Φ Canraşit Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Bu toplum genelde hazırcılık ve kolaycılığa alıştırılmıştır. Kendinde bir güç olduğuna inanmaz. Ya tanrıya verecektir sırtını, ya ondan umudu keserse başka büyük bir güce. Hiç merak etmeyin, pazarda limon satan da var, kendini satan da, çöple beslenen de, üç kuruş için patronun ağız kokusunu çeken de...Özal'ın dediği gibi işini bilen memur da... Saygılar sunarım. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Ama yine de bir parça kişisel tartışmaya bir değineyim bakayım! İnsan kendini alamıyor! Doğrusu taa eski yazılarımın okunmasından şaşkınlığa uğruyor ve biraz da böbürlenmekten kendimi alamıyorum. Yok ben bu kişisel tarza girmeyeyim, yoksa egom kabaracak! Yalnız anlayamadım. Akla hayale gelmedik bağlantılar ve çelişkiler bulma merakı bir hobi olsa gerek. Böyle bir arkadaşım vardı. Çok zeki bir Çerkez çocuğuydu. Kafkas yöresinden boş kişi çıkmaz diye inanırım hep. Bir soru sorar ve ayrıntılı yanıt isterdi. Ben de sorulara yanıt vermeye bayılırım ya, hemen düğmesine basılmış teyp gibi başlardım. Sabırla dinler, yakaladığı çelişkileri zihnine not ederdi. Ben bitirince başlardı yakaladığı çelişkileri sıralamaya. Ama illa çelişki yakalayacak, hobi! Yakalayamazsa da yakalamış gibi yaptıklarını söylemeden duramazdı. En büyük zevki: "haklısın, o konuda çelişkim var" itirafını alabilmekti. O zaman yüzüne yayılan memnuniyet duygusu görmeye değerdi. Heeey, hey! Bu internet, multimedya sosyalliği öldürdü be! Artık o yüz yüze ortamlar olmadığı, tarih olduğu için böyle forumlarda kurt döküyoruz işte... Ne günlerdi, en radikal komünist devrimcisinden, en katı kafatasçı ırkçısına, en kökten İslam devrimi amaçlayan militanına kadar her ortama girip tartışırdık! Bazen paçayı zor sıyırdığımız, sözümona halk mahkemesinde!! yargılanıp infazdan yırttığımız bile olurdu! Hey gidi günler be, heeey ki hey! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Hiç merak etmeyin, pazarda limon satan da var, kendini satan da, çöple beslenen de, üç kuruş için patronun ağız kokusunu çeken de...Özal'ın dediği gibi işini bilen memur da... Evet, fakat emin olunuz onlara gidin sorun, ya Mehdi bekliyordur gelip kılıcıyla dünyayı kurtaracak, ya bir devrim bekliyordur efendileri köle, köleleri efendi yapacak, ya başka bir efendi arıyordur, patronundan sıkılmıştır, bakalım başkası nasıl sömürecek beni diye merak ediyordur. Emin olun böyledir, topluma şöyle bir kulak verin, duyarsınız. Dostum, seninle biz aslında toplumun dejenerasyonundan yakınmakta ortağız. Bu toplum hâla tebaa olmaktan kurtulamadıııı!!! Bu budur. Tebaa, emir kulu. Gitsin ağam, gelsin paşam. Valla açıkçası Osman Pamukoğlu yeterli oy alırsa bile, "ağam gitsin de bir de paşam gelsin bakalım ne yapacak?" düşüncesiyle oy verileceğinden korkuyorum! Bu da samimi itirafım! Fakat bu toplumdan ümidimi asla kesmedim, siz de kesmeyiniz lütfen. Sizden samimi dileğim bu sadece. Tartışmalarımız filan tuz biber, önemli değil. Bizim gibi düşünmeyi seven insanlar kaçınılmaz biçimde polemiğe eğilimli olabiliyoruz. Hiç önemli değil, içimde en küçük garez varsa en adi ben olayım... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Ulusçuluk ile Ulusalcılığı karıştırmamak gerekir. Sizce Atatürk ulusçu mu, ulusalcı mıdır? Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Evet, fakat emin olunuz onlara gidin sorun, ya Mehdi bekliyordur gelip kılıcıyla dünyayı kurtaracak, ya bir devrim bekliyordur efendileri köle, köleleri efendi yapacak, ya başka bir efendi arıyordur, patronundan sıkılmıştır, bakalım başkası nasıl sömürecek beni diye merak ediyordur. Emin olun böyledir, topluma şöyle bir kulak verin, duyarsınız. Efendim, derdim polemik değil. Bir şey anlatmaya çalışıyorum, Lassie gibi belki , ama anlayın artık siz de istiyorum. Amerikan toplumu çok mu farklı ? Toplu intihar edilen tarikatler bile var ABD'de üstelik. Bu düzende dini taassubun ezilen insanların tek sığınabildiği korunaklı bir liman olduğunu görmek gerekir. Zenginler de bu toplumun insanı değil mi ? Siz, yeterli eğitimi, sağlık hizmetini, işsizlik, gelecek kaygısını azaltacak sosyal devleti götürmediğiniz insandan ne bekliyorsunuz ? Onlar da toplu intihar mı etsinler ? Marksist değilim ama dinin bu kalpsiz dünyanın kalbi olduğunu söyleyen Marks'ın bu konuda haksız olduğunu gerçekten söyleyebilir miyiz ? Ben merak ediyorum, insanların kimliğine dokunulmadıkça ekonomik kaygılarla seçim yaptıklarını ve bu seçimler sonucu, onları olması gerektiği gibi dini vicdanına indirgemiş, bunu özümsemiş çağdaş insanlar haline getirecek uygulama ve hizmetleri onlara sunacak partilerin iktidara gelebileceklerini göremiyor musunuz gerçekten ? Saygılar sunarım. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Sizce Atatürk ulusçu mu, ulusalcı mıdır? Efendim, bu iki kavram arasında bağlantı yok değil ki. Ulusçuluk, elbette ulusalcılığı da kapsar ya da eski Türkçe ile milliyetçilik, milliciliği de kapsar tabii. Yoksa, Ulusalcı cephe içerisine BTP'yi, SP'yi, HAS Parti'yi de katmamamız gerekir değil mi ? Saygılar sunarım. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Doğrusu taa eski yazılarımın okunmasından şaşkınlığa uğruyor ve biraz da böbürlenmekten kendimi alamıyorum. Yok ben bu kişisel tarza girmeyeyim, yoksa egom kabaracak! Yok fazla kabarmasın. Arama motorları sağ olsun ! Saygılar sunarım. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 Yalnız, bu gelişmelerin sebebi, böyle bir algı yaratmaya yönelik bir planın uygulanıyor oluşu da olabilir, bu da ihtimal dahilinde. Yani sizin hesaplar da ihtimal, olasılık üzerine kurulu. Bu ülkede AB/D nin desteği olmadan iktidar olunamayacağında aşağı yukarı herkes hemfikir mi, evet; o halde son günlerde CHP ye teveccühün kaynağı AB/D desteği olabilir mi? Gelişmelere bakarsak büyük bir ihtimalle bu sorunun cevabı da evet, ama dediğim gibi denize düşen yılana sarılır misali ve orada güvendiğimiz kişilerin hatırına, kerhen destek vermek zorunda olduğumuzun da farkındayız. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Kafkas yöresinden boş kişi çıkmaz diye inanırım hep. Çıkar efendim, çıkar. Her coğrafyadan, her inançtan, her etnikten, her ırktan boş da çıkar, dolu da...Sabah yazarı Hıncal Uluş Kafkas kökenli değil mi ? Habertürk'teki program yapımcısı ve yazar Ahmet Tezcan Kafkas kökenli değil mi ? Sunucu, manken Vatan Şaşmaz Kafkas kökenli değil mi ? Herkes de Kafkas kökenli Sevtap Parman gibi dolu pardon dolgun olmak zorunda da değil yani İzmir'in kavakları olduğu gibi, salakları da yok mudur, elbette vardır. Saygılar sunarım. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Ayrıca yani, havadan bir taş düşerken hemen altına başını uzatmak da neyin nesi? Hadi diyelim eski Marksistlerden bir kişi çıktı, benim beklediğim gibi veya tersini mi artık demek istiyor, Sovyetler emperyalist filan değildi mi demek istiyor artık, ne diyorsa dedi. Yani bir kişinin demesiyle oluyor mu? Eski Marksistlerin bu konuda genel bir görüş netliğine ulaşması gerekmiyor mu? Ben kişiler üzerinden gitmiyorum. Sözlerim topluma. Marksist değilim Ama, siz benim öyle olduğumu düşündüğünüz için, o taşın havaya değil, bizzat bana atıldığı çok belli. Başka bir başlıkta ne demiştim efendim, hatırlayalım bir: tartışmanın art niyetli yapılmamasının yolu '' delikanlı gibi '' tartışmaktan geçer. Alıntı yapmadan, neye itiraz ettiğini net bir şekilde göstermeden, demogoji ile yapılan tartışma '' kaçak güreşmeye '' benzer. Saygılar sunarım. Alıntı
