Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 İlginç olan da bu zaten Brain..Bizim size söylememiz gerekenleri siz bize söylüyorsunuz.. Biz hep onu söylüyoruz da, belkidikkat etmediğiniz için görmemişsinizdir önceleri. Senin bunu bana söylemiş olman sadece şunu kanıtlar ki, memnuniyet duyarım: Ama aklın yolu birdir. Bugün olmasa, yarın senin geleceğin yer de o sözdür. Çünkü sisin kanıtlarınız tesadüf keilemesini aşmamaktadır.. Ben hiçbiryerde tesadüfü savunmadım. Tek bir yazımı gösteremezsin. En fazla söylediğim şey: Bilmiyoruz henüz. Ki yukarıdada yineledim: Tesadüfen olmuş demekle, Allah yaratmış demek arasında pek fark yok. Bizim kanıtlarımızda ise bilinçli tasarımın kesin olduğu aşikardır..Ki, zaten tasarımı kamul etmiştiniz.. Hep birlikte tasarlayıcıyı arıyorduk.. Ama sakın tasarlayıcı kuvvete tesadüf demeyin çünkü yine başa dönmüş oluruz ve kat ettiğimiz yola yazık olur, heba olmasın bu kadar yazışma.. Kanıt diye bana sunduğun şey mükemmellik/karmaşıklıktan yola çıkarak bu mükemmeilliğin kendi başına var olamayacağı mantığı. Saat ve saatçi örneği. Tuğla ve Tuşlacı örneği. Bilgisayar ve İnsan örneği. Hiçbiryerde Tasarım'ı da kabul etmedim. En fazla söylediğim şey şu: "tamam, bu mantıkla, bu örneklere bakarak, Tasarım ve tasarımcı/tasarımcılar var demek istiyorum, ama şu soruyu sormadan da edemiyorum: Çünkü aynı mantık o soruyu da sormamı gerektiriyor: tasarımcı veya Tasarımcılar o kadar mükemmel ve üstün güçlere sahipler ki, kendi başlarına var olmaları imkansız. Tasarımcıyı/Tasarımcıları kim tasarladı?". Bu soruya yanıt bulabilirsen, bulabilirsek, Tasarım'ı ben de kabul ederim. Bulamazsak, soru hala cevapsız olarak kalır. Saygılar. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 sormamı gerektiriyor: tasarımcı veya Tasarımcılar o kadar mükemmel ve üstün güçlere sahipler ki, kendi başlarına var olmaları imkansız. Tasarımcıyı/Tasarımcıları kim tasarladı?". Bu sorunun cevabını hiç bir zaman bulamazsın.. O mantıkla gidersek zincirleme sonsuza kadar gidecektir.. Fakat asıl sonsuz olan Allahtır ezelidir ve ebedidir.. Ben böyle inanıyorum.. Saygılar.. Alıntı
Φ Shatin Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Hiçbiryerde Tasarım'ı da kabul etmedim. En fazla söylediğim şey şu: "tamam, bu mantıkla, bu örneklere bakarak, Tasarım ve tasarımcı/tasarımcılar var demek istiyorum, ama şu soruyu sormadan da edemiyorum: Çünkü aynı mantık o soruyu da sormamı gerektiriyor: tasarımcı veya Tasarımcılar o kadar mükemmel ve üstün güçlere sahipler ki, kendi başlarına var olmaları imkansız. Tasarımcıyı/Tasarımcıları kim tasarladı?". Bu soruya yanıt bulabilirsen, bulabilirsek, Tasarım'ı ben de kabul ederim. Bulamazsak, soru hala cevapsız olarak kalır. Saygılar. Ben size bir soru sorsam, Siz tasarımı ve tasarımcıyı kabuletmiyorsunuz savunduğunuz fikirlere bakarsak. Peki içinde bulunduğumuz zaman ve mekanı neye göre açıklıyorsunuz yani meydana gelişini Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Sevgili Brainslapper Şuraya bir açıklık getirelim, "ben tesadüfü savunmadım varmı bilmiyorum dedim" diyorsun ama aslında sen tasarımcının olmadığını kanıtlamaya çalışıyor gibisin. Binlerce soru getirebilirsin işte insan beyninin sınırsız düşünebildiğine bir kanıtta budur. Mantıklı olsun olmasın milyonlarca soru üretebilir. Ama doğanın kendisinin hangi olasılıkları taşıyıp taşımadığı ortada değil mi? Bilgisayar mevzusuna geri dönersek, bilgisayara o programları yapan birileri var. Bir bilgisayarın hangi parçası kendiliğinden bir araya gelebilir ve sonrasında işlev gören bir cihaz haline nasıl kendiliğinden gelir? Gelebilir mi? Diyelim ki bilgisayarları o kadar geliştirdiler ki, bir insan gibi düşünüyor ve kendisi soru üretebiliyor. rasyonelden irasyonele geçti diyelim. Bu onu icat edenin nasıl meydana geldiğini açıklayacak mı? Bir bilgisayar komutlu komutsuz işlem yapmış olsa ve hatta bu onu insanla yarışır hale getirmiş olsa bile, sonuçta onu icat edeni yok mu sayacak? Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Ben size bir soru sorsam,Siz tasarımı ve tasarımcıyı kabuletmiyorsunuz savunduğunuz fikirlere bakarsak. Peki içinde bulunduğumuz zaman ve mekanı neye göre açıklıyorsunuz yani meydana gelişini İnsanlığın en büyük sorusudur ve henüz cevaplanamamıştır. Cevabı bilmiyoruz. Tasarımın Tasarımcısı olduğunu kabul edersek, aynı mantıkla Tasarımcının Tasarımcısını da kabul etmek gerek. Buda sonzuluk absürditesi denen şeyle sonuçlanır. Tanrının/ilahların ezelsiz olabileceği kabul edebilmenin mantığı ile, maddenin ezeli olabileceğini kabul edememenin mantığı anlayamıyoruz. Bing bang teorisini kabul etsek, dini açıdan, "Tanrının/ilahların "ol" eyleminden önceki "duruma" tanım bulamıyoruz. Bing Bang teorisini kabul etsek, ateist açıdan, bing bang öncesi durumun açıklaması var, sürekli açılıp kapanan evren teorisi var. sonsuzluktan bu yana, ama onda da, yine başlangıç belirsiz. Belkide doğrusal düşünmemek gerekiyor. Dairesel düşlünmek gerekiyor. dairenin başlangıcı olmaz. Fakat dairesel devinim asıl başladı? Cevap yok. Şu anda elimizde bir gerçek var: Madde yok olmuyor. Anti-madde teorisi ispat edildiği zaman (CERN Institute üzerinde çalışıyor) Bilgilerimizi yeniden revize ederiz. Ancak bu revizyon, dinleri yine kurtarmaz. Tanrı'nın varlığını tahmin ederek ona sözler, amaçlar, yetenekler atfetmek, dinlerin doğruluğunu göstermez. Saygılar. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Hayir!Sayin Kral sanirim bir yanlis anlama var kadere SIZ inanirsiniz BIZ degil!!!KADERCILIK sizlerin bilindik huyudur.....Ben yasanan her ani bilen tanri bilincini yadirgarim cunku magdem yarini biliyor bunda bir yanlislik yok mu?Herkezin gidicegi yer belli.....Sonu belli.....nAsil olecegi belli.....Bir dakka sonrasi belli......O zaman niye nefes aliyoruz ki???Yasamamiz bile yanlis... Tekrar yazmama gerek yok.. Allahın biliyor olması, Allah'ın ilminin büyüklüğüyle ilgilidir.. Bende biliyorum ki, gece hava kararacak.. Ben bildiğim için mi kararacak.. Nefsine arif olan Rabbine arif olur Saygılar.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Ilk sinema filmini cektiklerinde Lumiere kardesler sessiz yapmislardi ancak zamanla urunler gelisti....Bir makine digerine Öncülük etti...Ve simdi sinemada inanilmaz efektler var....Hic 3 boyutlu film izlediniz mi Gercek usttu birsey!!!Madde,bilgisayar yada makine bunlari yapan insan ama insanalar kendi icadlarindan daha gerideler... Bence insan zekasiyla makinelerinki cok rahat karsilastirilir..... İşte bu yüzden insan zekasıyla makine zekası karşılaştırılamaz... Makine kendisinden daha yetenekli başka bir şeyi daha düşünüp tasarlayamaz... Kendisini aşamaz... Ama insan zekası kendisini aşar... Gerçi ben buna "Kendisini aşmak" olarak ta bakmıyorum... İnsan zekası yaptığının daha iyisini yaptığı sürece hiç bir yaptığı şey kendisini aşamaz... Robotlara programı insanlar yüklüyor insanlara proğramı kim yüklüyor Bu konularla ilgilenen Kimyager bir arkadaşıma, Matrix filminde etkilenerek; "Ulan, insan kendi yaptığı makineye yenilir mi? Kendisinden daha üstün bişey ortaya koyabilir mi?" diye ciddi ciddi ve