Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 “Kürt sorununu” Kürtler yaratmadı. Onun için CHP ve onun lideri Deniz Baykal’ın dediği gibi, “Vaktiyle biz Kürt sorunu dedik doğru, ama o zaman Kürt kimliği yasaklıydı, şimdi yasaklı değil, dolayısıyla Kürt sorunu demek şimdi anlamsız,” deyip komik duruma düşmenin anlamı yok; yoksa sonra çarşafa dolanır, vallahi “Kürt sorunu çarpmıştan” beter olursunuz. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Kürtler, Anadolu’nun yerleşik halklarından biridir, bu topraklara dışarıdan gelmediler. Bu topraklarda kurulan her imparatorluğun bir mensubu olmayı becerebildiler ve Selçuklulardan itibaren beylikler halinde yaşamaya başladılar. Bu beylikler, içerde özerk, dışarıda devlete bağlıydılar. Sonra 3. Selim döneminde Osmanlı, yeni bir idari taksimata gitti ve dirlik bozuldu. Bundan sonra Kürt şeyhleri, emirleri zaman zaman ayaklandı. Ayaklanmalar kanla bastırıldı, sürgünler dönemi başladı, örneğin sadece Bedirhan Bey ailesinden 3 bin kişi, ta Cizira Botan’dan Samsun’a götürüldü, Samsun’dan gemilerle İstanbul’a getirildi. Jön Türklerin halifeye yaptıkları muameleyi beğenmediği için rahatsızlığını belirten Barzan Şeyh’i Şeyh Abdusselam asıldı, ayaklanın Şeyh Sait darağacına çekildi, Seyit Rıza idam edildi, ardı ardına patlak veren bütün isyanlar kanla bastırıldı. Takriri Sükun Kanunu çıkarıldı, binlerce insan yerinden yurdundan edildi, Kürt kimliği, dili yasaklandı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Atatürk, “Kürt meselesini” Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde, o illere “muhtariyet” vererek çözmeyi düşünüyordu, hatta bu amaçla 1921 anayasasına bir de madde konulmuştu. Ne olduysa bir sene sonra bu fikirden vazgeçildi. Kürtlerin varlığı hepten inkar edildi. İlk Meclis’e Kürtlerin milli kıyafeti “şel û şepik”le “Kürdistan mebusu” olarak çağırılan mebuslar, daha sonra kurulan İstiklal Mahkemeleri’nde bu “suçlardan” dolayı yargılandı. Şark Islahat Fermanı’nın emriyle Kürtçe konuşanlara telgraf tarifesi başına para cezası verildi, asimilasyon hızlandırıldı, Türkçe bilmeyen Kürt kadınlarının Türk ailelerinin yanına hizmetçi verilerek Türkçe öğrenmeleri teşvik edildi. İsyanlar oldu, kurulan darağaçlarına, babalarının gözü önünde önce oğulları asıldı, kin ve nefret büyüdü, intikam duygusu başat duygu haline geldi. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Kürtlerin yaşadığı bazı şehirlerin (örneğin Dersim, Tunceli oldu) binlerce yerleşim yerinin, köyün, mezranın adları değiştirildi. Ailelerin çocuklarına Kürtçe isimler koymaları yasaklandı. Jandarma baskısı arttı. Köylere giden jandarmalar, Türkçe bilmeyenlere ağır hakaretler etti, köylüler köy meydanlarına toplanarak aşağılandı. Bütün Kürt köylülerine “eşkıya” muamelesi yapıldı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Geleneksel Türk sözlü kültüründe Kürtlere hakaret eden özlü sözler türedi. “Kürde ne gerek bisiklet, gider kaymakama çarpar”, “Kürdün yağı bol olunca kıçına sürer” gibi zeka dolu ata sözlerine “kuyruklu Kürt” gibi deyimler eşlik etti. Öyle bir atmosfer yaratıldı ki, insanlara “nerelisin” diye sorduklarında birçok kişi “Kürdüm” demekten “utanmaya” başladı. Kürt olmakla suçlu olmakla eşdeğer tutuldu. Mahkemelerde Türkçe bilmeyenlerin ifadelerine itibar edilmedi, camilerde Türkçe bilmeyen imamlara, zorla Türkçe hutbe okutuldu, resmi kuruluşlarda derdini Türkçe anlatamayan Kürt köylüleri kapı dışarı edildi. Kürt müziğinin makamları korunarak Türkçe sözler yazıldı, birçok Kürtçe şarkı türküleştirildi, Kürt kültürü Türkleştirildi. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Büyük şehirlerdeki gökdelenlerin ön cephelerine Philips, Ford, Nokia gibi büyük yabancı markaların reklam panoları asılırken, Kürtlerin yaşadığı yerlerdeki yüksek dağların tepelerine, “Tek vatan, tek bayrak, tek dil”, “Ne mutlu Türküm diyene” gibi sloganlar yazıldı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. 12 Eylül’den döneminde Diyarbakır Cezaevi’ndeki Kürtlere İstiklal Marşı’nın 10 kıtası, (ki aralarında hiç Türkçe bilmeyen, okuma yazması olmayan köylüler de vardı) bir tür ceza olarak ezberletildi. Mahkumlardan toplanan paralarla cezaevinin bütün duvarlarına Türklüğü öven sloganlarla, 100 Türk büyüğünün resimleri çizdirildi, Türkçe bilmeyenlere görüşme yasağı getirildi, fosektif çukurunda kalma cezası verildi, fare yutturuldu, pislik yedirildi. İnsanlar işkenceyi durdurmak için bedenini ateşe verdi. 1986 yılına kadar, 4 kişi kendini yakarak, 4 kişi intihar ederek, 6 kişi açlık grevinde, 16 kişi muhtelif biçimlerde, resmi rakamlarla 30 kişi aynı cezaevinde öldü. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Cezaevinden kaçan dağa gitti. Silahlı mücadele her yeri sardı, şiddet egemen oldu, fikir konuşulmaz oldu. Köylülere dışkı yedirildi. İçinde teröristler barınıyor diye ormanlar yakıldı, 3 bine yakın köy boşaltıldı, 5 bin faili meçhul cinayet işlendi, aydınlar öldürüldü, Özgür Gündem gazetesinin binaları havaya uçuruldu. Politika yapmak için kurulan Kürt partileri peş peşe mahkeme kararıyla kapatıldı. Halkın oyuyla seçilen belediye başkanlarının evleri gece yarıları basılarak gözaltına alındı, elleri kelepçelenerek mahkemeye götürüldü. Terörle Mücadele Kanunu’na yeni eklemeler yapılarak polise taş atan 18 yaşın altındaki çocuklara “terörist” muamelesi yapıldı, çocuklar onlarca yıla varan hapis cezalarıyla cezalandırıldı. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Yaratanın kim olduğunu hepimiz biliyoruz. Devletin 70-80 yıllık yanlış politikası, sorunu kangren haline getirdi. O halde çözmek de ona düşer. Ama eğer çözmek istiyorsa, daha önce denediği bütün yolları terk etmeli, yepyeni bir yol bulmalı. Bir süre önce başlatılan ve bu aralar başka mecralara kayan, ama hala umut olmaya devam “Kürt açılımı” şimdiye kadar denenmiş yollardan çok farklı bir yol olduğu için hala önemsenmeli. Vaktiyle Ahmet Altan’ın sorduğu bir soruyu şimdi tekrar sormanın tam zamanı: Türkiye, Türklerle Kürtlerin ortak vatanıysa, Kürtler neden kendi ülkelerini parçalamaya kalkışıyorlar acaba? Biji Tirkiye 1 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 Kürt sorununu Kürtler degil Kürtcülük siyaseti yapan uzaktan güdümlü Kürtler yapmistir.Ahmet Altan'in kendiside Kürtcülük yapan birisidir. Kürt sorunu diye bir sorun yoktur,Türkiye'nin sorunu vardir.Kürt sorunu denilen ve asla gercek olmayan yaklasim,Büyük Kürdistan hayalleri ile yasayanlarin,kökenlerini Medler'e,Hititler'e,Persler'e dayayanlarin dis destekli siyasetleridir ve amacida Türkiye'nin parcalanmasidir.Uzun uzun yazarak argümanlar üretmek yerine,PKK'nin amacinin ne oldugunu aciklayin yeter. Kürt sorunu,Ermeni davasi bunlar dis güclerin SARK SORUNU diye adlandirdiklari Türkiye'nin sinirlarinin tartismasidir. saygilarla Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 “Kürt sorununu” Kürtler yaratmadı. Onun için CHP ve onun lideri Deniz Baykal’ın dediği