Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
Deney için gerekli malzemeler; 1- bilgisayar monütörü (kim yapmış "İNSAN") 2- Bir çift "GÖZ" (kim yaratmış "Mergahu" (C.C.) aksini ispat eden aynısını veya tabii haliyle bir " KIL" yaratsın... 3- bir "BEYİN" kim yaratmış "Mergahu" aksini ispat eden " BİLİNÇ,İRADE" yi, izah etsin...

 

mergahu dedin aralara kopyaladın bu cevap yazmak değildir...

İddia yaparken, başka bir yazıdan alıntı yapıp veya arasına serpiştirip çarpıtma yapmaya (İNTİHAL) denir...

 

ENBİYA.

 

30.O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?

 

"BİG BANG"...

 

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz.„

 

(Zariyat Suresi, 47)

" günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu"

 

Sahte (ikon merdahu) ne yapmış benim yazdıklarımın aralarına "serpiştirme" yapmadan cevap beklerim...

 

 

 

ALINTI(sarıgöl @ 04-08-2008, 15:07)

 

 

İnsan'ın kokusu varmı,var,rengi varmı var,sesi varmı var,kütlesi varmı var,...

 

"AKLI" varmı var, "GÖSTER,SOMUT OLARAK ELLE, TUTULURMU VEYA GÖRÜLÜRMÜ"...

 

Kainat varmı var, İnsan varmı var, kendi,kendinemi oluşmuş veya "NEDEN" i, nedir...

 

"SOMUT ELLE TUTULUR BİR CEVAP"...

 

xxxx

Mergahu yarattı

 

Kopya değil...

Somut elle tutulur bir cevap "TARİHEN SABİT,UYDURMA DEĞİL"...

 

ALINTI(sarıgöl @ 04-08-2008, 15:07)

 

Bir kere sormak yeterli...

 

Kainat ve İnsan nasıl oluşmuş...

 

"KANIT"...

Masal değil...

 

XXX

Mergahu yarattı.

 

 

İnanmayanlar Kainatın ve İnsanın oluşumuna cevap veremediklerinden dolayı böyle hayali (manipülatif) cevap yazarlar genellikle, üstelik verdikleri (merdahu) yanıt güya mizahi gibi olmasını sağlayıp kendi tıkanmışlıklarını (bilimsel) farkedemezler...

merdahu yaz aralara serpiştir (gelen cevapların) sonrada cevap yazdım de, bu ne kadar bilimsel? ve kuşkucu? yaklaşımki başka bir yanıt yok...

 

ALINTI(sarıgöl @ 04-08-2008, 15:07)

"ALLAH" (c.c.) var, ve Kainat'ı İnsan'ı yarattı...

Üstelik İnsan varolduğundan beri (Dünyada) mergahu,osis,zeus, vs vs üretir (sahte,ikon) ama nerdele "HİKAYE,OLDULAR" ve "MİTEOLOJİ" konusu'lar...

Kervan yürür...

Biz aciz bir kul olarak, buradayız, evvela bizi ikna et gerisi teferruat...

 

 

 

Allah çıkınca diğer tanrıların hepsi miteloji mi oldular? Hristiyanlar Allah'ı tanıyor mu? Yahudiler tanıyor mu? Haydi onların dinine sahip çıktınız; peki ya Japon'ların, Hint'lilerin, Çin'lilerin dinleri? Onlar niye miteloji olmadı?

Onlar da mı miteloji olacak? Öyleyse Allah da miteloji olacak. Unutma ki; o mitoloji olan tanrıların da bir çoğu, birkaç bin yıl yaşadı.

Ayrıca Mergahu mitoloji filan olmadı, o daha ilk defa yeni din gönderiyor. Aslında insanlığın başından beri din göndermişti ama insanlar o dinleri tahrif ettiler. Şimdi yenisini gönderiyor.

Saygılar, sevgiler.

 

Yeni olduğun belli...

Bu konular çok tartışıldı, sonra japonların,Çin'lerin dinlerinin miteoloji olmaması ( hindu'larında değil ve ineğe tapıyorlar) onların (din) lerinin doğru olduğunun bir cevabımıdır ( Mayalar daha bilimseldiler mesela ama miteoloji oldular)...

Birde Dünya yaşamında (İnsan'lı) bir kaç bin senenin hiç bir önemi yok aslolan 21. yüzyılda (bilgi çağı) hangi din'in giderek artmasıdır...

Yahudi ve Hırıstiyan'lık hakkında "MUHARREF" derler bilginize...

İSLAM iNSAN VAR OLDUĞUNDAN BERİ VARDIR...

SONSUZA KADARDA VAR OLACAKTIR...

VESSELAM...

 

:lol:

Gönderi tarihi:

Ne Allah ne de başka bir şey; hepsini madde yarattı. Aksini iddia eden varsa delil göstersin!

Gönderi tarihi:
Ne Allah ne de başka bir şey; hepsini madde yarattı. Aksini iddia eden varsa delil göstersin!

 

:clover:

 

Elbette doğrusu budur.

 

*

 

Ancak, "çevrenize bakınca gördüğünüz şeylerin bir mimarı var, o zaman bu mimarın adı Allah'tır" önermesinin yanlışlığını göstermenin basit yolu, o mimarın adının Zeus, Horus, Mergahu, Uçan Kurabiye Canavarı olduğunu ileri sürmektir. Zira, Miramrın adının Allah olduğunu söylemek ne kadar tutarlıysa, Mergahu veya Zeus olduğunu söylemek de o kadar tutarlıdır.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:
:clover:

 

Elbette doğrusu budur.

 

*

 

Ancak, "çevrenize bakınca gördüğünüz şeylerin bir mimarı var, o zaman bu mimarın adı Allah'tır" önermesinin yanlışlığını göstermenin basit yolu, o mimarın adının Zeus, Horus, Mergahu, Uçan Kurabiye Canavarı olduğunu ileri sürmektir. Zira, Miramrın adının Allah olduğunu söylemek ne kadar tutarlıysa, Mergahu veya Zeus olduğunu söylemek de o kadar tutarlıdır.

 

Saygılar.

