Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Bak ben Hz. Nuh örneğinde çinden iskoçyadan bahsettim. Nasıl bir ortak yanları olabilir? Yıllar önce bir çinlinin bir iskoçyalıdan haberi mi vardı?

 

Bugün tv, internet, radyo, telefon, ulaşım araçları olmasaydı, 2004'de Tsunami felaketi yaşayan, Endonezya, Malezya, Tayland, Hindistan, Sri Lanka, Somali, Maldivler, Seyşeller gibi ülkelerde yaşayanların da birbirlerinden haberleri olmayacaktı.

 

MÖ. 1700 lerde olan olayın aynısının Hz.Musa zamanında da aynısı olduğunu nereden biliyorsun? Hangi kaynak bunu ispatlayabilir. Sen kendince senaryo kurmuşsun, olsa olsa böyle olur deniz ikiye mi yarılır hiç diyorsun. Bu da bir inanç işte. Sen bizimkine inanç diyerek küçümsüyorsun ama seninki de inanç. Bir kanıtın yok. Senaryoyu kur sonra inan. Klasik evrimci mantığı. Bana kalırsa da Bu dünyayı yaratan Zat için denizi ikiye ayırmak çok daha kolaydır. Bizim algımızı aşan olaylar için biz Allah yapmış deriz, ya siz ne dersiniz?

 

Verilen tarihteki yanardağ patlaması ile Mısır tarihini, Ortadoğu tarihini Sümer, Babil, tarihini, Yahudilerin Babil sürgününü falan gözönünde bulunrurarak konuşuyoruz.

,

Biz algımızı aşan şeyleri algılamaya çalışırız, Tanrı'yı suçlamayız. Dinsizler içinde Tanrı'ya inananlar da var, ama hiçbiri Tanrı'yı sihirbaz olarak da görmez.

 

 

Hz. Yusuf bir kere Hz.Musa dan önce gönderilmiş bir peygamber. Nasıl yahudi olabilir? Yani bizim dediğimize gelmemek için en olmayacak şeylere, en ucube şeylere bile inanabiliyorsunuz.

 

Bu kadar basit dini bilgileri bile bilmiyorsan beni yorma, git biraz oku gel, bizi de faydalandır bilgilerinden.

 

İbrahim Oğulları: İzak ve İsmail.

İzak Oğulları: Yakup ve Yeşu (Yakup, İsrail lakabını alıyor)

İsrail (Yakup) Oğulları: Yusuf, Benyamin, Ruben, Simon, Levi, Judah, Zebulun, Isaşar, Dan, Gad, Aşer, Naftali

 

 

Yusıf yahudi miymiş?

 

Şunu unutma ki sen de inançlısın. Ama bizim tam tersimize inançlısın. Bizim dediğimiz herşeyin yalan, efsane olduğuna inançlısın. Canlılığın tesadüfen oluştuğuna inançlısın. Ölümden sonra hayatın olmadığına inançlısın. Dünyada yapılan işlerin yapanın yanına kar kalacağına inançlısın. Kavimlerin Helakının basit doğa olayları olduğuna inançlısın.Müşriklerin Hz.Muhammed den daha ahlaklı olduğuna inançlısın. Yani senin de dinin var. Unutma!

 

İnançlı olmak, birşeyin doğruluğuna kanıtsız olarak inanmaktır. Kanıt olmayan şeylere neden inanalım. Canlı tesadüf mü oluşmuş, Tanrı mı yapmış, sadece bilemiyoruz, açıklamamız yok, teorimiz var, teori de mevcut bilgi kırıntılarından yola çıkılarak yapılan bir tahmin, doğruluğu kanıtlanmamış henüz. Müşriklerin Muhammed'den daha ahlaklı olduğuna ilişkin iddiam inanç değil, islami kaynaklardan alınma bilgiler.

 

Kavimlerin helakı basit doğa olayları. Öyle olmasaydı, yani Allah'tan geldiğine inansaydım, Allah'ın kesin müslümanlardan hoşlanmadığı sonucuna varırdım. Ama Tanrı'nın müslümanlarla bir alıp veremediği olmadığını düşünüyorum. Bunun yerine inşaat sektöründeki ve arama-kurtarma çalışmalarındaki başarısızlıkları, ihmalleri, cehaleti suçluyorum.

 

1999 Türkiye/İzmit-Düzce Depremi: 17.000 ölü.

2003 İram/Bam Depremi: 40.000 ölü.

2004 Hint Okyanusu Depremi ve Tsunamisi: 230.000 ölü (ölenlerin küçük bir bölümü hariç, çoğunluğu Endonezyalı Mmüslümanlar)

2005 Pakista-Keşmir Depremi: 80.000 ölü.

 

Saygılar.

  • Cevaplar 148
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
Bugün tv, internet, radyo, telefon, ulaşım araçları olmasaydı, 2004'de Tsunami felaketi yaşayan, Endonezya, Malezya, Tayland, Hindistan, Sri Lanka, Somali, Maldivler, Seyşeller gibi ülkelerde yaşayanların da birbirlerinden haberleri olmayacaktı.

Verilen tarihteki yanardağ patlaması ile Mısır tarihini, Ortadoğu tarihini Sümer, Babil, tarihini, Yahudilerin Babil sürgününü falan gözönünde bulunrurarak konuşuyoruz.

,

Biz algımızı aşan şeyleri algılamaya çalışırız, Tanrı'yı suçlamayız. Dinsizler içinde Tanrı'ya inananlar da var, ama hiçbiri Tanrı'yı sihirbaz olarak da görmez.

Bu kadar basit dini bilgileri bile bilmiyorsan beni yorma, git biraz oku gel, bizi de faydalandır bilgilerinden.

 

İbrahim Oğulları: İzak ve İsmail.

İzak Oğulları: Yakup ve Yeşu (Yakup, İsrail lakabını alıyor)

İsrail (Yakup) Oğulları: Yusuf, Benyamin, Ruben, Simon, Levi, Judah, Zebulun, Isaşar, Dan, Gad, Aşer, Naftali

Yusıf yahudi miymiş?

İnançlı olmak, birşeyin doğruluğuna kanıtsız olarak inanmaktır. Kanıt olmayan şeylere neden inanalım. Canlı tesadüf mü oluşmuş, Tanrı mı yapmış, sadece bilemiyoruz, açıklamamız yok, teorimiz var, teori de mevcut bilgi kırıntılarından yola çıkılarak yapılan bir tahmin, doğruluğu kanıtlanmamış henüz. Müşriklerin Muhammed'den daha ahlaklı olduğuna ilişkin iddiam inanç değil, islami kaynaklardan alınma bilgiler.

 

Kavimlerin helakı basit doğa olayları. Öyle olmasaydı, yani Allah'tan geldiğine inansaydım, Allah'ın kesin müslümanlardan hoşlanmadığı sonucuna varırdım. Ama Tanrı'nın müslümanlarla bir alıp veremediği olmadığını düşünüyorum. Bunun yerine inşaat sektöründeki ve arama-kurtarma çalışmalarındaki başarısızlıkları, ihmalleri, cehaleti suçluyorum.

 

1999 Türkiye/İzmit-Düzce Depremi: 17.000 ölü.

2003 İram/Bam Depremi: 40.000 ölü.

2004 Hint Okyanusu Depremi ve Tsunamisi: 230.000 ölü (ölenlerin küçük bir bölümü hariç, çoğunluğu Endonezyalı Mmüslümanlar)

2005 Pakista-Keşmir Depremi: 80.000 ölü.

 

Saygılar.

