Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2006 . Bir gün Peygamber kapınızı çalsa... Yıllardır internette dolaşan, kimi meclislerde sık dile getirilen bir metin var; şiir gibi etkileyici bir metin... Metnin yazarının kim olduğunu ne ben çözebildim bugüne kadar ne de başkası. Özgün halinin İngilizce olduğu rivayet ediliyor. "Hz. Peygamber size gelse" başlığı taşıyor bu metin. Görünürde bir merakı dile getiriyor, bir merakı sorguluyor. Ve şöyle başlıyor... "Bir gün Peygamber ziyaretinize gelse, Yalnızca birkaç günlüğüne çalsa kapınızı, Merak ediyorum neler yapacağınızı..." Bunu okuduğunuz anda, inancı sıkı veya gevşek nasıl biri olursanız olun hafiften sarsılıyorsunuz. Gerçekten de ne yaparız Peygamber kapımızı çalıverse! Hele O'nu dilinden düşürmeyen ama bir yandan da hayatın harala gürelesi içine "düşen"ler nasıl bir telaşa kapılırlar acaba? Ancak bu şiirimsi metni yazan aslında neler yapacağımızdan emin. Diyor ki... "Biliyorum Böylesine şerefli bir konuğa en güzel odanızı açacağınızı, Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını, Ve inandırmaya çalışacağınızı, Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı; Fakat söyleyin bana, Evinize doğru gelirken gördüğünüzde, O'nu hemen kapıda mı karşılayacaksınız? Yoksa içeri almadan önce, aceleyle, Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp Yerine Kur'an'ı mı koyacaksınız? " Diyor ki... "Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve bunun yerine ortalığa, Kitaplığınızın raflarında tozlanmış, Hadis kitapları mı çıkaracaksınız? Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz? Yoksa telaşla ne yapayım diyerek, Sağa sola mı koşturacaksınız?" Diyor ki... "Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız, Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle? Şimdi söyleyin açık yüreklilikle, Onun kalmasını ister misiniz sizinle? Sonsuza dek, hep birlikte... Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız, Ziyareti bitip gittiğinde?" Kabul edelim ki çok etkileyici bir sorgulama bu! İnananların kendilerini hep eksik, hep kusurlu görme (ama alttan alta da kendilerini değil de çağı suçlu çıkarma) eğilimini destekleyici mahiyette bir etkisi var. Ve adım gibi eminim ki, bu metin şimdi Mevlit Kandili ve Kutlu Doğum Haftası nedeniyle yine internette sık sık karşımıza çıkacak, e-mektup yoluyla ondan ona dolaşacaktır. Yalnız namazında niyazında olanlara değil, belki daha çok da benim çevremden insanlara; yani az çok bu manevi iklimi soluyan ama kafası hep bulanık kalanlara ulaşacaktır. O yüzden, belki "senin üzerine vazife değil ki" diyeceksiniz bana ama konuyla ilgili bir iki satır not düşmek istiyorum şu köşeye... Çünkü bu gönül çalan, inananları hemen etkileyen metnin ciddi sorunları var. Asrı Saadet, bazılarının uzaktan uzağa sandığının aksine aynı bugün gibi insani ve toplumsal eksikler, kusurlar, hınçlar, nefretler, düşmanlıklar, ayrılıklar, açgözlülükler ve yalan imanların iktidarıyla doluydu. Merak eden açar kitapları okur, okuyunca da şaşkınlıktan küçük dilini yutar. O çağı "saadetli" kılan O'nun varlığıydı. O'nun yaşadığı bir dönemde yaşamak, aynı vakti ve atmosferi solumaktı saadet... "Peygamber ziyaretimize gelse ne yapardık?" diye dövünmeye kalkışmadan önce bunu bilmek gerekir. O, içerisinde hangi rüzgarlar esiyor olursa olsun, ziyaretinin değerini bilen her evin değerini vermişti! O'nu yakından tanıyanların deyişiyle "umanı umutsuzluğa düşürmeyen, güleryüzlü, yumuşak huylu, asla bağırıp çağırmayan" Peygamber'in ziyaret ettiği bir eve "bakalım içeride ne kusurlar ne sapkınlıklar göreceğim" fikri ve duygusuyla gireceğini hayal etmek ve ettirmek yanlıştır. Ziyaret edilenler açısından da asıl olan O'na gönüllerini açmalarıdır. Yoksa yalancıktan çeki düzen verilmiş evlerini değil... Korkuya, telaşa ne gerek var? Huysuzluğa, karamsarlığa ne gerek var? Gelen Peygamber... "Bir an önce gitmesini isteme" konusuna gelince... Kimsenin bu konuda başkası yerine konuşma, bu soruyu siyasal-toplumsal bir sorgulama haline getirme hakkı yok. Çünkü... Gelen "sevgili"yse eğer, kim gitmesini ister? _______________________________________________________ Kaynak: Haşmet Babaoğlu Alıntı
Φ doğrucu davut Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Sayın dipnot. Niye gelsiki buraya . O şimdi cennette. Nebe suresini dikkatle oku. Ne yapsın dünyada. 78/31-4. Doğrusu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, sulak bahçeler, bağlar üzümler.......... Bu ayetlerin gerisini de bir oku. Alıntı
Φ suheda Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Onu yani o sevgiliyi görmek onun sesini duymak onun yüzüne bakmak düşüncesi bile tüm benliğimi anlatılmaz bir huzur ve heyecanla titretiyor bir an dahi onu görüp ona seni öyle çok seviyorum ki diyebilmek bastığı yerleri öpüp 1000 canım olsa hepsini sana feda ederdim diyebilmek Yarabbi bu nasıl bir duygudur varmı eşi onun sevgisine örnek gösterilecek bir sevgi varmı? Ama gelmesin,gelmesin utanırım yaşadığım hayattan utanırım ona layık olamadığım için utanırım ölürken dahi ümmetim diyen bir sevgiliye ben sana layık bir ümmet olamadım demeye utanırım ki ben 5 vakit namaz kılan ki ben 12 yaşından beri oruç tutan ki ben her yıl düzenli zekat veren ki ben yatağımın baş ucundan kuranı eksik etmeyen ki ben sadece ALLAH rızası için önüme uzatılan hiç bir eli geri çevirmemiş biri olarak utanırım,utanırım.... O kadar eksiklerimiz var ki ne kadar yaparsam yapayım hep eksiğim hep yarım hissediyorum kendimi. Ama olsun genede gelsin bana"dinin için ne yaptın?"derse,derim ki "sevdim çok sevdim Allah'ı seni hiç şüphe etmeden sevdim ve ölünceye kadarda seveceğim etrafımda yüzlerce ebu cehiller olduğu halde" Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 bütün kalbimle ve samimiyetimle isterdim benimle kalmasını, evimden saklamak isteyeceğim gazete, kaset ya da bunun benzeri şeylerim yok, çünkü ne utanacağım bir gazete okuyorum ne dergi türü, ne de kaset türü bulunmuyor evimde... çok severek okuduğum gazeteler, severek dinlediğim kaset ve cd'ler var. Bunu yazan şahıs gerçekten peygamberini tanımıyor, O'nu bazı tarikat şehyleri ile karıştırmasınlar, O bir aydındı, O kendi zamanının ve tüm zamanların en hoşgörülü, en hassas, en merhametli, en temiziydi....bu böyle devam eder gider... İnsanı ne zannediyor acaba bunlar? İnsan onlara göre dört duvar arasında durmadan zikir çeken, gazete okumayan, müzik dinlemeyen, kitap okumayan, film izlemeyen bir mahluk mu? İnsan sürekli öğrenen, öğrendikçe gelişen, geliştikçe düşünen bir varlık, insan bir hayvan ya da bir eşya değil ki, duyguları, sezgileri, hayalleri, hayatı, aklı, fikri, hobileri, zevkleri olan bir canlı... Demek O gelse evinde ki gazete ve kasetlerden utanacaklar, merak etmesin onlar gelmez zaten...... Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Sayın dipnot. Niye gelsiki buraya . O şimdi cennette. Nebe suresini dikkatle oku. Ne yapsın dünyada. 78/31-4. Doğrusu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, sulak bahçeler, bağlar üzümler.......... Bu ayetlerin gerisini de bir oku. Onu yani o sevgiliyi görmek onun sesini duymak onun yüzüne bakmak düşüncesi bile tüm benliğimi anlatılmaz bir huzur ve heyecanla titretiyor bir an dahi onu görüp ona seni öyle çok seviyorum ki diyebilmek bastığı yerleri öpüp 1000 canım olsa hepsini sana feda ederdim diyebilmek Yarabbi bu nasıl bir duygudur varmı eşi onun sevgisine örnek gösterilecek bir sevgi varmı? Ama gelmesin,gelmesin utanırım yaşadığım hayattan utanırım ona layık olamadığım için utanırım ölürken dahi ümmetim diyen bir sevgiliye ben sana layık bir ümmet olamadım demeye utanırım ki ben 5 vakit namaz kılan ki ben 12 yaşından beri oruç tutan ki ben her yıl düzenli zekat veren ki ben yatağımın baş ucundan kuranı eksik etmeyen ki ben sadece ALLAH rızası için önüme uzatılan hiç bir eli geri çevirmemiş biri olarak utanırım,utanırım.... O kadar eksiklerimiz var ki ne kadar yaparsam yapayım hep eksiğim hep yarım hissediyorum kendimi. Ama olsun genede gelsin bana"dinin için ne yaptın?"derse,derim ki "sevdim çok sevdim Allah'ı seni hiç şüphe etmeden sevdim ve ölünceye kadarda seveceğim etrafımda yüzlerce ebu cehiller olduğu halde" bütün kalbimle ve samimiyetimle isterdim benimle kalmasını, evimden saklamak isteyeceğim gazete, kaset ya da bunun benzeri şeylerim yok, çünkü ne utanacağım bir gazete okuyorum ne dergi türü, ne de kaset türü bulunmuyor evimde... çok severek okuduğum gazeteler, severek dinlediğim kaset ve cd'ler var. Bunu yazan şahıs gerçekten peygamberini tanımıyor, O'nu bazı tarikat şehyleri ile karıştırmasınlar, O bir aydındı, O kendi zamanının ve tüm zamanların en hoşgörülü, en hassas, en merhametli, en temiziydi....bu böyle devam eder gider... İnsanı ne zannediyor acaba bunlar? İnsan onlara göre dört duvar arasında durmadan zikir çeken, gazete okumayan, müzik dinlemeyen, kitap okumayan, film izlemeyen bir mahluk mu? İnsan sürekli öğrenen, öğrendikçe gelişen, geliştikçe düşünen bir varlık, insan bir hayvan ya da bir eşya değil ki, duyguları, sezgileri, hayalleri, hayatı, aklı, fikri, hobileri, zevkleri olan bir canlı... Demek O gelse evinde ki gazete ve kasetlerden utanacaklar, merak etmesin onlar gelmez zaten...... Rica etsem yazıyı tekrar okuyabilirmisiniz... 3 yorum ve 3'üde farklı yorum... Sevgiler... . Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2006 sayın dipnot yazıyı tekrar okudum yine aynı düşüncedeyim. şimdi yine aynı şeyleri yazardım... aksini düşünen ve sananlar bu dünyaya insan olmaya gelmemişler demek ki, üzerinde çalışılan bir masa, ya da üzerine oturulacak bir koltuk olmaya gelmişler, hala müzik dinlemenin, gazete okumanın, kitap okumanın film izlemenin günah olacağını sananlar varmı sahiden? ne vahyin ne olduğunu anlamışlar ne de peygamberi..... düşünen, sorgulayan, araştıran, okuyan biri günahkarsa eğer ben çok günahkarım... ama böyle olmadığını biliyorum... ilim ilim bilmektir ilim kendin bilmektir sen kendin bilmez isen bu nice okumaktır??? Alıntı
