Φ jeune Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 4. Sorudan başlayalım. Bak sevgili Young ya da onun fransızcası jön kardeşim seni pek severim bilirisin. Neden mi öyle diyorum çünkü ben o resmini taşıdığın adam gibi insanlar savci öldürsün, polis vursun adam dövsün bomba atsın ve katil olsun istemiyorum.... sanırım bunu sen de istemezsin, katil olup mapuslara düşsün ister msisn bu halk ? o zaman katilleri özendirmemeye gayret et... 3. hayır dostum halka Akapa'ya vekil dokunulmazlığını kaldırsın diye oy vermedi, bu yüzden oy veren bir kaç yüz okur yazardır bu ülkede. halk kendini anlayan sorunlarına çözüm olan kendine yakın hisssetti akapayı, kendi gibi köylü zannetti, ondan oy verdi. o dokunulmazlığı da sakın partiler çözer zannetme sevgili dostum bu iş partiler üstüdür, şöyle bir kaç sahife tarih okursan göreceksin ne demek istediğimi, unutma ki Asılan başbakan menderes de asılmadan evvel dokunulmazdı. Ama o bürokrasiye dokundu diye asıldı, milleti soyan hippiler ise ödüllendirildi.. 2. halk halktır. sen bir okur yazar zengin kültürlü b,r zümre meydana getirmezsen ( buna burjuvazi derler ki BURG kelimesinden türer Türkçedeki burç la aynı anlamdadır, yani biz aşırmışız, şehrin etrafını çeviren duvardan mülhem, şehir anlamına gelir, burjuvada şehirlidir zaten ) halktan birşey bekleyemezsin, karnı aç adam düşünemez, düşünemediği için de daha da açlaşır buna fasit daire denir iktisatta daha evvel izah etmiştim.. 1. birinci maddede demokrasiyi değil kafanızdaki karışık düşünceleri orataya dökmüşsünüz hepsi bu . bozan 4. ben halk sokaga cıkıp haklarını savunsun derken olay cıkarsın adam oldursun katıl olsun demıyorum.halk elındekı gucun farkına varmalı. Ataturkun dedıgı gıbı Tarih bir milletin kanını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Bizim görüşümüz ki halkçılıktır, kuvvetin, kudretin, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. 3.ben sadece dokunulmazlıkları bır ornek olarak vermıstım.akp hukumetı verdıgı sozlerın cogunu tutmadı.akp ye oy verenler veya vermeyenler tepkı gostermedı kaderıne razı oldu.ama halk buna tepkı gosterseydı akp hukumetu tepkılerın onune gecemezdı ve durum farklı olurdu. 2 karnı ac olan halk dusunemez dıyorsun.hayır dusunecek.genc bır nufusa sahıbız ve Ataturk genclıge hıtabesınde ey Turk genclıgı bırıncı vazıfen turk ıstıklalını turk cumhurıyetını ılelebet muhafaza ve mudafaa etmektır dıyor.Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin. dıyor sozler acık ve net ıcınde bulunacagın vazıyetın ımkan ve seraıtını dusunmeyeceksın. Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 4. ben halk sokaga cıkıp haklarını savunsun derken olay cıkarsın adam oldursun katıl olsun demıyorum.halk elındekı gucun farkına varmalı. Ataturkun dedıgı gıbı Tarih bir milletin kanını, varlığını hiçbir zaman inkâr edemez. Bizim görüşümüz ki halkçılıktır, kuvvetin, kudretin, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir. Egemenlik dediğin şey yani Atatürkün dediği gibi Hakimiyet Bila kayd u şart milletindir sözü olması gerekendir, ütopiktir, hakikatle bağı zayıftır, halk nedir sorusunu yanıtlarsan ben bunun neden olmadığını, ya da neden olamayacağını izah edeceğim, evet dostum bu hakimiyetin bila kayd u şart elinde olması gereken halk nedir ? 3.ben sadece dokunulmazlıkları bır ornek olarak vermıstım.akp hukumetı verdıgı sozlerın cogunu tutmadı.akp ye oy verenler veya vermeyenler tepkı gostermedı kaderıne razı oldu.ama halk buna tepkı gosterseydı akp hukumetu tepkılerın onune gecemezdı ve durum farklı olurdu. Tepkisini herkes sandıkta gösterecektir, gerisi anarşidir.. nedenini eğer sorarsan anlatırım. Ama şu kadarını söyleyeyim sevgili jön bu ülkede seçimle, halkıın oyu ile, o hakimiyetin bila kaydu şart elinde olması gereken halkın oyu ile iktidara gelen başbakan atanmışlar tarafından asılmıştır, halk o zaman tepki vermemiştir, verebilememiştir ve film orada kopmuştur, bence bu daha mühim.... 2 karnı ac olan halk dusunemez dıyorsun.hayır dusunecek.genc bır nufusa sahıbız ve Ataturk genclıge hıtabesınde ey Turk genclıgı bırıncı vazıfen turk ıstıklalını turk cumhurıyetını ılelebet muhafaza ve mudafaa etmektır dıyor.Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin. dıyor sozler acık ve net ıcınde bulunacagın vazıyetın ımkan ve seraıtını dusunmeyeceksın. Atıl kurt mantığını tehlikeli, mahzurlu ve sakıncalı buluyorum, bu polisi ortadan sil, kuvay-ı milliyeyi harekete geçir, dolayısı ile istikrarsızlığa bel bağla anlamına gelir ki, demokratik sosyal yaşam için en tehlikeli harekettir, zira bu herkesin elinde , belinde silahla birbirinbi vurmasını getirecek tehlikeli bir istektir, bu ülkede yargı vardır, polis vardır, jandarma vardır vesaire.. bu hususta da devam edebiliriz, çünki son zamanlarda bu tehlikeli senaryo Faşist bürokratlar tarafından ortaya konmaya çalışılıyor..dikkat..bozan Alıntı
