Φ sardunyam Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 çok üstüme alındım,alınabilirim değil mi,hem de bana yazmışsın.. çok güzel bir şiir,diğer taraflarını bilemiyorum bana gerçekten uyuyor mu ama,şu herşeyi açıklıyor : Her uzatışında sevgiyle ellerini Kalplerimizin sıcaklığına alıştın ben buna alıştım,alışmış kudurmuştan betermiş derler..hoş kaçmadı buraya belki ama nasıl anlatayım başka deyim bilmiyorum konuyla ilgili.. ben de sevmekten vazgeçemeyeceğim eminim,hem öldükten sonra da..kalbime kök saldın çünkü ablacım.. ağlama benim gurbetteki dostum, uzaksın ama uzak olduğun kadar yakınsın sen bize... mesafeler giremez aramıza, bende alıştım, bu alışkanlıktan vazgeçebileceğimi sanmıyorum, Allah ne kadar sürmesini dilerse o kadar beraberiz bitanem... sende kalbimdesin, bu karanlık dünyanın aydınlık insanlarısınız siz, sizinle katlanılır oluyor bu dünya, onca nefret kokan insan ilişkilerinde herhangi bir menfaat gütmeden sevdiğimizi söyleyebiliyoruz ya birbirimizi, işte bu herşeye değer, çünkü bir tek sevgi paylaştıkça çoğalır, ve bir tek sevgidir insana yeten, başka hiçbir şey yetmez bu kadar... Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 ağlama benim gurbetteki dostum, uzaksın ama uzak olduğun kadar yakınsın sen bize... mesafeler giremez aramıza, bende alıştım, bu alışkanlıktan vazgeçebileceğimi sanmıyorum, Allah ne kadar sürmesini dilerse o kadar beraberiz bitanem... sende kalbimdesin, bu karanlık dünyanın aydınlık insanlarısınız siz, sizinle katlanılır oluyor bu dünya, onca nefret kokan insan ilişkilerinde herhangi bir menfaat gütmeden sevdiğimizi söyleyebiliyoruz ya birbirimizi, işte bu herşeye değer, çünkü bir tek sevgi paylaştıkça çoğalır, ve bir tek sevgidir insana yeten, başka hiçbir şey yetmez bu kadar... daha bunun üzerine ne söylenebilir.. özel kılan ve bu kadar güzel olmasını sağlayan bu belki de,hepsinden farklı..hiç bir menfaat gütmeden seviyoruz ya,söylüyoruz ya..saf ve katkısız sevgi bu olsa gerek..ne güzel de söyledin paylaştıkça çoğalıyor ve bir tek sevgidir insana yeten,başka hiç bir şey yetmez bu kadar..canım ablacım Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2007 nenelerin bidenesi...ben geldim torunun Ne zaman yüzüne baksam yalnızlığın o mutlu gerilimi O öksüz göl hızla derinleşir biliyorum, acılarım hiç bitmeyecek, bu öyle bir yeşil Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum ikimizi de aşar, o kapının ardındaki masal bense yüreğimin bu hallerinden korkar, kalırım bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi geçip giden yüzlerine bakar kalırım Ömrün kısalığı çarpar camlara ateş hızla yayılır içerilere Akşam olur, evler dolar boşalır acıyla erir, yüzüne aşık çocuk Ne zaman gözlerinin içine baksam, bliyorum İkimizi de aşar, o kapının ardındaki masal c.ersöz... Sözcül Birisi gelse, Bana candan bi şey verse, Ben de alsam; Ne iyidir Onun ve benim için. Birisi gelse, Bana bir söz dese, Ben de anlamasam; Ne kötüdür İkimiz için. Birisi gelse, Benden bir şey çalsa, Ya da saklasa; Bu yıkımdır İkimizden birisi için. Özdemir Asaf seversin sen Özdemir Asaf'ı...hassas..duygulu Leylam.. yüzümden gitmeyen acı gülüşte hiç sönmeyen yangınların izi varyıktım duvarlarımı sizinle bidenelerim... BEN Mİ? EVET... Ben mi?evet... Bir gün çıkıp gideceğim kapıları,evleri,dergileri,hüzünleri bırakarak... Bir çiçek merhaba diyecek... Hoş geldin diyecek dağ... Orman gülümseyecek... Anımsayışların,bekleyişlerin,ümitlerin yada Ümitsizliklerin Hırsların,yarışların,tasaların kalktığı yerde Tam anlatanın kaldığı yerde başlayacak şiir... Hiç kimseye seslenmeyen,kendi kendine yeten sadece... Kendi mantığı;kendi güzelliği içinde tutarlı... Ama halkın yaşantısı girecektir oraya,çünkü yaşayan büyük bir şeydir halk... Deniz ve ufuk girecek,karınca yuvaları,gökyüzü,kozalaklar Ve kopuk ve artık hasetsiz bir aşk... Yani sevişmek denizle,koşulsuz,önyargısız,hesapsız... Yani uzanmak ve düşünmek binlerce yıl.. Doğan,ölen ve yaşayan şeyleri... Doğumu,ölümü ve yaşamayı Yani dingin ve büyük olan herşeyi anlatmak... Ben mi?evet .çıkıp gideceğim bir gün... Tasasız,gözyaşsız,geride birşey bırakmadan ve birşey Beklemeden ilerde... Sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek Artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle... Anı defteri ya,bu güzelim anıları yadetmek istedim,çünkü yoksunuz Ben mi?evet... Bir gün çıkıp gideceğim kapıları,evleri,dergileri,hüzünleri bırakarak... Tarkan’in kuzu kuzu şarkısını dinleyip dinleyip ağlamaklı oldum bugün..bu şarkıda da ağlanır mı ama bana garip bir hüzün yaşatıyor bu şarkı,şimdi çok özlemini duyduğum bir anı yaşarken bu şarkı çalıyordu,sanırım ondan.. Bir sivrisinek geldi,yanımdaki üzüm tabağıyla benim arada biraz kararsız kaldıktan sonra üzümlere yöneldi..onun için bir üzüm kadar bile cazibem yok.. Alakasız bir şarkının bana yaşattığı şeyler ne tuhaf,içimde dalga dalga isyan ve yağma isteği uyandı,sonra gitme..ama nasıl bir gidiş,hiç kimsenin bilmediği,bilemeyeceği bir yere.. olduğum gibi kalkıp ayakkabılıktan ayakkabılarımı alıp geriye bir kez bile bakmadan giyip sükunetle ileriye yürüme, yürümek..gidebildiğim kadar,arkada kalacakları hiç düşünmeden,ya da olacakları ve hiç kimseyi..bilmediğim yerlere,çok da önemli olmayan..bilgisayarı bile kapatmadan,ışıkları bile söndürmeden..hiç bir şeye elimi sürmeden..kaybolmak,yok olmak.. Bu bazen açık pencereden kendimi atma isteğime benziyor..hayır maksadım ölmek ya da intihar değil..belki hiç yapmadığım,yaşamadığım bir şeyi yaşama dürtüsü bu..Allahım bende şizofren potansiyeli mi var,yoksa zaten öyle miyim Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen tutuk saygılı Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı Çekingen tutuk saygılı Bitmeyen işler yüzünden Siz böyle olsun istemezdiniz Bir bakış bile yeterken Anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular, Kalbinizde kaldı.. Siz geniş zamanlar istiyordunuz Çekingen tutuk saygılı Yılların telaşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi