Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Can Yücel


Misafir gelincik

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

METAMOSMORİS

 

ilkin ELİFBA idi

sonra ALFABE oldu

derken ABECE

şimdi de A.B.D

 

 

 

ve

 

 

SAYIM

 

görüyoruz işte melevizyonlarda

büyük küçük meclislerde panellerde

basın toplantılarında

bir 'sayın'dır gidiyor

'sayın' aşağı 'sayın' yukarı

'sayın' diyorlar birbirlerine hep

oysa sayıyla verilmedi ki

bu muhterem dürzüler bize

 

 

Suda

 

Bir çift yaprakmış dalında yumuşacık

Tutmuşum, tutmuşum ellerinden senin

Düşmüşüz yavaşça bir sakin derenin

İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık

 

Balıklar gibiymiş sessiz ve karanlık,

Yüzermiş saçların, yüzermiş nefesin

Susarmışız öyle, bir sakin derenin

İçindeymişik, yeşilmişik, sazmışık

 

 

İTİRAZA İTİRAZIM VAR

 

Süt limanlarda poyrazlarla lodoslar oluyorum

Döndükçe,döndükçe başım,martılar kusuyorum

Derya bir Kuran-ı Kerim,yapraklarını bir bir açıyorum

Karış,karış,karış,karış,karış,karış,karış karıştırıyorum

Bakara oynuyorum Fatiha’nın Bakara Suresiyle

Ve zarlarla ki hepsi ayrı bir Sure alayıdır

Nedir diye;nemenedir bir arabesk diye diye

Martılar bu şakası yok,akaraplar tarafından ağlanılan

Bir mersiye---şad olsun ruhu---Tamburi Cemil Bey’e

Odeon bir rekorla koşan bir gramofonmuş dünya

Kurdukça dönüyorum,döndükçe çalıyor çalınıyorum

Ben ki Kibariya bir hırsız ve Ferdi Tayfur kadar eski bir sipiker ve kokoyinman

Kendimden kendimi çalıyorum,kendimle,kendimle kendimiYaşasın mahşere dek bu kısır olmayan döngü

Yaşasın Veli’fendiler’de mahşerin o dokuz doğuran süvarisi

Benden önce de vardı benden sonra da tufan

Yaşamak ölünmez ki yaşamayı yaşamaklan

Gönderinde Hasan-hüseyin emminin,dalgalandıkça bu kırmızı don

Bir arabesk bu,ister sol olsun ,ister sağ

Ve indikçe kustuğum martıların güzel gözlerinden yaşlar

Çaputlar kalkıp kalkıp Marmara’nın dalga kıranlarından

Kondu-konacak geceleri Hacı Bektaş-i Veli’nin türbesindeki o milyon yıllık dut ağacının dallarına

Bu şiir ve bu nane, ifademe mani olmayan bir damla meni

Lumpen kesilmiş şahsımın(rıpp) kuzgunlaşmasıyla

birden göğe ağan ve ağaran meçhulbir artısıyla

Ki istersen demevi bir RH pozitif de olabilir

İşte bu bir şiirin kendini çektikten sonra Kodak’la

nefsine nefes etmesidir

Zaten şiir dene nesne,eski bir an’aneyle,doğan çocuğun kulağına ezan makamıyla ismini üflemesidir

Ya da tınlatmaktır içinle için olan tambur ola ki evreni

Ve de çınlasın deyuu Neyzen’in neyi(görülmemiş hiç neyin çınladığı bu an’a dek)

Ve en arabesk,en çağdaş adamımız Orhan Veli’nin

kuzular kulağına

Maraz ve menopoz,muhteris ve muteriz itirazlara itirazım var,itirazım,itirazım

Ama halka,halka halka halkalanan halka dünden ve

yarından her zaman razıyım.

 

 

 

 

Bilmelisin ki...

Duvarda asılı diplomalar

insani insan yapmaya yetmez.

 

Bilmelisin ki...

Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa,

anlam yükü o kadar azalır.

 

Bilmelisin ki...

Karşındakini kırmamak

ve inançlarını savunmak arasında

çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.

 

Bilmelisin ki...

Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.

Gerçek aşkların da!

 

Bilmelisin ki...

Tecrübenin

kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,

ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

 

Bilmelisin ki...

Aile hep insanın yanında olmuyor.

Akrabanız olmayan insanlardan ilgi,

sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.

Aile her zaman biyolojik değil.

 

Bilmelisin ki...

Ne kadar yakın olursa olsunlar

en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.

Onları affetmek gerekir.

 

Bilmelisin ki...

Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.

Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

 

Bilmelisin ki...

Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın

dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

 

Bilmelisin ki...

Şartlar ve olaylar,

kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.

Ama ne olduğumuzdan

kendimiz sorumluyuz

 

Bilmelisin ki...

İki kişi münakaşa ediyorsa,

bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.

Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

 

Bilmelisin ki...

Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.

Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

 

Bilmelisin ki...

Sevgiyi çabuk kaybediyorsun,

pişmanlığın uzun yıllar sürüyor...

Gönderi tarihi:

CAN YÜCEL'İN MAL BEYANI

 

 

 

1-Avşa adasında üç daire,dört üçgen,beş dikdörtgen

2_Gökyüzünde bi bulut

3_Bitliste beş minare

4_Biri yazlık bri kışlık iki platonik sevgili

5_Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı

6_Islıklada çalınabilen dört anonim türkü

7_Palandöken de bir palan iki döken

8_Kastamonun da üç kasto

9_Üç fay hattı

10_Bir çarşamba,iki perşembe ,üç cuma

11_Dünyada mekan

12_Ahirette iman

13_Denizde kum

14_Uzayda yerçekimsizlik

15_Bi çuval gazoz kapağı

16_Bir kibrit kutusu sigara izmariti

17_On sekiz saç biti

18_Biri ingilizce altı adet küfür

19_Yirmi tane boş naylon poşet

20_Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht

21_Bir sürü saç sakal kl tüy yün

22_üç ayrı parkta üçayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank

23_Bi ayakkabı çekeceği

24_iki büyük taş kütlesi

25_Bi adet ağaç gölgesi

26_Üç kuş kanadı sesi

27_Bi sürü kedi köpek

28_Bi marmara denizi

29_Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci

30_Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu

31_Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili

32_Nakit 15 kuruş

33_Anadan babadan kalma yarısı yaşanmış bir ömür

Gönderi tarihi:

ANAYASASI İNSANIN

 

Paul Eluard için yazılmıştır

 

Kan yasası bu insanın:

Üzümden şarap yapacaksın

Çakmak taşından ateş

Ve öpücüklerden insan!

 

Can yasası bu insanın:

Savaşlara yoksulluklara

Ve binbir belaya karşın

İlle de yaşayacaksın!

 

Us yasası bu insanın:

Suyu şavka döndürüp

Düşü gerçeğe çevirip

Düşmanı dost kılacaksın!

 

Anayasası bu insanın

Emekleyen çocuktan

Uzayda koşana dek

Yürürlükte her zaman

 

CAN YÜCEL

 

 

 

Eğer

 

 

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar

bırakılmasaydı eğer.

 

Dayanılması o kadar da zor değildir,

büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

 

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

 

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

 

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

 

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

 

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı

belki de,

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

 

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece

sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

 

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır

yaralamasaydı eğer.

 

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

 

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

 

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

 

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

 

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

 

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

 

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

 

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

 

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

 

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

 

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir

ayrılık gizlendiğine

belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci

dereceden failidir"

denmeseydi eğer.

 

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

 

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle

avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

 

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini

tutmak isterse...

 

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim

uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık

etmiş olmasalardı eğer!!

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Sevgi Duvarı

 

Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa

Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi

Dilimizde akşamdan kalma bir küfür

Salonlar piyasalar sanat sevicileri

Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni

Yakanda bir amonyak çiçeği

Yalnızlığım benim sidikli kontesim

Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

 

Kumkapı meyhanelerine dadandık

Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi

Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar

Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi

Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri

Çipcülerin elleriyle okşardım seni

Yalnızlığım benim süpürge saçlım

Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

 

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak

Bol çelik bol yıldız bol insan

Bir gece Sevgi Duvarını aştık

Dustuğum yer öyle açık seçik ki

Başucumda bi sen varsın bi de evren

Saymiyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi

Yalnizlığım benim çoğul türkülerim

Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

 

 

 

 

Arife tarif

 

Öyle bi aş olsun ki derim...

 

"Biraz taş biraz hayvan biraz düş"

Ve göğe aşırdığım kuş

Denizin mor bostanından

Süngerim al soğanım

Soluğumdan açan lale

Mutluluğa geleceğe

 

Yeter ki bir döşün olsun kocaman

Bu aş ve bu vurgun seksen kulakta yenir

Ve sıkarsa tabiy toplumsal petkan

 

Öyle bir Aşk olsun ki derim...