 

 

İlk yazdığın cümle benim Nuh tufanıyla ilgili yazdığım şeye bir cevap mı oluyor şimdi tam anlayamadım?? Ben diyorum ki Nuh tufanı Allah ın peygamberleri tarafından dünyanın birçok medeniyetine bildirmiş. Kanıt olarak da Çin, iskoçya vb. ülkelerin destanlarına geçmiş olduğunu söylüyorum ve o zamanın insanları biribirinden habersiz olduğu için(Yani iskoçya ve çin çok alakasız değil mi?) bu Allah ın peygamberleri vasıtasıyla medeniyetlere Nuh tufanını anlattığının bir belgesi diyorum.

 

Senin verdiğin örnek herhangi bir doğa olayı örneği. Hz.Musa nın olayı olduğunu nasıl kanıtlayacaksın?

 

İnanç meselesine gelince, bir insan ya Allah ın varlığına inanır ya da olmadığına. Yani önünde iki yoldan başkası yok. Biz Allah ın varlığına inanıyoruz sen olmadığına. Ben, yaratılmış olduğuma inanıyorum, yaratılmı olmadığımıza inanıyorsun. Ben Hz.Muhammed in peygamberliğine inanıyorum, sen peygamber olmadığına inanıyorsun. Anlaştık mı?

 

Kavimlerin Helakı da Allah ın yolundan gitmeyen insanları bir cezalandırmasıdır. Eğer bir topluluk müslüman olsa bile eğer Allah ın yolundan gitmiyorsa Allah onları da cezalandırır. Bugün müslüman toplumların düştüğü durum da İslam dan uzaklaşmalarının bir neticesidir. Neyse, bu konuda senle anlaşmamız güç. Yukarıda da dediğim gibi ben Alalh ın insanları emirlerine uymadığından dolayı cezalandırdığına inanıyorum, sen inanmıyorsun. Senin dinin sana benimki bana..

 

Yahudilik ne demek ve ne zaman ortaya çıkmış bana önce bunu bir açıklar mısın? Hz.Yusuf u ondan sonra konuşalım.

Gönderi tarihi:
erdoğan adlı forumdaş tarafından bu soruya Ekim 2005'de, Kaptan Cousteau'nun sitesinden alıntı yapılarak cevap verilmiş. Forumu lütfen diye ondan diyorum.

Kırmızı renkli açıklama benim için de geçerli. Arap Yarımadasında bulundum. Kızıldeniz kıyısındaki balıkçılar, tulum (deri su kabı) ile denize dalarak tulumlarını tatlı su ile doldurular. Tuzluluk oranının farklı olması nedeniyle insanlar tatlı suyun tuzlu su ile karışmadığını Muhammed'en çok önceleri bile bilmektedirler, . İnci çıkarmak, Muhammed'en sonra başlamamıştır. Deniz içindeki tatlı su kaynaklarını inci çıkaran dalgıçlar (teçhizatsız dalıyor bunlar) kullanıyor daha çok.

 

Muhammed'in bu bilgiyi Kuran'a yazmış olması o bilginin önceden bilinmediği anlamına gelmiyor. Var olan bir bilgiyi kullanmış. Zamaında bu bilgiye kafirlerden hiç itiraz gelmediğine göre, demekki herkesin bildiği birşeymiş.

 

Saygılar.

 

Sevgili Arkadaşım konumuz Captan Cosusteau’nun Müslüman olması yada olmaması değil, ******** ****** şekilde verilen cevaplarınız karşısında hele de kırmızı kalemle yazılı dediğin cümleleri okuyunca inan gülmemek için kendimi zor tuttum. Asıl masalı hatta masalın kralını sizler yazmışsınız…

Hemde NOBELİ alacak kadarda iyi yazmışsınız hikayeyi 

 

Şimdi olaya farklı bir pencereden bakalım, Tarih diye bir bilim dalı var değil mi ?(Eğer tarihin bir bilim dalı olduğunu da inkar ederseniz size diyecek bir şey bulamam  ) .

 

Tarih bırak 1400 lü yılları M.Ö M.S nı hele ki yakın tarih olan 400 lü yıllarında yaşayan halkların yaşamlarından, hikayelerinden, destanlarından, savaşlarından düğünlerinden, cenaze törenlerinden günlük yaşamlarından kısaca sosyal kültürel ve ekonomik yaşamlarının çoğunu çok iyi bir şekilde anlatmaktadır. Hatta TARİH Yapılan bilimsel çalışmalardan ve buluşlardan o günün olaylarından bahsetmekte hatta çoğunu madde madde yazmaktadır.

Eğer bu geçek sizin dediğiniz gibi halk arasında bilinen şeyler olsaydı arap tarihinde neden bu konuyla ilgili bir bilgi yok hatta kıyada veya köşede yazılan çizilen bir şey dahi yok..Bu konuda dedikodu bile yok.  Sümerlerin bir icadından buluşundan bahseden Tarih İskitlerin hikayelerini destanlarını anlatan tarih, Moğallar dan bahseden tarih, en eski uygarlıkların bile bulduğu yaptığı bir kalkandan bir çizmeden bahseden taih neden bu olayı, bu konuyu hiç yazmamış ve çizmemiş ilginç değil mi.

Eğer böyle bir olay biliniyor olsaydı bir halk hikayesine konu olurdu heralde değil mi yada anlattığınız burun mandallarıyla dalış yapan bunu ilk gören yaşan bir insanın tarihe konu olması gerekirdi değil mi. Hiçbir şey olmasa edebiyata konu olurdu yafff

İşkembeden sallayarak iddia çürütülemez. Adam gibi araştırıp delilleri orataya koymak lazım…

 

Sana bir deney ödevi vereyim yayvan bir kaba tatlı ve tuzlu su koy bak bakalım karışıyor mu karışmıyor mu ezbere konuşuyorsun bu deneyi bir yap bakalım sonra gel konuyla ilgili ahkam kes.. Sadece olay tatlı ve tuzlu su olayımı anlayalım öğrenelim birde senden dinleyelim.

 

 

 

Not:Ayrıca merak etmeyiniz Captan Cosusteau’nun kilise töreniyle defin edildiğini de biliyorum Kimin kafir kimin Müslüman olduğunu ancak Allah bilir ben Müslümanım demişse adam Müslüman dır dememişse de dememiştir birileri uydurmuşsa da vebal de günah da ona aittir. Kimin imanlı kimin imansız gittiğini ancak Allah bilir. Müslüman olsada olmasada iyi bir adam dı insanlık için çalışan biriydi Allah Rahmet Eylesin.

Gönderi tarihi:
Bence sen yine de başka söze gerek duy ve 7 kat gök'ü yaratan tanrının en yakın gök'ü (TROPOSFER'i) kandillerle donatmasını bize açıkla da, müslümanların mucize dediği şeye biz de mucize diyelim, tövbe edelim, inanalım.

 

***

 

"Kuran'daki mucizeler" diye mesnetsiz şeyler ileri süreceğinize, Kuran'da mucize yoktur demek, HY şarlatanının ardından gitmemek, İslam'ı daha saygın bir din yapar. Böyle şeylerle, inancınızı taarruza açık hale getirmeyin.

 

Hadisleri ve Kuran dışındaki kaynakları reddeden yeni bir İslamcı akım türedi. Yaşar Nuri ve Edip Yüksel gibi şahıslar başı çekiyorlar. Müslüman olarak, onlar çok iyi bir taktik izliyorlar ve böylece İslamın ömrünü uzatıyorlar. Eleştirilebilecek materyal sayısını azaltıyorlar. Mucize iddialarını geri çektiğiniz zaman, bunu da eleştiremeyiz, böylece biraz daha sağlama alır islam kendini, bence onu deneyin.