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Yani sizin hesaplar da ihtimal, olasılık üzerine kurulu. Bu ülkede AB/D nin desteği olmadan iktidar olunamayacağında aşağı yukarı herkes hemfikir mi, evet; o halde son günlerde CHP ye teveccühün kaynağı AB/D desteği olabilir mi? Gelişmelere bakarsak büyük bir ihtimalle bu sorunun cevabı da evet, ama dediğim gibi denize düşen yılana sarılır misali ve orada güvendiğimiz kişilerin hatırına, kerhen destek vermek zorunda olduğumuzun da farkındayız. Efendim, ben tam tersini savunmuştum halbuki, görülüyor ki anlatamamış, iyi ifade edememişim. Her neyse, önemli değil... Yalnız, şunu tekrar vurgulayayım ki; Ben, bu seçimde CHP'nin iktidara gelebileceğine inanmıyorum. Dolayısıyla, AB/D desteği olmadan hiç bir partinin iktidar olamayacağı tezimle çelişkili bir söylemim yoktur. Şimdilik, en azından bu anlaşılsın yeter benim için. Saygılar sunarım. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Yalnız, şunu tekrar vurgulayayım ki; Ben, bu seçimde CHP'nin iktidara gelebileceğine inanmıyorum. Dolayısıyla, AB/D desteği olmadan hiç bir partinin iktidar olamayacağı tezimle çelişkili bir söylemim yoktur. Şimdilik, en azından bu anlaşılsın yeter benim için. Eeee, destek henüz açık olmadığından bu gayet normal, yalnız AKP tek başına gelirse başkanlık sisteminin referanduma götürüleceği söylendi, CHP de artık bir başkan çıkarır; ne diyelim hayırlısı olsun. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Yanıt verecek çok söz edilmiş ama, bir ucundan başlayacağız artık. Ekonomik nedenlerin önde geldiğini dünyada herkes bilir. Tüm dünyada tüm seçimlerde insanlar ekonomik kaygılarla oy verirler. Çünkü insanlar ekonomik nedenlerle intihar etmekteler, ekonomik nedenlerle krizler, savaşlar çıkmakta. Bunu görememek imkansız bir şey. Eğer sağır sultan olmakla, üç maymun olmakla yetinmeyip bitkisel hayatta sultan olunursa ancak olur! Sıcak para akışı sağlanmasının ve ekonomiye büyüme var makyajı yapılmasının tek nedeni de zaten budur. Aheste çek kürekleri, mehtap uyanmasın! Arama motorları bir talep için çalışırlar. Talep ile arz da ekonomik kavramlardır ve bağlantılıdır. Bu ülkede ABD desteği olmadan iktidar olunamayacağı algısını yıkmak ulusal bir görev olmuştur artık! Bu göreve her Türk vatandaşını çağırıyorum. Ötesinde, ulusun varolma, yok olma, ulus olma veya tarihe karışma davası olmuştur desem abartı olmaz. Coğrafyanın insan kültürleri üzerine etkisi kesin bir bilimsel gerçektir. Kanaatler özele göre değil, genel tabloya göre oluşur. Ben bir insanın bir görüşte olduğundan şüphelenmem, sormak dururken, "x misin, y misin?" demek varken, septik davranmak son derece yersiz ve abes olurdu. Parmaklarımız bantlı mı da muhatabımızın hangi dünya görüşüne inandığını soran cümleyi bir klavye tuşlarına basıp da yazamayacağız? Sorup cevabını almak dururken şüphe ile hareket etmek çok komik olurdu. Hayır şimdi, burada benim derdim gücüm bir kişiyi hedef almak ve ona imalarla sataşmak mıdır? Lakabı ördek diye sürekli yağmur yağacak yağmur yağacak diye kırk kere tekrar mı etmeliyim? Benim böyle bir derdim yok. Böyle bir vehimde bulunmak iyi bir belirti değil, aklıselime davet etmek zorundayım. AKP yerine CHP nin iktidar yapılacağı bir komplo teorisidir. Gerçek olup olmadığını tam olarak kestirmek zordur. Bu bir psikolojik yıkım savaşı. Savaşın özü şaşırtma, belirsizlik ve bazen raslantı olarak tanımlanacak sürprizlerle örülüdür. Savaşın sonucu kestirilebilir olsa savaşlar olmazdı. Yalnız bu bir savaştır. Ordunun bu derece yıpratılması boşuna olamaz. Asıl savaş öncesi psikolojik yıpratma ve savaş şartlarını kendi lehine olgunlaştırma döneminden geçiyoruz. Bu kestirilebilirdir. Bir kez daha tekrar ediyorum: Yarın kimse hiç de horozun biri çıkıp ötmemiş, ne zaman sabah olmuş, biz uyanamadıydık demesin! Benden ötmesi! Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Ordumuzun son sekiz yılda hiç de alışık olmadığımız derece eleştiriliyor olması herkesin baktığı yerden farklı algılanıyor bence.Farklı kesimlerin ordumuzun siyasetteki yeriyle ilgili farklı bakış açıları var.Genel söyleyeyim ordumuzun eleştirilebiliyor olması demokrasilerde olması gereken bir durum olarak algılanıyor bir kesim tarafından ve ordunun siyasetteki etkisinin azaltılması gerektiğinden hareketle ordumuzun bugün eskisi gibi aklına geldiğinde siyasete müdahale etmiyor olması siyaseten normalleşme, demokrasi açısından ilerleme olarak değerlendiriliyor. Ordumuzun eleştiriliyor olması, ordumuzun siyasete müdahale etmiyor olması siyasetten uzak kışlasına çekilmiş görüntü vermesi demokrasi,hukuk açısından sıradışı,olumsuz karşılanacak bir durum değil.Demokratik bir ülkede, demokratik bir sistemde olması gereken bu, hiçbir kurumun, hiç kimsenin eleştirilmeme,dokunulmama gibi bir hakkı olamaz ya da ben öyle biliyorum. Ordumuzun siyasete müdahaleci Kemalist duruşunu benimsemeyen bir kesim var muhafazakar kesim bu düşüncede yanlış gözlemlemediysem.Ha bu kesim ordumuzun güçsüzleşmesini,ülkemizi koruyamayacak,caydırıcı güç olarak görülmeyecek bir yapıda olmasından,ordumuza düşmanlıktan yanalar mı?Ben bu düşüncede değilim.Ordumuz güçlü olsun,caydırıcı güç olsun ama şu, devlet bizden sorulur,siyaset bizim istediğimiz çerçevede yapılır anlayışına karşılar benim fikrim. BDP anlayışından gelen eleştiri ise yıllardır doğuda ve güneydoğuda askerimizin başrol aldığı uygulanan PKK'yla mücadele siyasetinin oluşturduğu olumsuz,nefret içerikli algı.Bu algının doğru yanları bir yana bunun dışında bir de ordumuzun gerçekten gücünün zayıflatılması bu cenahın istediği bir durum görünen o ki.Bazılarının planlarının uygulanabilmesi için gerekli bir istek bu tabi ki... Bunun dışında kendini özgürlükçü olarak nitelendiren, liberal bir kesimin ordunun siyasetten uzaklaşması, kışlasına çekilmesi, yönünde geliştirdiği ve ordunun da eleştirilebilir olması gerektiği yönündeki eleştiri kanadı var galiba. Kendini Atatürkçü olarak nitelendiren,ordumuzla organik bağı olan ordumuzun yaptığı siyasetle kol kola olan bir kesim daha var.Bu kesim bu vakte kadar ordumuzun hiçbir yanlışını görmüyordu,daha doğrusu ordumuzun siyasi düşüncesiyle, duruşuyla ilgileniyordu, yaptığı işin yanlışı doğrusu önemli değildi ve siyaseten duruşu doğruydu...Bu kesim bugün ordumuzdan beklenen o bilindik tavrı göremediği için bazen sesli bazen de içinden ordumuzun vazifesini yapmadığını düşünerek eleştiriyor gözüm,aklım ve hislerim beni yanıltmıyorsa. Bu bakış açılarının olması ayrı olmakla birlikte bir de ordumuzun bu derece siyasetten birden bire ne olduysa uzaklaşması, Ergenekon davasıyla birçok komutanın içeri alınabiliyor olması ve ordumuzn bu duruma beklenmedik ölçüde seyirci kalıyor olması durumu var.Bu durum hakikaten de garip?Siyasete müdahale gücünü biri mi vermişti de aniden böyle elinden veren geri aldı acaba? Yoksa AKP halktan aldığı oyun desteğine güvenerek Ergenekon davasına kalkışamaz, o kadar da askeri içeri alamazdı adım gibi eminim...Tablo net değil, kulisteki sahnede olan oyuncuları oynatan gerçek yönetmeni/yönetmenleri bilmiyoruz....Bilen varsa söylesin...ABD ya da ''A''yla başlayan başka bir ''B'' dendiğini duyar gibiyim. Bu tabloda ''ordumuz yıpratılıyor'' kelime grubu nitelendirmesi bana göre tam da tabloyu yansıtmıyor, kapsamıyor,tabloyla uygunluk göstermiyor. Birilerinin müdahalesinden uzak düşündüğümüzde (düşünmesi bile zor!!!) ordumuzun içinde olup bitenlerin yani göreviyle ilgili hataların, eksikliklerin tartışılıyor olması, daha güçlü bir ordu için hataların düzeltilmesi, görevini kötüye kullananlardan arındırılması, daha güçlü bir ordunun oluşturulması, bir devlet kurumu olarak duruşunun nasıl olması gerektiğinin tartışılması garipsenmemeli. Ama gelin görün ki mesele