Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

’Hortumcu’dan ’hormonlu’ya

 

 

ADALET ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yetkili organları, bir milletvekilini partiden ihraç etti.

 

İkincisini de topun ağzına koydu. Bir partide bulunmanın bazı temel kuralları vardır. O partinin programını benimsemiş olmanız sizden beklenir. O partinin yapısını ve işleyişini belirleyen tüzüğüne uymanız istenir.

 

O iki metinde yazsa da yazmasa da bir parti mensubu olmak, o partiyi iktidara getirmek için çalışmanızı, istenen görevleri yapmanızı gerektirir.

 

Bunlar sizin partiye olan borcunuz. Bir de partinin topluma borcu var:

 

Örneğin parti işleyişinin "demokratik esaslara" uygun olması, amacının demokrasiye ve Cumhuriyet’in temel değerlerine aykırı olmaması gerekir.

 

Öyle ya... Üye eğer tüzüğe uygun hareket ediyorsa, parti programına sadık kalıyorsa, demokratik esaslardan ve Cumhuriyet’in temel değerlerine bağlılıktan ayrılmıyorsa... Buna karşılık o siyasi partiyi yönetenler programda yazılı olanların dışına çıkıyorsa...

 

Parti tüzüğü, içerideki işleyişi demokratik olmaktan çıkartıp tam bir parti içi dikta rejimi kurmayı amaçlayacak şekilde değiştirilmişse veya öyle uygulanıyorsa...

 

O zaman, gidişe aykırı görünen "üye"yi mi ihraç etmek gerekir, kendi taahhütlerine aykırı bir doğrultuya giren parti yöneticilerini mi?

 

Böyle bir durumu yıllar önce Demokrat Parti döneminde yaşamıştık.

 

Gerçi biz yukarıdaki satırları Hatay Milletvekili Fuat Geçen’in ihracı, Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak’ın da AKP’den ihraç edilmek üzere Disiplin Kurulu’na verilmesi nedeniyle yazıyoruz ama aynı şeylerin CHP’de de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.

 

Ne var ki, siyaset hak ve hukuku korumak için yapılıyor görünse de, onun bulunduğu yerde en az hak ve hukukun sözü geçer. Orada söz kuvvetindir. O nedenle partilerde çoğu kez ihraç edilmesi gerekenler kalır, kalması gerekenler ihraç edilir.

 

Aksi doğru olsa, AKP’lilerin nüfuz suiistimali yoluyla devletten ihale almasını gündeme getiren Fuat Geçen’in partiden ihraç edilmesi değil, ülkenin her tarafında yaygın hale gelen Ali Dibo türü vurgunculuğu (biliyorsunuz AKP’lilere özgü vurgun tipinin adı artık Ali Dibo oldu) ortaya çıkarttığı için kutlanması gerekirdi.

 

Fuat Geçen’i ihraç ettiniz...

 

Peki ama bir süre önce ANAP’ın yarattığı hortumcu zenginler gibi şimdi de AKP iktidarının hormonlu zenginler yarattığını görmemize nasıl engel olacaksınız?

 

Ali Dibo denince onlar kastedilmiyor mu sanıyorsunuz?

 

Geçen’i ihraç eden sakat anlayış, Koçak’ı da topun ağzına koydu.

 

Sebep... Koçak’ın, Başbakan ve Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın "Kasımpaşa kültürüyle yetişmesi her zaman Kasımpaşalı gibi davranmasını gerektirmez" demesi.

 

Hani "Kasımpaşalı olmakla övünüyor"dunuz. Eğer o doğruysa bu ceza neyin nesi?

 

Eğer o laf yanlışsa, Koçak’ın uyarısı neden parti suçu olsun?

 

Oktay EKŞİ hürriyet

 

 

saygılarımla

Gönderi tarihi:

ak parti bana göre musa kart ın kedi karikatürüne dava açıldığı an gücün sarhoşluğuna kapıldığını gösterdi ve gerileme dönemine girdi. nasıl ki derin devlet refah partisinden ak partiyi daha ılımlı olarak bölerek çoğalttı aynı süreç şu an içinde işleme koyuldu.

