Φ casalu25 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Atmosfer tabakalarını neden saydınız ki? Yoksa "korunmuş tavan" için mi? Bunu forumda defalarca açıkladık... Hangi konuda lisans öğrencisi olduğunuzu da belirtin ki, ona göre konuşalım... Hiç bir gök cismi yer yüzüne ulaşamaz bu atmosferin sürtünme sonucu oluşturduğu yakıcı etki sonucundadır. İşte bu korunmuş tavan. Mühendislik öğrencisiyim. Yanlız burası bir tartışma formu olduğuna göre tartışılarak hiçbirşeyin değişmeyeceğine inanaların en azından tartışma ortamına seyirci kalması gerekir bence. Önyargının esiri olamak gerek... Önyargının esiri olmamak gerekir... Alıntı
Φ yam_yam Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Hiç bir gök cismi yer yüzüne ulaşamaz bu atmosferin sürtünme sonucu oluşturduğu yakıcı etki sonucundadır. İşte bu korunmuş tavan.Mühendislik öğrencisiyim. Yanlız burası bir tartışma formu olduğuna göre tartışılarak hiçbirşeyin değişmeyeceğine inanaların en azından tartışma ortamına seyirci kalması gerekir bence. Önyargının esiri olamak gerek... 1- "Hiçbir gökcismi yeryüzüne ulaşamaz" tamamen uydurma bir cümle olmuş. Yeryüzüne zaman zaman gökcisimleri düşmektedir. 2- "Korunmuş" kelimesini alarak, bu kelimeyi "koruyan" şekline sokup bunun üzerinden yorum yapmak Türkçe'nin zirvelerinde gezinmek anlamına mı geliyor? 3- 15/85- "Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık." Ayetinden yola çıkarsak, Allah atmosfer ile yer arasındakileri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır da, evrenin geri kalanında bu kıstası sağlayamamış mıdır? 4- 2/117- "O, gökleri ve yeri eşsiz-örneksiz yaratandır." Ayetinden yola çıkarsak, Allah gökleri ve yeri eşsiz yaratmıştır da, evrenin geri kalanında kopya mı çekmiştir? 5- 20/6- "Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur. " Bu ayete göre atmosfer ile yer arasındakiler dışında geri kalanlar kimindir? 6- 25/59- "Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan..." Ayetine göre Allah atmosfer ile yer arasını 6 günde yarattı ise, Dünya'nın içinde bir kum tanesi bile sayılamayacak olan evreni kaç günde yarattı? 7- Ve son olarak ; 41/12- Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. ayetine göre yıldızlar atmosfer tabakalarının arasında mıdır? Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Tartafsıza özet cevap: Ruh vardır.. Ruh gerçektir.. Bilinç ruhtadır.. Madde bilgiyi kopyalayabilir, tutabilir istenildiği zaman verebilir ama asla muhakeme ve mukayese yapamaz.. Tıpkı bilgisayar işlemcisi ve harddiski gibi.. Özetle üzerinde durduğum, altını çizdiğim konu düşünebilme, mukayese ve muhakeme yetenekleridir.. Bunu madde yapamaz ve bana bunu madde yapabilir diye hiç bir kimse ıspatlayamaz, bugüne kadar ıspatlanmışta değildir.. Hatta teorisi bile yoktur bunun.. Saygılar.. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Tartafsıza özet cevap: Ruh vardır.. Ruh gerçektir.. Bilinç ruhtadır.. Madde bilgiyi kopyalayabilir, tutabilir istenildiği zaman verebilir ama asla muhakeme ve mukayese yapamaz.. Tıpkı bilgisayar işlemcisi ve harddiski gibi.. Özetle üzerinde durduğum, altını çizdiğim konu düşünebilme, mukayese ve muhakeme yetenekleridir.. Bunu madde yapamaz ve bana bunu madde yapabilir diye hiç bir kimse ıspatlayamaz, bugüne kadar ıspatlanmışta değildir.. Hatta teorisi bile yoktur bunun.. Saygılar.. Bence bilgisayarı örnek verme, sonra çok zorlanırsın. Bilgisayar bugün bir insan gibi düşünemiyor edemiyor, ama birgün o noktaya kadar gidebilir. İlk bilgisayarımda, ekran koruyucu diye bişey yoktu. Sonra bir bilgisayar aldım "şu kadar dakika kullanmadınız diye" ekranı enerji tasarrufu moduna geçirdi. İlk bilgisayarımda ekranım çöplük gibi idi. Şimdiki bilgisayaraım "masüstünde kullanmadığınız birsürü ıvır zıvır var, onları kaldırmamı istermisin" diyor. İlk bilgisayarımda tüm yazım hatalarını kendim düzeltiyordum, şimdiki benim yerime düzeltiyor. İlk