 

Dünyanın en saygın üniversitelerinin başında gelen MIT'de (Massachusetts Institute of Technology) fizik ve biyoloji dallarında çalışmış ve aynı zamanda The Science of God (Allah'ın Bilimi) isimli ünlü kitabın yazarı olan İsrailli bilim adamı Gerald Schroeder'in bu konu hakkında oldukça önemli yorumları vardır. Schroeder, The Hidden Face of God: Science Reveals the Ultimate Truth Allah isimli yeni kitabında, moleküler biyoloji ve kuantum fiziği gibi bilim dallarının ortaya koyduğu sonucu şöyle ifade etmektedir:

 

"Bir bilinç, evrensel bir akıl, bütün evreni kuşatmış durumdadır. Var olan her şey, bu aklın bir tecellisidir."

 

Allah?ı anlatan bir bilimci işte, yoksa değil mi?

 

Bakın Kur?an ne diyor: "Allah'ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir Kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar(ı bilmek), Allah için pek kolaydır." (Hac Suresi, 70)

 

Bu kadar gerici olmayın maddeden önce bir aklın varlığı kabul edilmekteyken ve bunu anlamak da çok zor değilken bu maddenin yaratıcı olduğunu kabul etmemek; bilgisizlik mi, kin mi, inat mı

 

Evrendeki bu muazzam düzen karşısında hayret etmemek mümkün mü? Maddedeki bu biçim ,düzen,renk,aralarındaki uyum : bilinçsiz olabilir mi? Herhalde olmaz diyeceksiniz? Peki maddenin aklı var mı? Ona da yok dersiniz herhalde. O zaman her şeyi bilene ihtiyaç var. Aramayın o kadar akıllı değilsiniz.

 

Cevap Kur?an?da:

 

Allah kendisinden başka ilah olmayan o Allah?tır. Diridir, Kayyumdur. Onu ne gaflet basar ne uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O?nundur. O?nun rızası olmadan huzurunda kim şefaat edebilir. Önlerindeki ve arkalarındaki işleri bilir. Onlarsa Allah?ın dilediği kadarından başka, O?nun ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Göklerle yeri korumak ona ağır gelmez. O çok yüce ve çok büyüktür? (Bakara 255)

 

?Semâvâtın zenginliğini, yeryüzünün uçsuz bucaksız her yerini bilir? (Maide 97)

 

?Karada ve denizde olup biten herşeyi bilir? (En?am 59)

 

?Gökte ve yerde her sözü bilir? (Enbiya 4)

 

? Dile getirilen getirilmeyen her sözü bilir? (Taha 7)

 

?Kalplerde gizlenen sırları bilir? (Fatır 38)

 

?Gönüllerin özünü her bakışın mahiyetini bilir? (Mü?min 19)

 

Nasıl bilmesin: Allah ,Alim?dir.

 

Yarattığı insana da ilim vermiştir.Düşünüp doğruyu görebilsin diye..

 

********

 

saygılar

Gönderi tarihi:

Yaratıcının adının X olduğu iddiası sadece din reddiyesidir. Bu varsayım ile sadece din düşüncesini dışlayabilirsiniz. Bu tez, din sorununu kolaylıkla halleder, çöpe atar, tamam. Biri X biri Y diyorsa pekala Z de olabilir, W.... de.

 

Ama felsefi sorununuz yerinde duruyor. Yaratıcı düşüncesini bununla dışlayamazsınız. Yaratıcı düşüncesini ancak maddenin yaratıcı olduğu teziyle dışlarsınız. Bu varsayım ise henüz kanıtlanamamıştır.

 

Biz henüz canlıların evrimini bir ölçüde açıkladık. Bilincin evrimini açıklayamadık. Evrenin evrimini açıklamayı henüz sadece düşleyebiliyoruz.

 

Yani, çalışıyoruz. Süreç çok kapsamlı, bizim erimimiz çok kısa. Olacak olacak, çalışacağız. Önce yapay yaşam, sonra yapay bilinç yaratmamız gerekiyor. Var daha vakit, yaklaşık bir milyar yıl daha...

 

Hayır yani, tanrıların gazabı dinsin diye kurban edilen kölenin ne suçu vardı canım, bu işler hop diye oluveriyor mu? Şıp diye anlayıvermek için bizim niye ayrıcalığımız olsun? Bilimin hızı baş döndürücü derecede artmıştır. Hiç kuşkum yok başaracağız. Biz başaramazsak evrenin bir ucundaki bir uygarlık başaracak. Bu evren başaramazsa yine sorun yok, varlık gazoz içindeki gaz kabarcıkları gibi oluşup, genişleyip yok olan evrenler kaynıyor.

 

Bilinç, bu evrenin devraldığı bir mirastır, genişleyip yok olmuş eski bir evrenden. O nerden? Dedik ya evrenlerin de bir ömrü ve evrenlerin de evrimi var. Ezel dediğimiz bu çok eski ve kapsanamaz süreç. Hayır din de tanrı ezeli diyor canım, ne sakıncası var? Din söyleyince efsunlu da ben söyleyince mi "hadi ordan"?

 

Bakın dünyamız evrenin tam merkezindedir. Her yöne baktığınızda, en uzak cisimler eşit mesafededir. Böyle şey olur mu? Olmaz tabii. Bu, evrenin gözlenemeyen sınırları var demektir. Aynı şekilde 14,7 milyar ömrü olduğu hesaplanan evren de tek değil. Evrenlerin sadece mekan boyutunda değil, zaman boyutunda da farklı konumları olduğu kuramlanıyor. (Ki relativite açısından kaçınılmaz zaten bu.) Tüm bulgular evrenin genişleyerek yok olacağını gösteriyor. Ama o zamana kadar bu evrende bilinçli olarak var olduğumuzun bilgisini depolamayı başaracağız. Sonra yeni bir Big Bang, yeni bir başlangıç ve bilinç yeniden çiçek açacak. Olay bu...

