Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Emperyalizm i Nasıl Görüyorsunuz


asterix

Önerilen İletiler

birazda insan yapısıyla ilgili astreix çok grömüşümdür, maaşının üç katı fiyata sahip cep teelfonu kullananları. yani bir dayatma var ama, özenti ve hoşnutluk da ayrı bir vaka

 

işte ben de tüketicilerin yoğrulup şekillendirilmesinden bunu kasdetmiştim.

asgari ücretin 350.- YTL olduğu bir ülkede insanların ceplerinde destelerle kredi kartlarının

ve kameralı cep telefonları bulunmasının bir ahlaki alt yapısı da olmalı

ve belki biz, iğneyi kendimize batırıp

biz bu emperyalizmin neresindeyiz sorusunu kendimize sormalıyız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

işte ben de tüketicilerin yoğrulup şekillendirilmesinden bunu kasdetmiştim.

asgari ücretin 350.- YTL olduğu bir ülkede insanların ceplerinde destelerle kredi kartlarının

ve kameralı cep telefonları bulunmasının bir ahlaki alt yapısı da olmalı

ve belki biz, iğneyi kendimize batırıp

biz bu emperyalizmin neresindeyiz sorusunu kendimize sormalıyız.

 

Asterix,

 

Ne fazla analize, ne de söze gerek var.... Mesele nedir? Insanlarin aslinda bes para etmez bir sirket tarafindan belirtmeye calistigin sekilde kullanilmalari... Meselenin özu nedir? O sekilde kullaniliyor olmamiz... Nedir mesele? Insanlar kullanilip mutluluklarindan uzaklasiyorlar... Nedir cevap, cözum? Emperyalizm demek degil, meselenin özune inmek. Meselenin özu neydi?: Insanlarin rahatlikla kullanildigi...

 

Cevap bence "emperyalizm" karsiti naralar atmak degil. Ideolojinin arti ve eksilerini tartismamis gerekiyor.

 

Irak ve "Ortadogu'yu" bir alan olarak daha önce tanismis oldugum bu "anti-emperyalistlere" ve sana Asterix, sunuyorum.

 

Mesele ne? "Emperyalizm" her ne kadar mahalli kulturleri kullaniyorsa da, guzel hamburgerler yapiyor, vs vs. Yani "emperyalizm" bir ihtiyaca hitab ediyor. Bundan sonrasi, o ihtiyaclarin ideolojik icerik ve anlami. Bundan sonra da "lokal" yerel degerler devereye giriyor. Ordan cikan degisik bakis acilari da, "emperyalizm" klasik yaklasimini cöpe atabilecek sekil aliyor. Örnegin emperyalist Amerika sayesinde biz Kurtler bir nefes alabiliyoruz. Suriye gidici, Iran tehdit altinda. "Emperyalist" Avrupa sayesinde Turkiye BELKI biraz demokratiklesir. Butun bunloar "emperyalistler" sayesinde olan seyler.

 

Ondan ötesi, hem serseri emperyalist icgudulere karsi durmak, ama hem de tabiatin yaratici dengelerinin isler olmasi icin, toplumun bilinclendirilmesi ve "uyanik" olmasi da bir gerekliliktir. Bundan dolayidir ki devlet, ki olmali, bir hizmetci ve bilinclendirici rolu ustlenmelidir. Turk devlet anlayisi bu tur bir devlet sistemine engeldir.

 

Su an böyle özetlemem umarim herkesin isine yarar.

 

Reklamlarin teknik acilimlari okuyup degerlendirilmeye deger... Görebilen cok acik göruyor ki multinasyonal sirkekler ve reklamcilar, tuketicilerin en temel icgudulerine (aclik) hitab ediyorlar. Toplum da utanmaktan korktugu´icin inkar yoluna gidiyor ve yokmus gibi hareket ediyor. Gel de cik isin icinden...

 

Ama nihayetinde gerekli olan "tuketicilik bilinci" ve devletin bu yönlu kullanilmasi.

 

Toplum devleti kullanmasini ögrenmeli

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu başlığı açarken maksadım,

gündelik koşuşturmaların ve kendi beğeni ve eleştiri önceliklerimizin

arasında, hayatımızın içine sızan emperyalizmin ne derece farkında olduğumuzu

irdelemekti.

Ayrıca bir parantez de açayım ki, özellikle son mesajlarımla da iflah olmaz bir

anti emperyalist olduğumu da inkar edilmez bir biçimde ortaya koymuş oldum.

İdeolojinin artıları ve eksilerini tartışmak konusunda;

Temel felsefesi teorisi ve uygulamalarıyla gözler önünde olan bir ideolojinin

görece artı yönleri olarak sunulan şeyler aslında çok da eğreti durmakta.

Doğrudur, bilimsel araştırmalara ayrılan kaynaklar, görece insanlığın hizmetine sunuluyormuş

gibi çarpık bir tabloyla asılı durmaktadır karşımızda.