felsefik sorgulayıcı bir düşünce tavrıyla sorduğumda bana gülmüştü ve demişti ki; "ulan ne var ki, nasıl yapmışsa öyle de bozar... Hiç olması su döker üstüne..." demişti... İşte İnsan ve Bilgisayar karşılaştırması, ancak bu kadar ciddiye alınacak bir tartışma bence... Hiç bir şekilde kıyaslanamıyor... "Bilgisayara o programı insan yükledi, insana kim yükledi!?" gibi sorular, kişisel algılamayın ama ben böyle karşılaştırmaların çok gereksiz olduğunu düşünüyorum... Bilgisayar ona öğretilen kadar düşünür. İnsan da ona öğretilen kadar düşünür. Maddenin düşünebildiğini, düşünmeyi ruh diye birşeyin yapmadığını görelim, ondan sonra geliriz, insanı kim programlamış, kim inşa etmiş sorusuna. Saygılar. Bir çok gelişmiş bir bilgisayar düşünün... Yani hayal ettiğimiz, insan özelliklerinin tümüne sahip bir "BİLGİSAYAR"... Ona bir program yüklüyoruz... Yapılabilmiş en iyi yazılım... İnsanların ürettiği şu anki yazılımlar insanın kendisini geçtiğine göre, böyle bir robot yaptığımızda yazılacak olan yazılım kim bilir ne kadar yüksek olur bir insan zekası için... İnsanın yapamadığı kim bilir neleri bile yapar... Belki aşık bile olur yani... Hatta insanı aştığına göre aşk'tan da üstün bir duyguya sahip bile olabilir belki... Neyse... Bu yazılımı bu insansı robota yükledik... O robot'ta aynen insanın yaptığı gibi "Kendisini Aşan" bir başka yazılım yazabilir mi? Yani kendisini aşabilir mi? Hadi yazdı diyelim... Bu kendisini aşan yazmış olduğu yazılımı "Kendisine Yüklemeyi" tercih edebilir mi? Edebilirse eğer, O robota bence "İnsan" demeliyiz... Çünkü böyle bir fikri ancak insan düşünebilir... "Kafaları Değiştirmek/At O Kafayı" deyimi gibi yani... Peki soru bitmiyor... Diyelim ki bu robot böyle bir yazılım yazdı gerçektende... Ve yazılımı kendisine yüklemeyi tercih etti... Peki bu tercih sırasında acaba; "Ulan ben sonuçta bir robotum, beni ahanda bu adamlar yaptı... Bende bu yazılımı yaptım... Ben bu adamların zekalarından üstünüm, bu yazılımda benden üstün... Bu yazılımı kendime yüklemeliyim, yüklersem erişilmez olurum o zaman... Evet evet yüklemeliyim... E ama duuur... Ama bu yazılımı yüklersem kendime, kendi Benliğimi yani bu yazılımı üretmiş olan Benliğimi silmiş yani kendimi öldürmüş olmaz mıyım? Bu yazılımı yüklersem kendime, ortaya çıkan robot sadece benim bedenime sahip başka bir robot olmuş olmaz mı? E hadi yükledim diyelim, o zaman başka daha üst bir yazılım üretirsem nolcak? Onuda mı yüklicem kendime? E böyle format at-yükle-format at-yükle... Ne bu be, çocuk oyuncağı mı? E hadi bunu bırak bi yana, diyelim ki her yeni ürettiğim yazılımı hep kendime yükledim... E benim bunları düşünmeme ne gerek var şimdi, nasılsa silinecem... E o zaman niye üretiyorum ki, niye öldüriim kendimi? Yada hadi yükledim, o zaman o üst yazılım benim bu halimi beğencek mi, daha ileri bi model bedene ihtiyaç duymaz mı? E o zaman zeka olarak kendisinden kat ve kat geride olan insanlar ona nasıl bi beden üretebilir ki? Yada kendi nasıl bi beden üretebilir ki kendine... Ufff yaaa... Başım ağrıdı valla düşüne düşüne... Ya üretmeyin kadeşim bizi insandan daha zeki, kafam kaldırmıyo Felsefe yapmayı, düşünmeyi... Yakacaz ulan sizin yüzünüzden işlemciyi... Bana ne kardeşim yaaa, İmana geliyorum kardeşim ben, alla alla... Yeter be... Çıkamadım işin içinden yav... " gibi bir muhakeme yapabilir mi? Yani robot bir Vicdan'a sahip olur mu? vs vs vs... Hala söylüyorum ki hiç bir "Tümleşik Cansız Madde" Zeka'ya sahip olamaz... Muhakeme yapamaz... Düşünemez... Anladığımız manada bu özellikleri hiç bir şekilde yerine getiremez... Eğer kendisinden daha yüksek seviyede bir yazılım tasarlayabilen bir robot yapılabilirse ve bu robot böyle bir muhakemeye girip sonucunda da kafayı yemezse, "Cansız Madde Düşünebilir" sorusunu o zaman düşünmeye başlayabilirim işte... En iyisi gelin biz "Canlı Bir Madde Olarak Beyin Düşünebilir mi?" sorusunu irdeleyelim... Gördüğümüz gibi Bilgisayar tartışması bir kısır döngüden ibaret... Saygılarımla... Alıntı