bigisayarım çalışmayınca anlardım ki virüs girmiş, şimdiki diyor ki, şu şu şu virüsler bulundu ve temizlendi. İlk internet bağlantımda dışarıdan herkes benim bilgisayarda cirit oynayabilirdi, şimdiki bilgisayarım diyor ki, bilgisayarınıza şu şu ve şu ip numaralı yererden giriş teşebbüsü var, durduracağım, ne diyorsun? İlk bilgisayarıma bir oyunu yüklediğimde, o bilgisayarın o oyunu çalıştıramadığını ancak yüklemeden sonra, çalıştıramayınca anlıyordum. Şimdiki bilgisayarım yüklemeden önce beni uyarıyor "bu bilgisayarın işlemcisi, zartı, zurtu bu oyunu kaldırmaz abi, sen hiç yükleme en iyisi". İlk bilgisayarımda sadece yazı yazıyordum, hesap tabloları tutuyordum, şimdiki arasıra beni uyarıyor ve sinirlerimi geriyor "abi şu ana kadarki gelirler ay sonu ödemelerini karşılamaya yetmiyor, daha şu kadar paraya ihtiyaç var" Bilgisayar, yani madde, mukayese, muhakeme yapabiliyormuymuş? Saygılar. Alıntı
Φ casalu25 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 1- "Hiçbir gökcismi yeryüzüne ulaşamaz" tamamen uydurma bir cümle olmuş. Yeryüzüne zaman zaman gökcisimleri düşmektedir. 2- "Korunmuş" kelimesini alarak, bu kelimeyi "koruyan" şekline sokup bunun üzerinden yorum yapmak Türkçe'nin zirvelerinde gezinmek anlamına mı geliyor? 3- 15/85- "Biz gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları ancak hakka ve hikmete uygun olarak yarattık." Ayetinden yola çıkarsak, Allah atmosfer ile yer arasındakileri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır da, evrenin geri kalanında bu kıstası sağlayamamış mıdır? 4- 2/117- "O, gökleri ve yeri eşsiz-örneksiz yaratandır." Ayetinden yola çıkarsak, Allah gökleri ve yeri eşsiz yaratmıştır da, evrenin geri kalanında kopya mı çekmiştir? 5- 20/6- "Göklerdeki, yerdeki bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur. " Bu ayete göre atmosfer ile yer arasındakiler dışında geri kalanlar kimindir? 6- 25/59- "Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde (altı evrede) yaratan..." Ayetine göre Allah atmosfer ile yer arasını 6 günde yarattı ise, Dünya'nın içinde bir kum tanesi bile sayılamayacak olan evreni kaç günde yarattı? 7- Ve son olarak ; 41/12- Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. ayetine göre yıldızlar atmosfer tabakalarının arasında mıdır? Gök cisimleri düşmüştür ama bu bilimle bu kadar ilgilenen insanlar için hiçbişe demektir .Eğer çok azı düşseydi dünya üzerinde kimse kalmazdı. Laf oyunu yapmaya gerek yok. Şimdi gelelim asıl konuya sen benden Yüce Kitabın ayetlerini doğrulamamı istiyorsun, sana bunları kanıtlasam eminim ki bunları nerden bulduysan yine ordan copy paste yapıp onlarcasını soracaksın. Yani anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. (İnsanoğlu nekadarda ilmine güveniyo halbuki onlardan bazıları daha kendi varoluş sebebini bilmiyo) En başta kendi varlığını sorgulaman gerek bunu vicdanına soracaksın , rastlantı denen ******* saplantıdan kurtulman gerek, kendi varlığının nedenini anladıktan sonra evrene ,daha sonra yaradana varacaksın. Şimdi ben bu 6 sorunun cevabını yanıtlamıyacam eğer gerçekten öğrenmek istiyosan yani dediğim aşamaları kateddiysen sana Yüce Kitabın hepsini açıklarım hiç merakın olmasın. Buda msn adresim gerçekten bişeleri konuşup paylaşmak için herkese açığım yeterki önyargılı olmayın. [email protected] (az tartışmak çok düşünmek için) Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Brain slapper benim gecem gündüzüm pc ler arasında.. Bana anlatmana gerek yok.. Şu an'a kadar düşünebilen bir pc görmedim, yapılamadı, yapılamazda.. O saydıkların programlanmış şeyler ve programlayanda insandır.. Saygılar.. Alıntı
