Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Görmediğimiz şeylere nasıl inanacağız?


Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
sınava kayıt oradan dünyaya gelmeden yaptırıyorsun ama sınava girmeyi reddediyorsun

anladınmı meseleyi.

 

Bak sen...Ben İslam'ın insanı korkutma politikasına göre biryerlerde dünyadakai imtihan için kayıt yaptırmıışmışım, burda sınava girmeyi reddediyormuşmuşum. Ve bu hurafeleri yutmalıymışım..!

 

Hiçbir insan bilgisi dışında sınava kaydedilip, sonra da "sen bu sınavı kaybettin" denemez. Kurgu baştan sakat.

 

Ha yeri gelmişken sana söylemeyi unutmayım, sana özel: Bulunduğum Yerdeki Türkiye'yi Sevenler derneği bir toplantı düzenledi. Bu toplantıya katılmayanların vatan haini olduklarını söyledi. Bazılarımız bu toplantıdan haberdar olmayan insanlar ne olacak dedik, dernek başkanı "kendini türk bilen herkesin böyle bir toplantı tertiplendiğini bilme ve bu toplantıya gelme yükümlülüğü olduğunu" söyledi. Seni göremedim toplantıda... Vatan haini damgası yedin.

 

Kuran ahitten söz eder, orada yapılan bir antlaşmadır ve Kuran'a göre mahşerde karşımıza çıkarılacaktır.

dünyaya gelip boş vermek ve inkar etmek aslında tamamen kendine yaptığın haksızlıktır.

 

Kuran'a göre... Bütün iş burda düğümleniyor zaten. Helal olsun Muhammed'e bu Allah'ın sözüdür diye iyi yutturmuş.

 

mantık hatası demişsin de arkadaşım şimdi bu yazdığın mantıklı mı?

Allah katına zaten inanmıyorsun kabul etmiyorsun ama felsefesini yapıyorsun

dünyaya gelmeden verdiğin sözü burada tutman gerek sözü hatırlamıyorum dersen aslında

oda özünde yani bilincinde saklı ne kadar unutursan o kadar umursamazsın.

programın sonuçları belli değil bizim için değil Allah bilir o ayrı oda şöyle

zamanı ve mekanı madde alemde yaşarken biliyorsun bizim sürelerimiz yıllarımız içerisinde olan

olacak olan Allah katında andadır. ezeli ebedi bilmesi onun zaman ve mekan üstü olmasındandır.

iraden sağa sapmayı sola sapmayı seçer seçimine müdahale yok

ama akibet Allah katında (mekansızlık ve zamansızlıkta) belli.

 

Evet bir söz verdiğimi hatırlamıyorum ve üstelik şunu da iddia ediyorum: Sen de hatırlamıyorsun.

Sen hatırlamadığın bir sözü verdiğine inandırıldın! Olay bundan ibaret.

 

Saygılar.

  • Cevaplar 75
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
mantık hatası demişsin de arkadaşım şimdi bu yazdığın mantıklı mı?
evet, dine göre mantıklı,

 

o iletimdeki cümlelerin tek tek neresinin yanlış oluğunu belirtirsen, o zaman mantık tartışması yapabiliriz.

 

Allah katına zaten inanmıyorsun kabul etmiyorsun ama felsefesini yapıyorsun

 

ben bir yaratıcının varlığına inanırım, ama hakkında herhangi bir bilgim yok.

 

dünyaya gelmeden verdiğin sözü burada tutman gerek sözü hatırlamıyorum dersen aslında

oda özünde yani bilincinde saklı ne kadar unutursan o kadar umursamazsın.

hatırlamak isteyipte, hatırlayamadığım sözden sorumlu tutulmam mantıksız.

 

çünkü

 

herhangi bir yere not etmedim, herhangi bri senet imzalamdım, noterden kayıt yaptırmadım, hafızamda zaten hiç yok

 

olumsuz ne varsa mevcut yani

 

 

programın sonuçları belli değil bizim için değil Allah bilir o ayrı oda şöyle

zamanı ve mekanı madde alemde yaşarken biliyorsun bizim sürelerimiz yıllarımız içerisinde olan

olacak olan Allah katında andadır. ezeli ebedi bilmesi onun zaman ve mekan üstü olmasındandır.

 

zaten programın sonuçları bizim için belli değil diye bahsetmiştim, beni doğrulamışsın.

 

iraden sağa sapmayı sola sapmayı seçer seçimine müdahale yok

ama akibet Allah katında (mekansızlık ve zamansızlıkta) belli.

 

benim bir sonraki adımımı Allah biliyor mu ? evet

 

demekki burada an ve mekan önemli değil

Gönderi tarihi:
Bak sen...Ben İslam'ın insanı korkutma politikasına göre biryerlerde dünyadakai imtihan için kayıt yaptırmıışmışım, burda sınava girmeyi reddediyormuşmuşum. Ve bu hurafeleri yutmalıymışım..!

Hiçbir insan bilgisi dışında sınava kaydedilip, sonra da "sen bu sınavı kaybettin" denemez. Kurgu baştan sakat.

Ha yeri gelmişken sana söylemeyi unutmayım, sana özel: Bulunduğum Yerdeki Türkiye'yi Sevenler derneği bir toplantı düzenledi. Bu toplantıya katılmayanların vatan haini olduklarını söyledi. Bazılarımız bu toplantıdan haberdar olmayan insanlar ne olacak dedik, dernek başkanı "kendini türk bilen herkesin böyle bir toplantı tertiplendiğini bilme ve bu toplantıya gelme yükümlülüğü olduğunu" söyledi. Seni göremedim toplantıda... Vatan haini damgası yedin.

Kuran'a göre... Bütün iş burda düğümleniyor zaten. Helal olsun Muhammed'e bu Allah'ın sözüdür diye iyi yutturmuş.

Evet bir söz verdiğimi hatırlamıyorum ve üstelik şunu da iddia ediyorum: Sen de hatırlamıyorsun.

Sen hatırlamadığın bir sözü verdiğine inandırıldın! Olay bundan ibaret.

 

Saygılar.

çok espiritüel bir yaklaşım. :D

yapılan ahitleri hatırlatacaklar, zaten o yüzden sınav bu, ben unuttum hatırlamıyordum bahaneleri sınıfta kalmana engel olmayacak, yüksek kurul bu bahaneyi yemez, hatırlayanlar nasıl hatırlıyor da Allah'a ve bildirdiklerine iman ediyorlar, sen unutmak istemişsin unutmuşsun ama ahit önüne gelince şimdi hatırladım ya unutmuşum bi zahmet beni yeniden dünyaya gönderinde ben bu sefer doğru yaşayayım dersin, onada inanmazlar. ya zaten hatırlamadığın şey için neden bu kadar kafa yoruyorsun ki, unut gitsin valla bu konuya ayırdığın zamanı başka şeylere ayırsan alim olurmuşsun. öyle bir azimle hergün hiç aksatmadan burada yorum yapıyorsun ki sanki bir yerden fon ayrılmış sana.

şaka maka bayağı mesai yapıyorsun sen burda. :)

 

evet, dine göre mantıklı,

o iletimdeki cümlelerin tek tek neresinin yanlış oluğunu belirtirsen, o zaman mantık tartışması yapabiliriz.

ben bir yaratıcının varlığına inanırım, ama hakkında herhangi bir bilgim yok.

hatırlamak isteyipte, hatırlayamadığım sözden sorumlu tutulmam mantıksız.

çünkü

herhangi bir yere not etmedim, herhangi bri senet imzalamdım, noterden kayıt yaptırmadım, hafızamda zaten hiç yok

olumsuz ne varsa mevcut yani

zaten programın sonuçları bizim için belli değil diye bahsetmiştim, beni doğrulamışsın.

benim bir sonraki adımımı Allah biliyor mu ? evet

demekki burada an ve mekan önemli değil

 

sen bir Yaratıcıya inanırım diyorsan o zaman zaten hatırlıyorsun demektir, yani bilincini özünü tam kapatmamışsın. insanın içindeki o surgulama, kurgulama isteği o verilmiş sözden ötürü. hep arayış içinde, bir şeyler eksik geliyor, sanki yapılması gereken birşey var ama tam olarak ne olduğunu bilemiyor, o içinden gelen seste gizlidir verdiğin söz, yaptığın ahit.

 

üstelik o sözü maddesel aklımızla net hatırlasaydık insan olmanın pek çok deneme yanılma metodunu yapmazdık, korkudan içimize kapanırdık, oysa bizim günahlarla eğitilmemiz, deneyimlememiz ve asıl önemlisi kibrimizi yenerek tövbe edebilmemiz isteniyor. bütün bunlar insanın yücelmesi için ya da alçalması için birer yöntemdir. zaten Kuran asıl gerçek hayat ahiret hayatıdır diyor, burada insan olmayı öğreniyoruz, insanın ne olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz ve yaşıyoruz. eksik fazla her nasılsa yaşıyoruz. yanlışta bize birşey öğretiyor, doğruda.

 

Gönderi tarihi:

Aklın vazifesi anlamak,

gözün vazifesi görmek,

kulağın vazifesi işitmek,

 

bunu düşünerek,

 

Allah yoktur,diyenler görmüyorum,beynime öyle sinyal gelmediği için görmüyorum o zaman yoktur diyenlere,

 

peki Aklını görmüyorsun,beynine öyle sinyal gelmediği için yok mu diyeyim..

 

bak sana gözden öte birşeyleri anlaman için akıl verilmiştir.

 

Akıl aç olan bir insana ,verilen ekmek parçasında ,o veren kişide şefkatin olduğunu anlar..

ama göz şefkati görmez....

 

nerde Allahı görsün.....