Gönderi tarihi:
Delinin biri kuyuya bir taş atmış kırk akıllı bulamamış.... işte hayatı boşlukar içinde geçen bir kişi Allah varlığını göremeyecek kadar kördür.

ve kör yaşamaya devam edecektir...

günlük yaşantımızda önümüzden belki onlarca kör(âmâ) DEDİĞİMİZ KİŞİLER GÖRÜYORUZ.kimisi doğuştan kimiside daha sonra kör olmuş kişilerdir. onlar üzerinde bir anket yapacak olursak hepside Allah'ın varlığını kabul edeceklerdir.

onlar Allahın varlığını gözleri görmedikleri halde kabul ediyorlar.sizce bunalr körmüdür? ASIL OLAN ŞU GÖZÜ VERENİ GÖRMEZSEK ASIL O ZAMAN KÖR DEĞİLMİYİZ. HAYATI TESADÜFTEN İBARET SAYANLAR ÖLDÜKTEN SONRADA ATEŞTE YANMAYI TESADÜF SAYABİLECEKLERMİDİR? ALLAHIN VARLIĞINA İNANMAZLAR VARLIĞINI SORGULARLAR. ONLAR ALLAHI GÖREMEDİKLERİ İÇİN VARLIĞINI İNKAR EDERLER ALLAHIN VARLIĞINI İNKAR EDENLER BANA AKILLARINI GÖSTERSİNLER, O ZAMAN ONLARA İNANIRIM EĞER GÖSTEREMEZLERSE ALLAHIN VARLIĞINI KABUL EDECEKLER Mİ?????

ne deyım en dogru cvp bu olmus üstüne ne sölim

Gönderi tarihi:
Bu kadar gerici olmayın maddeden önce bir aklın varlığı kabul edilmekteyken ve bunu anlamak da çok zor değilken bu maddenin yaratıcı olduğunu kabul etmemek; bilgisizlik mi, kin mi, inat mı

 

bilgisizlik !

 

yani bilimsel olmadığı için !

 

 

 

saygılar

Gönderi tarihi:
kalp yeterli Allah'ı görmek dymak hissetmek için....

 

Allah'ında dilemesi ve mühürü açması gerekiyor !

 

Allah tarafından mühürlenen bir kalp, insan tarafından açılamaz diye biliyorum !

 

saygılar

Gönderi tarihi:

La ilahe illallah

İlah yok... Allah var...

 

Hiç kimsenin itiraz edemeyeceği bir kesin gerçek içindeyiz şu anda;

“Dünyada varız ve belli bir süre sonra dünyada yok olacağız!. Dünyada ortalıkta görünmeyeceğiz!”

Yani, "ÖLÜM" dediğimiz bir olay yaşayacağız!

Şu anda yaşadığımız dünyada fark etmemiz gereken bir şey var, o da şu:

Dünya nasıl güneşin çevresinde bir turunu tamamladığı zaman "1 yıl geçti" deniyorsa, aynı şekilde güneş dediğimiz yıldız da içinde bulunduğumuz "Samanyolu" adını verdiğimiz galaksinin merkezi etrafında tur atıyor.

Bizim Dünya’mız ve biz, Dünya ile birlikte Güneşe tâbi bir biçimde, Güneş’le beraber galaksinin merkezi etrafında tur atmaktayız.

Güneş, “Samanyolu” adını verdiğimiz bu galaksinin merkezinden yaklaşık 32 bin ışık yılı mesafeden, galaksinin merkezi çevresinde tur atıyor ve bu attığı turu tam 255 milyon senede tamamlıyor.

Yani Güneş’in 1 yılı, 255 milyon sene sürüyor!.

Biz dünyaya nispetle, “1 sene” dediğimiz zaman 365 günlük süreci anlatmaya çalışıyoruz; ama Güneş’in galaksinin merkezi etrafında atmış olduğu bir tur, yani bizim Dünya’mızın Güneş’e tâbi olarak, Güneş’le beraber galaksinin merkezi etrafında attığı bir tur, 255 milyon sene sürüyor!!! Gerçek Güneş yılı 255 milyon sene!

Güneş etrafındaki Dünya turuna nispetle değil de, Galaksi merkezi çevresindeki dönüşümüze nispetle “YIL”dan söz edersek, 255 milyon yıl da “bir yaş” yaşamış oluyoruz!!!

Anlatabiliyor muyum?…

Şimdi iyi düşünmeye başlayalım bu rakamlar üzerinde...

Şu anda Dünya üzerinde varız, fakat bir süre sonra "ölüm" dediğimiz olayla birlikte Dünya bizim gözümüzün önünden kaybolacak!.

Çünkü, biz dünyayı 5 duyuyla algılıyoruz.

Gözbebeğinin görme sınırlarına göre ve KADARIYLA gördüğümüz bir Dünya’da dünyamızda yaşıyoruz!!! 4000–7000 angström arasındaki dalga boylarını göz bebeğimizin beynimize yollaması; beynimizin bu 4000–7000 arasındaki dalga boylarını değerlendirmesiyle, “görüyorum” dediğimiz her şeyi algılıyor ve onları “var kabul ediyoruz”!

Gene kulağımızın 16 - 16.000 hertz arasındaki dalgaları beynimize iletmesiyle birlikte “duyuyoruz” dediğimiz şeyleri algılıyoruz ve dünyanın varlığına da bu 5 duyuyla kanaat getiriyoruz ve “Dünya işte var!” diyoruz veya “yok” dediğimiz şeyleri de bu 5 duyuya bağlı olarak algılayamadığımız için “yok” diyoruz!.

Oysa bu duyu sınırlamasına dayalı olarak “YOK” dediğimiz gerçekte “var” olan şeylerin ne haddi var ne de hesabı!!! Câhillikten dolayı “YOK” sandılarımız gerçekte “VAR”ların hesabını kimse bilemez!

 

 

//Hoşnutsuzluğundan rızana;

//cezalandırmandan bağışlamana;

//SENDEN SANA Sığınırım!.

//Senin kendine olan senân gibi senâ etmekten aczimi itiraf ederim.

Gönderi tarihi:

Dışınızda, bizden ötede bir dünya olduğunu anlamak için ne yaparsınız?

 

- "Çok basit; bunu anlamak için duyu organlarımı kullanırım. Nesnelere dokunurum, onları koklarım, tadına bakarım veya seslerini duyarım."

 

diye cevap verdiniz doğal olarak...

 

Yani, beş duyunuzdan gelen bu verileri değerlendiriyorsunuz ve o şeyin ne olduğuna karar veriyorsunuz. Sonra da dışınızda bir dünya, hatta bir evren olduğuna karar veriyorsunuz değil mi?

