Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

hoara

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    45
  • Katılım

  • Son Ziyaret

hoara tarafından postalanan herşey

  1. sayın hoppa elimizdeki verileri kuran ın genelin de konu bütünlüğü* içinde degerlendirmemizi kılıf bulmak olarak degerlendiriyorsanız, kuranın kalıpları içinde kalarak bana kıvırtma imkanı tanımadan her söylediğimi delille çürütmek zorundasınız. bunu en az benim kadar siz de biliyorsunuz. * ( kuranda evlenme çagı belirtildiğine göre ve 9 yaş kuran kaynaklı olmadığına göre ayet te bahsi geçen henüz adet görmeme durumu olgun kadınlar arasında dogum sonrası ve hastalık durumlarında RASYONEL olarak yaşanıyorsa ki yaşanıyor o zaman bu ayette bu durum anlaşılır ) ki yine hatırlamanızı umarak söylüyorum ki, "kuran iman edenlere açık, inkar edenlere ise kapalıdır". çelişki, eleştirme arama mantıgı ile kurana bakarsanız bir çok tali yol bulabilirsiniz. ama " müslümanlar ki onlar gerçeği araştırıp bulanlardır" ayeti biraz araştırmayı teşvik eder. syg
  2. hayır kuran a göre evlilik yaşı nisa suresi yanılmıyorsam 6. ayette belirtildiği gibi , akıl yürütme yetisinin olgunlaştıgı zamandır. bu da kendi malını idare edebilme yetisi ile ölçülendirirlmiştir. bahsettiğin ayette , mesela dogum sonrasında veya bir hastalık sebeb ile uzun süre adet göremeyen kadınlardan bahsediyor olamaz mı ? diye düşünebilirdin. ama nerde
  3. kuranda eski kıssalarda sizin için örnek vardır denmişken 5/32 gibi ayetlerde haksızlıkla öldürme kınandığı halde kuranda böyle bir ayet yoktur demek ancak basiretsizlik örneğidir. kaldı ki 6/151 17/33 18/74 ayetlerinde Allah ın haram kıldığı canı öldürmeyin denmektedir. Allah kuranda insan öldürmenin meşru hallerini 5/33 2/217 2/191 gibi ayetlerde belirtmiştir. bu meşru hallerin dışında insan öldürmenin ise haram olabileceğini saglıklı bir mantığa ve vicdana sahip herkez rahatlıkla anlayabilir diye düşünüyorum 3/21 ayetinde de " insanlardan adaleti emredenleri öldürünler" kınanırken burada insanlar diyerek inanç ayrımı yapmamıştır. ayrıca kısas hükmünün bir ceza olduğu da düşünülürse haksızlıkla insan öldürmenin bir suç olduğu sonucuna varılabilir. tabiki bu dünyadaki bir suçun cezasının hem dünyada hemde ahirette görülebileceği yine kuranın genel mantığı içinde anlaşılabilir kuranda birebir kelime olarak tecavüze şu ceza vardır gibi bir hüküm geçmez. ancak yusuf kıssasındaki örneklikte bu olay kınanırken kuranda bunun meşru kılındığını söylemek insafsızlıktır. bu konuda bazı çıkarımlarım vardır. ancak kesin emin olmadığım için şu an dile getiremiyorum. ama tecavüzün zina kapsamında veya bozgunculuk veya hırsızlık kapsamında değerlendirilmesi göz ardı edilmemelidir. savaş halinin devam ettiği durumlarda elde edilen ganimetleri hırsızlık gibi göstermekte çok yanlıştır. empati kurmanız için genellikle " kurtuluş savaşında ele geçen silah ve muhimmat hırsızlık malımıdır" örneğini veririm. bu da bir çarpıtmadan ibarettir. tabi kölelik konusu tartışılabilir ama esas konumuz bu değildir. 