 

Saygılar.

sn brainslapper öncelikle 7 gök ve kandil konusundaki görüşlerinizle işe başlayabiliriz.

 

Fussilet (41)-12: Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.

 

göğün en yakın katmanı troposferdir.bütün gök olayları burada gerçekleşir yıldırım, şimşek vs. ve insanların gördüğü gök yüzü troposferdir. yani insanlar yıldızları troposferde görüyorlar. yani bu insanların Allah'ın büyüklüğünü anlaması için kendilerine belirtilmiş olabilir. O zamanlarda kandilden troposferden 12 km den kimse anlamazdı. Kuran yanlızca bugünün anlaması için değil ozamanki insanların anlaması içinde gönderilmiştir. ve insani ihtiyacları karşılayacak atmosfer gazlarının çoğunluğu (%75) bu katmanda toplanmıştır. yani bu katman bizim için korunmuştur. ayette denildiği gibi. bu ayetten farklı olarakta göğün koruyucu kimliğindende bahsedilmiştir kuranda.

 

Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise bunun delillerinden yüz çeviriyorlar.

21 Enbiya Suresi 32

 

 

atmosferin olması dünyanın ay yüzeyi gibi olmamasını sağlıyor. yani koruyuculuk görevi üsleniyor.

 

son olarak okadar bilimadamından bahsettim isimlerini yazdım. bu insanlar senin aksine bu kitabı doğruluyor. sen gök meselesinde takılmışsın bu yazdıklarıma değinmemişsin. üstelik önceden belirttiğim gibi bu adamların birçoğu hristiyan.

 

saygılar.

 

bu arada bu konuda birkaç kişiye cevap vermek durumundasın. aslında pekte hoş olmadı. bu yazımdan sonra daha fazla bu başlığa yazmak istemiyorum.

sağlıcakla kalın.

Gönderi tarihi:
sn brainslapper öncelikle 7 gök ve kandil konusundaki görüşlerinizle işe başlayabiliriz.

 

Fussilet (41)-12: Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.

 

göğün en yakın katmanı troposferdir.bütün gök olayları burada gerçekleşir yıldırım, şimşek vs. ve insanların gördüğü gök yüzü troposferdir. yani insanlar yıldızları troposferde görüyorlar. yani bu insanların Allah'ın büyüklüğünü anlaması için kendilerine belirtilmiş olabilir.

 

Benim Allah peygamber göndermez, insanlar peygamber olduklarını iddia ederler iddiamın temelinde senin yukarıda ifade ettiğin (renkli yer) hususlar yatıyor.

 

Diyorum ki:

Eğer bir Yaratıcı varsa, bu Yarartıcı yıldızların nerede olduğunu bilir ve eğer Muhammed'i peygamber seçmişse, ona doğru bilgileri verir.

 

Ama İnsanlar yıldızları troposfer'de gördükleri için, yıldızların orada olduğunu sanmışlar ve bu sanılgılarını Allah'a atfederek, kendilerince, bu sanılgılarını "gerçek" statüsüne yükseltmişlerdir.

 

21 Enbiya Suresi 32 Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise bunun delillerinden yüz çeviriyorlar.

 

atmosferin olması dünyanın ay yüzeyi gibi olmamasını sağlıyor. yani koruyuculuk görevi üsleniyor.

 

Korunmuş tavan ile, koruyucu tavan aynuı şey demek değil. Kuran'a göre atmosfer koruyucu değildir, korunandır.

 

 

sen gök meselesinde takılmışsın bu yazdıklarıma değinmemişsin.

 

Kuran'daki 7 gök iddiasını bana "bak bu mucize" diye sunuyorsun, ona açıklama getirince de, gök meselesine ben takmış oluyorum öyle mi? Belki de gök meselesindeki mucize iddiasının tutarsız olduğunu gördüğün için, "bırakın o konuyu canım, geçin" demek istiyorsun, yanlış mı anlıyorum?

 

bu arada bu konuda birkaç kişiye cevap vermek durumundasın. aslında pekte hoş olmadı. bu yazımdan sonra daha fazla bu başlığa yazmak istemiyorum. sağlıcakla kalın.

 

Boşver sen benim kaç kişiye cevap vermek zorunda olduğumu, cevap veririm ben. Bir konu açtın, devamı getir. Diğer mucize iddialarının da, aslında islam dinine katkısı olmayan, İslam dinini zayıflatan şeyler olduğunu gör ki, bir daha o iddiaları piyasaya sürme, dinsizlere malzeme verme, dinsizler o mucizelerin bir komedi olduğunu göstermelerine fırsat verip inancını sarsma, böylece biraz daha yaşasın İslam.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
İlk yazdığın cümle benim Nuh tufanıyla ilgili yazdığım şeye bir cevap mı oluyor şimdi tam anlayamadım?? Ben diyorum ki Nuh tufanı Allah ın peygamberleri tarafından dünyanın birçok medeniyetine bildirmiş. Kanıt olarak da Çin, iskoçya vb. ülkelerin destanlarına geçmiş olduğunu söylüyorum ve o zamanın insanları biribirinden habersiz olduğu için(Yani iskoçya ve çin çok alakasız değil mi?) bu Allah ın peygamberleri vasıtasıyla medeniyetlere Nuh tufanını anlattığının bir belgesi diyorum.

 

Sayın Multi, bunun cevabını verdim sana, hem de 2004 yılında Asya'dan yaşanan, senin de benim de tv'den seyrettiğimiz Tsunami felaketi ile.

 

Tsunami felaketini Endonezya, Malezya, Tayland, Hindistan, Sri Lanka, Somali, Maldivler, Seyşeller gibi ülkelerde yaşayanların Bugün tv, internet, radyo, telefon, ulaşım araçları olmasaydı, 2004'de Tsunami felaketi yaşayan insanlara Allah haber vermedi. O insanlar o felaketi "birlikte tecrübe ettiler", yani tarihlerinde, ortak bir olay var.

 

Nuh Tufanı diye adlandırılan ve birçok milletin efsanesinde anlatılan doğal felaket de benzer bir olay. Böyle bir olay gerçekten oldumu bilmiyoruz, olduysa nedenini bugün bilmiyoruz, ama belki buzul çağının sonu idi, heryerde taşkınlar oldu, erime ile birlikte buharlaşma arttı ve sürekli yağmurlar yağdı, bu alışılmadık yağmurlar nedeniyle insanlar o dönemi unutamadılar, efsaneleştirdiler. Çin'deki ve İskoçya'daki adama Allah peygamber gönderip bu felaketi anlatmadı, onlar bu felaketi yaşadılar. Birileri bu felakete açıklama bulamadı, "bak biz Nuh'a kötü davranmıştık, ondan oldu" dediler, bazıları başka birşeyler dedi.

 

Senin verdiğin örnek herhangi bir doğa olayı örneği. Hz.Musa nın olayı olduğunu nasıl kanıtlayacaksın?

 

Tarih karşılaştırması ile.

 

Yahudilik ne demek ve ne zaman ortaya çıkmış bana önce bunu bir açıklar mısın? Hz.Yusuf u ondan sonra konuşalım.

 

Yusuf yahudi değil dedin, onun hemde 1. kuşaktan (İsrailoğulları olarak adlandırılan ilk kuşaktan) olduğunu, 12 israil kabilesinden birinin atası olduğunu gösterdim. Lütfen zahmet et, Yahudi kim, ne demek onu da sen öğreniver.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Sevgili Arkadaşım konumuz Captan Cosusteau’nun Müslüman olması yada olmaması değil.