Gönderi tarihi:

çok espiritüel bir yaklaşım. :D

yapılan ahitleri hatırlatacaklar, zaten o yüzden sınav bu, ben unuttum hatırlamıyordum bahaneleri sınıfta kalmana engel olmayacak, yüksek kurul bu bahaneyi yemez, hatırlayanlar nasıl hatırlıyor da Allah'a ve bildirdiklerine iman ediyorlar, sen unutmak istemişsin unutmuşsun

 

Olmayan birşey hatırlanmaz. Sen de hatırlamıyorsun!

Ancak bir insanın beynini yıkarsın doğduğu andan itibaren, o zman sınav avrdı sanır, ama yine hatırlamaz.

Sendeki durum bu.

 

ama ahit önüne gelince şimdi hatırladım ya unutmuşum bi zahmet beni yeniden dünyaya gönderinde ben bu sefer doğru yaşayayım dersin.

 

Eğri yaşamıyorum ki, beni dünyaya gönderin doğru yayayaım diye yalvarayım.

Öyle biryer yok. Farzedelim var: Burada nasıl mertçe bu saçmalığa itiraz edebiliyorsak. Orada da ederiz. Eğilmek, yalakalık yapmak, yalvarmak, bizim işimiz değil.

 

ya zaten hatırlamadığın şey için neden bu kadar kafa yoruyorsun ki, unut gitsin valla bu konuya ayırdığın zamanı başka şeylere ayırsan alim olurmuşsun. öyle bir azimle hergün hiç aksatmadan burada yorum yapıyorsun ki sanki bir yerden fon ayrılmış sana.

şaka maka bayağı mesai yapıyorsun sen burda. :)

 

İşimi de yaparım, eğlencemi de yaparım, sevdiklerime zaman da ayırırım, buraya yazı da yazarım. Hepsine yetiririm zamanımı.

(Not: 1997 yılından bu yana tv seyretmiyorum. Bu da bana acaip zaman kazandırıyor)

 

İyi hatırlattın, bakıim bi bankaya bu ayki hizmetlerimin bedelini yatırmışmı talimat aldığım kafirler.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Olmayan birşey hatırlanmaz. Sen de hatırlamıyorsun!

Ancak bir insanın beynini yıkarsın doğduğu andan itibaren, o zman sınav avrdı sanır, ama yine hatırlamaz.

Sendeki durum bu.

 

 

 

Eğri yaşamıyorum ki, beni dünyaya gönderin doğru yayayaım diye yalvarayım.

Öyle biryer yok. Farzedelim var: Burada nasıl mertçe bu saçmalığa itiraz edebiliyorsak. Orada da ederiz. Eğilmek, yalakalık yapmak, yalvarmak, bizim işimiz değil.

 

 

 

İşimi de yaparım, eğlencemi de yaparım, sevdiklerime zaman da ayırırım, buraya yazı da yazarım. Hepsine yetiririm zamanımı.

(Not: 1997 yılından bu yana tv seyretmiyorum. Bu da bana acaip zaman kazandırıyor)

 

İyi hatırlattın, bakıim bi bankaya bu ayki hizmetlerimin bedelini yatırmışmı talimat aldığım kafirler.

 

Saygılar.

 

 

arkadaşım insan oğlu yaratılışta beyninde iyi yada kötü şeyleri her ikisinede yapmak için uygun doğmuştur kötüye kullanırsa cehendem iyiye kulanırsa cennete gider tabiki sen ben hep iyişeyler

yapıyorum diyorsun ama inanmıyorum diyorsun bunu da allah bilir saygılar

Gönderi tarihi:
arkadaşım insan oğlu yaratılışta beyninde iyi yada kötü şeyleri her ikisinede yapmak için uygun doğmuştur kötüye kullanırsa cehendem iyiye kulanırsa cennete gider

 

Yanılıyorsunuz bence. islam öyle demez.

 

"Allah'a inananlar cennete, inanmayanlar cehenneme" der islam.

İyilik & kötülük değildir kıstas. İnanmak ve inanmamaktır.

 

İyilik ve kötülük üzerine yargılanma evrenseldir. İlk dönem Mısır inancıdır. Bu kurala ilahlar ve firavunlar da dahildir.

İnanma ve inanmama üzerine cennete veya cehenneme gitme son dönem Mısır inancıdır. Ayrıca islam inancıdır.

 

Mısır'da "Ma'at" adı verilen bir kavram vardı.

Bu kavram "gerçeklik, doğruluk, adalet, kozmik denge" anlamına geliyordu.

Bugün dilimizde "ilahi adalet" veya "evrensel ahlak" olarak adlandırdığımız kavram idi kısacası.

 

Bu kavrama ilahlar ve insanlar, yani bütün mevcudat uymakla yükümlüydü.

 

Ölümden sonra hem ilahların, hem fravunların, hem de sıradan insanların "ma'at" a uyup uymadıkları konusunda yargılanacaklarına inanıylıyordu. Orada yapılan yargılamayı geçen ebedi huzura ulaşıyordu, geçemeyen yok oluyordu.

 

Sonraları bu kavram bir kadın figürü ile sembolleştirildi, Tanrıça Maat olarak sembolleştirildi. Ama bu tanrıça'nın diğer ilahlara göre konumu hep farklı idi. hiyerarşiye tabi değildi. İlahların üstünde değildi, ama yaratıcı ilah dahil, bütün ilahlar da maat'a uymakla yükümlüydüler.

 

Firavunlar ve idaresi de maat'a uyulmasını sağlamakla yükümlü idi.

 

Bugünkü durumla karşılaştıracak olursak, kanunu yönetim şekline göre, meclis, kral, başkan, konsey, devrim lideri gibi kişi ve kurumlar yapar. Ancak yapılan bu kanuna onlar da tabidirler, kanun yapıcılar, kanunun üstünde değildirler yani.

...

Maat kavramının ve sonradan tanrıça figürü ile sembolleştirilen Maat'ın konumu eski mısırda bu idi.

 

Teorik olarak bir insanın maat'a (ilahi adalete, evrensel ahlaka) uygun yaşayabileceğine inanılıyordu.

 

Ancak tecrübe gösterdi ki, maat'a uyulmasını sağlamakla yükümlü olanların bile maat'ı ihlal ettikleri anlaşıldı.

 

İnsan mükemmel değildi. Bu nedenle maat'a uygun yaşaması mümkün değildi.

 

Bu durumda ne olacaktı ? Yani hiçkimse ebedi huzura kavuşamayacakmıydı? Bir çözüm olmalıydı.

 

Bu durumda Yaratıcı Tanrı'nın, "dilediğini" ebedi huzura kavuşturabileceği inancı yayıldı.

 

Bu gelişme inanç sisteminde bir kırılma noktası oluşturdu.

 

Zira önceden ilahlar dahil, herkes, maat'a uymakla yükümlü iken, ebedi huzura kavuşmanın tek yolu bu maat'a uygun yaşamak iken, artık insanlar "maat"a uyup uymamalarına göre değil, Tanrı'nın rızasına, takdirine göre ebedi huzura kavuşabilme olanağına kavuştular.

 

Bu inancın tamamlayıcısı da, maat'a uyma yeteneğinin doğuşta Tanrı taafından insanlara verildiğine veya verilmediğine ilişkin inançtı.

Bu inançla birlikte, insanın ölümden sonra huzura kavuşmasının tamamen Taqnrı'nın elinde olduğu anlayışı hakim duruma geldi.

 

Bu gelişme kırılma noktası oluşturdu çünkü, bundan sonra Yargılamayı yapan İlah veya ilahların "beğenisini kazanmak" ön plana çıktı.

 

"Tanrı'ya ibadet etmek, Tanrı'yı memnun etmek" ebedi huzura kavuşmanın tek yolu haline geldi. Maata 'uymak önemini kaybetmedi, ancak, edebi huzura kavuşmanın tek yolu olmaktan çıktı, ikincil pozisyona düştü, Tanrı'nın isteği, dileği, edebi huzura kavuşmanın başlıca, hatta tek yolu oldu.

 

Böylece insanın bu dünyada başarılı sayılması ile maat'a uyum arasındaki bağ koptu, yerine Tanrı'nın arzusuna uymak, Tanrı'nın arzusuna göre yaşamak insanın dünyadaki başarısının/iyi insan sayılmasının ölçütü haline geldi.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Yanılıyorsunuz bence. islam öyle demez.

 

"Allah'a inananlar cennete, inanmayanlar cehenneme" der islam.

İyilik & kötülük değildir kıstas. İnanmak ve inanmamaktır.

 

İyilik ve kötülük üzerine yargılanma evrenseldir. İlk dönem Mısır inancıdır. Bu kurala ilahlar ve firavunlar da dahildir.

İnanma ve inanmama üzerine cennete veya cehenneme gitme son dönem Mısır inancıdır. Ayrıca islam inancıdır.

 

 

 

Saygılar.

 

 

Arkadaşım sonuşta hep aynı beyin inananda güzel birşey yapsa iyi dir inanmayan da güzel bir şey yapsa iyidir saygılar

Gönderi tarihi:

Brainslapper

senin içinde yaratıcının olduğuna dair rahatsız eden bir durum var, aslında farkındasın ama bunu dile getirmiyorsun.

aradığın kanıt falanda değil, olmadığına inandırmışsın kendini bu uğurda çaba gösteriyorsun.

kendine kanıtlama derdindesin ben yok dedim öyle ise olmadığını göstereceğim diyor gibisin.

verdiğim sözü hatırlamıyorum sende hatırlamıyorsun demişsin ya keskinkaleme, aslında özünde seni rahatsız eden bir acaba var yoksa bu kadar zaman harcamazsın... inanmadığın Allah'ı ve dinini anlamaya...