4/25 ayetinde sağ elin malik olduğu kişi evlenmek için ehlinin iznine ihtiyaç duyar. bu evlenme izni verilmediği veya verilemediği zaman o kişiyi fuhşa / zinaya zorlamış olabilirsin. evlendirin ayeti ile bir sorumluluk yüklemekle birlikte bu yüzden Allah bu izni vermeyeni direkt yargılamaz. yoksa o kişileri kendi eliyle fahişelikte kullanılması demek değildir. ayetleri bağlamından koparmadan ele alısanız bu görülebilir. köleliği de biraz değinmek isterim. evet kuran köleliği yasaklamamıştır. tabiki tarihsel ve filmsel kölelik uygulamaları ( alınıp satılma, işkence vb ) kuranda yer bulmaz. kuranın evrenselliği göz önüne alınırsa kölelik gibi bir sistemin olduğu 2000 yıl öncesine de hitap edecektir, bu güne de , 2000 yıl sonrasınada. oldu ki ekonomik ve sosyal bir depremden sonra mesela 1000 yıl sonra kölelik sistemi mecburen devreye girerse kuranın bu konu hakkında daki hükümleri işlerlik kazanacaktır. bugün kölelik sistemi yoktur. kuran köleliği yasaklamıyor diye illaki insanların köle edinmesi gerekmiyor. çağımızın sosyo ekonomik düzeni böyle bir sistemi gerekli kılmıyorsa kılmıyordur. kendimizi kasmanın bir anlamı yoktur. başka bir pencereden bakarsak ta evsiz , düşkünler için yani ücretle bir işte çalışamayanlar için belkide ideal olmasa bile karın tokluğuna ve barınmaya karşılık bir çözüm gibi de düşünülebilir. köleliğe övgü düzdüğümü sanmayın zaten kuranda köleliği ideal olarak ele almaz kalın salıcakla ve syg
  4. bir kere savunma amaçlı savaş başlamışsa savaş hukukuda başlamıştır. temel prensibi kenara bırakıp savaşa hukuku ile ilgili her ayeti işte barbarlık diye yorumlamak sağlıklı bir düşünce tarzı değildir. o ayetlerde geçtiğini sandığınız cariye lerin elde edilmesini savaş sonucu olduğuna geleneksel anlatım ile anlıyorsunuz. kuranda geçen sag elin malik oldukları yada sizin anlayışınız ile cariye diyelim savaş esirleri değildir. size karıştırıyorsunuz diyorum da inanmıyorsunuz. evet böyle bir kesim vardır ama savaş esiri değildir. demişsiniz oysa konumuz savaş hukuku vs değildi. konumuz sizin dediğiniz gibi genel anlamda erdemli davranıştı siz demiştiniz ki oysa var olduğunu gösterdik . şimdi savaş hukuku nereden çıktı. anlaşılan sizinle fikir alışverişi pek ileri gitmeyecek syg
  5. öncelikle savaşı karşı tarafın başlatması gerekir. kuran da savunma amaçlı savaş vardır. bu durumda yukarıdaki eleştiriniz yersizdir. kuranda insanlar savaş neticesinde ganimet kategorisine girmez. 47/4 te savaş bittikten sonra ya lütfen yada fidye karşılığında serbest bırakılması yazar sanırım geleneksel anlatımla, kuran bilgisini eleştirmeye kalkıyorsunuz. size benim geleneksel öğretiyi red ettiğimi sadece kuranı kabul ettiğimi hatırlatmama izin verin. sizin iddianızı çürüttüğüm 60/8 ayetine değinmemişsiniz. siz karıştırıyorsunuzda farkında değilsiniz bu ayeti yazmanızı inatla anlamamaya çalışmamanıza yoruyorum syg
  6. 3/135- onlar bir kötülük yaptıklarında yada nefislerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe ederler. zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlar. bir de onlar işledikleri kötülüklerde BİLE BİLE ISRAR ETMEZLER 2/81-kim kötülük yaparda kötülüğü kendini kuşatırsa işte o kimseler cehennemliktir 2/174-Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir değere değişenler, onların yedikleri ateştir... 2/276-Allah küfürde ve günahta ısrar edenleri sevmez bunlar ilk bulduğum ayetler. umarım yardımcı olur syg yine iki ayrı şeyi birbirine karıştırıyorsunuz. evet savaş durumunda elde edilen ganimet haktır. empati kurmanız için örnek vereyim. kurtuluş savaşında yunanlılardan elde edilen silah, mühimmat harammıdır ? 