Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Yüreği yeten, kısas ayetinde niye dişiye dişi, hüre hür, köleye köle kaydının konduğunu açıklar. Bu ekleme orjinalde olmasa da ben eklemiş olsam, tamam, boynum kıldan ince, suçluyum, iftira attım, tutmadı derim. Onun cevabını verdik efendim, neden konuyu saptırmaya çalışıyorsunuz ? Söylediklerime verecek cevap bulamadınız mı yoksa ? Bu cümle dokunulmaz, kutsal olanda geçince "susss... O kutsal! Ona elleşilmez!!!" Bu mudur? ??? Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Ben dini eleştirmiyorum. Din, en birincil kaynağından kendisini ortaya açıkça koyuyor. bugün dünyada dogma çıkmazında tıkanıp kalmış tek toplum olarak müslüman toplumu kalmış gibi bir görüntü var gerçekten de. Dünyada bu kadar inancı ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı gören başka bir toplum pek kalmadı. Eleştirilerin tekrarlanmasının nedeni ise dayatmaların sürmesidir. Kimse sabah uyanıp her yer güllük gülistanlıkken "hadi bugün de biraz inançlara saldıralım" diye yatağından kalkmıyor. Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Efendim, işin içinden çıkamadığımız sizin hüsnü kuruntunuz maalesef. Başka bir başlıkta bu dediklerinize benzer görüşlerle yazdıklarınıza cevap vermiştim. Anlaşılan okumamışsınız, buyrun şimdi okuyun ve tatmin olmazsanız tartışırız yine: Saygılar sunarım. Sayın Canraşit yazıma karşılık daha önce yazdığınız şimdi cevap olarak gösterdiğiniz yazının ana düşüncesi nedir ve yazınız hangi düşünceme karşılık gelmektedir efendim?ABD,AB'nin ülkemizdeki siyasete,yönetimimize olan etkisini nasıl engelleyeceğimiz hususunda ben bir düşünce göremedim.Ekonomik olarak güçlü olmamız gerekiyor ki hem içeride hem de dış siyasette etkili olalım bu konuda sıkıntı yok da ekonomik olarak nasıl ve hangi partiyle güçlü olacağız konusunda yine bir cevap bulamadım. Hem ülkede olup bitenleri tamamıyla dış odaklara ABD'ye,AB'ye bağlayalım ve bu güçler karşısında nasıl durulacağını hiç sorgulamayalım, bu güçlerin ülkemizde bir partiyi iktidar yapacak kadar etkili olduklarını düşünelim akabinde de mevcut partiden hareketle ABD'ye,AB'ye karşı bir partinin kafa tutacağını savunalım yok mu bu düşüncede bir çelişki efendim? Açıkça merak ediyorum CHP veya MHP ABD,AB karşıtı velev ki(ya da bu güçlerin çıkarlarımıza karşı eylemlerine karşı koyacaklar), tekrar soruyorum bu partilerden biri iktidar olduğunda olmayan hangi güçle nasıl bir siyaset üretecekler?ABD'yi Iraktan mı kovacaklar,Orta doğudan mı uzaklaştıracaklar?Ülkenin bağımsızlığı,bölünmezliği,ekonomik yönden güçlenmesi eyvallah kim buna hayır der, peki nasıl,hangi gerçekçi siyasetle,hangi güçle? AKP'nin bu şartlar dahilinde yaptığı bu güçlerin gücü altında ülkenin gücü ölçüsünde kendi siyasetini yapmaya çalışmak.Ben de ABD'nin AB'nin dünya siyasetindeki etkin rolüne karşı AKP'nin ''Hayır kardeşim,senin borun ötmez ben varım burada benim dediğim olur,hemen Irak'tan çıkıyorsun ya da Irak'a girmeden önce Irak'a girersen karşında beni bulursun,İsrail aklını başına al, aklına her eseni yapma ben varım burda, AB'ye de beni birliğe almıyorsan alma benim seninle işim olmaz ben başka bir birlik kuruyorum ve kendi dünya siyesetimi kendim üretiyorum...'' demesini çok isterim...İstemek ayrı dünyada işlerin böyle işlemiyor olması, ülkemizin hal-i pür melalinin ortada olması ayrı... Daha düne kadar CHP kendi halkıyla uğraşıyordu bugün bundan vazgeçtiğini kanıtlamamın peşinde bir de dünya güçlerine karşı siyaset üretecek hakikaten de üstünde hiç düşünülmeyecek bir konu...CHP bu işi halleder, neyle ulusalcı olduğunu bilmemiz yeterli galiba... Muhabbetle...