 

Ben konumuz Cousteau demedim zaten, başka bir başlık altında, senin soruna yanıt olabilecek yeri alıntıladım cevap olarak. O cevap Cousteau Vakfına ait olduğu için, Custeaunun adı geçti.

 

Asıl masalı hatta masalın kralını sizler yazmışsınız…

Hemde NOBELİ alacak kadarda iyi yazmışsınız hikayeyi

 

Masal falan yazmadım, senden benden fazla doğa bilimleri ile uğraşan insanlar yazdılar o cevabı, Cousteau vakfı yazdı.

 

Tarih bırak 1400 lü yılları M.Ö M.S nı hele ki yakın tarih olan 400 lü yıllarında yaşayan halkların yaşamlarından, hikayelerinden, destanlarından, savaşlarından düğünlerinden, cenaze törenlerinden günlük yaşamlarından kısaca sosyal kültürel ve ekonomik yaşamlarının çoğunu çok iyi bir şekilde anlatmaktadır. Hatta TARİH Yapılan bilimsel çalışmalardan ve buluşlardan o günün olaylarından bahsetmekte hatta çoğunu madde madde yazmaktadır.

Eğer bu geçek sizin dediğiniz gibi halk arasında bilinen şeyler olsaydı arap tarihinde neden bu konuyla ilgili bir bilgi yok hatta kıyada veya köşede yazılan çizilen bir şey dahi yok..Bu konuda dedikodu bile yok.

 

İnsanlar o dönemler sadece olağanüstü gördükleri şeyleri yazmışlar. Arap yarımadasında ve Arap sahillerinde bulundum dedim size. Arap sahillerinde denizin içinde yeralan tatlı su kaynaklarından su alıp kullandıkları halde, bu bilgiyi bugün bile kayda geçirmiş değiller. Tarih sadece "olağanüstü sanılan, ilginç görülen" olayları kaydetmiş. İskitlerin, Moğolların tarihinde de, koyun nasıl kırpılır, stepte karda kışta davar nasıl kesilir gibi olağan "herkesin bildiği varsayılan" bilgiler hakkında kayıt buşunmaz.

 

Captan Cosusteau ....Müslüman olsada olmasada iyi bir adamdı insanlık için çalışan biriydi Allah Rahmet Eylesin.

 

Bizim savunduğumuz dünya da böyle, kimlikler (inanmışlık-inanmamışlık, kadınlık-erkeklik, zencilik-beyazlık vs.) önemli olmasın, sadece eylemler (iyilik-kötülük, çalışkanlık-tembellik, vs.) ile insanlar değerlendirilsin istiyoruz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Bizim savunduğumuz dünya da böyle, kimlikler (inanmışlık-inanmamışlık, kadınlık-erkeklik, zencilik-beyazlık vs.) önemli olmasın, sadece eylemler (iyilik-kötülük, çalışkanlık-tembellik, vs.) ile insanlar değerlendirilsin istiyoruz.

 

Saygılar.

E işte bak bunu alkışlamamak elde değil...

Gönderi tarihi:
Sayın Multi, bunun cevabını verdim sana, hem de 2004 yılında Asya'dan yaşanan, senin de benim de tv'den seyrettiğimiz Tsunami felaketi ile.

 

Tsunami felaketini Endonezya, Malezya, Tayland, Hindistan, Sri Lanka, Somali, Maldivler, Seyşeller gibi ülkelerde yaşayanların Bugün tv, internet, radyo, telefon, ulaşım araçları olmasaydı, 2004'de Tsunami felaketi yaşayan insanlara Allah haber vermedi. O insanlar o felaketi "birlikte tecrübe ettiler", yani tarihlerinde, ortak bir olay var.

 

Nuh Tufanı diye adlandırılan ve birçok milletin efsanesinde anlatılan doğal felaket de benzer bir olay. Böyle bir olay gerçekten oldumu bilmiyoruz, olduysa nedenini bugün bilmiyoruz, ama belki buzul çağının sonu idi, heryerde taşkınlar oldu, erime ile birlikte buharlaşma arttı ve sürekli yağmurlar yağdı, bu alışılmadık yağmurlar nedeniyle insanlar o dönemi unutamadılar, efsaneleştirdiler. Çin'deki ve İskoçya'daki adama Allah peygamber gönderip bu felaketi anlatmadı, onlar bu felaketi yaşadılar. Birileri bu felakete açıklama bulamadı, "bak biz Nuh'a kötü davranmıştık, ondan oldu" dediler, bazıları başka birşeyler dedi.

Tarih karşılaştırması ile.

Yusuf yahudi değil dedin, onun hemde 1. kuşaktan (İsrailoğulları olarak adlandırılan ilk kuşaktan) olduğunu, 12 israil kabilesinden birinin atası olduğunu gösterdim. Lütfen zahmet et, Yahudi kim, ne demek onu da sen öğreniver.

 

Saygılar.

 

Gördün mü işte sen de kafanda bir senaryo kurdun. Bizim inancımızın yanlış olduğu dogmasına sahipsin o yüzden bizim dediğimizden başka olan herşeyi kabul edebiliyorsun. Çin ve iskoçya da da böyle felaketler olmuş olabilir. Ama neden hepsinde de Hz.Nuh un kavminin başına gelenler benzer bir şekilde anlatılıyor? Hepsinde de gemi figürü var. Ben bundan bahsediyorum sen beni ya anlamadın ya da anlamak istemedin. Nasıl oluyor da aynı şeyleri söylüyorlar? Yoksa hepsinde de bu felkaetleri önceden gören bir adam vardı da hepsi de gemi mi yaptı? Yoksa Allah bu kavimlere peygamberleri vasıtasıyla mı gönderdi?

 

Hz.Musa nın olayının da nasıl olduğunu tarih karşılaştırma anlayamazsın. Lütfen saçmalama. Senin bahsettiğin olay ms. 1700 lerde ayrıca.

 

Kardeşim ben yahudi ne demek biliyorum tabiki de senin yahudi den ne anladığını öğrenmek istedim. Yahudi, Hz.Musa nın dinine uyan insanlara verilen addır. Yani Hz.Musa da sonra ortaya ıkmş bir kavramdır. Hz.Yusuf da Hz.Musa dan önce olduğuna göre Hz.Yusuf yahudi olamaz. Anlaştık mı? Ayrıca yahudi atası da olamaz. İsrailoğulu olabilir ama yahudi atası olamaz. Bu bizim hunlara müslüman demek gibi bişey olur.

Gönderi tarihi:

Bizim savunduğumuz dünya da böyle, kimlikler (inanmışlık-inanmamışlık, kadınlık-erkeklik, zencilik-beyazlık vs.) önemli olmasın, sadece eylemler (iyilik-kötülük, çalışkanlık-tembellik, vs.) ile insanlar değerlendirilsin istiyoruz.

 

Saygılar.

 

Din de bunu söyliyor zaten.

Hz Muhammed'in yazdığın bu cümleri güçlendirecek kaç tane hadisi var biliyormusun?

-----

 

 

Eleştiriler hep Müslümanlık ekseninde oluyor. Acaba dünyada ve Türkiye'de yaşayan Ateistler, Mataryalistler tek din olarak İslamımı görüyorlar. Bütün mücadeleleri İslam Dini ile mi? Neden bir Tevrattan İncilden yada zeburdan ELEŞTİRLER GELMİYOR??