Gizli bahçenizde açan güller açan çiçekler vardı Vermeye az buldunuz,yahut vakit olmadı Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 bir uğradım ama galiba sen yoksun şimdi, bir şiir bırakıp gideceğim izninle bidenem, görüşürüz Arayış Bir tas zehir verin bana içeyim Tek unutmak için acılarımı Baksana; kırdılar kapılarımı Yağmalandı kalbim, ömrüm, herşeyim Kurşuna dizdiler anılarımı Yenik düştüm bu savaşta neyleyim Bir mezar nasılsa işte öyleyim Unuttum en güzel şarkılarımı Gündüzü yok upuzun bir geceyim Yitirdim umut kırıntılarımı Sevgimi, neşemi, bütün varımı Çaresiz bir yokluğun içindeyim Gömdüm içime yıkıntılarımı Arıyor bir yarım öbür yarımı Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2007 bir uğradım ama galiba sen yoksun şimdi, bir şiir bırakıp gideceğim izninle bidenem, görüşürüz Arayış Bir tas zehir verin bana içeyim Tek unutmak için acılarımı Baksana; kırdılar kapılarımı Yağmalandı kalbim, ömrüm, herşeyim Kurşuna dizdiler anılarımı Yenik düştüm bu savaşta neyleyim Bir mezar nasılsa işte öyleyim Unuttum en güzel şarkılarımı Gündüzü yok upuzun bir geceyim Yitirdim umut kırıntılarımı Sevgimi, neşemi, bütün varımı Çaresiz bir yokluğun içindeyim Gömdüm içime yıkıntılarımı Arıyor bir yarım öbür yarımı Ümit Yaşar Oğuzcan seni cok seviyorum ablalarin birtanesi Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Bende seni çok seviyorum... Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı Söylediklerim gitti, dinlediklerim kaldı Bir bilmek ülkesinin, düşün iline vardım Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı Özdemir Asaf Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 26 Nisan , 2007 Leylam.. çok özledim seni..ama yoğunluktan giremiyorum bugünlerde..üstteki yazını yeni okudum..gitmek..biliyorsun bu konudaki düşüncelerimi..dün gece rüyamda gidiyordum..ama biliyormusun çok tuhaf bir sızı bıraktı bende..demek düşündüğümüz kadar kolay değil bu..belki gidemeyişimiz bundandır ha ne dersin?..sen normalsin..merak etme..normal olmayan şey belki de yaşadıklarımız..ve bizde bıraktıkları izler.. canım benim..bu şiir senin için.. Mevsimlerin İnsanlara Yaptığı Fenalıklar Mevsimlerin bizim âşıklarımız olduklarını bilmezdim Bizi duysunlar için doluyorlarmış meğer etrafımıza Koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim Ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza Ruhu saran zevklerden sözaçtı da nice yıldır nice insan Kimseler anlatmadı sargıların kaldırıldığı zamanı Söylenmedi çıplak kaldı mı ruh neydi hemen rengi koyultan Neydi öperken akıtır öpülürken pıhtı kılardı kanı Özlenen bir pişmanlık diye tarif ederler aşkı sorarsak Ve her sevilen nobran biraz her mevsim severken birer zorba Çözülür tirleşir çatık ten sonra tekrar toparlanıcak Farkederiz üstümüzde bir çentik hangi mevsimden acaba Bir yemini hatırlatsın diyedir belki de yazdansa bu iz Uzayan gün bıktırıcı setreylemeyen karanlık müzevir İnsan olmaktan kalan elemin zamkı gibi belli belirsiz Depreşen o ilk yeminden başka yazın herşey alelâdedir Herşey bir soruyu katederkenki hayatımız kadar ürkek Taze şarap herbirimiz son korkusuna garkolmaya teşne Köhneleşmekten kaçarken güç ararız kahverengi ve erkek Böyle kalır bir güz lekesi yükü artan göklerden kinâye Yani hataya önceye ait önce öbür yüz öpülecekti Öbür gölden içecektik kaplamasaydı çabuk sineyi kış Üşüdük terkedilmekten utandık ruh kendini içe çekti Aldırdık aldanmak için çentik dedik oysa sadece yanlış Koyverin matemi tasvire çengiyle köçek çullanadursun Her yanlışı yeşeren dal fışkıran otla kapatsak n'olur Ağlayış buldu eşin neydi adı ko bahar coşkusu olsun Yüze vurmaz artık elem yapışır âdeme göğsünde solur kitâbe Bende mevsim denilen üftâdelerin yardığı yer apaçık Esebilsin sevgililer diyerek cân içre dünden hazırım Korkarım kalmazsa sevişmekten bir yangılı yer ya da sıyrık Ömrüm fenâlıklara kayıp ağulanmazsa ben ne yaparım İsmet Özel Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2007 Anı defteri ya,bu güzelim anıları yadetmek istedim,çünkü yoksunuz Ben mi?evet... Bir gün çıkıp gideceğim kapıları,evleri,dergileri,hüzünleri bırakarak... Tarkan’in kuzu kuzu şarkısını dinleyip dinleyip ağlamaklı oldum bugün..bu şarkıda da ağlanır mı ama bana garip bir hüzün yaşatıyor bu şarkı,şimdi çok özlemini duyduğum bir anı yaşarken bu şarkı çalıyordu,sanırım ondan.. Bir sivrisinek geldi,yanımdaki üzüm tabağıyla benim arada biraz kararsız kaldıktan sonra üzümlere yöneldi..onun için bir üzüm kadar bile cazibem yok.. Alakasız bir şarkının bana yaşattığı şeyler ne tuhaf,içimde dalga dalga isyan ve yağma isteği uyandı,sonra gitme..ama nasıl bir gidiş,hiç kimsenin bilmediği,bilemeyeceği bir yere.. olduğum gibi kalkıp ayakkabılıktan ayakkabılarımı alıp geriye bir kez bile bakmadan giyip sükunetle ileriye yürüme, yürümek..gidebildiğim kadar,arkada kalacakları hiç düşünmeden,ya da olacakları ve hiç kimseyi..bilmediğim yerlere,çok da önemli olmayan..bilgisayarı bile kapatmadan,ışıkları bile söndürmeden..hiç bir şeye elimi sürmeden..kaybolmak,yok olmak.. Bu bazen açık pencereden kendimi atma isteğime benziyor..hayır maksadım ölmek ya da intihar değil..belki hiç yapmadığım,yaşamadığım bir şeyi yaşama dürtüsü bu..Allahım bende şizofren potansiyeli mi var,yoksa zaten öyle miyim Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen tutuk saygılı Bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı Çekingen tutuk saygılı Bitmeyen işler yüzünden Siz böyle olsun istemezdiniz Bir bakış bile yeterken Anlatmaya her şeyi Kalbinizi dolduran duygular, Kalbinizde kaldı.. Siz geniş zamanlar istiyordunuz Çekingen tutuk saygılı Yılların telaşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi Gizli bahçenizde açan güller açan çiçekler vardı Vermeye az buldunuz,yahut vakit olmadı Kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı "Gitmek istemek..." Kimse anlamaz sanırdım boyle hissettiğimde... Ama ben seni çok iyi anladım, demek ki sen de beni