Φ BrainSlapper Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Brain slapper benim gecem gündüzüm pc ler arasında..Bana anlatmana gerek yok.. Şu an'a kadar düşünebilen bir pc görmedim, yapılamadı, yapılamazda.. O saydıkların programlanmış şeyler ve programlayanda insandır.. Zaten o nedenle söylüyorum, bilgisayarı örnek verme diye. Bugün basit muhakemeyi yapıyor, yarın daha iyisini yapacak. Kasparov ile satranç oynayan da bilgisayar. Yani bilgisayar da muhakeme yapabilir. İnsan da öğrendikçe/programlandıkça öğreniyor muhakeme yapmasını. Bir bebek sıcağı soğuğu bilmez, elini ızgaranın üstüne de koyar. Ona öğreterek, onu programlayarak sıcak ızgaraya dokunmaması gerektiğini anlatırız. Saygılar. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Bilgisayarı maddeler düşünemez diye örnek verdim.. Bilgisayar düşünebilir demedim.. Ne bilgisayar neden başka bir madde düşünemez.. Muhakeme ve mukayese akılla olur, programlanmış muhakemelerden bahsetmiyorum.. Kasparovla maç yapan Deep Blue 16 işlemci yardımıyla her hamle hesaplanmış ve önceden programlanmıştır.. Kısacası PROGRAMLAMADIR.. Saygılar.. Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 xlark tades Sayın Tarafısız.. Sana psikolojiden ruh ve akıl sağlığından örnek verdim.. Psikoloji CANLI MADDENİN (gerçeğin,somutun) davranışlarıyla ve gelişimiyle ilgilenir. Asıl olan beyindir, psikolojik ilaçlar günümüzde bir çok derdi çözmektedir. İlaçlar beyin ve sinir sistemini kullanarak psikolojiyi düzeltmeye çalışır. Yani herşey beyinde başlar beyinde biter. Akıl ve ruh, beynin hayatı boyunca aldığı verileri sonuçlandırma merkezidir, bu nedenle psikoloji insan beynine odaklanır. Madde nedir demişsin..Madde: Hacmi ve ağırlığı olan, hadis, sonradan var olan, boşlukta bir yer kaplayan, kütleye sahip herşeydir.. Demekki insan maddedir. Maddeler temel olarak ikiye ayrılır. Canlı maddeler, cansız maddeler. İnsanlar CANLI MADDE sınıfına girer. İnsan madde midir demişsin: İnsan fizyolojik olarak maddedir, ama psikolojik olarak madde değildir, (psikoloji bilimdir..!)Psikolojik olarak madde değildir demek yanlış bir mantıktır. Çünkü psikoloji bir fizik kuralı veya bir yapıtaşı değildir. Psikoloji canlı maddeyi (beyni) inceleyen bir bilim dalıdır. Yani soyut bir kavramı incelemez. İncelenen herşey duyu organlarıyla algılanabiliyor. Akıl ve ruh sağlığı için hastaneye giden hem maddedir hem ruhtur, aklıyla fiziğini yürütür, akıl fizik bedene komut verir.. Akıl beyindir. Bir doktor senin aklını istediği gibi zayıflatıp güçlendirebilir. Psikolojini düzeltmek için beynine ve sinir sistemine etki edecek ilaçlar verir. Bunu açıklamaya gerek yok sanırım. Akıl beynin (canlı maddenin) sonuçlarıdır. Alkol alan bir kişinin ruyhuyla iletişimi en alt düzeye düşer, uykudada ruhla temas alt düzeydedir, o yüzden karar ve iradede isabetli olamaz.. Demekki akıl (canlı maddenin,beynin) sonucudur. Ondan bağımsız değildir. Fizik ve ruh iç içedir, ruh duyu için organlara ihtiyaç duyar, organlar artı ve eksi yönde rua etki eder. Ruh beyinden ayrı değildir.Ayrıdır diyebilmemiz için beyinden etkilenmemesi gerekiyor. Not: Bilerek yada bilmeyerek Zariyat suresinin 47. ayetinin melaini Ellmalının meali diye yanlış aktarmışsın..Elmalılıdan doğru mealı yukarıya yazdım.. Ben elmalının meali olarak almadım o ayeti, zaten farketmez, sonuçta hepsi tefsirdir. Tefsirler zaten insanların kafasına göre şekillendirdiği anlamlardan oluşuyor. Yani gerçekte ne anlatılmak istendiğini tefsirciler kafalarına göre yorumluyorlar. Tefsirlerin birbirine benzememesinin en büyük nedeni budur. Zaten anlatmak istediğim. Ayetler açık bir bilginin olmadığıdır. Yani neyi nereye genişlettiği nasıl genişlettiği konusunda basit bir anlatım yok. Sadece biz göğü genişletmeye malikiz denmiş örneğin. Bu kısacık cümle ne anlatıyor belli değil. Bir çok anlama yüklenebilir ve yanlış olmaz. Açık bir ayet, yoruma açık olamaz. Ne demek istediğini farklı görüşlere imkan vermeden anlatır. Ama nerde böyle ayet !!! kesindir diye bir iddam yok.. Bende bunu bekliyordum zaten. Teşekkürler xlark tades. Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Bu iletini okumuştum Tarafsız neden bir daha kopyalama ihtiyacı hissettin anlamış değilim.. Neyse cevap vereyim.. Ruh dışardan yapılan müdahalelere cevap verir demiştim.. Yani bir ruh hastasının ilaçlarla geçici olarak tedavi edildiğini biliyorum.. Bunun sebebi, ruhun fizik bedenden yine fiziki bağlarla devamlı iletişim ve etkileşimde olmasıdır.. Ama unutmaki asıl ve kalıcı tedaviler terapilerle yapılır.. Örneğin bir kimse uyutularak (hipnoz yada diğer tekniklerle) rahatsızlığı giderilebilir.. Örneğin telkin tedavileride başarılı sonuçlar verir.. Bunlara benzer bir sürü psikolojik tedavi yöntemler vardır.. Psikoloji ruh'u madde olarak görmez önce bunu unutmamalıyız.. Ruh madde değildir, her ne kadar bilimsel olarak ruhun mahiyeti tam olarak açıklanamamışsada, ruh madde değildir.. Ayet meselesine gelince.. "Elmamılının meali muteberdir, bak Elmalılı mealinde nasıl yazılmış" diyip, Elmalılı mealinde olmayan başka bir meali yazarsanız samimiyet ortadan kalkar... Elmalılı meali diye başka bir mealden alıntı yaptınız, bende "hayır bu Elmalılı meali değil" diyip gerçeğini yazdım.. Eğer yazmasydım, okuyucu yanılacaktı.. Bu açıdan tetkiki mümkün olan konularda göz göre göre yanlış bilgiler vermekten kaçınmalıyız.. Tetkiki mümkün olmasada yanlış bilgi vermek doğru değildir.. Saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Bu iletini okumuştum Tarafsız neden bir daha kopyalama ihtiyacı hissettin anlamış değilim..Neyse cevap vereyim.. Ruh dışardan yapılan müdahalelere cevap verir demiştim.. Yani bir ruh hastasının ilaçlarla geçici olarak tedavi edildiğini biliyorum.. Bunun sebebi, ruhun fizik bedenden yine fiziki bağlarla devamlı iletişim ve etkileşimde olmasıdır.. Ama unutmaki asıl ve kalıcı tedaviler terapilerle yapılır.. Örneğin bir kimse uyutularak (hipnoz yada diğer tekniklerle) rahatsızlığı giderilebilir.. Örneğin telkin tedavileride başarılı sonuçlar verir.. Bunlara benzer bir sürü psikolojik tedavi yöntemler vardır.. Psikoloji ruh'u madde olarak görmez önce bunu unutmamalıyız.. Ruh madde değildir, her ne kadar bilimsel olarak ruhun mahiyeti tam olarak açıklanamamışsada, ruh madde değildir.. Ayet meselesine gelince.. "Elmamılının meali muteberdir, bak Elmalılı mealinde nasıl yazılmış" diyip, Elmalılı mealinde olmayan başka bir meali yazarsanız samimiyet ortadan kalkar... Elmalılı meali diye başka bir mealden alıntı yaptınız, bende "hayır bu Elmalılı meali değil" diyip gerçeğini yazdım.. Eğer yazmasydım, okuyucu yanılacaktı.. Bu açıdan tetkiki mümkün olan konularda göz göre göre yanlış bilgiler vermekten kaçınmalıyız.. Tetkiki mümkün olmasada yanlış bilgi vermek doğru değildir.. Saygılar.. Sedat bey,üzgünüm ama bile bile yalan söylüyorsunuz.Piyasada elmalılı meali diye bir çok meal var ancak bunların hepsi orijinal,in dili ağır olduğu için sadeleştirilmiş şeklidir.Orijinal mealde aynen benim verdiğim şeklide yazılı. Zariyat 47- Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz. Alıntı
Φ hasanlorke Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 ANKEBUT 41 "Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!" VİKİPEDİ den örümceklerle ilgili bir bölüm "Dişi örümceğe açlığını unutturmak için dans yaparken ondan uzak durmaya da dikkat eder. Zira bir anda yakalanmak tehlikesi vardır. Bazıları, çiftleşme öncesi dişi örümceğe bir böcek ikram ederek açlığını giderir. Bir tehlike kalmadığını anlayınca dişiye yaklaşır. Açlığını hatırlayan dişi, erkeği yemeyi düşündüğü için, erkekler çiftleşmeden sonra hemen kaçarlar. Birçok örümcek kaçmaya fırsat bulamadan dişi örümceğe yem olmaktadır. Fakat her çiftleşmeden sonra dişinin mutlaka erkek örümceği yediği söylenemez." Burada l değinmek istediğim dişi örümceğin evinin gerçekten güvensiz bir yer olduğudur. Peki şunu sormak lazım o yıllarda kim hangi bilim düzeyi ile dişi ve erkek örümceği ayırt edebilir? Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Sedat bey,üzgünüm ama bile bile yalan söylüyorsunuz.Piyasada elmalılı meali diye bir çok meal var ancak bunların hepsi orijinal,in dili ağır olduğu için sadeleştirilmiş şeklidir.Orijinal mealde aynen benim verdiğim şeklide yazılı. Zariyat 47- Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz. Sayın Katakuta yalancılık ithamınızı geri almanızı rica ediyorum.. Hayatta en sevmediğim şey yalancılıkla itham edilmektir.. Yanılıyorsun diyebilirsin ama yalancı diyemezsin.. Lütfen o sözünü geri al.. Meseleye gelince.; Senin yaptığın alıntı meal gördüğüm kadarıyla sadece bir tek Kur'an meali sitesinde geçiyor.. Okuyucunun tetkik etmesi açısından.. "Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz." Bu ayeti aynen bu şekilde bir arama motoruna kopyalayın ve açılan sayfalara bakın.. Ama diğerlerinde yani Elmalılı meallerinde "genişletmek" olarak geçiyor.. Orjinal olduğuna nereden eminsin.. Siteden alıntı olduğu kesin çünkü noktası virgülüne aynı.. O sitenin orjinal kaynaktan yazdığına ne kadar eminsin..? Saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Siz bana yanılıyorsunuz demediniz ama " Elmamılının meali muteberdir, bak Elmalılı mealinde nasıl yazılmış" diyip, Elmalılı mealinde olmayan başka bir meali yazarsanız samimiyet ortadan kalkar...Elmalılı meali diye başka bir mealden alıntı yaptınız, bende "hayır bu Elmalılı meali değil" diyip gerçeğini yazdım.. Siz lafı dolandırarak beni yalancılıkla itham ettiniz,ben direkt olarak söyledim. Huyum kurusun lafı dolandırmayı hiç becerememişimdir Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Siz lafı dolandırarak beni yalancılıkla itham ettiniz,ben direkt olarak söyledim. Huyum kurusun lafı dolandırmayı hiç becerememişimdir Farkında değilim ama dolaylı yönden olmuş olabilir.. Ben kedni adıma özür diliyorum.. Sende özür dilicek misin..? Saygılar.. Alıntı
Φ katakuta Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Farkında değilim ama dolaylı yönden olmuş olabilir..Ben kedni adıma özür diliyorum.. Sende özür dilicek misin..? Saygılar.. Elbette özür diliyorum. Ama ben yinede iddiamın arkasındayım Senin yaptığın alıntı meal gördüğüm kadarıyla sadece bir tek Kur'an meali sitesinde geçiyor..Okuyucunun tetkik etmesi açısından.. "Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz." Bu ayeti aynen bu şekilde bir arama motoruna kopyalayın ve açılan sayfalara bakın.. Ama diğerlerinde yani Elmalılı meallerinde "genişletmek" olarak geçiyor.. Orjinal olduğuna nereden eminsin.. Siteden alıntı olduğu kesin çünkü noktası virgülüne aynı.. O sitenin orjinal kaynaktan yazdığına ne kadar eminsin..? Sedat bey, ben sitelerden arama motorlarından değil,Elmalının ilk eseriden bahsediyorum.Eğer kitapçılara yolunuz düşerse bir göz atıverin saygılar Alıntı
Φ kralx Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Evet bende iddamın arkasındayım.. Senin yazdığın ayet meali sadece bir sitede var.. Artık o site sahipleride noktası virgülüne orjinal kitaptan yazmışlar.. Yani ilginç olan şey, noktasına virgülüne kadar aynı çıkması.. Neyse... konumuz Allah var mıdır idi.. Evet Allah var.. Saygılar.. Alıntı
Φ GeceKuşu Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Kuran da “ evrenin genişlemesi ” iddiası zorlama bir yorumdur… Her yeni bilimsel bir gelişmenin ortaya çıkmasıyla… Kuranda var olduğunu iddia ettikleri... ve ne hikmetse Onları yüzyıllar sonrası yeni fark eden akıllıların yaptıkları bu yorumlarının Spekülasyondan öteye bir anlamı yoktur… Aslında çoğu kez ayetin orijinalinin anlamı o yapılan meallerdekinden farklıdır. Birçok mealde birçok ayet farklı bir şekilde yorumlanmaya çalışılmıştır. Bunun nedeni meali yapan insanın o ayeti anlamlandırmaya çalışırken kendi anlayışına göre bir sonuç çıkartma gayretidir. Farklı meallerde farklı çeviriler bulmaya çalışmak bir anlam taşımaz. Çünkü meal o kişinin anlayışının bir sonucudur. Ayetler üzerine yapılan zorlama yorumların, spekülasyondan öteye bir anlamı yoktur. Bilimsel gerçeklerin ortaya çıkmasıyla geçmişte yapılan yorumlar terk edilip, Ne hikmetse (Eskiden anlıyamadıkları) yüzyıllardır farklı anlamlar ifade eden ayetlere, Yeni zorlama yorumlarla yeni ve farklı anlamlar kazandırılmaya çalışılmaktadır… *** Yukarıda yaptığımız tespit üzerine “Kuran da evrenin genişlemesi” iddiasını ele alırsak; Gerçeklerin ve zorlama yorumların daha iyi farkına varabiliriz… Örneğin… .