Gönderi tarihi:
Brainslapper

senin içinde yaratıcının olduğuna dair rahatsız eden bir durum var, aslında farkındasın ama bunu dile getirmiyorsun.

aradığın kanıt falanda değil, olmadığına inandırmışsın kendini bu uğurda çaba gösteriyorsun.

kendine kanıtlama derdindesin ben yok dedim öyle ise olmadığını göstereceğim diyor gibisin.

verdiğim sözü hatırlamıyorum sende hatırlamıyorsun demişsin ya keskinkaleme, aslında özünde seni rahatsız eden bir acaba var yoksa bu kadar zaman harcamazsın... inanmadığın Allah'ı ve dinini anlamaya...

 

Ben saadece Tanrı konusundaki gerçek nedir onu öğrenmek istiyorum.

 

Beni rahatsız eden durum yok. Sadece Tanrı'nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini düşünüyorum. Bilebilen biri var mı, bir işaret var mı onu merak ediyorum. Bu merakım size benim rahatsızlığım olarak görünüyor olabilir.

 

Birileri çıkıp Tanrı'nın şöyle, böyle olduğunu söylüyor, ben de neden öyle, böyle olmadığını söylüyorum.

Çünkü verilen cevap merakımı gidermiyor.

 

Tanrı'nın var olduğunu iddia edenlerin başlıcaları semitik dinler.

Bütün okumalarımda vardığım sonuç, bu forumda bana cevap yazan herkesin cevabının özeti şu benim için: Eğer bir Tanrı varsa dahi, bu Tanrı semitik dinlerin Tanrısı değil.

 

Semitik dinlerin Tanrısı sahte bir Tanrı, kendisine Tanrı süsü verilmiş bir put, onun ilerisi değil.

Rahatsızlığım bu olabilir, haklısın. Sahte ilahın kendini Tanrı imiş gibi sunması rahatsızlığım olabilir.

Cevap yokken, cevapmış gibi ortaya sürülmesi beni rahatsız eden şey olabilir.

 

Burada siz değil, Hristiyanlar olsaydı da durum değişmeyecekti. İnanmadığım din ve Allah sadece İslamiyet değil.

Benim için Hristiyanlık da aynı, Musevilik de, Bahailik de, İbrahimilik de, Zerdüştlük de.

 

Hiçbiri cevap sunmuyor, cevap varmış nurmarasına yatıyor.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Buraya asacağım alıntı bazı şeyleri hatırlattığı için ve hoşuma gittiği için asıyorum.

 

O halde : ALLAH vardır.

 

Felsefe tarihinde ontolojik kanıtın ilk açıklamalarına Fârâbî ve İbn Sinâ’da ve daha sonrada Batı dünyasında Aziz Anselm’de rastlandığını söylemiştik. Ancak bu delil düşünce tarihinde daha çok Rene Descartes (1596-1650) ile anılmaktadır. Modern felsefe 1600’lü yıllarda, Descartes ile başlar. Bu filozofun sisteminde yöntem çok önemli bir yer tutar. Onun yönteminin temelini ise şüphecilik oluşturmaktadır. Descartes felsefesine, hiçbir yanlışa düşmemek için, kendi varlığı da dahil bütün bildiklerini yok sayarak başlar. Ancak Descartes’ta şüphecilik amaç olarak değil, gerçeğe ulaşabilmek için bir araç olarak kullanılmıştır. O, ilk bilgilerini sezgilere dayandırmıştır. Her şeyi yok kabul ettikten sonra ilk adımını, dış dünya hakkındaki her şeyden şüphe etse bile, reddedilmeyen nokta olarak “Düşünüyorum öyleyse varım” diyerek atan Descartes, bilmenin, bilmemekten daha mükemmel olduğu fikrine ulaşmıştır. Kendi içinde bir mükemmel varlık fikri olduğunu görerek, bunların tıpkı bir üreticinin ürettiği ürüne marka koyması gibi, bu mükemmel varlığın mutlaka bir yaratıcısı olmalı diyerek, bunun tesadüfen oluşamayacağını söylemiştir. Descartes’a göre, insan ruhunda doğuştan bulunan (yani sonradan duyular aracılığı ile dışarıdan gelmemiş olan) fikirler vardır; Tanrı fikri de, yani ‘sonsuz ve yetkin’ bir varlık hakkındaki fikir de, aynı türdendir. Bu ‘en yetkin’ ve ‘en gerçek’ varlık fikri, bize nereden gelmiştir? Bu fikir bize duyularımız yolu ile gelmiş olamaz, duyularımızın bize tanıttığı şeyler, yetkin (kusursuz) varlıklar değillerdir. Kendimiz de yetkin bir varlık (yaratık) olmadığımıza göre sonuçta; eksik ve sınırlı birer varlığız. Öyleyse, bu yetkinlik fikrini bizim ruhumuza koyan, Tanrı’nın bizzat kendisidir; şu halde Tanrı vardır.

 

Descartes bilmenin şüphe etmekten daha büyük bir mükemmellik olduğunu anlamasıyla, bu fikrin kendisini en Mükemmel’e götürdüğünü şöyle açıklamaktadır: “Bundan sonra şüphe etmemin, yani varlığımın mükemmel olması üzerine düşünerek (çünkü bilmenin şüphe etmekten daha büyük bir mükemmellik olduğunu açıkça görüyordum) olduğumdan daha mükemmel olan bir şeyi düşünmeyi nereden öğrendiğimi araştırmaya karar verdim ve bunu gerçekten daha Mükemmel bir Varlık’tan öğrenmiş olmam gerektiğini apaçık anladım. Kendi dışımdaki başka bir çok şey; örneğin gök, yer, ışık, sıcaklık gibi daha binlerce şey hakkındaki düşüncelerime gelince, bunların nereden geldiğini bilmekte o kadar zorluk çekmiyordum; çünkü onlarda kendilerini benden üstün kılacak hiçbir şey göremediğimden, hakiki oldukları takdirde ise onları yokluktan edindiğime, yani bir eksikliğim bulunması dolayısıyla bende bulunduklarına inanabilirdim. Ama bu, kendi varlığımdan daha Mükemmel bir Varlık fikri için aynı olmazdı. Çünkü onu yokluktan edinmek açıkça imkânsız bir şeydi; sonrada en mükemmelin daha az mükemmelden çıkmasında, ona bağlı olmasında, hiçten bir şeyin meydana gelmesinden daha az aykırılık bulunmadığına göre, onu kendimden de edinemezdim. Böylece, olduğumdan daha mükemmel bir varlık, hatta herhangi bir şekilde bende bir fikir bulunan bütün mükemmelliklere sahip olan bir varlık tarafından, yani tek kelimeyle söylersem, Allah tarafından bu fikrin bana verilmiş olması olasılığı kalıyordu geriye.”

 

Tanrı’nın var olması sonucu, aslında, bizzat mükemmel varlık fikrinin kendisinden çıkar; çünkü var olma, mükemmelliğin bir temel unsurudur ve bu olmazsa, Tanrı, varlıkların en az mükemmeli olur. Anselm tarafından geliştirilen bu kanıt, Tanrı’nın var olmasını, bizim mükemmel varlık fikrimize bağımlı kılar gibi görünüyor. Descartes’a göre, bunu bu şekilde anlamamalıyız. Tanrı vardır, çünkü zihnim onu tasarlıyor dememeli, fakat; aklım Tanrı’yı tasarlıyor, çünkü Tanrı vardır demelidir.

Alıntı.

Gönderi tarihi:
Ben saadece Tanrı konusundaki gerçek nedir onu öğrenmek istiyorum.

Beni rahatsız eden durum yok. Sadece Tanrı'nın var olup olmadığının bilinemeyeceğini düşünüyorum. Bilebilen biri var mı, bir işaret var mı onu merak ediyorum. Bu merakım size benim rahatsızlığım olarak görünüyor olabilir.

Birileri çıkıp Tanrı'nın şöyle, böyle olduğunu söylüyor, ben de neden öyle, böyle olmadığını söylüyorum.

Çünkü verilen cevap merakımı gidermiyor.

Tanrı'nın var olduğunu iddia edenlerin başlıcaları semitik dinler.

Bütün okumalarımda vardığım sonuç, bu forumda bana cevap yazan herkesin cevabının özeti şu benim için: Eğer bir Tanrı varsa dahi, bu Tanrı semitik dinlerin Tanrısı değil.

Semitik dinlerin Tanrısı sahte bir Tanrı, kendisine Tanrı süsü verilmiş bir put, onun ilerisi değil.

Rahatsızlığım bu olabilir, haklısın. Sahte ilahın kendini Tanrı imiş gibi sunması rahatsızlığım olabilir.

Cevap yokken, cevapmış gibi ortaya sürülmesi beni rahatsız eden şey olabilir.

Burada siz değil, Hristiyanlar olsaydı da durum değişmeyecekti. İnanmadığım din ve Allah sadece İslamiyet değil.

Benim için Hristiyanlık da aynı, Musevilik de, Bahailik de, İbrahimilik de, Zerdüştlük de.

Hiçbiri cevap sunmuyor, cevap varmış nurmarasına yatıyor.

Saygılar.

 

rahatsızlık olarak tarif ettim çünkü bir arayış içerisinde olduğunu gözlemledim, sende onu ifade etmişsin... cevap arıyorsun ama aldığın cevaplar yeterli gelmiyor... o zamanda şunu düşünüyorum arayışın var ama olmadığını ispata çalışıyorsun... mesele bu...

 

Allah varsa bu semitik dinlerin Allah'ı değil gibi bir sözde haklılık payı azda olsa var, şöyle ki, dinler Allah'ın varlığını ve birliğini bildirmek için gönderilmiştir, din yaygınlaşırken insanlar algı kargaşasına düşerler, onlarında pek çoğu materyalistler gibi görmek, duymak, hissetmek isterler o sebepten ötürü ilahi dinler insanlar arasında zamanla farklı anlaşılmalara döner, mezheplerde ve yorumlarda olan farklılık bundandır...

