Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kur'andaki çelişkiler


evrensel-insan

Önerilen İletiler

Edison, Einstein, Ebu Talip vb. ebedi cehennemlik mi?

Ali İmran-115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.

Bakara-217. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.

Tevbe-17. Allah'a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır.

Müslümanların yaptığı zerre kadar işler karşılıksız kalmayacakken, inanmayanların bütün amelleri boşa gidecek ve sonsuza kadar cehennemde işkence görecekmiş. İşkence görmeyecek. Yanacak Tanrı böyle haksızlık yapar mı?

Cevap: Yapmaz. Yalnız bu bir haksızlık değil bilakis adalettir. Beşeri bir sistemde bile Devlet kendi kural ve kaidelerini yerine getirmeyen isyankâr P.K.K.'lıları ne kadar müsamaha gösteriyorsa, Allah da o kadar gösterir. Onların Devlete karşı isyankâr, fakat insanlara karşı son derece insancıl davranışlarda bulunmaları, iyi insan olmaları, devlet açısından bir anlam ifade eder mi? Etmez. Ama buna rağmen devletin bütün emir ve yasaklarını harfiyen yerine getiren, insanlara ve devlete hiç faydası olmayan fakat bu vatandaşlar insanlara karşı son derece sert ve haşin olduğu halde, devlet böyle bir vatandaşına ceza verir mi? Elbette vermez. Çünkü devletin yanında iyi bir vatandaştır. İyi insan olması devleti ilgilendirmez. Devletin aradığı tebaasının iyi vatandaş olmasıdır. Aynen bunun gibi. Önemli olan kulun önce Allah'ın var ve tek olduğunu tanımasıdır. Aynen devlete vatandaş olabilmek için önce “Devletin varlığını, birliğini ve bölünmez bütünlüğünü tanımak” da olduğu gibi.

 

Hitap çelişkisi: ( Ben, Biz, O, Allah)

Kur'an'da ayetlerin çoğunda Allah 3. şahıs, bazılarında 1.şahıstır. Kimi ayetlerde çoğul “biz” ifadesi, kimilerinde ise tekil ifade mevcuttur. Örneğin Hac/ 34-35 de şahıs zamirinde tam 6 kez değişiklik yapılır. Allah'tan hitap bir kitapta hep aynı zamir kullanılmalıydı.

Cevap: Ene (ben) zamiri insanlara mahsustur. İnsanlara mahsus olan benlik zamirini Yüce Allah özellikle kullanmamıştır. Çünkü Allah'ın kendisinde ŞERE muallik bir vasıf mevcut değildir. Kendi varlığında insana ait olan musibet yoktur. İkinci bir husus olarak Allah tek olduğu halde ben demekten hayâ edip, ifadelerinde biz diyorsa, bundan Allah'ın değil bizim utanmamız gerekmez mi? “Ben”den bize terfi etmemiz lazım değil mi? Üçüncü olarak da bu ne inceliktir ti, her şeye gücü yettiği halde yeri geldiğinde Ehad ve Vahit olduğu halde yine de ben demiyor. Bu Allah'ı küçültmez inadına büyütür. Zaten O'na da bu hitap şekli yakışır. Çünkü O Allah incedir, zariftir.

 

Bu ayette melekler mi konuşuyor?

Zuhruf-11'de de ilginç bir kurgu vardır:
“O suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla (suyla) ölü memleketi diriltiriz”.

Suyu indiren Allah'sa, ölü memleketi dirilten kim?
Kur'an'ı Allah gönderdiyse bu “biz” diyen kimler?

Cevap: O dediği Allah'ın kendisi, Biz dediği de kendisidir. Çünkü Allah “Ben'liği” ene'yi şeytana verdiği için kendisinden hiç bir zaman “Ben” diye hitap etmez. Benlik İblis ve İnsana mahsustur. Eksi durum sadece bu iki mahlûkta mevcuttur. Allah'ın “EHAD” sıfatı gereği kendisinde Ben'e (Eneye) eşdeğer olan (-) eksilik yoktur. Sadece O'nda “EHAD” sıfatı gereği (+) artı değerler, yani iyilik ve ihsan mevcuttur. Bu nedenle Kendisinden hiçbir zaman Ene=Ben diye söz etmez. Allah'ın Bu özelliğine kriter alan Ben de genelde konuşmalarımda hep biz diye cümle kurmaya özen gösteririm.

 

Yer ve gök kaç günde yaratılmıştır?

6 günde : (Araf-54) (Yunus-3) (Hud-7) (Furkan-59)
8 günde : (Füssilet/ 9-12)

Cevap: Doğrusu burada ne çelişkisi var anlamadım Fussilet 9-12 de Allah, 9. Ayette yeri iki günde yarattığını, 10. Ayette yerde insanların rızkını dört günde tamamladığını, ki konumuzla bağlantılı değil sonra iki günde göğü yarattığını, iki günde de yer ile göğü düzene koyduğunu bildiriyor. Toplam yer ve göğün altı günde yaratılması ve düzene konması sağlanmış oluyor. Bunun neresi çelişki?

 

Tarık Suresi 7. ayet:

(Bu su- meni) Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar.

Tıp, testislerden diyor.

Cevap: Yanlış. Dostum siz 1990 lı yılların genetik biliminin bulunduğu yerde takılıp kalmışınız. Benim ki ise daha iki yıllık. Hatta iki aylık. Bilim Ayetteki gibi açıklıyor. Bilindiği gibi İnsan vücudunda 23 çift 46 kromozom bulunmaktadır. Bu kromozomların 23 cüsü Y erkeklik 24 cüsü ise dişilik iki adet X kromozomlarıdır. Yani bunlardan erkekte XY, dişilerde X kromozomu bulunmaktadır. Artık çağımız bilimiyle de hangi hastalıkların hangi genlerin bozulmasıyla meydana geldiği 24. kromozoma kadar tespit edilmiştir. İnşallah bilim ilerledikçe 46. kromozomun hepsinden de hangi hastalıkların oluştuğu tespit edilecektir. İşte bu kromozomlar DNA ların bulunduğu genlerden oluşur. Bu genler de genelde plazmaların içinde bulunmaktadır. İşte sıkı dur. Bu insanı oluşturan yapı taşlarının sitoplâzmanın Yani kök hücrenin bulunduğu yer de aynen ayette belirtildiği gibi iki bel ile iki göğüs kafesinin birleştiği yerdir. Kök hücre nakilleri bu yerlerden alınarak yapılır. İnsan vücudunda en sağlam ana kaynağı DNA buradadır. Yani İnsanın ana maddesinin spermlerinin yani bütün insanın oluştuğu kaynak, ayetin belirlediği yerdir. Bilgilerini yenilesen iyi edersin.