Φ ahirzaman Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Vallahi Fahri Kainat Sultanım(sas) gelse ondan saklayacak tek şeyim vardır o da kendimdir belki o yanımda olsa kalbimin dışarı çıkarcasına attığını hissederdim ama nasıl bakarım onun gözlerine ve simasına bilmiyorum ondan saklayacak ne dergim ne gazetem ne kasedim var nede kitabım Allah şahid onu anlatandan gayrısı haramdır bana Ama yabu günahla dolmuş yürek yabu hakiki güzele geç bakmış gözler onun için ne kadar ağladı bu gözler Allah biliyor geçde olsa maşukum eyledim gözümü geç de olsa kapadım bu fani dünya ya Ama o sultan bana senin günahlarına kefaretini ödedin demeden sen temissin demeden ben ona bakamam onun üstüne hakkı armakatan başka işle uğraşan göz bile değmessin belki o bütün ümmetini basar bağrına ama ben buna layık değilim. sen benim SEVDAMSIN ama ben senin ümettinden bir yarayım Tenin bedenin gül kokar Aşkın bu gönlümü yakar Senin nurun kalbe akar Doyamadım sana sevdam Sevdam sevdam gülüm sevdam Sensiz hasret ölüm sevdam Ne zaman ismini ansam Alevlenir sönen sevdam Bir gün ömür olur hitam Bitmez bu gönlümde sevdam Seni bu canıma katam Doyamadım sana sevdam sevdamsın sen ama aşkında ben kendimi vahşi gibi hissederip utanırım yüzüna bakmaya ahh ahh adını duyunduğumda sanki savşıyorum seninle birlik o nasipsizlerle bana bunu öğretenden razı ol yarap yarabbi isteyerek veya istemeyerek benim ve sonrada zincirle başka birkardeşimin bir güzelliği yaşamamıza bu mesajla vesile olan DİPNOTA himmet et ve hidayetini eksik etme yarp üzerinden zaten kutlu doğumdan bu konuda kırık olan bir kalbim vardı. yarap ben onu ne yüzle karşılardım bilmem heralde evimi ona açarım am o bana müjdeyi vermeden onabakamam gerekirse sokakta yatarım şüphesizki biz ona yüreğimizin kapılarını açtık. Ama bundan ne ateist nede bilimselciler analar.Ki onlar madede kaldılar ki onlar görmeden aşkı nasıl anlasınlar. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 sevgili ahirzaman neden utanacaksın kendinden, utanılacak tek varlık ancak Allah'tır... Çünkü hatasız, ayıpsız ve mükemmel olan sadece O'dur. Çünkü O'nun peygamberi/leri bizim gibi insandır. acıkırlar, susarlar, hata yaparlar, ihtiyaçları vardır, hatta zaman zaman KURAN'da ALLAH peygamberini pek çok yerde uyarmıştır. Peygamberimizi sevmek tabiki çok güzel ama O'nu sevme konusunu fazla abartmamak gerekir. Zira ALLAH sevgilerin en güzeline layıktır. Hiç bir şeyin aşırısı insana hayır getirmez. ALLAH korusun bilmeden başka günahlara gireriz... selamlar Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 sevgili ahirzaman neden utanacaksın kendinden, utanılacak tek varlık ancak Allah'tır... Çünkü hatasız, ayıpsız ve mükemmel olan sadece O'dur. Çünkü O'nun peygamberi/leri bizim gibi insandır. acıkırlar, susarlar, hata yaparlar, ihtiyaçları vardır, hatta zaman zaman KURAN'da ALLAH peygamberini pek çok yerde uyarmıştır. Peygamberimizi sevmek tabiki çok güzel ama O'nu sevme konusunu fazla abartmamak gerekir. Zira ALLAH sevgilerin en güzeline layıktır. Hiç bir şeyin aşırısı insana hayır getirmez. ALLAH korusun bilmeden başka günahlara gireriz... selamlar İşte bu kadar... Çoğu yerde anlatmaya çalıştıklarımızın önemli bir bölümü yukarıdaki düşüncelerinizle örtüşmektedir... Paylaşımınız ve katkılarınız için teşekkürler sevgili sardunyam.... Alıntı