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Hakaret etmedim eğer öyle olsa yukarılardan ikaz gelirdi yani faul yapmadım, sadece yazılarınızı eleştirdim. Tabir belki ağır kaçmış olabilir yalnız tüm bunları bilen birinin de hala diretmesini de ben anlayamıyorum. Bir partinin kulu olmak, yapılan yanlışları görmeyerek, her ne pahasına olursa olsun destek vermek, propagandasını yapmaktır. ''... bir partiye kul olmak'' la nitelendirilmek benim için hakarettir ve bu tabirinizin söyleniş biçimi de ayrı...Bir partinin siyasetindeki yanlışları görmek ya da görmemek göreceli bir kavramdır.Sizin AKP için gördüğünüz yanlışlar bu ülkede herkesin aynı şekilde sizin gibi düşünülmesi gereken yanlışlar mı efendim?Ben bağnazca bir partiyi savunuyor olsaydım, hiçbir yanlışı yok ,yanlış yapmıyor bu parti derdim, her zaman da bunu savunurdum bağnazca.AKP'nin kendi siyasi anlayışı, kendi duruşu var diğer partiler gibi, iki dönemdir iktidardalar, ben ülkemizde demokrasi dört dörtlük oldu, hukuk devleti olduk,işsizlik azaldı, hiçbir sorunumuz yok şeklinde nerede bir cümle beyan ettim? Benim söylediğim ülkemizin şartları dahilinde sorunlarına çözüm önerisinin olması, bu bağlamda en azından bir gayret içinde olması, kötünün iyisi olması anlayışıyla sizin diğer parti savunmalarınıza karşı AKP diyorum.AKP'nin karşısında da AKP gibi siyaset üretebilecek güçte şu an bir parti görmüyorum, keşke olsa da alternatifler çoğalsa, güçlü bir muhalefet olsa da AKP'yi çalışması, iyi işler yapması hususunda zorlasa.Nerede? CHP'nin bırakın güçlü bir siyaset üretebilecek,bunu ülkenin bütününe yayılarak uygulayabilecek algı oluşturmasını bende, bendeki CHP algısı konusunda yabana atılmayacak şüphelerim var.Hangi düşünce temeline oturmak istediğini daha anlayamadım...Daha kendi içinde kendi yenilenmesi nasıl sindirilecek göreceğiz, taban ne diyor bakalım bu çizgisinden kaymasına?Eski CHP kadrosunu tasviye ettiler sonuçta, yeni bir anlayış oluşturmaya çalışıyorlar... Bir partinin kulu olmaya gelince tekrardan partilerin kadrosunu oluşturan kendi partilerinde hiçbir yanlışın olmadığını söyleyen zat-ı muhteremler buna parti genel başkanları da dahil sizin düşünceniz bağlamında kendi partilerinin kulları oluyorlar...Sizin desteklemeyi düşündüğünüz parti de kullar yok mu efendim? Muhabbetle...
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Sayın Canraşit yazıma karşılık daha önce yazdığınız şimdi cevap olarak gösterdiğiniz yazının ana düşüncesi nedir ve yazınız hangi düşünceme karşılık gelmektedir efendim?ABD,AB'nin ülkemizdeki siyasete,yönetimimize olan etkisini nasıl engelleyeceğimiz hususunda ben bir düşünce göremedim.Ekonomik olarak güçlü olmamız gerekiyor ki hem içeride hem de dış siyasette etkili olalım bu konuda sıkıntı yok da ekonomik olarak nasıl ve hangi partiyle güçlü olacağız konusunda yine bir cevap bulamadım. Çok açık değilmi sayın Fuzuli ? Genel bilinç seviyesinden bahsetmişim ve buna bağlı olarak bedel ödemeyi göze almaktan. Hem ülkede olup bitenleri tamamıyla dış odaklara ABD'ye,AB'ye bağlayalım ve bu güçler karşısında nasıl durulacağını hiç sorgulamayalım, bu güçlerin ülkemizde bir partiyi iktidar yapacak kadar etkili olduklarını düşünelim akabinde de mevcut partiden hareketle ABD'ye,AB'ye karşı bir partinin kafa tutacağını savunalım yok mu bu düşüncede bir çelişki efendim? Bende çelişki olmaz efendim. Bu seçimde, CHP'nin iktidara gelemeyeceğini biliyorum. Kendisini Ulusalcı diye tanımlayan arkadaşlarla girdiğimiz ve sizi de çok eğlendirdiğini düşündüğüm polemikte, ben CHP ve MHP'ye ulusalcıların oy vermesini iktidara gelebilecek oldukları için değil, ABD planlarının uygulanmasının en azından bir süreliğine ertelenmesi için istediğimi çok açık bir şekilde ifade etmiştim. Ve bu zaman zarfında, genel bilinç seviyesinin de yükseltilmesi yönünde çaba harcanması gerekliliğinden bahsediyorum. Nacizane karınca kararınca burada olsun, sokakta olsun yapmaya çalıştığımız şey de bu. Açıkça merak ediyorum CHP veya MHP ABD,AB karşıtı velev ki(ya da bu güçlerin çıkarlarımıza karşı eylemlerine karşı koyacaklar), tekrar soruyorum bu partilerden biri iktidar olduğunda olmayan hangi güçle nasıl bir siyaset üretecekler?ABD'yi Iraktan mı kovacaklar,Orta doğudan mı uzaklaştıracaklar?Ülkenin bağımsızlığı,bölünmezliği,ekonomik yönden güçlenmesi eyvallah kim buna hayır der, peki nasıl,hangi gerçekçi siyasetle,hangi güçle? Tabii ki, genel bilinç seviyesi yükselmiş olan milletten aldığı güçle. Yani; bedel ödemeyi göze alan, attan inip eşeğe inmeyi, hayatından fedakarlık yapmayı vatani görev addeden, milli onuru her şeyden üstün gören somut bir bilinçten söz ediyorum, hamasetten değil. Ve tabii ki, bu bilinç seviyesinden kastım, İkinci Dünya savaşı sırasında, Atatürk'ün izlediği denge siyasetini takip eden İnönü'nün, ülkeyi savaşa sokmamak için yürüttüğü politikalar sonucu, tarafsız kalmanın bedeli olarak ekmek karnesi almanın faturasını, akabindeki ilk seçimde CHP'ye kesen bir milletin dönem karnesinde yazılan bilinç seviyesi değil. Ya da, ABD'ye