3/75- kitap ehlinden öyleleri vardır ki ona yüklerle mal emanet etsen onu sana öder. öyleleri de vardır ki başına dikilmeden ödemez. onların " ümmilere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur" demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylerler. 3/76- hayır kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever bu ayetlerde bir örneklikten yola çıkılarak sizin bahsettiğiniz tutum Allah tarafından eleştirilir bir başka ayet ise: 60/8- Allah sizinle din ugrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz. çünkü Allah adil olanları sever syg
  7. sayın yamyam bile bile yazmıştım. yoksa hata ile , yanılgılar ile yapılanlardan bahsetmiyorum. yada bir anlık gaflet sonucunda tevbe etmek ve düzeltmekten değil. BİLE BİLE içki örneğini veriyorsunuz. eger içkinin haram olduğuna inanıyor ve bunu bilerek içiyorsa evet o kişi müslüman değildir. syg
  8. o cevaptı yamyam geleneksel anlayıştan bahsetmiyorum. kurandan bahsediyorum kuranda tanımlanan müslüman sıfatları öyle 5 şart, kelime-i şahadet lerle sınırlandırılmaz yanlışlığı bilinen bir konuda, bile bile ayete ters davranış içinde olan o ayeti örtmüş yani küfretmiş olur. küfretmek ise müslüman vasfı değildir. bu vasfı bir ayetle olsa bile taşıyanda müslüman değildir. syg
  9. haram para kazanan zaten müslüman olamayacağına göre farketmez. ancak genel anlayışa göre hadi bu kişileri müslüman kabul etsek bile iki şeyi ayırd etmek lazım haram para kazanmak başka bir şey kurban kesmek başka bir şey syg
  10. sayın brainSlapper kabalık yaptıysam özür dilerim. özel olarak senin amacının daha önceki yazılarından takip ettiğim için ukalalık veya din düşmanlığı olmadığını görüyorum . böyle yaklaşmıyorum sana. belki de benim yazı ile anlatmaktaki beceriksizliğimin verdiği sıkıntı ile yazmış olabilirim. bakara 124 te ibrahimin isteğini Allah kabul etmiyor değil. soyu ile ahiti devam ettirecek ancak soyundan iman etmeyen çıkarsa sırf ibrahim le yaptığı ahit hatrına o kişide ahidi devam ettirmeyeceğini belirtiyor. bu durumda ahidin devamlılığı İMAN şartına bağlanmış oluyor. yani ahidin şartı IRK değil İMAN. o iman bir kavimde bulunduğu için ırka dayalı gibi algılanıyor. daha sonra ise kuran ile bütün insanlık ahide davet ediliyor. oysa arap bir kavme gelmesi o mesajın diğer kavimlere ulaştırılmasına engel değil. birde kuranda israilogullarından inkar edenlerinin lanetlendiği ile ilgili ayetleri hatırlatmama müsade edin. buradan da belli ki seçilmişlik ve üstünlük ırka dayalı değil İMAN a dayalıdır ayrıca yukarıda moab lı rut ve firavun örneklerinide vermiştim. umarım bu sefer anlatabilmişimdir. benim gibi iman etmezsen yanarsın diye uyarmak ile iman etmeye zorlamağı birbirine karıştırmayın lütfen syg
  11. boş verin sayın BrainSlapper diye yazmıştım önce anlamayacağınızı düşünerek ama fikrimi değiştirdim ve aşağıdaki ayetin anlamanıza yardımcı olacağını umuyorum bakara suresi 124. ayet -bir zamanlar rabbi ibrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince " ben seni insanlara önder kılacağım " demişti. soyumdan da dedi. Allah: ahdim zalimlere ermez buyurdu syg syg