Φ sedelina Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 demokrasi kavramı antik yunan da ortaya çıkmıştır..o dönemde yunanlılar kendılerıyle çağdaş mılletlerin tanrı-kral görüşünu tanımalarına rağmen asla benzerı bır sıyasal kuruma sahıp olmamışlardır.. arıstokratlarla genış halk tabakası,tuccar ve köyluler arasındaki siyasal mücadeleler sonucunda ortaya çıkmış bi yönetım şeklıdır demokrasi..m.ö8.yy da başlayıp300 yıl sonra halkın siyasal egemenliği almasıyla sonuçlanmıştır.. fakat bunun sonucunda;rakıp sınıflar arasındaki gerginlik,bunlarınn yarattığı ıstıkrarsızlık,toplum hayatı için hayatı değere sahıp mevkılere yeteneksız ınsanların seçilmesı,kıtlelerın guzel konuşabilen şarlatanların peşinden sürüklenmesı nedenıyle,Platon ve Sokrates başta olmak üzere fılozoflar demokrasıye karşı uzmanların,seçkınlerin yönetıme geçmesı fıkrını öne sürmüştür..aydınların,yönetim uzmanlığı bilen kişilerin.. sanırım yüzyıllar arasında pek değişen birşey yok Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 4.evet dostum bu hakimiyetin bila kayd u şart elinde olması gereken halk nedir ?dıye sormussunuz. halk benım halk sensın, sokakta sımıt satan bır ınsan, egıtımını tamamlamıs bır doktor,bır ogretmen,esnaf olan ınsanlarımız,ev hanımları vs... halkın tanımı baska ne olabılırkı hepımız bırlesmısız Turk halkını olusturmusuz. 3.Tepkisini herkes sandıkta gösterecektir, gerisi anarşidir.. dıye baslamıssınız boyle bır dusunceyı kabul etmıyorum ve daha oncede soyledıgım gıbı o zaman demokrası 5 senede bır yapılmıs olur ve bır koyun surusunden farkımız olmaz.akp hukumetı nıytelerı bellı oldu sozlerını tutmuyorlar nıyetlerını acıkca bellı edıyorlar ee ne yapacaz o zaman secımımı beklıcez atıyorum secıme daha 3 sene var 3 sene boyunca hıc tepkı gostermeden nasıl olsa secıme 3 sene var bız bunlara cevabımızı secımlerde verecez mı dıyecegız.3 seneyı bos mu gecırecegız. yukarda bahsettıgım Ataturkun sozlerı acıkve nettır. 2.Ataturkun Bursa nutkunu hatırlatmak ısterım. BURSA NUTKU Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! Mustafa Kemal ATATÜRK Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2006 4.evet dostum bu hakimiyetin bila kayd u şart elinde olması gereken halk nedir ?dıye sormussunuz. . . . İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! Mustafa Kemal ATATÜRK Peki o zaman sevgili jön şöyle devam edelim ; Demokrasi nedir ? şeklinde sormuştunuz. Demokrasinin ne olmadığını izah edelim. Demokrasi Bursa Nutku hiç değildir... bozan Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Peki o zaman sevgili jön şöyle devam edelim ; Demokrasi nedir ? şeklinde sormuştunuz. Demokrasinin ne olmadığını izah edelim. Demokrasi Bursa Nutku hiç değildir... bozan bu ulkenın polısı yargısı jandarması var demıstınız ona cevaben bursa nutkunu hatırlatmak ıstemıstım. demokrası ne deıldır dıye soruyorsunuz. bılıyorsununz bu ulkede 5 senede bır secım yapılıyor.insanlar oyunu kullanıyor.kımın basa gelecegı onemlı deıl nasıl yonetecegıde onemlı deıl.insanlar zaten kım basa gelırse gelsın sesını cıkarmıyor kaderıne razı oluyor.basa gelenlerde zaten halk sesını cıkarmıyor dıyor halka yuklendıkce yuklenıyor. halkı dahada cok uyutuyorlar bu halkın uyanmsını ıstemıyorlar.malasef demokrası var denen turkıye bu sekılde yonetılıyor.iste demokrası bu deıldır Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 bu ulkenın polısı yargısı jandarması var demıstınız ona cevaben bursa nutkunu hatırlatmak ıstemıstım. demokrası ne deıldır dıye soruyorsunuz. bılıyorsununz bu ulkede 5 senede bır secım yapılıyor.insanlar oyunu kullanıyor.kımın basa gelecegı onemlı deıl nasıl yonetecegıde onemlı deıl.insanlar zaten kım basa gelırse gelsın sesını cıkarmıyor kaderıne razı oluyor.basa gelenlerde zaten halk sesını cıkarmıyor dıyor halka yuklendıkce yuklenıyor. halkı dahada cok uyutuyorlar bu halkın uyanmsını ıstemıyorlar.malasef demokrası var denen turkıye bu sekılde yonetılıyor.iste demokrası bu deıldır Sevgili Jön, sana olan muhabbetimi sanırım anlıyorsundur.. ben yukarıda fikirlerimi izah ettim... Senin önerilerini de dinlemek isterim, ne yapalım mesela her cuma namazdan sonra bir genel seçim, her salı da bir yerel seçim mi yapalım....ya da bize anlatırmısın halk ne yapmalı.... ben fikirlerimi yukarıda izah ettim, herkes en iyi bildiği işi yapmalı halk en iyi çocuk yapıyor, yeni doğmuş bir çocuğu kkimler sevmez ki !!!nüfusumuzu arttırsın, ne dersin ??? bozan Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Bu topicin seyrini takip edemedim ama.. Demokrasiyi kendi adıma tarif edeyim.. Demokrasi: Senin bahçe duvarınla benim bahçe duvarımın bizden yana olan taraflarında istediğimizi yapmamız, dışardan tarafta ise her istediğimizi yapamamamızdır.. Yani ne senin bahçe duvarını aşabilirim nede iki duvar arasında her istediğimi yapabilirim.. Saygılar-sevgiler.. Alıntı
Φ Damien Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2006 bu ülkede ne kadar demokrasi var diye tartışsak da, ülkelerde var olan ya da olmayan şey demokrasi değildir, başka şey de değil. ülkelerde her zaman sistemler vardır. sistem ise, o ülkenin kültüründen, dininden, dilinden hatta en önemlisi de o ülkenin insanlarının olaylara bakış, olayları halletme yöntemleridir. biz ülkeye demokrasi getirmeden önce sistemi bi tartalım. gerisi zaten çorap söküğü gibi gelir. Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 4 Temmuz , 2006 Sevgili Jön, sana olan muhabbetimi sanırım anlıyorsundur.. ben yukarıda fikirlerimi izah ettim... Senin önerilerini de dinlemek isterim, ne yapalım mesela her cuma namazdan sonra bir genel seçim, her salı da bir yerel seçim mi yapalım....ya da bize anlatırmısın halk ne yapmalı.... ben fikirlerimi yukarıda izah ettim, herkes en iyi bildiği işi yapmalı halk en iyi çocuk yapıyor, yeni doğmuş bir çocuğu kkimler sevmez ki !!!nüfusumuzu arttırsın, ne dersin ??? bozan fıkırlerımı bende ızah ettım sayın bozan onerılerımı de soyledım. sız demokrasıyı sadece secımden secıme algılıyorsunuz.pekı halk ne yapmalı? halkın elınde cok buyuk bır guc var secımlerle bu ulkenın basına kımın gelecegıne karar verebılıyorsa o ınsanları tepeye cıkarabılıyorsa o ınsanları tepeden ındırecek gucude vardır.sozlerım yanlıs anlasılmasın ben halk cıksın darbe yapsın demıyorum.halk yonetılmemelı halk yonetmelı.cıkıp sokakalara sesını duyurmalı.yanlıs gıden bır sey varsa sesını yukseltmelı gundem yaratmalı basımızdakı ınsanların bır kez daha dusunmesını saglamalı.ve hıc suphenız olmasın kı basımızdakı ınsanlar halkın ıstegı dogrultusunda harar verecektır.basımızdakı hıc bır ınsan halkla kotu olmak ıstemez.zaten onlarda bılırlerkı bu ulkenın gercek yonetenı halkktır kendılerı gecıcı yonetıcılerdır.halkımız artık uyanıp elındekı bu gucun farkına varmalıdır. Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 fıkırlerımı bende ızah ettım sayın bozan onerılerımı de soyledım. sız demokrasıyı sadece secımden secıme algılıyorsunuz.pekı halk ne yapmalı? halkın elınde cok buyuk bır guc var secımlerle bu ulkenın basına kımın gelecegıne karar verebılıyorsa o ınsanları tepeye cıkarabılıyorsa o ınsanları tepeden ındırecek gucude vardır.sozlerım yanlıs anlasılmasın ben halk cıksın darbe yapsın demıyorum.halk yonetılmemelı halk yonetmelı.cıkıp sokakalara sesını duyurmalı.yanlıs gıden bır sey varsa sesını yukseltmelı gundem yaratmalı basımızdakı ınsanların bır kez daha dusunmesını saglamalı.ve hıc suphenız olmasın kı basımızdakı ınsanlar halkın ıstegı dogrultusunda harar verecektır.basımızdakı hıc bır ınsan halkla kotu olmak ıstemez.zaten onlarda bılırlerkı bu ulkenın gercek yonetenı halkktır kendılerı gecıcı yonetıcılerdır.halkımız artık uyanıp elındekı bu gucun farkına varmalıdır. İyi niyetli birisi olduğuna asla şüphem yok sevgili dostum, gençlerin çabalarını saygıyla karşılıyorum, fakat korkarım halk dediğin zümreye karşı yukarıdakilerin niyetleri pek iyi değil. Bu ülkede halkın seçimi her zaman kötü karşılanmıştır, halkı seçebilemez derecede cahil kabul eden zihniyetin temsilcisi olmaktan Allaha sığınırım, halktan gelen her yeni ilerleme ve gelişme talebini Cumhuriyete karşı bir güç gösterisi olarak algılayan zekasızlardan da Allaha sığınırım. yani sevgili dostum sen hakikaten halkın devlet yönetiminde hesaba katıldığını mı düşünüyorsun yoksa bu bir temenni mi ? bozan Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 yani sevgili dostum sen hakikaten halkın devlet yönetiminde hesaba katıldığını mı düşünüyorsun yoksa bu bir temenni mi ? halk devlet yonetımınde hesaba katılmalı bana gore dogru olan ve olması gereken bu.bunun guzel orneklerı cok azda olsa mevcut.abd ıraga saldırmadan once akp hukumetı ıle anlasmaıstı tezkere meclısten gececek ve turkıye uslerını abd ye acacaktı.abd ve akp bunun boyle olmasından cok emındı.akp mılletvekıllerının tezkere ıle pek bılıgılı oldugunu zannetmıyorum.halk buna tepkı gostermeseydı kamooyu olusturulmasaydı buyuk bır ıhtımalle tezkere meclısten gececek ve abd hala ulkemızdekı uslerde olacaktı ve kolay kolay da gıtmezdıde.ama boyle olmadı halk sokaga cıktı sesını duyurdu muhalefet sesının yukselttı ve akp mılletvekıllerı tezkereye sole bı goz attı ve tezkere meclısten gecmedı bu akp mılletvekıllerının sayesınde oldu.akp mılletvekıllerını uyandıran ıse halktı.halk bu sayede mılletvekıllerının kararlarını verırken bır kez daha dusunmesını sagladı ve kazanan taraf turkıye oldu.soylemek ıstedıgım bu sayın bozan. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 10 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 10 Temmuz , 2006 fıkırlerıme katılmayabılırsınız ama bu sekılde dalga gecer gıbı bır cevap vermenızı gerektırmezdı.yaptıgınız elestırı saygılı yapıcı egıtıcı ogretıcı bır sekılde olmasını ısterdım. madde madde acıklamıssınız1 maddede demokrasının kısaca acıklamak ıstedım sız bu laflardan bıse anlamıyosanız o sızın bılecegınız ıs 2 maddenızde turkıyenın buralara gelmesınde hıc mı bu halkın sucu yok uzerıne olu topragı dokulmus bu kadar vurdumduymaz bır halkın hıcmı sucu yok sımdı? 3 bır ornek verım tayyıp erdogan secım konusmalarında ne soyledı hangı ıle gıttıyse hangı tv kanalına cıktıysa dokunulmazlıkları kaldıracam dedı.akp ye oy verenlerın cogu belkı bunun ıcın oy verdı pekı ne oldu dokunulmazlıkları kaldırdımı. pekı halk bunun arkasında durdumu neden dokunulmazlıkları kaldırmıyosun dıye tepkı gosterdımı.oyunu kullandı kafasını egıp kaderıne razı oldu.bunun boyle olmaması gerektıgını soyluyorum sen de o zaman her gun her hafta secım olsun dıyosun 4 nıye sen halkın sokaga cıkmasını tepkı gostermesını haklarını savunmasını ıstemıyormusun.hamama gıtsın falan dıyorsun. jon arkadaşımızın da haklılık payı yok değil..burada mevzu kimin demokrasi yada cumhuriyet kavramlarını iyi bilmesi, usturup ve anlatım nüktelerinden payeler çıkarması değildir..ülkemiz insanlarıyla bu kavramların ne kadar örtüşmüş olduğudur..demokrasi ve cumhuriyet neden ülkemiz insanlarınca tam anlamıyla özümsenememektedir..burakın bunları yeni çıkanda eskiden olanda bir çok yasa halkımızca bilinememektedir..en basitinden ;medeni kanun..vatandaşlık hakları..vs..vs..gibi.Halk,neyin içersine alınmak istenmektedir..hangi yalancı özlemler kurtuluş olarak sunulmaktadır..kuşkuculuğunun arkasında neden duramaz, neden sorgulama ve akıl yürütme gibi konularda ülkemiz insanı çook alakasız ve kendine faydasız yollarda gezinir..belkide temelde biraz bunlar sorgulanmalı.. Alıntı
