Φ gloria Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2013 Bu sonradan aklıma geldi, aslında Atatürk'ün de böyle bir fotoğrafı var, bu da post mortem bir fotoğraf örneği... Ama yukardakilerden farklı olarak ölmemiş gibi değil de sanki uyuyormuş gibi... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2013 HOŞÇAKALHoşçakal, dostum benim, hoşçakal artık,Can dostum, seninle dolu göğsüm -Çok önceden belirlenen bu ayrılıkBuluşmayı vaadediyor ilerde bir günHoşçakal, dostum, el sıkışmadan, konuşmadan,Hüzünlenme ve eğme kaşlarını, mutsuz;Yeni bir şey değil ölüp gitmek bu yaşamdan,Ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz.Sergey Yeseninçev. Azer YaranBu şiir Sergey Yesenin’in kendisini asarak intihar etmesinden bir gün önce Mayakovski’ye yazılmıştır ve cesedinin yanında bulunmuştur. Yesenin şiiri bileklerini keserek kanıyla yazmıştır. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 5 Kasım , 2013 Batı'da artık ölüleri ayakta gösterme fotoğrafçılığı yok ama, makyajla süsleyip, yüzündeki solgunluğu giderip açık şekilde ziyarete açık tutma geleneği sürüyor. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Batı'da artık ölüleri ayakta gösterme fotoğrafçılığı yok ama, makyajla süsleyip, yüzündeki solgunluğu giderip açık şekilde ziyarete açık tutma geleneği sürüyor. En sevdikleri ya da istedikleri kıyafetleri de giydiriyorlar.. Ama o kıyafetle gömülmüyorlardır sonuçta değil mi? Görmedim bilmiyorum ama gömülmediklerini düşünüyorum. Cenaze levazımatçılığı diye de bir meslek var, hatta bununla ilgili bir program vardı History Channel'da... Orada izlemiştim merasim için maddi durumuna ya da ölünün zevkine göre falan tabutlar seçiyorsun mesela altından yapılmış tabut (Michael Jackson'ın tabutu öyleymiş) bunlar göstermelik, sonra ölü gömülürken tabut değişiyor daha sıradan bir tabutla gömülüyor... Hani vardır ya düğünlerde tüm zenginliğini sergileme mevzusu, aynısı cenazeler için de geçerli... Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 6 Kasım , 2013 Bence en güzel gelenek ölüleri yakma. İki litrelik bir kavanozdaki küller bence çok daha iyi. Bu küllerin pahalı bir işlem olsa da değerli taşa dönüştürülmesi de yapılıyor. Bu ülkede krematoryumlara izin verilmedikçe demokrasi olduğuna kesinlikle inanmayacağım. Başka hiç bir kriter beni demokrasi olduğuna ikna edemez. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 16 Kasım , 2013 İnsan külünden elmas yapmak için külde yanmadan kalan karbon kalıntıları kullanılıyor. Diğer maddeler atılıp kalan karbon işleme alınıyor. Önce grafit haline getiriliyor. Sonra yüksek sıcaklık ve basınç uygulanıyor ve karbon bu işlemle elmasa dönüşüyor. Zaten doğal elmas da sıcak manto tabakası ile kaya tabakası arasında sıkışan karbondan oluşuyor. İşlemin fiyatı elde edilen elmasın büyüklüğüne göre 3 bin ile 37 bin dolar arasında değişiyor. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2013 Bence en güzel gelenek ölüleri yakma. Bu hem enerji kaynaklarının tükenmeye başladığı bir dönemde yakıt israfı olur hem de küresel ısınmaya bir katkı olarak ekstra karbon salınımı. İyi bir fikir değil. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Dünyada milyarlarca metreküp petrol gazı, depolama tesislerinin yokluğundan dolayı boşa yakılıyor. Petrol sondajında önce petrol gazı çıkar, sonra petrol gelir. Amaç petrol olduğu için gaz depolama tesisleri yoktur ve bu gaz bitene, petrol gelene kadar çıkan gaz yakılır. Birkaç metreküp doğalgaz bir cesedi yakmaya yeter. Dogmaları koruyacağız diye bahaneler aramaya hiç gerek yok. Dogmaları korumakta demokratlığı kimseciklere bırakmayanlar, dogmaları yıkmaya gelince demokratlığı "nerde unutmuşum, nereye koymuştum, bulamıyorum" diye yan ceplerini karıştırmaya başlıyorlar. Demokratsanız, krematoryum ruhsatı verilsin dersiniz. Dogmacı olunca yan çizersiniz. Bu kesin ve net budur. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Bilim insanları, ceset yakmanın sürekli bir ritüel haline gelmesi durumunda, küçük çaplı bir santralin elektrik üretiminde kullanılabileceğini söylüyorlar. Bir merkezi krematoryum düşünün ve tüm cesetler yakılmak üzere bu merkeze yönlendiriliyor. Burası sürekli çalışan bir termoeektrik santrali olacaktır. Zaten milyarlarca metreküp gazı termoelektrik santrallerde yakıyoruz. Bir kişi ısınmak için ömrü boyunca yüzlerce metreküp gaz yakıyor. Birkaç metreküp de ölümünde yakarsa bu bir fazlalık oluşturmaz. Günümüz insanının oldukça kilolu ve yağlı olduğu düşünülürse, iyi bir yakıt kaynağı. Mezarlık olarak kullanılan geniş alanların da kazanılacağı düşünülürse, krematoryum çok faydalı bir yatırıma dönüşecektir. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Aslında Zincirlikuyu Mezarlığında bir krematoryum var, 1930'lu yıllarda Sanırım Atatürk'ün isteğiyle kurulmuş. Ama çok işlerliği olmadığı için zaman sonra yıkılıp yerine mezarlık otoparkı yapılmış. 1930'da çıkarılan Umumi Hıfzısihha Kanunu gereği şöyle bir madde de var Madde 224 - Ölülerin yakılması için fenni usulü dairesinde fırınlar yaptırmak istiyen belediyeler evvel emirde bu hususta Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletine müracaat ederek hazırlattıkları projeleri tasdik ettirip müsaade aldıktan sonra tesisata başlıyabilirler. Madde 225 - Bir cesedi ihrak fırınlarında yaktırmak için aşağıda yazılı vesikaların vücudu lazımdır:1 - Ölünün hastalığı esnasında tedavisiyle meşgul olmadığı malüm ve sabit olan resmi bir tabip tarafından verilmiş olup vefatın her hangi gayritabii bir sebepten mütevellit olmadığını bildiren bir rapor ve defin ruhsatiyesi.2 - Cesedinin yakılmasını arzu ettiğini mübeyyin olup mevtanın hayatta iken yazdığı vesika veya bu hususta şifahen arzu izhar ettiğini işitenlerden laakal üç zatın tahriri şehadet ve tasdikleri.3 - Müteveffanın ölümünü mucip olan sebebin herhangi cinai bir fiilden münbais olduğuna dairhiç bir şüphe mevcut olmadığını bildiren ve mahalli polis idaresi tarafından verilen vesika.İşbu vesikalar ihraktan laakal yirmi dört saat evvel mahalli belediyesine ibraz olunarak alelüsul vefat defteri mahsusuna işaret edildikten sonra ihrak müsaadesi verilir. Defnedilen ölülerin defninden sonra ihrak için kabirden çıkarılmalarına müsaade edilmez. Bu arada Türkiye'de yaşayan yabancılardan gelen talep üzerine yeniden krematoryum açılması için talep var, başvurular yapılmaya başlandı, geçen yıl Cenaze Hizmetleri Şirketi Fempa Antalya'da krematoryum kurmak için başvuruda bulunmuştu ama ne şekil sonuçlandı bilmiyorum, sanırım onay alamadılar, ama almalılar. Kimseyi istemediği halde sırf dini gerekçeler gereği bu ülkede gömme geleneği gerek diye mezarlığa gömmek zorunda bırakamazsın. Ayrıca bunu talep eden insanın illa yabancı olması da gerekmiyor, kim istiyorsa gereği yerine getirilmelidir. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Demek ki bu ne anlama geliyor, Atatürk'ten sonra demokrasi ve insan hakları, özgürlükler sürekli gerilemiş. Onun koyduğu özgürlük standardının çok gerisine düştük. İlerleteceğimiz yerde... Bize yazıklar olsun. Bu çağda hâla geri kara din dogmaları ile boğuşuyoruz. Bir milim ilerleme sağlayamadığımız gibi geri gittik... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Demek ki bu ne anlama geliyor, Atatürk'ten sonra demokrasi ve insan hakları, özgürlükler sürekli gerilemiş. Onun koyduğu özgürlük standardının çok gerisine düştük. İlerleteceğimiz yerde... Bize yazıklar olsun. Bu çağda hâla geri kara din dogmaları ile boğuşuyoruz. Bir milim ilerleme sağlayamadığımız gibi geri gittik... Yok aslında bir gerileme söz konusu değil, sadece ilerleme yok... Bu Umumi Hıfzısıhha Kanunu hala geçerliliğini koruyor. Yani belediyeler krematoryum için bir proje hazırlayıp bunu onaylattığı takdirde krematoryum yapılabilmesi gerekiyor. Sadece belediyeler başvuru yapmıyor. Hadi krematoryum yapıldı bu defa da yakılmak istenen kişi için bazı şartlar gerekiyor. Onlar da bir sonraki maddede açıklanıyor yani kişinin yakılmak istediğini yazılı vasiyet etmesi bu vasiyete en az 3 kişinin şaitlik etmesi, hastayı takip eden ve takip ettiği bilinen doktorun verdiği rapor, defin ruhsatı, polis bilmem nesi falan... Uğraştırıcı protokoller falan... Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 gerileme söz konusu değil, sadece ilerleme yok... Olur mu, ben özel girişimciyim, bir krematoryum ruhsatı için başvurdum diyelim. Ruhsat verecekler mi? Hayır vermeyecekler. Fempa onay alamadı demedin mi? Dedin. Alsalar duyardık değil mi? Demek gerileme var. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Olur mu, ben özel girişimciyim, bir krematoryum ruhsatı için başvurdum diyelim. Ruhsat verecekler mi? Hayır vermeyecekler. Fempa onay alamadı demedin mi? Dedin. Alsalar duyardık değil mi? Demek gerileme var. Projenin kabul edilmeme nedeni neymiş biliyor musun? Söyleyeyim bak, yüzünde bir gülümseme olacak bunu söylediğimde Tam tahmin ettiğin gibi, işi yokuşa sürmek için ellerinden gelenin en iyisi Mezarlıklar Müdürlüğü’nün görevlerinin arasında "ölü yakma" diye bir görev tanımı yokmuş. Bu görevle ilgili madde eğer Mezarlık İşleri Müdürlüğü Yönetmeliği’ne eklenirse mecbur yapacaklar ama işte eklenmiyormuş. Birleşik Arap Emirliklerinde 2007 yılında önce bir krematoryum açılmış Avrupa kıtası üzerinde toprakları olan ve krematoryumu olmayan tek ülke şu an Türkiye... Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 18 Kasım , 2013 Tam tahmin ettiğin gibi Yani... Bu ülkeyi ve dogmalarını iyice tanıdık artık... Yabancılık çekmiyoruz. Yakmayı bile akıllarına sığıştıramaz dogmatikler de, elmasa dönüştürme işi bunlara iyice hafakanları bastırır herhalde! Hem yüksek sıcaklık, hem yüksek basınç! Ölüye eziyet! Olmaz bu dogmatikler, olsa da biz göremeyiz de, bakma işte... Doğruyu söyleyelim de kaç köyden kovarlarsa kovsunlar... Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Sözde “ dogma yıkıcılar “ öyle sansalar da krematoryumlarda genellikle Kilise töreni yapılır. Ki bu yakma işlemi bir çok dinde de vardır. Fakat gel gör ki çevreciliği kimseye bırakmayan “ dogma yıkıcılar “lar , sırf dogmaya karşı çıkmak için çevreciliği, çevreyi, azot döngüsünü falan bir anda unutup, “ battı balık yan gider “ tadında savunular geliştirip haklı çıkmaya çalışırlar. Dogma yıkılsın diye, hırsızlık da yapılsın, adam da öldürülsün o zaman, hani dogma yıkacağız ya o bakımdan, tam olsun. Şimdi, öncelikle çevreye olumsuz etkisi az bile olsa, neden zaten karbon salınımı var, biraz da bundan olsun diye düşünelim ki ? Sonra, çevreye etkisi az falan da değil zaten. Tehlikeli atıklar sınıfında değerlendiriliyor krematoryumların havaya saldığı gazlar. Yani dünyada şunun şurasında 165 yıllık doğalgaz, 40 yıllık petrol kalmışken ve deli gibi alternatif enerji kaynakları aranırken, boş boş ceset yakmanın duygusal veya dini sebepler dışında bir anlamı yoktur. Üstelik boşa yakıt tüketimi ( dünyada bir yılda ölen 50 milyon için en az 100 milyon metreküp doğalgaz ) ve atmosfere saldığı zararlı gazlar da cabası. Bununla birlikte cesetlerin alternatif enerji kaynağı olarak kullanılması fena fikir değil, zaten bu yönde girişimler, elektrik santralleri de var. Bu fikir desteklenebilir. Diğer taraftan bu gidişle ilerde