  12. hayır evet yapar şimdi gelelim asıl konuya israilogullarının seçilmiş olması ırkından dolayı değil, o zaman da diğer kavimlerin içinde bir tek ibrahim in Allah'ı arayıp ona inanmasındandır. bunun için Allah ibrahim ile ahitleşiyor. bu ahidi soyunda da devam ettireceğim diyor. yani seçilmişlik ırksal değil imansal durum. tevratta diger kavimlerden Allah'a iman edenlerden de bahseder ve onlar dışlanmaz. mesela moab lı rut misalinde olduğu gibi. kuran da da dikkat edilirse musa mısırlı firavuna iman et diye tebliğ de yapar. kısaca Allah ırka bakmaz, kalplere bakar syg
  13. sayın haksöz inkar etmekteki direncinizi üzülerek okumaktayım. bu kadar kısa sürede bu kadar zıt dönüşümü nasıl gerçekleştirdiniz ? açıkcası merak ediyorum syg
  14. bakınız sayın arkadaşım. baştan zaten spekülatif bir konu açıyorsun. bu sorunun kesin cevabı( bak dikkat et kesin cevabı ) bilinemez. o hüküm o zamanki mısır kültürüne nerden geçmiş ne bileyim ben. ancak olasılıklardan bahsedilebilir. bende bazı olasılıkları dile getirdim. ki sende kuran kopya mı çekmiştir derken bir başka olasılıktan bahsediyorsun. evet kopya çekmiştir desem ne olacak. bunu Allah'a zafiyet olarak mı kullanacaksın. hayır yine Allah karşı kullanamazsın. çünkü Allah hüküm koyarken bazen yerleşik kuralı devam ettirir, bazen değiştirir. mesela tevratta Allah böyle bir hüküm koymamışken yakup minnettarlığını göstermek için " kazancımın 1/10 nu Allah'a vereceğim " diyerek kendini bir sözle bağlıyor. ve Allah ta bundan razı oluyor ve kabul ediyor. sonra bu ondalık musa şeriatinde ve incilde de devam ettirilmesi isteniyor. tekrar bakınız sayın arkadaşım dininize dil uzatmak kelimesini sizin anladığınız anlamda ele alsak bile , konuyu bağlamından koparmadan tevbe suresindeki önce ve sonraki ayetlerle birlikte okursan zaten bir savaş durumundan, anlaşma yapılan bir ateşkesten, bu anlaşmanın bozulmasından ve bu anlaşmayı bozan ve dininize saldıranlarla mücadeleden bahsettiği görülebilir. ama siz o kadar şartlanmışsınız ki islama düşmanlığa çok açık olan bir konuyu bile ezberinziden tekrar ediyor, inkar için inat ediyorsunuz. tevbe suresinde 13.ayette " önce sizinle savaşan bir topluluğa " der. bakın kalın yazayım belki görürsünüz. " önce sizinle savaşan bir toluluğa.." r inkara şartlanmışlığını kendin belirtiyorsun peki seni mi kıracağım. o zaman kopya demiyelim de , mısır kültüründen , arap kültürüne geçen yerleşik bir kuralı devam ettirmiş diyelim ( hoş hangi kültür hangi kültür den etkilenmiş spekilasyondur ama sen diretirsin şimdi ) yukarıda açıklamaya çalıştım syg
  15. açıkcası nasıl bağlantı kurmaya çalıştığınızı anlamadım ama sanım üzerine cevap vermeğe çalışayım da bu konu daha çok dinlerin evrimi ile ilğili gibi geliyor yani dinler tek tanrıdan çok tanrıyamı yoksa çok tanrılıktan tek tanrıcılığamı ilerlemiştir. tabi biz inananların görüşlerine göre tek tanrıcılıktan çok tanrıcılağa bozulma olduğu için Allah'ın yaratılış ile ilgili vasıfları zamanla bir kaç tanrı arasında bölüştürülmüştür. kuranın veya diğer kutsal metinlerinde bunu düzeltmesi ve vasıfları tek elde toplaması söz konusu syg
