Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2005 HAKAN BARAN'A SÜRGÜN Uyandırın anamı Söyleyin gidiyorum Yolumu gözlemesin Dönemem belki geri Arkadaşlarım duysun Kardeşim bunu bilsin Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Babama haber salın Çiçekler onda kalsın Sulasın günaşırı Dönemem belki geri Korulara söyleyin Dağlara asmalara Baygın çocukluğumun Çınladığı kırlara Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Gelsinler anılarım Uğurlasınlar beni Sadece sevdiğime Söylemeyin duymasın O kadar körpe ki kalbi Bilmiyor yitirmeyi Söylemeyin bu akşam Sevdiğim ağlamasın Nihat Behram Alıntı
Misafir şevval Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2005 insandır... bir o'dur ölümlü doğuşunun bilgisiyle yaşayan... vurgunu olduğu göğe süssüz, sürgünü olduğu cana güçsüz, çılgını olduğu tene öksüz... narince açan, soldukça üzgün... sevincini bile gözyaşıyla yoğuran... bir yanı hep anılara sarmaşık gönül boyu yaralı... ömür boyu aşık nihat behram Alıntı
Misafir hakanbaranyildirim Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2005 DOĞADAN İSTEK Beni geçmişin dehşetiyle besle Beni geleceğin özsuyuyla Küpeler tak kulaklarıma kirazlardan Mendilimi fesleğenlerle yıka. Bana çılgın bir gürleyiş bellet Yankısıyla kapan üstüme geceleri. Benimle rüzgârları tanıştır Gözlerimi boralara düğümle. Beni kankardeşi bilsin gözyaşların Beni umudunla büyüle. Bana ıssız gecelerden yıldız kaymaları sun Beni ucu kıl birbirine sürtünen çakmak taşlarının. Koynuma başakları yıkayan yağmurunla yağ Kasıklarımı zeytin yapraklarıyla yenile. Ben seni esir alayım şiirlerle Sen beni kul bil kendine... Nihat Behram Alıntı
Φ mizyal Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Yine sana, sensizliği anlatıyorum İçimi içime sığdıramıyorum, Yine geceleri uyuyamıyorum sen gideli. Unuturum diyordum, Ama onu da yapamıyorum, Yine sensizliği anlatmaya çalışıyorum sana... Geceleri yalnız yatağımda yatarken, Düşlerime dalıp dalıp seni hatırlıyorum, Beraber yıldızları saydığımızı, Günesin batisini izlediğimizi. Çok özlüyorum o günleri, Gözümün içine bakıp da, Seni seviyorum demeni. Şimdi ise, yalnızlığın acısı yüreğimde, Sensizliği anlatıyorum sana yine... Şarkimizi dinliyorum her gece, ve gözlerim doluyor seni düşündükçe, Ağlamaya çalışıyorum, Ama göz yaslarım bir türlü akmıyor, İçten, kalpten ağlıyorum ya, O bana yetiyor... Hayatim karardı birden, sen gideli, Gözüm görmüyor artık dünyadaki tüm güzellikleri, Zaten görmek istemiyorum da, Sen olmayınca hayatımda... Gözlerim dalıyor, dalıyorum taaa uzaklara Yine sensizliği anlatmaya çalışıyorum sana... İçim daralıyor sen gideli, Gör, ne hallere düşürdün beni. Bana değil, kendine cevap ver lütfen, Bütün bunlar değirmiydi...? Yalnızlık çöktü üstüme, Yoruldum, soluğum kesildi, Karanlıklar içinde bıraktın gittin beni, Yine günesin dogmasını bekliyorum, Doğmayacak biliyorum, Yine sana, sensizliği anlatıyorum... Yıldız Güngör Alıntı