(Elmalı’ nın yorumu): 51:47- “Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz” Ve (Y.N. Öztürk’ün yorumu)…51:47- “Göğe gelince onu biz ellerimizle kurduk, hiç kuşkusuz biz genişleticileriz” … Bu ikisi gibi birçok mealin ifadelerini buraya sıralayabiliriz… Göreceğiz ki… aynı ayet için değişen zamanlarda yapılan yorumlar farklılıklar göstermektedir.. *** Bilimsel bir teoriye göre “evrenin genişlemesi” konusu gündeme gelmeden önce Adı geçen ayetin bütün çevirilerine baktığımızda hepsinin “geniş kudret sahibiyiz” şeklinde çevrildiğini görüyoruz.. Ama ne zaman bu konu gündeme gelmeye başladı (!)… Esnek Arap dilinin olanakları kullanılarak ilgili ayet “biz evreni genişletmekteyiz” şekline dönüştürüldü (!)… Sonuç olarak; Kuran’daki ilgili ayetin orijinal Arapça ifadesi zorlama yöntemlerle “evreni genişletiyoruz” şeklinde saptırılsa bile Kuran’ın orijinal bir düşünce getirdiği söylenemez… Bu ayetin bilimsel olarak kesinlikle “evrenin genişlediğinden” söz ettiği %100 iddia edilemez… İlgili ayet ile evrenin bilimsel olarak genişlemesi arasında bir bağ kurmak son derece güçtür… *tna Alıntı
Misafir ipek Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 ALLAH NEDEN SEBEPLERİ ÇALIŞTIRIYOR.. Her şeyin sebeplerle meydana geldiği bir âlemde yaşıyoruz. Yağmur buluttan, meyve ağaçtan, insanlar anne ve babadan bu âleme geliyorlar. Acaba, bütün bu sebepler, kendileriyle meydana gelen şeylerin yaratıcısı mıdır? Onlar olmasa neticeler olmaz mı? Bu konuda Mevlâna şunları söyler: "Ne Hz. Musa'nın, ne de Peygamberimizin mu'cizeleri, sebeplerle değil, ALLAH ın yaratmasıyla olmuştur. Yoklara kabiliyet nereden geliyor? ALLAH arayanlar için bu gök kubbenin altında bir âdet koydu. Sebepler ve yollar yarattı. Olayların pek çoğu o âdete göre olagelir. Fakat bazı da olur ki, kudret o âdeti yırtar, kaldırır. "...Fakat arayan muradına erişsin diye, çok defa yaptığı işleri sebeple yapar, sebeple yaratır". İlk yaratılış, sebepler olmaksızın meydana gelmiştir. Mevlâna bunu "Yoklara kabiliyet nereden geliyor?", diye ifade eder. Sonrasında ise, "âdetullah, sünnetullah" tabir edilen İlâhî kanunlarla, neticeler sebeplerle yaratılmaya başlanmıştır. Fakat bu kanunlar -haşa ALLAH bağlayıcı değildir. ALLAH elbette kendi koyduğu kanunların mahkumu olamaz. Nitekim, Hz. Musa'nın ve Peygamberimizin ve diğer peygamberlerin mu'cizeleri, İlâhî iradenin ispatıdır. Cenab-ı Hak, peygamberlerinin elinde gösterdiği harikulade olaylarla dilediğini, dilediği şekilde yaptığını göstermektedir. "Sebepler, ancak birer perdedir". Evliyaullahın kerametleri veya bazı olağanüstü olaylar da, ALLAH'ın sebebler kanunuyla değil, hususi irade kanunuyla meydana gelir. Mesela, onuncu kattan düşen bir çocuğun ölmemesi, uçuruma yuvarlanan bir taksideki insanların burunları kanamadan kurtulmaları gibi olaylar, nadiren de olsa vuku bulmaktadır. Mevlâna, bu gibi şeylere: "ALLAH'ın bazen sebepleri tesirsiz bırakmasında ben şaşırmış kalmışım. Hakkı tahayyül ve tasavvur hususunda sofestailer gibi olmuşum" diyerek dikkat çeker. Yani, sofestailer eşya ve olaylar hakkında kesin hüküm vermekten kaçındıkları gibi, ben de kesin hüküm veremez hale gelmişim. Yarın güneş doğar mı? Belki doğmayabilir. Ateş yakar mı? Bazen yakmayabilir. Bir avuç toprak, bütün düşmanın gözüne isabet eder mi? ALLAH dilerse edebilir. Fakat yanlış anlaşılmasın. Sebeplerin perde olması, sebeplerin ihmali demek değildir. Nitekim, Peygamberimiz (a.s.m.) sebepleri ihmal etmemiş, harpte zırh giymiş, sipere girmiş, hendek kazmıştır. Mevlâna, bu noktayı da şöyle belirtir: "Kuru duayı bırak! Ağaç isteyen tohum eker. "Yere tohum ekmek... Ondan, ne yere bir parlaklık gelir, ne yer sahibi zenginleşir. Bu ancak, 'bunun aslını yokluk âleminden veren sensin. Bundan bana lazım' diye işarette bulunmaktan ibarettir. 