 

Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması: (Füssilet/11-12)

 

 De ki: “Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O'na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün âlemlerin Rabbidir. 41/9

Cevap: İki günde yer yaratılıyor.

 

 Hem ona üstünden ağır baskılar (dağlar) yaptı, onda bereketler meydana getirdi ve onda azıklarını dört gün içinde araştıranlar için bir düzeyde takdir buyurdu.

Cevap: Yer için dört günde düzen ve rızık temin ediliyor.

 

 Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: “İkiniz de ister istemez gelin!” dedi. İkisi de: “isteye isteye geldik.” dediler.

 Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.

Cevap: Yedi gök de iki günde düzene konuyor.

 

Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması: Füssilet/10-12

Cevap: Doğru. Duman halindeki gök elbette yerden sonra düzenlenir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki sana çok çok teşekkür ederim. Kuran'da çelişkiler diye yazmış olduğunuz ayetleri ve konuları ben şahsen günlerce uğraşsam hepsini bir arada bulamazdım. Hayli zamanımı alırdı. Benim için bu konu ve ayetler aydınlatıcı oldu.

Rica ederim yeterki degerlendirmeler iman sabitligi ve sorgulamamasi ile bilincalti kabulunden degerlendirmeye ciksin.

 

 

Değerli Dostum! Dünyada iki tür inanç vardır. Bildiğiniz gibi biri Fiziki, biri Fizik ve fizik ötesi. Önemli olan nasıl inanmak istediğinizdir. Ben illaki gördüğüme inanırım, gördüğümün dışında bir varlık yok diyorsanız; o sizin bileceğiniz iştir. Bunda bile inkâr vardır.

 

Burada birz felsefeye giriyoruz galiba. Inac tek turludur ve kisinin kendine dogru olarak ve dogrulugunu kontrol etmeden otomsatik kabul etmesi inanctir. Yani inanilanin ve neden inanildiginin yanitinin olmamasi.

 

Siz de biliyorsunuz ki hayatımızda ve evrende görünmeyenler de vardır.

Burada da algi temelinde konusuyoruz. Insanogluun iki turlu algisi vardir, bes duyu ile olan algisi ve duyumu/sezgisi ile olan algisi.

 

Ilk algi gozlemel algidir, ikinci algi akilsal algidir. Akilsal algi insanc ideoloji izm ve etik temelli algi olarak soyutun yani gorunmezin yani numenal algidir. Burada onemli olan o gorunmeyen dediginin ne ile ozdeslestigidir. Mesela sevgi, yerine gore doga ile yerine gore kisi ile, cicek ile kitap ile ya da vatan ile v.s. ozdeslesir.

 

Ayrica insanoglu beyninin zihinsel yetileri olarak soyutlamasi, soyut degerlendirmesi, soyut degerlemesi vardir. Yani senin gorunmez dedigin kavramlar soyut kavramlardir. Ustelik insanoglu bu yarattigi soyut kavramlar ile kendini yonlendirir (dogru, iyi, guzel, durust, esitlik, hak, ozgurluk, demokrasi, kurallar, kanunlar, formul;ler, yasaklar, tum psikolojik kavramlsar, etik kavramlar ideolojiler, inanclar, teoriler, tezler v.s. soyuttur.)

 

Neyse sizin gibi birinci şıkka inananlar sadece varlığa inanırlar,

Birinci sik dedigin eger bes duyu ile algi ise, bu zaten insanc degiuldir. Cunku tartismasiz herkesin algiladigidir. Bilimsel olarak ta olgudur ve gecerlidir. Ancakgozlem ile yanlislanabilir. Varlik ise metafizigin konusudur varliksal sifatta insanoglunun ortaya attigi cesiytli ideolojiler vardir. Bunlardan daimi biri biri ile cekisen materyalizm ve idealizmdir. Bunun yaninda pozitivizm de vardir. Ayrica varlik da cesitlidir. Bu tartismada bir toxz denilen mustakil varlik vardir, bir de gercek varlik vardir.

 

Bilimsel olan ise fenomendir ve insanoglu bilimsel olarak fenomeni degil; onun fonksiyonunun ve davranisinin bilgisini ortaya koyar. Yani varliksal bir tartisma bilimde yoiktur.

 

kendilerini merkeze alıp, ateist diye adlandırılırlar.

Burada da konu yin felsefedir. Tanrinin varligi tatrtismasi felsefenin metafiziginin teolojisinin konusudur. Burada inancsizlar sadece ateist degildir, ayrica konunun bir de din yonu vardir. Teoloji de tanri'nin varligi ni degerlendirme ile ilgili bir suru ideoloji vardir. Ateizm bile kendi bunyesinde farklilasir. Ayrica ben serbest dusunurum. Bu konular ile ilgili detayli basliklar sitede mevcut. Genelleme yapman yerine, bu basliklara bir goz atmani oneririm.

 

İkincı şıktakiler ise Tek Allah'a (yaratıcıya), kendilerini kul merkeze de Allah'a koyarlar.

Burada da hata var ne tanri olarak Allah tektir, ne de din olarak islam. Insanoglu tarihi boyu bir suru yarativciyi ortaya atmistir. Allah sadece bunlardan biridir Ayrica insanoglu din olarak ta bir suru dini iuygulamakta ve inanmaktadir. O yuzden ikinci siktakilere teolojik olarak teist denir. Yani bir din temelli yaraticiya kulluk etmek. Mesela deist te yaraticiya inanir ama, dinsizdir.

 

Bir üçüncü şık vardır ki, biraz ateist biraz dindar, biraz kapitalist biraz inanan, biraz ondan, biraz bundan velhasıl Tanrısı para olanlar vardır.

Ucuncu sik olarak saydigin, kesin bir ideoloji ya da inanc tasimayanlar ya da kendilerine gore bir ideoloji inanc uygulayanlardir. Bir kisi ateist ise dindar olamaz. Kapitalizm ile inanc arasinda nasilbag kutrdun. Biri duzen/sistem digeri kisinin yasam seklidir. Tanrisi para olmak da zannedersem politik cikar olarak dinin somuru temelinde dinciler tarafindan kullanilmasi ve de emperyalist cikarin her turluekonomik guc ve otoriteyi eline gecirmesi icin baska ulke ve toplumlara saldirmasi ya da yarattigi teror gucu ilesaldirtmasi.

