Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

DEMİREFEDEN BİR TEFSİR DAHA


Misafir demirefe

Önerilen İletiler

Diğer bazı ayrıntılara da paragraf paragraf yanıt vereyim:

 

Bayet'in "ahlakbilim" demesinden "tanrıbilim" gibi felsefenin geçmişte üretmeye çalışmış olduğu, fakat bugün özerk bilimin üstlendiği görevi anlayacağız. Felsefe bilme sevgisi olarak açıklandığı için bilim özerk değil, felsefe içindeyken bu çalışmaları yapmıştır ve bir ahlakbilim üretmeye çaba göstermiştir. Fakat kimi felsefe ekolü hazzı esas alır, kimi ekol tanrının isteğini, bunlar öneridir, sadece öneri.

 

Topaloğlu'nun şarkısı tabii ki sadece şarkı, ciddiye alınacak yanı elbette ki yok.

 

Her insanlık kültür ürünü gibi din de insanın düşünmesi, yani felsefe yoluyla doğmuştur. Gökten hiç bir bilgi hazır inmemiştir ki din insin. Felsefenin sistematiği zamanla gelişti, ama kökeninde insanın düşünmesi vardır. İlkel insanını bir obsidiyen taşı bir kaç yerinden kırarak avucuna alması ve bir alet olarak kullanması da teknolojinin temelidir. Bırakın insanı, bir şempanzenin bir sopayı eline alması da teknolojinin temelini oluşturur. Çünkü atamız aynıdır.

 

100 yıl bir tartışmanın sona ermesi için çok kısa süre. Onbinlerce yıldır din tartışılıyor. Hala kesin bir sonuç yok.

 

Etik'in önce felsefe konusu olduğunu, ahlakbilim denmesinin aynen tanrıbilim denmesi gibi çok normal olduğunu, ne çıkar zaten önce hiç bir bilimin felsefeden özerk olmadığını, felsefe içinde olduğunu, sonradan özerklik kazandığını defalarca belirttim.

 

Kamu otoritesi bırakın felsefi bir anlayışı, isterse dine dayalı yönetim ve şeriat kanunu da seçer ve belirler. Ne olmuş? Yanlış seçenek yanlış seçenektir. Önemli olan doğru seçeneği seçmek.

 

Sonuç: Bilim mükemmel değil, ama elimizdeki en geçerli araç...

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hangi birini düzelteceğime şaşırdım

 

Hiç birini düzeltmeye çalışmayın, çünkü hepsi zaten doğru.

 

Felsefe yöntem üretir ve önerir. Görevi budur.

 

Bilim iki temel öneriden determinizmi benimsemiştir. İki zıt öneri birlikte benimsenmiş olamaz.

 

İlla ki bir çok, birbirine taban tabana zıt da olsa, felsefe öğretisi vardır. Köküne kibrit suyu dökmekle kurumaz hiç bir görüş, tabii ki. Böyle bir şeyi tartıştığımızı sanmıyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
İdeal olan her şeyi ayrıntılı belirlemek. Ama bu çok zaman alacak veya tam bir mükemmellik hiç olmayacak. O yüzden bilim yaşlıların hayat tecrübesi ve hormonal durumları avantaj sağlar derken ne tapının der, ne ellerini öpün der. Bu tamamen doğal, anlaşılabilir bir durum. Tabii ki durum çok karmaşık. Sözleri harfiyen yerine getirilecek bir yaşlı bulmak ve mutlak itaat etmek diye bir şey imkansız.

Efendim, sözleri harfiyen yerine getirilecek bir yaşlı bulmak ve mutlak itaat etmek diye bir şey imkansız ise, bilimin bu konuda yapılması gerekeni söyleme durumu yoksa, bu belirlenimin olmadığı alanlarda felsefelerin, dinlerin söz söyleme, yapılması gerekeni ifade etme hakkının var olduğunu kabul etmiş olmuyor musunuz ?

 

 

 

Bilimin uygulama dalları etik, hukuk, tıp, faydalı ve zararlıyı da, olması gerekeni de olmaması gerekeni de, her şeyi belirlemeye çalışır, hedefi budur ama tam bir başarı tabii ki olamaz. Olamıyor diye bilimi sınırlamak, kısıtlamak gerekmez. Bugüne getirilen belirlenim başarısı küçümsenebilir değildir. Bilimden daha iyi bir belirleme yöntemini henüz felsefe önermedi. Yarın uçan daireler iner, "uğraşıp durmayın ahana size evrenin sırrı budur budur budur" der, o başka.

Bu da nereden çıktı ? Belirlenimde tam bir başarı olamıyor diye bilimi sınırlamak, kısıtlamak gerektiğini kimse söylemedi ki.

 

 

 

Üç alandan en güçlü olan alan, bilim alanıdır. Evreni en zayıf açıklama aracı ise dindir. Felsefe geneldir, öneri üretir, önerileri kabul edilir edilmez o ayrı bir konudur.

Bilimi, Felsefeyi, Dini kendi aralarında yarıştırmak doğru değildir. Bir yandan birbirinden ayrı alanlara ait olduğunu sizin de ifade ettiğiniz bu disiplinleri, öte yandan aynı kulvarda yarışıyor gibi göstermek çelişkidir.

 

 

 

Feşlsefe öneri ve alternatif düşün tarzı üretmek dışında herhangi bir kural, yasa, belirlenim üretmekle görevli değildir. Örneğin trafikte hız sınırı ne dinle, ne felsefe ile değil, bilim ile üretilir ve kural, yasa haline getirilir.

 

Kamu otoritesi bırakın felsefi bir anlayışı, isterse dine dayalı yönetim ve şeriat kanunu da seçer ve belirler. Ne olmuş? Yanlış seçenek yanlış seçenektir. Önemli olan doğru seçeneği seçmek.

 

Sonuç: Bilim mükemmel değil, ama elimizdeki en geçerli araç....