 

Oysa, "bu benim!" dediğiniz bedeniniz ve bedeninize ait duyu organlarınız tıpkı algıladığınız diğer her şey gibi sizin dışınızda(!) algıladığınız bir nesne(madde)dir sonuçta... Örneğin; "Bana duyu organlarınızı gösterin!" desem, göstermek için aynanın karşısına geçip, "işte bak bu gözüm, bu kulağım, bu ağzım dilim, bu derim, bu da burnum, şu da bedenimin tamamı" diyeceksiniz. Gözünüz ve aynanın şahitliği olmasa, duyularınıza aracı olan organlarınızı ve bedeninizi göremiyorsunuz. Görseniz de yine dışınızda görüyorsunuz. Peki göz kendini görebilir mi? Hayır, o da aynaya ihtiyaç duyar.. Demek ki "bu benim!" dediğiniz bedeniniz ve ona ait tüm organlarınızı kendi(?) dışınızda(!), yani "ben" dediğinizden ötede algılıyorsunuz. Duyu organlarım var diyorsunuz, ama bu organlarınızın varlığını ispat etmek için, geçerli bir kanıtınız yok. Tüm bu organları görebilmek için bir araca, yani aynaya ihtiyaç duyuyorsanız, varlıkları şüphelidir. Belki hayal görüyorsunuz!?. Belki gören gözünüz, işiten kulağınız, tadan diliniz, dokunan deriniz, koklayan burnunuz yoktur!?..

 

Çağdaş bilimin verilerine göre ise, algıladıklarınızı tanımlayan duyu organlarınız değil, beyindir. Duyu organları sadece birer alıcıdır. Aldıkları sinyalleri beyne yollarlar ve siz beyninizin yorumuna mahkumsunuz. Gerçekte hepsini beyin tanımlıyor... Bu durumda gören, işiten, dokunan, koklayan, tadan beyniniz oluyor. O aynadaki bedenin gerçekliğini ispat edemediğinize göre (ki hiç kimse ispat edemez) o zaman bütün bunları yapan beyin.. Çağdaş bilimin verilerine göre bize, " işte şu gördüğün gerçek" diyen beynimiz.. Çünkü herhangi bir sebeple beynin normal çalışma faaliyeti bozulduğunda, duyu organlarınız sağlam olduğu halde ve beyne hiç bir sinyal göndermedikleri halde, bir takım sanrılar görebilir veya işitebilirsiniz. Demek ki, asıl fail beyindir.

 

İşte tüm bu bilgileri edindikten sonra, "algılayıp tanımladığım şeyler beynimde şekil alıyor ve farkındalığım (birim benlik hafıza kayıtlarım) beynimin bana söylediklerinden ibaret demek ki!" diyorsunuz. Şaşırıyorsunuz ve "belki de duyu organlarım (göz, kulak, burun, dil, deri) falan yoktur!" diye şüpheye kapılıyorsunuz. "Acaba dışarıda bir dünya var mı, yoksa ben kavanoz içinde yaşayan bir beyin miyim?" diye tuhaf sorular aklınıza geliyor. "Gerçekten öyleyse? Tüm bu uyarılar beynimin beş duyu merkezine belli bir kasıtla yollanıyorsa? Tamamen bir hayal dünyasında ya da evreninde yaşıyor olabilirim, aman yarabbi!.. Bunu düşünmek bile ürpertici!!!.. Gözüm, kulağım ve belki de bir bedenim bile yok! Peki, madde olarak algıladığım bir bedenim ve duyu organlarım yoksa, madde bir beynim var mı?!.."

 

Dur, sakinleş, paniğe kapılma!.. Düz mantık kuralım hemen...

 

Beyin de madde bedene ait bir organ ise, o da gerçek olamaz. Beyin de algılamak (görmek, işitmek, dokunmak vs.) istediğimizde, ancak ötede (dışımızda) görebildiğimiz bir nesne (madde).. O halde varlığını, gerçekliğini ispat edemeyiz. Gören, göz dediğimiz et parçası değilse, sinyalleri tanımlayan ve düşünen de beyin dediğimiz et parçası olamaz! Bu durumda neye hükmedeceğiz? Beynimizle düşünmüyor muyuz yani? Beyin de diğerleri gibi bir hayal ise, o halde kim tanımlıyor bütün bu algıladıklarımızı? Dışımızdaki dünyayı, duyu organlarımızı, bedenimizi, madde beynimizi "var" diyerek kim tanımlıyor? Varlığına şahitlik eden kim? Maddi bir dünya ve madde bir ben var sanısını oluşturan ve bunları düşünen kim?Algılama ve tanımlama yapan bir şey olduğu ortada!.. Tüm bu algılama fonksiyonlarına işaret eden bir eşleme sistemi de var belli ki.. Meselâ; kulak - ses - duyma isimleriyle işaret edilen bir tanımlama sistemi olduğu muhakkak... Bu veri toplama, yönlendirme ve tanımlamayı yapan şeye ne diyebilirim o halde?..

 

Bilinç!..

 

Peki bu bilinç denen şey de nedir? Beynimizin ürünü değil miydi bilinç? Buna göre beynimiz bilicin ürünü oldu çıktı!.. Gelin de çıkın işin içinden!.. "Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı?" sorusu gibi oldu!..

 

Neyse, biz düşünmeye devam edelim..

 

Anlaşılan o ki, dışımızda bir dünya yok gerçekte... İçimizde de var mı peki? Dış için zıddıdır; dışı olmayanın içi olur mu? Bu durumda "tüm bu algıladıklarımız içimizde mi, dışımızda mı?" diye sorarsam saçma olur tabii ki... O zaman nerdeyiz biz? Bu algıladığımız evren de neyin nesi? Bilincimiz beynin ürünü mü, beynimiz bilincin ürünü mü?.. "Ben" dediğimiz bu varlık kim ve nasıl bir şey?

 

Sorulara bakınız! Hadi gel de çık işin içinden??!!??

 

Holografik evren tanımına ve kuantum fizikçilerinin dediklerine göre madde olarak algıladığımız evrenin aslı hayal.. Ancak hayal kendiliğinden oluşmaz, kaynağı bilinçtir. Doğu ve batı felsefeleri bu konuda hemfikirdir. Yani "Her şeyden önce bilinç vardı." Bu durumda, var sandığımız tüm madde alemi bilincin ürünü bir hayal ise, madde beyin de o bilincin bir hayalidir. Demek ki "Ben" dediğimin aslı, hakikati bir bilinç varlıktır! Ama hangi bilinç? Çok boyutlu evrenin bölünmez "Tek" bilinci; Kozmik Bilinç, Evrensel Bilinç veya dinî terminolojide adı Akl-ı Evvel olarak geçen bilinç... Evrendeki her varlık gibi, beyin de O Kozmik Bilincin ürünüdür.