 

Kuran, Allah'ın katından gönderilen büyük nurlu kitap, levhi mahfuzdan bilgiler taşıyan bir kitap... ve asıl bilemediklerimiz ve dünya koşullarında algılamayacağımız bilgiler levhi mahfuzdadır.... bilmemiz gerekenler bize bildirilmiştir, ama görüşlerde farklılık olabilir, olsada sonuç itibarıyla kişiye yönelik bilgi ve iman kendisine nasip olan kadardır... yeterliliğini Allah bilir...

 

söyleyeceğim şu ki, insanlar hangi inanca mensup olursa olsunlar bir Yaratıcı inancına sahiptirler ama Allah bütün o bilgilerden üstündür... arayış bundan kaynaklanır... bazen herşey her bilgi yetersiz gelir, daha fazlası olmalı, açıklaması olmalı gibi sorgular geliştiririz... işte kimisine bazı cevaplar yeter, kimi azla yetinir ve kafa yormak istemez, kimi yetinmez fazlasını bilmek ister inanırken sorgular, kimine ne cevaplar tatminkar gelir, ne dinler onlarda inanmazken sorgularlar, eğer aradıkları gerçekten bir cevapsa bazı cevaplar bulurlar, yok değilse buldukları cevapları dejenere etme yoluna giderler içlerinde inkara yönelik bir meyil vardır...

Gönderi tarihi:
rahatsızlık olarak tarif ettim çünkü bir arayış içerisinde olduğunu gözlemledim, sende onu ifade etmişsin... cevap arıyorsun ama aldığın cevaplar yeterli gelmiyor... o zamanda şunu düşünüyorum arayışın var ama olmadığını ispata çalışıyorsun... mesele bu...

 

Olduğunu veya olmadığını ispata çalışmıyorum. Hangisi ispatlanırsa, gerçek odur. Taraf tutmuyorum. Ama yanlış cevaplara da kanmıyorum. Burada yaptığım itirazlar yanlış cevaplara. Yanlış cevapları çoğu da semitik din mensuplarından geliyor.

 

Semitik dinlerin Allah'ı, görünmez bir puttan başka birşey değil. Ha Arapların Uzza'sı, ha Allah'ı, fark yok. Ha Yunanlıların Zeus'u, ha Hintlilerin B-RAHMAN'ı (İslam'ın ithal ettiği ilah ismi, Hint dinindeki büyük ilah). Fark yok. Hepsi put. Kimisi görünür, kimisi görünmez.

 

Kuran, Allah'ın katından gönderilen büyük nurlu kitap, levhi mahfuzdan bilgiler taşıyan bir kitap... ve asıl bilemediklerimiz ve dünya koşullarında algılamayacağımız bilgiler levhi mahfuzdadır....

 

Levhi Mahfuz denen yer bir uydurmadan ibarettir. Gören, duyan, bilen yoktur. Farazidir. Uydurma olduğunu anlamak için şöyle bir test yap. Levhi Mahfuz neresidir? Maddi Bir yer midir. Manevi bir yer midir? Varsayılan Tanrı'dan ayrımıdır, Tanrı ile bir midir? Levhi Mahfuz'un yapısı nedir? Canlı mıdır, cansız mıdır? Her bilgi varsa içinde, bir çeşit Tanrı mıdır? Bilgisi Tanrı'nın bilgisiyle boy ölçüşebilecek mahiyette midir? Yoksa Levhi mahfuz, Tanrı2nın hafızası mı demektir? O zaman neden Levhi Mahfuz denmiş de doğrudan Tanrı denmemiştir....

 

Bu sorulara vereceğin cevqaplardan sonra varacağın nokta şudur: Levhi Mahfuz uydurma bir tabirdir...

Levhi Mahfuz, Tanrı'dan ayrı bir yer ise, tanrı ve o ayrı ise, sorunla karşılaşırsın, Tanrı mekan sahibi olur.

Yani sonuç şudur: Ya Levhi Mahfuz var diyeceksin ve Tanrı'ya mekan tayin edip, onu bilgi yönünden Levhi Mahfuz adını verdiğin yer ile eşit konuma getireceksin, yani şirke gireceksin. Yada Levhi Mahfuz uydurmadır deyip, inancını koruyacaksın.

 

Tercih senin.

 

***

 

Kuran da Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalib adlı şahsın kitabıdır, O kitap için eski Arap ilahlarının en büyüğünü totem seçmiştir. Kitabını ona atfetmiştir. Olay bundan ibaret.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Olduğunu veya olmadığını ispata çalışmıyorum. Hangisi ispatlanırsa, gerçek odur. Taraf tutmuyorum. Ama yanlış cevaplara da kanmıyorum. Burada yaptığım itirazlar yanlış cevaplara. Yanlış cevapları çoğu da semitik din mensuplarından geliyor.

 

İspatlamaya çalışmıyorsun ve taraf tutmuyorsun, bu söylediğine sen inanıyor musun?

Cevapların yanlış olduğunu nasıl anlıyorsun, bir sağlaman var mı? Madde ile açıklamazsan sevinirim valla maddenin içini dışını öğrendik artık... ben sana soruyorum cevapların yanlışlığı sonucuna nasıl varıyorsun?

 

Semitik dinlerin Allah'ı, görünmez bir puttan başka birşey değil. Ha Arapların Uzza'sı, ha Allah'ı, fark yok. Ha Yunanlıların Zeus'u, ha Hintlilerin B-RAHMAN'ı (İslam'ın ithal ettiği ilah ismi, Hint dinindeki büyük ilah). Fark yok. Hepsi put. Kimisi görünür, kimisi görünmez.

Levhi Mahfuz denen yer bir uydurmadan ibarettir. Gören, duyan, bilen yoktur. Farazidir. Uydurma olduğunu anlamak için şöyle bir test yap. Levhi Mahfuz neresidir? Maddi Bir yer midir. Manevi bir yer midir? Varsayılan Tanrı'dan ayrımıdır, Tanrı ile bir midir? Levhi Mahfuz'un yapısı nedir? Canlı mıdır, cansız mıdır? Her bilgi varsa içinde, bir çeşit Tanrı mıdır? Bilgisi Tanrı'nın bilgisiyle boy ölçüşebilecek mahiyette midir? Yoksa Levhi mahfuz, Tanrı2nın hafızası mı demektir? O zaman neden Levhi Mahfuz denmiş de doğrudan Tanrı denmemiştir....

 

Bahsettiğin o dinlerin ve o dinlere inananların hepsi Allah'ı arıyor, ararken şekle dönüştürdüğünden şirke sapıyor, şirkte imanı bitirir... Allah kavramı bütün o bahsettiğin putlardan uzaktır, onlarla kıyas kabul etmez... Görünmeyene inanmak zordur, görünene herkes inanır... ve Allah'ın en büyük özelliği görünmemesi değildir, görünen bir tanrı bu yaşamın içinde saçma kalacaktır...

 

Levhi mahfuz bir yer değil bir ana kitaptır. Kuran'ın ve diğer hak kitapların içeriğinde ondan bilgiler vardır. İşte dönüyor, dolaşıyor yine görmeye, duymaya geliyorsun, burada anlatılan şey inanmaktır, görmek bilmek demektir, bildiğin şeye inanırmısın, işte o yüzden iman yavan akıl yürütmekten üstündür... Akıl Allah'ı bilir, kalpte iman eder. Kalp iman etmezse akıl ancak gördüğünü bilir...

Levhi Mahfuz, canlı değil, ancak mahiyetini Allah bilir. Yalnız onun bilgisi tanrımıdır dedinmi iş gülünç hale gelir, Allah'ın bildirdiği Allah'tan bağımsız değil ki... Görüp görmediğin her şeyde Allah'tan bir nur var, ama gizlidir.... Tanrının hafızası demek değil, tövbe Yarabbim... Allah unutmaz ki hafızası olsun... Biz öyle bir Allah'tan söz ediyoruz ki, yukarıda söz ettiğin tanrılara benzemez... O yüzden görmediğimize inanıyoruz, kendimden daha üstün bir mahluk görmedim... İnsan olarak bahsediyorum... kendim derken anlattığım "biz" dir... Bizim inandığımız Allah herhangi bir kıyas kabul etmez, herhangi birşeye benzemez, O'nu en güzel tarif eden yine kendisidir... Esmai hüsnada O kendisini anlatır... Bizim eksik tariflerimizden uzaktır, üstündür...

 

Bu sorulara vereceğin cevqaplardan sonra varacağın nokta şudur: Levhi Mahfuz uydurma bir tabirdir...

Levhi Mahfuz, Tanrı'dan ayrı bir yer ise, tanrı ve o ayrı ise, sorunla karşılaşırsın, Tanrı mekan sahibi olur.

Yani sonuç şudur: Ya Levhi Mahfuz var diyeceksin ve Tanrı'ya mekan tayin edip, onu bilgi yönünden Levhi Mahfuz adını verdiğin yer ile eşit konuma getireceksin, yani şirke gireceksin. Yada Levhi Mahfuz uydurmadır deyip, inancını koruyacaksın.

Tercih senin.

 

Zaten tercihlerimizi tartışıyoruz burada, sende kendi tercihini yapıyorsun...

Levhi mahfuzun ne olup ne olmadığını kavramamışsın ki, bunların nesine cevap vereyim... Mekansız, zamansız Allah'tan söz ediyoruz, sen yer midir, yurt mudur diyorsun...

 

Şunu söyleyebilirim ancak, yeryüzünde sosyal insanların yaşadığı çağımızda, teknoloji ve sistem yönetimleri geliştiren insanlığı düşün ve Allah insanları yeryüzünde yarattığı gibi başka alemlerde yaratmıştır, Kuran pek çok alemden söz eder. Bakşa mekanlar ve başka zamanlarda var ancak Allah orada da değildir, ama heryerdedir...