Gönderi tarihi:

amerıkanın huyudur saddamı destekledı nukleer sılah verdı oraya savas actı.hızbullahı besledı yardım ettı afganıstana saldırdı... akp yı kurdu sımdıde ısı bıttı turkıyede baska lıderlerle anlasarak akp nın sonunu hazırlayacak

Gönderi tarihi:

otomobil lastigi üreten bir firma var adını hatırlamıyorum ama sloganı çok hoşuma gidiyor "kontrolsüz güç güç değildir"

 

AKP nedense bunu anlamıyor. sanki orayı kendileri hak ettide aldı. son seçimin kampanya dönemini herkes hatırlar. nedense her kanalda AKP vardı. bunun üzerine Liberal Demokrat Parti lideri Besim Timuk seçimlerden önce bir açıklama yapmıştı. benim AKP kadar reklamım olsa seçimi kesin kazanırım demişti.

 

AKP ise bu ufak detayı atlamışdır bugün. kendisinin millete dayatıldıgının farkında değil. daha dogrusu onu oraya koyanların. biri istedi geldi. ve o BİRİ artık onu istemiyor. bunu fark edip kendini toparlaması lazım. yoksa sonu malumdur. aynı HOCASI gibi olucak.

Gönderi tarihi:

İşini gereği gibi yapamayan gitmeye mahkumdur. Kendi partisi içinde dahi eleştiriye gelemeyenler nasıl demokrasiyi savunabilirler. Demek ki yanlışa göz yumacaksın zihniyetinde bunlar.

 

Yolsuzluk iddiası ağır bir şeydir, bunun gereği bu iddiayı ortaya atanı ihraç etmek mi olmalı yoksa iddianın aslını araştırmak mı olmalı?

 

siz bir görevin başına gelirken neyi savunuyorsanız onu yapmalısınız... Akp iktidara gelirken yolsuzlukla mücadele edeceğini ve dokunulmazlıkların kaldırılacağını vaadetmişti. Şimdi kendi söyledikleri ile ters düşüyorlar. Eleştiriye tahammülü olmayanların gelişmesi mümkün olamaz.

 

Tan_Vakti açtığın başlık için teşekkür ediyorum.

 

Saygılar

Gönderi tarihi:

yıkılmazsa satılacağız bütün ülke olarak hemde,hayatının hatasını yapan bir ülke bunları çekmeye mahkumdur!!!

sandık başına gelecek düşünmezsen sonuçlarına katlanmak ve ülkeyi yönetmeye kahvehane köşelrinde talip olmak hatasına gafletine düşersin!!!

uluönderine meydanlarda ağza alınmayacak laflar söyleyen birini başbakan yaparak yaptığımız hatayı erken seçim olmazsa yıllarca çekeriz!!! içten yada dıştan farketmez yıkılması gerekli!!!

saygılar :clover:

Gönderi tarihi:

tamamen partiler kalkıp yeni partiler gelmeli o zaman...

cünkü en büyük muhalefet partisi chp ninde kurultayında mustafa sarıgül e yapılan saldırıları gördük...

Radikal kardeşim sorması ayıp sen hangi basın kuruluşunda çalıştım demiştin.?

 

Yoksa basında çalıştım dediğin bisikletle gazete filan mı dağıtıyordun.?

 

O bisikletten düşüp kafanı bir yerlere çarpmadın umarım.?

 

Farkında değilmisin konu başlığı AKP...CHP den bahseden yok.!

 

Yani her cümlen sırıtıyor...Farkındamısın ... Yada sen iyimisin...

 

Bir rahatsızlığın yok değil mi?

Gönderi tarihi:

Demirel, Başbakan Erdoğan ve AKP iktidarını eleştirdi...

 

Oktay ENSARİ- Demet ÖZTÜRK- Recep İSTEK/KAYSERİ, (DHA)

 

DOKUZUNCU Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile AKP iktidarını eleştirdi. Demirel, Türk siyasi hayatında 40 yılda neler yaptığı yönündeki eleştirilere Başbakan Erdoğan'ı hedef alarak, “Böyle soranlara ben de soruyorum. Böyle diyenler boşboğazlık yapıyor. İnkarcılık yapıyor. Siz de çıkın şunları yaptık deyin'' dedi. Erken seçimi savunan Demirel, bir soru üzerine “Cumhurbaşkanı olsaydım Hamas'ı ziyerete gitmezdim. Hamas terör örgütüdür'' diye konuştu.