anlarmışsın... Herkesin bir kurtuluşu vardır değil mi? Ama kimi eylemle, kimi düşünceyle, kimi isyanla gösterir bunu... Kimi susarak, kimi yazarak, kimi de ortalığı velveleye vererek... Özgür sanarız ya kendimizi sonra an gelir aslında etrafımızda bedenimize, düşüncelerimize dolanmış binlerce yaban otu ve sarmaşıkla mücadele etmek zorunda kaldığımızı farkederiz, anlarız ya o anda işte aslında biz özgür değiliz... Biz özgürlüğü o zamana kadar yanlış yorumlamış olanlarız... var mı ki bir tanımı, vardır tabii de bence özgürlük görece... Herkese göre değişir, sen maviye özgürlük dersin belki, o denizin uçsuz bucaksızlığını özgürlükle ifade eder, Birisi için özgürlük sadece sevgilisinin yanıyken, diğeri özgürlüğün ölüm olduğunu düşünür... Birine göre aşk özgürlükle ifade edilebilirken, bir zaman sonra tutsaklık oluverir... Yaşayamadığını, yaşadın diye düşünerek; yapamadığını ise yaptığını hayal ederek süre götürmektir ömrünü... Birine göre yazar olmaktır özgürlük, diğerine göre de pilot, belki de deliliktir özgürlük... Sadece delilerin anlayacağı, sadece onların hissedeceği birşeydir... Benim için gökyüzü özgürlük, kuşlar özgürlük... Ondandır işte bu durup durup gitmek istemelerim uzaklara ama böyle aynı kuşlar gibi neysen o halinle, yüksüz, eşyasız... "Açık pencereden kendini atmak" diye anlatmışsın ya hani bunun amacının intihar etmek, ölmeye çalışmak olmadığını da bilirim... Açık pencereden diyemem kendim için ama terastan atlamak isterim bazen ben de... Ölmek değil kesinlikle, yine gitmeye çalışmak, bir an önce gitmek, merdivenle, asansörün gelmesini beklemekle uğraşmak zorunda kalmamak, o kadar bunalmış olmak ve o kadar çok gitmek istemek... Aşağısı yol, bir an önce yola dökülmek... Hani özgürlük gökyüzü ya, kuşlar ya, özgürlüğüme gidiyorum ya, uçacağımı sanmak aslında terastan atlamak... İşin özü, "gitmek istemek" her defasında benim kurtuluşum oldu... Ne zaman içinden çıkamasam, ne zaman olaylar beni aşşa artık onlara yetişemeyecek olsam gitmek isterim... İsteyen kaçış desin, ama bu benim kurtuluşum... Aynı tarif ettiğin gibi, sadece ayakkabılarımı giyip, öylece çıkıp gitmek... nereye gideceğim değil, nerede kalacağım değil, ne olacağım değil, gidişim aslında sadece önemsediğim... Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 27 Nisan , 2007 Leylam.. çok özledim seni..ama yoğunluktan giremiyorum bugünlerde..üstteki yazını yeni okudum..gitmek..biliyorsun bu konudaki düşüncelerimi..dün gece rüyamda gidiyordum..ama biliyormusun çok tuhaf bir sızı bıraktı bende..demek düşündüğümüz kadar kolay değil bu..belki gidemeyişimiz bundandır ha ne dersin?..sen normalsin..merak etme..normal olmayan şey belki de yaşadıklarımız..ve bizde bıraktıkları izler.. canım benim..bu şiir senin için.. Mevsimlerin İnsanlara Yaptığı Fenalıklar Mevsimlerin bizim âşıklarımız olduklarını bilmezdim Bizi duysunlar için doluyorlarmış meğer etrafımıza Koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim Ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza ..................................................................... kitâbe Bende mevsim denilen üftâdelerin yardığı yer apaçık Esebilsin sevgililer diyerek cân içre dünden hazırım Korkarım kalmazsa sevişmekten bir yangılı yer ya da sıyrık Ömrüm fenâlıklara kayıp ağulanmazsa ben ne yaparım İsmet Özel Diloşum..seni çok özledim.. burda oluşunu bilmek bana nasıl bir haz veriyor bilemezsin.. dediğin gibi yaşadıklarımız normal olmayan; ama düşününce o da belki normal,herkes yaşıyor birşeyler..belki yaşadıklarımızın farkında olmak,ya da arada sırada dehşetle farkına varmak,gitme isteğini uyandıran..kolay değildir elbet,olsa çoktan gitmez miydik,nedir tutan.. şiir çok güzel,meğer ne fenaymış mevsimler..ve aşıkmışlar bize.. teşekkür ederim Leylam benim... canım ablam benim "Gitmek istemek..." Kimse anlamaz sanırdım boyle hissettiğimde... Ama ben seni çok iyi anladım, demek ki sen de beni anlarmışsın... Herkesin bir kurtuluşu vardır değil mi? Ama kimi eylemle, kimi düşünceyle, kimi isyanla gösterir bunu... Kimi susarak, kimi yazarak, kimi de ortalığı velveleye vererek... Özgür sanarız ya kendimizi sonra an gelir aslında etrafımızda bedenimize, düşüncelerimize dolanmış binlerce yaban otu ve sarmaşıkla mücadele etmek zorunda kaldığımızı farkederiz, anlarız ya o anda işte aslında biz özgür değiliz... Biz özgürlüğü o zamana kadar yanlış yorumlamış olanlarız... var mı ki bir tanımı, vardır tabii de bence özgürlük görece... Herkese göre değişir, sen maviye özgürlük dersin belki, o denizin uçsuz bucaksızlığını özgürlükle ifade eder, Birisi için özgürlük sadece sevgilisinin yanıyken, diğeri özgürlüğün ölüm olduğunu düşünür... Birine göre aşk özgürlükle ifade edilebilirken, bir zaman sonra tutsaklık oluverir... Yaşayamadığını, yaşadın diye düşünerek; yapamadığını ise yaptığını hayal ederek süre götürmektir ömrünü... Birine göre yazar olmaktır özgürlük, diğerine göre de pilot, belki de deliliktir özgürlük... Sadece delilerin anlayacağı, sadece onların hissedeceği birşeydir... Benim için gökyüzü özgürlük, kuşlar özgürlük... Ondandır işte bu durup durup gitmek istemelerim uzaklara ama böyle aynı kuşlar gibi neysen o halinle, yüksüz, eşyasız... "Açık pencereden kendini atmak" diye anlatmışsın ya hani bunun amacının intihar etmek, ölmeye çalışmak olmadığını da bilirim... Açık pencereden diyemem kendim için ama terastan atlamak isterim bazen ben de... Ölmek değil kesinlikle, yine gitmeye çalışmak, bir an önce gitmek, merdivenle, asansörün gelmesini beklemekle uğraşmak zorunda kalmamak, o kadar bunalmış olmak ve o kadar çok gitmek istemek... Aşağısı yol, bir an önce yola dökülmek... Hani özgürlük gökyüzü ya, kuşlar ya, özgürlüğüme gidiyorum ya, uçacağımı sanmak aslında terastan atlamak... İşin özü, "gitmek istemek" her defasında benim kurtuluşum oldu... Ne zaman içinden çıkamasam, ne zaman olaylar beni aşşa artık onlara yetişemeyecek olsam gitmek isterim... İsteyen kaçış desin, ama bu benim kurtuluşum... Aynı tarif ettiğin