 

Türkiyede yaşayan Ateist ve Mataryalistlerin tartışmalarının ana başlıkları hep Kuran ve Hz Muhammed. Negatif düşünceler negatif yaklaşımlar .. Karalama kampanyalarının ve hakaretlerin Ateizmin güçlenmesine ne faydası olacak yada şimdiye kadar ne fayda oldu ki. Dünyada Tek Tanrı fikrini benimseyen insanların sayısına ve Ateistlerin Matareyalislerin sayısına baktığımız zaman Tek Tanrı fikrine inanan insanların hiçte küçümsenemeyecek sayıda olduğunu görürürüz. Sözü biz sizden fazlayız çoğunluğuz demeye getirmiyorum yanlış anlamayın. Münferit bir kaç olay dışında inançsızlığından dolayı dünyada yılda kaçtane Ateist öldürülüyor yada kaç tane Ateistin Atesit olduğunu inanamadığını söyleme özgürlüğü elinden alınmış.

İşte burada müslümanların engin hoş görüsü vardır olmalıdır da radikal düşünen aşırıya giden grupları bir kenara koyarsak, gerçekten inanan yabazlıktan ve radikalizmden uzak olan insanlar daha çoğunluktadır ve bu çoğunlukta tölötranslıdır hoşgörülüdür. Çünkü Mevlananın neden gel dediğini bilen müslümandır. Yunusun o aşk kokan şiirlerinden etkilenmiş bütün insanlığa aynı gözle bakmak gerektiğini bilen ve benimseyen müslümanlar çoğunluktadır.

 

Şimdi sözün özü şu; Ben bir Ateistin inançsızlığını sorgulama gereği duymuyorken Bir Ateist neden benim inançlarımı sorguluyor eleştiriyor yeri geldiğinde üstü kapalı hakaret vari cümleler kullanıyor.

Siz ister MASAL diyin ister hikaye bu benim dinimin kitabı ondan ayetler okunduğunda kalbimde ferahlık hissediyorum içimde ruhumda bir rahatlama oluyor şimdi sana başka bir şey söylüyorum dikkat edersen his ve ruh kavramı girdi cümleye samut olarak açıklayamacağım güzel duygular oluşuyor Kuran okurken ve dinlerken. Onun Tanrı kelamı OLDUĞUNU hissediyorum ruhum titriyor. Tanrı Konuşuyor bunu algılıyorum . Şimdi sen benim duygularıma ve ruhsal olarak hissettiklerime itiraz edebilirmisin. Hayır sen hissetmiyorsun ruhunun titremesi başka diyip onada bir kılıf bulabilirmisin. Bulamazsın neden bulamazsın çünki sen, ben değilsin anlayamazsın bilemezsin hissedemezsin.

Ne zaamaan ki sen, sen olarak hissetmeye başlarsan Tanrıya ozaman inanman kaçınılmaz olur.

Din olgusu metafizik öğeleri içerir yani somut değidlir Soyuttur inanamakta soyuttur zaten, sonuçta soyut bir kavrama inanıyorsun. Soyut bir şeyide ancak ifade edemediğin soyut duygularınla yada ruhunla hissedebirlisin. İşte işte Hz Ali Ömer Hz.Ebubekir Osman bunu hissettiği için Tek bir İlah var dedi bir yahudi bir hiristiyan bu sözler Tanrı sözü dedi Tanrı sözü olduğunu ruhunda hissettiği için kelimeyi şahadet getirdi.

 

 

Hayatta Tesadüflere Yer Yoktur Her şeyin bir sebebi vardır. Çağın Bilimi bilim adamları bile tesadüfe inanamaz tesadüf diye bir kavramı kabul bile etmezler. LAFA SON NOKTAYI KOYMAK VE OLAYLARDAN SIYIRLMAK ADINA SİZ HERŞEY TESADÜFTEN İBARET DİYORSUNUZ BU YALANIN GÖLGESİNDE GEZİNİYORSUNUZ.

Sizin bile dünyaya gelmeniz tesadüf değil eğer siz dünyaya geldiyseniz ve yaşıyorsanız Tanrı sizin olmanızı nefes almanızı ve yaşamanızı istediği için doğdunuz. Yani Tanrı sizi düşündü ... Tanrı sizi düşündüki siz varsınız ve burdasınız..

 

Sonra yine devam ederim şimdilik bu kadar..

 

Selam ve Saygılarımla

Bahtiyar Mustafa

Gönderi tarihi:
Din de bunu söyliyor zaten.

Hz Muhammed'in yazdığın bu cümleri güçlendirecek kaç tane hadisi var biliyormusun?

 

Din onu söylemiyor maalesef. Dinsiz, kafir olup da iyi birşey yapan adama saygı gösterildiğine dair kat tane örnek var islam tarihinde?

 

Eleştiriler hep Müslümanlık ekseninde oluyor. Acaba dünyada ve Türkiye'de yaşayan Ateistler, Mataryalistler tek din olarak İslamımı görüyorlar. Bütün mücadeleleri İslam Dini ile mi? Neden bir Tevrattan İncilden yada zeburdan ELEŞTİRLER GELMİYOR??

 

Türkiyede yaşayan Ateist ve Mataryalistlerin tartışmalarının ana başlıkları hep Kuran ve Hz Muhammed. Negatif düşünceler negatif yaklaşımlar ..

 

Biz Hristiyanların çoğunlukta olduğu bir ülkede olsaydık, o zaman da Hristiyanlığı eleştirirdik.

 

Karalama kampanyalarının ve hakaretlerin Ateizmin güçlenmesine ne faydası olacak yada şimdiye kadar ne fayda oldu ki. Dünyada Tek Tanrı fikrini benimseyen insanların sayısına ve Ateistlerin Matareyalislerin sayısına baktığımız zaman Tek Tanrı fikrine inanan insanların hiçte küçümsenemeyecek sayıda olduğunu görürürüz.

 

Tek Tanrı'ya inanan herkesi semitik din mensubu görme. Tek Tanrı'ya inanan, ama semitik dinşere inanmayan milyonlarca insan var.

 

Şimdi sözün özü şu; Ben bir Ateistin inançsızlığını sorgulama gereği duymuyorken Bir Ateist neden benim inançlarımı sorguluyor eleştiriyor yeri geldiğinde üstü kapalı hakaret vari cümleler kullanıyor.

 

Ateistin dünya görüşü senin TOPLUMSAL yaşamına müdahale öngörmüyor, ama senin semitik denin EVRENSEL OLDUĞUNU, TEK DOĞRU OLDUĞUNU, HERKES İÇİN GEÇERLİ OLMAK ZORUNDA OLDUĞUNU söylüyor.

 

Siz ister MASAL diyin ister hikaye bu benim dinimin kitabı ondan ayetler okunduğunda kalbimde ferahlık hissediyorum içimde ruhumda bir rahatlama oluyor şimdi sana başka bir şey söylüyorum dikkat edersen his ve ruh kavramı girdi cümleye samut olarak açıklayamacağım güzel duygular oluşuyor Kuran okurken ve dinlerken. Onun Tanrı kelamı OLDUĞUNU hissediyorum ruhum titriyor. Tanrı Konuşuyor bunu algılıyorum . Şimdi sen benim duygularıma ve ruhsal olarak hissettiklerime itiraz edebilirmisin. Hayır sen hissetmiyorsun ruhunun titremesi başka diyip onada bir kılıf bulabilirmisin. Bulamazsın neden bulamazsın çünki sen, ben değilsin anlayamazsın bilemezsin hissedemezsin.Ne zaamaan ki sen, sen olarak hissetmeye başlarsan Tanrıya ozaman inanman kaçınılmaz olur.