Demirel, Kayseri’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kıskanıp kıskanmadığına ilişkin bir soruya, “Ben, maraton koştum. Başbakan ise, daha 100 metre koştu. Böyle bir rahatsızlığım yok'' dedi. Kendisinin Türk siyasi hayatının 40 yılında ne yaptığını soranlar için Demirel, “Böyle soranlara ben de soruyorum. Böyle diyenler boşboğazlık yapıyor. İnkarcılık yapıyor'' dedi. Demirel, hükümetin herkesle kavgalı olduğunu söyledi.

 

BİZİM YAPTIĞIMIZ TESİSLERİ SATIYORLAR

 

Kanal D'de yayınlanan ve çekimleri Erciyes Üniversitesi Sabancı Kültür Sitesi'nde gerçekleşen ‘Genç Bakış’ programında Abbas Güçlü'nün konuğu, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel oldu. Abbas Güçlü ve öğrencilerin sorularını yanıtlayan Demirel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ima ederek “Meyvalı ağacı taşlarlar. Biri bana laf atmış. Ben güncel siyaset yapmıyorum. Bana laf atanları güç duruma düşürürüm. Hükümet herkesle kavga ediyor. Sadece benimle değil ki. Türkiye’yi yeterince aydınlatırsak, kavga etmeyiz. Ben aydınlatma görevi yapıyorum. Çıksın yaptıklarını anlatsınlar. Madem bir şeyler yapıyorlar da neden 2.5 milyon insan işsiz geziyor. Köylü inim inim inliyor. Esnaf kepenk indiriyor. Bizi eleştirenler bugün suyu, elektriği nasıl kullanıyor. Yüzünü nasıl yıkıyor. Özelleştirme yapanlar bizim yaptığımız tesisleri satıyor'' diye konuştu.

Demirel, 11 Haziran’da Kayseri’ye gelecek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderme yaparak, “Ben, yanıt istiyorum Kayserilileri kandırmasınlar. Söylesinler fabrika yaptık diyorlar, fabrika yok muydu. Başkalarının yaptıklarına el koymayın, yaptıklarınızı anlatın'' dedi.

Süleyman Demirel, türban ve hortumcularla ilgili ve kendisinin aile fotoğrafı diye gazetelerde çıkan fotoğraflarla ilgili olarak, şunları söyledi:

“Türkiye Cumhuriyeti, bir islam devleti değildir. Türkiye Cumhuriyeti dinle, devleti ayırmıştır. Din esasına dayalı devlet kurulması mümkün değildir. Müslümanlığın en iyi uygulandığı ülke Türkiye’dir. Türkiye’de beş vakit namazı kılana kimse bir şey demiyor. Müslümanlığın en iyi uygulandığı yer buradır. Allah ile kul arasında kimse yoktur. Başını bağlayanlara kimse bir şey diyor mu ? Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararı değişmedikleri, Üniversite senatolarının kararı değişmedikçe, türbanla kimse okula gelmez. Hortumculuğu kim yaparsa yakasına yapışılsın. Hortumculuğu kim yapmıssa, cezasını çeksin. Kişisel suçun cezasını kişiler çeker.'' “Türkiye Cumhuriyeti laik ve çağdas bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti bir devrim sonucu meydana gelmistir. Demokrasi laiklik, islam ve çağdaşlık bağdaşır, Bu gibi tartışmaların büyük bölümü buradan çıkıyor'' diyen Demirel, imam hatiplerle ilgili olarak “Bu okulların açılması yasak değil, Milli eğitimin bünyesindeki okullardı. Bu okullar siyasete bulaştırıldı. Sıkıntı okullarda değil, okullara siyaseti bulaştıranlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi kendisini koruyacak güce sahiptir'' dedi.

 

ÇARE SEÇİMDE

 

Süleyman Demirel, erken seçimle ilgili olarak, “Ayakkabı ayağı sıkıyor. Çare seçimde. Kendi halkınıza müracat edin. Halk bunalmıstır. Bunalmadan kurtulmanın yolu halka gitmektir. Hakkın sahibi halktır. Vekaletin sahibi halka gitmelidir'' diye konuştu.

Demirel, bir öğrencinin AKP hükümetinin ortamı “Laik olanlar ile olmayanlar'' şeklinde ayırdığı yoludaki sorusunu “Bir hükümet herkesle sürtüşmeye girmişse ne bekliyorsunuz. Darbe olmadan, sorunlarımızı çözümleyeceğiz. Herşeyin kuralı vardır. Üniversitesi ile siyasi iktidar çatışmaya girmişse iyi değildir. Bugünkü üniversitelere, siyasi iktidardan katkı yok. Hükümetler çağdas, demokratik, laik esaslara uymak zorundadır. Ne zaman kayma oluyor, o zaman gerginlik oluyor. Gerginlikler darbeyle çözümlenmez. Halka gidilir'' diye yanıtladı.