  16. anlatamadım. tam öyle değil. diyelimki firavundan öncede böyle bir uygulama tevrat ile Allah tarafından söylenmiş zamanla toplumlar birbirlerinden etkileştiği için bu uygulamada Allah sözü olarak değilde bir kültür etkisi olarak mısır medeniyeti tarafından benimsenmiş. veya kuranda da belirtildiği gibi, bir medeniyette içinde yer alan halkların federatif olarak kendi hukukları işletilebilir. yani firavun bu cezayı israiloğulları şeriatine göre uygulamış olabilir daha şiddetli bir ceza olduğu için diğer olasılık içise dinin gelişimine değinmek gerekir ki bu biraz ayrıntılı konu. sinirlendin gibi geliyor. tevbe 12 de "dininize dil uzatırlarsa" cümlesi yanlış bir meal herhalde. nerden okuyorsun bilmiyorum ama " dininize saldırırlarsa " diyor. önceki ve sonraki ayetleride bağlamında okursan dine saldırmak ateşkesi bozmak / anlaşmalara sadık kalmamak ile ilğili bir konudur. kuranda savunma amaçlı savaş ve öldürme vardır. bu konuyu sanırım bu forumda emre1974 güzelce işlemişti. tevbe 13 ü de okumanı rica ederim. syg
  17. firavun toplumunda da eski şeriatin izlerinin olması ve kuranda da bu uygulamanın devam ettirilmesi mantıksız gelmemeli maide 33 e gelince öncelikle yeryüzünde bozgunculuk şuçuna karşı öldürülme, el kesme ve sürgün olarak üç ayrı cezanın olduğuna dikkat çekmek istiyorum. çünkü yeryüzünde bozgunculuk genel bir tanım olması yanında çeşitleri vardır. bu çeşitli bozgunculuk suçlarına göre bir ceza sekli seçilmesi gerekir. burada ölçü ise diğer kuran ayetleri mesela kısas hükmü ışında alınır. yani öldürme seklinde uygulanan bozgunculuk şuçuna öldürme cezası , müslümanlarla savaşmayıp savaşa tarafa logistic destek olana sürgün cezası gibi. hukuk sisteminiz eğer provaganda yı suç olarak tanımlıyorsa fikir bazında gerçekleşen bu şuça ölüm cezası veremezsiniz. syg
  18. Allah'ın yaratması yoktan, örneksiz yaratmadır insanda tecelli eden yaratma sıfatı ise örnekle yaratmaktadır Allah'ın yaratmasından bahsederken örneksiz yaratmayı düşünmek gerekir yaratanların en güzeli derken de bu ayrım vurgulanır yani yaratanlar örnekli yaratır ama yaratanların en güzeli örneksiz yaratandır syg
  19. kitap yazı demektir. bu ister ciltlenmiş olsun ister yaprağa yazılmış ve kuran levh-i mahfuzdan bir yazıdır 18/27-rabbinin kitabından sana vahyedileni oku bu ayette de oku kelimesi kuran kelimesi ile aynı anlamdadır ayeti " rabbinin yazısından sana vahyedileni oku " şekilde düşünürsen bir sorun gözükmez yani yazı ve okunan şey elçi zamanında vahyedilen ve parşömenlere yazılanı kapsarken bu gün kitap ve okumasını kapsıyor. okunan iki şehrin birinden büyük adama indirilse ya seklinde ayeti okuyabilirsin 6/7-eğer sana kağıt üzerinde yazılmış bir kitap indirseydik de onu elleri tutsalardı inkar edenler yine bu bir büyüdür derlerdi syg
  20. konu dağılıyor evrensel e ayıp olacak ama elçi geleneksel öğretilerde belirtildiği gibi dokuz yaşındaki bir kızla gerdeğe girmemiştir kuranda taşlama cezası yoktur kaldı ki böyle bir çıkarım yapılsa bile bu erkeğe de kadına da eşit uygulanmalıdır. bu ayrım yada ahlaksızlık töresel uygulamaların ayıbıdır kuranın yada elçinin değil ahlak hakkında söylediklerinize özellikle göreceli oluşuna katılıyorum. kuran ahlakı en mükemmel ahlaktır ve dinsizler ahlaksızıdr demek fazla iddalı bir sözdür. Ancak biz inananlara göre kuran ahlakı nankör insanlık için en olgun veya uygun ahlak anlayışıdır. ahlak insanlığı disipline etmek için vardır diyerek söylüyorum bunu. dikkat ediniz kuran ahlakı diyorum. bir başkasına göre kuran ahlakı bazı noktalarda eleştirilebilir. dogaldır ama bu eleştirilerde değişen, yozlaşan değer yargıları ile yapılmaktadır. syg