 

Kuran da Muhammed bin Abdullah bin Abdulmuttalib adlı şahsın kitabıdır, O kitap için eski Arap ilahlarının en büyüğünü totem seçmiştir. Kitabını ona atfetmiştir. Olay bundan ibaret.

 

Saygılar.

Kuran güzel peygamberimiz Muhammet Mustafa'ya (sav) indirilmiş bir hak kitaptır. Senin kurgularından arınmıştır...

olayı nihayetlendirmiş mi oldun şimdi, oldu çözmüşsün sen bu işi...

Gönderi tarihi:
Sardunyam.

 

Bayıldım izahına ellerine sağlık (yazdığın için) Aklına sağlık "az yazı ile bu kadar şey anlatma" valla teşekkür ederim.

çok teşekkür ederim arkadaşım

seninde gönlüne sağlık :clover:

Gönderi tarihi:
İspatlamaya çalışmıyorsun ve taraf tutmuyorsun, bu söylediğine sen inanıyor musun?

Cevapların yanlış olduğunu nasıl anlıyorsun, bir sağlaman var mı? Madde ile açıklamazsan sevinirim valla maddenin içini dışını öğrendik artık... ben sana soruyorum cevapların yanlışlığı sonucuna nasıl varıyorsun?

 

 

 

Bahsettiğin o dinlerin ve o dinlere inananların hepsi Allah'ı arıyor, ararken şekle dönüştürdüğünden şirke sapıyor, şirkte imanı bitirir... Allah kavramı bütün o bahsettiğin putlardan uzaktır, onlarla kıyas kabul etmez... Görünmeyene inanmak zordur, görünene herkes inanır... ve Allah'ın en büyük özelliği görünmemesi değildir, görünen bir tanrı bu yaşamın içinde saçma kalacaktır...

 

Levhi mahfuz bir yer değil bir ana kitaptır. Kuran'ın ve diğer hak kitapların içeriğinde ondan bilgiler vardır. İşte dönüyor, dolaşıyor yine görmeye, duymaya geliyorsun, burada anlatılan şey inanmaktır, görmek bilmek demektir, bildiğin şeye inanırmısın, işte o yüzden iman yavan akıl yürütmekten üstündür... Akıl Allah'ı bilir, kalpte iman eder. Kalp iman etmezse akıl ancak gördüğünü bilir...

Levhi Mahfuz, canlı değil, ancak mahiyetini Allah bilir. Yalnız onun bilgisi tanrımıdır dedinmi iş gülünç hale gelir, Allah'ın bildirdiği Allah'tan bağımsız değil ki... Görüp görmediğin her şeyde Allah'tan bir nur var, ama gizlidir.... Tanrının hafızası demek değil, tövbe Yarabbim... Allah unutmaz ki hafızası olsun... Biz öyle bir Allah'tan söz ediyoruz ki, yukarıda söz ettiğin tanrılara benzemez... O yüzden görmediğimize inanıyoruz, kendimden daha üstün bir mahluk görmedim... İnsan olarak bahsediyorum... kendim derken anlattığım "biz" dir... Bizim inandığımız Allah herhangi bir kıyas kabul etmez, herhangi birşeye benzemez, O'nu en güzel tarif eden yine kendisidir... Esmai hüsnada O kendisini anlatır... Bizim eksik tariflerimizden uzaktır, üstündür...

 

 

 

Zaten tercihlerimizi tartışıyoruz burada, sende kendi tercihini yapıyorsun...

Levhi mahfuzun ne olup ne olmadığını kavramamışsın ki, bunların nesine cevap vereyim... Mekansız, zamansız Allah'tan söz ediyoruz, sen yer midir, yurt mudur diyorsun...

 

Şunu söyleyebilirim ancak, yeryüzünde sosyal insanların yaşadığı çağımızda, teknoloji ve sistem yönetimleri geliştiren insanlığı düşün ve Allah insanları yeryüzünde yarattığı gibi başka alemlerde yaratmıştır, Kuran pek çok alemden söz eder. Bakşa mekanlar ve başka zamanlarda var ancak Allah orada da değildir, ama heryerdedir...

 

 

Kuran güzel peygamberimiz Muhammet Mustafa'ya (sav) indirilmiş bir hak kitaptır. Senin kurgularından arınmıştır...

olayı nihayetlendirmiş mi oldun şimdi, oldu çözmüşsün sen bu işi...

 

 

:clover: eline koluna sağlık teşekkür ederim arkadaşım güzel bir yazı :clover:

Gönderi tarihi:
İspatlamaya çalışmıyorsun ve taraf tutmuyorsun, bu söylediğine sen inanıyor musun?

 

Sevgili sardunyam,

ve sayın çiçekçiler,

 

Verdiğiniz cevaplar tatminkar değilse ve ben verdiğiniz cevapların saçmalığını sergiliyorsam, bu benim taraf tuttuğum anlamına gelmez, cevabın henüz olmadığı anlamına gelir.

 

Cevapların yanlış olduğunu nasıl anlıyorsun, bir sağlaman var mı? Madde ile açıklamazsan sevinirim valla maddenin içini dışını öğrendik artık... ben sana soruyorum cevapların yanlışlığı sonucuna nasıl varıyorsun?

 

Cevapların yanlışlığını, kendi içindeki çelişkilerden anlıyoruz.

Cevap olarak bazen A, bazen B diyorsa, A cevabı doğru ise B yanlıştır. B cevabı doğru ise A yanlıştır.

 

Doğru cevabını bilmediğin şeyin yanlış cevaplarını bilebilirsin.

Bu konuyu kralx ile aylar önce tartıştık. Doğru cevabı bilmesen de, yanlış cevapları elindeki bilgilere dayanarak bilebilirsin.

 

Levhi mahfuz bir yer değil bir ana kitaptır. Kuran'ın ve diğer hak kitapların içeriğinde ondan bilgiler vardır. İşte dönüyor, dolaşıyor yine görmeye, duymaya geliyorsun, burada anlatılan şey inanmaktır, görmek bilmek demektir, bildiğin şeye inanırmısın, işte o yüzden iman yavan akıl yürütmekten üstündür... Akıl Allah'ı bilir, kalpte iman eder. Kalp iman etmezse akıl ancak gördüğünü bilir...

Levhi Mahfuz, canlı değil, ancak mahiyetini Allah bilir. Yalnız onun bilgisi tanrımıdır dedinmi iş gülünç hale gelir, Allah'ın bildirdiği Allah'tan bağımsız değil ki... Görüp görmediğin her şeyde Allah'tan bir nur var, ama gizlidir.... Tanrının hafızası demek değil, tövbe Yarabbim... Allah unutmaz ki hafızası olsun... Biz öyle bir Allah'tan söz ediyoruz ki, yukarıda söz ettiğin tanrılara benzemez... O yüzden görmediğimize inanıyoruz, kendimden daha üstün bir mahluk görmedim... İnsan olarak bahsediyorum... kendim derken anlattığım "biz" dir... Bizim inandığımız Allah herhangi bir kıyas kabul etmez, herhangi birşeye benzemez, O'nu en güzel tarif eden yine kendisidir... Esmai hüsnada O kendisini anlatır... Bizim eksik tariflerimizden uzaktır, üstündür

 

Ben Levhi mahfuz için sadece "yer" demedim.

Ne olabileceğine ilişkin bir sürü soru sordum. Bunların arasında yer mi değil mi, maddi mi manevi mi vs.. diye gidiyor.

 

Madem görmeye, duymaya, bilmeye takılıyorsun, geçtik onları...

 

Levhi Mahfuz kitaptır diyorsun: Bu kitab'ın niteliği nedir, konumu nedir, Alla ile olan ilişkisi nedir?

 

Hafıza illa ki unutmak/hatırlamakla mı ilgili? Memory, Data Storage Unit.

Senin için yeniden, başka kelimelerle ifade edeyim.

Allah'ın bilgisi'ne mi Levhi Mahfuz deniyor?

Allah'ın bilgisine denmiyorsa, neye deniyor? Allah'ın bilgisinden ayrı mıdır? Ayrı ise, hem allah, hem de Levhi Mahfuz herşeyi bilmektedir. Zira herşeyin bilgisi Levhi Mahfuz'da vardır.

 

Levhi mahfuzun ne olup ne olmadığını kavramamışsın ki, bunların nesine cevap vereyim... Mekansız, zamansız Allah'tan söz ediyoruz, sen yer midir, yurt mudur diyorsun...

 

Levhi Mahfuz'u anlamaya teşebbüs ettin mi ben soruncaya kadar da, bana anlamıyorsun diye ithamda bulunuyorsun? Böyle bir soru sormak aklına geldimi daha önce de bilesin?

 

Yukarıda söyledim, çarpıtma. Sadece yer demedim ben. Sana birsürü olasılık sıraladım. Hangisini beğeniyorsan, hangisini rasyonelleştirebiliyorsan rasyonelleştir, seç, beğen, al. Ama yapamazsın, zira hepsi, senin Tanrı kavramınla biryerde çelişiyor. İslam gibi, toplama, uydurma bir tabirdir Levhi Mahfuz. İşte meydan, ipatla uydurma olmadığını.

 

Şunu söyleyebilirim ancak, yeryüzünde sosyal insanların yaşadığı çağımızda, teknoloji ve sistem yönetimleri geliştiren insanlığı düşün ve Allah insanları yeryüzünde yarattığı gibi başka alemlerde yaratmıştır, Kuran pek çok alemden söz eder. Bakşa mekanlar ve başka zamanlarda var ancak Allah orada da değildir, ama heryerdedir...

 

Kuran güzel peygamberimiz Muhammet Mustafa'ya (sav) indirilmiş bir hak kitaptır. Senin kurgularından arınmıştır...

olayı nihayetlendirmiş mi oldun şimdi, oldu çözmüşsün sen bu işi...

 

Öyle bir Tanrı var mı yok mu bilemeyiz. Kimse bilemez.