Φ commandante Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 17 Temmuz , 2006 bana göre demokrasi;kimine göre özgürlük kimine göre kendi kendini yönetmek işine gelene de özgürce türban takmaktır... Alıntı
Φ jhonywalker Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 18 Temmuz , 2006 Demokrasi koca bir yalandır..(Suyun altından saman yürütmeye benzer) nerde halkın iradesi bana biri göstersin ..(yada suyun altında ki saman'ı) Milletvekillerini bizlermi seçiyoruz yoksa parti içi dikta rejimi mi..(Suya yazı yazmanın adıda demokrasi olsa gerek) Biz demokratikiz yaşasın yaa gelişmiş bir ülke olacaz şa şa şa alkışlayın .. Çünkü demokrasi biizm ülkede çağdaşlığın simgesi olarak görülüyor ve yanıldı içinde yüzen bir topluluk olduk çıktık... [hane alkış] _sesli güldüm valla...(kahkaha diyelim) SAyGıLAr... Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 8 Mayıs , 2007 sımdı halk sokaklarda meydanlarda alanlarlarda.anlatmak ıstedıgım gercek demokrası buydu.bu halk artık gecte olsa uyandı.bu yuzden onumuz acık artık Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2007 Demokrasi halkin yönetmesi ise Türkiyede halk degil iktidar yönetiyor.Nasil mi?Gayet basit;Halk 5 yilda bir kandirilip sandiga yollaniyor,ben özgürlük getirecem,Türbani serbest birakacam,Kuran kurslarini sokaklara kadar yayacam,din üzerindeki(Olmayan)baskiyi kaldiracam,din düsmani Laiklere hadlerini bildirecem, diye nutuklarla halkin gözünde büyük bir kahraman vatan kurtarici,yeniden dogan halife edasiyla birazda isbirlikcilerin yani sahte Türk'lerin cikarci yandasligiyle iktidari ele gecirmek ve halki yönetmek.Iste Türkiyedeki halkin demokrasisi bu kadarciktir yani 5 yilda bir.O 5 yilin dolmasina kisa bir zaman kala,hic gidilmedik köyler kasabalara gidilir,daglar asilir ve halk nah edilene kadar sevilir oksanir ondan sonrada *Ananida al öyle git* denir. Demokrasi ama gercek demokrasi iyidir halk gercekten kendini yönetebilecegi konusunda güvendigi dört dörtlük olmasa bile dört üclük kisileri kendine vekil olarak secer cogunlugu alan parti iktidara gelir.(Cogunluktaki kastim Türkiyedeki gibi 3 te birlik oyla mecliste cogunluk partisi olmak gibi sahte demokrasiyi kastedmedim.)Demokrasi geregi yasalar mecliste cikar ama yasa cikmadan önce halk arenalarinda TV kanallarinda oturumlarda halkinda katilimi ile ve tarafli tarafsiz uzmanlarca iyice tartisilir artisi eksisi ortaya dökülür ve eger olumlu bir durum mevcutsa yasanin cikarilmasina karar verilir,yasa cikar Cumhurbaskanina gider Cumhurbaskani yasayi inceler aksak taraflari var ise veto eder ve yeniden düzenlenmesi icin meclise iade eder mecliste o noksanliklari telafi eder veya farkli bir madde ile degistirir.sonraki prosedürü hepimiz biliyoruz. Bizde yasa hicbir tartisma olmadan iktidar partisinin cogunluk oylari ile meclisten gecer,cumhurbaskanina gider cumhurbaskani anayasaya aykiri diyip iade ettiginde vaay,sen bu yasayi nasil iade edersin,al iste degistirmeden yine gönderiyorum diyerek Cunhurbaskani ile sorun yaratma yolu secilir.Cünkü yasa iktidarin cikarinadir halkin degil. Diger yanda demokrasi iyidir iyidirde,eger halk diyelimki Ülkenin bölünmesine olur yaniti verdi(Vermez ama öyle kabul edelim)o zaman ne olacak peki?Demokrasi var diye ülkenin bölünmesine evetmi denecek yoksa ne olacak?Aslinda bu soruya kendimde cevap ariyorum! saygilarla Alıntı
Φ jeune Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2007 aslında son soylemıs oldugun cumleler demokrasınn bır cılvesı denılebılır demokrasının en buyuk dusmanı cogunluktur cunku cogunlugun ne dusunecegını hıc bır zaman bılemeyız demokrasıyı kullanarak serıatı getırmek ısteyenler olabılır.halkın buyuk bır kısmı serıatı ısteyebılır ıste bunlar tayyıbınde dedıgı gıbı demokrasıyı arac olaarak kullanmak ısteyenlerdır bızım yapacagımız tek sey ataturk ılke ve devrımlerını sahıp cıkmaktır demokrasıyı amac olarak deılde arac olarak kullnmak ısteyenlere karsı olmamıs gerekır Alıntı
Φ AynRand Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 Demokrasi küçük bir azınlığın,büyük bir çoğunluğu yönettiği bir sistemdir sadece.. Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2007 FIKRA GiBI Fikra, gazeteci Rahmi Yildirim'dan. O da, Iranli yazar Daryush Shayegan'in "Yararlı Bilinç" adli kitabindan almis: Yillarca ülkesinden uzak kalmis Iranli, ülkesine döndügünde, havaalanindan evine gitmek icin taksiye biner... Yolda soföre tütüncüde durmasini söyler. Taksici sorar: - Tütüncüde ne yapacaksiniz beyim? - Sigara alacagim... - Sigarayi artik camide satiyorlar beyim. - Camide mi? Yahu cami Allah'in evidir, oraya ibadet etmeye gidilmez mi? - Hayir beyim, hayir. Ibadet etmek icin artik üniversiteye gidiliyor. - Peki, o zaman ögrenim nerede yapiliyor? - Ögrenim hapiste yapiliyor beyim. - Hapiste hirsizlar yok mu? - Hirsizlar artik iktidarda beyim... Rahmi Yildirim, "Sakin yanlis anlamayin" diye uyarmayi ihmal etmiyor: "Fikra Iran'da geciyor. Orasi Iran, burasi Türkiye." "... uykudakiler uyansın belki yanmak vaktidir, gerçekleri bilenler toplansın şimdi vermek vaktidir." Bir kitaptan!........ GÖZLEM SÖYLENENLER YETER,.,., Avrupada yasayan Bütün iranlilarin Avrupayla ,,hatta pakistanli,,hatta diger Müslüman ülkelerin,den gelenlerin buraya nasil uyumlu yasadiklarini görürsünüz,,,cogunu bir italyan,,bir ispanyoldan ayirt edemezsiniz.,.,EVET ONLAR DEMOKRASININ NEDEMEK OLDUGUNU COK IYI ÖGRENMISLER,,, Baba önde,,,, Anne Arkada ,,,Onun arkasinda,,cocuklari sira sira Avrupanin sokaklarinda dolasmiyorlar,., Demokrasiyi susamis insanlar coluk cocuk hakkini veriyor,.,.Bir Aile görüntüsünde,,,, Veremeyenler,.,. onlarin,.,.,fotografini cekmek bana düsmez,.,. Burda bir iranli Ailenin bize ibretle anlatiklarini,.,sadece aciyla gülümsemekle gecirdim,., cünkü bizim cekemediklerimizi onlar cekiyor.,.,sadece sunu diyebilirim,,bizde sizleri örnek aliyorduk fakat evet söyledikleri bugünkü görüntümüze ne kadarda örtüsüyor,., Bekleyin sirada sirada anlatilacak okadar cok sey varki,., Birinin yaptigi yüzlere mal edilir hesabi,, Temizlemekte bizlere düser,, Saygilar yamyam frankfurt Alıntı
Φ meinkalt Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2008 Ah! Şu demokrasi dedikleri... Zavallı bir düş kurduklarımız. Biraz yorgun, inadına düşkün ama hep sitem dolu! Kimi kime şikayet ediyoruz! RTE ve ekibi durmaksızın çalışıyor. Yoruldukları da pek söylenemez. Baksanıza bir biri ardına işlenen zamlar rötar yapmamıza neden oluyor. Daha diri yaşamak istediğimiz tüm zamanları olgunlaşması için özellikle gönderiyoruz sanki. Haydi rastgele. Halk göz yumdukça "Ananı al git" diyerek prim yapmaya devam.... YAZIK! Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 Demokrasi:Türkiye'de olmayan varmış gibi yaşanılan,olmadığı halde birilerinin korumaya çalıştığı neyi koruduklarını bilmedikleri,birilerinin yıkmaya çalıştığı neyi yıkacaklarını bilmedikleri ama herkesin ağzından düşmeyen bir kavram. MUHABBETLE... Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 DEMOKRASİ Kavramı Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca, demokratia yani demos, halk zümresi, ahali + yani kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçe ye, Fransızca dan démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, politik partiler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler. Biçimsel uygulanması: - Doğrudan demokrasi Başlıca politika değişikliklerinde, tüm üye veya vatandaşların, oy hakkını kullandığı politik sistemdir. Yerel yönetimler, köy ve kasaba meclisleri ile bazı diğer küçük organizasyonlar bu tür demokrasilere güzel birer örnek teşkil ederler. - Temsili demokrasi Üye veya vatandaşların, seçtikleri temsilciler tarafından temsil edildiği sistemdir. Temsilciler, bir bölgeyi veya bütünü temsil edebilirler. Temsili demokrasiler veya halk oylaması gibi, bazı doğrudan demokrasi elementlerini bünyelerinde barındırabilirler. Günümüz de parlamenter sistemle yönetilen devletlerinin birçoğu, temsili demokrasiye örnek teşkil ederler. Kısaca, demokrasinin tarihsel gelişimi: Bu politik kavram ilk kez M.Ö. V. yy da Atina da ortaya çıkmıştır. Etimolojik olarak; demos halk ve kratia de yönetim demektir. Bu iki kelimenin birleşmesiyle “Demokrasi” kavramı oluşmuş. Halk yönetimi. Halkın kendi, kendi yönetme politikası olarak söylene bilinir. Yunan Demokrasisi, çağdaş demokratik yönetimden çok farklıydı. Yunan da, soylular için demokrasi vardı. Sadece özel mülkiyet sahipleri “halk” sayılıyordu. Köleler insan bile sayılmıyordu. Köleler, kadınlar ve tutsaklar için demokrasi yoktu. Bunun da başlıca nedeni, sınıflı toplumun olmasından kaynaklanır. Köleler üretip, soylular tüketip, kullanıyordu. Şayet kölelerde aynı haklar tanınsaydı, soylular (devleti yönetenler) üretenleri yani köleleri sömürmesi söz konusu olmazdı. Yunan Site devletleri sınıflı toplumlardı. Egemen sınıf soylulardı. Onlar her türlü yetkiye sahiptiler. Buna karşın, kölelerin hiçbir hakkı yoktu. Yunan da, uygulanan “Demokrasi” doğrudan temsil ediliyordu. Sitede yaşayan birkaç bin kişi, demokratik haklardan yararlanıyordu. Emekçiler her türlü demokratik haklardan yoksundular. Daha sonraki yüz yılarda, demokrasi yerine oligarşi devletler, Roma İmparatorluğu olduğu gibi diktatörlükler, Doğu devletlerinde olduğu gibi despotluklar oluşmuştu. “Batı Demokrasisi” 1789 Fransız Devrimiyle başlar . Bunun diğer bir adı da, burjuva demokrasidir. İlk kez aristokrasinin egemenliğine son veren burjuvazi “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” sloganıyla ortaya çıktı. Burjuva iktidarını sağlamlaştırdıktan sonra, “Kardeşlik, Eşitlik ve Özgürlük” şiarı unutuldu. Burjuva diktatörlüğü doğdu. Bu tamamıyla ekonomik ve teknolojik gelişmeyle bağlı bir politik sonuçtu. Gerçek anlamada demokrasi, ancak 1848 de ilk işçi sınıfı örgütlenip politik yaşama aktif katılmasıyla Avrupa da ve ABD de demokrasinin gelişip, yaygınlaştığını görüyoruz. Başta örgütlü işçi sınıfı ve diğer emekçi halk demokratik hak ve özgürlükler için amansız bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda; sekiz saatlik iş günü, sendikalaşma hakkı, seçme hakkı, eşit işe eşit ücret, siyasi parti kurma hakkı... benzer bir çok demokratik, sosyal haklar elde ettiler. 19.yy ikinci yarısından sonra, ilk Sosyal Demokrat partiler(Marksist partiler) örgütlenmeye başladılar. 