Trafik kuralları bilim kullanılarak üretilir. Peki, bu kurallar hangi amaç doğrultusunda üretilir ? İşte, o amaçları belirleyen de, kamu otoritesinin seçtiği değer üreten bir ahlak felsefelerinden biridir. Keza, verilecek cezalar da, kamu otoritesinin seçtiği değer üreten hukuk felsefesine göre bilim kullanılarak belirlenir. Yani; bilim amaç değil, amaca giden yolda araçtır. Bilim değerlerle ilgili alanlarda amaç belirlemez, belirleyemez, sizin de söylediğiniz gibi bu imkansızdır

 

 

 

Bayet'in "ahlakbilim" demesinden "tanrıbilim" gibi felsefenin geçmişte üretmeye çalışmış olduğu, fakat bugün özerk bilimin üstlendiği görevi anlayacağız. Felsefe bilme sevgisi olarak açıklandığı için bilim özerk değil, felsefe içindeyken bu çalışmaları yapmıştır ve bir ahlakbilim üretmeye çaba göstermiştir. Fakat kimi felsefe ekolü hazzı esas alır, kimi ekol tanrının isteğini, bunlar öneridir, sadece öneri.

Bayett'in konu ettiği "ahlakbilim" yani Ethiyology, Bilim Felsefe içindeyken değil, yaşadığı dönem olan 19.yy. sonlarında Pozitivistlerce bilim olsun diye ortaya atılan bir tartışma konusudur. Bayett'in bunun yerine önerdiği Bilim Ahlakı ise netice itibariyle bir Ahlak Felsefesidir( ETİK ).

 

 

 

Topaloğlu'nun şarkısı tabii ki sadece şarkı, ciddiye alınacak yanı elbette ki yok.

 

Her insanlık kültür ürünü gibi din de insanın düşünmesi, yani felsefe yoluyla doğmuştur. Gökten hiç bir bilgi hazır inmemiştir ki din insin. Felsefenin sistematiği zamanla gelişti, ama kökeninde insanın düşünmesi vardır. İlkel insanını bir obsidiyen taşı bir kaç yerinden kırarak avucuna alması ve bir alet olarak kullanması da teknolojinin temelidir. Bırakın insanı, bir şempanzenin bir sopayı eline alması da teknolojinin temelini oluşturur. Çünkü atamız aynıdır.

Tabi. Felsefe'yi, Mustafa Topaloğlu'nun bir zamanlardaki hit şarkısı '' felsefe yapma '' daki düzeyde görmek kişiye böyle garip iddialar ürettirir efendim, normaldir.

 

Örneğin;

 

'' Din kavramının kökeni nedir? Tanrı insanların korkularından kaynaklanan bir varsayım mıdır? Tanrı var mıdır? '' gibi bir soruyu daha din ortada yokken sorup kafayı yemek üzere olan filozofları gören Tanrı onların bu haline acıyıp, vahiyle bu soruların cevabını göndermiş olmalı. :)

 

Yani; '' Felsefe nedir ? '' sorusunun cevabı bilinmeyen bir şey değildir. Yalnızca düşünmek, soru sormak felsefe yapmak için yeterli olmadığı gibi verilen cevapların belli bir yöntemle önceden bilinen bilgiler için bir açıklama getirmemesi, onun ayrı bir disiplin olarak sınıflandırılmasında temel teşkil eden bu unsurların gerekliliğini yerine getirmemesi demektir. İşte böyle bir disiplin olarak Felsefenin ayrışması, bilime göre, ilk olarak mitolojiden kopan Antik Çağ filozoflarının ( M.Ö. 7.yy ) yapıtlarında gözlenmiştir.

Oysa bir şey iddia etmeden en azından açıp bir kaynaklara ne diyorlarmış diye bakmak zor bir olay olmaması gerektir. Bakınız sayın Politika bir yerden doğrusunu bulup alıntı yapmış. Kişi '' yok ben herşeyi kendim yazarım ona inanırım '' diyorsa uzaylıların derin devlet kurduğuna dogmatik bir şekilde inananlardan bir farkı yok demektir efendim. Primatlardan evrilen ilk insanın doğa kuvvetlerinden korkup onlara tapınmaya başlamasını '' felsefe yapmak '' diye tanımlamak gibi...

 

 

 

Hiç birini düzeltmeye çalışmayın, çünkü hepsi zaten doğru.

 

Felsefe yöntem üretir ve önerir. Görevi budur.

 

Bilim iki temel öneriden determinizmi benimsemiştir. İki zıt öneri birlikte benimsenmiş olamaz.

Hepsi yanlış ve hemen düzeltelim:

 

Bilim felsefe benimsemez. Çünkü, insan felsefe benimser. Bilim de insan olmadığına göre, felsefeleri bilim insanları benimser dersek daha doğru olur. Buna göre, determnizm felsefesini benimseyen bilim insanları olduğu gibi, indeterminizm felsefesini benimseyen bilim insanları da vardır.

 

'' Bilim felsefesi 20. yüzyılda bilimin niteliği üzerine önemli tartışmalar kaydetmiştir ve bilinen anlamda nedensellik ilkesinin eleştirisi yaygın bir eğilim olarak şekillenmiştir.Bilim kuramcıları ve bilim felsefecileri kaos, olumsallık, belirsizlik, belirlenimsizlik, olasılık, raslantı gibi kavram ve kategoriler aracılığıyla bilimsel nedensellik fikrini karşılaştırmakta, farklı yollar aramaktadırlar. ''

''

Kaynak : WİKİPEDİ

 

 

Topaloğlu'nun şarkısı tabii ki sadece şarkı, ciddiye alınacak yanı elbette ki yok.