 

Eger laiklikten bahsediyorsan, burada laiklik bir duzendir ve bu duzeni savunan dindarlar vardir. Turkiye'de oldugu gibi. Yani seriat duzenini din devletini kisaca dinin ve inancin politik olarak cikar amacli kullanilmasini istemeyenler ve dini sadece inanc olarak korumak istiyenler.

 

İşte toplumda bunlar çoğunluktadır. Para için yapmayacağı yoktur. Bunların çoğunluğu da toplumda genelde dindar geçinirler. Kabe'yi görünce ağlarlar, davulu görünce oynarlar. Şu anda toplumun çektiği bu karakterde olan karaktersizlerin yüzündendir.

 

Sizin de Kuran'a ciddi olarak yaklaşamamanızın gerekçesi de bu tür kalpazanların yüzündendir.

Birincidsi sizden lakabim adina konusmamanizi rica eecegim. Cunku ben ne demek istedigini anlatabilecekbilincte bir bireyim. Kurana ciddi olarak guncel yaklasmamin ana sebebi, ulkenin dini olarak araplasmasi ve dinin inanctan politik cikar somurusune tasinmasi ve genelde icinde ne yazdigi bilinmeyen ve herkesce cikar olarak kullanilan kuran'in da gercekte icinde ne yazdigini ortaya koymak.

 

Sonucta ben bir serbestdusunen birey olarak zaten hic bir inanci icermem. Tamamen bilimsel biulgisel ve bilissel olatrak insansal ve evrensel temelde her turlu konu ve kavramin ifadesi yerine ne oldugunun ve nasil bir sorun icerdiginin aciklamasini yaparim.

 

Mesela Allah konusunda bile, bu kavramin toplum bunyesindeki sosyo-psikolojik yerini aciklarim. Yoksa Allah var/yok tartismasini gereksiz bulurum.

 

Önemli olan sadece bir şeye inanmak değil o inancın gereklerini yerine getirmektir. Peki o gerekçelerde hata varsa işte o zaman, o ilmi enine boyuna detaylı olarak incelemektir. Özüne vakıf olmaktır. Bunu neden söylüyorum. Sizin Kuranı gerçekten Arapçasını vakıf olarak incelemeyip, sağdan soldan alıntı yapıp, etrafınızdaki gelenekçi Müslümanları kriter yapıp, öylece eleştirmenizdir.

Benim dedem muftu, babam arapcayi su gibi bilen ve kurani hatim eden ve ezbere okuyan 1970 oncesinin dort dortluk muslumanlarindandi. Ben genelde kuran'i kaynak olarak kullanirim. Sizin "arapcasi bu degil" demeniz sadece bahanedir. Sonucta onca mealcinin ortak tercumesi vardir.

 

Evet kurani elestiririm. Cunku insanoglu yazimidir, aksi zaten bilimsel degildir. Ayrica 1400 yil oncesinin o da sadece belirli bir cografya vetoplumuna yoneliktir. Bugun 21. yuzyildayiz. Bugugunun bilimsel olarak ortaya koydugu bilgi zaten kuranda yoktuir. O yuzden kuranin ne evrenselligi ne de cagdasligiu mumkun degildir. Bu 1400 yilda toplumlar degerler yasam ve iliskiler duzen ve sistemler teknik kurum ve kuruluslarve bilim ve de insanoglu beyninin dusunen ve dusunce ureten ufku cok gelismistir.

 

Zaten sirf bu nedenler kuran'in elestirisi icin yeterlidir.

 

Eğer siz gerçekten Kuran'ı Arapça orijinaliyle anlamaya çalışsanız ben inanıyorum ki bugünkü edinmiş olduğunuz kanaat ve düşüncelerinizden vazgeçeceksiniz. Sadece İhlas Suresi'nin birinci ayetini anlamaya çalışmanız bile Allah'a ve Kuran'a inanmanıza yetecektir. Kuran'ı anlayamayıp onlarda çelişki varmış gibi algılamamız, bizim gerçeği bilmememizden, anlayamadığımızdan kaynaklanıyor.

Bence bunlar bahane. Bazi celiskiler o kadar berrak ki, cocuk bile algilar. En basta sayisal hatalar, bilgisel hatalar ve gunumuxzlecelisen sizin dilinizle ilimsel hatalar.

 

Ayrica kuran bir teori ise onun yansisi da reel islamdir. Bakin dunya cografyalarina toplumlarina islamin nasil farkli karmasik ve hatta biri birini kafir, munafik, murted, mursid ilan eder ve katleder seklindeki yasam ve iliskisine.

 

Islamdaki, en basta cikar yuzunden islenen kerbela katliamina ve islamin ilk mezhep bolunmesine. Burdan giderek Kuran'in yetmeyip hadislerin yazilmasina, ya da kuraniu yorumlayanlarin getirdigi yeni mezhepfarkliliklarina ve biri birlerie dusman kesilmelerine.

 

Demekki kuran birlestirici butunleyici bir icerik yerine, aksine bolucu ayirici ve savastirici katledici bir icerik tasiyor.

 

Bunu bize reel islam tarihi ve ysasam ve iliskisi duzen ve sistemi soyluyor.

 

Allah İhlâs Suresi'nde kendisini tarif ederken Birin karşılığı VAHİD olması gerekirken EHAD kelimesini kullanıyor. Bu kadar seçiciliği ancak gerçek var olan ve kendini kendisi tarif eden yapar. Bütün mealleri inceleyin seçici yaratan olduğu için %99 u çuvallamıştır. Adam “bir” ile “tek”i aynı zannediyor. Allah özellikle EHAD ‘i seçmiş ki kendisinde eksi şer olmadığını bildirmek için. Çünkü Ehad de artı vardır eksi yoktur bu Allah'a özeldir. Bir “vahit” kullara aittir. Çünkü birin hem artısı hem de eksisi vardır. O nedenle Kul davranışlarında tamamen özgürdür. Kul istemeyince o kötü fiil yaratılmaz. Allah hep pozitiftir. İyi güzel olanları hep yaratır. O günün şartlarında bu kadar bilimsel olan bir konuyu Hz. Muhammed'in bilmesi mümkün değil. Çünkü Vahidin (birin) eksiyi de kapsadığı daha 18. yüzyılda belirlenmiştir.

Neyse konuyu daha fazla uzatmayayım. Çelişkili olarak belirttiğin konularla ilgili görüş ve düşüncelerimi senin yazının yanında "KIRMIZI RENKLE" belirtmeye çalıştım umarım aydınlanırsın.