19. yy. ikinci yarısı, Avrupa da demokratik mücadelenin utkularıyla doludur. Bu ne demektir? Ne zamanki sanayi devrimi oldu. Bunun sonucunda örgütlü bir işçi sınıfı doğdu. Bu sınıf kendi demokratik ve ekonomik hakları için, sürekli bir savaşım verdi. Bu savaşım sonucunda bir çok demokratik ve sosyal haklar kazanıldı. Hiçbir hak verilmemiştir. Her hak alınmış, bunlar içinde Avrupa Halkı bedel ödemiştir. “Demokrasiyi” hak etmiştir. Genellikle, I. Dünya Savaşından sonra, Avrupa da demokratik haklar genişlemeye başlar. İşçi sınıfı partileri olan sosyal demokrat ve komünist partileri bir çok ülkede örgütlendiler.Yeni dönemin en ilerici hareketi, Rusya da1917 Ekim Devrimiydi. Komünistlerin öncülüğünde, halk iktidarı kurulur. Bu tarihten sonra, dünyada artık burjuva demokrasisinden farklı “sosyalist demokrasi” düşüncesi gelişmeye başlar. Bu yeni anlayışla, işçi sınıfı ve emekçi halk, Batı Avrupa ülkelerinde yeni demokratik hak ve özgürlükler elde ederek toplumsal ilerlemenin lokomotifi oldu. Başlangıçta, toplumdaki sınıfların varlığı kabul edilerek, uzlaşmacı demokratik bir politik sistem kurulmaya çalışıldı. Daha sonra, klasik Marksist yaklaşım bu uzlaşma kültürünü, belli bir dönemden sonra (1924 ten) terk etti. Bu büyük bir hataydı, toplumların farklı sosyal sınıflardan oluşması bir sosyal ve tarihsel gerçeklikti. Sosyal sınıfların oluşmasının, yedi sekiz bin yıllık geçmişi vardı. Bunları aniden yok olması, onların yok sayılması toplumsal gerçeğe aykırı bir politikaydı. Uzlaşma yerine “sınıf diktatörlüğü” savunuldu. Bu politik anlayış, sosyalist demokrasiyi dışladı. Yine 20. yy. başında, bazı sosyal demokrat partiler, ve komünist partiler sınıf uzlaşmasını savunarak, sosyal ilerlemeye olumlu bir katkı sağlamışlardı. Daha sonra, bu politikanın terk edilip, “sınıf diktatörlüğü” savunulması bir çok sorunu beraberinde getirdi. Savunulan sosyalist demokrasi gerçekleşmedi. Diğer yandan, I. Dünya Savaşından başlayarak, bazı SDP sosyal uzlaşma politikasını sosyal şovenizme indirgeyip, savaşın emperyalist sınıfsal özünü görmemezlikten geldiler. Bu sosyalist hareket içinde ikinci büyük yanlışlık oldu. Bu sağ ve sol sapma (solun kendi içindeki sapması) anlayış, demokratik gelişmeyi durduran politik bir etken oldu. Bu politikayı izleyen yıllarda 20.yy. ilk çeyreğinde, Avrupa ülkelerinde demokratik özgürlükler ve ekonomik haklar diktatörlüklerin kurulmasıyla büyük darbeler aldı. Her ne kadar Komünist partiler buna karşı çıktılarsa da; İtalya da Faşizmin, Almanya da Nazizmin, İspanya da Farnko faşizmin önüne geçemediler. Bu gerici politikayı takiben... 1939 II. Savaşı başlamasıyla, Dünya da yeni bir politik felaket başladı. Savaşla birlikte seksen yılda, elde edilen demokratik haklardan geriye gidildi. Savaş yıllarında sosyal sorunlar, ekonomik sorunlar içinden çıkılmaz bir hal aldı. 1945 te Nazilerin yenilgisiyle Demokrasi yeniden gelişmeye başlar. Batı Avrupa ülkelerinde, işçi sınıfı partileri ya iktidara ortak oldular veya güçlü demokratik muhalefetler oluşturdular. II. Dünya Savaşından sonra, Avrupa ülkelerinde halkın aktif politikaya katılımı sağlandı. Her düşüncede siyasi partiler (sadece, faşist partiler yasalarca yasaktır), sendikalar, meslek odaları, gençlik, çevre ve kadın örgütleri günlük yaşama aktif katılarak, demokratik sosyal haklar genişlemesini sağladılar. Başta Avrupa olmak üzere, dünyanın değişik coğrafyalarında demokratik ve özgürlük hareketleri başladı. Hindistan, Pakistan bağımsızlığını elde etti. Çin de, halk devrimi oldu. Afrika, Asya , Latin Amerika da ulusal kurtuluş hareketleri dönemi başladı. Ondan sonra, Kuzey Afrika ülkelerinde, Cezayir, Libya, Tunus, Mısır ve Marako bağımsızlığına kavuşur. Savaştan sonra, Avrupa da, halk yaygınca farklı düzeylerde günlük politikaya katılmasıyla ; parasız sağlık, parasız eğitim, genel işsizlik sigortası, kadın hakları, seçme ve seçilme özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, işkence insanlık suçu olarak kabul edilir. Avrupa ülkelerinde, demokratik anayasalar yazılır ve bu anayasalara uygun yasalar kabul edilir. Böylece “hukuk devleti” ilkesi benimsenir. Yerel yönetimler eliyle, merkezi yönetimin bir çok görevi yerel yönetimlere devredilir. Demokratik denetim mekanizması işlemeye başlar. Devletin her türlü görevleri denetim altına alınır. Halk kendi temsilcilerini özgürce seçer. Her türlü yetki ve denetim halkın demokratik yollarla seçtiği temsilcilerine verilir. “Hiçbir kişi ve kurum yasalardan olmayan yetkiyi kullanmaz,” ilkesi her kurum için vazgeçilmez olur. Kuvvetler ayrılığı ilkesi tam uygulanır. Yasama, yürütme ve yargının dışında başka bir kuvvet kabul edilmez. Her kurumun, yetkisi yaslarla belirlenir. Hukuk un üstünlüğü ilkesi benimsenir. Bu yukarda verdiğim bazı örneklerle demokratik bir kültür gelişir. Bu kültürün içinde; hoşgörü, önyargıdan arınmış bir anlayış, yasalara saygı, kişi haklarına saygı, din ve vicdan özgürlüğü. Bir çok AB ülkesinde din ve devlet işleri birbirinden kesinkes ayrılır. Toplumlar farklı sınıflardan, değişik kültürlerden, ayrı inançlardan oluşur. Bu toplumların; ekonomik, sosyal ve kültürel gerçekliği olarak kabul edilir. Politika ancak bu tarihsel ve sosyal gerçeğine uygun olursa, vatandaşlar (insanlar) mutlu olur. Toplumun gerçeğine uygun örgütlenen devletler daha sağlam ve sağlıklı olacağı vurgusu yapılır. Demokratik ülkelerde, devlet topluma hizmet için vardır. İnsanlar tek başına, tüm sorunlarını çözemezler. Ancak, devlet benzeri büyük örgütlenmelerle insanların her tülü sorunları çözülür. Demokratik devletin diğer önemli bir işlevi de, toplumsal iş bölümünü düzenlemek ve örgütlemektir. 