rağmen Kıbrıs çıkartmasını yapan Ecevit ve Erbakan döneminde, ABD tarafından uygulanan ambargo nedeniyle oluşan yoksunlukların faturasını onlara kesen bir milletin bilinç seviyesi de değil, hakeza 2001 krizinin fatrasını kesen de değil... Yalnız, yanlış anlaşılmasın, bunda liderlerin hiç mi suçu yok derseniz, elbette var derim. Kendilerini yeterince ifade edemedikleri, bu bilinci halka anlatamama noktasında kabahatleri yok da demem. Zira, düşünüyoruz, sorguluyoruz, biat etmiyoruz. AKP'nin bu şartlar dahilinde yaptığı bu güçlerin gücü altında ülkenin gücü ölçüsünde kendi siyasetini yapmaya çalışmak.Ben de ABD'nin AB'nin dünya siyasetindeki etkin rolüne karşı AKP'nin ''Hayır kardeşim,senin borun ötmez ben varım burada benim dediğim olur,hemen Irak'tan çıkıyorsun ya da Irak'a girmeden önce Irak'a girersen karşında beni bulursun,İsrail aklını başına al, aklına her eseni yapma ben varım burda, AB'ye de beni birliğe almıyorsan alma benim seninle işim olmaz ben başka bir birlik kuruyorum ve kendi dünya siyesetimi kendim üretiyorum...'' demesini çok isterim...İstemek ayrı dünyada işlerin böyle işlemiyor olması, ülkemizin hal-i pür melalinin ortada olması ayrı... Efendim, hiç kendimizi kandırmaya gerek yok. AKP'nin öyle bir niyeti olsa, NATO'dan çıkalım, İran'la, Rusya'yla, Çin'le birlik olalım diyen generalleri Ergenekon'dan içeri almazdı. Daha düne kadar CHP kendi halkıyla uğraşıyordu bugün bundan vazgeçtiğini kanıtlamamın peşinde bir de dünya güçlerine karşı siyaset üretecek hakikaten de üstünde hiç düşünülmeyecek bir konu...CHP bu işi halleder, neyle ulusalcı olduğunu bilmemiz yeterli galiba... CHP kendi halkıyla uğraşıyordu dediniz de aklıma geldi, Tek Parti dönemindeki dikta örneklerini verecektiniz n'oldu ? Daha önceki iletilerimde yazdığım gibi, 2002 sonrası CHP siyasetinin, geçmişte de aynı olduğunu düşünmek, ya hiç okumamak, bilmemekle açıklanabilir ya da tek kaynaktan okumakla... Baykal döneminin, 90'lar sonrası derin ve sığ devlette hakim olan ABD karşıtı fakat ideolojik temelden yoksun, statükocu, Atatürkçülüğün yanlış bir yorumu olan ( Bkz. Banu Avar alıntısı ) Ulusalcılığa yakın siyaset gütmesine bakıp, geçmişte de öyle olduklarına hükmetmek haksızlık olur demiştim. Zaten, farkındaysanız buradaki ulusalcı arkadaşlarla da tartışmamızın çıkış noktası bu. Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Benim ortaya koyduğum bir soru değil ki cevabı verilsin. "Benim bir müşkülüm var, bu nasıl halolur?" şeklinde bir yaklaşım yok ortada! Benim ortaya koyduğum bir sorun! Sorunlara yanıt aranmaz ki verilsin. Sorunlar giderilir. Şimdi de kelime oyunlarına mı başladık. İletiye cevap yazılamaz mı efendim ? İlla ki soru mu olması gerekir, cevap kelimesini kullanmak için ? Ve ayrıca, sizin yazdıklarınızın, benim ilgili başlıktaki verdiğim cevapla hiç bir ilgisi bulunmamakta. Bence anlayıp öyle cevap vermekte fayda var. Ve cevabın mümkünse o başlıkta verilmesi rica olunur. Zira, buradaki konuyu saptırmaya hakkımız olmadığını düşünüyorum. Mod arkadaşları boşuna uğraştırmayalım, değil mi ? Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Yazar ''... bir partiye kul olmak'' la nitelendirilmek benim için hakarettir ve bu tabirinizin söyleniş biçimi de ayrı... Kastımı aşmış olabilirim, özür dilerim. Bir partinin kulu olmaya gelince tekrardan partilerin kadrosunu oluşturan kendi partilerinde hiçbir yanlışın olmadığını söyleyen zat-ı muhteremler buna parti genel başkanları da dahil sizin düşünceniz bağlamında kendi partilerinin kulları oluyorlar...Sizin desteklemeyi düşündüğünüz parti de kullar yok mu efendim? İşte sorun da burada, liderler liste yapıyor halk da ben seçiyorum, yaşasın demokrasi naralarıyla dört yılda bir hatırlandığını hiç hatırlamayarak sandığa gidiyor. Seçim de elektrikler kesiliyor, çöplerde oylar çıkıyor, bilgisayarın yanlış saydığı söyleniyor ama hiç bir netice yok. Liderlik sultasının AKP de daha fazla olduğunu söylemek, tarafsız bakabilirsek hiç de göreceli olmaz çünkü örnek olaylar var yani kanıtlanmış olaylar, bu nedenle bilim bile bu tespiti kabul eder. Başbakan bakanlar için kapının önüne koyarım demedi mi, Trabzon da ön seçimde 1800 oy alan kişi aday yapılmazken 111 oy alanın aday yapıldığı söyleniyor. Bunun dışında siyasetimizin dışarıdan yönetildiği görüşünüze aynen katılıyorum ve maalesef bu durumdan kurtulmanın da kolay olmadığını, hatta mümkün olmadığını tekrar ediyorum.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Yazar Baykal döneminin, 90'lar sonrası derin ve sığ devlette hakim olan ABD karşıtı fakat ideolojik temelden yoksun, statükocu, Atatürkçülüğün yanlış bir yorumu olan ( Bkz. Banu Avar alıntısı ) Ulusalcılığa yakın siyaset gütmesine bakıp, geçmişte de öyle olduklarına hükmetmek haksızlık olur demiştim. Zaten, farkındaysanız buradaki ulusalcı arkadaşlarla da tartışmamızın çıkış noktası bu. Şu sözlerin AKP lilerin söylediklerinden ne farkı var, Baykal döneminde bu siyaset güdüldüyse 2002 den Kılıçdaroğlu gelene kadar kimler desteklendi, insan merak ediyor?