Gönderi tarihi:

AKP düşerken CHP yükseliyor

 

Türker Alkan 09/06/2006

 

Akşam gazetesinin SONAR'a yaptırdığı anketin sonucu bu.

'Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz?' sorusuna cevap verenlerin (kararsızlar dağıtıldıktan sonra)

yüzde 29'u AKP, yüzde 19'u CHP, 12'si DYP, 8'i MHP, 7'si DSP, 5'i DTP diyor ve kalan oylar küçük partiler arasında dağılıyor.

 

Bu oranlar bir eğilimi gösterir mi? Önemli olan sorun budur.

Gene SONAR tarafından son altı ayda yapılmış olan anket sonuçlarını karşılaştırınca ortaya net bir tablo çıkıyor.

AKP'ye oy verecekler ocakta yüzde 43 ile tepe noktadayken nisanda yüzde 33'e, haziranda ise yüzde 29'a düşüyor.

CHP'ye oy vereceklerin oranındaysa düzenli ve önemli bir artış var:

Yüzde 13, 15 ve 19. DYP yüzde 10 barajının biraz üzerinde seyrediyor, fakat düzenli bir eğilim göstermiyor.

 

Ortaya çıkan tablo, AKP'nin gerilemesine karşın CHP'nin yükseldiğini gösteriyor. Neden?Nedeni bir başka tabloda saklı.

Son ankette 'Türkiye'nin en önemli sorunu nedir' sorusuna verile yanıtta

'İşsizlik' diyenler yüzde 57, 'Pahalılık' diyenler yüzde 15, 'IMF ve dış borçlar' diyenler yüzde 3.

Yani halkın toplam olarak dörtte üçü ekonomiden yakınıyor.

 

'İdeolojik' diyebileceğimiz konulara gelince,

halkın yüzde 2.5'i laikliğe yapılan saldırıları, yüzde 1.7'si de türbanı önemli sorun saydığını söylemiş.

Ekonomi, ideolojiden çok daha önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkıyor.

 

Bu bulgular her şeyden önce sürüp giden bir eğilimi belirlediği için önemlidir.

İktidar partisi altı ayda 13 puan yitirirken, anamuhalefet partisi yedi puan kazanmıştır.

Hızlı bir erime ve güçlenme eğilimiyle karşı karşıyayız.

Bu eğilimin kısa zamanda değişmesini beklemek doğru olmaz. Büyük bir ihtimalle bir süre davam edecektir.

 

AKP'nin gerilemesi, işsizlik ve hayat pahalılığı gibi ciddi sorunlar dururken

iktidarı süresince başörtüsü-dini kadrolaşma çerçevesinde gelişen bir tartışmaya yönelmelerinden etkilenmiştir.

Bu tartışmaya son günlerde askerlerin de çekilmesi, rejim endişelerinin doğmasına da neden oldu sanırım.

 

Kimse ordusuyla kavgalı bir yönetim istemez.

Bir diğer faktör, AKP iktidarının 'AB rüyasıyla' işe başlaması, topluma bu çerçevede umutlar vermesi,

belirli bir ilerlemeyle desteğini artırmasını sağlamasıdır.

Son bir yıldır AB'ye giriş eskisi gibi insanları heyecanladıran bir umut kapısı olmaktan çıkmaya başladı.

Hatta AKP'nin AB'ye girmeyi ciddi olarak isteyip istemediği bile tartışma konusu oldu.

 

Adını 'AK' Parti yapacak kadar yolsuzluklara karşı olup,

'damardan' gireceğini söyleyen bir partinin yolsuzluklara bulaşıyor olması...

Liderinin asabi tavırları...

Bütün bunlar birikti ve bu noktaya gelindi.

AKP bu eğilimi kısa zamanda değiştirmeyi deneyecektir.

 

Değiştiremezse...

 

İşte o zaman erken seçim gündeme gelir.

 

Dört yılda bir seçim yapmanın bir mantığı olmalı.

 

83.gif

Türker Alkan

© RADİKAL

09/06/2006

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.