Φ Shatin Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Arkadaşlar sizce bir bilgisayarın duyguları üretme olasılığı nedir? Yanlış anlaşılmasın duyguları yaşama değil üretme olasılığı Yani bilgisayarı insan yerine koyun ve birşey üretecek ama bu duygu olacak Belki kelimelerle tam olarak ifade edemiyorum sormak istediğimi ama şuanki acizliğimi mazur görün ve anlamaya çalışın. Saygılar, Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 17 Ocak , 2007 Arkadaşlar sizce bir bilgisayarın duyguları üretme olasılığı nedir?Yanlış anlaşılmasın duyguları yaşama değil üretme olasılığı Yani bilgisayarı insan yerine koyun ve birşey üretecek ama bu duygu olacak Belki kelimelerle tam olarak ifade edemiyorum sormak istediğimi ama şuanki acizliğimi mazur görün ve anlamaya çalışın. Saygılar, Duygular üretilmez... Yaşanır... Doğmayan, Yaşamayan ve Ölemeyen hiç bir Madde "Düşünemez"... Şimdi, ben önce davranayım da şu hususu belirteyim; yukarıdaki nitelememi kullanarak şöyle bir cevap yazmasın kimse: "Ahanda bakın, Tanrı'da doğmamış, büyümemiş ve ölmeyecek, demek ki o da Düşünemiyor..." ... Sadece tebessüm ederim, söyliim... ;) Saygılarımla... Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Duygular üretilmez... Yaşanır... Doğmayan, Yaşamayan ve Ölemeyen hiç bir Madde "Düşünemez"... "Hissedemez" demek istedin galiba? Şimdi, ben önce davranayım da şu hususu belirteyim; yukarıdaki nitelememi kullanarak şöyle bir cevap yazmasın kimse: "Ahanda bakın, Tanrı'da doğmamış, büyümemiş ve ölmeyecek, demek ki o da Düşünemiyor..." ... Sadece tebessüm ederim, söyliim... ;) Bence tebessüm etme, cevap bul veya o genellemeden vazgeç veya o genellemeyi revize et. Saygılar. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Allahın biliyor olması, Allah'ın ilminin büyüklüğüyle ilgilidir..Bende biliyorum ki, gece hava kararacak.. Ben bildiğim için mi kararacak.. Senin bilip bilmemern önemli değil, çünkü gece ve gündüzü sen yaratmadın, sadece göreceksin. Allah yarattıysa, o bilidiği için hava kararacak. Herşeyi bilerek yaratan O Seni bilerek yaratan O Dolayısıyla sen ne yaparsan yap, programlanmışsın. Çünkü herşeyin(tüm yaşamın) bilerek yaratılmış. Dolayısıyla bir bilgisayarla benzerlikler bulunur. Yani madde düşünemez ama düşündürülür. Bu da her tasarımın yada tasarımcının bir tasarımcısı vardır mantığıyla çelişmez. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 "Hissedemez" demek istedin galiba? Bence tebessüm etme, cevap bul veya o genellemeden vazgeç veya o genellemeyi revize et. Saygılar. "Hissedemez" ve aynı zamanda da "Düşünemez"... "Düşünemez"den kastım ise "Yazılım" çerçevesince bir sonuçlandırma süreci değildir. Siz "Düşünce" olarak bunu kastediyorsunuz sanırm... Duygular ise aynı zamanda "Düşünme"nin temelini oluşturur... Yani "Düşünme" sürecinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu yüzden "Hissedemyen" hiç bir madde "Düşünemez"... Bir maddeye dokunduğunuzda onun "Sert" olduğunu "Hissedersiniz"... Elinize vurursunuz ve acıttığında "Sert madde ele vurulduğunda acıtır" önermesini kurarsınız... ve dersiniz ki "Sert maddeyi elime vurmamalıyım"... Sonunda artık bir kavramı anlamlandırmış ve yani düşünmüşsünüzdür... "Sert Madde" "Acı" "Etki (maddeyi ele vurmak)" "Tepki (sert madde acıtır; vurmamalıyım) = "Sert Madde Ele Vurulduğunda Acıtır."