gibi, sadece ayakkabılarımı giyip, öylece çıkıp gitmek... nereye gideceğim değil, nerede kalacağım değil, ne olacağım değil, gidişim aslında sadece önemsediğim... Demek sen de aynısın ve beni anladın..ben de seni..Gitmek istiyoruz Gloriacım,gidemiyoruz...Dediğin gibi sözde özgürüz,bir şekilde kararlarımızı kendimiz verdik,bu hayatımızı kendimiz seçtik çoğumuz..istersek herşeyi değiştirebiliriz,yıkıp istediğimiz şekilde yeniden yapabiliriz,dilediğimiz şekle sokabiliriz,güçlüyüz biz..sözde..neden olmuyor,neden yapamıyoruz,neden gitmeyi düşünüp düşünüp isteyip aynı yerde kalıyoruz..tutsak mıyız biz? Düşününce bazılarına göre çok çok özgürüz,kendi hayatını yaşamayan nice insanlar var,hayatı başkalarının ellerinde olan..ama gitmek değil bu..değiştirmek istemek değil..kaçış belki,kaybolmak..yok olmak..bulunmamak,aranmamak..sadece gitmek,gitmek gerisi yok..daha da daha da özgür olmak,zamansız olmak,mekana bağımsız olmak isteği..sonuç: ne anlayan var,ne de biz bir kere olsun gidebildik.. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Demek sen de aynısın ve beni anladın..ben de seni..Gitmek istiyoruz Gloriacım,gidemiyoruz...Dediğin gibi sözde özgürüz,bir şekilde kararlarımızı kendimiz verdik,bu hayatımızı kendimiz seçtik çoğumuz..istersek herşeyi değiştirebiliriz,yıkıp istediğimiz şekilde yeniden yapabiliriz,dilediğimiz şekle sokabiliriz,güçlüyüz biz..sözde..neden olmuyor,neden yapamıyoruz,neden gitmeyi düşünüp düşünüp isteyip aynı yerde kalıyoruz..tutsak mıyız biz? Düşününce bazılarına göre çok çok özgürüz,kendi hayatını yaşamayan nice insanlar var,hayatı başkalarının ellerinde olan..ama gitmek değil bu..değiştirmek istemek değil..kaçış belki,kaybolmak..yok olmak..bulunmamak,aranmamak..sadece gitmek,gitmek gerisi yok..daha da daha da özgür olmak,zamansız olmak,mekana bağımsız olmak isteği..sonuç: ne anlayan var,ne de biz bir kere olsun gidebildik.. (Bittikten sonra şöyle bir baktım da çok mu uzun olmuş nee.. Bi de benim cümleler devrik devriktir, vallahi işin zor güzelim Allah kolaylık versin Ne kadar uğraşsam da bu cümleler böyle oluyor işte... Bu gece uyumadım, 4 saat boyunca sana yazacaklarımı toparlayıp, yola sokmaya çalıştım tabii ki bunlar benim düşüncelerim, benim tespitlerim, hiçbir bilimselliği yok, tamamen göreceli güzelimmm ) Çooooook düşündüm bu soruların cevabını ben de... Her gitmek isteyişimde ama her kalışımda, gidemeyişimde, gidememiş olduğumda... İlk lisede başladı gitmek istemelerim, bundan tam 15 yıl önce... Aradan gecen koskoca 15 yıldan sonra bak nerdeyim hala? Bir adım bile ilerleyememiş olan ben aynı yerde,aynı insanlarla yaşamıma devam ediyorum... Oysa en çok istediğim herşeyi bırakıp, gitmek; arkamda kalanları, olduğu gibi arkamda bırakmak... Ama nerdeeee, ben kopayım dalımdan, uçayım rüzgarla başka dünyalara derken, bir sürü yeni yaprak eklemişim hayatımın o zamanlarına ve her defasında kopmak daha da zorlaşmış dalımdan... Zorlaşacak tabii, ne kadar güçlü olsak da, ne kadar özgür olduğumuzu hissetsek de, kendi beynimizle sınırlamışız biz bi kere özgürlüğümüzü... Ama bu çok doğal değil mi Leylacığım? Emeğimiz var arkamızda, emek verdiklerimiz, emek verenlerimiz, sorumluluklarımız var, "tutsak mıyız biz" demişsin ya, şu saydıklarımın tutsağıyız işte... Kendi hayatını yaşamayan insanlar, hayatı başkasının ellerinde olan nice insanlar var doğru, onlar zaten özgür değiller ki, onlar özgürlüğü, bizim bildiğimiz gibi bilmezler ki... Göreceli dedik ya hani tanımlarken, onların özgürlüğüne karar verenler, zaten bir başkaları değil mi ki?... Biz çok özgürüz ya hani, peki özgürlük bağlı ve bağımlı olmama durumu değil mi? Sen düşündün mü hiç, hayatında bağlı ve bağımlı olduğun ne kadar çok şey var? Peki biz bağlılıklarımızdan ve bağımlılıklarımızdan kopmadığımız müddetçe isteklerimizi, düşüncelerimizi, seçimlerimizi, kararlarımızı nasıl kendi irademizle alabiliriz ki... Ben alamam, benim bağımlı olduğum azdır ama bağlı olduğum çoktur... Kopamam dalımdan Leylacığım...Gidemem işte o yüzden.... Gidemem ama gitmeyi düşünürüm, o bir ümittir cünkü... Ümit olmasa, kurduğumuz hayallerin ne önemi kalırdı ki... Hayal yani adı üstünde zaten, olmama ihtimali, olma ihtimalinden her zaman daha yüksektir ama hayalimizin yanına bir de ümidimizi eklediğimizde ihtimallerin oranını değiştirmek de elimizde degil midir? Bence Leylam, hep gitmek istememiz ama hiç gidemememiz, geride bıraktıklarımızla ilgili; hiç gidemememiz ama hala gitmek istememiz ise her zaman içimizde beslediğimiz o kocaman ümidimizle ilgili... Bir önceki yazımda tam ifadesini bu şekilde yapmamış olsam bile buna yakın bir ifadeyle demiştim ya "benim gitmek istediğim zamanlar, sıkıştığım, daraldığım, bunaldığım zamanlardır" diye, umarım yaşadıkların bunlar değildir Leylam... Bunlarsa anlarım aslında, çok da endişelenmem, gitmek istemek de bir çaredir, bir kurtuluştur sıkışıklığından, daralışından ve bunalımından... Gidemesen de ne olmuş ki şu an yüreğinde hissettiğin nedenini ve ne zaman geleceğini hiç bilmediğin, kimi zaman kaybettiğin, ama böyle zamanlarda hep en çok ve en yoğun biçimde hissettiğin GÜÇ DUYGUSU değil mi? Her defasında bu kötü dönemlerden daha güçlü çıkmadın mı? Her defasında kötü tecrübelerin sayesinde biraz daha fazla güçlenmedin mi? Demiyorlar mı sana "sen çok güçlü bir insansın" diye... Kimse demiyorsa, ben diyorum Leylam, "Sen çok güçlüsün"... Bunu gönül rahatlığıyla söylüyorum, çünkü şu an içindekinin o olduğundan eminim... Benim de içimde hep o oldu çünkü... Bak kendin de yazmışsın zaten "Güçlüyüz biz" demişsin, güçlüyüz evet birtanem ama sonuna eklediğin SÖZDE GÜÇLÜ değil HARBİ GÜÇLÜYÜZ... Bunu çok çoookk iyi biliyorsun... "Bu hayatım kendimiz seçtik, istesek, yıkıp, kendi istediğimiz şekilde yeniden yaparız" demişsin ya, yok güzelim, yıkamayız... Emek verdik çünkü, zaman harcadık, sonra da bağlandık onlara... Ağacın toprağa kökleriyle bağlanması gibi, duygularımızla bağlandık biz de kendi inşa ettiklerimize... Kökleri olduk, temeli