Φ ahirzaman Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 sevgili ahirzaman neden utanacaksın kendinden, utanılacak tek varlık ancak Allah'tır... Çünkü hatasız, ayıpsız ve mükemmel olan sadece O'dur. Çünkü O'nun peygamberi/leri bizim gibi insandır. acıkırlar, susarlar, hata yaparlar, ihtiyaçları vardır, hatta zaman zaman KURAN'da ALLAH peygamberini pek çok yerde uyarmıştır. Peygamberimizi sevmek tabiki çok güzel ama O'nu sevme konusunu fazla abartmamak gerekir. Zira ALLAH sevgilerin en güzeline layıktır. Hiç bir şeyin aşırısı insana hayır getirmez. ALLAH korusun bilmeden başka günahlara gireriz... selamlar mübarek kardeşim yanlış yaptın ben kendimden değil Alemlerin yüce rabbinden ve onun resulününden uatanırım çünkü onu n bize verdiklerine rağmen hala kullukta eksiklik yapıyoruz. bak kardeşim dinde aşırıcılık yoktur.Tamam aşırıcılıktan uyarılırız ama bu dine başka şeylerin koyulması hususunda yani örneğin kendini şişlemek hususu gibi yada kendine zarar vermek bak kardeşim bu konuyu sana aktara bilmem için zannediyorum sana onları anlatmam lazım ama onlara cilmeden laf ederler diye korkarım onun için biiznilalh sana mesaj atçam Alıntı
Φ DİPNOT Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 mübarek kardeşim be kendimden değil Alemlerin yüce rabbinden ve onun resulününden uatanırım çünkü onu n bize verdiklerine rağmen hala kullukta eksiklik yapıyoruz. bak kardeşim dinde aşırıcılık yoktur.Tamam aşırıcılıktan uyarılırız ama bu dine başka şeylerin koyulması hususunda yani örneğin kendini şişlemek hususu gibi yada kendine zarar vermek bak kardeşim bu konuyu sana aktara bilmem için zannediyorum sana onları anlatmam lazım ama onlara cilmeden laf ederler diye korkarım onun için biiznilalh sana mesaj atçam Çok üzgünüm ama; İnan ne dediğini, ne demek istediğini anlamakta çok zorluk çekiyorum anlayamıyorum... Anladığım sadece persenk yaptığım "Bak kardeşim" kelimesidir ve iyi niyetli olduğun belli ama kendini ifade edebilmen ve bizinde seni anlayabilmemiz için lütfen daha açık, yalın, ö Türkçe ile anlatmaya çalışın... Ben Arapçayı bilmem, sevmem üstelik... Sevgiyle kalın Alıntı
Φ ahirzaman Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Çok üzgünüm ama; İnan ne dediğini, ne demek istediğini anlamakta çok zorluk çekiyorum anlayamıyorum... Anladığım sadece persenk yaptığım "Bak kardeşim" kelimesidir ve iyi niyetli olduğun belli ama kendini ifade edebilmen ve bizinde seni anlayabilmemiz için lütfen daha açık, yalın, ö Türkçe ile anlatmaya çalışın... Ben Arapçayı bilmem, sevmem üstelik... Sevgiyle kalın kardeşim bu konuda bilerek böyle yazdım çünkü olay manevi öyle değilmi kanıtıda öyle olacaktır ve ben uğuruna canımı vereceğim kişilere saygısızlık yapılmasını isyemiyorum onun için sardunyam öm attım ok? Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2006 kardeşim bu konuda bilerek böyle yazdım çünkü olay manevi öyle değilmi kanıtıda öyle olacaktır ve ben uğuruna canımı vereceğim kişilere saygısızlık yapılmasını isyemiyorum onun için sardunyam öm attım ok? ahirzaman ö.m aldım teşekkür ederim bende sana cevap yazdım... ancak lütfen endişelenme, sevdiklerimize kötü söz söyleyenin karşısındayız biz, ancak benim yazdığım yazıdan yanlış anlam çıkarmayın. İslamın özünde mesajında meded ALLAH'tandır. ALLAH müsade etmedikçe kimse şefaatçi de olamaz... inşallah doğru anlaşılmışımdır... Alıntı