... Yani "Düşünce"... Kısaca "Cansız Madde" Düşünemez... Felsefe falan filan olayı değil bu... Bilim'in tespiti... Bugüne kadar gelinmiş noktanın özeti budur... "Canlı Bir Madde Olarak Beyin Düşünebilir mi?" bunu tartışalım diye ısrarla söylüyorum ancak sanıyorum ki kimsenin en ufak bir fikri bile yok... "Cansız Madde Düşünür mü?" örneğinden yola çıkarak, yukarıdaki sorunun cevabını bulamanızın imkanı yoktur... Ben o cevabı biliyorum zaten merak etmeyin anlattığım zaman çeşitli adlarla isnad ediliyorum yada "lafı "uzatmak" "konuyu dağıtmak"la itham ediliyorum... O yüzden bir tartışmaya girmemek istedim ve bence çok yavan bir soru olurdu o... O "Kimse" genellemesinden kastım, o söylenmemesini belirttiğim cümleyi kurabilecek olan kimselerdir... Artık tek tek bunlar kim olur bilmiyorum... Kişisel olarak kimseyi hedef almadım... Saygılarımla... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 tengeriin boşig Duygular ise aynı zamanda "Düşünme"nin temelini oluşturur Felsefi bir yaklaşım, bilimsel değil. düşünmenin temelini duygular değil duyu organları oluşturur. aşık olmayan, korkmayan, iyilik duygusu olmayan, bunları hissetmeyen (yani duyguları bilmeyen) bir insan rahatlıkla düşünebilir. Ama duyu organları olmayan bir insan düşünemez Duygularla, duyu organlarını karıştırmayalım. Duygular, duyu organlarına bağlıdır. Yani düşünmenin temelini duygular değil duyu organları oluşturur. Örneğin bir bilgisayara bir duyu organı yerleştirirseniz (örneğin yapay bir kulak) ses frakanslarından daha önceki kayıtlı olan sesle karşılaştırıp sonuç verebilir. İnsandaki durumda farklı değildir, duyu organlarımızla algıladığımız bilgileri depolar, bir süre sonra tekrar duyu organlarımızla algıladığımızda karşılaştırır ondan sonuç üretiriz. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Duygular sadece insanda vardır.. Sardunyamında yazdığı gibi, duygular olmazsa hesap makinasından bir farkımız kalmaz, gerçi onu da beceremeyiz.. Eğer tarafsızın mantığından gidersek ortaya sağırların, körlerin yada derileriyle hissedemeyenlerin düşünemez olduğu sonucu ortaya çıkar ki, bunu kabul etmek akla mantığa ve bilme terstir.. Saygılar.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 tengeriin boşigFelsefi bir yaklaşım, bilimsel değil. düşünmenin temelini duygular değil duyu organları oluşturur. aşık olmayan, korkmayan, iyilik duygusu olmayan, bunları hissetmeyen (yani duyguları bilmeyen) bir insan rahatlıkla düşünebilir. Çok Özür Dilerim, oradaki nitelemem aslında "Duyular" olacaktı... Zaten aslında konunun devamından bu anlamın nitelendiği yani yanlış yazdığımın anlaşılması gerekirdi. Zira "Acı" Duyu organları ile algılanan bir "Duyu"dur. "Duygu" şeklinde yazmam bir hatadır ve yanlışlıkla olmuştur... Duygularla Duyuları karışmadım lakin hata ile yazdım... Yazınızın devamı söylemek istediklerimi niteliyor... Saygılarımla... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Eğer tarafsızın mantığından gidersek ortaya sağırların, körlerin yada derileriyle hissedemeyenlerin düşünemez olduğu sonucu ortaya çıkar ki, bunu kabul etmek akla mantığa ve bilme terstir.. Bu benim mantığım değil xlark tades duyu organlarından biri bile düşünmeyi sağlar görmezsin duymazsın ama tat alınca bir çok şey düşünürsün sağır ve kör biri çok sınırlı düşünür, ama sonuçta düşünür çünkü en azından duyu organlarından biri çalışıyor. insanın düşünme yeteneği vardır, ama duyu organlarımız olmadan bir başlangıç olamıyor, anne karnında bir ceninken tad alma (yemek ihtiyacı) duyusu devam eder ve insan yemek düşünür. (kısacık bir örnek) hiçbir duyu organı olmayan bir insanın düşünecek hiçbir şeyi olamaz. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 hiçbir duyu organı olmayan bir insanın düşünecek hiçbir şeyi olamaz. Ruh öğretilmiş ve bilgi ile donatılmış olarak verilir demedim.. Ruh ve fizik bir bütündür birbirini tamamlar.. Saygılar.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 tengeriin boşigFelsefi bir yaklaşım, bilimsel değil. düşünmenin temelini duygular değil duyu organları oluşturur. aşık olmayan, korkmayan, iyilik duygusu olmayan, bunları hissetmeyen (yani duyguları bilmeyen) bir insan rahatlıkla düşünebilir. Ama duyu organları olmayan bir insan düşünemez duygusu olmayan bir insan olabilir mi? aşkı, korkuyu, iyiliği, kötülüğü, sevmeyi bilmeyen olabilir mi? ve aslında duyular düşünmeye değil hissetmeye/algılamaya yarar. Ve duyu organlarının neler olduğunu herkes bilir. Göz bir duyu organıdır peki düşünebilir mi? Yani gözü görmeyen düşünemez, duymayan düşünemez mi demek oluyor söylediğiniz? Duygularla, duyu organlarını karıştırmayalım. Duygular, duyu organlarına bağlıdır. Yani düşünmenin temelini duygular değil duyu organları oluşturur. Örneğin bir bilgisayara bir duyu organı yerleştirirseniz (örneğin yapay bir kulak) ses frakanslarından daha önceki kayıtlı olan sesle karşılaştırıp sonuç verebilir. İnsandaki durumda farklı değildir, duyu organlarımızla algıladığımız bilgileri depolar, bir süre sonra tekrar duyu organlarımızla algıladığımızda karşılaştırır ondan sonuç üretiriz. Düşünmenin temelini hangi duyu organları oluşturur sayın tarafsız? Beyin bir duyu organımıdır yoksa duyu organlarının bağlı olduğu merkez midir? Bir makinaya duyu organı yerleştirseniz bile bu o makinanın düşünmesini sağlamazki! Cep telefonlarında sesli arama özelliği var şimdi telefonlar düşünmüş mü oluyor? Yoksa insan böyle bir icadı gerçekleştirmiş mi oluyor. Telefona sesli isim kaydı yaptığımızda arama yapmasını istediğimiz zaman hep aynı ses tonu ile söylememiz gerekiyor aksi takdirde arama yapmıyor. Demek ki sadece tonlamayı tanımlaya biliyor söylenen kelimeyi değil... Yani düşünemiyor/öğrenemiyor... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Tarzan'i belki cocuklarinizdan dolayi izlemissinizdir....Tarzan ormanda buyudugu icin insan ozellikleri yoktur...Cunku ona o program yuklenmemistir...Hayvansi ozellikleri almistir...Yani bu demekki insan olarak dogarken bizlerede programlar yuklenir Konusma gibi,yemek gibi zamanla ogrenilen okuma ve yazma gibi.....Teknoloji alemi dusunemiyor hemfikiriz ama niye olmasin....Bunun olmayacagini bilemeyiz..... Sayin Bosig ornekelerden bazilarini almissiniz ben isterdim ki tarzani es gecmeyin...Bence cok guzel bir ornek...... Hımm... Aslında bence de çok güzel ve zaten kullanılan bir örnektir bu... "Türe Özgü Hazır Oluşluluk" kavramında ifade bulur bu örnek ve aslına bakarsanız çok yerinde olmuş... Ama bu programlamayı şu şekilde ifade etmek gerekir... Bu kavrama göre bir türe ait canlılar, o türe ait belirli davranışları belirli dönemlerde öğrenebilirlerse eğer gerçekleştirebilirler, bu dönemlere "Kritik Dönem" denir... Bu döneme ulaşmış canlı için kullanılan tanım "Türe Özgü Hazır Oluşluluk"tur... Bu açıdan gerçektende İnsan programlanmış bir makineye benzer... Bu programı şöyle düşünün: Sizin türünüze ait belirli gelişim dönemleri var ve belirli