  21. ortak değer olarak bakıldığında kuranda mahrem yerlerden bahsedilir. bu mahrem yerlerinde nereler olduğu herkez tarafından bilinmektedir. bahsettiğin fetişizm durumu ise anormaldir. ve ayette kendiliğinden görülenler hariç diyerek bu tip sapık karşı cinse karşı bir şey yapılamayacağı ışığı verilmektedir. ee işte mayolu denize girlmeyecek demek ki tekrar mahrem yerleri düşünürsek evet erkekte mahrem bölgesini kapatacak. zaten kapatmaktadır. kadınlar içinse biraz daha fazla çaba gerekiyor. hepsi bu . ha konuyu başörtüsüne getirecekseniz kuranda başörtüsü yoktur yanılıyorsun . dekolte her kadın veya erkeği ister istemez etkiler. bundan sakınmak gerektiğini söylüyor ayet syg öncelikle istemeden seni kırdığımı farkediyorumki sana fransız derken alay ederek aşağılamak kastım yoktu nickini dogru yazamamaktan endişelenip espirili yaklaşayım istemiştim konuyu genel ahlak üzerine yazdığınızı biliyorumda birilerinin elçiyi yüceltmesi karşısında sizinde elçiyi haksız yere eleştirmenizdeki hatayı göstermek istemiştim syg
  22. acele bir cevap olmakla beraber hem kuran denen öğretiyi vahyedecek, hemde kendisinden sakınma yollarını gösterecek hem de kendi tuzaklarının nasıl olacağını söyleyecek ve deist bir ön kabulle bu konuya bakıyorsunuz kuran Allah katından değilse içinde bir çok çelişki barındırması gerekirdi. önceki kitapları ve öğretilerini dogrulamazdı tek mesaj vermezdi ki şeytanın bir hilesi de ayrılıktır ve kuranda şeytanın vahyi işitmekten engellendiği söylenmektedir. buda benim ön kabulüm syg
  23. tevratın ilgili kısmına bir daha göz atarsanız Allah " bir daha insan soyunu bu şekilde yok etmeyeceğini " söylediğini okuyabilirsiniz. syg
  24. selamlar öncelikle evrensel arkadaşımızın irdelediği konuya değinmek istiyorum. kuran kelime anlamı olarak "okunan" demektir. kurandaki ayetlerde bu anlamda geçmektedir. bu anlam göz önüne alındığında irdelediğiniz ayetlerde bir yanlışlık göremezsiniz. kitapta kuran gördüğünüz yerlerde okunan bir şey düşünürseniz anlam kaybetmez. tabiki kuran ister yazıya dökülmüş bir şeyi okumak olsun, ister vahyin niteliği açısından kalbe fısıldanan ( örnek için veriyorum yoksa vahyin niteliği içinm değil) bir şeyi okuyarak tekrar etmek olsun tüm okumaları kapsar sonra konu dışına çıksakta fransız arkadaşımızın eleştirilerine: günümüzde insan egoları ve yorumları ile oluşturulmuş geleneksel elçi modeli ile kuranda bahsedilen elçi modeli yine elçinin kendisine iftira edilerek oluşturulan hadisler ışıgında birbirine karıştırılmaktadır. kişiler kendi yorumlarına, çıkarlarına dayanak bulmak için elçiyi kullanıyor, çogu zamanda elçi ilahlaştırılıyor. bu yüzden geleneksel islam ve elçiyi , kurani islam ve elçiden ayrı tutmak gerekir. ve yine bu yüzdendir ki hadislere dayalı anlatılan kulaktan dolma rivayetlerle elçi yargılanması kurana göre yanlıştır. aynı 9 yaşındaki biriyle gerdeğe girdiği yalanı gibi "Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir" (en-Nûr, 24/30). ayet her iki cinsinde karşı cinse cinsel çekiciliği olan bölgelerini göstermemesi gerekliliğinden bahseder. bir ayrım yoktur. ayrım denilecekse bu ayrım, kadınların daha fazla cinsel çekicilik sağlayan anatomik bölgelere sahip olmasıdır syg
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.