Okyanusların dibinde balinaların, köpekbalıklarının sırtına metal plakalar takarak onların

yaşam süreçlerinden tabiat ve insanlık adına yararlı şeyler çıkartır emperyalizm.

Ancak bu gözyaşartıcı değildir, hatta

Gittikçe büyüyen ve insanlık için bir tehdit haline gelen ozon tabakasının korunması için

zararlı gazların üretimini kontrol altına alacak Kyoto anlaşmasından yan çizerken dev şirketler

ve onların temsilcisi devletlerin tavırları kadar ya da

Moda günlerinde birbirinden zarif mankenlerin, Avrupalı naif hanımefendiler için sergiledikleri

kürklerin asıl sahiplerinin sırtlarından canlı canlı acımasızca yüzülüp alınması kadar.

Afrikada'ki açlar için popüler sanatçılarıyla dev konserler düzenler, en büyük yardım kampanyaları

ve en duygusal anları yaşanır Emperyalizm güruhunda. İnsanın gözleri yaşarırken bu duyarlılık karşısında

ben iflah olmaz bir biçimde emperyalist işgaller öncesi Afrika'da nüfus, tabiat ve beslenme konularına kafa yorarım nedensiz yere.

Ve insanların Arjantin'in batı kıyılarında yer alan zengin hayvan çeşitleri için geçerli olan güçlünün ancak yaşama şansı bulduğu o doğal seleksiyona tabi olmaması gerektiği, akıl, vicdan, ahlak, sorumluluk duygusu gibi birtakım değerlerin gücün önüne geçmesi gibi hayaller de aklımı kemirir durur işte.

Şüphesiz bu örnekler çoğalır gider, silah ticaretinden, uyuşturucu trafiğinden, kadın kölelerden,

uluslararası finans ve petrol organizayonlarından bahsetmek de gereksiz şu anda.

Ancak insana ait en temel şeylerin, ki insanca yaşama hakkı diyebileceğimiz bir değerler paketidir bu,

başka bazı insanların bencilliği, hırsı ve açgözlülüğünün matematik denklemler haline getirilmiş sistematiğinden, önümüze fırlatılmış kemikleri kemirirken kendimizi sistemin faydalı yanları masalıyla avutmak da biraz ironik olsa gerek.

Son olarak Kuzey Irak'daki Kürt oluşumu için de bir iki şey söylemek gerek sanırım.

El atına binen tez inermiş diye bir atasözü vardır. 60 yıllık dost ve mütefiklik yalanlarının üzerine

nasıl hışımla kalem çizildiği gerçeği sanırım Türkler için olduğu kadar Kürtler için de ibretlik olsa gerek.

Benim aklıma bu konu ile ilgili beyaz perdeye yansıyan Karagöz ve Hacıvat'ın gölgeleri gelir.

Ne kadar birbirleriyle kavga etseler de ikisini de tutan ve onlara hayat veren güç aynıdır.

Karagöz ve Hacivat olmamak dileği ile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu başlığı açarken maksadım,

gündelik koşuşturmaların ve kendi beğeni ve eleştiri önceliklerimizin

arasında, hayatımızın içine sızan emperyalizmin ne derece farkında olduğumuzu

irdelemekti.

Ayrıca bir parantez de açayım ki, özellikle son mesajlarımla da iflah olmaz bir

anti emperyalist olduğumu da inkar edilmez bir biçimde ortaya koymuş oldum.

İdeolojinin artıları ve eksilerini tartışmak konusunda;

Temel felsefesi teorisi ve uygulamalarıyla gözler önünde olan bir ideolojinin

görece artı yönleri olarak sunulan şeyler aslında çok da eğreti durmakta.

Doğrudur, bilimsel araştırmalara ayrılan kaynaklar, görece insanlığın hizmetine sunuluyormuş

gibi çarpık bir tabloyla asılı durmaktadır karşımızda.

Okyanusların dibinde balinaların, köpekbalıklarının sırtına metal plakalar takarak onların

yaşam süreçlerinden tabiat ve insanlık adına yararlı şeyler çıkartır emperyalizm.

Ancak bu gözyaşartıcı değildir, hatta

Gittikçe büyüyen ve insanlık için bir tehdit haline gelen ozon tabakasının korunması için

zararlı gazların üretimini kontrol altına alacak Kyoto anlaşmasından yan çizerken dev şirketler

ve onların temsilcisi devletlerin tavırları kadar ya da

Moda günlerinde birbirinden zarif mankenlerin, Avrupalı naif hanımefendiler için sergiledikleri

kürklerin asıl sahiplerinin sırtlarından canlı canlı acımasızca yüzülüp alınması kadar.