Her şeyin bir felsefesi olduğu gibi

:lol:

 

 

Saygılar sunarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tüm samimiyetimle söylüyorum ki, benim dindar insanlarla uzlaşmakta hiç bir sorunum yoktur. Bunun için tek bir ölçütüm ve şartım vardır: Dini siyasete karıştırmaması. Bir tek bu şartı ihlal etmedikçe dindarlarla uzlaşmamın önünde hiç bir engel yoktur. İsterse en katı şekilde dini kurallara sıkı sıkı bağlı olsun. Bir kucak sakalı, traşlı başına sardığı sarığı veya bayansa çarşafı, türbanı olsun. Bu kişisel tercihlerden hiç bir şekilde rahatsız olmam.

 

Ancak istediği kadar ılımlı görünsün, bu uğurda sakalını kessin, görüntüsünü modernleştirsin, bayansa başını açsın, nafile... Eğer dini siyasete karıştırıyorsa yemezler. Hiç bir biçimde en küçük uzlaşı söz konusu değildir. O insana şiddetle karşıyım ve en küçük zeminde en küçük uzlaşının sözü dahi edilemez! O bambaşka bir dünyanın insanı, ben bambaşka bir dünyanın insanıyımdır. Aramızda hiç bir uzlaşının milyonda bir olasılığı bile yoktur.

 

Bu kadar kesin ve net.

 

 

Yukardaki yazıyı açıklamaya kalkmak bir tuhaf kaçar, özündeki anlatım şu! ben ne kadar müsade edersem o kadar "SİYASET" yaparsın,kesin ve net...

Tamam,anladık,anladıkta,müsade ederseniz OY kullanabilirmiyiz...

Şeçimden,şeçime,ne dersiniz...

 

Ancak dini siyasete karıştırmasa da vicdani baskıcı bir yol izlemesi, fikirlerini kabul etmediğim takdirde öldükten sonra kötü sonların beni beklediği şeklinde vicdan sömürüsü yaparsa bundan da rahatsız olurum. Fakat bu, onunla uzlaşmamak için yukarıdaki gibi bir kriter değildir. Fikri olduğu için fikrine saygı duyar ve katlanırım. Bunu bana bir fikir olarak empoze etmeye çalışmasından rahatsızlık duymakla beraber uzlaşamama nedeni olamaz. Çünkü bu, fikir özgürlüğüne girer. Her insanın fikirlerini açıklama ve kabul ettirmeye çalışma hakkı vardır ve saklıdır. İhlal edilmesi düşünülemez. İnanç özgürlüğü sadece kendi kafasının içinde inanma özgürlüğü değildir. İnancını ifade etmedikçe özgürlük geçerlilik kazanmaz.

 

 

Fikir özgürlüğü,müsadesini aldık,(Din için)her İnsanın fikirlerini kabul ettirmeye de hakkı var olduğunu da,üstelik çalışması müsadeside var,anlaşılamayan, (nacizane ben)siyaset yapamayacaksam,(sayın demirefe gibi) ne menem bir şey bu İCAZET...

 

Hiç kimse inancını ikrar etmeye veya etmemeye zorlanamaz. Bu, en temel insan hakkıdır. Ha, sürekli yanacaksın, irin içeceksin, şöyle böyle olacaksın demesi beni rahatsız eder. Ama bunları söyleme özgürlüğüne ket vurmayı aklımdan geçiremem.

 

Bu dini inançlara büyük bir avantaj sağlıyor, evet. Hiç bir başka inanç insanları sonsuz azapla korkutup sonsuz mükafatla ödüllendirmeyi vaad edemeyeceğine göre, bu özgürlük en fazla dine yarıyor. Ama bu böyle diye, yine de inanma ve inancını ifade etme özgürlüğünü kısıtlamayı düşünemeyiz. Temel hak ve özgürlük çünkü. Kısıtlanması düşünülemez.

 

Temel hak ve özgürlük,kısıtlanması düşünelemez,teşekkür ederiz "inananlar" olarak,bundan sonra Din'i avantajları söylemeyi bırakmak lazım,müsade bu,eşit olmak için...

 

Çaresi, senin de ağzın laf yapacak, lafın altında kalmayacaksın, bu yani... Başka türlü bir ifade özgürlüğü kısıtlaması aklın ucundan bile geçmesi söz konusu edilmemelidir.

 

Din konusundaki görüşüm kesin ve açık biçimde bu şekildedir. Sözü bu noktaya getiren tartışmacı arkadaşlarıma bu açıklamayı yapma fırsatı için samimi şekilde teşekkür ediyorum...

 

Sayın Demir efe kendi cenahından çareyi de yazmış, "senin de ağzın laf yapacak" nasılmı; Din'i siyasete alet etmeyecek, veya benim müsade ettiğim kadar Din'i,siyaset yapacaksın,çünkü Din'i argümanlar avantaj sağlıyor, her ne kadar ağız laf yapsada.

Aydınlandığım için teşekkür ederim,kendi adıma.Başkaları adına konuşmak haddim değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aralarında hiç bir korelasyon olmayan hayali bağlantıları deşifre etmiş edasıyla sözde sergileyen, çelişkinin emaresini bile ise göstermeyen konuları çelişki gibi sunmaya çalışan çabalara yanıt vermek kabak tadı verdiği için bir anlamı yok.

 

Fakat sayın sarıgöl'e şunu söylemek isterim: Bir insanın durduk yerde hayatına son veremezsiniz demek, buna muktedir değilsiniz, böyle bir şey mümkünat içerisinde değil, olanaksızdır anlamında kullanılmaz. Elbette ki bunu yapmamanız gerekir, bunu yapmanız çok kötüdür, bunu yapmamalısınız anlamında kullanılır.

 

O yüzden müsaade ile siyaset yapmak, izin verilirse oy verebilmek, siyaset yapabilmek için icazet almak filan tabii ki söz konusu bile edilemez.