bu kadar basit olmadığı için ''ordumuz yıpratılıyor'' tabiri de bu durumu açıklamadan çok uzak kalır... Muhabbetle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Türk Silahlı Kuvvetleri siyasete filan hiç karışmamıştır. Siyasete karışmak, oyların filan partiye verilmeyip filan partiye verilmesini sağlamak şeklinde olur. Ordu demokrasinin raydan çıkarılmasına ve devletin temel niteliklerinin bozulup, diktacı eğilimlere yönelinmesine karışmıştır. Demokrasilerde demokrasiyi ortadan kaldırma özgürlüğü yoktur. Halkı birbirine düşman kamplara bölme, dini ve etnik ayrımcılığı kışkırtma, polisi, yargıyı bölme, ülkeyi iç savaşa götürme özgürlüğü yoktur. Ülkemizde dogmatik anlayışlar kırılamadığı için bu eğilimler sürekli şekilde var olagelmiş ve ordu demokrasiyi korumuştur. Ordunun cunta kurma ve iktidarı elinde tutma hevesi hiç olmamıştır. Demokrasinin ortadan kalkması durumlarında zorunlu olarak müdahale etmiştir. Şimdi de demokrasiye saygısından müdahale etmemektedir. Sürecin sonu sabırla beklenecektir. Askeri müdahaleler halkta bir kolaycılık ve hazırcılığa neden olmuştur. Artık halkın rüştünü ispat etmesi, demokrasisine sahip çıkması ve asker var, bir şeycik olmaz tembelliğinden ve sorumsuzluğundan kurtulması gerekiyor. Ordunun tepki vermemesinin nedeni budur. Asker eskiden de siyasete karışmıyor, demokrasiyi koruyordu. Şimdi de öyle yapıyor. Yine demokrasiyi koruyor. Halkın verdiği oylara saygı duyuyor. Dolayısıyla ordu siyasete birden bire karışmaz oldu diye bir durum söz konusu değil. Ordu demokrasiye açık ve belirgin bir tehdit belirmediği sürece pozisyonunu koruyacaktır. AKP halktan aldığı oylara filan güvenerek ergenekon sürecini başlatmamıştır. Habur sürecini ve diğer süreçleri başlatırken kime güvendiyse ona güvenmiştir. Halkın ordusuyla bir sorunu yoktur. Orduyla sorunu olanlar bellidir. Etnik bölünme ve dini dikta heveslileri ile onları kullanan emperyalist güçlerin sorunu vardır. Yıpratma sürecine de onlar destek vermektedir. Fakat ordumuz yıpranmaz. Sessizliğini koruması kimseyi yanıltmasın. Ordumuzun süngüsünü taşlara sürterek körelttiklerini sananlar süngüsünü tam tersine biliyorlar, farkında değiller. Açık ve belirgin tehdit ortaya çıktığında bunu cümle alem görecek. Benim şahsen görev düştüğünde orduya yeniden katılmak konusunda zerre endişem yok, koşarak ilk sırada ordumun şerefli üniformasını hemen sırtıma geçirip silahını elime almakta dakika kaybetmeyeceğime namus ve şeref sözü veririm..... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Bir şeyinde boncuk bulmak diye bir tabir vardır. Bugün siyaset bu deyim ile ifade edilen basitliğe ve bayağılığa indirgenmiştir. Bunu her ama her alanda görüyoruz. Basit örnek: "Bizi yıllarca ülkenin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili diye uyuttular. Biz ise komşularla sıfır sorun politikasını başlattık." İşte bu, o boncuğu bulma aldatmacasıdır. Kimse geçmişte Sovyetlere boğazlarda hak talep et diye, Suriye'ye Hatay vilayetindir de diye, Yunanistan'a Ege Yunan gölüdür de diye öğretmedi! Şimdi de bunları artık söylemeyin diye öğretmedi! Konjonktür değişti, soğuk savaş, bloklaşma sona erdi. Kimse bir şeyinde boncuk filan bulmadı. Siyasetin tümü böyle. Her alanda, Arşimet'in hamamdan "Evrekaaa" diye bağırarak çıkması gibi tek kişilik yerden "boncuk bulduuuum!" diye bağırarak çıkma şeklinde bir hezeyan yaşanıyor. Kimsenin hiç bir şeyinde boncuk filan bulduğu yok. Yumurtlayan tavuk gibi ortalığı velveleye veren bir siyaset var, yumurtladığı her kuşunki gibi bir yumurta. İçinde ne altın var, ne gümüş... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Şimdi bir örnek daha vereyim: Demokrasiyi tren olarak düşünelim. Trende kargaşa çıkmış. Vagonlar bir grup tarafından ele geçirilmeye çalışılıyor, ele geçirilince de vagonu kendi renklerine boyuyorlar. Bir vagon mavi, bir vagon kırmızı oluyor, derken vagonun birini zıt görüşlü vagon trenden ayırmaya kalkıyor, tren duruyor, kargaşa kıyamet, vagon yeniden normal renge boyanıp trene takılıyor, az yol almışken haydiii, yine! Tren ikide bir durup kalkmaktan bir türlü ilerleyemiyor. Sonunda treni koruyan silahlı güçler makinisti lokomotiften indirip yolcuların arasına katıyor. Bir vagona vagon boyayacağız diye uğraşanları tıkıyor. Tren yoluna devam ediyor. Zaman geliyor, bu ne böyle, bu insanlar vagonda tıkılı mı gidecek, onlar da bu trenin yolcuları deniyor, hadiii artık uslanmışlardır diye normal düzene dönülüyor. Fakat vagon boyayıcılar yine örgütleniyor. E artık halk "başlarım sizin vagon boyamanızdan, eee, yettiniz be!" desin de, "nasılsa askerler sakat bir durum olursa işi ele alırlar" kolaycılığını bıraksın yahu! Yetti artık "Cafer yine yapacağını yaptı, aman koşun bez getirin" tembelliği! Cafer kazık kadar adam oldu yahu! Bizim milletin analarında bütün suç! İyi ki bir oğlan doğururlar, tamam artık! Oğlan tuvaletten çıkar, öylece bırakmıştır, peşinde anası var ya koşturur temizler! Yerinde kaykılır, "aneeee, susadım!" Anası: "Koş kızım abine su getir!" Yahu kötürüm mü çocuk, eli mi sakat, ayağı mı tutmuyor? Kültürümüz çok yoz ve çok arabesk, maalesef! Çok cırmalarız biz bu gidişle ama, hayırlısı bakalım... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Türk Silahlı Kuvvetleri siyasete filan hiç karışmamıştır. Siyasete karışmak, oyların filan partiye verilmeyip filan partiye verilmesini sağlamak şeklinde olur. Ordu demokrasinin raydan çıkarılmasına ve . . . ilk sırada ordumun şerefli üniformasını hemen sırtıma geçirip silahını elime almakta dakika kaybetmeyeceğime namus ve şeref sözü veririm..... Diyorsunuz ki ordumuzun işi demokrasiyle ülke siyasetle elden gitmiş gitmemiş onunla ilgilenmez?Ordumuzun demokrasiye açık bir tehdit belirdiğinde sırf demokrasiyi koruma kaygısıyla hareket ettiği düşüncesine katılmak için safdil olmak lazım...Ha şunu söyleyebilirsiniz kendi bildiği demokrasinin tehlikeye girmesi... Şu ana kadar AKP'nin ABD'yle olan bağlantısı üzerine ülkemizin bölünmesi, demokratik sistemin yok edilmesi, yerine ılımlı İslam bilmem ne sisteminin getirilmesi anlamına gelen sayısız tesbitte bulundunuz, fikir beyan ettiniz. Ordunun tavrını da demokratik Cumhuriyet'i, vatanı korumak olarak olarak nitelendirdiniz ki bundan hareketle siyasete müdahalesini meşrulaştırdınız.Bu düşüncelerden hareketle ordumuzun hala bekleneni yapmıyor olmasını nasıl halka saygı olarak nitelendirebiliyorsunuz?Ya ordumuz sizin gibi düşünmüyor ya da sizin gibi düşünüyor benim dediğim gibi içinden geleni ortaya koyacak gücü nereden bulduysa artık bulamıyor? Ben hala anlamış değilim hem durum içinden çıkılamayacak siyasetle hallomayacak kadar vahim anlamına gelen tesbitlerde bulunuyorsunuz hem ordunun bu durumlarda bu zamana kadar yaptığı görevi doğru buluyorsunuz, bugünkü yapması gerekeni yapmayışını daha önce halka göstermediği saygıya bağlıyorsunuz. Ordumuz sizin tezinize göre bugün siyasete yani iktidara müdahale etmiyorsa etmemişse herhangi bir sorun yok demektir, bu ordumuzun AKP'yle siyasetini onaylıyor anlamına gelir...Siz niye bu kadar vahim bir tablo çiziyorsunuz?Sizin bildiğinizi ordumuz bilmiyor mu?Biliyorsa niye duruyor?Tabloyu sizin gibi okumuyorsa siz yanlış görüyorsunuz demektir. Muhabbetle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Sayın Fuzuli, sorduğunuz soruların yanıtını siz de çok iyi biliyorsunuz, bana sormayın! Nasıl Kenan Evren'i "şartların olgunlaşmasını beklemek" ile suçluyorsanız, şimdi de orduyu aynı şeyle suçlayın. Hani asker karışmasın, sesi bile çıkmasın diyordunuz? İşte çıkmıyor. Memnun olun! "Askerin daha önce halka göstermediği saygı" sözünüzü reddediyorum. Ordumuz halkına hiç saygısızlık yapmamıştır. Her şey halk için. Halk olmadan ülke yoktur, ordu da yoktur. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Yazar Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Önce askere müdahale etme ortamı yaratılmayacak, demokrasi olacak ki kaldırıldı denebilsin. TBMM ne bir kaç liderin belirlediği kişiler değil halkın gerçek temsilcileri seçilecek ki halk gerçekten kendi kendini yönetsin. Bunlar yapılmadan, yüksek barajlarla halkın %30 unun temsil edilmediği bir yönetime nasıl demokratiktir diyeceğiz? Böyle yalancı demokrasiye böyle ordu, asker müdahalesinden şikayet edenler asıl sorumlu olanların siyasiler olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyorlar. Halk aldatılıyor, 550 kişi kendi liderleri ne derse onu yapıyor, halka kim danışıyor? İstanbul a üçüncü köprü yapılacak, kime soruldu, İstanbul da yaşayanlara soruldu mu? %10 barajı ve dokunulmazlıklar halka sorulduğu zaman ezici bir çoğunluk kaldırılsın diyor ama birilerinin işine gelmiyor, hani kalk ne derse o oluyordu? %10 barajı işlevini zaten kaybetti, dokunulmazlıkların kalkmasını CHP zaten savunuyor, AKP de zaten 2002 de söz vermişti bunu Fatih Altaylı bile söyledi. Hadi bir babayiğitlik yapıp, bir kez olsun halkı dinleyin %10 barajını ve dokunulmazlığı kaldırın. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Sayın Fuzuli, sorduğunuz soruların yanıtını siz de çok iyi biliyorsunuz, bana sormayın! Nasıl Kenan Evren'i "şartların olgunlaşmasını beklemek" ile suçluyorsanız, şimdi de orduyu aynı şeyle suçlayın. Hani asker karışmasın, sesi bile çıkmasın diyordunuz? İşte çıkmıyor. Memnun olun! "Askerin daha önce halka göstermediği saygı" sözünüzü reddediyorum. Ordumuz halkına hiç saygısızlık yapmamıştır. Her şey halk için. Halk olmadan ülke yoktur, ordu da yoktur. Ben sizin düşüncelerinizden hareketle düşüncelerinizin na kadar tutarlı olup olmadığıyla ilgili sorular soruyor cevaplar bekliyorum.Ordumuzu ''Bak kardeşim şartlar oluştu,neden müdahale etmiyorsun?'' diye suçlamıyorum, benim düşüncemde ordunun ortada sistem dururken, biri çıkıp da anayasayı lagvetmemişken gelip kendi kaygısına, anlayışına göre müdahale etmesine, iki de bir devlet benden sorulur anlayışını hatırlatmasına karşıyım.Ben darbe ya da buna benzer bir müdahalenin beklentisi içinde değilim, sizin savunduğunuz düşünce sizi bu yönde beklentiye itiyor olmalı düşüncelerinize bakıldığında... Her şey halk için lafına gelince kusura bakmayın bu ülkede '' Vallaha ne yapıyorsam halk için yaptım yapıyorum,kendim için yapıyorsum namerdim!'' demeyen farklı görüşlerden siyasetçi, devlet yöneticisi ya da millet adına birileri bir şey yapmışsa bu düşüncenin dışında yaptığını söyleyen var mı? Yazdığınız yazı sorularıma cevap mı bence değil...Madem tutarlı düşünceleriniz var AKP'ye yönelttiğiniz eleştirilerde, ordumuzun görev alanına giren sorumluluğu yerine getirmiyor oluşu durumunu sizin düşüncenizden hareketle ciddi ciddi eleştirmemiz gerekiyor değil mi?Size göre ülke elden gidiyor ordumuz halkımıza saygı duyuyor, sesini çıkartmıyor bunun neresi mantıklı, neresi tutarlı? Muhabbetle... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 24 Nisan , 2011 Önce askere müdahale etme ortamı yaratılmayacak, demokrasi olacak ki kaldırıldı denebilsin. TBMM ne bir kaç liderin belirlediği kişiler değil halkın gerçek temsilcileri seçilecek ki halk gerçekten kendi kendini yönetsin. Bunlar yapılmadan, yüksek barajlarla halkın %30 unun temsil edilmediği bir yönetime nasıl demokratiktir diyeceğiz? Böyle yalancı demokrasiye böyle ordu, asker müdahalesinden şikayet edenler asıl sorumlu olanların siyasiler olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyorlar. Halk aldatılıyor, 550 kişi kendi liderleri ne derse onu yapıyor, halka kim danışıyor? İstanbul