 

Bilebileceğimiz tek şey, Muhammed'in tarif ettiği Allah o Tanrı değil.

 

Herşeydeki ve heryerdeki Tanrı, Muhammed'in uçkuruyla uğraşmaz, Muhammed'in amcasıyla kavgasında taraf tutmaz, insanların bir kısmını bir kısmına köle ve cariye yapmaz. Öyle bir Tanrı megaloman olmaz, Buna gerek duymaz. Herşeye sahip Tanrı, insanları bana tapınsınlar diye yarattım "hihahohaha" diye naralanmaz. Sen çocuğunu seni sevsin diye mi yaptın?

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Sevgili sardunyam,

ve sayın çiçekçiler,

Verdiğiniz cevaplar tatminkar değilse ve ben verdiğiniz cevapların saçmalığını sergiliyorsam, bu benim taraf tuttuğum anlamına gelmez, cevabın henüz olmadığı anlamına gelir.

Cevapların yanlışlığını, kendi içindeki çelişkilerden anlıyoruz.

Cevap olarak bazen A, bazen B diyorsa, A cevabı doğru ise B yanlıştır. B cevabı doğru ise A yanlıştır.

 

verdiğimiz cevaplar sizi hiç bir zaman tatmin etmez, etmeyecekte... elbette tarafsınız... cevapların yanlışlığını A ile B ile açıklayamazsınız... ben size ifade ettim dinlerde yorum farklılıkları olması çok doğaldır çünkü ifade edilen Allah yorumlar üstüdür, ancak hepsinde doğruluk payıda var... her insanın Allah düşüncesinde doğruluk payı vardır, Mevlananın ifadesi ile her insanda Allah'tan bir nur vardır, o yüzden yaradılanı severiz Yaratan'dan ötürü... bu düşüncede eksiklik olabilir yorumlarda eksiklik olabilir, çok olağan zaten Allah bizden onu tam anlamıyla kavramamızı istemiyor sadece anlamaya çalışmamazı Kuran tabiriyle Allah'ı hakkıyla kavramaya çalışmamızı istiyor...

 

Doğru cevabını bilmediğin şeyin yanlış cevaplarını bilebilirsin.

Bu konuyu kralx ile aylar önce tartıştık. Doğru cevabı bilmesen de, yanlış cevapları elindeki bilgilere dayanarak bilebilirsin.

Ben Levhi mahfuz için sadece "yer" demedim.

Ne olabileceğine ilişkin bir sürü soru sordum. Bunların arasında yer mi değil mi, maddi mi manevi mi vs.. diye gidiyor.

Madem görmeye, duymaya, bilmeye takılıyorsun, geçtik onları...

Levhi Mahfuz kitaptır diyorsun: Bu kitab'ın niteliği nedir, konumu nedir, Alla ile olan ilişkisi nedir?

 

doğrusunu bilmeden yanlışını nasıl bilirsin çok enteresan, doğruyu bilemeden yanlışı bilmek imkansızdır... levhi mahfuz için bana yönlendirdiğiniz yorumların hepsinde bir yer ya da bir mekan ifade ettiniz... Allah'ın sistemi büyüktür, çağlar incesi insanların onu anlamasıyla günümüz bilgisiyle anlaşılması farklıdır... insanlık bilgilendikçe ve sistem geliştirdikçe Allah'ın sistemini daha iyi anlamaya başlamıştır... Levhi mahfuz evren hakkında, ahiret hakkında ve bütün yaratılmışların düzeni hakkında bilgi barındıran ana kaynaktır.... Kuran ve diğer hak kitaplar ondan bilgi getirir... Allah insanı, melekleri, diğer canlıları, cansız maddeyi, evreni yaratmış ve düzenle belirlemiştir.... meleklerin bu düzende yetkileri ve görevleri var, insanlığa Allah'tan bilgi getirenler meleklerdir, evrenin ve dünyanın doğal düzenlerini kontrol eden meleklerdir, canları alanlar meleklerdir, işte bunlar Allah'ın sistemlerinden...

 

Hafıza illa ki unutmak/hatırlamakla mı ilgili? Memory, Data Storage Unit.

Senin için yeniden, başka kelimelerle ifade edeyim.

Allah'ın bilgisi'ne mi Levhi Mahfuz deniyor?

Allah'ın bilgisine denmiyorsa, neye deniyor? Allah'ın bilgisinden ayrı mıdır? Ayrı ise, hem allah, hem de Levhi Mahfuz herşeyi bilmektedir. Zira herşeyin bilgisi Levhi Mahfuz'da vardır.

Levhi Mahfuz'u anlamaya teşebbüs ettin mi ben soruncaya kadar da, bana anlamıyorsun diye ithamda bulunuyorsun? Böyle bir soru sormak aklına geldimi daha önce de bilesin?

hafıza akılda tutmaktır, akılda tutamazsan not alırsın, senin kastinle bu Allah'ın not alması demek olur ki O'nun böyle bir ihtiyacı yok... evet levhi mahfuz Allah'tan bilgi taşır ama Allah onla sınırlıda değildir... Allah'tan bağımsız değil herşey Allah'ın sistemi içinde yer alır... Allah'ın yanına levhi mahfuz koyuyor olursun bu ifade ile anlamadığında bu... Allah'ın bilgisi sonsuzdur...

 

Yukarıda söyledim, çarpıtma. Sadece yer demedim ben. Sana birsürü olasılık sıraladım. Hangisini beğeniyorsan, hangisini rasyonelleştirebiliyorsan rasyonelleştir, seç, beğen, al. Ama yapamazsın, zira hepsi, senin Tanrı kavramınla biryerde çelişiyor. İslam gibi, toplama, uydurma bir tabirdir Levhi Mahfuz. İşte meydan, ipatla uydurma olmadığını.

Öyle bir Tanrı var mı yok mu bilemeyiz. Kimse bilemez.

yer demedin ama öyle olduğunu varsayan ifadeyi kullandın... beğendiğimi almadım ifadenden çıkardığım sonuca göre yorum yaptım... sen uydurma olduğunu ispatladın mı sayıyorsun kendini... Kuran benim Allah hakkında bilgimle ve inancımla çelişmez aksine ben Kuran'la anlıyorum Allah'ı ve sistemini, eksik olabilir, yanlışlığımda olabilir ama niyetimiz anlamaktır... bunuda Allah bilir... öyle bir Allah olamazdan kastın Kuran'ın bahsettiği Allah ama yanılıyorsun son kitap olarak indirilen Kuran insanlığa bilmesi gerekenleri bildirmiştir, daha bilmediğimiz ve Allah nasip etmezse hiç bilemeyeceğimiz çok bilgi var...

 

Bilebileceğimiz tek şey, Muhammed'in tarif ettiği Allah o Tanrı değil.

Herşeydeki ve heryerdeki Tanrı, Muhammed'in uçkuruyla uğraşmaz, Muhammed'in amcasıyla kavgasında taraf tutmaz, insanların bir kısmını bir kısmına köle ve cariye yapmaz. Öyle bir Tanrı megaloman olmaz, Buna gerek duymaz. Herşeye sahip Tanrı, insanları bana tapınsınlar diye yarattım "hihahohaha" diye naralanmaz. Sen çocuğunu seni sevsin diye mi yaptın?

Saygılar.

 

Allah Kuran'da der ki, kafirler Allah'ın sivrisineği misal vermesini anlayamazlar, oysa Allah herşeyi misal verir ama anlayanlara... anlamayanlara zaten davul zurna saz... Kuran ancak ona iman edenler için bir şey ifade eder iman etmemişlere etmez... Allah naralanmaz, ancak övgülerin en güzeline layık olan O'dur, başkası değil... ben çocuklarımı beni sevsinler diye dünyaya getirmedim onları sevmek için dünyaya getirdim ve çok seviyorum...

 

selamlar

Gönderi tarihi:

umarım konuyu bölmüyorum çünkü okumadan yazıyorum....kalbimle beynimle ruhumla hissediyorum allahın varlığını....bunun izahı yok....tam ateistlere göre bir konu yani...uzatın evirip çevirin ...sonuç yine başlangıç....

Gönderi tarihi:
doğrusunu bilmeden yanlışını nasıl bilirsin çok enteresan, doğruyu bilemeden yanlışı bilmek imkansızdır...

 

Sevgili sardunyam, sevgili çiçeğim,

 

2 tonluk araba denize düştü. Ben 90 kilolok bir adamım. Maksimum kaldırabileceğim ağırlık kendimin 1,5 katı.

ve şöyle diyorum "Ben bu arabayı kucaklar çıkartırım denizden".

 

Bunun doğru veya yanlış olduğunu anlayabilirmisin? Anlarsın, eldeki verilere bakarak.

Ama arabanın denizden nasıl çıkartılacağını bilmeyebişlirsin, ama kucaklayarak çıkarılmayacağını bilirsin.

 

Biz de eldeki verilere bakarak Kuran'ın yanlış olduğunu biliyoruz. Eldeki verilere bakarak.

 

levhi mahfuz için bana yönlendirdiğiniz yorumların hepsinde bir yer ya da bir mekan ifade ettiniz

 

Levhi mahfuz maddi mi, manevi mi, Allah2ın hafızası mı, Allahın bilgisi mi, Allah'la bütün mü, Allah'tan ayrı mı diye sorsum. Bunların hepsi yer ve mekan belirtmez. Seç beğen, onu kullan, ona göre cevap ver.

 

hafıza akılda tutmaktır, akılda tutamazsan not alırsın, senin kastinle bu Allah'ın not alması demek olur ki O'nun böyle bir ihtiyacı yok... evet levhi mahfuz Allah'tan bilgi taşır ama Allah onla sınırlıda değildir... Allah'tan bağımsız değil herşey Allah'ın sistemi içinde yer alır... Allah'ın yanına levhi mahfuz koyuyor olursun bu ifade ile anlamadığında bu... Allah'ın bilgisi sonsuzdur...