olduk büyüttüğümüz herşeyin... Bırakıp gidersek eğer ne olacağını düşünmeden edebilir miyiz, gidebilir miyiz şimdi gönlümüzde bir dolu huzurla... Depremimiz olmaz mı bu yarattığımız eserin? Ne biz sağlam çıkarız bu depremden ne de sarılacak yaralarıyla arkada bıraktıklarımız... Anladın mı Leylam? Bencil olmadığımızdan işte bizim gidememelerimiz. Aslında tek isteğimiz ayakkabılarımızı giyip, bilgisayarı, ışıkları bile kapamadan bir an önce çıkıp gitmek iken, daha ilk adımımızda farkediyoruz ki bu defa da yolumuzu göremiyoruz, çünkü biz GÖZÜMÜZÜ ARKADA BIRAKIYORUZ ve üstelik karanlıktan da korkuyoruz... İşte o zaman ya camdan atlamayı ya da güçlü olmayı seçmemiz gerekiyor... CAMDAN ATLAMAKla anlatmak istediğin intihar etmek değil biliyorum, benim anlatmak istediğim de intihar değildi, bu bizim başka bir çeşit gitme yöntemimiz, başka bir çeşit özgürlük arayışımız, kuş olup gitmek, uçurtma olup uçmak gibi ama biz ne kuşuz ne de uçurtma, camdan atlamak öldürür seni de beni de... Gitmek isteyip de gidemememizin EN ÖNEMLİ sebebi de bu aslında... Biz zannediyoruz ki elimizdeki seçeneklerimiz yalnızca GİTMEK VEYA GİTMEMEK... Oysa bunlar bizim seçeneklerimiz değil, bunlar İSTEKLERİMİZ... Bize sunulan seçenekler farklı... GÜÇLÜ OLMAK ya da PENCEREDEN ATLAMAK ve hala buradaysan, hala yaşıyorsan, bu zamana kadar hep GÜÇLÜ OLMAYI seçmiş olduğundan... Ama bu hep böyle mi gidecek, hayır tabiiki... Böyle gidecek olsaydı zaten ümitlere bu kadar bel bağlamazdık... Gitmediğimizden değil derdimiz gidemediğimizden ya, gözümüz arkada kaldığından ya, işte bir gün gelecek ve fedakarlık sırası bizden karşı tarafa geçecek, "YORULDUN" diyecekler bize, YORULDUN KÖK OLMAKTAN, TEMEL OLMAKTAN, HADİ GİT diyecekler... Diyecekler mi dersin Leylam? Git derler mi bize? Ya demezlerse? Demezlerse de kalacak mıyız gelmesi gerektiği halde bir türlü gelmeyen o zaman geldiğinde? Yeniden düşünmek gerek ve düşüneceğiz de... Yeniden gözden geçirmek gerek ve geçireceğiz de... Ne verdiğimizin, karşılığında ne aldığımızın ya da ne bulduğumuzun hesabını iyi yapmak gerek o zaman... Yaparken bir karşılık beklemedik tamam, çıkar ilişkisi gütmedik ona da tamam ama kendi hayatlarımızı kendimizin değil diğerlerinin yaşadığını da artık farkettik... Oysa hayat bizim hayatımız... (Bunu yazabildiğimize, okuyabildiğimize göre şimdi de biliyoruz aslında değil mi Leylam, ama bilmek değildir ki tek başına önemli olan, bildiğini uygulamak için hazır ortamı yaratmak da gerekir daha da önemlisi hazır olmak gerekir? Sen hazır mısın ki? Ben değilim daha...) Gün geldiğinde düşünmemiz, sorgulamamız, gözden geçirmemiz gerekenler dedik de işte o gün geldiğinde elimize geçmiş olanlar ne olacak ki? Eserimiz, geçmişimiz, emeğimiz, geçen zamanımız, bağlandıklarımız, bağlılıklarımız, duygularımız... Peki ya istediğimiz? GİTMEK... Sonuç? Kalmak... Kalmak da bi zaman gelince ölmek gibi olmayacak mı bize... Zaman gecerken son hızıyla bizden de bişiler götürmeyecek mi? Yıpratmayacak mı bizi? Yaşlandırmıyor mu zaman? zaten de öldürmüyor mu? Elimize geçmiş olanlar tamam ya elimize geçecek olanlar Geleceğimiz ama tabii ömrümüzden kalan kadarıyla... O gün geldiğinde sanırım, elimize geçmiş olanları değil de, geçecek olanı yani ömrümüzün kalanı önemsiyor olacağız... O zaman sanki artık ihtiyacımız olan ÜMİDİMİZ değil de, o zamana kadar tıpkı bonus gibi biriktirmeye çalıştığımız GÜCÜMÜZ olacakmış gibime geliyor benim... GÜCÜMÜZ ve gücümüzü kullanabileceğimiz CESARETİMİZ... Cesaretimiz olduktan sonra da artık karanlıktan korkmamızın bir anlamı olmayacak... Gözümüz isterse geride kalsın, isterse de bizimle gelsin... Gördün mü Leylacığım, hayatımızın bize ait olduğunu düşündüğümüzde ne kadar da bencilleşiyoruz... Buradan yola çıkarak diyebilir miyiz ki acaba, "Bencil olmayan insanın ümidi, bencil olanın da cesareti vardır diye..." Kalıplara sokmayalım gel biz yine de, kalıplar klişedir ne de olsa... Doğaya bağlayalım, doğanın kanunlarına, bebekken de, çocukken de bencildik bizler aslında, karnımız acıktı, yemek var mı diye düşünmedik, ağladık... Uykumuz kaçtı, annemin uykusu var mı hiç, demedik, yine ağladık... Oyuncak istedik, paramız var mı yok mu önemsemedik, hiç umursamadık, ağladık... Yetişkin olduğumuzda, fedakar olması gereken olduk... Yoruldun mu demediler ama yorulduk... Yardım istermisin demediler ama aslına yardıma ihtiyacımız vardı... Bi isteğin var mı diye sormadılar ama her zaman bir isteğimiz oldu... Yaşlandığımızda ise, sorularımızın cevabını bulmak için başkasına değil kendimize sormak artık yeterliydi... Çünkü artık tecrübelendik...Yapacağımızı yaptık... Henüz yapamamış olduklarımızı ise bir sıraya koyduk... Hiç yapamam dediklerimizin ise artık daha yapılabilir olduklarını farkettik... Ama ne var biliyor musun? Herkes bu evreleri farklı yaşlarda yaşıyor, kimi 9'unda 30 yaşını, kimi 30'unda 60 yaşını, kimi de 60'ında 9 yaşını...Yani bazılarımız bebek kaldık, bazılarımız hala yetişkin, bazılarımız ise çoktan yaşlandı... Aceleci misindir? Elin çabuk mu? Koşarak mı yaparsın herşeyi, tıpkı birşeylere yetişmeye çalışır gibi? Yoksa normal midir senin hızın? Vakitlice mi gidersin her yere? Her şeyin zamanı vardır, zamanında yapmak mı gerekir dersin? Hala başladığın yerde misin? Yoksa başladığına eklediğin birşeyler var mı artık? Birilerine mi bağımlısın, birileri mni sana bağımlı yoksa sen artık bağımlı olmaktan nefret mi ediyorsun? Bu da şiirimiz işte sevgili Leylacığım... Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... Can Yücel Not: Sen gene de beylik laflar etme... O OLMAZSA YAŞAYAMAM demeyeceksin tamam ama O OLMAZSA YAŞARIM da deme... Hayat bu, büyük laf kaldırmaz... Öpüldünnnnn Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gloria, kaç saatte yazdın bunu kıs, Leylacımın işi zor bitmez anacım bu yazı. Leylacım bugün dualarına ihtiyacım olacak. Unutma beni... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gloria, kaç saatte yazdın bunu kıs, Leylacımın işi zor bitmez anacım bu yazı. Leylacım bugün dualarına ihtiyacım olacak. Unutma beni... 4 saatte yazdım dedim yaaa simdi ben de bi kere daha okudum... ben de yeniden acıdım leyla'nın haline valla Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 (Bittikten sonra şöyle bir baktım da çok mu uzun olmuş nee.. : Bi de benim cümleler devrik devriktir, vallahi işin zor güzelim Allah kolaylık versin : Ne kadar uğraşsam da bu cümleler böyle oluyor işte... Bu gece uyumadım, 4 saat boyunca sana yazacaklarımı toparlayıp, yola sokmaya çalıştım tabii ki bunlar benim düşüncelerim, benim tespitlerim, hiçbir bilimselliği yok, tamamen göreceli güzelimmm ) Çooooook düşündüm bu soruların cevabını ben de... Her gitmek isteyişimde ama her kalışımda, gidemeyişimde, gidememiş olduğumda... İlk lisede başladı gitmek istemelerim, bundan tam 15 yıl önce... Aradan gecen koskoca 15 yıldan sonra bak nerdeyim hala? Bir adım bile ilerleyememiş olan ben aynı yerde,aynı insanlarla yaşamıma devam ediyorum... Oysa en çok istediğim herşeyi bırakıp, gitmek; arkamda kalanları, olduğu gibi arkamda bırakmak... Ama nerdeeee, ben kopayım dalımdan, uçayım rüzgarla başka dünyalara derken, bir sürü yeni yaprak eklemişim hayatımın o zamanlarına ve her defasında kopmak daha da zorlaşmış dalımdan... Zorlaşacak tabii, ne kadar güçlü olsak da, ne kadar özgür olduğumuzu hissetsek de, kendi beynimizle sınırlamışız biz bi kere özgürlüğümüzü... Ama bu çok doğal değil mi Leylacığım? Emeğimiz var arkamızda, emek verdiklerimiz, emek verenlerimiz, sorumluluklarımız var, "tutsak mıyız biz" demişsin ya, şu saydıklarımın tutsağıyız işte... Kendi hayatını yaşamayan insanlar, hayatı başkasının ellerinde olan nice insanlar var doğru, onlar zaten özgür değiller ki, onlar özgürlüğü, bizim bildiğimiz gibi bilmezler ki... Göreceli dedik ya hani tanımlarken, onların özgürlüğüne karar verenler, zaten bir başkaları değil mi ki?... Biz çok özgürüz ya hani, peki özgürlük bağlı ve bağımlı olmama durumu değil mi? Sen düşündün mü hiç, hayatında bağlı ve bağımlı olduğun ne kadar çok şey var? Peki biz bağlılıklarımızdan ve bağımlılıklarımızdan kopmadığımız müddetçe isteklerimizi, düşüncelerimizi, seçimlerimizi, kararlarımızı nasıl kendi irademizle alabiliriz ki... Ben alamam, benim bağımlı olduğum azdır ama bağlı olduğum çoktur... Kopamam dalımdan Leylacığım...Gidemem işte o yüzden.... Gidemem ama gitmeyi düşünürüm, o bir ümittir cünkü... Ümit olmasa, kurduğumuz hayallerin ne önemi kalırdı ki... Hayal yani adı üstünde zaten, olmama ihtimali, olma ihtimalinden her zaman daha yüksektir ama hayalimizin yanına bir de ümidimizi eklediğimizde ihtimallerin oranını değiştirmek de elimizde degil midir? Bence Leylam, hep gitmek istememiz ama hiç gidemememiz, geride bıraktıklarımızla ilgili; hiç gidemememiz ama hala gitmek istememiz ise her zaman içimizde beslediğimiz o kocaman ümidimizle ilgili... Bir önceki yazımda tam ifadesini bu şekilde yapmamış olsam bile buna yakın bir ifadeyle demiştim ya "benim gitmek istediğim zamanlar, sıkıştığım, daraldığım, bunaldığım zamanlardır" diye, umarım yaşadıkların bunlar değildir Leylam... Bunlarsa anlarım aslında, çok da endişelenmem, gitmek istemek de bir çaredir, bir kurtuluştur sıkışıklığından, daralışından ve bunalımından... Gidemesen de ne olmuş ki şu an yüreğinde hissettiğin nedenini ve ne zaman geleceğini hiç bilmediğin, kimi zaman kaybettiğin, ama böyle zamanlarda hep en çok ve en yoğun biçimde hissettiğin GÜÇ DUYGUSU değil mi? Her defasında bu kötü dönemlerden daha güçlü çıkmadın mı? Her defasında kötü tecrübelerin sayesinde biraz daha fazla güçlenmedin mi? Demiyorlar mı sana "sen çok güçlü bir insansın" diye... Kimse demiyorsa, ben diyorum Leylam, "Sen çok güçlüsün"... Bunu gönül rahatlığıyla söylüyorum, çünkü şu an içindekinin o olduğundan eminim... Benim de içimde hep o oldu çünkü... Bak kendin de yazmışsın zaten "Güçlüyüz biz" demişsin, güçlüyüz evet birtanem ama sonuna eklediğin SÖZDE GÜÇLÜ değil HARBİ GÜÇLÜYÜZ... Bunu çok çoookk iyi biliyorsun... "Bu hayatım kendimiz seçtik, istesek, yıkıp, kendi istediğimiz şekilde yeniden yaparız" demişsin ya, yok güzelim, yıkamayız... Emek verdik çünkü, zaman harcadık, sonra da bağlandık onlara... Ağacın toprağa kökleriyle bağlanması gibi, duygularımızla bağlandık biz de kendi inşa ettiklerimize... Kökleri olduk, temeli olduk büyüttüğümüz herşeyin... Bırakıp gidersek eğer ne olacağını düşünmeden edebilir miyiz, gidebilir miyiz şimdi gönlümüzde bir dolu huzurla... Depremimiz olmaz mı bu yarattığımız eserin? Ne biz sağlam çıkarız bu depremden ne de sarılacak yaralarıyla arkada bıraktıklarımız... Anladın mı Leylam? Bencil olmadığımızdan işte bizim gidememelerimiz. Aslında tek isteğimiz ayakkabılarımızı giyip, bilgisayarı, ışıkları bile kapamadan bir an önce çıkıp gitmek iken, daha ilk adımımızda farkediyoruz ki bu defa da yolumuzu göremiyoruz, çünkü biz GÖZÜMÜZÜ ARKADA BIRAKIYORUZ ve üstelik karanlıktan da korkuyoruz... İşte o zaman ya camdan atlamayı ya da güçlü olmayı seçmemiz gerekiyor... CAMDAN ATLAMAKla anlatmak istediğin intihar etmek değil biliyorum, benim anlatmak istediğim de intihar değildi, bu bizim başka bir çeşit gitme yöntemimiz, başka bir çeşit özgürlük arayışımız, kuş olup gitmek, uçurtma olup uçmak gibi ama biz ne kuşuz ne de uçurtma, camdan atlamak öldürür seni de beni de... Gitmek isteyip de gidemememizin EN ÖNEMLİ sebebi de bu aslında... Biz zannediyoruz ki elimizdeki seçeneklerimiz yalnızca GİTMEK VEYA GİTMEMEK... Oysa bunlar bizim seçeneklerimiz değil, bunlar İSTEKLERİMİZ... Bize sunulan seçenekler farklı... GÜÇLÜ OLMAK ya da PENCEREDEN ATLAMAK ve hala buradaysan, hala yaşıyorsan, bu zamana kadar hep GÜÇLÜ OLMAYI seçmiş olduğundan... Ama bu hep böyle mi gidecek, hayır tabiiki... Böyle gidecek olsaydı zaten ümitlere bu kadar bel bağlamazdık... Gitmediğimizden değil derdimiz gidemediğimizden ya, gözümüz arkada kaldığından ya, işte bir gün gelecek ve fedakarlık sırası bizden karşı tarafa geçecek, "YORULDUN" diyecekler