öğrenmeleri belirli bir olgunluğa ulaştıkça gerçekleştirebiliyorsunuz... Bu dönemlerde türünüze ait olan belirli öğrenmeleri gerçekleştirmeniz gerekiyor, ancak gerçekleştiremezseniz eğer o öğrenmeleri sonradan yerine getirmeniz yada gerçekleştirmeniz çok zor yada imkansız oluyor... Bu açıdan organizma sanki bu öğrenmelerin olması gereken o dönemlere karşı ayarlanmıştır sanki... İşte Tarzan örneği bunun için çok önemlidir. Dil gelişimi için insanların 0-6 yaş arası çok önemli "Kritik Dönemdir", eğer bu dönemde Dil'i kazanamazsanız bir daha öğrenmeniz çok çok zordur... Yada psiko-motor öğrenmeler içinde bu geçerlidir... Ancak tabi bu "Bilgisayar Programlamak" ile aynı kefeye konulamayacak bir durumdur... Ayrıca şunu sormak istiyorum size: Pedagog bir tanıdığınız falan mı var yada psikoloji dersi falan mı görüyorsunuz? Örneğiniz aslında güzel ve gözden kaçmış sanırım... Saygılarımla... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 18 Ocak , 2007 duygusu olmayan bir insan olabilir mi? aşkı, korkuyu, iyiliği, kötülüğü, sevmeyi bilmeyen olabilir mi?ve aslında duyular düşünmeye değil hissetmeye/algılamaya yarar. Ve duyu organlarının neler olduğunu herkes bilir. Göz bir duyu organıdır peki düşünebilir mi? Yani gözü görmeyen düşünemez, duymayan düşünemez mi demek oluyor söylediğiniz? sardunyam herşeyi yanlış algılamışsın, forumun son iki sayfasını konrtol edersen sanırım beni daha iyi anlarsın. yani öyle şeyler yazmışsınki hiçbiri benim düşüncemle veya anlatmak istediğimle ilgili değil. birisi duygular olmadan insan düşünemez dedi ona cevap yazdım. düşünmenin insan duygularına bağlı olmadığını duyu organlarına bağlı olduğunu anlatmaya çalıştım. insan duygularına göre düşünebilir tabiki ama düşünmenin temelini duygular oluşturmaz, duyu organları oluşturur. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 sardunyam herşeyi yanlış algılamışsın, forumun son iki sayfasını konrtol edersen sanırım beni daha iyi anlarsın. yani öyle şeyler yazmışsınki hiçbiri benim düşüncemle veya anlatmak istediğimle ilgili değil. birisi duygular olmadan insan düşünemez dedi ona cevap yazdım. düşünmenin insan duygularına bağlı olmadığını duyu organlarına bağlı olduğunu anlatmaya çalıştım. insan duygularına göre düşünebilir tabiki ama düşünmenin temelini duygular oluşturmaz, duyu organları oluşturur. Şu duyu organlarının ne olduğunu ve nasıl düşündüğünü açıklarsanız sevineceğim aksi takdirde sizi yine yanlış anlayacağım ve anlatmak istemediğiniz gibi anlayacağım... insanda bulunan duyu organları hayvanlarda da var ama hayvanlarda olmayan şey duygu ve düşüncedir. sizin teziniz doğru olsaydı insan ile hayvan arasında benzer gelişmeler olması gerekirdi... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 Şu duyu organlarının ne olduğunu ve nasıl düşündüğünü açıklarsanız sevineceğim aksi takdirde sizi yine yanlış anlayacağım ve anlatmak istemediğiniz gibi anlayacağım... sardunyam İnsan beyni ile hayvan beyni arasındaki en büyük fark düşünce gücüdür. Bu düşünme gücümüz zaten hazır olarak vardır. (nasıl oluştuğu konusu teori ve inançlara göre değişir o ayrı konu) İnsan düşüncelerini duyu organlarından aldığı bilgilerle oluşturur ve depolar, duygular ise depolanan verilerden oluşur. Hayvanlarda düşünme yeteneği çok kısıtlıdır ve onlarda bu kısıtlı düşünceyi duyu organlarından alırlar. İnsan ve hayvanın duyu organlarından aldıkları veriyi değerlendirme biçimi birbirinden çok farklıdır. İnsan, özelliğini zaten bu farkla kazanmıştır. Şimdi o konu neydi ? birisi dediki "insanlar duyguları olmadan