 

Benim söylediğim tabii ki şu: Dini siyasete alet ederek demokrasi olmaz. Dini totaliter rejime doğru gidilir mi, evet, Bir rejimin demokrasi olması doğa yasası mıdır, hayır. Totaliter dini rejim olmasını yasaklayan bir doğa yasası var mı? Hayır. Bunlar mümkünatlar dahilindedir, bu konularda zorlayıcı yasalar yoktur. Kanatsız roketsiz uçamazsınız dediğimizde bu bir doğa yasasıdır, olanaksızlık ifade eder. Ya da oksijensiz yaşayamazsınız dediğimizde. Öbür yapamazsınız edemezsiniz dediğimiz elbette bu anlamda değil.

 

Olur, olur da adı demokrasi olmaz. Bu yani... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Benim söylediğim tabii ki şu: Dini siyasete alet ederek demokrasi olmaz. Dini totaliter rejime doğru gidilir mi, evet, Bir rejimin demokrasi olması doğa yasası mıdır, hayır. Totaliter dini rejim olmasını yasaklayan bir doğa yasası var mı? Hayır. Bunlar mümkünatlar dahilindedir, bu konularda zorlayıcı yasalar yoktur. Kanatsız roketsiz uçamazsınız dediğimizde bu bir doğa yasasıdır, olanaksızlık ifade eder. Ya da oksijensiz yaşayamazsınız dediğimizde. Öbür yapamazsınız edemezsiniz dediğimiz elbette bu anlamda değil.

 

Olur, olur da adı demokrasi olmaz. Bu yani... :)

 

Bütün kurallar (demokrasi'de) benim düşüncelerim doğrultusunda olur,yani;Din,min konuşmayacaksın...Din; konuşursan totaliter rejime gidersin,anti,parantez,İngiltere;hem monarşi,kraliçesi'de kilisenin başı,oldumu totaliter bir rejim...

Mümkünatlar dahilinde, adı demokrasi olan rejimi,kanatla,oksijenle,yaşamaya çalışacağız,bakarsın dsiz din'i avantajı kullanarak kanat ve oksijen kullanmıyorsunuz,takiyye yapıyorsunuz deyiverir,malum zihniyet.

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İngiltere çok ciddi bir din reformundan geçmiştir, reform tıkandığı noktada kiliseler yakılıp yıkılmış, katliamlar yapılmıştır. Din sıfırdan inşa edilmiştir. Türkiye ile kıyas mı? Mümkünü yoktur, kıyas edilmesinin hiç bir yolu yoktur. İngiltere'de Hristiyanlığın demokrasiye yönelik bir tavır almasının sözünü etmek bile komik olur.

 

ABD deseniz olur ama bakın! Çok cılız da olsa radikal Hristiyanlar bazen demokrasiye karşı filan çıkarlar. Fakat bunun bir tehdit olmasından en azından henüz söz etmek pek anlamlı durumda değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Niye üzüntü verici olsun, her ülkenin ve halkın şartları çok farklıdır, olaylar nedensellik bağlamında işler. Nedeni olmadan apansız bir olay ortaya çıkamaz zaten. Üzülecek bir şey yok, üzülmeyin... Ben üzülmüyorum... :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Doğru? "nedensellik" bağlamında "DEVRİM" İnsan İradesi sıfır... :stuart: Sizin üzülmemeniz veya

üzülmeniz zaten hiç bir şey ifade etmez? çünkü siz "DETERMİNİST" takılıyorsunuz,nasıl olsa...

Şartların olgunlaşması'da ne demekse.

 

17 Eylül 1930’da Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt Ödemiş’te yaptığı bir konuşma:

 

Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, dost da düşman da bilsin ki, bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsin.

 

Bu sayın Türk büyüğünün İslam (Müslüman) hakkındaki düşünceside malum...

 

Nedensellik.

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Biraz da kahveye çıksak... " demişti arkadaşım.

 

O doğru söylemiş amma ben eğri anlamışım:

 

Mahalle kahvesi nerden de geçti zihnimden?

 

Bakılsa geçmemeliymiş... Bilir miyim onu ben?

 

Mahalle kahvesi...Berlin... Münâsebet mi dedin!

 

Fakat ricâ ederim, dinleyin, inâyet edin;

 

Fakîriniz en açık bir söz olsa, mecbûrum,

 

Kafamda bulduğum eşyâyı aktarır dururum.

 

Onun bir örneği geçmişse âkıbet elime.

 

Derim ki: "Ha! Bu demekmiş o duyduğum kelime. "

 

M. Akif Ersoy - Berlin Hatıraları

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mahmut Esat’ın 1920'li yıllardan kalma “sosyalizm sempatisi” daha sonraki yıllarda da devam etti.Resmi tkp üyesidir.Bozkurt, 1935 yılında yayınlanan “Karl Marx ve Türkler” adlı yazısında, “Marx’ın “Kapital” adli büyük eseri bütün dillere çevrildi.Onu bizim dilimizde ne zaman okuyacağız? Ne zaman göreceğiz?” diyordu: "Ben komünist değilim. Bununla beraber (Karl Marks)ın ve büyük Komünist şeflerden (Lenin)in düşüncelerinde milliyetçilik ve demokrasinin noksanlarını tamamlamak için istifadeli bir çok noktalar vardır” ( “Bir Hasbihal: Dünya Nereye Gidiyor? 3”, Yeni Asır, 8.8.1933)

 

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aslında İngiltere de olanlar bizde de olmalı, (Mahmut Esat Bozkurt)çok yazık oldu... Müslümanı

Hırıstiyan gibi yapamadı malum bizdeki reformistler,bayağı üzüntü verici...

17 Eylül 1930’da Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt Ödemiş’te yaptığı bir konuşma:

 

Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, dost da düşman da bilsin ki, bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsin.

 

Bu sayın Türk büyüğünün İslam (Müslüman) hakkındaki düşünceside malum...