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Şu sözlerin AKP lilerin söylediklerinden ne farkı var, Baykal döneminde bu siyaset güdüldüyse 2002 den Kılıçdaroğlu gelene kadar kimler desteklendi, insan merak ediyor? Efendim, farkındaysanız, farkını da barındırıyor cümlelerim ve hiç kimsenin her zaman ve koşulda yanlış söylemesi beklenemeyeceği gibi, AKP'nin o dönem CHP'yi eleştirisinde de doğrular olabilir. Bununla birlikte, bir siyasi partiyi eleştirmek demek, onun kerhen desteklenmeyeceği anlamına da gelmez. Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl kelime oyunlarına mı başladık Rica ederim, ne kelime oyunu? Soru ile sorun arasındaki farkı açıklamaya çalıştım. Bunu da bir şey öğretme kaygısıyla değil, düşüncemi belirtme amacıyla yaptım. Burda hepimiz görüşlerimizi açıklıyoruz, farklı olsalar da! İmza olarak da kullandığınız, benim de çok sevdiğim halk bilgeliği ürünü özlü söze bir daha bakın. Sanırım daha soğukkanlı düşünebilir ve düşüncelerimizi soğukkanlı ifade edebiliriz. Alt tarafı farklı düşünüyoruz, hepsi hepsi bu yani! Üstelik temelden bir zıtlık da yok düşüncelerimizde. En azından ben öyle görüyorum. Yöntem konusunda, düşüncelerimizi ifade etme biçimi konusunda farklılık oluyor. Örneğin "dini eleştirme, iktidara gelemeyeceğiz bu yüzden" gibi kaygılar oluyor. Bense yamışarak, sürtünerek iktidar olacağıma batsın iktidarı, Namık Kemal gibi "münharif görüp asrın ahkamını, çekiliriz izzet ile bab-ı hükümetten" diyorum. Onun gibi gerekirse sürgün, gerekirse sürgünde memleket kokusuna hasret ölüm diyorum! Birileri kazık çakmış, ölmeyeceklermiş deseler zoruma giderdi. Böyle bir şey olmadığına göre zoruma gitmez. Bir can borcum var, öder, basar giderim! Ahmet Kaya gibi kapıyı çarpar, mavzer gibi patlar, giderim! Gider orda da ölürüm! Böylece dünyada anlaşamadık ama, mezarda onunla bir ortak yönümüz olur! Sonuçta o da insan, ben de insanım. Anlaşamadık diye ebedi düşman olacak halimiz yok dogmatikler gibi!
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Örneğin "dini eleştirme, iktidara gelemeyeceğiz bu yüzden" gibi kaygılar oluyor. Bense yamışarak, sürtünerek iktidar olacağıma batsın iktidarı, Namık Kemal gibi "münharif görüp asrın ahkamını, çekiliriz izzet ile bab-ı hükümetten" diyorum. Onun gibi gerekirse sürgün, gerekirse sürgünde memleket kokusuna hasret ölüm diyorum! Birileri kazık çakmış, ölmeyeceklermiş deseler zoruma giderdi. Böyle bir şey olmadığına göre zoruma gitmez. Bir can borcum var, öder, basar giderim! Ahmet Kaya gibi kapıyı çarpar, mavzer gibi patlar, giderim! Gider orda da ölürüm! Efendim, bizim dinle ilgili böyle bir sorunumuz yok. Yani; sayın y.yılmaz'ın da olacağını zannetmiyorum. Türkiye, İran da olsa yaşarız memleketimizde. Ben sizin için üzülüyorum. Daha doğrusu bu konudaki kaygım din karşıtı olanlar, dine alerjisi olanlar için. Benim ana kaygım ise ulusal duyarlılık noktasında. Türkiye'nin elin elinde oyuncak olmasını onuruma yediremememden ve bu toprakların insanlarının daha iyi bir yaşam standartını hakettiklerini düşünmekten, halkımı sevmekten kaynaklı. Kaldı ki, bin kere çabalamama, uyarmama rağmen, Ilımlı Siyasal İslam rejiminin tam olarak şeriat olmadığını, ABD rejiminin İslam versiyonu olduğunu da anlatamadık. Eğer, bu dediğime inansanız da, piyasa ekonomisinden yana birisi olarak AKP'ye oy vermekten çekinmeyeceğinizi tahmin ediyorum. Zira, işçilerin, yoksulların, işsizlerin, memurların, emeklilerin, velhasıl bu kapitalist düzende ezilen tüm kesimlerin de umurunuzda olduğunu hiç sanmıyorum. Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl AKP'ye oy vermekten çekinmeyeceğiniz Olmuyor ama... O siyasi bir düzen haline gelse de içinde yaşamaktan çekinmeyeceğinizi söylediğiniz inanç sisteminde bunun adına sui zan deniyor. Ama müslümana sui zan günah öyle değil mi, müslüman olmayana istediğin kadar sui zan edebilirsin, sakıncası yok öyle değil mi? İşte dogma benim tüylerimi bu yüzden ürpertiyor. Bu insanlık dışı çifte standart, insanı insanlığından utandırıyor. Ağır konuştuğum için üzgünüm. Ama insanları sırf inancı farklı diye ebedi düşman görme zihniyetine başka ad koymakta zorlanıyorum.....