Φ karçiçeği_m Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2005 YİNE DE GÜLÜMSEYEREK Ne sağnaklar görmüşüz, yarılan gökyüzünden alnımız yıldırımlarla ağmış, ne rüzgarlar çınlamış bağrımızda, coşkusundan kırılmış kaburgamız, dişlenip kayaları ne ateşler yakmışız, aşmışız ne zifir uçurumlar, yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin yaşından incitmeden tutmuşuz ağzımızda yorulan kelebeği; şimdi asmalardan korukların tadı silinmiş, sesimizde sendeleyen bir keder, uykusuzluk serin serin sızıyor acıyan tenimizden; ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzde aşkın yeri çok derin. Ne azgın canavarlar üstüne yürümüşüz bir demet çiçek için, neyimiz var neyimiz yok vermişiz bir narin dilek için, yıllarını taş duvara örmüşüz ömrümüzün bir hırçın yürek için; şimdi çevremizde yosunlaşmış sessizlik, yabanıyız gittiğimiz her şehrin, çiğdemsiz, kükremesiz, kimsecikler sezmiyor boynumuzdan didişen örümceğin zehrini; ziyanı yok, nasıl olsa nabzımızda durulanır yaşamanın iksiri. Ne güzel sevmişiz, ağzımızda mavi bir tat kekremiş, ne sızılar sarmışız yumuşacık öpüşlerin çığlığını kuşanıp, şafaklar tutuşkunu şarkılar yuvalanıp ne mintanlar yırtmışız, şimdi usulcacık ürpersek kara gece uykumuz kaçacak kadar delik üstümüz çimensiz tepeler gibi bereketsiz, örtüsüz, serin; ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün çayırları ipekten, bakışımız lekesiz. Ne masalar düzmüşüz kıvrımları gümüş, kakmaları sedeften, ne milyonlar yanından başeğmeden geçmişiz, huyumuz değişmemiş, hayatımız günbegün çarpışarak yaşanılan sırların ürünüdür; şimdi kar altında avcumuz, avurdumuz ilaçsız, ıssızlaşmış sabahlar, yoksunluk arsızlaşmış, kaçışır yolumuzdan gölgesini de alıp o şaklabanlar inildesek açlıktan; ziyanı yok, nasıl olsa gönlümüzün dağı taşı altından. Ne devlerle dalaşmış kanımızı göstermeden silmişiz. ne kudurgan günlerde elimizi dost eline titremeden vermişiz, bir ömür seğirtmişiz bir nefes beklemeden; şimdi nice anışların dudağı üşüyen bir çocuk kadar uçuk, nicesi elsıkışların sahtekar çıkmış. - Bizi eşkiyalar soymamış abi muhabbet yıkmış! Nihat Behram Alıntı
Φ alamet-i farika Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2005 Gönderi tarihi: 2 Kasım , 2005 KAVUŞMAK NEYE ÇARE Bilmem ki Şu yolunmuş gönlümde Dalın var mı yanmadık Tutuştuğum günlerin külleri arasında Düşün var mı dalmadık Acın var mı almadık Bilmem ki Şu savrulmuş ömrümde İzin var mı yitmedik Sürüldüğüm yolların tozları arasında Közün var mı tütmedik Sızın var mı bitmedik'' bilmem ki......anlatabildim mi? Alıntı
Φ SERENGETİ Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 Gönderi tarihi: 18 Haziran , 2006 HAKAN BARAN'A SÜRGÜN Uyandırın anamı Söyleyin gidiyorum Yolumu gözlemesin Dönemem belki geri Arkadaşlarım duysun Kardeşim bunu bilsin Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Babama haber salın Çiçekler onda kalsın Sulasın günaşırı Dönemem belki geri Korulara söyleyin Dağlara asmalara Baygın çocukluğumun Çınladığı kırlara Söyleyin gidiyorum Dönemem belki geri Gelsinler anılarım Uğurlasınlar beni Sadece sevdiğime Söylemeyin duymasın O kadar körpe ki kalbi Bilmiyor yitirmeyi Söylemeyin bu akşam Sevdiğim ağlamasın Nihat Behram bir oda bir salon evde yirmiye yakın öğrenciydik yorumun söylediği bu müthiş parçaya eşlik ederken paramız yoktu umudumuz çoktu gerçi yeni türküde geleceğe dair haberler veriyordu o sıra "biz büyüdük ve kirlendi dünya" Alıntı