mezarlıkların kalan tek yeşil alanlar olmayacağının da garantisi yok. Bunlara rağmen kişi ille de krematoryumda yakılmak istiyorum derse elbette yakılabilmeli, bu bir hak konusu zaten. İster cenaze masrafları ucuz olduğu için, ister yakınlarını mezarlıklarda yormamak için, ister de dini inançları öyle gerektirdiği için olsun veya duygusal sebeplerle olsun, isterse de “ dogma yıkmak “ için olsun bu seçenek var olmalıdır. Ama insanlığa bir faydam olsun denilirse de, bu iki yöntem (gömme ve santralde yakıt olma ) den başka veya ek olarak bir seçenek daha vardır. Cesedini Kadavra olarak Tıp Fakültelerine bağışlamak ya da en azından organlarını bağışlamak. Geri kalanımı da ister santralde elektrik üretmek üzere yaksınlar, ister gömsünler şeklinde. Bunların dışında, doldurulup evin bir köşesinde de yer alabilirler veya herkesin kendi bahçesine gömülüp, üstüne de bir ağaç dikilmesi de olabilir ki böylece evlerin bahçelerine beton döküp otopark da yapamazlar. Fakat en iyi çözüm bence cesetleri bir şekilde dondurup falan bir an önce Voyager gibi araçlarla uzayın derinliklerine yollamaktır. Böylece, belki de eğer uzayda bizden daha gelişmiş birileri varsa ölümüzü diriltebilirler, düşük bir ihtimal de olsa en akla yakını budur bence. Ki böylece uzay araçları boş gitmemiş olmuş olursa fazla bir ek masrafı da olmaz bunun. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 İstanbul'daki krematoryum tarihiyle ilgili bir bilgi, efsane veya gerçek herneyse alıntılıyorum... "İkinci Dünya Savaşı'nda İstanbul'da Nazi fırınları kuruldu!" O dönemde başlayan bu söylenti Türkiye'deki Yahudiler arasında yayıldı, zamanla şehir efsanesine dönüştü. Fırınlar kimine göre Yahudiler'i yakmak, kimine göre Hitler'in İstanbul'u işgalini engellemek içindi. 63 yıl sonra ortaya atılan bir iddia ise tartışmayı alevlendirecek. Nazileri araştıran Talip Doğan Karlıbel, Tarabya'daki Alman Konsolosluğu Misafirhanesi'ne girdi ve "Ayakta kalan tek Nazi fırını" olduğunu iddia ettiği binayı görüntüledi: "Toplama kamplarındaki fırınlara çok benziyor. Türkiye'ye kaçan bazı Yahudiler orada yakılmış olabilir!" (Aktüel) Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Öyle de çevrilse, böyle de çevrilse gerçek apaçık: Müslüman ülkelerde krematoryuma izin verilmeyişinin tek nedeni dogma. Bu gerçeği elli milyon mazeret üretilse gizleyemez. Gerçeği olduğu gibi söylemek, mazeretlere sığınmamak ise insanlığın önemli erdemlerindendir. Dünyada etkisiz hale getirilmesi gereken milyonlarca ton atık madde üretiliyor. Bunun içinde ceset yakmanın lafı bile edilmez. Edilmesi komik olur. Yüzmeye üşenen kişinin "tırnaklarımın arasına su kaçar" demesi kadar komik bir mazeret. Bu bir seçme özgürlüğüdür. İnanılmaz derecede insanlığı geliştirir. Özgürlüklerin değeri para ile ölçülmez. Kimse para karşılığı özgürlüğünden ödün vermemeli. Bu insanlık onurunu zedeler. Özgürlüğü savunma konusunda bütün insanların tek ses, tek yürek olması kadar önemli bir konu daha göstermek zordur. Özgürlük kısıtlamanın hiç bir mazereti olamaz. İlla ki olmayacak özgürlükler hariç. "Benle beraber filanca filanca da öldürülsün" demek gibi. Böyle bir özgürlük yok elbette. Ceset yakmanın ise olmayacak hiç bir tarafı yok. Bu özgürlüğü savunmayana ben özgürlükçü, aydın fikirli demem. Dogma yıkmak, insanlığın en büyük görevleri arasındadır. İnsanlık için bundan kutsal bir görev daha bilmiyorum... Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 "İkinci Dünya Savaşı'nda İstanbul'da Nazi fırınları kuruldu!" O dönemde başlayan bu söylenti İhtimal vermiyorum. Ama Fransa bu konuda sabıkalı. İşgalci Almanlarla işbirliği yapan hükümet, soykırıma yardım etti. Bununla ilgili bir film izlemiştim. Adını hatırlamıyorum. Yaralayıcı bir filmdi. Korkunç, utanç verici bir leke... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 İhtimal vermiyorum. Ama Fransa bu konuda sabıkalı. İşgalci Almanlarla işbirliği yapan hükümet, soykırıma yardım etti. Bununla ilgili bir film izlemiştim. Adını hatırlamıyorum. Yaralayıcı bir filmdi. Korkunç, utanç verici bir leke... La Rafle isimli bir film var, Jean Reno oynuyor.. Hitler'in şehre girmemesine karşılık Paris'te yaşayan Yahudilerin tecrit edilip Hitler'e teslim edilmesini anlatan bir film... Bu filmden bahsediyor olabilirsin belki... İstanbul'daki fırınlar konusunda çeşitli söylentiler var, Alman konsolosluğu bahçesinde kurulduğu söylenen fırından hariç bir de Balat fırınlarından bahsedilir. İkinci Dünya Savaşı sırasında yoğunlukla Yahudilerin yaşadığı Balat'da yine Yahudilere ait Or Ahayim Hastanesinin hemen bitişiğindeki devlet arazisine kurulmuş fırındır bu. Fırın, Bedrettin Dalan zamanında yıkılmıştır. Bu fırının da yine insan yakmak amaçlı değil ama Almanlara hoş görünmek maksatlı yapıldığı söylenir.Bunlar tabii kanıtları olan bilgiler değil, söylenti şeklinde buraya kadar gelmiştir. Konuyla ilgili şu makale okunabilir: Rıfat N. Bali," Balat Fırınları Söylentisi",Tarih ve Toplum, 180.sayı, aralık 1998 Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 La Rafle Jean Reno deyince hatırladım. Film kültürüne hayranım! Jean Reno deyince ilk aklına gelen filmi hangisidir? Onunla adeta özdeşleşen, yaşar gibi oynadığı? İpucuna gerek var mı bilmiyorum ama vereyim: Birlikte oynadığı oyuncunun çocuk olmasına rağmen mükemmel oynadığı film. Hemen bileceksin, bu ipucu çok açık oldu ama yazdım artık, silmeyeyim... Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Jean Reno deyince hatırladım. Film kültürüne hayranım! Jean Reno deyince ilk aklına gelen filmi hangisidir? Onunla adeta özdeşleşen, yaşar gibi oynadığı? İpucuna gerek var mı bilmiyorum ama vereyim: Birlikte oynadığı oyuncunun çocuk olmasına rağmen mükemmel oynadığı film. Hemen bileceksin, bu ipucu çok açık oldu ama yazdım artık, silmeyeyim... Hepsini ayrı ayrı çok severim ama tabii ki LEON muhteşemdir... Hatta Leon en sevdiğim ilk 10 filmin arasına rahatlıkla girer. Ben bu aralar forumun çeşitli yerlerinde sürekli rüyalarımdan bahseder oldum buna güleceğim gerçekten, denk geliyor ne yapayım, bu filmi ilk defa izledikten birkaç gün sonra rüyamda beni Jean Reno'nun kaçırdığını görmüştüm ayrıca itiraf ediyorum rüyamın sonlarına doğru Stockholm sendromuna yakalanmış olabilirim ve bence o sendrom bende hala devam ediyor hahhahahhaha Tabii bu arada bu film sinemaya Nathalie Portman'ı da kazandırdı, yaaa diyorum işte her haliyle muhteşem. Alıntı
Φ democrossian Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Bir bilişte bileceğinden niye bu kadar emindim? Anlaşıldı, bundan sonra adı aklımıza gelmeyen filmleri, oyuncuları, nerde yayınlandığını unuttuğumuz karikatürleri, hepsini senden soracağız. Uzman sensin! Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Bir bilişte bileceğinden niye bu kadar emindim? Anlaşıldı, bundan sonra adı aklımıza gelmeyen filmleri, oyuncuları, nerde yayınlandığını unuttuğumuz karikatürleri, hepsini senden soracağız. Uzman sensin! Çok fazla ayrıntı vermişsin dediğin gibi bilmemek ayıp olurdu ayrıca aslında Jean Reno diyince aklına Leon gelmeyen adamın alnını karışlamak lazım İzlemeyen var mıdır acaba? Yani mutlaka vardır ama ben film izlemeyi severim deyip de izlemeyen var mıdır onu merak ediyorum. Alıntı
Φ gloria Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Yazar Gönderi tarihi: 19 Kasım , 2013 Bu arada ne kadar verimli bir başlık oldu bu, her şeyi tartışıyoruz Keyfine doyum olmuyor buranın... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.