gibi, “Vaktiyle biz Kürt sorunu dedik doğru, ama o zaman Kürt kimliği yasaklıydı, şimdi yasaklı değil, dolayısıyla Kürt sorunu demek şimdi anlamsız,” deyip komik duruma düşmenin anlamı yok; yoksa sonra çarşafa dolanır, vallahi “Kürt sorunu çarpmıştan” beter olursunuz. . . . Sayin biji kusura bakmayin ama yukarida yazilanlara hic inanmiyorum. Kürt'ler asla Türkyie'de inkar edilmedigi gibi bir kisa dönem haric her dönem rahatca dillerini konusabildiler ve hatta mahkemelerde dahi tercüman isteyebildiler. Okullarda kendi ana dillerinde egitim aldilar ve aliyorlarda. Bakiniz mecliste dahi kürtce toplantilar düzenleyebilyorlar. Ama malesef Kürtcüler her dönem bizim düsmanlarimizla el birligi yapip kendilerine verilen imtiyazlari inkar edip askerimize kursun atmislardir. Kürt sorunu yok ülkemizde, Kürt'ler her daim Türk'lerden daha fazla itibar görmüslerdir. Neden hala zorla, olmayan bir sorun yaratmaya calisiyorlar Kürtcüler? Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 22 Mart , 2010 “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Kürtler, Anadolu’nun yerleşik halklarından biridir, bu topraklara dışarıdan gelmediler. Bu topraklarda kurulan her imparatorluğun bir mensubu olmayı becerebildiler ve Selçuklulardan itibaren beylikler halinde yaşamaya başladılar. Bu beylikler, içerde özerk, dışarıda devlete bağlıydılar. Sonra 3. Selim döneminde Osmanlı, yeni bir idari taksimata gitti ve dirlik bozuldu. Bundan sonra Kürt şeyhleri, emirleri zaman zaman ayaklandı. Ayaklanmalar kanla bastırıldı, sürgünler dönemi başladı, örneğin sadece Bedirhan Bey ailesinden 3 bin kişi, ta Cizira Botan’dan Samsun’a götürüldü, Samsun’dan gemilerle İstanbul’a getirildi. Jön Türklerin halifeye yaptıkları muameleyi beğenmediği için rahatsızlığını belirten Barzan Şeyh’i Şeyh Abdusselam asıldı, ayaklanın Şeyh Sait darağacına çekildi, Seyit Rıza idam edildi, ardı ardına patlak veren bütün isyanlar kanla bastırıldı. Takriri Sükun Kanunu çıkarıldı, binlerce insan yerinden yurdundan edildi, Kürt kimliği, dili yasaklandı. Hocam dur sen ne yaptın yaaa? III. Selim dediğin 1789da padişah olup, 1807ye kadar başta kalmış ve 1808de IV. Mustafa tarafından öldürtülmüştür. Sen taaa 1800lerde olan bir olayı getirmişsin taaa 101yıl sonra 1909 Devrimi ile iktidara geçebilen İttihat ve Terakki'ye bağlamışsın. Nasıl yapabildiniz bunu hiç anlamadım ama bu bir yana "Kürtçülük" ile ilgisi alakası olmayan ayaklanmaları da "Kürt Ayaklanması" olarak nitelemişsiniz; ilginç olmuş. Hadi onu da geçtim; İ.T.'nin uygulamalarını da tutmuşsunuz Takrir-i Sükun ile bağlamışsınız... O daha da bir ilgi çekici olmuş... Rus Devrimi'nin nedenleri arasında Kızılderililerin katledilmesini saymak gibi birşey olmuş bu; tuhaf olmuş... “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Atatürk, “Kürt meselesini” Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde, o illere “muhtariyet” vererek çözmeyi düşünüyordu, Böyle birşey düşünmüyordu. İdari ve yerel yönetimlerde bir takım düzenlemelere gidileceğini söylüyordu ve bundan da kastettiği şey "Otonomi" ya da "Özerklik" değildi. Yapılacağını söylediği şeyleri 1921 Anayasasında yapacağını söylemiş ve de yapmıştır. Ki burada şu söylediğinizi merak ediyorum: hatta bu amaçla 1921 anayasasına bir de madde konulmuştu. Bu madde neymiş söyler misiniz lütfen? Madem bir bilgiyi işlemek zorunda hissediyorsunuz; Bana o maddeyi yazar mısınız? Kaç yılında 1921 Anayasasına alınmış ve ne zaman kaldırılıp yerine