Mahmut Esat’ın 1920'li yıllardan kalma “sosyalizm sempatisi” daha sonraki yıllarda da devam etti.Resmi tkp üyesidir.Bozkurt, 1935 yılında yayınlanan “Karl Marx ve Türkler” adlı yazısında, “Marx’ın “Kapital” adli büyük eseri bütün dillere çevrildi.Onu bizim dilimizde ne zaman okuyacağız? Ne zaman göreceğiz?” diyordu: "Ben komünist değilim. Bununla beraber (Karl Marks)ın ve büyük Komünist şeflerden (Lenin)in düşüncelerinde milliyetçilik ve demokrasinin noksanlarını tamamlamak için istifadeli bir çok noktalar vardır” ( “Bir Hasbihal: Dünya Nereye Gidiyor? 3”, Yeni Asır, 8.8.1933)

Efendim, Mahmut Esat, Müslümanlığı Arap dini olarak gören Nihal Atsız ekolünden bir Türkçü idi. Yani; ırkçı idi ve ırkçı fikirleri nedeniyle de Şamanizm'e sempati duyuyordu, Hristiyanlığa değil.

 

Onun, Karl Marks'a sempatisi de, Sosyalizmle alakası olduğundan değil, Marks'ın Türklere sempatisinden kaynaklanıyordu. Hatta, tam tersine ekonomide Liberalizmi savunan biri idi ve Marks'ı, Liberalizmin açıklarını bularak, bu sayede Kapitalizm'in, çökmesine mani olacak tedbirler alınmasına katkıda bulunduğu için öven biriydi.

 

Onun Adalet Bakanı olabilmesi, din veya millet kavramını nasıl algıladığı ile ilgili değil, çok değerli, yetişmiş bir hukukçu olması hasebiyledir. Buna mukabil, onun, İnönü tarafından istifaya zorlanarak bakanlık görevinden uzaklaştırılmasının nedeni ırkçı fikirleridir.

 

Mahmut Esat'ın Irkçı fikirlerinin yer aldığı Ödemiş'teki konuşması, bakanlıktan ayrılmadan 1 ay öncesine aittir ( 17 Eylül 1930 ). Nitekim, istifasından 4 yıl sonra 1934 soyadı kanunuyla Bozkurt soyadını almıştır ( her öz Türkçe soyadı alanların ırkçı olduğunun düşünülmemesi gerektiği kaydı ile birlikte ).

 

Sözün özü, Erdoğan'ı peygamber gibi gören milletvekilleri, yazarların olması, nasıl ki AKP zinhiyetini bir din yapmazsa, Mahmut Esat Bozkurt'un ırkçı olması da Kemalizmin veya Atatürkçülüğü de ırkçı yapmaz.

 

 

 

Saygılar sunarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Valla şimdi ben de Mahmut Esad nerden dahil oldu konuya anlamamıştım ama... Onun hakkında da gerekli bilgileri bu sayede öğrenmiş olduk.

 

Ha, belki bana da M. Akif'in konuya nerden dahil olduğunun anlaşılamadığı söylenebilir. Determinizm - irade bağlantısı kurulması bana Berlin kahvesi denilince Akif'in aklına mahalle kahvesi gelip sonra Berlin kahvesini görünce "münasebet mi dedin?" demesini aklıma getirdi de.

 

Şiirin devamı da çok ilginç. "Otel dendi mi bilfarz" deyip Osmanlı otelleri ile Berlin otellerini, "şümendüfer mesela" deyip Berlin metrosu ile Osmanlı şimendifer şirketi trenlerini kıyaslaması müthiş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yatak takımları şâyân-ı merhamet cidden:

 

Kadîfe hâline geçmiş patiskadan yastık...

 

 

Ne istihâle geçinniş hesâb edin artık!

 

Benek benek yayılıp kehle intıbâ´âtı,

 

Benekli basmaya dönmüş o çarşafın suratı!

 

Kırık surâhide bekler yosunlu bir mâyi ;

 

Ki derd-i cû´a gelir üç yemek kadar nâfi´.

 

Bir ekmeğin yeri dolmazmış olmadan iki su;

 

Bunun beş ekmek olur belki bir kadeh dolusu.

 

 

Şimendüfer deyiniz... Buldun işte örneğini:

 

Üşenmeden çevirip nâzenin tekerliğini,

 

-Yakınsa bindiğiniz noktadan eğer kasaba -

 

Kader müsâ´ade ettikçe işleyen araba.

 

Samatya lordu müfettiş; Tatavla kontu müdîr,

 

Zavallı milletin efrâdı orta yerde esîr!

 

"Bilet mahalli" midir ismi pek de bilmiyorum,

 

Basık tavanlı, rutûbetli, isli bir bodrum,

 

Ayakta esneyen âvâre yolcularla dolu.

 

Biletçi nerde mi? Kumpanyanın o nazlı kulu

 

Verâ yi perdeden etmez ki halka doğru nigâh...

 

Ne var telâş edecek? Beklesin ibâdullâh!..

 

Açıldı perde nihâyet, şu var ki cendereye

 

Kısılmak istemiyorsan sokulma pencereye!

 

İtiş kakış olağan şey, dövüş sövüş de caba!

 

-Biletçi, mösyö, tren kaçta kalkacak acaba?

 

Ayağmı ezdin adam... Patlıyor musun ne zorun?

 

-Vurursam ağzına!..

 

-Yâhu! Güıültünüz ne? Durun!

 

-Yavaş be! -Cüş be! Gözün kör mü?

 

-Pardon!

 

-İllâllah!

 

Nasıl ki çıktı şu ?pardon? eşeklik oldu mubah!

 

-Ne lâftır ettiği Allahça söyleyin yakışır?

 

-Uzatma!

 

-Tut ki uzattım?..

 

-Herif de amma hışır!

 

-Suç öldürende değildir ki derseler...

 

-Hele bak!

 

-Nedir ki bir de ki baktım?

 

-Susun belâ çıkacak!