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Yazar Efendim, farkındaysanız, farkını da barındırıyor cümlelerim ve hiç kimsenin her zaman ve koşulda yanlış söylemesi beklenemeyeceği gibi, AKP'nin o dönem CHP'yi eleştirisinde de doğrular olabilir. Bununla birlikte, bir siyasi partiyi eleştirmek demek, onun kerhen desteklenmeyeceği anlamına da gelmez. Benim endişelerimi doğrulayan bir olay daha, F.Altaylı gibi fanatik taraftar bu akşam Başbakan ı eleştirdi ve CHP yi övmeye başladı. Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü? Diyorum ben de... Hah, işte! O son cümle benim için cuk oturdu...
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Yazar Ama müslümana sui zan günah öyle değil mi, müslüman olmayana istediğin kadar sui zan edebilirsin, sakıncası yok öyle değil mi? Valla aynı zanda Sayın Canraşit için de ben bulundum, bu sui zan mı oluyor?
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl F.Altaylı gibi fanatik taraftar bu akşam Başbakan ı eleştirdi ve CHP yi övmeye başladı. Öyle mi, o da mı kervana katıldı? Ben öyle bir zatı Türk Beşlerine türk leşleri deyip bir de otuziki dişini yüzü kızarmadan gösterdiğinden beri tanımıyorum, öldü! Kanalını da televizyonun hafızasından sildim, hiç ne dediğinden haberim yok. Haber verdiğiniz iyi oldu, yoksa duyamazdım. Öbür liboşların tek tek dönmeye niyetlendiklerini ama kıblenin çevrildiğine dair okyanus ötesinden talimat mı vahiy mi diyelim artık, beklediklerini biliyordum. Kafadan jöleli de duyduğuma göre Nasrettin hoca gibi Timur kapısında kalakalma fobisini yansıtmış yazısına diyorlar. Tabii okumam da, öyle duydum. O yüzden "gerçek benim neyime, gerçek gazetecilik de neymiş, ben yağlı kapı nerdeyse oraya yanaşırım" demeye başlamış!
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl bu sui zan mı Doğru ya, gerçekten de, kerhen oy verilebilir, sakıncası yok filan diyen biri yok muydu buralarda? Neyse, ben Ay bahçedeki kuyuya düşer de çıkaramazsam, AKP ye oy verebilirim! Onu belirteyim.
Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 14 yıl Benim endişelerimi doğrulayan bir olay daha, F.Altaylı gibi fanatik taraftar bu akşam Başbakan ı eleştirdi ve CHP yi övmeye başladı. Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü? Diyorum ben de... Hah, işte! O son cümle benim için cuk oturdu... Efendim, siz doktorun dediğini yapın, yaptığını yapmayın o zaman sayın y.yılmaz. F.Altaylı eskiden beridir durumu idare ediyor. Her TV'nin izleyici kitlesi farklıdır, ona göre analiz etmek gerekir demiştim. Habertürk, genelde okumuş kesime hitap eden, bu kesimin akıl çelmeye yönelik bir yayın çizgisi izliyor total olarak. Ana muhalefet diye elbette tarafsız gözükme adına bir ona, bir buna çakacak Fatih, bir onu bir bunu övecek, ne de olsa adı çıkmış sözde dobra ya(!)Fakat, totaldeki Habertürk'ün işlevini görebilmiş olmanız gerekir. Sizi bilmem ama ben gayet net seziyorum, iktidar yalakalığını ve CHP'yi yetersiz gösterme politikasını. Ayrıca, Kılıçdaroğlu, Haberal'in TV'sine de daha sık çıkıyor. Ona neden böyle bir vehim atfetmiyorsunuz ? Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2011 14 yıl Kafadan jöleli hakkında bir duyum daha aldım doğruysa: Osman Pamukoğlu'ya ekrana sürekli çıkarma ve propagandasını yapma karşılığında "siz de ilerde bizi görürsünüz" demiş. Osman Pamukoğlu da buna kapıyı gösterince bir daha da töbe ekranına çıkarmamış diyorlar. Bence doğrudur. Benim bildiğim Pamukoğlu aynen böyle yapar. Çok da umrum değil be! Ben artık neresinden incelmiş, iyiden merak etmeye başladım. Böyle dogmalarla kör topal sürüneceğimize, inanç sömürüsü bataklığında kıvranacağımıza, ne gelecekse başımıza gelsin de ayıkırız belki. Ne Osman Pamukoğlu kaç oy alır umrum, ne AKP gider mi umrum, hiç biri umrum değil. Millet bilir var mı olacak, yok mu olacak, kendi bilecek, ben