ne konmuş? Ne olduysa bir sene sonra bu fikirden vazgeçildi. Vazgeçilen birşey yoktu. Yerel Yönetimler oluşturulacağını söylüyor Atatürk ve 1921 Anayasasında da Yerel Yönetimlerin, öncesinden farklılaştırıldığını, güçlendirildiğini görüyoruz. Yapacağını söylediği şeyi, yapmıştır. Ne aksini, ne eksiğini, ne de fazlasını yapmıştır. Döneme ait söylemlerini, ifadelerini ve yaptıklarını, kanunları tek tek, cümle cümle, madde madde, tarih tarih irdeleyebiliriz burada... Kürtlerin varlığı hepten inkar edildi. İlk Meclis’e Kürtlerin milli kıyafeti “şel û şepik”le “Kürdistan mebusu” olarak çağırılan mebuslar, daha sonra kurulan İstiklal Mahkemeleri’nde bu “suçlardan” dolayı yargılandı. Şark Islahat Fermanı’nın emriyle Kürtçe konuşanlara telgraf tarifesi başına para cezası verildi, asimilasyon hızlandırıldı, Türkçe bilmeyen Kürt kadınlarının Türk ailelerinin yanına hizmetçi verilerek Türkçe öğrenmeleri teşvik edildi. İsyanlar oldu, kurulan darağaçlarına, babalarının gözü önünde önce oğulları asıldı, kin ve nefret büyüdü, intikam duygusu başat duygu haline geldi. “Kürt sorunu”nu Kürtler yaratmadı. Kürtlerin yaşadığı bazı şehirlerin (örneğin Dersim, Tunceli oldu) binlerce yerleşim yerinin, köyün, mezranın adları değiştirildi. Ailelerin çocuklarına Kürtçe isimler koymaları yasaklandı. Jandarma baskısı arttı. Köylere giden jandarmalar, Türkçe bilmeyenlere ağır hakaretler etti, köylüler köy meydanlarına toplanarak aşağılandı. Bütün Kürt köylülerine “eşkıya” muamelesi yapıldı. Öncelikle "Dersim/Tunceli" Kürt değildir; Zaza'dır. Dili ve adı Kürtçe değil, Zazaca'dır... Diğer söyledikleriniz "Bilgi" yerine sloganvari olduğu ve provakatif söylemler içerdiği için yorum gereği duymuyorum. Türkiye'de, Türkiye'nin kendi halkına yönelik yanlış politikalar olduğu açıktır. Fakat bundan tek mazlum duruma düşenlerin Kürtler olduğunu söylemek; Hele hele Kürtlerin bu konuda hiç suçu olmadığını iddia etmek bütünüyle aydın olamama durumu (Aymazlık) ile açıklanabilir. Yeryüzünde hiçbir toplumsal sorun, Tek bir tarafın "Masumiyeti"ne ve tek bir tarafında "Caniliği"ne dayanmaz. Her toplumsal sorunda her iki tarafta sorumluluk sahibidir. Kürt Sorunu olarak tanımladığınız sorunda da aynı biçimdedir. Bu sorunun iki muhatabı var ise; İki tane de sorumlusu ve iki tane de suçlusu vardır. Eğer gerçekten bu sorunu umursuyorsanız; Bu böyledir... Şu provakatif yazınızı en baştan okuyun... Ve hatta bu forumda siz de dahil, sizin gibi düşünen herkesin yazılarını top yekün alın ve teker teker okuyun. Kaç yazınızda Kürtlere yönelik bir özeleştiri yapabildiniz? Ben söyleyeyim: HİÇ... Bakın, diyoruz; Devletin elbette ki suçu da var, hatası da var... İki tarafında suçsuz olması imkansız diyoruz... Her iki tarafında suçları, hataları tartışılsın diyoruz... Kaç yazınızda Kürtlere tek bir suç, sorumluluk ya da hata atfedebildiniz? Durun, durun; ben söyleyeyim: HİÇ... Toplumsal sorunların tümü, ister sindirin veya ister sindiremeyin ama Mülkiyet/Ekonomik temellidir. Kürt Sorunu'da bütünüyle ve tam anlamı ile bir Mülkiyet Sorunu'dur. Aşiret Kültürü'nün Kürtlere benimsettiği kültür ile, toplum psikolojisi ile, yaşam tarzı ile doğrudan alakalıdır. Devletin hatası da bu ilkel sistemin kaldırılması ile ilgili yaklaşımına temel olan algıdan ya da anlayıştan kaynaklanır. Biz Devlet'in hatalarını sindirebilirken, Siz kaç yazınızda Kürt Sorununun temelinde, Kürtlerin ilkel feodal kültürlerini sorumlu olarak aradınız? Ben söyleyeyim bunu da: HİÇ... Bu bir toplumsal sorun ise eğer; Toplumsal değerler en başta sorumludur bu konuda... Biz, savunmamıza rağmen, hala Ulus-Devlet anlayışını eleştirebiliyoruz. Hatta ben bu forumda Ulus-Devlet'in en sağlam savunucularından birisi olmama rağmen Ulus-Devlet yapısının yeri ve çağı geldiğinde yetersiz kalacağını; Uluslar üstü bir toplumsallaşma biçiminin gerçekleşmesi gerektiğini; Ulus-Devlet anlayışının sonsuza kadar var kalamayacağını ya da kalmaması gerektiğini; Dahası, daha açık söyleyeyim, belki de Sosyalist ya da benzeri bir yaşam tarzının kendisini gerçekleştireceğini-gerçekleştirebileceğini söylüyorum... Böyle olması gerektiğini de söylüyorum aslına bakarsanız... Fakat şu bir gerçekliktir ki; İnsanların, bu düşlediğim sistemi gerçekleştirebilmeleri için Etnik ve Dinsel farklılıkları temel alan kaygılardan kurtulmaları kesinlikle şarttır. Bu kaygılardan kurtulmanın en çağdaş toplumsal çözümü ise bugün için Ulusal Birlikteliklerdir. Çünkü o algıyı yok etmenin tek şartı ve bulunabilmiş tek çözümü budur. İnsanlar Etnik ve Dini farklılıklarına dayalı kaygılardan kurtulmadıkça Yani Ulusal anlayışa sahip olamadıkça, diğer bir sürece geçemeyeceklerdir. Etnik kaygıları taşıyan ilkel yaşamlı kitlelerden; Daha Etnik kaygılardan arınamamış kitlelerden; Uluslar üstü bir algıya sahip olmalarını da bekleyemezsiniz. Ve ancak bu gerçekleştiği zaman Ulusal yapı insanlık yazgısındaki görevini tamamlayabilecek Ve yerini daha sonraki bir toplumsallaşma sürecine bırakabilecektir. Fakat günümüzün toplumsal gerçekliği Ulus Bilincidir. Ve bunun dimdik ayakta durmasının, sonraki sürecin işlememesinin tek nedeni de Kürtlerin Feodal ilkel toplumsal yapıları ile Yine Türkiye'deki Cemaat/Tarikat toplumsal yapıları ve kaygılardır. Şunu söylemek istiyorum: Biz, burada, savunduğumuz ve sizin karşısında durduğunuz Ulus-Devlet anlayışını bile O anlayışın bir zaman sonra yerine yenisini koyabilecek ortamda varlığını sona erdirmesi noktasında dahi eleştirebilirken; Siz kaç kere çıkıp da burada Kürtlerin toplumsal yapılarındaki o eskimişliği, ilkelliği, geriliği eleştirebildiniz söyler misiniz? Ya da durun ben söyleyeyim: KOCAMAN BİR "HİÇ"... O yüzden çıkıp da tek bir cümlenizde dahi tek bir öz eleştiri yapamazken; Kendinize ve toplumunuza toz konduramazken; Burada güya "tarafsızlık" ilan edip, Kürtlerin de kaynaklık ettikleri toplumsal bir sorunu romantize edip Konunun ciddiyetini düşürmeyin... Herhangi bir konuda yazılmış yazı Eğer bir-iki tane de olsa kendisini hissettirebilen ve netlik taşıyan bilgi taşıyor ise değer taşır. Bu tür yazılar her zaman için yapıcıdır. Kusura bakmayın ama yazınız yapıcılıktan ve gerçekçilikten son derece uzak. O yüzden aslına bakarsanız ayrı bir başlığa değecek değerde de değil. Siz önce gelin samimi bir biçimde kendinizi ve Kürtleri de eleştirebilecek kadar cesur bir yazı yazın. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Eğer bölge halkı da böyle düşünüyorsa bu sorun çözülmez. Açtıkları pankarttan da ne istedikleri belli değil mi? Bdp başkanının söylemleri de bu sorunun çözülmesinin istenmediğini apaçık göstermiyor mu? Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Sayin biji kusura bakmayin ama yukarida yazilanlara hic inanmiyorum. Kürt'ler asla Türkyie'de inkar edilmedigi gibi bir kisa dönem haric her dönem rahatca dillerini konusabildiler ve hatta mahkemelerde dahi tercüman isteyebildiler. Okullarda kendi ana dillerinde egitim aldilar ve aliyorlarda. Bakiniz mecliste dahi kürtce toplantilar düzenleyebilyorlar. Ama malesef Kürtcüler her dönem bizim düsmanlarimizla el birligi yapip kendilerine verilen imtiyazlari inkar edip askerimize kursun atmislardir. Kürt sorunu yok ülkemizde, Kürt'ler her daim Türk'lerden daha fazla itibar görmüslerdir. Neden hala zorla, olmayan bir sorun yaratmaya calisiyorlar Kürtcüler? Sn.Dominik, ciddi olarak yazdığınıza inanmıyorum. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Sn.Dominik, ciddi olarak yazdığınıza inanmıyorum. Neden inanmiyorsunuzki? Yazdiklarimin neresi gercek disiki? Beni bu Forum ortaminda arkadaslar en sonunda ikna edebildi. Bende artik Kürt kelimesi duydugumda digerleri gibi karsi ataga geciyorum ve her türlü sorunu ve gercekleri inkar ediyorum. Inkar etmeye basladiktan sonra bayagi rahatladigimi gördüm ve inkarciligin saglik acisindan önemini anladim. Türkiye'yi ilgilendiren her türlü sorunlari yok olarak kabul ediyorum ve sorunlarin sadece dis kaynakli oldugunu söylüyorum. Bu sayede bir inkarci daha kazanilmis oldu. Alıntı
Φ y.yılmaz Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Neden inanmiyorsunuzki? Yazdiklarimin neresi gercek disiki? Beni bu Forum ortaminda arkadaslar en sonunda ikna edebildi. Bende artik Kürt kelimesi duydugumda digerleri gibi karsi ataga geciyorum ve her türlü sorunu ve gercekleri inkar ediyorum. Inkar etmeye basladiktan sonra bayagi rahatladigimi gördüm ve inkarciligin saglik acisindan önemini anladim. Türkiye'yi ilgilendiren her türlü sorunlari yok olarak kabul ediyorum ve sorunlarin sadece dis kaynakli oldugunu söylüyorum. Bu sayede bir inkarci daha kazanilmis oldu. İkna edebildiysek ne mutlu bize! Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 23 Mart , 2010 İkna edebildiysek ne mutlu bize! Evet ikna edebildiniz. Bundan sonra bende resmi ideolojiyi savunuyorum ve inkar politikasina destek veriyorum. Alıntı
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 26 Mart , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 26 Mart , 2010 Evet ikna edebildiniz. Bundan sonra bende resmi ideolojiyi savunuyorum ve inkar politikasina destek veriyorum. Hadi hep beraber her şeyi inkar edelim ozaman ben yokum,dış mihraklar bana burda olduğumu söyletiyorlar hahahaha 1 Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Resmen ayristirma iceren görüsler.Resmi ideoloji dediniginiz ideoloji nedir?Önce bir bunu acin sonrada bu resmi ideoloji dediginiz ucubenin baska ülkelerde nasil oldugunuda bir zahmet anlativerin ki bu resmi ideolojiye saplanmis olan bizler birseyler ögrenelim sizden.Cünkü bu resmi ideoloji saniyorum ki Türkiye'nin Türklere ait olmasidir.Inkar derken kimin neyi inkar ettigini hala cözemedinizse bundan sonra hic cözemezsiniz.Biz degil sizler inkar ediyorsunuz gercekleri. Nedir resmi ideoloji?Türkiye'nin birlik ve bütünlügü resmi ideolojidir.Türkiye'nin üniter yapisi resmi ideolojidir.Türkiyenin ay yildizli olan bayragi resmi ideolojidir,Istiklal marsi bu ideolojinin olmazsa olmazidir.Türkiye'nin sinirlari dahilinde Istiklal marsinin okunmasindan rahatsiz olan varsa o sinirlarin disinda kalip duymayabilirler.Bu sinirlar icersinde Istiklal Marsi hep okunacaktir.Türkiye'de yasayan herkes vatandaslik bazinda Türktür,islerine gelmeyen varsa bu Türk Devletinin sorunu degildir.Eger bu Türk vatandasligini inkar olarak ve de resmi ideoloji olarak tanimliyorsaniz bu da sizi baglar bizi rahatsiz etmeye hakkiniz yoktur bu anlamda. Kürt sorununu Kürtler