düşünemezler, duygular düşünmenin temelini oluşturur" bende dedim ki "düşünmenin temelini dugular değil duyu organları oluşturur" olay böyle gelişti, formu okusaydın bu kadar açıklama yapmama gerek kalmazdı Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 sayın tarafsız açıklamanız için teşekkür ederim önceki iletileri okudum ve duygu/duyu tartışmasının nasıl başladığını biliyorum. benim öğrenmek istediğim sizin duyuların düşünceye nasıl etki ettiğini açıklamanızdı. açıklamış oldunuz bende öğrendim... şimdi size bir şey daha sormak istiyorum biliyorsunuz dünyanın en zeki insanlarından biri olarak gösterilen Stephen W. Hawking duyu organlarını tam anlamıyla kullanamıyor. ama müthiş bir zekaya sahip ve düşünceye... üstelik araştırmasını yaptığı uzay bilimlerini duyuları ile tanımlama olasılığı yok ancak onu yönlendiren duyguları ile düşüncesini geliştirebiliyor. bu örnek bile insan görür/duyar/dokunur/tanımlar ve düşünür tezini çürütmeye yeter. Hayal gücü ve duygudur insanın görmediği halde düşünmesine sebeb olan... Alıntı
Φ kristaller Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 19 Ocak , 2007 bence böyle. insanlar yanılmış gibi. Elbette (beyin) madde, programlanmış, özenle hazırlanmış ancak kendisini irade ettigi işlerde ortaya koyan. BU İŞLERDE KİŞİLERE yani taşıyana GÖRE FARLILIK GÖSTEREN öldügünde geldigi yere yani toprağa karışacak. Tüm bunların dışında bu programları gerektiği gibi kullananın adını (adına yakışacak şekilde koymaktır). şunu da eklemek lazım beyin bir entegre devre yani (MADDE) yapısı itibariyle. O beyni biz kullanıyoruz.onun elektrigi biziz,biz olmadan o bir işe yaramaz. bizi biz yapan aklımızdır. akıl görünmez ancak ortaya koyduğu iradesi ile bilinir. Konumuz olan beyini kim programlamış. Asıl önemli olan bu muhteşem yapıyı (insan) ayağa kaldırıp bilgisayar ortamında tartıştıran ne ?. Bu benim kendi düşüncem. Külli irade sahibi ve her şeyin rabbi ( ALLAH c.c). katılıp katılmamakta serbestsiniz. kolay gelsin. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 20 Ocak , 2007 şimdi size bir şey daha sormak istiyorum biliyorsunuz dünyanın en zeki insanlarından biri olarak gösterilen Stephen W. Hawking duyu organlarını tam anlamıyla kullanamıyor. ama müthiş bir zekaya sahip ve düşünceye... üstelik araştırmasını yaptığı uzay bilimlerini duyuları ile tanımlama olasılığı yok ancak onu yönlendiren duyguları ile düşüncesini geliştirebiliyor. Sardunyam Daha öncede söylediğim gibi, duyu organlarından birinin bile çalışması insanın düşünmesine neden olur. İnsanın düşünme yeteneği zaten bütün canlılardan farklı olarak mükemmel bir şekilde hazır olarak var. Şu an yeni çıkan çift çekirdekli bilgisayar işlemcileri, dünyanın bugüne kadar gördüğü en iyi işlemcilerdir. Yani işlem yeteneği mükemmel bir şekilde var, onu bilgisayara takarsın ve bilgisayarı açarsın ama hiçbir şey yapmaz sadece çalışmaya hazırdır. Bunun nedeni çevre birimlerinden bir bilgi alamadığı için kendini kullanamamasıdır. Evet, bu örneği insanlar içinde veriyorum. Mükemmel beyin/düşünce zaten var, ama düşünecek çalışacak veriler olmadan hiçbirşey yapamaz, sadece çalışır. İşte duyu organları burada devraeye giriyor. İnsan duyu organları(bir tanesi bile yeterli) olmadan düşünemez. Stephen W. Hawking'in, duyu organlarından bir tanesi bile çalışmıyorsa düşünemez zeka üretemez. Hele hele uzay bilimleri için hiçbir şey yapamaz. Duyu organlarımız, Göz/görme , Kulak/işitme, Dil/tat alma - konuşma, Burun/koku alma, Deri/dış etkileri hissetme Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.