Din olgusu metafizik öğeleri içerir yani somut değidlir Soyuttur inanamakta soyuttur zaten, sonuçta soyut bir kavrama inanıyorsun. Soyut bir şeyide ancak ifade edemediğin soyut duygularınla yada ruhunla hissedebirlisin. İşte işte Hz Ali Ömer Hz.Ebubekir Osman bunu hissettiği için Tek bir İlah var dedi bir yahudi bir hiristiyan bu sözler Tanrı sözü dedi Tanrı sözü olduğunu ruhunda hissettiği için kelimeyi şahadet getirdi.

 

Kaç kere söylüyeceğiz: İnancın BİREYSEL yönü bizi zerre kadar ilgilendirmiyor. İster Allah'a tap, ister Zeus'a ister Dios'a, ister Tur-u Sina'ya, ister ineğe, ister sineğe. Saygı duyarım.

 

Hayatta Tesadüflere Yer Yoktur Her şeyin bir sebebi vardır. Çağın Bilimi bilim adamları bile tesadüfe inanamaz tesadüf diye bir kavramı kabul bile etmezler. LAFA SON NOKTAYI KOYMAK VE OLAYLARDAN SIYIRLMAK ADINA SİZ HERŞEY TESADÜFTEN İBARET DİYORSUNUZ BU YALANIN GÖLGESİNDE GEZİNİYORSUNUZ.

 

Türkçe anlıyormusun? Benim için kanıtlanmamış herşey hurafedir/tahmindir/inançtır/teoridir, ötesi değil.

 

Yaratılış da bir teoridir, Evrim de, bing bang da. Teori. Gerçek değil. Birşeye açıklama getiremeyip "tesadüf" demek de "inançtır", ispatlanmadıkça gerçek olarak kabul edilemez.

 

İnanç/tahmin/teori bile kendi içinde tutarlı olmalıdır.

 

Bir taraftan her şeyin bir sebebi var deyip, bing bang teorisini doğru kabul ediyorsan, evrim teorisini de kabul etmek ZORUNDASIN. Tanrı'nın evreni yaratmak için Bing Bang'ı vesile yaptığını düşünüyorsan, TUTARLILIK AÇISINDAN canlıları çeşitlendirmek için de evrime tabi tuttuğuna inanmak zorundasın. Hem Bing Bang teorisi ve hem de Evrim Teorisi evrenin ve canlıların varoluşu için SÜREÇ öngörür. Birini (evreni)Tanrı SEBEPLİ yarattı, ama öteki (canlıları) SİHİRBAZLIKLA/SEBEPSİZ yarattı diyemezsin.

 

Benim için Bing bang da teoridir, Evrim de, ikisi de ispatlanmadıkça, gerçek olarak sunulamazlar.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Dayanagi olanlarin iddialari ancak bu forumlarda iddia etmekten öteye gecmez,dayanaklari yoktur,varsa da ya Turan Dursundandir,yada Ateistlerden birilerinin.onlar zaten inkar ettiklerine göre onlarin iddialari dayanak olarak alinmazki.Gercek anlamda Kur'an-i anlayanlar veya anlatanlari okuyanlar bizim dayanagimiz var diyerek zaten Kur'an-in büyüklügünü tartismaz buralarda.Aslinda bunlarla tartismamak en dogru olanidir.Ama yine de dayanaklarini cok merak ediyorum bi yazsalarda görsek,nereye dayandiklarini.cevaplarini veririz bizde ama onlar o cevaplarada itiraz ederler cünkü onlar itiraz etmek icin vardirlar.

saygilarla

Gönderi tarihi:

Her insanin bir inanci mevcut saygili olmak gerkli sonra kopi yapilsa ne olurki mantigna yatanlari benimsiyerek aktariyor, benimde mantigima yatan bu alinti mesala.

 

Uzaylilardan Vahiyler

 

İslam kitabını incelerseniz erkeklere daha çok önem verilmiştir. Kadın ikinci plana atılmıştır. Erkeğe daha çok imtiyaz tanınmasinin sebebi; Arap toplumunun erkek egemen bir topluma sahip olmasindandir.

Kız çocuklarını diri diri toprağa gömen bir ulusu nasıl yola getirebilirsiniz? Eşitlik nedir bilmeyen bir halka, oturup eşitlikten söz edilemezdi. Nasıl olsa onlar zorla da olsa kadınlarını yola getireceklerdi. Hele bir gelmesinler, yapılan zorbalığı siz hayal edin! O zamanlar kadın için erkeğinin bir sözü kanundu.

 

Gönderdikleri kitaplarda kendilerinden uyaricilar ve müjdeleyiciler olarak bahsettiler. Kendilerini gizlemek istemiyorlardi fakat insanlarin bilinci sebebiyle -bilinç istenen seviyeye gelene dek- (kiyamete kadar) direkt temas kurmuyorlardi. Çünkü öyle yapsalardi su durumlar meydana gelecekti: ''korkudan ölmez, şaşkınlıktan bayılmazlarsa, tapınma eğiliminde olacak ve ona/onlara kurbanlar keseceklerdi. Onlar kendilerini Tanrı olmadığını söyleseler bile, bunu anlatamayacaklardı. '' Bu sebeple sectikleri insanlar kanaliyla, kendi halklarina bilgiler vermeye ve böylece kiyam (uyanma-suurlanma) dönemine insanlarin girmelerine yardimci olmaya karar verdiler. Ögretilerini anlatmalari icin her toplumdan bir elci tayin ettiler. Bu ögretilerin amaci öncelikle Tanri bilincini ekmekti.

 

***** bir toplum ve zorba bir halktı Araplar. Bunlar nasıl yola getirilebilinirdi. Düşünüldü taşınıldı ve kutsal bir kitap indirilecek ve saf/temiz kapli biri aracıyla insanlara sunulacaktı. Amaç o toplumun bilinçlenmesiydi. Ayetler de amaca yönelik olarak indiriliyor ve insanlara öğretiliyordu. ilk gelen ayet ''OKU'' idi. Çünkü; bu toplumda okur-yazar orani cok düsüktü. Ve insanlar sadece bedensel ihtiyaclari gidermek için yasiyorlardi. Araplar, jeopolitik konum nedeniyle suya; sehvetlerine olan düskünlükleri sebebiyle de genç kadinlara ilgi ve ihtiyaç duyuyorlardi. Bu sebeple daha önce de kullanilan ödül-ceza sistemi devreye alindi. Ve insanlara Tanri'ya ibadet etmeleri durumunda cennette gidebilecekleri söylendi. Cennette neler mi vardi? Büyük vahalar, şaraptan ırmaklar, gögüsleri yeni tomurcuklanmış iri gözlü huriler... İnsanlara, nabza göre şerbet veriliyordu. Pekii İbadetleri yerine getirmezlerse ne olacaktı? Bu da düşünülmüştü; insanların en zayıf noktası olan ''KORKU'' dan yararlanıldı. İnsanlar ateşten korkuyordu. Ve hemen bir cehennem senaryosu hazırlandı. Eğer Tanri'ya ibadet etmez, onun gönlünü hoş etmezlerse ateşe atılıp cayır cayır yanacakları bildirildi. Bu seferde cezayla sonuca vardılar. Ödül-Ceza sistemi çok işe yaradı. Ve insanlar amaca yönelik çalışmaya başladılar.