Karanlik cagin zihniyretinden kurtulamamisligin aydinlanmaaktan bahsetmesi de farkli bir ironi.

 

Gelelim Şimdi Sorularının cevaplarına

Değerli Dostum, Kuran'ın bütün ayetlerinin herkes tarafından anlaşılması gerekmez mi diye itirazda bulunuyorsun. Böyle mantıksız bir soru görmedim. Bu itiraz bilenin değil bilmeyenin itirazıdır. Eğer Kuran herkes tarafından hemencecik anlaşılacaksa O'nun âlemlere ve bütün insanlara öğüt olmasının, dünyaya imtihan için gelmemizin ne anlamı var. Böyle bir Kuran bırakın Allah kelamı olmayı İlkokul mezunu bir çocuğun yazdığı bir kitap olur ki, böyle bir mantıktan kesinlikle söylüyorum ki yine Allah'a sığınırım. Yahu bugün bile bir üniversite sınavında her zekâ, akıl ve eğitim gurubunun yapabileceği çeşitlilikte yani soru kitapçığında ilkokul mezunu çocuğun cevaplayacağı sorulardan tutun da Üniversite mezununun cevaplayacağı sorular dahil buna göre sualler sorulup ve bu formatta sınav yapılırken gelmiş ve gelecek bütün insanların sınava tabi tutulduğu bir hayat kitabının bu bayağılıkta olmasını nasıl istersin? El İnsaf !!!

 

Madem oyle o zaman "kalb ile iman dil ile ikrar" nasil olacak. Eger yorum olacaksa, o zaman ayetlerin oneminerde kalacak, kisaca sen "Kuran acik bir dille yazilmamistir, her okuyan onu kendi algisi ile yorumlar ve kendi yorumuna gore de uygular" diyorsun. Evet reel de de olan o zaten. Yalniz buradaki sorun, sirf imanin sarsilmazinancini her turlu reele karsi gelerek ortaya koymak ve yalan yanlisa sapmak mi?, yoksa en azindan okurken bir tutarlilik aramak ve buliunmadiginda da sorgulamak mi?

 

A- Kur'an'ın Kendi İçindeki Dinî Çelişkiler: (HAŞA)

Yukaridaki "hasa" bile senin boyle bir seyin olma olasiliginin bulumadiginin bilincalti sartlanmisligini iceriyor. Dolayisi ile bundan sonra yazdiklarini okumanin bir anlami da yok. Cunkuayni "hasa" bilincalti sartlanmisligi ile degerlendirecegin acik.

 

Kisaca sadece kendini inandiracagin sekilde celiskilerin olmadigini kendine dogrulama cabasi.

 

1- Hesap gününde Allah'tan başkası şefaat edebilir mi?

Edemez / Bakara-48: Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun.

Cevap: Burada İsrail oğullarına bir tehdit ve korkutma var onun için istisnalar dile getirilmemiş. “ Devlet bu politikayı devam ettirirse çiftçi diye bir şey kalmayacak. ” da anlatılmak istenende olduğu gibi. Bu ifadeden “O”(sıfır) çiftçi kalacak yahut çiftçilik “O”(sıfır) olacak anlamı çıkmaz. Varlığını sürdüren istisnalar olacaktır anlamını da içinde barındırır.

Edebilir/ Meryem-87: Rahman'ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır.

Cevap: Bu ayet de yukarıdaki ayette bahsedilenlerin istisnasıdır.

Edebilir diyen diğer Ayetler: Enam-51, İnfitar/ 18-19

Edemez diyen diğer ayetler: Bakara-123, Zuhruf-86, Secde-4

 

Sonucta hem edemez hem de edebilir mi diyorsun? Yani nasil isine gelirse! Kurandaki pragmatisizmi boylece ortaya koymyus oldun. Yanicikar nerede ise onu kabul edeceksin.

 

2- Kötülük Allah'tan mı gelir?

Nisa -78. Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: “Bu Allah'tandır” derler, bir kötülüğe uğrarlarsa “Bu, senin tarafındandır” derler. De ki: “Hepsi Allah'tandır”. Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?

Cevap: Bu ayette anlatılmak istenen olayın yaratılmasıdır.

Nisa-79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahit olarak Allah yeter.

Cevap: Bu ayetteki anlatılmak istenen ise kötülüğün sebebidir. Çünkü bir olayda sebebi kul kendisi oluşturur. Yaratmayı da Allah yapar. Kul her zaman sebeplerden sorumludur. Sonuçlardan değil. Çünkü sonuç kaderdir.

Hiçbir zaman İhlâs Suresi'nin birinci ayetinde de belirtildiği gibi “O Allah “EHAD (TEK)” tir. şer (kötülük) Allahtan gelmez. Ondan her zaman iyilik sadır olur. Kul kötülüğü ister ama Allah istemeye istemeye de olsa yaratır. İyilikleri ise kul ister istemez (istisnalar hariç) hemen yaratır. Amentüde belirtilen gelenekçi müslümanların ifade ettiği gibi “HAYIR VE ŞER ALLAH'TAN GELİR” değil, doğrusu “HAYRI VE ŞERRİ ALLAH YARATIR” olacaktır. Bilgilerin anlaşılmayan tarafı burasıdır. Sen bırak başkasının kavradığını anlamaya çalışmayı Kur'anın özüne meditasyonla derinlemesine düşün. Hakikati bulacaksın.

Yani hasan oyle guclu ki kirk yillik soylemi bile degistirdin. Iyi de nerdenb gelir, kisiden gelirse; kisiye onu veren Allah'indir. Kisinin kaderini de yazan odur. Dolayisi ile iyilik ve kotulugun kisi tarafindan hsangisinin uygulanacagini Allah'in bilir ve kisinin bir kul olarak burada bir rolu yoktur.

 

3- Müslüman olmayanlar cennete gidebilir mi?

Gidebilir/ Bakara-62. Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku ve üzüntü yoktur. (Ayrıca Maide-69 )

Gidemez/ Ali İmran-85. Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ayrıca tevbe-30)

Cevap: Bu ayeti Kerimede Allah Kuran gelmezden önceki Allah'a inananlardan (hanif olanlardan) Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve sabiilerden kim iyi işler yapıp ve Ahiret gününe inanmışlarsa onların Allah katında mükafatlarının olduğu ve onların mahzun da olmayacaklarından bahsediyor. Yoksa Kuran geldikten ve Allah din olarak kesin kez İslam'ın yayılmasını sağladıktan sonra değil.

Burada da kuranda reform dan bahsediyoruz galiba. Yani ayetleri zaman olarak gecersiz kilmaktan.