Φ fatih uğur Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 10 Mayıs , 2006 . Bir gün Peygamber kapınızı çalsa... Yıllardır internette dolaşan, kimi meclislerde sık dile getirilen bir metin var; şiir gibi etkileyici bir metin... Metnin yazarının kim olduğunu ne ben çözebildim bugüne kadar ne de başkası. Özgün halinin İngilizce olduğu rivayet ediliyor. "Hz. Peygamber size gelse" başlığı taşıyor bu metin. Görünürde bir merakı dile getiriyor, bir merakı sorguluyor. Ve şöyle başlıyor... "Bir gün Peygamber ziyaretinize gelse, Yalnızca birkaç günlüğüne çalsa kapınızı, Merak ediyorum neler yapacağınızı..." Bunu okuduğunuz anda, inancı sıkı veya gevşek nasıl biri olursanız olun hafiften sarsılıyorsunuz. Gerçekten de ne yaparız Peygamber kapımızı çalıverse! Hele O'nu dilinden düşürmeyen ama bir yandan da hayatın harala gürelesi içine "düşen"ler nasıl bir telaşa kapılırlar acaba? Ancak bu şiirimsi metni yazan aslında neler yapacağımızdan emin. Diyor ki... "Biliyorum Böylesine şerefli bir konuğa en güzel odanızı açacağınızı, Ona sunacağınız yemeklerin en iyisi olacağını, Ve inandırmaya çalışacağınızı, Onu evinizde görüyor olmaktan mutluluk duyacağınızı; Fakat söyleyin bana, Evinize doğru gelirken gördüğünüzde, O'nu hemen kapıda mı karşılayacaksınız? Yoksa içeri almadan önce, aceleyle, Bazı dergileri, gazeteleri çarçabuk saklayıp Yerine Kur'an'ı mı koyacaksınız? " Diyor ki... "Peki ya dünyalık müziğinizi, kasetlerinizi de saklayacak mısınız? Ve bunun yerine ortalığa, Kitaplığınızın raflarında tozlanmış, Hadis kitapları mı çıkaracaksınız? Hemence içeriye girmesine izin verecek misiniz? Yoksa telaşla ne yapayım diyerek, Sağa sola mı koşturacaksınız?" Diyor ki... "Tanıştırmaktan onur duyacak mısınız en yakın arkadaşınızı onunla? Yoksa hiç karşılaşmamalarını mı umardınız, Peygamberin ziyareti bitene dek birbirleriyle? Şimdi söyleyin açık yüreklilikle, Onun kalmasını ister misiniz sizinle? Sonsuza dek, hep birlikte... Yoksa rahat bir nefes mi alacaksınız, Ziyareti bitip gittiğinde?" Kabul edelim ki çok etkileyici bir sorgulama bu! İnananların kendilerini hep eksik, hep kusurlu görme (ama alttan alta da kendilerini değil de çağı suçlu çıkarma) eğilimini destekleyici mahiyette bir etkisi var. Ve adım gibi eminim ki, bu metin şimdi Mevlit Kandili ve Kutlu Doğum Haftası nedeniyle yine internette sık sık karşımıza çıkacak, e-mektup yoluyla ondan ona dolaşacaktır. Yalnız namazında niyazında olanlara değil, belki daha çok da benim çevremden insanlara; yani az çok bu manevi iklimi soluyan ama kafası hep bulanık kalanlara ulaşacaktır. O yüzden, belki "senin üzerine vazife değil ki" diyeceksiniz bana ama konuyla ilgili bir iki satır not düşmek istiyorum şu köşeye... Çünkü bu gönül çalan, inananları hemen etkileyen metnin ciddi sorunları var. Asrı Saadet, bazılarının uzaktan uzağa sandığının aksine aynı bugün gibi insani ve toplumsal eksikler, kusurlar, hınçlar, nefretler, düşmanlıklar, ayrılıklar, açgözlülükler ve yalan imanların iktidarıyla doluydu. Merak eden açar kitapları okur, okuyunca da şaşkınlıktan küçük dilini yutar. O çağı "saadetli" kılan O'nun varlığıydı. O'nun yaşadığı bir dönemde yaşamak, aynı vakti ve atmosferi solumaktı saadet... "Peygamber ziyaretimize gelse ne yapardık?" diye dövünmeye kalkışmadan önce bunu bilmek gerekir. O, içerisinde hangi rüzgarlar esiyor olursa olsun, ziyaretinin değerini bilen her evin değerini vermişti! O'nu yakından tanıyanların deyişiyle "umanı umutsuzluğa düşürmeyen, güleryüzlü, yumuşak huylu, asla bağırıp çağırmayan" Peygamber'in ziyaret ettiği bir eve "bakalım içeride ne kusurlar ne sapkınlıklar göreceğim" fikri ve duygusuyla gireceğini hayal etmek ve ettirmek yanlıştır. Ziyaret edilenler açısından da asıl olan O'na gönüllerini açmalarıdır. Yoksa yalancıktan çeki düzen verilmiş evlerini değil... Korkuya, telaşa ne gerek var? Huysuzluğa, karamsarlığa ne gerek var? Gelen Peygamber... "Bir an önce gitmesini isteme" konusuna gelince... Kimsenin bu konuda başkası yerine konuşma, bu soruyu siyasal-toplumsal bir sorgulama haline getirme hakkı yok. Çünkü... Gelen "sevgili"yse eğer, kim gitmesini ister? _______________________________________________________ Kaynak: Haşmet Babaoğlu Alıntı