 

-Ufaklık olmalı!

 

-Yok mösyö!

 

-Yoksa git! Bozdur!

 

-Dikilme nâfile, sinyör ne derse kanundur!

 

-Tren kaçar a kuzum...

 

-Haydi! Dinlemez ben lâf!

 

-Tren kaçar diyorum, dinlemem diyor. Ne tuhaf!

 

-Kızarsa ağzı bozuktur fenâ bi şey söyler

 

Bozarlar onluğu verdin mi. Koş da bozduruver!

 

Tütüncü "on para az!" deı:.. Musîbetin büyüğü:

 

Herif simitçi ararken tren çalar düdüğü!..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Efendim,Nihal atsız gibi bir ırkçının “şamanizm” me sempati duyup Müslümanlığı Arap dini olarak görmesi,Mahmut Esat’ın hukukçuluğunu’da (seküler) gölgeler.

Marx’ın Türklere sempati duyması,Mahmut Esat’ı, marx’a olan sempatisi ise ve sosyalizimle alakalı değilse,Kemalizm’le bağlantılı demekki, fakat Kemalizm’de “LİBERAL” düşünce? Ve Mahmut Esat. Kapitalizm’in çökmesine mani olacak, Marx, (liberal düşüncenin açıklarını bularak) ve altı ok’un temsil ettiği bir düşünceye mensup ırkçı Mahmut Esat...

İnönü? Attığı taş,ürküttüğü kurbağa, olur böyle vakalar,tek kişinin egemen olduğu yönetimlerde...

Kemalizm ve Atatürkçülük,ve bağlamında AKP ve Tayyip Erdoğan vede aynı zamanda ırkçı olarak kabul edilen Mahmut Esat’ın (canraşit) tabi olduğu siyasi fikrin’in ne olduğu hakkında bize bir ipucu vermiyor yoksa takiyye mi yapıyordu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değil mi bir anasın sen? Değil mi Almansın?

 

O halde fikr ile vicdâna sâhib insansın.

 

O halde "Asyalıdır, ırkı başkadır... " diyerek.

 

Benât-ı cinsin olan ümmehâtı incitecek

 

Yabancı tavrı yakışmaz senin fazîletine...

 

Gel iştirâk ediver şunların felâketine...

 

Ya "Paylaşıldı mı artar dur sürûr-i beşer;

 

Kederse aksine: Ortakla eksilir" derler.

 

Bilir misin ki senin Şark´a meyleden nazarın

 

Birinci def´a doğan fecridir zavallıların?

 

Hudâyı bir tanımak töhmetiyle suçlu olan

 

Şu hânümânı yıkık üç yüz elli milyon can,

 

Nedense, mevte olurken biner biner mahkûm,

 

Çıkıp da etmedi bir ses bu hükme karşı hücûm!

 

Nedense duymadı Garb´ın o hisli vicdânı,

 

Hurûşu sîne-i a´sân inleten bu kanı!

 

Nedense, arşa kadar yükselen enîn-i beşer

 

Akif

 

Akif bu, Safahat'ta 10 cilt galiba, muhteşem bir İnsan vede kalite.

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Efendim,Nihal atsız gibi bir ırkçının “şamanizm” me sempati duyup Müslümanlığı Arap dini olarak görmesi,Mahmut Esat’ın hukukçuluğunu’da (seküler) gölgeler.

Marx’ın Türklere sempati duyması,Mahmut Esat’ı, marx’a olan sempatisi ise ve sosyalizimle alakalı değilse,Kemalizm’le bağlantılı demekki, fakat Kemalizm’de “LİBERAL” düşünce? Ve Mahmut Esat. Kapitalizm’in çökmesine mani olacak, Marx, (liberal düşüncenin açıklarını bularak) ve altı ok’un temsil ettiği bir düşünceye mensup ırkçı Mahmut Esat...

İnönü? Attığı taş,ürküttüğü kurbağa, olur böyle vakalar,tek kişinin egemen olduğu yönetimlerde...

Kemalizm ve Atatürkçülük,ve bağlamında AKP ve Tayyip Erdoğan vede aynı zamanda ırkçı olarak kabul edilen Mahmut Esat’ın (canraşit) tabi olduğu siyasi fikrin’in ne olduğu hakkında bize bir ipucu vermiyor yoksa takiyye mi yapıyordu.

:) Her ne kadar anlaşılması zor, dil bilgisi kurallarını iğdiş eden, kim bilir ne acılar çekilerek üretilmiş cümlelerde bir şeyler ifade edilmeye çalışılmış olsa da, anladığım kadarıyla cevaplamaya çalışayım.

 

Efendim, müslüman hukukçu seküler davranamaz mı da, şamanist hukukçu davranamasın ? ;)

 

Altı oktan biri olan Milliyetçiliği herkesin kendisine göre yorumlayıp Kemalist olduğunu iddia ettiğini görmemek gibi, altı oktan Devletçilik ilkesinin o dönemdeki nihai hedefinin liberal ekonomi olduğunu görmemek mümkün mü ? :(

 

Tek kişinin egemen olduğu bir yönetim olsa, toprak reformu yapılamaz mıydı ? Köy Enstitüleri kapatılmak zorunda kalır mıydı, parti içi muhalefet ezilmez miydi ? :wassat:

 

Hayır, bir de İnönü'nün babası Kürt kökenli, ne kurbağası ne taşı ? Kurbağa korkusu varsa, tek kişi egemenliği nerede ? :stuart:

 

Şimdiye kadar, 160 küsur sınırsız biat eden milletvekilini bir kalemde evine göndereninkinden daha net tek kişi egemenliği gördü mü bu ülke, sormak lazım Sarıgöle ? -_-

 

Kemalist olmak suç mu ki, gizlenmeye çalışılıp takiyye yapılsın ? :lol:

 

 

 

Saygılar sunarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:)

Tek kişinin egemen olduğu bir yönetim olsa, toprak reformu yapılamaz mıydı ? Köy Enstitüleri kapatılmak zorunda kalır mıydı, parti içi muhalefet ezilmez miydi ? :wassat:

 

Hayır, bir de İnönü'nün babası Kürt kökenli, ne kurbağası ne taşı ? Kurbağa korkusu varsa, tek kişi egemenliği nerede ? :stuart:

 

Şimdiye kadar, 160 küsur sınırsız biat eden milletvekilini bir kalemde evine göndereninkinden daha net tek kişi egemenliği gördü mü bu ülke, sormak lazım Sarıgöle ? -_-

 

Saygılar sunarım.