 

Bence burada ayete karsi bir sirk kosma soz konusu.

 

5- İlk Müslüman kimdir?

Enam-163'e göre Muhammed.

Cevap: Adem yaratılmadan önce ilk Müslüman

Araf-143'e göre Musa.

Cevap: Kendi kavimlerinde ilk Müslüman

Ali İmran-67'ye göre İbrahim.

Cevap: Kendi kavimlerinde İlk Müslüman'dır. Kişinin bilmemesi onun öyle olduğu anlamına gelmez.

7- İblis melek midir, cin midir?

Bakara-34'e göre melek, Kehf-50'ye göre ise cindir.

Cevap: Ayeti Kerimenin orijinalinde, Doğrusu “İblis Melek ti”dir. Yanlış tercüme var

Bakara-34. Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.

Kehf-50. Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis'ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise (cinlerdendi) doğrusu (cinlerden oldu) da Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis'i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!

Cevap: ayetin içinde de müdahale ettiğim gibi İblis cinlerdendi değil doğrusu: “İblis cinlerden oldu” olacaktır. Tercüme hatası var.

8- İslam'da Vasiyet geçerli midir?

Cevap: Evet, vasiyet geçerlidir ve en fazla 1/3 tür.

Bakara-180'de ölümü yaklaşanlar için vasiyet etmek şart koşulmuşken,

Cevap: Evet herkesin yanında vasiyet bulundurması gereklidir

Nisa/ 11-12 ayetleriyle vasiyetin bir hükmü

kalmamış, miras taksimi zorunlu kılınmıştır.

Cevap: Bu ayette vasiyet ve borç yerine getirildikten sonra kalan miras, varislerindir demektedir.

Bakara-180. Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.

Ayete ilaveten, Muhammed'in Veda Hutbesinde şöyle dediği yazılıdır:

“Mirasçı için ayrıca vasiyet etmeye gerek yoktur.”

Cevap: Elbette mirasçı için vasiyete ihtiyaç yoktur. Zaten o vasidir. Vasiyet ise diğer akrabalar içindir. Sen anlamamaya yemin mi ettin?

10- Allah herşeyi bilir mi?

Gaybı bilen yalnızca Allah'tır” ayetlerine rağmen Enfal/ 65-66 da Allah'ın bir Müslüman'ın kaç düşmana bedel olduğunu ancak savaştan sonra bilebildiği anlaşılıyor.

Enfal-65. Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa iki yüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.

Enfal-66. Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa iki yüz düşmana galip gelirler, sizden bin kişi olursa Allah'ın izniyle iki bin düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.

Cevap: Aynı ayetin nüzulü yani inmesi devam ediyor. Müslümanlar savaşa girmiş değil. Müslümanların itirazına binaen bu ayeti kerime 65. Ayeti Kerime'den sonra geliyor. Sorumluluk ve güç hafifletiliyor. Ayetin iniş nedenini siz bilmediğiniz için çelişki varmış gibi algılıyorsunuz.

Neyse anlasildi hasa temelli kendi bilincalti kabulunu kendini inandirarak ustelik pragmatisixzm dogrulamasicikari ile degerlendirmek.

 

Zaten baskasi da beklenemezdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

KURAN'I HZ. MUHAMMED  Mİ YAZDI?
                                                     

 

 Kur’anı Bir İnsan Öğretiyor iddiası

Değişik rivayetlerde nakledildiğine göre, Müşrikler, Mekke’de isminin ne olduğu net olmayan hristiyan bir köle, diğer rivayette isimlerinin Cebra ve Yesar olduğu ifade edilen iki rum kılıç ustası, bir diğer rivayette de Abisa isminde bir kölenin olduğu ve Hz. Peygamberin bunlardan bilgi alıp Kur’anı uydurduğunu söylemişlerdi.
20. Yüzyıl oryantalistleri, Hz. Peygamberin rahip Bahira ile görüşmesini ileri sürerek Tevrat ve İncil bilgilerini ondan öğrendiğini söyleyerek, akıllarınca iftira atmış ve Kur’anı Peygamberin uydurduğunu söylemişlerdir. Köksüz, dayanaksız ve düşünmeden yapılmış bu iftiralarına yüce Allah bir ayette şöyle buyurarak zavallıların ümitlerini kursaklarında bırakmıştır:  “Muhakkak biliyoruz ki onlar: "Mutlaka onu bir insan öğretiyor!" da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır” (Nahl, 103).
1-Ayetten ve tarihi kaynaklardan da anlaşılacağı üzere bunlar Arap değildi ve Arapçayı Araplar kadar da mükemmel bilmeleri mümkün değildi. Yukarıda da ifade edildiği gibi Arapların ileri gelen edipleri bile ayetler karşısında acizliklerini ifade ederlerken, savaşlarda esir düşen ya da parayla satın alınarak arap toplumunda yaşamak zorunda kalan, kimlikleri bile tam olarak bilinemeyen bu şahısların Hz. Peygambere akıl vermeleri mümkün değildir.
2-Hz. Peygambere (a.s.) ayetleri bunlar öğretseydi, bu şahıslar çıkıp Hz. Peygamberin (a.s.) bir sahtekâr olduğunu Mekkelilere söylemezler miydi?
3-Eğer yine ayetleri bunlar öğretiyorsa benzer ya da daha mükemmel ayetler söyleyerek Mekkelilere yardımcı olmazlar mıydı? Bunun mükâfatı Mekkeliler tarafından kendilerine fazlasıyla verilirdi.
4-“Onlar fikir veriyor, Hz. Muhammed de kendi kafasına göre ifade ediyordu” demek de gerçeğe aykırıdır. Çünkü aynı akıl ve zekâ kendilerinde de vardı.
5-1985 yılında ilki İzmir’de gerçekleştirilen uluslararası “İslami İlimler Sempozyumunda” bildiri sunan bir oryantalist, “İstesek Kur’anın hatalarını bulabiliriz” demesine karşın geçen bunca seneye rağmen yapabildikleri herhangi bir çalışma söz konusu bile değildir. Bu da onların acziyetinin ifadesidir ve Kur'an'ın meydan okuması kıyamete kadar geçerliliğini sürdürmektedir.

                   

 

   Muhammed, Tevrat-Zebur-İncil gibi kitaplardan öğrendiklerini söylüyor iddiası
1-Mekke, ehli kitabın cirit attıkları bir yer değildi. Yaşlı olan Varaka bin Nevfel’i de ilave edersek sayılı sayıda hristiyan ancak vardı. Yahudiler ise genelde verimli topraklara sahip olması nedeniyle Medine ve çevresinde yaşıyorlardı.