Afrikada'ki açlar için popüler sanatçılarıyla dev konserler düzenler, en büyük yardım kampanyaları

ve en duygusal anları yaşanır Emperyalizm güruhunda. İnsanın gözleri yaşarırken bu duyarlılık karşısında

ben iflah olmaz bir biçimde emperyalist işgaller öncesi Afrika'da nüfus, tabiat ve beslenme konularına kafa yorarım nedensiz yere.

Ve insanların Arjantin'in batı kıyılarında yer alan zengin hayvan çeşitleri için geçerli olan güçlünün ancak yaşama şansı bulduğu o doğal seleksiyona tabi olmaması gerektiği, akıl, vicdan, ahlak, sorumluluk duygusu gibi birtakım değerlerin gücün önüne geçmesi gibi hayaller de aklımı kemirir durur işte.

Şüphesiz bu örnekler çoğalır gider, silah ticaretinden, uyuşturucu trafiğinden, kadın kölelerden,

uluslararası finans ve petrol organizayonlarından bahsetmek de gereksiz şu anda.

Ancak insana ait en temel şeylerin, ki insanca yaşama hakkı diyebileceğimiz bir değerler paketidir bu,

başka bazı insanların bencilliği, hırsı ve açgözlülüğünün matematik denklemler haline getirilmiş sistematiğinden, önümüze fırlatılmış kemikleri kemirirken kendimizi sistemin faydalı yanları masalıyla avutmak da biraz ironik olsa gerek.

Son olarak Kuzey Irak'daki Kürt oluşumu için de bir iki şey söylemek gerek sanırım.

El atına binen tez inermiş diye bir atasözü vardır. 60 yıllık dost ve mütefiklik yalanlarının üzerine

nasıl hışımla kalem çizildiği gerçeği sanırım Türkler için olduğu kadar Kürtler için de ibretlik olsa gerek.

Benim aklıma bu konu ile ilgili beyaz perdeye yansıyan Karagöz ve Hacıvat'ın gölgeleri gelir.

Ne kadar birbirleriyle kavga etseler de ikisini de tutan ve onlara hayat veren güç aynıdır.

Karagöz ve Hacivat olmamak dileği ile...

 

"Hayatimizin icine sizanin" emperyalizm degil de kapitalizm oldugunainaniyorum. Yani "emperyalizm" ve anti-emperyalistlik bir klishe olmaktan cikmis degil. Bahsedilen konu aslinda insanlarin doymayan gözlerine hitap eden bir sistem. Insanlarin manipulasyonlara bu kadar acik olmasi, bu kadar rahatlikla "kandirilmalari". Dikkat edilirse ayni manipulatif metodlar her yerde var, "gelismis" olsun, olmasin. Insanoglu genel olarak doymak bilmez bir özellige sahip. Ondandir ki bir an yalniz kaldiginda, hemen baskalarini aramak zorunda hisseder kendini bu insanoglu. Kendisi ile bir an yalniz kalamaz. Mutlaka birseyler yapmak zorunda hisseder kendini. Örnek verilecekse, kendini iyi hissetmeyen birinin hemen carsiya kosup alisveris yapmasi. Bu neyi gösteriyor? "Emperyalizm" insanoglunun kendi icinde yasadigi boslugu dolduruyor. Kapitalizm acisindan "gelisim" uretim hacmini buyutmek ve onsa göre taleb yaratmaktir. Ama sonucta insanoglu öyle bir seye yatkindir, cunku icinde bulundugu eksistensiyel boslugu ne ile dolduracagini bilmemektedir.

 

Benim acimdan sorun insanin kendisi. Ve "emperyalizmi" seytan ilan etmek cok sey ifade etmiyor. Hatta emperyalizmin bizi bize anlatan, bizim gercek yuzumuzu ortaya cikaran bir islevliligi de var denilebilir.

 

Bu durumda eger "cözumler" uretmek istiyorsak, cözumun insanlarin KENDI SARTLARI hakkinda bilinclenmeleriden gectigini görmemiz faydali olur.

 

Burda bence devlete bakilmali. Ben burda devlete buyuk bir rol biciyorum: insanlarin kendi potansiyellerini gerceklestirmelerinde yardimci rolu ustlenebilir devlet.

 

Burda devletcilik yapmiyorum. devlet milliyetciligi de yapmiyorum. (Ki aslinda Turk milliyetciligi devlet milliyetciliginden baska bir sey degildir).

 

Globalizm-devlet ikileminden de bahsetmiyorum. "Icislerine" karisilmasini istemeyen devlet karanlik devlettir.

 

Benim önerim, toplumun devlet uzerinde hakimiyetini kurmasidir. Aslinda hizmetci olan/olmasi gereken devletin efendilesmesini hic bir zaman kabul edemem. Devletin efendilik pozisyonu da "mesru zor kullanma hakkindan" kaynaklaniyor. Halbuki zor hic bir zaman mesru degildir. Zorun (siddet) mesru olabilecegi devlet tarafindan ortaya atilan bir aldatmacadir.