'Yedim de, tohumunu da nişane olarak getirdim. Bu nimetten yine bize ihsan et' demektir." Demek, sebepler ihmal edilmemeli, fakat neticeler de ALLAH'tan beklenmeli. Tohum ekmeden meyve bekleyen ALLAH ın kanununa karşı geldiği gibi; tohum ekmekle mutlaka meyve alacağını sanan kişi de, ALLAH ın irade ve kudretine karşı geliyor demektir Alıntı
Φ casalu25 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 ALLAH NEDEN SEBEPLERİ ÇALIŞTIRIYOR.. Her şeyin sebeplerle meydana geldiği bir âlemde yaşıyoruz. Yağmur buluttan, meyve ağaçtan, insanlar anne ve babadan bu âleme geliyorlar. Acaba, bütün bu sebepler, kendileriyle meydana gelen şeylerin yaratıcısı mıdır? Onlar olmasa neticeler olmaz mı? Bu konuda Mevlâna şunları söyler: . . . Demek, sebepler ihmal edilmemeli, fakat neticeler de ALLAH'tan beklenmeli. Tohum ekmeden meyve bekleyen ALLAH ın kanununa karşı geldiği gibi; tohum ekmekle mutlaka meyve alacağını sanan kişi de, ALLAH ın irade ve kudretine karşı geliyor demektir Son olarak şunla bitirilebilir "Tedbiri al taktire karışma." Alıntı
Φ casalu25 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Kuran da “ evrenin genişlemesi ” iddiası zorlama bir yorumdur… Her yeni bilimsel bir gelişmenin ortaya çıkmasıyla… . . . Bu ayetin bilimsel olarak kesinlikle “evrenin genişlediğinden” söz ettiği %100 iddia edilemez… İlgili ayet ile evrenin bilimsel olarak genişlemesi arasında bir bağ kurmak son derece güçtür… *tna Yüce kitabı anlamak ve meal yani varılan sonuca varmak için belli ilim sahibi olmak gerekir. Evet meal varılan sonuç demektir, tam olarak çeviri yapılmaz yapılsada saçma olacağı aşikardır. Peki varılan sonuç yani meal nasıl belirleniyor, alim yani ilim sahibi kişiler bir araya gelerek ortak görüş bildirir. Bahsettiğin konuda da ortak görüş olarak, evrenin genişletilmesinden bahsedildiği açık. Başka yorumlar da olacaktır ama biz her zaman çoğunluğun görüşünü benimsemeliyiz taki gerçekten sonuç çıkarabilecek ilme varana kadar. Tamamen bilimsel... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Tartafsıza özet cevap: Madde bilgiyi kopyalayabilir, tutabilir istenildiği zaman verebilir ama asla muhakeme ve mukayese yapamaz.. Tıpkı bilgisayar işlemcisi ve harddiski gibi.. Özetle üzerinde durduğum, altını çizdiğim konu düşünebilme, mukayese ve muhakeme yetenekleridir.. Bunu madde yapamaz ve bana bunu madde yapabilir diye hiç bir kimse ıspatlayamaz, bugüne kadar ıspatlanmışta değildir.. Hatta teorisi bile yoktur bunun.. Saygılar.. Görünen, dokunulan, ağırlığı, cismi ve kütlesi olan herşey maddedir. İNSAN MADDEDİR Maddeler ikiye ayrılır, canlı ve cansız maddeler. İNSAN CANLI MADDEDİR Canlı maddeler düşünebilme ve mukayese yeteneğine sahip olabilir, özelliklerine göre. BAZI MADDELER DÜŞÜNEBİLİR Canlı maddeler topladıkarı verileri geliştirip değerlendirip, kullanabilirler. BAZI MADDELER AKIL YÜRÜTEBİLİR Ruh vardır..Ruh gerçektir.. Bilinç ruhtadır.. Lütfen kanıtlayınız. Ama "kanıt nedir" tanımına uyunuz. Dünya küre(top) biçimindedir kadar tartışılmaz olsun, zaten kanıtın amacı tartışma yaratmamaktır. Alıntı