a üçüncü köprü yapılacak, kime soruldu, İstanbul da yaşayanlara soruldu mu? %10 barajı ve dokunulmazlıklar halka sorulduğu zaman ezici bir çoğunluk kaldırılsın diyor ama birilerinin işine gelmiyor, hani kalk ne derse o oluyordu? %10 barajı işlevini zaten kaybetti, dokunulmazlıkların kalkmasını CHP zaten savunuyor, AKP de zaten 2002 de söz vermişti bunu Fatih Altaylı bile söyledi. Hadi bir babayiğitlik yapıp, bir kez olsun halkı dinleyin %10 barajını ve dokunulmazlığı kaldırın. Dokunulmazlık kalkarsa Mecliste kimse kalmaz ki hemen hemen hepsi mahkemeye gidip gelmekten Meclis'e uğrayamaz olurlar...%10 barajı kalkarsa da şimdi yirmi parti varsa yirmi daha kurulur 40'ı da meclise girer bir beş parti varsayalım hükümeti oluşturdu oluşan hükümet hükümetsizlikten daha az zarar verir bu ülkeye.Bunlar düşünülmüş taşınılmış ona göre ortaya konmuş,uygulanmış düşünceler...AKP'nin işine gelmez, kaldırırsa bu kadar güçlü iktidara gelemez.Kimin işine gelir, muhalefetteki partiler bu durumdan hükümete yüklenerek bu durumu oya tevil edebilme imkanından faydalanabilmek için bu alan işe yarar.Başka bir parti iktidar olsaydı bunu bugün yapar mıydı, o kadar da salt demokrasi hayranı bir parti varsa gösterin de bakalım ne nasıl görünüyor?AKP en başta tutamayacağı sözü vermemeliydi...Söz verdiysen kaçışı göçüşü yok...Yapamadın, sözünde durmadın, eleştirilirsin doğal olarak... Türkiye şartları işte neylersiniz.Meydanlarda nutuk atıp da Meclis'e girdiğinde söylediklerini yapamadığı için halkından özür dileyen, başarılı olamadım diyen birilerini gördünüz mü siz?Bu zamana kadar kim ne dediyse yapmıştır, herkes başarılıdır... Demokrasi kültürünün aşağıdan yukarıya yukarıdan aşağıya herkeste olması lazım ki demokrasi iklimi hakim olsun...Demokrasimiz de arızalı ve demokrasimiz biz kadar demokratik...Dokunulmazlıklar da baraj da kalkar da ne zaman olur bu bilmiyorum... Muhabbetle... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 Sayın Fuzuli, ne dediğimi yine çok çok iyi anladınız. Sizin "niye darbe yapmıyor bu ordu, daha ne duruyor?" diye sabırsızlanmadığınızı tabii ki çok iyi biliyorum. Böyle bir şey söylemediğimi de siz çok iyi biliyorsunuz. Benim söylediğim çok açık. Ortada henüz elden gitmiş filan bir şey yok! Hele bir elden götürmeye kalkışılsın, sabır... Yine yanlış anlamayın, size sabır tavsiye etmiyorum. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 hükümet hükümetsizlikten daha az zarar verir bu ülkeye. Bu ülkeye bu hükümetten daha fazla zarar verme yeteneğine sahip hiç kimse ve hiç bir şey yoktur... Buna ABD, tsunami, deprem, fırtına, dahildir... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 Gönderi tarihi: 25 Nisan , 2011 ne yapıyorsam halk için yaptım yapıyorum,kendim için yapıyorsum namerdim!'' demeyen O bahsettiğiniz kişinin bugün Güniz sokaktaki evi, kardeşi ile birlikte ortak tapuludur. Kendine ait bir ev bile almamıştır. Yandaş yardım dernekleri dış ülkelerde malı götürdüğü için mahkum olmuşken, hakkındaki cukkalanan paraların partisine aktarıldığı iddialarını doğrular biçimde soruşturma açtırmamak için hukuka elli takla attıranlar gibi de olmamıştır. Ekrana bir favorisi kısa, diğeri uzun çıkan, halk tarzı konuşan tam bir halk adamıdır kendisi. Halkın parasını da yememiştir. Ecevit de öyledir. Halkın parasını yememişlerdir onlar. Halkın parasının hesabını ilk kez Menderes örtülü ödeneği nereye harcadığını açıklayamayarak verememiştir. Özal döneminde halkın parasını yemek meşru bir hak haline getirilmiştir. Şimdi ise allah adına cukkalamak, allah adına şifrelemek, allah için hak yemek, allah için hukuku çiğnemek, allah için kendi gibi düşünmeyenleri düşman belletmek sevap, cennette üç huri fazla kazandıran sevaplar kategorisine alınmıştır... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.