bize, YORULDUN KÖK OLMAKTAN, TEMEL OLMAKTAN, HADİ GİT diyecekler... Diyecekler mi dersin Leylam? Git derler mi bize? Ya demezlerse? Demezlerse de kalacak mıyız gelmesi gerektiği halde bir türlü gelmeyen o zaman geldiğinde? Yeniden düşünmek gerek ve düşüneceğiz de... Yeniden gözden geçirmek gerek ve geçireceğiz de... Ne verdiğimizin, karşılığında ne aldığımızın ya da ne bulduğumuzun hesabını iyi yapmak gerek o zaman... Yaparken bir karşılık beklemedik tamam, çıkar ilişkisi gütmedik ona da tamam ama kendi hayatlarımızı kendimizin değil diğerlerinin yaşadığını da artık farkettik... Oysa hayat bizim hayatımız... (Bunu yazabildiğimize, okuyabildiğimize göre şimdi de biliyoruz aslında değil mi Leylam, ama bilmek değildir ki tek başına önemli olan, bildiğini uygulamak için hazır ortamı yaratmak da gerekir daha da önemlisi hazır olmak gerekir? Sen hazır mısın ki? Ben değilim daha...) Gün geldiğinde düşünmemiz, sorgulamamız, gözden geçirmemiz gerekenler dedik de işte o gün geldiğinde elimize geçmiş olanlar ne olacak ki? Eserimiz, geçmişimiz, emeğimiz, geçen zamanımız, bağlandıklarımız, bağlılıklarımız, duygularımız... Peki ya istediğimiz? GİTMEK... Sonuç? Kalmak... Kalmak da bi zaman gelince ölmek gibi olmayacak mı bize... Zaman gecerken son hızıyla bizden de bişiler götürmeyecek mi? Yıpratmayacak mı bizi? Yaşlandırmıyor mu zaman? zaten de öldürmüyor mu? Elimize geçmiş olanlar tamam ya elimize geçecek olanlar Geleceğimiz ama tabii ömrümüzden kalan kadarıyla... O gün geldiğinde sanırım, elimize geçmiş olanları değil de, geçecek olanı yani ömrümüzün kalanı önemsiyor olacağız... O zaman sanki artık ihtiyacımız olan ÜMİDİMİZ değil de, o zamana kadar tıpkı bonus gibi biriktirmeye çalıştığımız GÜCÜMÜZ olacakmış gibime geliyor benim... GÜCÜMÜZ ve gücümüzü kullanabileceğimiz CESARETİMİZ... Cesaretimiz olduktan sonra da artık karanlıktan korkmamızın bir anlamı olmayacak... Gözümüz isterse geride kalsın, isterse de bizimle gelsin... Gördün mü Leylacığım, hayatımızın bize ait olduğunu düşündüğümüzde ne kadar da bencilleşiyoruz... Buradan yola çıkarak diyebilir miyiz ki acaba, "Bencil olmayan insanın ümidi, bencil olanın da cesareti vardır diye..." Kalıplara sokmayalım gel biz yine de, kalıplar klişedir ne de olsa... Doğaya bağlayalım, doğanın kanunlarına, bebekken de, çocukken de bencildik bizler aslında, karnımız acıktı, yemek var mı diye düşünmedik, ağladık... Uykumuz kaçtı, annemin uykusu var mı hiç, demedik, yine ağladık... Oyuncak istedik, paramız var mı yok mu önemsemedik, hiç umursamadık, ağladık... Yetişkin olduğumuzda, fedakar olması gereken olduk... Yoruldun mu demediler ama yorulduk... Yardım istermisin demediler ama aslına yardıma ihtiyacımız vardı... Bi isteğin var mı diye sormadılar ama her zaman bir isteğimiz oldu... Yaşlandığımızda ise, sorularımızın cevabını bulmak için başkasına değil kendimize sormak artık yeterliydi... Çünkü artık tecrübelendik...Yapacağımızı yaptık... Henüz yapamamış olduklarımızı ise bir sıraya koyduk... Hiç yapamam dediklerimizin ise artık daha yapılabilir olduklarını farkettik... Ama ne var biliyor musun? Herkes bu evreleri farklı yaşlarda yaşıyor, kimi 9'unda 30 yaşını, kimi 30'unda 60 yaşını, kimi de 60'ında 9 yaşını...Yani bazılarımız bebek kaldık, bazılarımız hala yetişkin, bazılarımız ise çoktan yaşlandı... Aceleci misindir? Elin çabuk mu? Koşarak mı yaparsın herşeyi, tıpkı birşeylere yetişmeye çalışır gibi? Yoksa normal midir senin hızın? Vakitlice mi gidersin her yere? Her şeyin zamanı vardır, zamanında yapmak mı gerekir dersin? Hala başladığın yerde misin? Yoksa başladığına eklediğin birşeyler var mı artık? Birilerine mi bağımlısın, birileri mni sana bağımlı yoksa sen artık bağımlı olmaktan nefret mi ediyorsun? Bu da şiirimiz işte sevgili Leylacığım... Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... Can Yücel Not: Sen gene de beylik laflar etme... O OLMAZSA YAŞAYAMAM demeyeceksin tamam ama O OLMAZSA YAŞARIM da deme... Hayat bu, büyük laf kaldırmaz... Öpüldünnnnn : (Yok yok acınacak durumda değilim,okumayı ben çok severim de sana üzüldüm Gloria,uykusuz kaldın,kafa yordun ve dahi yazdın.. benim de cümlelerim devrik zati,hatta düşünüdüğüm biçimde yazıveriyorum ne kadar anlaşılır orası da tartışılır,ama ben senin bu uzun uzun anlatımlarını ve uzun cevap anatomilerini ve hatta ansiklopedik bilgilendirmelerini de çok özlemişim..umuyorum sahalara döndün yine.. ) Aslında kendini de beni de ve belki bizim gibileri de öyle güzel anlatmışsın ki Gloriacığım,ilave edilecek pek de birşey yok,yani dört saate malolmuş ama değmiş.. Emeğimiz var evet,bırakamadığımız arkada ne güzel ifade etmişsin ve GÖZÜMÜZÜ BIRAKIYORUZ arkada..sen bunu bu kadar deşelemeden önce bunun üzerinde bu kadar uzun,detaylı ve derin düşünmemiştim.Basit,çok basit kaçıştı,bu yüzdendi kimseye söylemeyişim..Kaçmak istiyor dedirtmek istemeyişimdi.Evet bende de aynı yaşlardan beri var daha doğrusu kendimi bildim bileli..Çocukken kolaydı,al başını git,çok hatırlıyorum,annemin beni çok aradığını ‘’çocuğum gitme demiyorum ama bana haber ver,anne filan yere gidiyorum de’’ dediğini..ama o zaman kaçış olmazdı ki,vedalı medalı bir gidiş olurdu..Sonrasını ergenlik buhranları sandım,geceleri ve sabah körlerinde pencereden özlemle aya ve yıldızlara bakışımı,yine aynı istekle; ayakkabılarımı giyip öylece çıkıp gitmek..