yaratmistir.bu yeni degildir. saygilarla Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Neden inanmiyorsunuzki? Yazdiklarimin neresi gercek disiki? Beni bu Forum ortaminda arkadaslar en sonunda ikna edebildi. Bende artik Kürt kelimesi duydugumda digerleri gibi karsi ataga geciyorum ve her türlü sorunu ve gercekleri inkar ediyorum. Inkar etmeye basladiktan sonra bayagi rahatladigimi gördüm ve inkarciligin saglik acisindan önemini anladim. Türkiye'yi ilgilendiren her türlü sorunlari yok olarak kabul ediyorum ve sorunlarin sadece dis kaynakli oldugunu söylüyorum. Bu sayede bir inkarci daha kazanilmis oldu. Buna "çaresiz kaldım, artık yanıt veremiyorum!" da diyebilir misiniz? Yoksa konuyu esnetmek (laçkalaştırmak), yanıt vermekten kaçmak yeni bir strateji mi? Konuya dönelim ve oyunu bırakalım lütfen! Ciddi olalım biraz... Özellikle Sayın Biji, sizden istiyorum, yazdığım iletime bir yanıt! Resmi İdeolojiyi kimin paylaşıp paylaşmadığı umrumuzda değil. Kaldı ki, sırf sizinle aynı ideolojiyi paylaşmıyor diye, insanların "Resmi İdeoloji"nin peşinden gitmekle suçlayamazsınız. Öyle ki benim ya da tanıyabildiğim kadarıyla diğer arkadaşların yazılarını okuduğunuzda Onların da Resmi İdeoloji'yi çok da desteklediklerini göremezsiniz. Resmi İdeoloji'yi destekleyen bir kimse, devlete kusur bulmaz. Bana sorsanız, devlet kusurdan geçilmez... Çünkü devletler öyle kutsanmış örgütler değildir; Hata yapmayacaklar diye birşey yok... Fakat siz kendi içinden geldiğiniz topluma kusur bulabiliyor musunuz? Bu önemli... Siz neyin ideolojisini savunuyorsunuz? Hangi statükonun naralarını atıyorsunuz; Yanıtlar mısınız? Yanıtlamanıza gerek yok! Zaten biliyoruz... Ya da ben zaten biliyorum... Alıntı
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Siz neyin ideolojisini savunuyorsunuz? Hangi statükonun naralarını atıyorsunuz; Yanıtlar mısınız? Yanıtlamanıza gerek yok! Zaten biliyoruz... Ya da ben zaten biliyorum... Ben Lafta değil Özde Kardeşlik ve eşitlik ideolojisini savunuyorum sayın Boşig,Bin yıllık kardeşlik diyenler,kardeşlerinin (böyle kardeşlik tartışılır tabi) dili üzerindeki,Kültürü üzerindeki baskılara karşı geliştirdiği hareketleri her fırsatta terörize eden bu resmi ideolojiye karşı kaç kere sesini yükseltti acaba,bir tane bile örneği yoktur maalesef,oysa Kürtler edirne'den Ardahan'a herkesin sorunlarını gündeme taşıma derdinde oldular her fırsatta,eğer bunlara nara diyorsanız konuşmanın bir manası kalmaz zaten,asıl nara atanlar halkın gerçekleri görmesinden ve bu sorunun çözümünden korkanlardır,şehit cenazeleri gelsin diye elinden geleni yapanlardır. Sayın Politika,Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısına,bayrağına,Marşına herkes saygı duymak mecburiyetindedir,bunu ben her fırsatta söyledim,bu ülkeyi bölmek demek bindiğimiz gemiyi okyanusun ortasında ikiye bölmeye benzer,ancak bu gemiyi birlikte ellerimizle inşaa ettiysek eşit şekilde kullanma hakkınada sahibiz,şimdi bana şunu oluyorsunuz bunu oluyorsunuz demeyin lütfen,kendi özümle birşey olamıyorsam kendi ülkemde,kendi dilimle bir afiş asamıyorsam,memleketime giden uçakta ingilizce ve Türkçe anons yapılıp memleketimin yüzde 90'ının konuştuğu dilde anons yapılmıyorsa,tv'yi açtığımda dilediğim gibi anadilimde tv izleyemiyorsam,seçip meclise gönderdiğim partinin lideri anadilimde konuşunca yayın kesiliyorsa,gazete bayiiinden anadilimde gazete bulamıyorsam,Köyümün adı,şehrimin adı bölgemin adı değiştiriliyorsa gece yarısı vs vs...burada benim hop kardeşim ne yapıyorsun deme hakkım doğar,bunu dediğim için hapislere atılıyorsam,bütün ailemle sürgünlere yollanırsam,benim meclise gönderdiğim ve sorunlarımı mecliste gündeme getir dediğim parti kapatılıyorsa,bana yasal yol bırakılmıyorsa işte ozaman kusura bakmayacaksınız.... 