 

Aslinda yukarda belirttiklerim teorik ana basliklar. Devletten kastim Turk devleti degil.

 

"Kuzey Irak'daki Kurt olusumuna" ve emperyalistlerin "ihanetine" gelince. Bu olumsluzluk sakin arzu olmasin? Denir ya, olumsuz dusunce aslinda gercek arzudur, yani gizliden olmasi istenilen seydir. Bu da nihayet insanoglunun icinde bulundugu "acizlik". "Emperyalistler Kurtleri satacak" diyen biri eger söyledigine "umarim yanilirim" diye bir ekleme yapmaz ise, ben onun niyetinden suphe ederim.

 

Niyet dagi deler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle konu emperyalizmin nasıl göründüğü olunca,

açıkçası emperyalizm ve insan unsuru arasındaki bir nevi karşılıklı

çıkar ilişkisini andıran bir boyutu ortaya koyarak, bu konunun farklı bir yönü de

yakalanmış oldu sanırım.

Kavramların sözlük anlamları üzerinde çok fazla durmayalım bu noktada,

uzun kollarını yeryüzünün en ücra köşelerine kadar uzatarak,

insanlığa ait, iyi güzel doğru ne varsa, bunları kendine devşiren ve

kendi bünyesindeki ifrazatını dışkısını yine aynı yolla insanlığın üzerine

fışkırtan bu yaratığın ahtapot mu yoksa fil mi olduğunun çok önemi yok bence.

Olgu tüm çıplaklığı ile karşımızda duruyor.

Ancak yine de emperyalizm kavramının bir slogan olduğunu varsayalım ve

tüm çıkarımlarımızı kapitalizm üzerinden yapalım.

Evet belki de kapitalizmin tüm ayak oyunları karşısında insanoğlu

evlilik vaadiyle kandırılmış masum genç kız değildir. Belki ruhunda varolan o zaaflarla

kendini kapitalizmin kollarına bırakırken yaşadıklarına da bir nevi suç ortaklığı yapmıştır.

Sanırım bu noktada bir yol ayrımına geliyoruz,

Kapitalizm tarafından kandırılan ve iğfal edilen bu genç kıza karşı;

 

ya,

 

eh sen de kaşınmıştın, senin ruhunda vardı zaten mi diyeceğiz,

 

yoksa

 

herşeye rağmen bir insan olarak aklımız, vicdanımız ve sorumluluk duygumuzla

bu kızı düştüğü bataktan kurtarmak için birşeyler yapacakmıyız.

 

Bunlar bir klişe olarak görünebilir o taraftan,

geçek hayatta geçerliliği olmayan iyimser temenniler ya da.

Beni yeldeğirmenlerine saldıran bir Don Kişot olarak görmenizde bir beis yok.

 

Niyetler ve temennilerden söz açılmışken,

konuyla aslında çok da ilgili değilken,

dilerim Kürt kardeşlerim için de hayat mutluluk getirir.

sadece ünlü bir büyüğümüzün dediği gibi,

"Büyük devletlerle münasebet yırtıcı hayvanlarla aynı kafese girmek gibidir"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emperyalizmin fil mi ahtapot mu oldugu önemsiz ve fazla fark etmeyen bir ayirim oldugunu dusunmek dogru olabilir. Masum ve sade bir ortama vahsi kollarini uzatan bir yaratik olarak göreceksek "emperyalizmi", ona karsi bir mucadele icinde de olmamiz gerekir. Cunku "kötuluge" karsi mucadele etmek bir insani görevdir ve benim son derece zevk duydugum ve hakkim olarak gördugum bir görevdir.

 

Ayrica alternatifi de konulmalidir.

 

Kapitalistler ve kar pesinde olanlar hem sahte talep yaratirlar, hem de mevcut talepleri manipule ederler. Ama insanoglu da manipulasyona yatkin ki bu sistem "dogal" olma iddiasinda bulunuyor.

 

Insanoglu manipule olmaya yatkin mi?

 

Gördugum o ki "emperyalistler" zaten olan bir dugmeye basiyorlar. Emperyalistlerin tek sucu bunu yapmaktir.

 

Yoksa kendi ekonomik cikarlarina uygun yerel ittifaklara girmeleri ve doga, insan haklari, calisanlarin haklari, kadin ve cocuklarin haklarina karsi amansiz sartlari dayatmalari herkesi rahatsiz etmeli.

 

Ama bu sadece ideolojik bir "solculugu" asip baski, zulum ve haksizliklara prensip olarak karsi cikmayi gerektirir. "Emperyalizm" bu baski, zulum ve haksizligin bir versiyonu ise, kolonyalizm de baska bir versiyonu.