 

Konuyu biraz daha açalım.. Bilinç, bir bilinçlilik hali manasına gelir. Bu anlamda, tüm hücrelerde olduğu gibi, beyin hücrelerini bir arada tutan ve çalışma komutunu veren genler de bir tür bilinçli yapıdır. Biz farkında olmasak da, hücre yapısındaki genler, bulunduğu vücut bölgesine göre, sürekli komut veriyor. Bu işlem, hem beyin hücrelerinde, hem de beden hücrelerinde aralıksız devam ediyor. Yani vücudun çalışması beyne bağlı desek de, bu kısmen doğru.. Beyin daha çok orkestra şefi gibi.. Vücut ise çeşitli enstrüman ve onları çalan müzisyenlerden oluşan bir orkestra.. Her bir müzisyen enstrümanını şefin direk yardımı olmaksızın çalma kabiliyetine sahiptir. Ancak, diğerleriyle uyum içinde çalabilmesi için, şef beyne ihtiyacı vardır. Beyin olmasa, bu orkestranın çaldığı parçalar kulakları tırmalardı. Yani bir orkestrayı orkestra yapan; müzisyen, enstrümanlar ve beste kadar, aynı zamanda orkestra şefidir. En önemli rol onundur. Örneğin, karaciğer kendi faaliyetlerini yürütecek bir bilince sahiptir, ama tüm organların uyum içinde çalışmasını sağlayan beyindir. Yani her organ sahip olduğu gen bilinci dolayısıyla, nasıl çalışacağını bilir, bunu direk beyne sormaz. Beyin daha çok başkan gibidir. Tüm organlar beyinle iletişim halindedir, faaliyet raporlarını beyne verirler. Beyin her bir organın çalışmasını değerlendirir ve diğer organlarla komplike çalışmasını düzenler. Beyin bir tür ana bilgi işlem merkezi gibidir.

 

Kur'ân-ı Kerîm'de rasul ve nebilere, yani insanlara vahyedildiğini söylerken, başka bir ayette "rabbin bal arısına vahyetti"ğinden de söz ediyor. (Rab kelimesine dikkat!) Buradan yola çıkılırsa, konu daha iyi anlaşılır. Çünkü her bir varlık Allah'a ait mânâlarla yaratılmıştır. Bu mânâların her biri kökeninde kozmik bilince bağlıdır ve O'ndan kaynaklanan bir programı vardır. Bu sebeple her kişinin kendine özel bir programı ve bilinci vardır, ancak her biri O Tek Bilinç (kozmik bilinç) tarafından özden yönetilir. Buna alemlerin rabbı (idare eden, yöneten ve yönlendiren, terbiye eden) Allah'tır, denir. İşte insan kendi beyninin ve organlarının çalışma sitemine bakarak evrensel düzeni (hiyerarşiyi) çok daha iyi kavrayabilir. Beyin kozmik bilinç gibidir, organlar galaksiler gibidir, hücreler yıldız sistemleri ve hücre içi yapılar da gezegenler gibidir, diyebiliriz. Hattâ başka bir açıdan yeryüzündeki hiyerarşik yapı da bu şekilde anlaşılabilir. Kamil İnsan olan yeryüzü halifesi, O'na tâbi veliler ve yeryüzü melekleri ve diğer insanların görevleri ve nasıl bir sistemle çalıştıkları da bu yolla anlayabiliriz. Buradan yola çıkılarak, çok geniş ve kapsamlı oluşumların işleyiş sistemleri de anlaşılabilir.

 

Neyse biz asıl konumuza dönelim. "Dışımızda bir dünya olduğunu söyleyen kimdir?" diye sorguluyorduk. Bilinç dedik ve o bilinci genlere bağladık en son olarak...

 

Peki asıl fail genler mi? Yani her şeyi yöneten gen bilinci mi? Hayır, çünkü genler de madde dünyaya aittir. O genlerin de alt boyutu atomlar ve daha özde ışık fotonları veya dalgalarıdır. Yani dinî terminolojide melekî (bilinç+enerji) yapı denilen oluşum.. Melekî yapı da, tek bir foton/ışık dalgasından (titreşen bilinçli enerji birimi), kapsama alanı aklın havsalanın almayacağı ölçülerdeki dalgalar alemine dek uzanır. Hepsinin özü/aslı ise, çok boyutlu evreni yoktan var eden ve ayakta tutan Kozmik Bilinç ve Zat'ıdır. İşte her şeyin evveli olan, özdeki O bilincin hükmü (iradesi/komutu) olmasa, çok boyutlu evren, hattâ madde alemi ve bu alemdeki genler nasıl çözülmeden varlığını programlı bir şekilde devam ettirirdi? Genler olmasa, hücrelerden oluşan bir madde yapı, yani beyin komutu nerden alacaktı? Öze doğru inildikçe, alt boyutu itibarıyla beynin aslı (hakikati veya zatı), O Tek Bilinç(Kozmik Bilinç)'tir. Beyin, Kozmik Bilincin madde boyutundaki en kapsamlı ve kamil tezahürüdür. Beynin ürünü olan birim bilinç ise, beynin en son ve en karmaşık evrimsel aşamasıdır. Dolayısıyla, madde alemindeki her şey gibi, madde beynin yaratıcısı ve idare edicisi de O'dur!.. Artık o beyinden ne meydana geliyorsa, yine O ana kaynağın, yani Kozmik Bilincin iradesiyledir. O beyin ne yapıp edeceğini, evrenin yaratılışı aşamasında, yani kozmik planda (evvelde/özde/zamansız bilinç boyutunda veya Dehr'de) irade etmiş ve bu doğrultuda programını tasarlamış ve aşama aşama gerçekleştirmiştir. Bu aşamalar; melekî boyut (ışık) aşaması, atom boyutu (ışın) aşaması, maddi boyut genler (hücre) aşaması ve beyin aşamasıdır. Kısaca beyin, en kamil ve madde boyutu itibarıyla son aşamadır. (Yeryüzü/arz itibarıyla konuşuyoruz) Beyinle birlikte geri dönüş dairesi başlar. Beyin olarak tekâmülünü tamamlayan kozmik bilinç, semeresini yüklediği birim bilinç adı altında atom boyutu (ışın) aşamasına geri döner. Ana karnında 120. günde gerçekleşen melekî yazgı dahi, aslında evvelde (Kozmik Bilinç planında) gerçekleşen TEK kaderin madde planındaki ilk tezahürlerindendir. Yani, çekirdek beyin aşaması... Buna rağmen aslı hayaldir. (Bu anlatımlardan Mele-i Âlâ'nın yapısı da anlaşılabilir)