1945-1989 yılları arasında, AB (EU) ülkelerinde, bu yukarda saydığımız politika ve hizmetlerin önemli bir bölümü kendi iç politikalarında kısmen uyguladılar. Böylece “gelişmiş bir Avrupa demokrasi” kavramı kabul edildi. Bu politika iç politikada kısmen geçerli oldu. Uluslar arası politikalarda ise, Avrupa sermayesi gericiliğini sürdürdü. Ülkelerinde “ilerici” olmalarının en büyük etkeni, halkın örgütlü olması ve Avrupa Halkının demokratik baskısı sonucunda olmuştur. Avrupa halkı, 160 yıldır örgütlü bir demokratik bir savaşımın vermektedir. Bu savaşımın bir çok demokratik kazanımı oldu. Bu süreç, Avrupa ülkelerinde kısmı bir demokratik kültür ve alışkanlığın yaygınlaşmasını da beraberinde getirdi. Türkiye ve benzeri ülkelerde bu demokratik kültür ve alışkanlık yok. Bu kapitalizmin gelişmesinin çok sonra olduğu ülkelerde, halkın demokratik bir kazanımı yok. Halkın ezici çoğunluğu, hala bir çok işi devlet bürokrasisinden beklemektedir. “Devlet baba nerede ?” anlayışı oldukça yaygındır. Diğer bir deyişle, Türkiye benzeri ülkelerde halkın politikaya aktif katılımı yoktur. Pasif edilgen bir “kulluk” anlayışı egemen. Gelişmiş kapitalist ülkelerde, daha etken, politikaya aktif müdahale eden bir vatandaşlık anlayışı, kültürü var. Gelişmiş kapitalizmle az gelişmiş kapitalizm arasında en büyük politik kültür anlayışı budur. Birinde etken politika, gelişmemiş ve gelişme yolunda olan ülkelerde edilgen, tabi olma anlayışı egemen. Çağdaş ilerici bir demokratik anlayış ve bunun karşılaştığı sorunlar: İnsanlar toplum biçiminde, yaşamaya başladığı andan itibaren, daha mutlu ve daha özgür bir toplum için düşünce üretmişler. Bu ideal amaç uğrunda, on bin yıldan bu yana durmadan savaşım vermektedirler. Kimileri “Özgürlük” ve “Mutluluk” değişken olduğunu savunsalar da, on bin yıllık süreçte insanlar bazı somut değerler yaratmış olduğunun farkındalar. Daha güzel, özgür bir toplumda insanları daha mutlu olacağı kaçınılmazlığını, zorda olsa, insanlar kavramış. İnsanoğlunun bu politik savaşımı zor ve uzunda olsa; köleci, feodal ve özel mülkiyet diktatörlüklerine karşı çok önemli demokratik kazanımlar elde etmiştir. (Demokrasinin gelişmesine tarihsel süreci bölümünde kısaca değinmiştik.) Toplumlar farklı sınıf, grup, kültür ve inançlardan oluşmaktadır. Bunların farklı ekonomik, politik ve değişik dünya görüşleri(ideolojileri) olması da, çok doğal. Toplumların farklı olması, onların birbiriyle sürekli kavgalı olmaları gerektirmez. Toplumların tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklerine uygun politikaların oluşması, toplumun uyumu bakımından zorlu olur. “Çoğulcu, farklı olma” bir gerçeklik. Farklılık sadece toplumla sınırlı değil, doğada, bilimde farklı çoğulculuk evrensel bir kuraldır. Bunu yok saymak, farklılığı hesaba katmadan yapılacak her tür iş, hesap, politika, eylemde yanlış ve sakat olur. Toplumlar sadece bundan acı çekerler. Toplumun farklı olmasının yanında, birde değişme ve gelişme özellikleri var. İlkel toplumdan başlamak üzere, onu izleyen bin yıllarda küçük site devletleri, daha sonra köleci devletler. Köleci imparatorlukların yıkılmasıyla, ortaya çıkan feodal devletler ve sanayi devrimiyle gelişen kapitalizmin doğurduğu burjuva toplumları ve bunun karşıtı olan sosyalist toplum, bu sosyal ilerlemenin en somut değişen örneklerini vermektedir. Bu da, bize şunu gösteriyor, hiçbir devlet kalıcı değil. Politik erklerin kalıcı olmadığını sosyal tarih boyunca, bunun binlerce örneğine tanık oluyoruz. Demokratik bir sistem, ancak bu tarihsel gerçeklik içinde ele alınarak bir anlam kazanır. Toplumlar farklı ve değişkendirler. Tarihsel, sosyal ve kültürel gerçeklik , burada insanlara uzlaşmayı dayatıyor. Birlikte var olma. “Tarihten ders almak”, bir anlamıyla bu tarihsel ve sosyal gerçekliği kabul etmektir. Sosyal ve tarihsel geçekliğe uyumlu politikalar oluşturmak kaçınılmazlığını görmektir. Demokrasi ancak, bu uzlaşma anlayışı ve kültürü içinde bir yere oturtula bilinir. Bu anlayış, aynı zamanda demokrasinin bilimsel temelini oluşturur. 1950 de başlayan Soğuk Savaş, demokratik gelişmenin ve toplumsal ilerlemenin önüne en büyük bir engel oldu. Bu süreçte, Türkiye dahil bir çok ülkede açık ve yarı açık diktatörlükler kuruldu. Her tür demokratik taleplerin önüne, gerçekçi olmayan “Komünizm Tehlikesi” gerici politik anlayışı geliştirildi. 1975 oralarında, ABD ve SB arasında bir yumuşama yaşandı. Bu süreçte, dünyada yeniden demokratik gelişmenin yaşandığını söylemek mümkün. Yine ülkemizde bu süreç, 12 Eylül 1980 de sona erer. Bir askeri diktatörlük süreci başlar. Bu baskıcı süreç, fiilen on yıl devam etti. Yirmi altı yıldır da, politikası ve ideolojisi devam etmektedir. Yine 20.yy on yılında, başta SB ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde, bir gerici süreç başladı. Bu ülkedeki halkların kazandığı demokratik haklar, elinden alınır. “Dünya Sosyalist Sistemi” sosyalist bürokratlar eliyle tasfiye edildi. Bu politik gericilik, “Komünizm yıkılması” olarak ilan edildi. Bu doğru bir tespit değildi. Komünizmin alfabesinden haberi olanlar bilirler ki, devletin olduğu bir yerde komünizm den konuşmak sadece bir cahillik. Yıkılan olan komünizm değildi, yıkılan bürokratik diktatörlüklerdi. Nitekim, eski parti şefleri bir gün sonra kapitalist patronlar olmalarını, nasıl açıklayacağız? SB ve diğer sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, “Dünya ya demokrasi, barış ve özgürlük geleceğini” ilan ettiler. Bu büyük bir yalandı. Sermayenin egemen olduğu Yeni Dünya Düzeninde(YDD) barış, demokrasi ve özgürlüklerin olması, ham bir yalandı. Kısa sürede, dünyanın tam 42 yerinde, bölgesel savaşlar ve iç savaşlar yaşandı. Salgın hastalıklar baş gösterdi, politik terör yayıldı, doğal afetler, yoksulluk, işsizlik ve sosyal bunalımlar had safhaya vardı. Sosyalist ülkelerin dağılmasıyla, buralarda büyük bir adaletsizlik ve bunu takiben ahlaki bir çöküntü yaşandı. 