Gönderi tarihi:

BULUŞMAK ÜZERE

 

 

 

Diyelim yağmura tutuldun bir gün

 

Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek

 

Öbür yanda güneş kendi keyfinde

 

Ne de olsa yaz yağmuru

 

Pırıl pırıl düşüyor damlalar

 

Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın

 

Dar attın kendini karşı evin sundurmasına

 

İşte o evin kapısında bulacaksın beni

 

 

 

Diyelim için çekti bir sabah vakti

 

Erkenceden denize gireyim dedin

 

Kulaç attıkça sen

 

Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan

 

Ege denizi bu efendi deniz

 

Seslenmiyor

 

Derken bi de dibe dalayım diyorsun

 

İçine doğdu belki de

 

İşte çil çil koşuşan balıklar

 

Lapinalar gümüşler var ya

 

Eylim eylim salınan yosunlar

 

Onların arasında bulacaksın beni

 

 

 

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya

 

Çakmak çakmak gözleri

 

Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı

 

Herkes orda sen de ordasın

 

Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından

 

Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim

 

Özgürlüğe mutluluğa doğru

 

Her işin başında sevgi diyor

 

Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili

 

Bi de başını çeviriyorsun ki

 

Yanında ben varım

  • 7 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Sevgili Can amcamızla ilginç bir anımı anlatayım.

Sahildeki bir çay bahçesinde oturuyordu, elinde de birşeyler karalıyordu, bende vapura gidiyordum. Geçerken şu Can amcama iki dakika takılayım dedim.

 

"Can amca, ne var ne yok? kime saldırıyorsun bu aralar?" diye sordum.

Hafif bir kahkahayla gülerek, "Evrensel, oğlum sorduğun soruyada bak. Don Kişot kime saldırır? tabiki yeldeğirmenine" diye cevapladı.

 

Bende "ağzından yel alsın, bir tane yel değirmenimiz var, her tarafı yıkık dökük zaten, onadamı saldırdın?" diyerek cevapladım.

 

Oda "ben Don kişotluğumu yapayımda, gerisini halk bankası düşünsün" diyerek cevapladı ve ardından ben aceleyle vapuruma doğru yol aldım.

 

Uzun zaman sonra bir kitabında dikkatimi çekti, hakikattende değirmene saldırmış. :D O şiirini o andamı yazıyordu yoksa o anda sadece kafasındamı düşünüyordu pekde emin değilim ama, şiirini sizede sunayım:

 

Her Donkişotun bir yeldeğirmeni vardır

Benim ki Heybeli’de

Yarı yarıya yıkık

Üstünde

Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle

Kocaman

TÜRKİYE HALK BANKASI

Yazılı

Vallahi billahi de

Beş kuruş almadım o reklam için

 

CAN YÜCEL

 

 

Sevgili Can amcamız, biraz sivri dilli ve sert görünümlüydü. Ama her ne kadar öyle görünsede çok yumuşak mizaçlı, doğasever, hayvansever, yardımsever ve son derece espiritüel bir dostumuzdu.

Hayatının son yıllarında Datça'ya yerleşti ve onu fazla göremez olmuştuk ama o şimdi bile olduğu gibi daima kalplerimizde yaşıyor.

 

Seni çok seviyorum Can amcamız, sen bizlere daima can verdin.

Huzurla uyu. :clover::clover::clover:

Gönderi tarihi:

Can Baba çok sevdiğim bir şairdi yaa... Göçmesine çok üzülmüştüm. Ben bu kadar Kalender bir insan daha görmedim. Bir gün İzmirde, Kıbrıs Şehitleri Şehitleri caddesinde bir kaç elemanlar içmişler. Sonra yürürken Can Baba yere uzanmış. Tabi yanındakilerdende uzananlar olmuş. Birisi, Can Baba'dan çok ulvi bir cevap beklercesine "Ne oldu" diye sormuş, Can Baba'da "Ne olacak sarhoşum.... ..." diye basmış küfürü... DeliDolu bir adamdı işte öyle... Geldi geçti... İki şiiri çok güzeldir: "Mare Nostrum" ve "Götümser"...

  • 5 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

 

Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

 

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

 

''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

 

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

 

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek.

 

Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

 

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

 

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak.

 

Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

 

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

 

Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana...

 

Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte.

 

Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek...

 

Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

 

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

 

Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak...

 

Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

 

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

 

Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz

 

duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek.

 

Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak.

 

Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde.

 

Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

 

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

 

Nereden bileceksin?

 

Sen benimle hiç olmadın ki.

 

Olsaydın avuçlarım terlemezdi...

 

Isırmazdım dilimin ucunu...

 

Özlemezdim seni yanımdayken...

 

Kıskanmazdım.

 

Korkmazdım yollarda yürümekten.

 

Islanmazdım yağmurlarda...

