilenilmez, Gnostiklerin ruhani lideri olduğu söylenen Pavlus, mistisizm ve semboller aracılığıyla pek çok şey anlatmaya çalışır, çarmıh ifadesi literalist hristiyanların anladığı şekilde (bugüngü hristiyanlık) literal olarak gerçekleşen bir olgu olarak görülmez, çarmıh ifadesi ile sembolizmle çok daha derin ruhani bir hakikat anlatılmaya çalışılmıştı, çarmıha gerilmek alt benliği, hayvani doğayı kurban edip üst benliği, sonsuz enerji ve her canlının içindeki öz olan Daemon'un idrak etmeyi simgeliyordu, örneğin paganlara ait çok eski bir sütunda tuhaf bir şekilde çarmıha gerili, eşşek kafasına sahip bir adam yanında da inisiye olan bir kişi resmedilmiştir, eşek kafasına sahip adam alt benliği hayvani doğayı simgelemektedir Dionysosâu çarmıha gerilmiş olarak gösteren bir şekil: Asıl anlatılmak istenen herkesin içinde olan Daemon benliği'dir, alt benliği hayvani doğayı yenip, üst benliğin Tanrısallığın farkına varılmasıdır, İsa mitini oluşturan Gnostiklere göre İsa, Daemonu yani herkesin içinde olan Tanrı'yı simgeliyordu.Çeşitli bilim adamlarınca Gnostik rahip olarak kabul edilen Pavlus, diğer gnostiklerin mitlerle gizlediği ve "gizli bilgi, sır" olarak nitelediği olguyu incil'de şöyle açıklamıştı: Kol.1:26-27 "....Görevim, Tanrı sözünü, yani geçmiş çağlardan ve kuşaklardan gizlenmiş, ama şimdi O'nun kutsallarına açıklanmış olan sırrı her yerde duyurmaktır. 27Tanrı, kendi kutsallarına bu sırrın uluslar arasında ne denli yüce ve zengin olduğunu bildirmek istedi. Bu sırrın özü şudur: Mesih içinizde bulunuyor. Bu da size yüceliğe kavuşma ümidini veriyor." Pavlus'un sahte kabul edilen pastoral mektupları dışındaki mektupları incelendiğinde, Gnostisizm öğrettiği açıkça belli olmaktadır, zaten pek çok pagan ayinini ve Gnostiklerin kullandığı çoğu terimi,(pneuma, gnosis, teleioi, sophiadoxa gibi) pagan yazıtlarından da alıntılar yaparak kullanıp anlatmıştır., buna göre İsa tarihsel bir figür olmayıp insanların içindeki yüksek benliği simgeleyen Daemon idi. Nag Hammadi mağarasında bulunan, Gnostik yazıtlardan oluşan Nag Hammadi belgeleri Pavlus'un anlattıklarıyla aynı gibidir, Thomas İncil'i, Philip incil'i gibi pek çok Gnostik yazıt da İsa'nın Daemon olduğunu, herkesin de bu benliğe sahip olduğu dolayısıyla herkesin Tanrı'nın parçaları olduğu belirtilmektedir. Sonuç olarak bu konuda yazan bilim adamları; Gnostiklerin, çeşitli ruhsal sırları anlatmak için Dionysos/Osiris, Mitra mitlerinden yararlanarak bilinçli şekilde oluşturdukları İsa mitinin, MS 70 yılında Yahudilerin paramparça edilmesi sonrasında, dönemin koşullarının da etkisiyle Literalist Roma kilisesi tarafından alınıp elden geçirildiği, hararetli bir şekilde "mesih" bekleyen yahudilerin beklentileri doğrultusunda "gerçek" olarak kabul edildiği böylece "mit" olmaktan bilinçlice çıkarıldığı ve bugünkü hristiyanlık biçimini oluşturduğu görüşünü belirtmişlerdir. Alıntıdır Kırmızı renki kısım dikkat çekici Kuranın incil ve tevratın bir kopyası olduğunu göz önüne aldığımızda domuzun neden haram olduğu anlaşılıyor.Paganizm Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 24 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 24 Mart , 2007 katakuta. Yukarıda yaptığın alıntı (paket kopya) da " Kur'an'ı Kerim" in kopyaladığı bir yeri göster (haşa) hadi bende yanılayım. Katakuta eğer bilgilenmek istersen bir kitap tavsiye edeyim sana "İmparator julian" yarı belgesel roman bayağı bir faydası olur ama aytunç altındal'da bilgili onuda okumak faydalıdır. Okumak diyorum dikkat edersen katakuta. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 25 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mart , 2007 katakuta. Yukarıda yaptığın alıntı (paket kopya) da " Kur'an'ı Kerim" in kopyaladığı bir yeri göster (haşa) hadi bende yanılayım. Katakuta eğer bilgilenmek istersen bir kitap tavsiye edeyim sana "İmparator julian" yarı belgesel roman bayağı bir faydası olur ama aytunç altındal'da bilgili onuda okumak faydalıdır. Okumak diyorum dikkat edersen katakuta. Sen,kuranda domuzun haram olduğunu bilmiyormusun yoksa ? Kopya dedikse harfi harfine değil tabi.Kötü kopya. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 25 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 25 Mart , 2007 Sen,kuranda domuzun haram olduğunu bilmiyormusun yoksa ? Kopya dedikse harfi harfine değil tabi.Kötü kopya. Müslümana "domuz" haram doğru'da peki Hıristiyan "domuz" yiyor alıntıyı niye astın (kötü kopya) yoksa bakın hıristiyan'lık nasıl tahrif edilmiş "DOĞRU" olan "İSLAM'dır" diyemi. Birde harfi,harfine (paket kopya) yaparsan topic'ler ancak sana yeter katakuta. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 25 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 25 Mart , 2007 Türker Alkan/Radikal 21/02/2007 Kolay değil din adamı olmak. Bilim ve teknoloji durmadan değişiyor, ilerliyor. Yeni yaşam koşulları beliriyor. Bu değişimi izleyerek yeni anlayışlar geliştirmek gerekli. Bu da hiç kolay değil. Merakımdan bazen 'Alo Fetva Hattı' gibi din adamlarının sorumlu olduğu yayınları izlemeye çalışıyorum. Ve çağdaş yaşamın o kadar dışında şeyler oluyor ki şaşırmamak elde değil. Akşamları tırnak kesmek günah mıdır, cep telefonuyla boşanmak caiz midir, türünden sorular ve bu sorulara verilen yanıtlar şaşılası özellikler taşıyor. Bazen de Diyanet, kendisine sorulmamış olan netameli alanlara dalıp tuhaf şeyler öneriyor. Örneğin geçenlerde gözüme ilişti: Domuz etinin cinsel iktidarsızlığa yol açtığını iddia eden bir metinle ortaya çıktılar. Malum, domuz etinin yenmesi dinen yasaklanmıştır. Bu etin yenmesine karşı Diyanet'in tavır alması da gayet doğal. Fakat, 'Domuz yerseniz cinsel iktidardan düşersiniz' diye ortaya çıkması ne kadar inandırıcı oldu, bilemem. Cinsel iktidar, erkeklerin çok hassas olduğu bir konudur. O nedenle de halkı yönlendirmede sık sık kullanılan bir temadır. Çernobil nedeniyle çayların satılmayacağından korkan yetkililerin televizyonda çay bardaklarını başlarına dikerken söyledikleri hâlâ hatırlardadır: "Korkmayın, için için, bir miktar radyasyon iktidarsızlığa iyi gelir!" O zamandan beri Türkiye'de çocuk patlaması görülmedi ama Karadeniz'de kanser vakalarının arttığı söylendi. Öte yandan domuzlar da domuzluklarını yapmaktan geri durmadılar. Lee Spievack adlı bir Amerikalının parmağı kopmuş. Doktor olan kardeşi Lee'ye özel bir ilaç göndermiş. Domuzların *********** torbasından elde edilen 'domuz tozunu' kullanan Lee'nin kopan parmağı birkaç haftada eski halini almış, kopan kısım tamir edilmiş, parmak uzamış! Şimdi tıp âlimleri oturup şaşkın şaşkın soruyormuş: Allah Allah, nasıl olur da kopan bir uzuv eski halini alır? Bilmiyorum. Belki zamanla öğreniriz. Fakat, benim merak ettiğim şey başkadır: Diyanet İşleri yayınlarında ve fetvalarında bu olaya yer verecek mi? Madem domuzlar konusunda çok duyarlı, bu uzayan parmak öyküsüne de yer verse iyi olur. Daha da önemlisi, eğer domuz tozuyla uzayan parmak öyküsü gerçek ise ve bu tedavi yöntemi genel bir uygulama niteliği kazanırsa, bizim din adamlarımız bu işe ne diyecek? Sakat kalan insanlarımızın domuz tozuyla tedavi edilmesini (ki domuz eti yemekten daha beter bir şey olmalı) uygun görecek mi? Uygulanacağı söylenen domuzdan kalp transplantasyonu halen başarıyla gerçekleşebildi mi, haberim yok. Allah kolaylık versin, diyorum. Şu gelişen ve çeşitlenen dünyada geleneksel bakış açılarımızı hiç değiştirmeden ne kadar eski yaşam biçimimizi sürdürebiliriz, bilmiyorum. Türker Alkan Bu soru,nun cevabı yine doğada. Bilindiği gibi kopan kertenkele kuyruğu yeniden uzuyor. Bu mekanizmanın çözülmemesi için bir neden yok,,insanlara da bir gün uygulanabilir Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.