1980 sonundan sonra, 1970 sonuna dek Batı Avrupa da bugünkü AB (EU) ülkelerinde gelişen demokratik hak ve özgürlükler gerilemeye başladı. Avrupa ülkelerinde yabancı düşmanlığı, ırkçılık artı. Bu sosyal ve politik gerilemeyle eş zamanlı olarak işsizlik, yoksulluk ve sosyal sorunlar yirmi yıl öncesine oranla beş misli arttı. Burjuva demokrasisi sınıfta kaldı. Bundan 218 yıl önce ilan ettiği “Özgürlük, Kardeşlik ve Eşitlik” gerçekleşmedi. Diğer bir tarihsel gerçeklikle, sekiz bin yıllık sömürü düzenleri 21. yy da artık iflas etmiş olduğu tüm dünyada kanıtlandı. Var olan YDD sistemleri; demokrasi, özgürlük, barış ve mutluluk getiremezler. Sistemin varlığı, adaletsizlik, savaş ve milyarların mutsuzluğu, yoksulluğu üzerine kurulmuştur. Buların en son somut “eserleri” Irak! Dünya da ve ülkelerde, demokrasi ve özgürlükleri getirecek başka güçler ve sömürüyü ret eden politik güçlerdir. Doğa ve insanlık ancak, mevcut sistemlerin dışında kurtulur. Yeni demokratik bir anlayışa her ülkenin ve dünyanın büyük ihtiyacı var. Ya bunu insanlar kavrar veya yaşamın sonuna doğru hızla hep birlikte gideceğiz. AB (EU) yeni bir politikanın başlangıcı için, ilerici politik bir merkez olabilir. Bunun koşulu var. Bugünkü politikasıyla olanaklı değil. AB politikası içinde, Avrupa’nın işçi sınıfı partileri, demokratik örgütler, çevresel örgütler aktif yer almaları gerekir. Bugünkü “birlik” sadece, sermayenin ve emperyalist tekellerin biriliğidir. Bunlar da kendi aralarında, haklara karşı her düzeyde çoktan birlikte hareket etmektedirler.Bunların gümrük birlikleri, uluslar arası sermaye ortaklıkları var, her türlü sıcak para hareketleri, ortak askeri birlikleri var... bu son NATO toplantısında, bir kez daha kanıtlandı. Üye devletler, “Terör ve İran a” karşı ortak hareket edeceklerini ilan ettiler. Her şeyden önce, dünya çapında paranın ideolojik birliği var. Bu var olan kötülüklere karşı; tıpkı 1848 de olduğu gibi, “yeni bir hayaletin dünya üstünde dolaşması” gerekir. Yoksa, insanlara ve doğaya yazık olacak. Demokrasi yeni politik güçlerle kazanılması olanaklı. Daha ileri bir demokratik bir sistem, var olanın dışında olacak. Dünya barışı, sermaye egemenliğinin dışında olanaklı. Barışçı bir dünyaya herkesin ihtiyacı var. Doğa ve insan ancak yeni farklı bir politikayla kurtulur. Demokrasi ancak şu temel ilkelere saygı gösterilirse kurulur ve yaygınlaşır: - Katılımcılık: Halkın örgütlenip, her aşamada politik ve sosyal yaşama aktif katılması. Bu katılım, ya doğrudan veya temsilcileri tarafından olmalı. - Hukukun Üstünlüğü: Demokratik ilerici hukuk kurallarının, her kurum, kişin üstünde olmalı. Bunlar eşit genel uygulanmalı. Yasalardan olmayan bir yetkinin olmaması. Hukuk sistemi; toplumun tarihsel, kültürel ve sosyal yapısına uygun olması. Toplum düzeninin sağlanması demokratik hukuk kurallarıyla olanaklı. - Denetim: Devletin her kurumu ve organı halkın doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla denetlenmesi. - Uzlaşma Kültürü: Toplumların faklı sınıf, kültür ve inançlardan olduğu gerçeğine saygı gösterilip, bunları gözeten bir toplumsal uzlaşma. (sosyal konsensüs). Uzlaşma, insani evrensel değerlerinde olanaklı. Bunlarda, özgürlük, adalet, eşitlik, barış, karşılıklı saygı, sevgi ve çevre sevgisi temelinde olur. Bu değerler tüm insanların ortak değerleridir. Hiçbir kurum, ve kişi açıktan bunlara karşı çıkmaz. Bunlar demokratik uzlaşmanın en sağlam adil değerleri olurlar. - Fırsat eşitliği: İnsanlara (vatandaşlara) ekonomik, sosyal, politik, eğitim, kültürel alanda tam eşit yaygın bir fırsat eşitliği demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. - Laiklik : İnanç ve din özgürlüğü tam olmalıdır. Devlet din işlerine karışmamalı. İnsanlar, dinlerini özgürce seçmeli ve inançlarını özgürce yaşamalı. Din ve inanç insanların vicdani sorunu olarak kabul edilmeli. - Bilime saygı: Doğruluğu kanıtlanmış, doğal v sosyal yasalara saygı. Bilimsel sonuçların halkın bilgisine sunulması. - İnsan sağlığına ve doğaya saygı: Üretim ve hizmetlerin yerine getirilmesinde; insan sağlığına ters, canlı yaşamı tehdit eden, zararlı olan ve doğayı tahrip eden hiç üretim ve “hizmete” izin verilmemeli. Yer altı ve yerüstü kaynakların toplumun ortak malı olarak kabul edilmesi. Alıntı
Misafir bilimselci Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 Demokrasi:Türkiye'de olmayan varmış gibi yaşanılan,olmadığı halde birilerinin korumaya çalıştığı neyi koruduklarını bilmedikleri,birilerinin yıkmaya çalıştığı neyi yıkacaklarını bilmedikleri ama herkesin ağzından düşmeyen bir kavram. MUHABBETLE... Demokrasi; Bazılarının, çoğunluğun kabulleriyle azınlığa karşı dikta uygulayabileceğini sandığı bir kavram. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 Gönderi tarihi: 8 Haziran , 2008 Recep Tayyip Erdogan'in bindigi tramvayin adida demokrasi. saygilarla Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.