 

Örneklestirmem gerekirse: Kurdistan'daki bölge isimlerini Turkcelestiren devlet, Kurt halkinin degerlerini yozlastirmiyor mu? Kurdistan'daki mevcut butun degerleri yasaklayip ortadan kaldirmaya ve yerine Turklere ait olan degerleri yerlestirmeye calisan Turk devleti insanlik sucu islemiyor mu? Dolayisi ile, eger "emperyalizmi" mevcut degerlerin ideoljik ve maddi cikarlar ugruna kullanilip yozlastirilmasi olarak tanimlayacaksak, Turk devletinin Kurdistan'daki varligi da emperyalizm degil mi?

 

Uzun sözun kisasi, fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Ahtapot basimizin ucunda da mevcut. Ama Kurdistan Filistin, Zapata vs gibi populer bir özgurluk davasi degil, özellikle Turkler arasinda. Neden acaba?

 

Eklemek gerekir ki, eger Kurdistan Turk isgali altinda ise, Kurtler de bundan sorumlu. Yani Turk devleti sadece Kurtlerde mevcut olan bir dugmeye basmis.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emperyalizmin fil mi ahtapot mu oldugu önemsiz ve fazla fark etmeyen bir ayirim oldugunu dusunmek dogru olabilir. Masum ve sade bir ortama vahsi kollarini uzatan bir yaratik olarak göreceksek "emperyalizmi", ona karsi bir mucadele icinde de olmamiz gerekir. Cunku "kötuluge" karsi mucadele etmek bir insani görevdir ve benim son derece zevk duydugum ve hakkim olarak gördugum bir görevdir.

 

Ayrica alternatifi de konulmalidir.

 

Kapitalistler ve kar pesinde olanlar hem sahte talep yaratirlar, hem de mevcut talepleri manipule ederler. Ama insanoglu da manipulasyona yatkin ki bu sistem "dogal" olma iddiasinda bulunuyor.

 

Insanoglu manipule olmaya yatkin mi?

 

Gördugum o ki "emperyalistler" zaten olan bir dugmeye basiyorlar. Emperyalistlerin tek sucu bunu yapmaktir.

 

Yoksa kendi ekonomik cikarlarina uygun yerel ittifaklara girmeleri ve doga, insan haklari, calisanlarin haklari, kadin ve cocuklarin haklarina karsi amansiz sartlari dayatmalari herkesi rahatsiz etmeli.

 

Ama bu sadece ideolojik bir "solculugu" asip baski, zulum ve haksizliklara prensip olarak karsi cikmayi gerektirir. "Emperyalizm" bu baski, zulum ve haksizligin bir versiyonu ise, kolonyalizm de baska bir versiyonu.

 

 

Yukarıdaki prensipler manzumesi ile birbirimizi anlamış ve bir noktada

buluşmuş olduğumuzu düşünüyorum

 

Fakat somutlaştırmaya çalıştığınız örnek, bu satırların yazarını pek rahatsız etmez.

Bir atasözü şöyle der; "çiğ yemedim ki karnım ağrısın"

 

Benim açımdan kimin emperyalisti daha kötü türünden bir yarıştırma

sözkonusu olmaz.

 

Bu noktada ne ahtapotların ne de kurbanların etnik, ulusal, vb. kimlikleri

çok da önem arzetmez.

 

Genel olarak yeryüzünde tüm insanlığı tehdit ve mağdur eden bir olguya karşı çıkarken

bunun yerel versiyonunu savunmak durumunda olmadığım konusu sanırım anlaşılmaz değildir.

 

Ya da bir emperyaliste karşı çıkmanın yolunun bir diğeriyle kol kola girmek olduğu

konusundaki çelişkiyi ortaya koymaya çalışmamın.

 

Evet bu zaaflar ve zaafiyetleri değerlendiren şeytanların yarattığı kaos sadece yerel

yaşantılar için değil, tüm insanlık için bir numaralı sorun olsa gerek.

 

Bu noktada, farkında olmak ve ideolojik olsun veya olmasın, samimiyetle bunun karşısında olmak

ya da bu olgudan faydalar ummaya çalışmanın ip cambazlığı arasındaki tercihlerin

açık ve net olarak ortaya konması gerekir sanırım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yukarıdaki prensipler manzumesi ile birbirimizi anlamış ve bir noktada

buluşmuş olduğumuzu düşünüyorum

 

Fakat somutlaştırmaya çalıştığınız örnek, bu satırların yazarını pek rahatsız etmez.

Bir atasözü şöyle der; "çiğ yemedim ki karnım ağrısın"

 

Benim açımdan kimin emperyalisti daha kötü türünden bir yarıştırma

sözkonusu olmaz.

 

Bu noktada ne ahtapotların ne de kurbanların etnik, ulusal, vb. kimlikleri

çok da önem arzetmez.

 

Genel olarak yeryüzünde tüm insanlığı tehdit ve mağdur eden bir olguya karşı çıkarken

bunun yerel versiyonunu savunmak durumunda olmadığım konusu sanırım anlaşılmaz değildir.