 

Bu varliklarin amaci; ''din'' dedikleri bu öğretiyle insanları, kıyamet dedikleri döneme kadar bilinçlendirmek, sonra da onlarla kucaklaşmaktı. Daha önce de bu ödül-ceza sistemini kullanmış ama zamanla insanlar, o yoldan çıkmışlardı. Bunun üzerine tekrar tekrar peygamberler gönderdiler. Ancak dünyanın hangi bölgesine peygamber gönderildiyse ya öldürüldü, ya işkenceye maruz kaldı ya da kendi türü tarafindan deli olarak gösterildi. Nihayetinde buna bir son vermeyi ve adına İslam dedikleri, koşullara göre biraz değiştirilmiş ancak amaca uygun olması için daha önceki dinlerde geçen Ödül/Ceza sistemi yine devreye alınarak, yeni din meydana getirildi. Herşey yine usule uygun devam ediyordu. Ne var ki insanlar yine *****maya devam ettiler. Fikir ayrılıklarına düştüler. Böylece meshepler doğdu. Artık insanlara vaat edilen güne kadar karışılmayacaktı: kıyamet gününe kadar...

 

Bu varliklar kiyamet denilen döneme kadar, gözcüler olarak insanlarin gelisimini incelediler. Ve onlar simdi tekrar etkilesim halindeler. Çünkü; vaadedilen günler yaklasti ve içinde bulundugumuz dönem kiyamet dönemi yani bilinçlenme-suurlanma cagi, inançlarin bilime dönüstügü çag... Artik insanlar bilmeye basliyor, çünkü bilinçlendiler, derin uykularindan uyaniyorlar. Bu varliklar da bu dönemde bos durmuyor, medyumlar araciligiyla insanlari bilgilendiriyorlar. Yeni bir akim doguyor. Artik dönem, vaad edilen dönem oldugu için dinlerin de sonu gelmis bulunmakta!

 

Sonuç: Bilinç ekini, dünya tarlasina ekildi, din ile sulandi, alimlerce beslendi. Ve dönem hasat dönemi! Bu dönemde dünya tarlasinda istenmeyen ayrik otlarida bitti. Bu otlar tarladan sökülüp atilacak, verimli ekinlerin tohumlari ise yeni tarlalara ekilecek.

 

Saygilar

Gönderi tarihi:
TUTARLILIK AÇISINDAN canlıları çeşitlendirmek için de evrime tabi tuttuğuna inanmak zorundasın

 

Bilinçli evrimse ok..

Ama maddeye bilinç yüklerseniz ve kendi kendine oldu derseniz hayır..

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
okadar tekrara rağmen 1.375 gramlık beyniniz, hala zorlanıyorsa,tekrarlarla anlatılarıda okuyun.çünkü bu zihniyet sadece körün kuyuya taşıdır

 

Bence de. 1400 sene önce kuyuya bir taş atılmış, hala çıkaramıyoruz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

39 ZÜMER suresi

 

23. Allah sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

Bu size 1400 sene önce verilmiş en anlamlı cevap.

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

KURAN

İlerleyen sayfalarda Kuran ayetlerinin evren hakkında verdiği bazı bilgilerin bilim ile olan olağanüstü paralelliğine değineceğiz. Ama öncelikle, Kuran ve bilim konuları üzerinde uzun süredir devam eden bir karışıklığa da değinmek gerekiyor.

Bu karışıklık, bazı ateist "bilim adamları"nın Kuran'a önyargılı biçimde yaklaşmalarından kaynaklanır. Allah'ın varlığına inanmayan, dolayısıyla da Kuran'ın Hz. Muhammed tarafından "yazıldığını" öne süren bu kişiler, Kuran'ın verdiği haberlerin mutlaka bilimle çelişeceği noktasından hareket etmişlerdir. "6. yüzyılın bilgisi ile yazılan bir kitap, elbette sürekli gelişen ve yeni doğrular bulan bilimle çelişecektir" gibi bir mantık öne sürmüşlerdir. Böylesine bir önyargı ile baktıkları Kuran ayetlerinin anlamlarını çarpıtarak, sözkonusu iddialarına destek bulmayı denemişlerdir.

Buna karşılık bazı müslümanlar, bu karalamalara karşı savunma yapmaya çalışırken, bir hataya düşerek, Kuran'ı bir "bilim kitabı"olarak tanıtmaya başlamışlardır. Kuran'ın bilimle çelişmediğini ispatlamaya çalışırken, neredeyse tüm bilimin Kuran'ın içinde olduğunu söylemişlerdir. Hatta, bilimsel gelişme için, formüllerle ya da deneylerle uğraşmak yerine, Kuran'ın daha derin araştırılmasının daha faydalı olduğunu öne sürenler olmuştur.

Oysa, Kuran ayetlerinden anladığımıza göre, Kuran bir "bilim kitabı"değildir. Bilime öncülük etmek, kimya formülleri aktarmak ya da kuantum fiziği öğretmek için indirilmemiştir.

Kuran'ın ne amaçla indirildiğini ayetler şöyle açıklıyor:

"Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik." (İbrahim Suresi, 1)

"(Kuran) Temiz akıl sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir." (Mümin Suresi, 54)

Kısacası Kuran, müminlere rehber olmak üzere indirilmiştir. Onları "karanlıklardan aydınlığa" yani inkardan imana çıkaracak ve onlara Allah'a nasıl kulluk edeceklerini, O'nun rızasını nasıl arayacaklarını açıklayacaktır.

"Rehber" olma özelliği, müminin karşılaşacağı olaylarla ilgili özlü bilgileri aktarmayı da içerir. Diğer deyişle Kuran, müminin tüm ibadetlerini nasıl yapacağını açıklar.

Müminin ibadetleri ise iki türlüdür: Namaz, oruç gibi doğrudan Allah'a karşı yapılan ibadetler ve "iyiliği emredip-kötülüğü engellemek" olarak özetlenebilecek olan ve toplum içinde gerçekleştirilecek ibadetler.

Bu yüzden Kuran, mümine, "iyiliği emredip, kötülükten sakındırırken" yani dini anlatırken ve dinin düşmanlarına karşı mücadele ederken ne gibi yöntemler izlemesi gerektiğini anlatır. Bunun yanında, ne tür insanlarla ve toplumlarla karşılaşacağını tarif eder. Sayısız ayette "De ki..." ve "Derler ki..." ifadeleriyle başlayan cümleler, müminlerin diğer insanlarla nasıl bir diyalog içine gireceğini anlatır.

Ama bunlardan yola çıkıp "Kuran bir sosyoloji kitabıdır" ya da "Kuran bir psikoloji kitabıdır" diyemeyiz. Çıkarılacak sonuç, Kuran'ın, kendisini rehber edinen müminlere, Allah'a yakınlaşma ve Allah yolunda mücadele için girişecekleri çabada yardımcı olmak üzere psikolojik ve sosyolojik bilgiler verdiğidir. Bu bilgilerin, hiç bir sosyoloji ya da psikoloji kitabında verilemeyecek kadar özlü ve doğru olduğunu, müminler, yaşadıkları tecrübelerden bilirler.

Kuran aynı şekilde, "dünyaya nizam verme"gibi bir misyon da yüklenmiş olan müminlere, politik bilgiler verir. Dünyada etkin "güç odakları"nı tarif eder. Müslümanlara kimin düşmanlık besleyeceğini bildirir. Dünyadaki bozgunculuğun ardında kimlerin var olduğunu açıklar. Ama bundan da "Kuran bir siyaset bilimi kitabıdır" sonucu çıkmaz. Kuran bu bilgileri, müminlere "rehberlik" etmek için vermektedir. Aynı şey, Kuran'ın verdiği tarihsel bilgiler için de geçerlidir: İnsanlık tarihi elbette Kuran'dan öğrenilmez ama Kuran, tarihin en önemli anahtarlarını vermekte, müminlerle dine düşman olanlar arasındaki mücadelenin tarihteki yerinden bahsetmektedir.