Φ deli gül Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2006 Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2006 İNSAN Kİ HASRET KADAR Aşksa: sağır da olsa dile döner seslenir.. Düşse: eni sonu suya düşer ıslanır... Aşktan öte başka hangi tohum yeşerir hangi dal sürgün verir ezildiği yerinden? (... Dolunaydı ...Dağların buğulandığı, toprağın yoncalandığı aydı... Öpsem, yaralanır sandığım çiçekler kadar körpeydi bahar.. Bir yanım sazınca külhan, yağız, civan, atmaca; bir yanım nazınca uslu, suskun, ıssız, utangaç, savrulup savrulup sokaklara söylediğim şarkılar süsüydü ömrümüzün, yitince bulunmaz zenginliğimiz... Ne güzel günlerdi ah ne güzeldin gençliğim gönlümü tarih düşüp ömrümce yol gözledim, yazık ki sen beklemedin... ) İki derde yenik düştüm ne çare: biri aşk biri düşten düşe sızım sızım yüreğim... Taşa çaldım derdimi, taş çatladı kıvrım kıvrım kök verdim; güle sardım kendimi, gül kurudu derdim azdı yürüdü... İnsan ki hasreti kadar: belki bin sevda bin ayrılık fakat bir aşk bir intihar bir ömre ancak sığar. Alıntı
Φ TeMeTe Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 Gönderi tarihi: 31 Ağustos , 2007 ELLERİN AVUCUMDA İKİ ATEŞ DAMLASI Çiçeğinde yeni yeni kamaşan zerdalisi ömrümün, gülüşümde çekirdeği sertleşmemiş ilk çağlam, kızım benim, nazım benim, gurbetelde sazım benim, yalazlanmış can tanem, körpe dalım bir tanem.. Sisini gözlerimin, içimdeki dumanı seziverdin de sanki acılandın uykunda, sızlandın huysuzlandın.. Dudakların kurumuş, ter içindesin yavrum! Kolsuz kanatsız kalmış geceden beri başucundayım.. Çırpınarak anlamını arayan binlerce sözcük kabukları koparılmış yaralar gibi uğulduyor beynimde.. itiraf etmeliyim ki yavrum çekip gitse de bir bir ekmeğe, özgürlüğe, insanlık ve hayata dair içimi dişleyen düşünceler, senin bir gülücüğün şimdi yaşamam için bana yeter. Geceden beri başucundayım.. İşte, sabaha dayandı gün! Aşsız, işsiz, kuruşsuz bir ıssız bayırdayım. Bebeğim, canımın kıvırcığı, boranda fırtınada sürgün vermiş tomurcuk, üzüm tanem, nar tanem, acar yanım, bir tanem.. Kim kime, dum duma bir tufandayız; günlerin ağzında kara bir gül dikenleri tenimize dayanmış; ürkütülmüş, sarılmış, acıyla sınanmışız.. İnim inim uykunda nasıl da yalnız yanıyor yüzün yavrum, yüreciğin kaşlarında tütüyor, ellerin avcumda iki ateş damlası, tutuşmuş rüyaların, sesin duyulmaz, kendi kollarımızdan başka saranımız yok bizim.. Yazım benim, güzüm benim, yemin olmuş sözüm benim; sana kuş bulmalıyım sana düş bulmalıyım gidip iş bulmalıyım.. Koynunda çırpınırken böyle çaresiz kahrınla tanıştırdın bizi ey hayat zehrinle tanıştırdın; alışılmaz bildiğimiz nefrete alıştırdın! Onurumuz: senin için sakladığım tek servetim bu yavrum; süt olmaz, aş olmaz, iş olmaz onurumuz.. sızım benim, gizim benim, gurbetelde izim benim; ateş almış taş altında kalmışız, gün olur hesabını sorarız elbet. Nihat Behram Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.