 

Ya da bir emperyaliste karşı çıkmanın yolunun bir diğeriyle kol kola girmek olduğu

konusundaki çelişkiyi ortaya koymaya çalışmamın.

 

Evet bu zaaflar ve zaafiyetleri değerlendiren şeytanların yarattığı kaos sadece yerel

yaşantılar için değil, tüm insanlık için bir numaralı sorun olsa gerek.

 

Bu noktada, farkında olmak ve ideolojik olsun veya olmasın, samimiyetle bunun karşısında olmak

ya da bu olgudan faydalar ummaya çalışmanın ip cambazlığı arasındaki tercihlerin

açık ve net olarak ortaya konması gerekir sanırım.

 

Amacim sizi hicbir sekilde rahatsiz etmek olmadigi gibi, acmis oldugunuz konunun kendi acimdan degerlendirmeler yapma firsati verdigi icin de mutluyum.

 

Soyutta kalsa bile globalizmin yerel kulturler uzerindeki etkileri ve bu cercevede multinasyonel sirketlerin göreceli denetimsiz hukumdarliklari tabii ki uzerinde dusunulmeye deger.

 

Ama aslinda neyin tartisildigini da belirtmek gerekir. Sorun Multinasyonel sirekler mi? Ya da sorun ABD mi? Batimerkezci yaklasim bicimleri? Yokda butun bunlari bir gucler yumagi gibi görup tumden hepsine karsi cikmak mi? Ve karsi cikarken sunulan alternatif ne?

 

Kurtler acisindan son derece berrak olan gerceklik su ki, Saddam'in siyasetten silinmesi, Suirye ve Iran'in tehdit altinda olmasi, Turkiye'nin AB surecinde (zorlaniyor olmasina ragmen) degisikliklere gitme durumunda olmasi... Butun bu gelismeler olumlu ve normal insanlarin yasam kalitesini yukseltecek nitelikte. Eger emperyalizmi ABD sahsina indirgeyeceksek, ben o tur bir emperyalizmi destekliyorum. Buyuk Ortadogu Projesi eger gerceklesirse, olumlu olacaktir.

 

Bu biz Kurtlerin "emperyalist usagi" oldugumuz anlamina gelmiyor. Bu suclamada bulunan insan, kendisini egemen Turki mantigin irkci ideolojisinden kurtarmamistir. Cunku guney Kurdistan'daki Kurt-Amerikan isbirliginden rahatsiz olan kesimler, sirf Kurtler'in bu isbirliginden kazancli cikacagindan dolayi, sirf anti-Kurtluklerinden dolayi karsi cikiyorlar. Biz Kurtler icin bu son derece aciktir. Dolayisi ile sorun aslinda ABD veya emperyalizm veya "ikinci bir Israil" degil, sorun Kurtlerin kazaniyor olmalaridir. Turkiye'de de kemalizm toplumun butun dusunsel yapisinda bulastigi icin, kimin ne oldugu, kimin ne demek istedigi de cok rahat anlasilamiyor. Bu yuzden, "Turk sorunu" (ki buna "Kurt sorunu" deniyor) ve bu soruna yaklasim, bir insanin insanligina, devrimciligine, liberalligine, solculuguna ve hatta musulmanligina gösterge olan en temel ölcut.

 

Sen bana Kurdistan'daki "Turk sorununa" bakis acini söyle, ben sana kim ve ne oldugunu söyliyeyim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle başlığa yazdığınız görüşleriniz ve katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim

Her ne kadar emperyalizm'den fayda ummak konusunda görüş ayrılığımız da olsa.

Kürtler konusunda,

sadece Kürtlerin değil,

Türkler dahil tüm halkların

bu kapitalist dünyanın ortaya koyduğu seçeneklerden

tercihler yapmamaları ya da

temel insani gerekliliklere ulaşmak konusunda

bu grift ilişkiler yumağı içinde kaybolmamalarıdır dileğim.

ve bu coğrafyada

gerçekten BİRARADA yaşamanın yolları sonuna kadar

denenmelidir.

 

Özellikle büyük harflerle yazdığım bu temenni

herhangi bir siyasi ideolojinin gizli dayatmasından ziyade

samimi insani bir dilektir sadece.

Hoşçakalın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öncelikle başlığa yazdığınız görüşleriniz ve katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim

Her ne kadar emperyalizm'den fayda ummak konusunda görüş ayrılığımız da olsa.

Kürtler konusunda,

sadece Kürtlerin değil,

Türkler dahil tüm halkların

bu kapitalist dünyanın ortaya koyduğu seçeneklerden

tercihler yapmamaları ya da

temel insani gerekliliklere ulaşmak konusunda

bu grift ilişkiler yumağı içinde kaybolmamalarıdır dileğim.

ve bu coğrafyada

gerçekten BİRARADA yaşamanın yolları sonuna kadar

denenmelidir.

 

Özellikle büyük harflerle yazdığım bu temenni

herhangi bir siyasi ideolojinin gizli dayatmasından ziyade

samimi insani bir dilektir sadece.