Φ ali-ilmek Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Bu madde düşünüp düşünmeyeceğine,canlı olup olmayacağına kendisi mi karar veriyor?İnsan denen madde düşünmeyi seçerken masa denen madde acaba neden düşünmeyi seçmiyor ! Yoksa maddeler aptal olanlar ve olmayanlar diye de ikiye mi ayrılıyor ?Bir masa cansız ve düşünemeyen olmayı mı seçti?Seçti ise bir zamanlar düşünüyor demektir? yapmayın böyle şeyler lütfen Bu düşünen madde ilk başta sonsuzdan beri düşünüyor muydu?yoksa bu madde düşünemeyen cansız bir maddeydi de birden düşünmeye mi başladı?Yok sonsuzdan beri düşünüyorsa bu hangi madde!!Bu madde tasnifini nerden buldunuz?Sizin teoriniz mi acaba sayın Tarafsız? Hızımı alamadım şu sorularda takıldı kafama; Şimdi bilimsel olarak dünyanın bir toz bulutu olduğu zamana gitsek bu maddelerden hangisi düşünmeye başlamıştı?Hangi element karbon mu?yoksa başka biri mi peki şuanda o element düşünmüyor mu cansız mı?Bu elemtler birleşince düşünmeye başlıyorsa insanda olduğu gibi birleşmeyi nasıl düşündüler?tek başlarına iken.. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Hızımı alamadım şu sorularda takıldı kafama;Şimdi bilimsel olarak dünyanın bir toz bulutu olduğu zamana gitsek bu maddelerden hangisi düşünmeye başlamıştı?Hangi element karbon mu?yoksa başka biri mi peki şuanda o element düşünmüyor mu cansız mı?Bu elemtler birleşince düşünmeye başlıyorsa insanda olduğu gibi birleşmeyi nasıl düşündüler?tek başlarına iken.. Bir inançlı olmama rağmen şöyle cevap vereyim; hiç bir madde düşünemiyordu tabii ki o dönemde. Ne karbon ne de diğer maddeler. Onların soğumasını, yoğunlaşmasını yada diğer maddelerle birleşebilmesini sağlayan onları öznitelikleridir. Yapılarıdır. Aynen bir mıknatıs gibi düşünün. Zekası falan yok ama yapısı gereği diğer bir mıknatısı itebilmekte yada çekebilmektedir. Yapısı uygun olan elementleri de çekmektedir. Uygun olmayanlara ise tepkisiz kalmaktadır. Kimi maddelerde mıknatıslandırılarak "Çekilmeye uygun hale" getirilip mıknatısı onu çekmesi sağlanmaktadır. Ama bu noktada o yapılara (örneğimiz itibarınca mıknatısa) o yapısını/özelliğini/halini kazandıran şey nedir? Var oluşu mu yoksa Yaratılışı mı? Bilimde, inançta, felsefelerde bunun cevabını arıyor. Ama farklı farklı pencerelerden bakarak... Alıntı
Φ TARAFSIZ Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 ali-ilmek Bu madde düşünüp düşünmeyeceğine,canlı olup olmayacağına kendisi mi karar veriyor?Bilinmiyor. Kainat en başından beri (eğer başı varsa) canlı ve cansız maddelerle birlikte oluşmuş olabilir, bu ihtimaldir. İnsan denen madde düşünmeyi seçerken masa denen madde acaba neden düşünmeyi seçmiyor ! Yoksa maddeler aptal olanlar ve olmayanlar diye de ikiye mi ayrılıyor ? Masa cansız maddedir. Bir masa cansız ve düşünemeyen olmayı mı seçti?Seçti ise bir zamanlar düşünüyor demektir?yapmayın böyle şeyler lütfen Masa cansız maddedir. Cansız maddeler düşünmezler. Bu düşünen madde ilk başta sonsuzdan beri düşünüyor muydu?yoksa bu madde düşünemeyen cansız bir maddeydi de birden düşünmeye mi başladı?Yok sonsuzdan beri düşünüyorsa Bilinmiyor. Ama bir çok teori ve inanç var bu konuda. Hiçbiri doğru değil çünkü kantlanmamıştır, kanıtlanmayan birşeye gerçektir, doğrudur diyemeyiz hepsi aynı değeri taşır bu nedenle. Bu hangi madde! !Bu madde tasnifini nerden buldunuz?Sizin teoriniz mi acaba sayın Tarafsız?Hayır bu teori değil, bir tanımdır. Maddenin tarifi yapılmıştır ve maddeler sınıflandırılmıştır. Yani ortada bir önkabul yok gerçek var. Örneğin masa ve insan gerçektir, çünkü duyu organlarımızla algılıyoruz ve onu tanımlıyoruz. Şimdi bilimsel olarak dünyanın bir toz bulutu olduğu zamana gitsek bu maddelerden hangisi düşünmeye başlamıştı?Hangi element karbon mu?yoksa başka biri mi peki şuanda o element düşünmüyor mu cansız mı?Bu elemtler birleşince düşünmeye başlıyorsa insanda olduğu gibi birleşmeyi nasıl düşündüler?tek başlarına iken.. Cevabı bilinmeyen sorular, Allah'ı kanıtlamaz. Her bilinmeyen cevapta "demekki Allah vardır" demek, tam bir inanç psikolojisidir. Teorilerle sana şöyle olmuştur böyle olmuştur desemde, doğru olmayacaktır. Gerçeği şimdilik hiçbirimiz bilmiyoruz, çünkü gerçek bu dur diyebilmemiz için kanıtlara ihtiyacımız var. Ben sana desemki herşey tesadüfen olmuştur, sen beni hiçbir şekilde yanlışlayamazsın, çünkü bana aksini gösteren hiçbir kanıt sunamazsın. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.