2-Hz. Peygamber (a.s.) okuma-yazma bilen birisi değildi ki Hristiyan ve Yahudi kaynaklarından faydalansın. İkinci bir delil ise şudur; Hudeybiye de antlaşma yapılmasına karar verilince Mekke ileri gelenleri, bir diplomasi uzmanı olan Süheyl ibn Amr’ı Efendimize (a.s.) gönderdiler. Süheyl Efendimizi çok yakinen bilen birisiydi. Antlaşmanın hemen başında Süheyl “Bismillahirrahmanirrahim’e” itiraz etmiş, “Biz Rahman nedir bilmeyiz” demişti. Bizim bildiğimiz yazılacak diye diretmişti. Antlaşmayı “Bismike Allahümme” (Allah’ım senin adınla) diye başlatmıştı. Süheyl’in ikinci itirazı “Resulullah” ifadesine olmuştu. “Biz eğer senin Resullüğünü kabul etseydik seninle savaşmazdık” demişti. Hz. Peygamber (a.s.) antlaşmayı yazan Hz. Ali’ye sil onu ve “Abdullah oğlu Muhammed ile Amr oğlu Süheyl” diye yaz demesi üzerine, Hz. Ali (r.a.) bu cümleyi Hz Peygambere bir hakaret olarak algıladığı için silmemiş, silemeyeceğini şöylemişti. Efendimiz Hz. Ali’ye o kelimenin yerini göstermesini istemiş ve kendisi silmiş. Hz. Peygamber (a.s.) ümmi olmasa kelimenin yerini göstermesini ister miydi?

3-Kur’anın üzerine yazıldığı materyaller göz önüne alınırsa (develerin kürek kemiği, hurma yaprakları, kil tabletleri, ve hayvan derileri) kitap ve okumak yaygın değildi. Eğer Hz. Peygamber (a.s.), yazılmış hristiyan ve yahudi kaynaklarına ulaştıysa buna Mekkeli müşriklerde ulaşabilir ve itirazlarını ona göre yaparlardı.hele buna bir de Tevrat  ve İncil'e mulalif,zıt bir çok  ayetin Kur'an'da olduğunu da eklersek...

4-Mekke müşriklerinin akıllarına şimdiki kâfirlerin akıllarına gelmeyen bir fikir geldi. Yahudi âlimlerinden Hz. Muhammed’in (a.s.) Peygamber olmadığını ispatlayacak ya da ona onun cevaplayamayacakları bir şeyler sormak.Bu maksatla Medine'ye giden temsilciler, Yahudi âlimleriyle görüşerek Hz. Muhammed’in (a.s.)  söylediklerinden, yaptıklarından bahsettiler. Sonra da, "Siz elinde Tevrat bulunan bir milletsiniz. Bu adam hakkında bize bilgi veresiniz diye size başvurduk" dediler. Yahudi âlimlerinin, bu isteklerine Yahudilerin cevapları şu oldu: "O kimseye, 'Geçmişteki o genç delikanlıların hayret edilecek maceraları ne idi? Yeryüzünün doğusuna, batısına kadar ulaşan, dönüp dolaşan zatın kıssası ne idi? Ruhun mahiyeti nedir?' Sorularını sorun. Eğer bu sualleri cevaplandırırsa, bilin ki, o Allah'ın peygamberidir. Siz de ona tâbi olun. Yok, eğer cevaplandıramazsa, o adam yalancı bir kimsedir. Kendisine istediğinizi yapabilirsiniz." Mekke'ye dönen müşrik temsilciler,  ümit ve sevinç içinde bu soruları sordular. Ama umdukları gerçekleşmedi. Hz. Muhammed (a.s.) sorularına cevap verdi.

5-Yahudiler arasında sevilip sayılan ve üstün bir mevkisi olan yahudi âlimlerinden Abdullah bin Selam müslüman olmuş, diğer yahudiler inatlarından dolayı İslama karşı çıkmışlardı. Abdullah İbni Selam gibi sonradan müslüman olan samimi bazı âlimler, hahamların Hz. Muhammed’in (a.s.) peygamberliğini gizlemek üzere anlaştıkları ve birbirlerine tavsiye ettikleri gerçeği itiraf etmişlerdir. Üstün ırk olduklarına ve cennete sadece kendilerinin gideceğine inanan bu Yahudiler, Hz. Muhammed’in (a.s.) ortaya koyduğu dinin esaslarını, kendi kitaplarından aldığını bilemeyecek kadar saf ve zavallılar mıydı ki...?

6-Hz. Peygamberin İsrailoğullarından olan İslam’la şereflenen eşi Hz. Safiyye, şu olayı nakleder: “Hz. Muhammed, Medine’ye hicretten sonra babamla amcam O’nu dinlemeye gitti. Döndükten sonra amcam, babama “O mu?” (Yani beklediğimiz peygamber mi?) diye sordu. Babamda “Vallahi “O” diye cevap verdi. Amcam “Peki ne yapacağız?” diye sordu. Babam: “Vallahi ben yaşadığım müddetçe ona iman etmeyeceğim.” Diye cevap verdi.Hz. Safiyye’nin bu sözleri, Yahudilerin Hz. Muhammed'in (a.s.) Peygamberliğini kabul ettiklerini ama ırkçı ve inatçı oldukları için inanmadıklarını göstermez mi?İslam'a aşırı düşmanlığıyla bilinen, bu kin ve nefreti kendisini, İslami gerçekleri tahrife kadar götüren Yahudi oryantalist Goldziher’in: “Arap Peygamberinin getirdiği din, kendileriyle temasa geçtiği Yahudi ve Hıristiyanlardan öğrendiği bilgi ve fikirlerin karışımından ibarettir.” Sözü, yine oryantalist olan Buhl’un: “Hz. Peygamberin Tevrat, Zebur ve İncilin içeriğini bilmediğini ve adı geçen kitapları okumamış olduğunu İncili de hiçbir zaman bilmediğini” söylemesiyle zaten iptal olmuştur.