Şimdi ise emek verdiklerimiz,ilmek ilmek örüp bu güne getirdiğimiz hayatımız ve emek verenlerimiz var,bağlı olduklarımız ve az da olsa bağımlı olduklarımız.. Evet bazen farklı nedenlerden gitmek isteyebiliyor olsam da en çok sıkışıp bunaldığım zamanlarda azıyor.Ama burada ayrıldık mı ne,kimsecikler güçlüsün demedi bana ve hiç ama hiç güçlü olduğumu hissetmedim..Gitmek kaçıştı,zayıflıktı,kolayını seçmekti.Hoş gitmek istediğimi ve kalma kararımı da ben kimseye söylemedim ama,söylesem de ancak gülünür sanırım,ben..ve ..gitmek..Ama haklısın her defasında biraz daha güçlendim galiba ..Teşekkür ederim Gloria,şimdi kalmayı seçmenin zayıflık değil aslında güçlülük olduğunu fark edebiliyorum. Yalnız bir tesbitim daha var,seninkilere ilaveten ve kendi adıma..kendimden kaçma isteği,kendimi dahi geride bırakıverme..yoksa yeni bir hayat,daha farklı,daha mutlu hep hayalini kurduğum gibi bir gelecek değil,gitme maksadım..zira hayalini kurup ona göre bir yere kadar şekillendirdiğim hayatımı da geride bırakıyorum.. Bir gün ümitlerimiz güce ve cesarete dönüşecek ve birileri ‘’yoruldun temel olmaktan hadi git ‘’ diyecekler,demezlerse de mühim değil,artık gözümüz arkada kalmayacak,hayatımızı kendimizin değil başkalarının yaşadığını fark edeceğiz ve artık ömrümüzün kalanı geçmişimizden daha önemli olacak..o zaman kalmayı seçmeyeceğiz,diyorsun ya..o gün geldiğinde elimizde kalanlar emeğimiz ,geçmişimiz,duygularımız ve geçen zamanımız ..şimdi elimizde olanlar da bunlar değil mi?hani bizi alıkoyan,tutsak olduklarımız,ki o zaman daha da artmış olacaklar..ve şu anda ümit olan şeyi o zamana uyarladığımda ümidi çok çok az olan bir hayal görüyorum..çok uzak görünüyor bana,o gün birileri hadi git demezse veya bunlar bu zincirlemeyle vuku bulmazsa..ya başka aksilikler olursa..işte o zaman pişmanlıklar pişmanlıklar gelir de üşüşür mü diye düşünüyorum..ve evet hayatımızı kendimizin yaşamadığının ve şimdiye kadarki çabamızın da kendimizden çok başkaları için olduğunu bilmekteyiz ama bilmek yetmiyor.yok ben de hazır değilim,hiç değilim.ve düşündüm de belki hiç hazır olmayabilirim,hazır olabilmeyi hayal ve ümit edebilirim yalnızca..ve bu hayal ve ümitle yaşayabilirim,sonuna kadar..Çok mu karamsarım.. Şiire diyecek birşey bulamıyorum harika tek kelimeyle ..ve ne kadar doğru.. biliyor musun,bu yaşadığım birşey,O OLMAZSA YAŞARIM dedim..bu bana O OLMAZSA YAŞAYAMAM dedirtti..ve bu ikisi arasında sıkışıp kaldım,biraz da ondan can buluyor yeniden yeniden bu gitme isteği..hayatın beylik lafları kaldırmayacağını biraz tecrübe ettim,ama daha tecrübe edecek ne çok şey var.. ben de seni öpüyorum felsefe bölümüne mi gitseydik acaba (senin yazdıklarını tekrardan ileri gitmedim ama bir buçuk saat oldu Gloriacım ) Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Mutfaktayken aklima geldi,ocağı bırakıp geldim gitme nedeni,isteğinin bir tane daha tetikleycisi..yine kendi adıma..Acılar..yaşanan,yaşanmakta olan ve yaşanması muhtemel acılardan kurtulma,bırakma onları ve bir daha yaşamamayı garantileme..tabi ne kadar garanti oluyor bu,gitmek belki çok daha acı nerden biliriz denemedik ki.. Gloria, kaç saatte yazdın bunu kıs, Leylacımın işi zor bitmez anacım bu yazı. Leylacım bugün dualarına ihtiyacım olacak. Unutma beni... Canım ablacığım.. seni nasıl unuturum,dünden beri habire sana dua ediyorum,aklımdan da çıkmadın..da nirdesin Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2007 görüşemedik arkadaşım ne zamandır umarım keyfin yerindedir Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2007 Mutfaktayken aklima geldi,ocağı bırakıp geldim gitme nedeni,isteğinin bir tane daha tetikleycisi..yine kendi adıma..Acılar..yaşanan,yaşanmakta olan ve yaşanması muhtemel acılardan kurtulma,bırakma onları ve bir daha yaşamamayı garantileme..tabi ne kadar garanti oluyor bu,gitmek belki çok daha acı nerden biliriz denemedik ki.. Canım ablacığım.. seni nasıl unuturum,dünden beri habire sana dua ediyorum,aklımdan da çıkmadın..da nirdesin Canım Leylam, Gloria'cım döktürmüş gitmeler üzerine, o dört saatte yazmış anacım sen kaç saatte okudun? gitmek isteği gelir bulur bizi bazen de, git gidebilirsen... acılardan kurtulmak ise imkansız insan gittiği heryere onları götürüyor, o yüzden üzülme Leylacım, bir yere gidemiyorsak buraya geliyoruz işte... canım baktımda sende iki gündür yoksun, inşallah iyisindir, ben daha iyiyim, duaların için Allah senden razı olsun, görüştüğümüzde ben sana anlatırım detayları... sana çiçek aldım çiçek pazarından... seni seviyorum Leylacım... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2007 Canım Leylam, Gloria'cım döktürmüş gitmeler üzerine, o dört saatte yazmış anacım sen kaç saatte okudun? gitmek isteği gelir bulur bizi bazen de, git gidebilirsen... acılardan kurtulmak ise imkansız insan gittiği heryere onları götürüyor, o yüzden üzülme Leylacım, bir yere gidemiyorsak buraya geliyoruz işte... canım baktımda sende iki gündür yoksun, inşallah iyisindir, ben daha iyiyim, duaların için Allah senden razı olsun, görüştüğümüzde ben sana anlatırım detayları... sana çiçek aldım çiçek pazarından... seni seviyorum Leylacım... leylam..canımın içi..güzel çileğim benim.. neredesin sen? merak içindeyim..iyisin değil mi?..çok ama çok özledim seni.. Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2007 leylam nerdesin..sana çiçek getirmiştim... Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Egzo,cok tesekkür ederim iyiyim arkadaşım,çok güzel çiçeğin,farklıymış.Sen de iyisindir inşallah Sardunya ablacım; evet acılar sağolsun takipte,ama buraya geliyoruz de mi Daha iyi olmana çok sevindim,laleler de bir harika seni seviyorum ben de.. Diloşum; ben de özledim hem de nasıl,iyiyim ama biliyorsun ya hain bilgisayarım ve hain internetim bana hayınlık yaptı,bu gün de giremeseydim iyi olamayacaktım depresyona girecektim kanımca.. seni çok seviyorum minik palmiyem,hep sizinle vakit geçirdim ben de bu arada bahçede,iyi ki varsınız Kleo ; canım,seni de özledim,çiçeğim de çok güzel teşekkür ederim. bir bakayım buralardasındır inşallah Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 merhaba leyla.. ... merhaba.. efenim Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 iyiyim leyla seni gördüm daha iyi oldum Alıntı
Misafir kleo Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2007 Kleo ; canım,seni de özledim,çiçeğim de çok güzel teşekkür ederim. bir bakayım buralardasındır inşallah burdayım sen nirdesin Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2007 Leylaların bitanesi, ben geldim süper enerjimle, bumba gibiyim... Sen buralardamısın? Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.