 

Sayın Canraşit, Dil bilgisi kuralları için yaptığınız uyarıya çok teşekkür ederim fakat,yukarda yazdıklarınız, ne anlama geliyor pek anlamadım,biraz açarsanız,memnun olurum... :stuart:

 

Sayın Canraşit,

Anladığınız kadarı ile izah etmeye çalıştığınız, iğdiş edilmiş “dil bilgisi” kurallarını,anlamışsınız ki, cevap yazmışsınız.. (iğdiş edilmemiş ,dil bilgisi ile)

Muhterem, Müslüman hukukçu da,şaman hukukçu da, seküler bir sistemde, seküler hukuku uygular,aslolan; o zamanki sistemin ne olduğudur, kırk yamalı bohça gibi bir sistemi, sekülermi,laikçi mi,ırkçımı,tek adam kararlarımı, vs vs,…

Herkesin kendine göre yorumladığı “MİLLİYETÇİLİK” Atatürk döneminde uygulanmamışmı, Kemalizm

,Atatürk sonrası bir uygulamamı…

Devletçilik ilkesi, “LİBERAL” ekonomiye gider, (nihai hedef) yeni bir buluş iktisat alanında bravo…

Kemalist olmak?isteyen istediği gibi olur (fikir bazında),yeterki,karşılıklı empati oluşsun ve herkes fikrini,zikrini rahatça ifade etsin…

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Muhterem, Müslüman hukukçu da,şaman hukukçu da, seküler bir sistemde, seküler hukuku uygular,aslolan; o zamanki sistemin ne olduğudur, kırk yamalı bohça gibi bir sistemi, sekülermi,laikçi mi,ırkçımı,tek adam kararlarımı, vs vs,…

Ne varmış o zamanki hukuk sisteminde ? Erdoğan AB'den alınca kırk yamalı bohça olmuyor da, o zaman alınınca mı oluyor ? İlla tek bir yerden mi almak gerekir ? Böyle bir kural mı var ? Ne biçim bir eleştiri ki bu ?

 

Herkesin kendine göre yorumladığı “MİLLİYETÇİLİK” Atatürk döneminde uygulanmamışmı, Kemalizm

,Atatürk sonrası bir uygulamamı…

Her ideoloji, din, fikir akımı yanlış yorumlanabilir, çarpıtılabilir. Bu gayet doğal. İslam'da bile yorum farkları, mezhepler yok mu ? Ayrıca, Atatürk'ün döneminde uyguladığı ırkçı bir milliyetçilik örneği verilsin, ona bakalım. Böyle afaki tartışma olur mu efendim ?

 

Devletçilik ilkesi, “LİBERAL” ekonomiye gider, (nihai hedef) yeni bir buluş iktisat alanında bravo…

Devletçilik ilkesini donuk bir ilke olarak düşünmek, yeterli sermaye birikimi oluşturamamış müteşebbis kesimin giremediği, halk için elzem olan alanlarda devletin öncülük yapmasını, ilelebet o alanların devlet elinde kalması gerektiği şeklinde düşünmek de nereden çıktı ? Yoksa, '' Yeni Asır'' da yazmıyor mu bunlar ?

 

Kemalist olmak?isteyen istediği gibi olur (fikir bazında),yeterki,karşılıklı empati oluşsun ve herkes fikrini,zikrini rahatça ifade etsin…

Eylem bazında olamaz mı yani ? Kemalizmi nasıl anlatmışlar size böyle?

 

Saygılar sunarım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Ne varmış o zamanki hukuk sisteminde ? Erdoğan AB'den alınca kırk yamalı bohça olmuyor da, o zaman alınınca mı oluyor ? İlla tek bir yerden mi almak gerekir ? Böyle bir kural mı var ? Ne biçim bir eleştiri ki bu ?

 

 

Eleştirinin konusu; “Ben komünist değilim. Bununla beraber (Karl Marks)ın ve büyük Komünist şeflerden (Lenin)in düşüncelerinde milliyetçilik ve demokrasinin noksanlarını tamamlamak için istifadeli bir çok noktalar vardır” ( “Bir Hasbihal: Dünya Nereye Gidiyor? 3”, Yeni Asır, 8.8.1933)

Ve; “Benim fikrim ve kanaatim şudur ki, dost da düşman da bilsin ki, bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsin.” Diyebilen bir kişinin, hukuk sisteminin başında olması,aslında kırk yamalı bohça değil,saldım çayıra, mevlam kayıra,tek adam ayıra,muhabbeti olmuş...

 

 

 

 

Her ideoloji, din, fikir akımı yanlış yorumlanabilir, çarpıtılabilir. Bu gayet doğal. İslam'da bile yorum farkları, mezhepler yok mu ? Ayrıca, Atatürk'ün döneminde uyguladığı ırkçı bir milliyetçilik örneği verilsin, ona bakalım. Böyle afaki tartışma olur mu efendim

 

Atatürk’ün döneminde uygulanan milliyetçi söylem ve eylem; Mimar Sinan’ın kafatası hala kayıp,Güneş dil teorisi,Atalarımızın,sumerlermi,hititlermi olduğu,teorileri vs vs...