7- Hz. Muhammed'in (a.s.) amcası Ebû Talib ticaretle uğraşırdı. Bir seferinde Hz. Muhammed'i beraberinde götürdü. Şam yakınında Busra kasabasına uğradılar. Orada Bahira adında bir papaz ile karşılaştılar. Bahira, Tevrat ve İncil'de adı ve sıfatları yazılı olan son Peygamberin alametlerini daha küçük olan Hz. Muhammed’de gördü, bunun üzerine O'nu Mekke'ye geri götürmesini; Yahudilerin çocuğa bir zarar gelebileceğini söyledi. Bunu üzerine Ebû Talib, Bahira'nın bu tavsiyesine uyarak Şam'a gitmekten vazgeçti ve alışverişini yakında ki bir yerleşim biriminde tamamlayarak geri döndü. Daha sonra bir iki defa da Bahira ile görüştüğü konusunda zayıf rivayetler varsa da Hristiyan olan Rahip Bahira, Hz. Muhammed'in gerçek Peygamber olduğunu bilmeseydi Yahudilerin Peygambere zarar vermeye çalışacağını söyleyerek Ebu Talip’ten onu geri götürmesini ister miydi?

                     

    Peygamber, başka medeniyetlerin kaynaklarından aldıkları haberleri aktarıyor iddiası
“Muazzez İlmiyesi, kendisini Çığ” gibi cehalete ve İslam düşmanlığına kadar götüren, normal düşünme yaşını bir hayli geçmiş bir antropolog’un ortaya attığı, Kur’anı Kerimdeki bazı kıssaların, M.Ö. 3500-M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamış olan Sümerlerin Gılgamış destanından alındığı iddiası, bazı çevrelerde yankı bulmuş ve “Mal bulmuş mağribi” gibi bu saçma iddiaya sarılmışlardır.
1-Anu/An: Gök tanrısı, Enlil: Hava tanrısı, tanrıların babası, Enki: Bilgelik tanrısı, Nimmah (Ninhursag): Ana-tanrıça, Nanna (Sin): Ay tanrısı, Utu (Şamaş): Güneş tanrısı, ay tanrısı Nanna'nın oğlu, İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası gibi birçok tanrıya inanan çok tanrılı Sümerlerin, Tek Tanrı inanışına sahip olan İslam'la kaç tane ortak özelliği vardır ki? Ayrıca Sümerlerin Destanındaki nadir bazı olayların semavi dinlerdeki olaylarla aynı olması, İslam’ın bu destandan alındığını değil, ancak ve ancak ortak köklerinin aynı olduğunu gösterir. Çünkü yüce Allah “Peygamber göndermedikçe azap etmeyeceğini” bize Kur’an da bildirmiştir. Adem’den (a.s), Hz. Muhammed’e (a.s.) kadar tüm topluluklara binlerce Peygamber gönderilmiştir. Sümerlere gönderilen Peygamber de Hz. İbrahim (a.s.)dir.Ve unutmayalım ki efsanelerin temeli gerçek olaylardır!

2-Katıldığı başlıca kazılar Mari (1952–1953) ve Uruk/Varka kazıları (1958-1959; 1962-1963; 1964) olan, 1914 yılında Provence’ta dünyaya gelen, ünlü Asur bilimci Jean Bottero'nun, "4 yıllık çalışmasından sonra" Fransızcaya çevirdiği ve dipnotlarla zenginleştirdiği Gılgamış destanını, Hz. Peygamber’in (a.s.) daha o devirde öğrenmesi, Yaratılış ve Nuh tufanı olaylarını oradan alıntı yapma ihtimali ne kadardır? Çünkü Sümerlerin yıkıldığı tarih esas alınsa bile, Hz. Peygamber (a.s.) ile aralarında 2500 yıllık bir süre söz konusudur.

 

Başka takıldığın soru varmı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bana diyorsun kendin bilinçaltına yerleştirmişsin Kuran'an da çelişki vardır diye ama yok çünkü sen ayetleri tek ele alıyorsun Kur'anı bütün olarak ele almıyorsun

Neden butun olarak el alayim.

 

O ayetlerin her biri bir mesaj veriyor.

 

Butun olarak ele alinacaksa, bunca ayegte ve sureye ne gerek vardi?

 

Ayrica butun olarak ele almak ne demek?

 

Kurana sorgusuz kalb ile iman et ve dil ile ikrar et mi?

 

Kuranin celiskiski zaten reel islamin sergiledig tabloda.

 

Ayet ve surelere biule gerek yok.

 

Ne zaman krani elestirebilir  bir gozle okuyabilirsin, o zaman yanitlarina bakarim.

 

Yoksa zaten tek yapacagin bu mesajindan da belli kalb ile iman dil ile ikrar. O da kendi algi ve yorumunca kendin inandirdigin ve kurani elestiremez yanasimin ile.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kurani belkkiMuhammed yazmamis olabilir.

 

Yal nizinsanoglu yazimi oldugu gun gfibi asikardir.

 

Zaten bilimsel ve bilissel olarak ta aksi, mantiksal olabilirlik olasiligi olmasina terstir.

 

Ancak fizik otesi inancinda insanoglu kendine anlattigi masallara efsaneler hikayelere mitolojilere kendi inanir.

 

En buyuk te alacatandir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Episkop cevaplamadı bari aşağıda yazdıklarımı siz cevaplayın sayın Larsie, Lütfen bana Kuran'ı Kerim'in evrensel ve tüm çağları kapsayan dünyanın sonuna kadar tek kitap olacak hüküm sürebileceğinin kanıtını gösterin...

 

Sayın episkop, tek savunmanız Kuran'ı Kerimdeki dil bilgisinin farklı olacağı, zaten yüzlerce mealci olmasından bu belli.... Şunu demek istiyor, bunu demek istiyor, 1400 yıl önceki dil bu şekilde değildi vs vs... Eğer son kitapsa ahiret gününe kadar 1400 yıl önceki gibi anlaşılabilir olmalı, ayrıca o kadar basit bir dil kullanmalıydı ki Dünyada var olan 7-8 bin farklı dile çevrildiğinde rahatlıkla anlaşılabilsin...Ayrıca o kadar evrensel yazılmalıydı ki, Avustralya Aborjinleri de, Tibetteki Çinlilerde, Amazondaki yerlilerde, Kutuplardaki eskimolarda  kendi yaşantılarından bir şeyler bulmalılardı. 

 

Ama maalesef sadece Arap yarımadası ve orada yaşayan insanlara göre yazıldığı apaçık ortada.... Mesela Kan davasından bahsediyor, Aborjinlerde yok, Eskimolarda yok, Amazon kabilelerinde yok , bunun gibi bir çok örnek...