 

Sana da mı parola söyleyeyim? Hafızayı tek anlamlı kullandın, Ben de senin anlayacağın şekilde başka şekilde ifade ettim: Levhi Mahfuz, Alla'ın bilgisi mi?

 

Levhi Mahfuz'da herşey yazılı ise, Onun bilgisi de sonsuz olmuyor mu?

Allah'ın bilgisi ile Levhi Mahfuz bir mi ayrı mı?

 

sen uydurma olduğunu ispatladın mı sayıyorsun kendini

 

Yukarıda sorduğum sorulara cevap ver, uydurma olduğunu göreceksin, benim göstermeme gerek kalmayacak.

 

Levhi Mahfuz nedir, nasıldır, niteliği nasıldır, gidi sorular İslam inancında sorulmayan sorulardır. Çünkü sorulursa, illüzyon bozulur, sözkonusu tabirizn anlamsızlığı ve uydurukluğu ortaya çıkar.

ben çocuklarımı beni sevsinler diye dünyaya getirmedim onları sevmek için dünyaya getirdim ve çok seviyorum...

 

Allah'ın Kuran'da bahsedilen yaratma eyleminin gerekçesi ile senin çocuk yapma gerekçenin taban tabana zıt olduğunu gör yeter.

 

Sen, çocukları seni sevsinler ve seni övsünler diye getirmedin. Onları sevmek için getirdin.

 

Eğer varsa bir Allah, insanları kendisini sevsinler ve övsünler diye yaratmadı. Onları sevmek için yarattı.

 

İslam ne der?

 

Allah insanları ve cinleri Ona ibadet etsinler diye yarattı!! (Burada tarif edilen ilah, megaloman, kendinden emin olmayan, sürekli kenine secde edilmesini, kendisinin adlarının anılmasını, sürekli kendinin övülmesini isteyen psikopat bir ilah. Kendisinin bilinmesini istemeyen, ama bilinmeye çalışılmasını isteyen, kedi-fare oyuncusu bir ilah)

 

Çocuklarını neden yaptığını tekrar düşün. Bu bile, İslam'ın Tanrı'dan olmadığının, Muhammed'in kafasındaki "Arap şeyhi" görünümlü görünmez putuna atfedilmiş olduğunun kanıtıdır.

 

Çocuklarınızın gözlerinden öperim.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
Sevgili sardunyam, sevgili çiçeğim,

2 tonluk araba denize düştü. Ben 90 kilolok bir adamım. Maksimum kaldırabileceğim ağırlık kendimin 1,5 katı.

ve şöyle diyorum "Ben bu arabayı kucaklar çıkartırım denizden".

Bunun doğru veya yanlış olduğunu anlayabilirmisin? Anlarsın, eldeki verilere bakarak.

Ama arabanın denizden nasıl çıkartılacağını bilmeyebişlirsin, ama kucaklayarak çıkarılmayacağını bilirsin.

Biz de eldeki verilere bakarak Kuran'ın yanlış olduğunu biliyoruz. Eldeki verilere bakarak.

 

ancak deneyimlemen mümkün olanda kanıt ararsın, mantıksal kurgu budur, madde için geçerlidir... oysa biz Allah'tan söz ediyoruz sonsuz olan, her şeyi kuşatmış olan... nasıl kanıtlayacaksın, ancak aklının yolu ile düşüneceksin... Allah'ın olmaması mümkün değil benim için, var ki bu kadar intizamlı bir evrende bu kadar zeki canlılar olarak yaşamaktayız...

araba meselesi gibi deneyimlemeye çalışırsan elbette inkar edersin... kıyaslama yapman mümkün olanın sağlaması mümkündür! kıyası olmayanın, zıddı olmayanın ispatı akılla olur, madde açıklaması ile olmaz...

 

Levhi mahfuz maddi mi, manevi mi, Allah2ın hafızası mı, Allahın bilgisi mi, Allah'la bütün mü, Allah'tan ayrı mı diye sorsum. Bunların hepsi yer ve mekan belirtmez. Seç beğen, onu kullan, ona göre cevap ver.

Sana da mı parola söyleyeyim? Hafızayı tek anlamlı kullandın, Ben de senin anlayacağın şekilde başka şekilde ifade ettim: Levhi Mahfuz, Allah'ın bilgisi mi?

Levhi Mahfuz'da herşey yazılı ise, Onun bilgisi de sonsuz olmuyor mu?

Allah'ın bilgisi ile Levhi Mahfuz bir mi ayrı mı?

Yukarıda sorduğum sorulara cevap ver, uydurma olduğunu göreceksin, benim göstermeme gerek kalmayacak.

Levhi Mahfuz nedir, nasıldır, niteliği nasıldır, gidi sorular İslam inancında sorulmayan sorulardır. Çünkü sorulursa, illüzyon bozulur, sözkonusu tabirizn anlamsızlığı ve uydurukluğu ortaya çıkar.

 

bende ifade ettim beğendiğimi aldım diyelim, yer değil diyorum...

Allah'tan bilgi barındırır ama bu bilgi ancak Allah'ın ona yüklediği kadardır... Allah ise sonsuz bilgi taşır, heran yaratması bunun açıklamasıdır... levhi mahfuzun bilgisi sonsuz mudur dediğinde az önce söylediğim de buna cevaptır... Allah'tan bilgi barındıran Allah'tan bağımsız olamaz, insanda bilgi taşır oda Allah'tan bağımsız değildir... negatif ve pozitif maddenin yapısında var, insanların düşüncelerinde ve eylemlerinde de negatif ve pozitif var... birbirini tamamlıyor... Ancak Allah'tan bilgi taşıması onu tam olarak açıklamaz... içerisinde Allah'ın nasip ettiği kadar veri vardır, ölçüsünü bilmek mümkün değil...

 

 

Allah'ın Kuran'da bahsedilen yaratma eyleminin gerekçesi ile senin çocuk yapma gerekçenin taban tabana zıt olduğunu gör yeter.

Sen, çocukları seni sevsinler ve seni övsünler diye getirmedin. Onları sevmek için getirdin.

Eğer varsa bir Allah, insanları kendisini sevsinler ve övsünler diye yaratmadı. Onları sevmek için yarattı.

İslam ne der?

 

Bak onları sevmek için Yarattı demişsin... Evet Allah kullarını sevgi ile yarattı, bizlerin evlatlarımızı sevgi ile dünyaya getirmemiz gibi ama evlatlarımızın kendi karakterleri var, iyi ya da kötü olabiliyorlar... bu onları sevmemize engel olmuyor ama bir ceza veriyoruz... tıpkı iyi şeyler yaptıklarında ödüllendirdiğimiz gibi...

Allah insanları ve cinleri Ona ibadet etsinler diye yarattı!! (Burada tarif edilen ilah, megaloman, kendinden emin olmayan, sürekli kenine secde edilmesini, kendisinin adlarının anılmasını, sürekli kendinin övülmesini isteyen psikopat bir ilah. Kendisinin bilinmesini istemeyen, ama bilinmeye çalışılmasını isteyen, kedi-fare oyuncusu bir ilah)

Çocuklarını neden yaptığını tekrar düşün. Bu bile, İslam'ın Tanrı'dan olmadığının, Muhammed'in kafasındaki "Arap şeyhi" görünümlü görünmez putuna atfedilmiş olduğunun kanıtıdır.

Çocuklarınızın gözlerinden öperim.

Saygılar.

 

İbadet etmen için sevmen gerekir, sevmediğine saygı ve selam göndermezsin... Kulun ibadeti Allah'a etki etmez, ancak insanın kendisi için yararlı olan bir durumdur... binlerce insan ibadet etmiyor, binlercesi ediyor sonuçlarını da günü geldiğinde göreceğiz... Secde etmek nedir bilir misin? Secde etmek ancak mütevazi ve saygılı insanların yapacağı şeydir... Ve ancak Allah'ın huzurunda eğilirim... ona eğilmekten yüksünmem, kompleks yapmam ve alçalmam... insan inana kul oluyor ben Allah'a kul olmuşum çok mu? ancak benden üstün olana, bana can verene, evlat verene, aşk verene ibadet ederim benimle aynı olana değil...Secde edenler için Allah der ki, onlar saygılarından ve şükür bilmelerinden dolayı secde ederler, etmeyenler ise nankörlük ederler ve nankörlük çok kötü bir eylemdir... Allah'a nankör olan insana nankör olmaz mı?

Gönderi tarihi:
araba meselesi gibi deneyimlemeye çalışırsan elbette inkar edersin...

 

Araba örneğini, doğru cevap bilinmeden, yanlış cevap bilinebilirmiymiş onun için verdim.

 

Arab örneğini gördün. Doğru cevap bilinmeden, yanlış cevap bilinebilirmiymiş? net soruya, net cevap lütfen.

 

ancak deneyimlemen mümkün olanda kanıt ararsın, mantıksal kurgu budur, madde için geçerlidir... oysa biz Allah'tan söz ediyoruz sonsuz olan, her şeyi kuşatmış olan... nasıl kanıtlayacaksın, ancak aklının yolu ile düşüneceksin...

 

Biz de senin Tanrı adını verdiğin kavramı tartmaya kalkmıyoruz, ölçmeye, koklamaya, dokunmaya çalışmıyoruz. Aklımızla var mı yok mu bulmaya çalışıyoruz. Henüz bir şeye ulaşamadık.

 

Ulaştığımız şey şu: İslam'ın ve diğer semitik dinlerin tarif ettiği ilah değil o. Bu sonuca Kuran'a bakarak ulaştık. yaratıcı tanrı'dan gelen bir kitap çelişkilerle ve saçmalıklarla dolu olmaz.

 

Allah'tan bilgi barındırır ama bu bilgi ancak Allah'ın ona yüklediği kadardır...