 

Tüm bilinçli oluşumlar gibi, beynin de bu ana TEK program dışına çıkması mümkün değildir. Bu ana programa dahil olarak fiillerini gerçekleştirir. Aşikâr olduğu boyutta dönüşüme uğrayana dek, bu ana programdan payına düşen bilinç doğrultusunda değerlendirmeler yapacak ve yine bu bilincin semeresi olan, kendine özel bir bilinç (kayıt, hafıza, şuurluluk hali, kendi kitabını yazma da denilebilir) oluşturacaktır, ama bu yazılan kitap da, Ana Kitab'a (Levh-i Mahfuz'a) dahildir. Gerçekte Ana Kitap'tan bağımsız bir kitap yoktur. O Ana Kitab'ın aynaya yansıma aşamaları denilebilir. (Bilemiyorum ki düşüncedeki yazıyla başka nasıl anlatılır?)

Gönderi tarihi:
Allah'ında dilemesi ve mühürü açması gerekiyor !

 

Allah tarafından mühürlenen bir kalp, insan tarafından açılamaz diye biliyorum !

 

saygılar

 

bak bende katılıyorum TARAFSIZ' a.benım bu konularda oyle coook derınlerden bılgım yok yalnız tek bıldıgım bırsey var kı oda muhurlu kalpler olayıdır. -_-

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Herkese selamlar!!!

 

Allah var mıdır yok mudur? onun var olması ya da olmaması bizatihi tanrıyla değil benimle anlam kazanır. ben yaşamı ve yaşadıklarımı sorgularım. evrendeki her olaya mantıklı açıklamalar bulmaya ve bunların da birbiriyle tutarlı olmasına özen gösteririm. bütün bunlarla uyumlu bir Allah inancımın olmadığını gördüğümde şukarara vardım: Alllah, bize öğretilen tarzda bir allah olmamalıydı. o anlamda bir allah yoktu. o elbette olmalıydı, ama bizim bildiğimiz tarzda değil!!!

 

kötülük problemi başlı başına bu konuda insanı bambaşka noktalara götürüyor. bir düşünsenize: allah adil, şefkatli, insanların iyiliğini isteyen, fakat onlara yardım etmesi gerekirken etmeyen, bunu sevdiği halde yapmayan, unutkan bir tanrı var ortada. ya da bu vasıflarda bir tanrı yok. bunun başkatürlü bir izahı var mı?

 

niye küçücükbir çocuk kalbi delik doğuyor da pek çoğunun kalbi daha sonra kapanırken bir kaçının kapanmıyor. sonra binbir türlü cefalar amaliyatlar çekiyor ve üç dört yaşlarında ölüyor. diğeri niye bunları yaşamıyor. her insan niye farklı yoğunlukta acılar ve zevklerle yaşıayor bu dünyayı?

 

ALLAH'IN BİR BİLDİĞİ VARSA SÖYLESİN DOSTLARR!!!!!

Gönderi tarihi:
Herkese selamlar!!!

 

Allah var mıdır yok mudur? onun var olması ya da olmaması bizatihi tanrıyla değil benimle anlam kazanır. ben yaşamı ve yaşadıklarımı sorgularım. evrendeki her olaya mantıklı açıklamalar bulmaya ve bunların da birbiriyle tutarlı olmasına özen gösteririm. bütün bunlarla uyumlu bir Allah inancımın olmadığını gördüğümde şukarara vardım: Alllah, bize öğretilen tarzda bir allah olmamalıydı. o anlamda bir allah yoktu. o elbette olmalıydı, ama bizim bildiğimiz tarzda değil!!!

 

kötülük problemi başlı başına bu konuda insanı bambaşka noktalara götürüyor. bir düşünsenize: allah adil, şefkatli, insanların iyiliğini isteyen, fakat onlara yardım etmesi gerekirken etmeyen, bunu sevdiği halde yapmayan, unutkan bir tanrı var ortada. ya da bu vasıflarda bir tanrı yok. bunun başkatürlü bir izahı var mı?

 

niye küçücükbir çocuk kalbi delik doğuyor da pek çoğunun kalbi daha sonra kapanırken bir kaçının kapanmıyor. sonra binbir türlü cefalar amaliyatlar çekiyor ve üç dört yaşlarında ölüyor. diğeri niye bunları yaşamıyor. her insan niye farklı yoğunlukta acılar ve zevklerle yaşıayor bu dünyayı?

 

ALLAH'IN BİR BİLDİĞİ VARSA SÖYLESİN DOSTLARR!!!!!

 

Insani duygularla yapilan bir yargi cokda gercekci olamaz.

Bu neden fakir bu neden zengin gibi arabesk yorumlar ancak kisinin kendisini tatmin eder yada onun gibi birkac kisiyi. Ama toplumun genelini degil.

Her birey kendi istedigine inanmakta serbesttir ama Tanri yokluguna inanan birinin daha mantikli aciklamalalarla gelmesi daha hos olur.

Gönderi tarihi:
Ne Allah ne de başka bir şey; hepsini madde yarattı. Aksini iddia eden varsa delil göstersin!

hadi yaw bu düzeni madde mi yarattı, ne kadar akıllıymış bu madde:) önce bulunduğun idda ile ilğili bi delil göster istersen

Gönderi tarihi:
hadi yaw bu düzeni madde mi yarattı, ne kadar akıllıymış bu madde:) önce bulunduğun idda ile ilğili bi delil göster istersen

 

Eee? Sen Allah yarattı derken delilin ne? :)

Bütün bilimsel gerçekler bana maddenin sonsuz devinimini öğretiyor. Sakın büyük patlama ile yaratıldı deyip bunu da kendinize mal etmeyin. Batı ne bulursa bizim Araplar ve Arap hayranları da kendilerine mal ediyor :)

Gönderi tarihi:
hadi yaw bu düzeni madde mi yarattı, ne kadar akıllıymış bu madde:) önce bulunduğun idda ile ilğili bi delil göster istersen

"Madde" yarattı diyen yok ve siz bunu anlayamıyorsunuz işte...