 

Sayın Episkop malesef bende sizin gibiydim bilmeden okumadan en önemlisi düşünmeden ne deniliyorsa doğrudur, yada öyle demek istemiyor diyordum ama lütfen objektif bakın ve gerçekleri görün... Haa ben halen ALLAH inancını yitirmedim Allaha şükür smile.png Ama Kuran'ı Kerim ile ilgili ciddi endişelerim var malesef... Sadece ilk paragrafımda yazdıklarım umarım size de soru işareti oluşturur.

 

Evrensel İnsan o kadar çok tezatlığı ve yanlışlığı göstermiş ki hepsini okuyamadım malesef, Ama siz hepsinin bir karşılığı var diyorsanız, buyrun teker teker, ama kesinlikle burada bunu demek istiyor söylemine kapılmadan bilimsel olarak ispatlarmısınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bana diyorsun kendin bilinçaltına yerleştirmişsin Kuran'an da çelişki vardır diye ama yok çünkü sen ayetleri tek ele alıyorsun Kur'anı bütün olarak ele almıyorsun

 

Cok acaip ve mantiksiz bir savunma.  Isinize yarayinca siz ayetleri tek tek soyleyin. Isinize yaramayinca, butun Kurani ele almak lazim diyorsunuz.

 

Yahu, butun Kuran nasil ele alinir bir kitap olarak?  Bir baslangici yok, bir hikayesi yok, bir ortasi yok, bir sonucu yok, bir ozeti yok, bir temasi yok. Bir corba gibi sureler ve ayetler karmakarisik bir arada derlenmis bir kitap. Yalniz  surelerin uzun ve kisa olmasina dikkat cekip, uzunlari on tarafa ve kisalarini arka tarafa koymuslar.  Bu kadar manasiz bir derlemeyi niye insanlar butun kitabi ele alarak degerlendirsinler? Ayetler gayet ortada.  Apacik belli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cok acaip ve mantiksiz bir savunma.  Isinize yarayinca siz ayetleri tek tek soyleyin. Isinize yaramayinca, butun Kurani ele almak lazim diyorsunuz.

 

Yahu, butun Kuran nasil ele alinir bir kitap olarak?  Bir baslangici yok, bir hikayesi yok, bir ortasi yok, bir sonucu yok, bir ozeti yok, bir temasi yok. Bir corba gibi sureler ve ayetler karmakarisik bir arada derlenmis bir kitap. Yalniz  surelerin uzun ve kisa olmasina dikkat cekip, uzunlari on tarafa ve kisalarini arka tarafa koymuslar.  Bu kadar manasiz bir derlemeyi niye insanlar butun kitabi ele alarak degerlendirsinler? Ayetler gayet ortada.  Apacik belli

Aslinda burda iki ana farkli zihniyet gorunur.

 

Birincisi karanlik cag zihniyeti- Teslimiyetci, biatci, itaatci, ummetci ve bunu saglamayan dini nitelikleri gosterenlere karsi da, katliamci, iskenceci, tecavuzcu, acimasiz, vicdansiz ve beyinsiz.

 

Ikincisi Aydinlak cag ile basliyan zihniyet- Soyutlayici, soyut muhakemeci, elestirici, degerlendirici, sorgulayici, arastirici, inceleyici, bulucu, kurucu, bireysel, farkindalikli, bilincli, bilimsel, bilgili, aciklayici, nedenleyici, sosyo-etik bilincli, sosyal yasamci hak ve oizgurlukcu, adaletli, hukuklu, demokratik, esitlikci, antiayrimci, firkin farkinda olan v.s. 

 

Iste bu ikisi arasinda belki fiziksel bir fark yok ama; beyinsel dusunseldavranissal ve zihinsel fark kapanamayacak kadar acik ve buyuk. Cag olarak ta asirlar boyu ve her asir aralari farklilasir sekilde.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

aynen katiliyorum

Bunca siralanan celiskili ayet icinden hangi ayetten ve nedeninden bahsediliyor?

 

Sonucta herseyin bir nedeni vardir.

 

Burada onemli olan nedeni degil, o nedenin iletilen ayet olarak nasilalgilandigi uygulandigi ve yasattigi reel sonuctur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

size gore alakasiz birsey daha soyliyeyim 

 

bilim kendini yanilta yanilta ilerleyebilmektedir bunun baska bir yolu hic olmamistir

Tabi ki.

 

Zaten o yuzden bilim dogmalasamaz ve cag disina dusemez. Cunku gozlem de bilgi de olgu da gecerliligini yanlislanabilene kadar korur.

 

Buradaonemli olan bilimin olgusunun tartismasiz gecerliligidir.

 

O yuzden de yanlislanabilmesi gozlem ile mumkundur.

 

Halbukiideolojiler inanclar izmler ve her turlu soyut degerler aklin kendini inandirdigi ve kendine dogruladiugidir ve bu dogrulama; mutlak, kesin, tek, ilk v.s. olartak gozlem icermez ve sadece dogrulayanca gecerlidir. O yuzden de yanlislasamaz ve bilim bilgi olgu ve bulgu olarak yenilendikce, degistikce, gelistikce de onun gerisinde tutucu gerici bir dogma olarak olduklari yerde sayarlar.

 

Mantik ta aynidir. Mantik iki turlu isler;

 

Ya olmus bir gozlemin nasilinin aciklanmasdi.

 

Ya da olabilecek bir gozlemin olabilirliginin bilimselligi.

 

O yuzden bilimsel,her turlu elestiri tartismasiz sonuc verir.

 

Bilisselelestiri de, bilgiye algiya bilinc ve farkindaliga dayanir.

 

Bir de ...e gore onemlidir.

 

Cunku hersey bir ....e gore temelinde degerlendirilir ve cogu kisi kendisinin degerlendirdigi ...e goresinin farkinda degildir. Cunku bilincaltisartlanmis sorgulanmaz degerleri ile degerlendirir. Bu degerlendirmeden ziyade bir savunu ve sahiplenmedir.

 

Benim ..e gorem insanoglutemelli (kul kole mal meta mulk madde ya da insanoglu disi baska bir sey degil) bilgisel, bilimsel, biulissel, evrensel, insansal, kavramsal ve bireysel temeldedir. 

 

Bu temellerde sosyal olarak evrensel hukuk ve insan haklarinin hak ve ozgurluk talebine, savunusuna destegine ve ihlal edilememesine dayalidir.

 

Zaten hukuk taancak adaleti, esitligi, demokrasiyi ve tum insani degerleri boyle saglar.

 

Iste bir seyin etik olup olmadigi da bu temeldedir. Digerleri de cagdaslik bilim ve teknigin su anki geldigi nokta uzerinedir.

 

Iste bu nokta bir virgule olarak daimi yenilenir, gelisir ve degisir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.