Hoşçakalın.

 

Mutlaka. Ama kusuruma bakma, 80+ yildir denizde son nefesimizi vermek uzere iken Saddam birden Kuveyti isgal etti ve ondan sonra olanlar oldu. Su anda bir nefes aldik. Buna artik emperyalistler mi yapmis, seytanin fedaileri mi yapmis, Kuzey kutbundan eskimolar gelip onlar mi yapti, hic fark etmiyor. Siz Mig Mac kulturu tartisirken bizler ölum kalim (kelimenin tam anlaminda) mucadelesi icindeyiz ve tanrilarin estirdikleri ruzgarlar biraz da olsa bizden taraf esmektedirler. O bir.

 

BIRARADA yasamak ne kadar da guzel olur. Butun sinirlar kalksin, butun devletler kalksin, "resmi dil" gibi kavramlar kalksin, hepimiz (sadece Turk ve Kurt degil) beraber yasariz.

 

O da kalsin, Turkiye sinirlari icinde beraber yasayacaksak siz Turklerin kimler ile yasamaktan bahsettiginizi iyi anlamaniz gerekmektedir. Karsindakinin kimligini ve benligini kabul etmek, onun senin ile yasamasini RICA etmek (yani dayatmamak) ve o karari ona birakmak zorundasin.

 

Sen benimle yasamak istiyorsan manipulasyonlara, siddete ve daha nelere basvurmaszin, bana sorarsin ve beni senin ile yasamaya ikna etmeye calisirsin. Ama gel gör kí Kurtlerin ne Turklere (denizdeki durumumuza animsatirim) ne de devletine guvenmesi icin sebep var.

 

Bugun bazi sureclerden geciyoruz ve benim umudum o ki Turk devleti dar ve kompleksli durusundan vaz gecer, butun sorunlar demokrasi cercevesinde siddetsiz tartisilir ve siyasetin özgurce yapilmasina ortam hazirlanir. Herkes mutluluga layiktir ve zaman dogru duzgun yasamak icin gelip gecmistir.

 

Sen de saglicakla kal

 

Bozo Avdan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

tabi nefes aldınız. körfez savaşından sonra ABD nin desteklediği barzani azdığında sokaklarda geziyordunuz. peşmergeler bize saldırıyor, bunalr abd işbirlikçisi, abd nin desteğiyle pkk lıalrı öldürüyorlar diye. katil barzani diyordunuz, işbirlikçi barzani diyordunuz.

 

şimdi melaike oldu dimi barzani. yarın yine saldırınca yien katil olur sonra yine melek. ve siz kıyamete kadar, bir o emperyalsit devletin bir bu emperyalsit devletin kuyruğunda, onun tasması boynunuzda kah birine saldırırsınız kahda birine ısırtılırsınız. türkiyede yşaıyan kürtler yine bu devletin barağı altında kardeşçe yaşamya devam eder. sizin gibilerde yaptıklarının bedelini elbet öder. bu güne kadar ödedikleri gibi.

türkiyeyi rahatsız eden kürtelrin kzuey ırakta, güçlenemsi dğeil ki. türkiyeyi rahatsız eden amerika ve israilin kürtlere sözde devletçikler vaadederek kuzey ırakta kalıcı emvziler kazanması. yoksa iki tane aişret reisinin, üç tane aç sefilin kuracağı devlet türkiyeye ne gibibir tehdit oluşturacak. kapatır sınır kapısını. girmeye çalışan aç mültecileride içeri almaz olur biter.

 

ha unutmadan bir zamanlar afganalrında en büyük dostu amerikalılardı, saddamında öyle :)

Tarih: Düzenleyen: CYRANO
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Faşizmin bir getirisidir. Faşizan devletler her zaman kendi varlıklarını aşağı olarak nitelendirdikleri zayıf milletlerin yokluğunda görmüş, onlara varlıklarını idame ettirmek için ihtiyaç duydukları diğer olgulardan farklı bakmamışlardır. Bunu da milliyetçilik adını verdikleri sözde zararsız bir akımla halkları uyutarak rahatça gerçekleştirmişlerdir. Kısaca emperyalizm CANLARIN SATILDIĞI ULUSLARARASI PAZARDIR.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

fedakuşağı milliyetçilik, fransız ihtilaliyle doğmuş ve ilk büyük darbesini bizahiti emperyalizme vurmuştur. milliyetçilik akımlarının yayılmasıyla ingiltere, fransa, portekiz sömürgelerinin yarısını kaybetmiştir. ha keza osmanlıda balkanları kaybetmiş, ardından ülkesinde ermeni ayrılıkçı faaliyetleriyle karşılaşmıştır.

 

büyük çin devriminin en temel öğesi milliyetçiliktir. suriye, ırak, ve mısırın sömürgelikten kurtulmasını sağlayan Baas hareketi de arap milliyetçisidir.