Her şey bir oluş dahilinde...

Bir dönüşüm içersinde...

Doğa'ya baktığın zaman bunu çok rahat görebilirsin...

Herşey bir dönüşümün parçasıdır...

Kendi kendine bir şey yapmaz, sadece dönüşür...

 

Etki-Tepki...

Neden-Sonuç...

 

Ayrıca "Ne kadar akıllıymış bu madde!" derken

Düşünen ve buraya yazı yazabilen şahsınızın da bir "Madde" olduğunu unutmayın...

Gönderi tarihi:
hadi yaw bu düzeni madde mi yarattı, ne kadar akıllıymış bu madde:) önce bulunduğun idda ile ilğili bi delil göster istersen

 

Bebeği annesi-babası yaratır. Anne baba maddedir.

Bebeği süt ve diğer gıdalar büyüytür. Gıdalar maddedir.

Kazmayı, küreği insan yaratır. İnsan maddedir.

İnsan, buğdayı, ineği yetiştirir. Buğday ve inek topraktaki/maddedeki materyallerle beslenir. Buğday ve inek maddedir. Beslenme kaynakları maddedir.

İnsan yediği şey olur.

Toprak canlıları besler, canlılar toprağı besler. Hepsi maddedir.

Toprak canlıları yaratır, canlılar toprağı yaratır.

Her birşey başka bir şeyin nedeni yani yaratıcısıdır.

Herşey bir dönüşüm halindedir.

Dönüşen de, dönüştüren de maddedir.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

"Madde" yarattı diyen yok ve siz bunu anlayamıyorsunuz işte...

 

nasıl diyen yok orada iki mesaj üstünüzde yazıyor işte....

 

 

Bebeği annesi-babası yaratır. Anne baba maddedir.

Bebeği süt ve diğer gıdalar büyüytür. Gıdalar maddedir.

Kazmayı, küreği insan yaratır. İnsan maddedir.

İnsan, buğdayı, ineği yetiştirir. Buğday ve inek topraktaki/maddedeki materyallerle beslenir. Buğday ve inek maddedir. Beslenme kaynakları maddedir.

İnsan yediği şey olur.

Toprak canlıları besler, canlılar toprağı besler. Hepsi maddedir.

Toprak canlıları yaratır, canlılar toprağı yaratır.

Her birşey başka bir şeyin nedeni yani yaratıcısıdır.

Herşey bir dönüşüm halindedir.

Dönüşen de, dönüştüren de maddedir.

 

İşte tek sorun bu madde madde madde ne kadar çok madde var bu maddeler ilk insanın dna sını nasıl yarattı bana bir açıklar mısınız dna da mı madde ? İşe bakın madde maddeyi yaratıyor o madde başka bir maddeyi yaratıyor neyin neyi yarattığ belli değil, hangisine inanıyorsunuz bir tane mi seçiyorsunuz içinden ben anne baba maddesine inanıyorum mu yoksa ben insan maddesine inanıyorum mu diyorsunuz ? Gelecek cevap belli aslında ayırmıyoruz biz sadece maddeye inanıyoruz...

 

anayasada da bir sürü madde var onlarda bu maddelerin içine giriyor mu ?

Gönderi tarihi:
Herkese selamlar!!!

 

Allah var mıdır yok mudur? onun var olması ya da olmaması bizatihi tanrıyla değil benimle anlam kazanır. ben yaşamı ve yaşadıklarımı sorgularım. evrendeki her olaya mantıklı açıklamalar bulmaya ve bunların da birbiriyle tutarlı olmasına özen gösteririm. bütün bunlarla uyumlu bir Allah inancımın olmadığını gördüğümde şukarara vardım: Alllah, bize öğretilen tarzda bir allah olmamalıydı. o anlamda bir allah yoktu. o elbette olmalıydı, ama bizim bildiğimiz tarzda değil!!!

 

kötülük problemi başlı başına bu konuda insanı bambaşka noktalara götürüyor. bir düşünsenize: allah adil, şefkatli, insanların iyiliğini isteyen, fakat onlara yardım etmesi gerekirken etmeyen, bunu sevdiği halde yapmayan, unutkan bir tanrı var ortada. ya da bu vasıflarda bir tanrı yok. bunun başkatürlü bir izahı var mı?

 

niye küçücükbir çocuk kalbi delik doğuyor da pek çoğunun kalbi daha sonra kapanırken bir kaçının kapanmıyor. sonra binbir türlü cefalar amaliyatlar çekiyor ve üç dört yaşlarında ölüyor. diğeri niye bunları yaşamıyor. her insan niye farklı yoğunlukta acılar ve zevklerle yaşıayor bu dünyayı?

 

ALLAH'IN BİR BİLDİĞİ VARSA SÖYLESİN DOSTLARR!!!!!

 

 

Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç sakal traşı olmak için berbere gitti.

Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar...

Değişik konular üzerinde konuştular birden sohbet ALLAH ile ilgili konulardan açıldı.

Berber: "Bak adamım ben senin söylediğin gibi ALLAH ın var olduğuna inanmıyorum".

Adam: "peki neden böyle diyorsun?"

Berber: "Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin ALLAH varolsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta olmuş insanlar olur muydu? terkedilmiş çocuklar olur muydu? ALLAH olsaydı kimse acı çekmez, birbirine üzmezdi. ALLAH olsaydı bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."

Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmemek için cevap vermedi.

Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berberin dükkanına geri döndü.

Adam: "Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok"

Berber: "Bu nasıl olur ki, ben burdayım ve bir berberim"

Adam: "Hayır yok, çünkü olsaydı caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı"

Berber: "Hımm... Berber diye bir şey var ama o insanlar bana gelmiyorsa ben ne yapabilirim ki?"

Adam: "Kesinlikle doğru... Püf noktası bu!!! Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa bu gitmeyenlerin tercihi"...