Aynı kıstas, kuşkusuz bilim için de geçerlidir: Bilim, araştırma ve deney sonuçlarından elde edilir. Bu zaten, Allah'ın "yerde ve gökte"ki ayetlerinin incelenmesi için verilen Kuran emrinin de bir gereğidir. Ama Kuran'dan kimya formülleri çıkarmaya çalışmak kuşkusuz hata olacaktır. Kimya formülleri, müminin "ibadetleri" açısından doğrudan bir önem taşımamaktadır ki, Kuran'da açıklansın. Bunu araştırmak kimyacıların işidir. Ve kuşkusuz gereklidir, ama laboratuarda yapılacaktır.

Bunun yanında, Kuran ayetleri gerçekten de bazı bilimsel gerçeklere değinir. Çünkü mümin, nasıl bir "siyaset bilimcisi"olmasa da girişeceği çaba nedeniyle politik ortamı bilmesi gerekiyorsa; "bilim adamı" olmak zorunda olmasa da, Allah'ın yarattıklarını tanıma açısından bilime aşina olmalıdır. Bu nedenle Kuran, evrenin yaratılışı, insanın doğumu, atmosferin yapısı gibi bazı konularda temel bilgiler verir. Bu konularda verilen bilgilerin, modern bilimin son bulgularıyla uyum içinde olması ise, Kuran'ın "insan yazması"olmadığını bir kez daha ortaya koyması açısından önem taşımaktadır.

Gönderi tarihi:

Kur'an da hiçbir şekilde anlaşılır,teknik bilimsel bir veri yok. Tefsirlerle, meallerle bir yerlere varılmaya çalışılmış ama o bile yeterli olmamış. Tamamen akıllı zeki bir insanın düşünebilieceği bir görecelikle doğa olayları yansıtılmış.

Gönderi tarihi:
Kur'an da hiçbir şekilde anlaşılır,teknik bilimsel bir veri yok. Tefsirlerle, meallerle bir yerlere varılmaya çalışılmış ama o bile yeterli olmamış. Tamamen akıllı zeki bir insanın düşünebilieceği bir görecelikle doğa olayları yansıtılmış.

 

Kur'an zaten bir teknik kitabı degildir.Sadece bilimin ulaştıgı nesnel gerçeklik ile Kur'an çelişmez, o anlatılmak istenmiştir.

Kur'an herşeyden önce bir ''ahlak'' kitabıdır.Kur'an, ahlakıyla ahlaklanması için gönderilmiş bir Kitabdır.

Rasülün ahlakı soruldugun da ''O'nun ahlakı Kur'an ahlakıdır''denmiştir.Ahlak en geniş anlamı ile anılmıştır.

Teknik de, bilim de bu ahlak çerçevesinde şekillensin diye yollanmıştır.

Gönderi tarihi:

Yer yüzündeki fay hatları ile ilgili.. "Yarık yarık çatlamış yere andolsun." (Tarık-12)

 

Denizlerin birbirine karışmaması ile ilgili.. "iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.", "aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar." (Rahman-19-20)

 

Atmosferin koruyucu sistemi, zararlı ışıjnlar, meteorlar vs.. "Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise bunun delillerinden yüz çeviriyorlar" (Enbiya-32)

 

Daha bir sürü var..

Bakın ne tefsir var, ne yorum..

Açık seçik..

Ama tıpkı yeryüzündeki yaratılış gibi buradada imtihan perdesi kendini göstermektedir, o perdeyi aralamakta kula düşüyor artık..

Ağaçlar köşeli olsaydı daha kolay inanacaktınız dimi..?

Oysa ne köşeler var mikroskopla bir inceleseniz..

 

 

Saygılar..

Gönderi tarihi:
Yer yüzündeki fay hatları ile ilgili.. "Yarık yarık çatlamış yere andolsun." (Tarık-12)

 

Denizler ve atmosfer konusuna başka başlıklarda cevap verildi.

 

Yukarıdaki söze bence büyük anlamlar yüklemeyin.

 

"Al yazmalı, selvi boylu yarimin bukle bukle saçları" ifasedindeki gibi bir benzetme yukarıdaki. Sırdan gözleme dayanan bir benzetme.

 

Çöl kültüründe, vahalardaki sular kuruyunca, su kaynaklarının/derelerin geçtiği yer elbette susuzluktan yarık yarık çatlıyor. Bunun ötesinde bir anlam taşımıyor yukarıdaki söz.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Alıntı

Denizler ve atmosfer konusuna başka başlıklarda cevap verildi.

 

Yukarıdaki söze bence büyük anlamlar yüklemeyin.

 

"Al yazmalı, selvi boylu yarimin bukle bukle saçları" ifasedindeki gibi bir benzetme yukarıdaki. Sırdan gözleme dayanan bir benzetme.

 

Çöl kültüründe, vahalardaki sular kuruyunca, su kaynaklarının/derelerin geçtiği yer elbette susuzluktan yarık yarık çatlıyor. Bunun ötesinde bir anlam taşımıyor yukarıdaki söz.

 

 

 

 

 

 

YÖRÜNGELER VE DÖNEN EVREN

Evrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz gök cisimlerinin belirli bir yörünge izliyor olmasıdır. Bu yörüngelere, yakın zamana kadar bilinmediği halde, Kuran'da da dikkat çekilmiştir:

"Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler." (Enbiya Suresi, 33)

Gerçekten de yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemle birlikte dönmekte, evren bir fabrikanın dişlileri gibi düzenli çalışmaktadır.

Evrendeki yörüngeler sadece bazı gök cisimlerinin hareketi değildir. Güneş sistemimiz hatta diğer galaksiler, başka merkezler etrafında büyük bir hareketlilik gösterirler. Dünya ve onunla birlikte Güneş Sistemi her yıl, bir önceki yerinden 500 milyon kilometre uzakta bulunur.

Gök cisimlerinin yörüngelerinden en ufak bir sapmanın bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar doğurabileceği hesaplanmıştır. Örneğin dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 milimetrelik bir sapma bakın nelere yol açabilirdi:

"Dünya güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki her 18 milde doğru bir çizgiden ancak 2.8 mm ayrılır. Dünyanın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz, çünkü; yörüngeden 3mm'lik bir sapma bile büyük felaketler doğururdu: sapma 2.8 yerine 2.5 mm olsaydı yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz donardık, sapma 3.1 mm olsaydı hepimiz kavrularak ölürdük." (Bilim ve Teknik, Temmuz 1983)

Gök cisimlerinin bir başka özelliği de, yörüngelerinin dışında bir de kendi etraflarında dönmeleridir. "Dönüşlü olan göğe andolsun." (Tarık, 11) ise tam da bu gerçeğe işaret eder.

Gönderi tarihi:
Zaten muslumanlarin dustugu en buyuk yanilgida bu olsa gerek icinde cunku icindeki herseyi gercekle karistiriyorlar

Orada bahsi gecen maneviyat;Kuranda eger dikkat ederseniz maneviyata onem verilmistir ve bu dini kesim tarafindan her seferinde

bilimsellige yoneltilmis

Bunlarin hepsi yanlis yorumun zararlari

 

Tebrikler, güzel bir tesbit... Maneviyat yani Sezgi önemlidir bir İnanç için...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.