 

 

Devletçilik ilkesini donuk bir ilke olarak düşünmek, yeterli sermaye birikimi oluşturamamış müteşebbis kesimin giremediği, halk için elzem olan alanlarda devletin öncülük yapmasını, ilelebet o alanların devlet elinde kalması gerektiği şeklinde düşünmek de nereden çıktı

 

 

 

Atatürk’ün kurduğu “CHP” nin 6 okundan çıktı, “DEVLETÇİLİK”...

Ama yeni CHP belki vazgeçer...

 

 

 

Yoksa, '' Yeni Asır'' da yazmıyor mu bunlar

 

Sayın Canraşit,

Her zamanki önyargılı tutum burada’da segilenmiş, “YENİ ASIR” gazetesini,ne almışlığım,nede okumuşluğum var,üstelik,alıp okusamda mahzurlumu’ki sizde kemalist olduğunuzu ve hangi gazeteyi okuyup,okumadığınızı,ben merak dahi etmem...

 

Eylem bazında olamaz mı yani ? Kemalizmi nasıl anlatmışlar size böyle?

 

 

Doğru yazmışsınız? Eylem bazında uygulamasından kafamızı kaldıramamış olmaktan dolayı, safiyane “FİKİR” bazında yazmışım,düzeltir,özür dilerim efendim...

 

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akif bu, Safahat'ta 10 cilt galiba, muhteşem bir İnsan vede kalite.

Katılıyorum, ben Akif hayranıyım ve Safahat'ı baştan sona okudum, dünyada bildiğim en iyi kitaplardan biridir. Çoğu şiirini yüksek sesle okumayı başaramam, boğazım düğümlenir ve bırakmak zorunda kalırım... Bu dünyadan gelip geçmiş insan gibi insanlardan bir tanesidir Akif... Anısına sonsuz saygılar...

 

Safahat insanı duygudan duyguya sürükleyen mükemmel bir başyapıttır. Bazen güldürür, bazen düşündürür, bazen ağlatır. Adına yakışır muhteşem bir eserdir.

 

Tabii hiç kimsenin görüşleri mutlak değildir, Safahat'ta her yazanın referans alınacağı dogmatik bir yapıt değildir. İnsanlığın ürettiği en yüksek kültür ürünlerinden bir tanesi olarak baş köşemdedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ne kurbağası ne taşı ?

:D:clover:

Bu çok doğru işte! Millet şimdi Muhteşem Yüzyıl'a bile tahammül edemiyor, padişahları evliyaullah :lol: zannetmekte ısrar etmek için ayağını diredikçe diretiyor ya! Harem, getir götür, süpür yıka işleri için kızlarla dolduruluyormuş! :lol: Bunu söyleyen koskoca bir akademisyen olmasa, çıkıp ekranda milletin gözüne baka baka söylemese de kahvede çayını höpürdettiği sırada Ahmadağa söylese içim yanmaz! Bilimin, her türlü insanlık değerinin, insanlık onur ve haysiyetinin satın alındığı, kiralandığı, ipotek verildiği böyle bir emperyalist döneme daha tanık olunmamış olsa gerek! En kötü, en karışık, en tehlikeli iç savaş çıkmak üzere dönemlerin bile bir haysiyeti, bir onuru vardı hiç olmazsa! Öyleyse niye dünyanın en güzel kızları getiriliyormuş desen, "e canım süpürür yıkarken de eline yüzüne bakılacak, saray bu!" :lol: Sanırsın köle yok süpürüp yıkamaya! Padişah gözdeleri yatağından çıkıp sarayı süpürüp yıkayacak! Ben ne diyim bu dogmatizm şaşkınlığına, bilemiyorum artık!

 

O yüzden, millet sanıyor ki padişah gibi höt dedi mi höt, böt dedi mi böt!

 

Tek CHP nin nasıl bir kaynayan kazan, şimdi mevcut ırkçısından dincisine tüm akımların içinde kaynadığı bir ortam olduğunu, bilmiyorlar tabii. Sanıyorlar ki tek doğrunun gökten indiği iddiasıyla, o tek doğruya bakılır, astın mı asılır, kestin mi kesilir, biter! Sütliman!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılıyorum, ben Akif hayranıyım ve Safahat'ı baştan sona okudum, dünyada bildiğim en iyi kitaplardan biridir. Çoğu şiirini yüksek sesle okumayı başaramam, boğazım düğümlenir ve bırakmak zorunda kalırım... Bu dünyadan gelip geçmiş insan gibi insanlardan bir tanesidir Akif... Anısına sonsuz saygılar...

 

Safahat insanı duygudan duyguya sürükleyen mükemmel bir başyapıttır. Bazen güldürür, bazen düşündürür, bazen ağlatır. Adına yakışır muhteşem bir eserdir.

 

Tabii hiç kimsenin görüşleri mutlak değildir, Safahat'ta her yazanın referans alınacağı dogmatik bir yapıt değildir. İnsanlığın ürettiği en yüksek kültür ürünlerinden bir tanesi olarak baş köşemdedir.

Safahat benimde kütüphanemde mevcut,itiraf ederimki,sizin kadar okumadım...

 

:clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:D:clover:

 

O yüzden, millet sanıyor ki padişah gibi höt dedi mi höt, böt dedi mi böt!

 

Tek CHP nin nasıl bir kaynayan kazan, şimdi mevcut ırkçısından dincisine tüm akımların içinde kaynadığı bir ortam olduğunu, bilmiyorlar tabii. Sanıyorlar ki tek doğrunun gökten indiği iddiasıyla, o tek doğruya bakılır, astın mı asılır, kestin mi kesilir, biter! Sütliman!

 

 

Gökten inen,İnsanlara "Cüzi irade'si" ile her şeyi yapabilecekleri,(ister höt,ister böt)serbestisini,vermiş,ister uyarsın,ister uymazsın,"İRADE" kişiye bağlı...

Ve her şey olur,sütliman...

 

:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.