 

 

Eşhedü enla La ilahe illallah ve eşhedu enne muhammeden abdu hu ve resulu hu!

 

(Şehâdet ederim ki gözle, değil; basiretimle, idrakımla, anlayış, kavrayışımla, görmekteyim, müşahede ve tespit etmekteyim, idrak etmekteyim, tasdik etmekteyim ki...

Varlığın her zerresinde mutlak olarak hükmünü icra eden ve kendisinden başkasının varlığı asla söz konusu olmayan tek mevcut sadece "Allah"tır!. Ki gayrı asla mevcut değildir!.

Ve gene bu müşahedemin neticesinde şehâdet ederim ki Hz. Muhammed "O"nun kulu ve Rasûlü`dür.

Gönderi tarihi:
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç sakal traşı olmak için berbere gitti.

Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar...

Değişik konular üzerinde konuştular birden sohbet ALLAH ile ilgili konulardan açıldı.

Berber: "Bak adamım ben senin söylediğin gibi ALLAH ın var olduğuna inanmıyorum".

Adam: "peki neden böyle diyorsun?"

Berber: "Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin ALLAH varolsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta olmuş insanlar olur muydu? terkedilmiş çocuklar olur muydu? ALLAH olsaydı kimse acı çekmez, birbirine üzmezdi. ALLAH olsaydı bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."

Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmemek için cevap vermedi.

Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berberin dükkanına geri döndü.

Adam: "Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok"

Berber: "Bu nasıl olur ki, ben burdayım ve bir berberim"

Adam: "Hayır yok, çünkü olsaydı caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı"

Berber: "Hımm... Berber diye bir şey var ama o insanlar bana gelmiyorsa ben ne yapabilirim ki?"

Adam: "Kesinlikle doğru... Püf noktası bu!!! Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa bu gitmeyenlerin tercihi"...

 

Bu basit öreneğe 30 kere mi cevap vereceğiz!!!

 

Berber var, berbere traş olmasan da, berberi görürsün, gidip sohbet edebilirsin, çayını ieçebilirsin, ensesine şaplak atabilirsin.

Sizin ilah nerede? Görebilir misin? Duyabilir misin? Ensesine şaplak atabilir misin?

 

Olmayan ilahınızı ispat için "neden savaş oluyor, bebekler neden şeker yiyemiyor, kelebekler neden uçamıyor, çiçekler neden açamıyor, öyleyse ilah yok" diyerek arabesk yoldan dinsizliği seçenlere mi sığınmaya başladınız?

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

 

Berber var, berbere traş olmasan da, berberi görürsün, gidip sohbet edebilirsin, çayını ieçebilirsin, ensesine şaplak atabilirsin.

Sizin ilah nerede? Görebilir misin? Duyabilir misin? Ensesine şaplak atabilir misin?

 

Olmayan ilahınızı ispat için "neden savaş oluyor, bebekler neden şeker yiyemiyor, kelebekler neden uçamıyor, çiçekler neden açamıyor, öyleyse ilah yok" diyerek arabesk yoldan dinsizliği seçenlere mi sığınmaya başladınız?

 

Saygılar.

 

*********************

 

De ki: Ey kâfirler! Tapmam o taptıklarınıza. Siz de tapanlardan değilsiniz benim Mabudum (Allah)'a. Hem ben tapıcı değilim sizin taptıklarınıza. Hem de siz tapıcı değilsiniz benim ibâdet ettiğim (Allah)'a. Size dîniniz, bana da dînim. (Kafirun Suresi)

Gönderi tarihi:
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç sakal traşı olmak için berbere gitti.

Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar...

Değişik konular üzerinde konuştular birden sohbet ALLAH ile ilgili konulardan açıldı.

Berber: "Bak adamım ben senin söylediğin gibi ALLAH ın var olduğuna inanmıyorum".

Adam: "peki neden böyle diyorsun?"

Berber: "Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin ALLAH varolsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta olmuş insanlar olur muydu? terkedilmiş çocuklar olur muydu? ALLAH olsaydı kimse acı çekmez, birbirine üzmezdi. ALLAH olsaydı bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."

Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmemek için cevap vermedi.

Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı sakallı bir adam gördü. Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti. Adam berberin dükkanına geri döndü.

Adam: "Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok"

Berber: "Bu nasıl olur ki, ben burdayım ve bir berberim"

Adam: "Hayır yok, çünkü olsaydı caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı"

Berber: "Hımm... Berber diye bir şey var ama o insanlar bana gelmiyorsa ben ne yapabilirim ki?"

Adam: "Kesinlikle doğru... Püf noktası bu!!! Allah var ve insanlar ona gitmiyorsa bu gitmeyenlerin tercihi"...

 

Son bir kaç yıldır forumlarda dolaşan ve herkesin biryerlerden kopyalayıp yapıştırdığı çok anlamsız bir hikaye.

 

Öncelikle dışardaki saçı sakalı uzamış insanlar berbere gidiyor ve bir güzel istediklerini yaptırıyorlar. Fakat o yukarda saydığın, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta olmuş insanlar, terkedilmiş çocuklar hep vardılar ve olacaklar. Hep acı çekcekler ve üzülülecekler. Son dönemlerde de gittikçe artmakta. Sizin ilah ta çaresizce elini kolunu bağlamış seyretmekte. Yapabileceği hiç bir şey yok.

 

Üstelik onların dertlerine yine berberler, sağlıkçılar, bilim adamları vs çare olacaklar. İnsanların inasanlardan başka yardımcıları yoktur. Geçmişte hep böyle olmuştur.

 

Uzamış saçını ilahlar kesemez berbere gideceksin. Kesilen elini ilahlar dikemez cerraha gideceksin. Hastalığı ilahlar önleyemez doktora gideceksin, Çıkan yangını ilahlar söndüremez itfayeye gideceksin.

 

Bunları söylemeye gerek varmı?

Gönderi tarihi:

Allah'ın her şeyi bildiğini Kur'an'da okuyor ve biliyoruz, siz ne derseniz deyin yaşıda kuruyuda bilen Allah'tır.. Bir şey ya yaştır ya da kuru ikisi araında olan hiç bir şey yoktur, varsa buyrun söyleyin.. Allah her şeyi bilendir..

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.