 

Yıldızlara aya dert yanmaz,

 

böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

 

Korkmazdım seni kaybetmekten

 

ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize...

 

Ve her kulaçta haykırırdım seni..

 

Ama sen hiç benimle olmadın ki...

 

YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...

 

CAN YÜCEL

  • 1 ay sonra...
  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Bu günlerde herkes gitmek istiyor.

Küçük bir sahil kasabasına,

Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...

Hayatından memnun olan yok.

Kiminle konuşsam aynı şey...

Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.

Bir kendisi...

Bu yeter zaten.

Herşeyi, herkesi götürdün demektir.

Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.

Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim,

Öteki de olmuyor;

Yani herşeyi yüzsütü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte.

Bir yanımız "kalk gidelim",

Öbür yanımız "otur" diyor.

"O"tur" diyen kazanıyor.

O yan kalabalık zira...

İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,

Güvende olma duygusu...

En kötüsü alışkanlık...

Alışkanlığın verdiği rahatlık,

Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.

Kalıyoruz...

Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler,

Bir çocuk daha doğurmalar,

Borçlara girmeler,

İşi büyütmeler...

Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal ben;

Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.

Değil bu şehirden gitmek,

İki sokak öteye taşınamıyorum.

Alıp götürsem gelmez ki...

Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.

Herkes onu, o herkesi seviyor.

Hangi birimizle gitsin?

"Sırtında yumurta küfesi taşımak" diye bir deyim vardır.

Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.

Kendi imalatımız küfeler...

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.

Ölüm var zira!

Ölüme inat tutunmak lazım,

İnadına kök salmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.

Var tabi yapanlar, ama az.

Sadece kaymak tabakası.

Hepimiz kaçabilsek...

Bütçe, zaman, keyif denk olsa...

Gün içinde mesela;

Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün?

Sabah 9 akşam 18...

Sonra başka mecburiyetler...

Sıkışıp kaldık...

Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

Bir ömür karşılığı bir ömür yani...

Ne saçma...

Bahar mıdır bizi bu hale getiren?

Galiba..

Ben her bahar aşık olmam

Ama her bahar gitmek isterim.

Gittiğim olmadı hiç, ama olsun...

İstemek de güzel.

 

Can Yücel

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

HERŞEY SENDE GİZLİ

 

 

 

Yerin seni çektiği kadar ağırsın

 

Kanatların çırpındığı kadar hafif..

 

Kalbinin attığı kadar canlısın

 

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

 

Sevdiklerin kadar iyisin

 

Nefret ettiklerin kadar kötü..

 

Ne renk olursa olsun kaşın gözün

 

Karşındakinin gördüğüdür rengin..

 

Yaşadıklarını kar sayma:

 

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

 

 

 

Ne kadar yaşarsan yaşa,

 

Sevdiğin kadardır ömrün..

 

Gülebildiğin kadar mutlusun

 

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

 

Sakın bitti sanma her şeyi,

 

 

 

Sevdiğin kadar sevileceksin.

 

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

 

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

 

Bir gün yalan söyleyeceksen eğer

 

Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

 

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

 

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

 

Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın

 

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

 

Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

 

Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

 

Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

 

 

 

İşte budur hayat!

 

İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın

 

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün

 

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

 

Çiçek sulandığı kadar güzeldir

 

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli

 

Bebek ağladığı kadar bebektir

 

Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

 

Sevdiğin kadar sevilirsin...

  • 2 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

SEN SAĞ BEN SELÂMET

 

Kurtarıcılar kurtara kurtara

Kurtardılar Memleketi memleket olmaktan

 

 

 

Can YÜCEL

 

 

MENAPOZ

 

Yardımı kesildi ya Amerikan Dostluğunun

Gençler, kendinize mukayyet olun!

Kime saldıracağı belli olmaz haaa

Adetten kesilmiş kibar o...punun.

 

Can YÜCEL

 

 

TAKSİM MİTİNGİNDEN İZLENİM

 

Milletçe

Aklanmaya da

Paklanmaya da

Çivit

Çivit

Çivit

Çivit

Çivit

Çivit

Çivit

Çivit

Çivit

Çivit

ÇİVİT MAVİSİ

 

Can YÜCEL

  • 10 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Eğer

 

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması

mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

 

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,

en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

 

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

 

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

 

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

 

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

 

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de

..........

..........

 

 

 

Can Yücel

Gönderi tarihi:

Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

 

Hayatta ben en çok babamı sevdim

Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk

Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-

Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim

 

Bilmezdi ki oturduğumuz semti

..........

..........

 

 

 

Can Yücel

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.