mi bileceğim yahu? Ben sadece doğru bildiğim için, bildiğim gördüğüm doğruyu söylemek boynuma borç olduğu için söylüyorum. farzı muhal HEPAR'a sadece iki oy çıksa, birini ben, birini Pamukoğlu atmış olsak, AKP de yüzde seksenle gelse, zerre kadar üzülürsem namerdim! Nerden incelmiş, gerçekten çok merak etmeye başladım! Hatta "AKP iktidardan düştü, oh be dünya varmış" deme özlemi bile duymuyorum, varsın millet bildiğine gitsin! Hiç bir öngörüm, seçim sonucu tahminim de yok, dileğim, hedefim de yok, peşinen belirteyim! Artık ben de Namık Kemal gibi zamanın işlerini doğruluk ve dürüstlükten sapmış görüyorum, hükümet kapısı yalaka ve taşeronlara tapulandı görüyorum. Ben de o adam gibi mert adam Namık Kemal gibi sürgüne gönderirlerse sürgünde, ya da yeni Sevr'i dayatmaya gelecek emperyalist işgal ordularıyla savaşarak toprağımda ölmek istiyorum! Bu kadar içten dileğimi kaç kez tekrarladım. Bir tanrı varsa ve kader diye bir defter tutuyorsa gerçekten, duymuş olması gerekir! İşte duydun, yaz, hemen yaz! Yazmazsan tanrıyım diye geçinme! Cuma günü de eşref saatin filan var diyorlar, denk getir ona, yaz bana! Ya sürgün, ya şehadet! Hangisi işine geliyorsa... Şehadet dedim diye hiç heveslenme yalnız, ne kelimeler, ne hiç bir dil senin tapulu malın değil, senin için filan ölmeye değil, vatanım için ölmeye yaz yazacaksan. Bu işine gelmediyse sürgün yaz! Hiç biri işine gelmediyse çekil kenara, oluruna bırak! Senin bir şey yazmana da ihtiyacım yok zaten! Endişem, bu işin sonunun Atatürk'ü Samsun'a gönderip sonra idam fermanını imzalayan sultan değil, Namık Kemal'i sürgüne gönderen tüccar zihinli ve istibdat kafalı diktatör sultandan sonrasına dönmesi! Öyle ikide bir ikide bir çıkmaz Atatürk'ler... Şans kapıyı bir kez çalar...
Gönderi tarihi: 22 Nisan , 2011 14 yıl Yazar Ayrıca, Kılıçdaroğlu, Haberal'in TV'sine de daha sık çıkıyor. Ona neden böyle bir vehim atfetmiyorsunuz ? Sayın Canraşit, Habertürk e çıkmakla Başkent e çıkmak arasında FARK var. Başkent dediğiniz gibi Haberal ın TV si ve Haberal da CHP den aday yani bu çok doğal, yalnız bu yeni başlamış bir olay da değil. Eskiden de Kılıçdaroğlu veya CHP li herhangi biri bu kanala çıkıyordu, Habertürk e de çıkıyordu ama benim vurguladığım F.Altaylı nın kendisinin Başbakanı yermesiydi. Resmen 2000 mi,2002 mi tarihinde "yaptığım bir programda Başbakan bana iktidara gelirsek dokunulmazlıkları kaldıracağını söyledi, bir nevi söz verdi ama sözünü tutmadı" dedi. Yani NTV de bir zamanlar okumuş kesime hitap ediyordu sonra birden çark etti ve tek sesli oluverdi. Habertürk ise çok sesli görünüp taraf tutan bir yapıda, seyretsen bir türlü, seyretmesen bir türlü. İyi kötü kimler ne söylemiş, gündemde neler var oradan öğrenebiliyoruz. Gülünü sevip dikenine katlanmaya çalışıyoruz ama NTV ve CNN öyle değil, dikenleri çok büyük, galiba zehirli...
Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 14 yıl Sayın Canraşit, Habertürk e çıkmakla Başkent e çıkmak arasında FARK var. Başkent dediğiniz gibi Haberal ın TV si ve Haberal da CHP den aday yani bu çok doğal, yalnız bu yeni başlamış bir olay da değil. Eskiden de Kılıçdaroğlu veya CHP li herhangi biri bu kanala çıkıyordu, Habertürk e de çıkıyordu ama benim vurguladığım F.Altaylı nın kendisinin Başbakanı yermesiydi. Resmen 2000 mi,2002 mi tarihinde "yaptığım bir programda Başbakan bana iktidara gelirsek dokunulmazlıkları kaldıracağını söyledi, bir nevi söz verdi ama sözünü tutmadı" dedi. Yani NTV de bir zamanlar okumuş kesime hitap ediyordu sonra birden çark etti ve tek sesli oluverdi. Habertürk ise çok sesli görünüp taraf tutan bir yapıda, seyretsen bir türlü, seyretmesen bir türlü. İyi kötü kimler ne söylemiş, gündemde neler var oradan öğrenebiliyoruz. Gülünü sevip dikenine katlanmaya çalışıyoruz ama NTV ve CNN öyle değil, dikenleri çok büyük, galiba