Φ bekir Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Yıllardır internette dolaşan, kimi meclislerde sık dile getirilen bir metin var; şiir gibi etkileyici bir metin...Metnin yazarının kim olduğunu ne ben çözebildim bugüne kadar ne de başkası. Özgün halinin İngilizce olduğu rivayet ediliyor. Acaba yanlış mı biliyorum bilmiyorum... Ama belirtilen metni İbrahim SADRİ güzel okumuş... Eğer adlı bu şiir bütün sitelerde ibrahim Sadri'nin olarak belirtiliyor... Şairi İbrahim SADRİ'midir bilmiyorum ama bir arkadaşım onun şiirine biraz görüntü eklemiş ve ortaya güzel bişey çıkmış bana da bunu internete taşımak düştü...Bayağı bir uğraştım hasılı... Buyrun arkadaşlar aşağıda linki biraz uzun ama 50 mb civarında... Bu kadar da olsun... http://rapidshare.de/files/21087648/bir_gu..._gelse.DAT.html ... Bu arada ben ne yapardım onu cevapsız bıraktım... Bilmiyorum... Alıntı
Φ berceste Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2006 Vallahi Fahri Kainat Sultanım(sas) gelse ondan saklayacak tek şeyim vardır o da kendimdir belki o yanımda olsa kalbimin dışarı çıkarcasına attığını hissederdim ama nasıl bakarım onun gözlerine ve simasına bilmiyorum ondan saklayacak ne dergim ne gazetem ne kasedim var nede kitabım Allah şahid onu anlatandan gayrısı haramdır bana Ama yabu günahla dolmuş yürek yabu hakiki güzele geç bakmış gözler onun için ne kadar ağladı bu gözler Allah biliyor geçde olsa maşukum eyledim gözümü geç de olsa kapadım bu fani dünya ya Ama o sultan bana senin günahlarına kefaretini ödedin demeden sen temissin demeden ben ona bakamam onun üstüne hakkı armakatan başka işle uğraşan göz bile değmessin belki o bütün ümmetini basar bağrına ama ben buna layık değilim. sen benim SEVDAMSIN ama ben senin ümettinden bir yarayım Tenin bedenin gül kokar Aşkın bu gönlümü yakar Senin nurun kalbe akar Doyamadım sana sevdam Sevdam sevdam gülüm sevdam Sensiz hasret ölüm sevdam Ne zaman ismini ansam Alevlenir sönen sevdam Bir gün ömür olur hitam Bitmez bu gönlümde sevdam Seni bu canıma katam Doyamadım sana sevdam sevdamsın sen ama aşkında ben kendimi vahşi gibi hissederip utanırım yüzüna bakmaya ahh ahh adını duyunduğumda sanki savşıyorum seninle birlik o nasipsizlerle bana bunu öğretenden razı ol yarap yarabbi isteyerek veya istemeyerek benim ve sonrada zincirle başka birkardeşimin bir güzelliği yaşamamıza bu mesajla vesile olan DİPNOTA himmet et ve hidayetini eksik etme yarp üzerinden zaten kutlu doğumdan bu konuda kırık olan bir kalbim vardı. yarap ben onu ne yüzle karşılardım bilmem heralde evimi ona açarım am o bana müjdeyi vermeden onabakamam gerekirse sokakta yatarım şüphesizki biz ona yüreğimizin kapılarını açtık. Ama bundan ne ateist nede bilimselciler analar.Ki onlar madede kaldılar ki onlar görmeden aşkı nasıl anlasınlar. Yüreğine sağlık ahirzaman kardeşim okurken gözlerim doldu... Rabbim yüreğinde ki bu güzel hisleri her daim taze tutsun... Selam ve dua ile... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.