 

Bilgi yüklenen şey nedir?

 

Allah ise sonsuz bilgi taşır, heranyaratması bunun açıklamasıdır...

 

Bu cümlenizi zaman tartışmamız çerçevesinde savunduklarınızla uyumlu hale getirin. Burada bir süreden ve süreklilikten bahsediyorsunuz. Ayrıca tanrı2nın bilgilerinin sürekli artması gibi bir sonuç çıkıyor bu ifadeden.

 

levhi mahfuzun bilgisi sonsuz mudur dediğinde az önce söylediğim de buna cevaptır... Allah'tan bilgi barındıran Allah'tan bağımsız olamaz, insanda bilgi taşır oda Allah'tan bağımsız değildir...

 

Bağımsızlık kelimesini "özgür haret eden" olarak algıladığınız için, bir önceki yazımda "ayrı" ifadesini kullandım. O kelimeyi kullanınız. (Zira sizin inancınıza göre herşey allah2ın egemenliği altıonda olduğu için özgür hareket etme diye birşey olabilemez. Bu konuyu kader konusunda tartışıyoruz. Konu yine kader tartışmasına dönmesin. İlk iletimde kastettiğim Allah'tan bağımsız mı ifadesini, Allah'tan ayrı mı ifadesi ile sonra daha açıklayıcı hale getirdim.)

 

 

 

 

Bak onları sevmek için Yarattı demişsin... Evet Allah kullarını sevgi ile yarattı, bizlerin evlatlarımızı sevgi ile dünyaya getirmemiz gibi ama evlatlarımızın kendi karakterleri var, iyi ya da kötü olabiliyorlar... bu onları sevmemize engel olmuyor ama bir ceza veriyoruz... tıpkı iyi şeyler yaptıklarında ödüllendirdiğimiz gibi...

 

Ben o sözü bir Allah var anlamında kullanmadım. Senin iddiana başka bir iddia ile karşılık verdim.

Vurgulamak istediğim nokta şu: Sen bile çocuklarını beni sevsin diye dünyaya getirmediğin halde, Taqnrı2nın insanları ona ibadet etsin diye yatrattığını söylemek Tanrı'ya hakarettir. Tanrı'yı megalomanlıkla suçlamaktır.

 

İbadet etmen için sevmen gerekir, sevmediğine saygı ve selam göndermezsin... Kulun ibadeti Allah'a etki etmez, ancak insanın kendisi için yararlı olan bir durumdur... binlerce insan ibadet etmiyor, binlercesi ediyor sonuçlarını da günü geldiğinde göreceğiz... Secde etmek nedir bilir misin? Secde etmek ancak mütevazi ve saygılı insanların yapacağı şeydir... Ve ancak Allah'ın huzurunda eğilirim... ona eğilmekten yüksünmem, kompleks yapmam ve alçalmam... insan inana kul oluyor ben Allah'a kul olmuşum çok mu? ancak benden üstün olana, bana can verene, evlat verene, aşk verene ibadet ederim benimle aynı olana değil...Secde edenler için Allah der ki, onlar saygılarından ve şükür bilmelerinden dolayı secde ederler, etmeyenler ise nankörlük ederler ve nankörlük çok kötü bir eylemdir... Allah'a nankör olan insana nankör olmaz mı?

 

Sen çıocuklarına "beni sevin layyn" diye bas bas bağırmassın. Kuran'daki Allah böyle bağırıyor. Yani Muhammed bağırtıyor. Bir megaloman demediği kalmış Tanrı'ya. Ama tarif ettiği ilah megaloman ve psikopat.

 

Bazı çocuklar sürekli baba seni seviyorum, anne seni seviyorum derler. Ama anneye yardım, babaya yardım, aileye sahip çıkma, ailenin darda kalanına el uzatma gibi şeyleri yapmazlar. Annesine, babasına seni seviyorum yalakalığı yapmayan, ama dersine iyi çalışan, hayatta başarılı olan, ailesinin herzaman yanında olan çocuğu daha çok sever anne baba.

 

Sorumluluk sahibi, başarılı, odasını, kendini temiz gtutan çocuğunu mu seversin, sürekli seni seviyorum anne diye çığlık atan, sorumsuz, başarısız, beceriksiz çocuğunu mu daha çok seversin. Her ikisini de seversin elbet. Ama hangisi hangisine benzesin istersin?

 

Tanrı varsa, kullarına bakışı da bundan farklı değil.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Allah’ın bir ismi Nur’dur. Nuranî varlıklar olan meleklerden, güneş ışığına ve kâinatı doldurmuş bütün ışınlara kadar her şey bu ismin değişik tecellilerini taşımaktadır. İnsan gözü, bu dünyada, sadece madde alemini görür. Ne kendi ruhunu, ne amellerini yazan melekleri görebilir, ne de ışınlar âlemini.

 

İnsan gözünün kainatta mevcut ışınların ancak % 2.5 kadarını görebildiği tespit edilmiştir. Bu göz ile bu alemde bütün nuranî varlıkları yaran Allah’ın görülmesini beklemek, en azından, fizik kanunlarına zıt bir anlayış olur. Konunun bir başka yönü de insanların bu dünyada imtihan olmalarıdır. Allah’ın görünmesi bu imtihan sırrına da ters düşer.

 

Allah ın görme organımız olan göz ile görünmemesi, kudret ve ilmiyle her şeyi kapsamasından ve zıddının yokluğundandır.

 

Mesela, atmosferin yer küreyi her yandan kuşatması gibi, güneşin de bütün feza âlemini kuşattığını farz etsek, o zaman güneşi göz ile görmek mümkün olmaz. Her yer güneşin ışığıyla kaplandığından güneş görünmez olur. Hem gece gibi bir zıddı da olmadığından güneş görülmez ve mahiyeti anlaşılmaz. Bununla beraber, ışığıyla her yerde bulunan ve her yeri kapsayan güneşin varlığını inkâr etmek de cehalet olur.

 

Aynı mantık perspektifi içerisinde, isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatan ve her yerde hazır olan ve zıddı olmayan Allah’ın da göz ile görülmemesine bir derece bakılabilir.

 

Ahirette durum tamamen farklıdır. Cennet ehlinin ruhları bedenlerine galip gelecektir. Burada gölge hükmünde olan varlıklarının aslı orada yaratılacaktır. İnsan her yönüyle cennete layık ve ondaki her türlü ihsanlardan faydalanabilecek bir varlık olarak cennete girecektir. Cennette bile rüyet hadisesinin sürekli olmayışı üzerinde düşünmek gerekir.

 

Demek oluyor ki, cennet ehli, rüyete mazhar olacakları zaman ayrı bir hale girecekler ve bu İlâhî ikram kendine mahsus ayrı bir ortamda gerçekleşecektir. Nitekim, rüyetten döndüklerinde ailelerinin onları tanıyamayacakları yolundaki haberler de bunu göstermektedir.

 

Sevgiler

Gönderi tarihi:
Allah’ın bir ismi Nur’dur. Nuranî varlıklar olan meleklerden, güneş ışığına ve kâinatı doldurmuş bütün ışınlara kadar her şey bu ismin değişik tecellilerini taşımaktadır.

 

Doğru.

 

İlk monoteist (tevhid) dini zorla yerleştirmeye çalışan Firavun Akhenaten de Güneş ilahı Aten'e "Nur/Işık" diyordu zaten.

Sembollerde önce güneşim kendisini gösterdi. sonra güneşi göstermekten vazgeçti, sadece ışığını göstermeye başladı. En sonunda ışık ta kalmadı, güneş'i, yani ilahını görünmezlik zırhına soktu. Semitik halklar da bu Aten'e tapınmayı sürdürüyorlar.

İslam'da ve diğer semitik dinlerde "nur"a verilen önemin kaynağı, Firavun Akhenaten'in Güneş İlahı Aten'e dayanıyor.

 

Mesela, atmosferin yer küreyi her yandan kuşatması gibi, güneşin de bütün feza âlemini kuşattığını farz etsek, o zaman güneşi göz ile görmek mümkün olmaz. Her yer güneşin ışığıyla kaplandığından güneş görünmez olur. Hem gece gibi bir zıddı da olmadığından güneş görülmez ve mahiyeti anlaşılmaz. Bununla beraber, ışığıyla her yerde bulunan ve her yeri kapsayan güneşin varlığını inkâr etmek de cehalet olur.

 

Aynı mantık perspektifi içerisinde, isim ve sıfatlarıyla her şeyi kuşatan ve her yerde hazır olan ve zıddı olmayan Allah’ın da göz ile görülmemesine bir derece bakılabilir.

 

Akhenaten'in Güneş ilahı Aten'i tarifine ne kadar da benziyor!!!

Şimdi yukarıdaki metinde güneş ifadesinin yerine Allah ifadsini yazınız. Dha kolay anlıyacaksınız. :stuart:

 

Ahirette durum tamamen farklıdır. Cennet ehlinin ruhları bedenlerine galip gelecektir. Burada gölge hükmünde olan varlıklarının aslı orada yaratılacaktır. İnsan her yönüyle cennete layık ve ondaki her türlü ihsanlardan faydalanabilecek bir varlık olarak cennete girecektir. Cennette bile rüyet hadisesinin sürekli olmayışı üzerinde düşünmek gerekir.

 

Demek oluyor ki, cennet ehli, rüyete mazhar olacakları zaman ayrı bir hale girecekler ve bu İlâhî ikram kendine mahsus ayrı bir ortamda gerçekleşecektir. Nitekim, rüyetten döndüklerinde ailelerinin onları tanıyamayacakları yolundaki haberler de bunu göstermektedir.

 

Özetle, insanı insan yapan be kadar özelliği varsa ameliyatla alınacak, cennete bambaşka yaratıklar gidecek diyorsun...

 

Saygılar.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.