zehirli... Efendim, işte ben de onu diyorum. BTV, CHP'yi daha sıkı destekliyorsa, Haberal da ABD'nin hizmetinde demektir. Yoksa, sizin mantığınıza göre artık hiç çıkartmamalı idi BTV Kılıçdaroğlu'yu ve Haberal da hiç aday olmamalıydı veya yeni anladıysa derhal partiden ayrılmalıydı, değil mi? Haberal o kadar saf olabilir mi ? Fatih'e gelince, siz dikkatimi çekince izledim. Sanırım kafasına saksı falan bir şey düşmüş Doğrusu, bu işin içinde bir şey var ama çözemedim henüz. NTV, CNN, Habertürk, KanalD vs. bunlar emir kulu sonuçta. Yapmaya çalıştıkları, klasik emperyalist strateji '' tavşana kaç tazıya tut '' ise, Kılıçdaroğlu'nun bu tuzağa düşmeyeceğini umuyorum. Yalnız, bu gelişmelerin sebebi, böyle bir algı yaratmaya yönelik bir planın uygulanıyor oluşu da olabilir, bu da ihtimal dahilinde. Çünkü, Türkiye'de kime sorsanız, büyük çoğunlukla ABD'ye karşı bir soğukluğu vardır. Son zamanlarda AKP nedeniyle özellikle her kesimden ulusal düşünenlerde daha da artan bu soğukluk nedeniyle, önce AKP'nin ABD'ye rağmen bir şeyler yaptığı, ABD'nin uzlaşmak zorunda kaldığı imajını yaratmaya çalıştılar. Şimdi de, CHP'nin ABD'ye direk bir karşıt söylemi olmadığından, sanki sempatisi varmış gibi göstererek, destekleyerek, laik ulusalcılarda daha güçlü olan bu eğilimi dizginlemek ve aynı zamanda ulusalcıları bu suretle bölmek yolunu seçmiş olabilirler. Sıkı planmış, taşlar yerine oturuyor yavaş yavaş. Yani, belki de Kılıçdaroğlu o kadar aptal değil, bu durumu bildiği için lehine kullanıyor da olabilir. Sonuçta propapanda iyidir mantığı ile. Zira, sıcak paranın aktığı havuz onunki değil. Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 14 yıl Ulusalcıların kendi aralarında görüş farklılıkları olması kötü değil. Ulusalcılık düşmanı, ulusal olan her şeyi yıkma, ülkeyi göbekten emperyalizme bağlı kılma cephesi karşısında olma konusunda net olunursa, fikir ayrılıkları önemli değil. Bu ulusal olan her şeyin düşmanı cephe eninde sonunda çatırdayacak ve çöküşü muhteşem olacak. Aslında o da bir cephe, bir koalisyon. Çıkar etrafında bütünleşebildikleri, bir çıkar için yalanmakta dilleri usta olduğu için tek parti çatısı altında toplanabiliyorlar. Ulusalcı ise onurlu, kişilikli ve herkesin ve bu arada kendi görüşüne de saygılıdır. O yüzden fikir ayrılıkları normaldir. Tek sorun var ki o da seçim barajı. Prosedür olarak tek parti oldun mu, baraj sorunun olmuyor. İstersen kemik yalayıcılar partisi kur. Yeter ki tüm kemik yalayıcıları orada topla. Ulusalcılarda sorun şu ki eski Marksistlerden bir kısmı başkalaşım geçirerek eski can düşmanlarının hizmetine girerken, bir kısmı ulusalcılara katıldı fakat tam adapte olamadılar. İkide bir "bu ırkçılık, şu ırkçılık" diye mızıkçılık çıkarıyor, ulusalcıları bölüyorlar. Bu insanların ağzından bir kere "ABD emperyalistti ,halen öyle, fakat Sovyetler de emperyalistin dik âlasından başka bir şey değildi" sözünü duyamıyoruz. Sovyetlerin kırıntısı, polis yerine mafya örgütü ile yönetilen Rusya'ya bile hâla sempatilerinin sürdüğünü hayretle görüyoruz. Bunlar ne Macaristan'ın Sovyet tanklarıyla ezildiğini, ne Çekoslavakya'nın demokrasi taleplerinin Sovyet çizmeleri altında kanla boğulduğunu hatırlamaya hiç yanaşmazlar. Yani onların çıkardığı sorunu, dindar ulusalcılar bile çıkarmıyorlar. Bir herşeye "bu ırkçılık" diye mızıklanan eski Marksist, bir dindar ulusalcıyı mumla arattırıyor. Dindar onun yanında bal helvası kalıyor! Bazen felsefi dogmatizm, dini dogmatizmi mumla aratıyor. Bunu aşacak güç, halk iradesidir. Baraja sığınıp çıkar için barajın ardında toplaşanları görecek, barajı geçemeyenlerden en doğrusunu, en dürüstünü gözüne kestirip ona yüklenecek ve oyunu bozacak. Bu bir seferinde olmazsa öbür seferinde olmalı. Ebediyen olmazsa e ne yapalım, halk mukadder olana müstahak deyip bakalım neresinden incelmiş diye bekleyeceğiz...
Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 14 yıl Bu insanların ağzından bir kere "ABD emperyalistti ,halen öyle, fakat Sovyetler de emperyalistin dik âlasından başka bir şey değildi" sözünü duyamıyoruz. Sovyetlerin kırıntısı, polis yerine mafya örgütü ile yönetilen Rusya'ya bile hâla sempatilerinin sürdüğünü hayretle görüyoruz. Bunlar ne Macaristan'ın Sovyet tanklarıyla ezildiğini, ne Çekoslavakya'nın demokrasi taleplerinin Sovyet çizmeleri altında kanla boğulduğunu hatırlamaya hiç yanaşmazlar. Efendim, anlaşılmıyorsa ben ne yapayım: Afganistan'da pozisyon yaratabildi ama, Macaristan'da, Çekoslavakya ve Polonya'da yarattığı, hatta Finlandiya'da yaratmaya kalkıştığı gibi. Bana masal anlatmayacaksınız, masala karnım tok! Emperyalistin her türünü iyi tanırım, batısını da doğusunu da... ABD on yalan üretmişse Sovyetler bin yalan üretmiştir. Ben on yalana kanmadım ama siz binine kanmış görünüyorsunuz! Bir ülkenin emperyalist olması, geçmişte ülkeler işgal etmiş olması onu ancak olağan bir şüpheli yapar ancak tartıştığımız olay gibi bir konuda hakkında aleyhine halen bir delil bulunamamışsa bunun adına, evet, masal anlatmak denir efendim. Üzerinden 30 sene geçmiş bir olay hakkında yapılan yüzlerce araştırma, üstelik Sovyetler dağıldıktan sonra tüm gizli arşivleri ortaya serildikten sonra bile böyle bir ilintinin olmadığını çok net olarak ortaya koymuş, tam aksine olayın bir NATO tezgahı olduğunu kanıtlamışken, 40 sene öncesine ait bir yalana inanıp hala savunabilmek, masallara yatkın bir zihine de sahip olmayı gerektirir. Yani, duyurmak için megafon mu kullanmak lazım, anlamadım ki ? Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 14 yıl Kaldı ki, bin kere çabalamama, uyarmama rağmen, Ilımlı Siyasal İslam rejiminin tam olarak şeriat olmadığını, ABD rejiminin İslam versiyonu olduğunu da anlatamadık. Eğer, bu dediğime inansanız da, piyasa ekonomisinden yana birisi olarak AKP'ye oy vermekten çekinmeyeceğinizi tahmin ediyorum. Zira, işçilerin, yoksulların, işsizlerin, memurların, emeklilerin, velhasıl bu kapitalist düzende ezilen tüm kesimlerin de umurunuzda olduğunu hiç sanmıyorum. Olmuyor ama... sui zan Bir arkadaşım "devlet memurunun ölüsü dirisi para eder" der. Gerçekten öyledir. Etinden, sütünden, yününden, gübresinden geçim çıktığı gibidir memur... Devlet demiş ki memurum ölünce çoluk çocuğu, anası babası ortada kalmasın. Elinden geldiğince onları korumuş. Bu yüzden de devlet kapısı avanta kapısı anlayışı hâlen sürüyor. Öyle ki bu korumacılık büyük ölçüde suistimal ediliyor bugün. Kadın babası ölünce aylığı kendine işlesin diye boşanıyor, yine kocasıyla yaşamaya devam ediyor. Kadın kayınbabası yatağa düşüp öleceği belli olunca adamın oğlundan boşanıyor, ölecek kayınbabası ile evleniyor, ölünce maaşını alıyor. . . Devletin canına tak edip bir gün "emekli ölünce aylığı sona erer" diyecek ama, ne zaman bakalım. Ya da sigorta kurumu tamamen özelleşecek. O zaman bu işler tabii ki tarih olacak... Saygılar sunarım.
Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 14 yıl Dediğim dedik polemiklerine girmeden, görüş ve önerilerimi aktarmaya çalışmaya devam etmek istiyorum. Benim görüşüm, ABD ve Sovyetler iki emperyalist devdi. Biri yıkılıp gitti, biri kaldı. Önce ikisiyle mücadele ediyorduk, şimdi biri kaldı, onunla ediyoruz. Budur! Benim görüşümün özeti bu. Katılıp katılmamak okuyana kalmış. Benim görevim ve herkesin görevi, görüşünü söylemek.Kamuoyu, bireysel görüşlerin bileşkesidir. Önemli olan katılım! Ayrıca yani, havadan bir taş düşerken hemen altına başını uzatmak da neyin nesi? Hadi diyelim eski Marksistlerden bir kişi çıktı, benim beklediğim gibi veya tersini mi artık demek istiyor, Sovyetler emperyalist filan değildi mi demek istiyor artık, ne diyorsa dedi. Yani bir kişinin demesiyle oluyor mu? Eski Marksistlerin bu konuda genel bir görüş netliğine ulaşması gerekmiyor mu? Ben kişiler üzerinden gitmiyorum. Sözlerim topluma. Bu toplum genelde hazırcılık ve kolaycılığa alıştırılmıştır. Kendinde bir güç olduğuna inanmaz. Ya tanrıya verecektir sırtını, ya ondan umudu keserse başka büyük bir güce. Başka çıkar yol görmez. Ulusalcılık Atatürk'ün yeniden yaratmaya çalıştığı, fakat işte gördüğümüz ölçüde başardığı bir projedir. Biz başta bu projeyi hedefine ulaştırmak, sonra "muasır medeniyetler seviyesinin" de üzerine göz dikmek amacındayız. Osman Pamukoğlu'nun dediği gibi "bugün 11 Kasım 1938 dir." Gelecekte uluslar diye bir şey de olmayacak, dünya ulusu olacak, o ayrı. O bir sonraki adım.
Gönderi tarihi: 23 Nisan , 2011 14 yıl Ulusalcılık Atatürk'ün yeniden yaratmaya çalıştığı, fakat işte gördüğümüz ölçüde başardığı bir projedir. Ulusçuluk ile Ulusalcılığı karıştırmamak gerekir. Zira, biri bir ideoloji diğeri siyasi bir duruştur. Saygılar sunarım.
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Hesabınız varsa, hesabınızla gönderi paylaşmak için ŞİMDİ OTURUM AÇIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.