 

milliyetçilik, ilk doğduğunda emperyalizm bundan çok rahatsız olmuş ve onun etkisini kırmak için, ortadoğuda ümmetçilik akımlarını desteklemiştir. Almanya'nın müslüman sömürge hedefi için Halife ünvanının yardımı olur diye Osmanlıyla ittifak yapması gibi.

 

ama bu gün kavram karmaşası vardır. mesela milliyetçilik kavramının ingilizcesi olan nationalism kelimesinin aslında türkçede karşılayanı ümmetçiliktir. milliyetçilik ve şovenizm birbirine karıştırılmakta ya da ayırılamamaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1648'de, İngiltere burjuvazisi, monarşiye karşı, feodal soyluluğa karşı, ve resmi kiliseye karşı modern soylulukla bağlaşıklık kurmuştu. 1789'da ise Fransa burjuvazisi, monarşiye, soyluluğa ve resmi kiliseye karşı halk ile bağlaşıklık kurmuştu. Yani bu devrimler egemen güçlerin çıkarları doğrultusunda işlemiştir. Kesinlikle proletaryanın değil. CYRANO, ulusal komünizm diye birşey olamaz. Bu ancak proletaryanın ilk önce kendi işvereniyle hesaplanması ölçüsünde düşünülebilir. Onun haricinde milliyetçilik riyadır; yalandır ve savaştır. Biz komünistler doğuştan sahip olduğumuz bütün ayrıcalıkları redderiz. Buna millet ve milliyet de dahil. Unutmayalım ki Hitler de nasyonal bir sosyalistti.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1648'de, İngiltere burjuvazisi, monarşiye karşı, feodal soyluluğa karşı, ve resmi kiliseye karşı modern soylulukla bağlaşıklık kurmuştu. 1789'da ise Fransa burjuvazisi, monarşiye, soyluluğa ve resmi kiliseye karşı halk ile bağlaşıklık kurmuştu. Yani bu devrimler egemen güçlerin çıkarları doğrultusunda işlemiştir. Kesinlikle proletaryanın değil. CYRANO, ulusal komünizm diye birşey olamaz. Bu ancak proletaryanın ilk önce kendi işvereniyle hesaplanması ölçüsünde düşünülebilir. Onun haricinde milliyetçilik riyadır; yalandır ve savaştır. Biz komünistler doğuştan sahip olduğumuz bütün ayrıcalıkları redderiz. Buna millet ve milliyet de dahil. Unutmayalım ki Hitler de nasyonal bir sosyalistti.

 

fedakuşağı, bak öncelile bilmelisinki fransız ihtilalinden öcne burjuvalar fransanın egemenleri veya üstü sınıfları değillerdi. var olan feodal sistemde alt orta sınıftılar. ayrıca Proelterya diye bir şeyde yoktu. olmayan bir şeyin çıkarına olamaz zaten ihtilal. fransada proelterya ancak fransız ihtilalinden sonra iktidara gelen Burjuvalar sayesinde doğmuştur. Feodaller burjuvaları yaratmış, burjuvalarda proelteryayı buna zıtların birliği denir. Porleteryayı doğuran kapitalizmdir. kapitalizmin egemen olmadığı, fabrikaların ve seri üretimin olmadığı bir yerde proleterya aramak, mümkün mü.

 

O zamanın egemen güçleri dediğin Feodallerdir ve o devrimler hiçte onların çıkarına olmamıştır zira hepsinin paris giyotinlerinde kafaları kesilmiştir :)

 

şimdi milliyetçilikle, ırkçılığı ısrarla aynı potaya sokuyorsun. Hitler milliyetçi değil faşisttir, Milliyetçilik adının niyetleri başka olanlar tarafından kullanılmış olması onun anlamını değiştirmez. Sana örnek verdim ya. Hindistan, Mısır, Irak, İrlanda, Türkiye, Meksika, Küba ve daha bir çokları bağımsızlıklarını milliyetçi akımların topraklarına gelmesiyle kazanmışlardır.

 

Milliyetçilik nedir? bırakalım başkalarının başka amaçalr ve ksivelerle kullanmasını. Milliyetçilik ulusunu milletini sevmektir. onun ortak çıkarlarına ortak gelecek kurgusuna ve hedefine riayet etmektir. bireysel hedeflerin önüne ulusal hedefleri koymaktır. bir arada yaşamın gereklerine uymak demektir. ülkesni sevmek demektir. sorun senin doğuştan gelen ayrıcalık vs ler değil. oaly senin bir milletin ferdi olman. ve kaderinin onlarla aynı olması. Milliyetçilik bunu bilmek demektir. Ulus bir adım geriye giderse sende gidersin. bir adım ilerlerse sende ilerlersin. otobüsün en arka koltuğunda oturunca şöförün gittiği yönden farkl ıbir yere gitmezsin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.