1 Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 27 Mart , 2010 Ben Lafta değil Özde Kardeşlik ve eşitlik ideolojisini savunuyorum sayın Boşig, Olmaz böyle; Siz çıkıp "İki ayrı Ulus-İki ayrı millet" diyeceksiniz; Sonra "Ha ama kardeşiz bir de yani!" diyeceksiniz... Biz de yiyeceğiz... Daha "Türklük" ile "Kürtlük"ün; "Ulus Olmak" ile "Etnik Unsur Olmak"ın arasındaki farkı bilemedikçe Kimseyi kimseye kardeş yapamazsınız. Siz Kürtleri "Ayrı bir Ulus/Millet" olarak tanımlamaya çalıştıkça, öyle kardeşlik falan olmaz ve bekleyemezsiniz de... Önce kurnaca "Bir ayrı Milletiz" deyip ayrıştıracaksınız; Sonra çıkıp kardeşlik sloganları atıp, kardeşçe yaşamak istediğinize inanmamızı bekleyeceksiniz! Göz var nizam var. Dünyanın neresinde görülmüş "Çok Uluslu" devletlerin yaşamda kaldıkları? Haberiniz yok mu? Çok Uluslu devletler, tarih sahnesindeki yerlerini almaya mahkumdurlar. Siz daha Feodalizmden kurtulamamış bir toplumu yapay güdülerle Ulus yapmaya kalktıkça; Hiç merak etmeyin, biz diğer gerçeklerin farkına daha çok varıyoruz... Bin yıllık kardeşlik diyenler,kardeşlerinin (böyle kardeşlik tartışılır tabi) dili üzerindeki,Kültürü üzerindeki baskılara karşı geliştirdiği hareketleri her fırsatta terörize eden bu resmi ideolojiye karşı kaç kere sesini yükseltti acaba,bir tane bile örneği yoktur maalesef,oysa Kürtler edirne'den Ardahan'a herkesin sorunlarını gündeme taşıma derdinde oldular her fırsatta,eğer bunlara nara diyorsanız konuşmanın bir manası kalmaz zaten,asıl nara atanlar halkın gerçekleri görmesinden ve bu sorunun çözümünden korkanlardır,şehit cenazeleri gelsin diye elinden geleni yapanlardır. Abicim, bakın: "Kürt olmayanlar, Kürtlerin sorunlarına neden yaklaşmıyorlar" dediğinizde haklı bir yakarıştır bu ve bizim yakarışımız da budur zaten. Kürtler de, Çerkezler de, Araplar da, Çingeneler de, Lazlar da, Türkmenler de bu Ulus'un birer parçasıdırlar Ve birisinin kendi dilini konuşamaması gibi bir sorun varsa, Bu tüm diğer Etnik-Unsurları da ilgilendirir ve ilgilendirmelidir... Fakat bir düşünün: Siz öncelikle, o "Kürt Olmayan" kesimlerin, sizin mağduriyetlerinizi önemsemelerini gerçekleştirmelerini sağlayacak bir bilinçte misiniz? Siz değil misiniz Sayın Biji, zamanında, "Onlar da kendi dillerinin mücadelesini versinler" diyen? Yanlış mı hatırlıyorum! Siz değil misiniz Etnik-Kökenini kimlik olarak üstelemeyip, "Türklük Ulusal Değerini" benimseyenleri "Onlar Asimile olmuşlar, biz kendi varlığımızı koruyoruz!" diyerek küçümseyen? Yanlış mı hatırlıyorum! Kürtçü kesim değil mi Türkiye'de, kendi etnik kökenini, toplumsal ve resmi bir kimlik olarak benimsetmek isteyen? Bunu isteyen başka hangi Etnik unsur var söyler misiniz? Her zaman söylerim; Eğer "Kimlik" olarak tanımlama kaygısında olduğunuz şey Etnik Unsurunuz ise; Irkçısınızdır... Dini kaygılarınız ise; Dincisinizdir... Çünkü kimliğinizi bunlara göre şekillendirir ve diğer insanların kimlik algılarına da bu şekilde yaklaşırsınız. Dolayısı ile bu ülke de onlarca Etnik Unsur olduğu halde Siz değil misiniz habire "Türk-Kürt" ayrımından söz eden? Başbakan göz boyadı; Güya Sanatçı Açılımı yaptı... Hitap ettiği sanatçılar, Türkmen'i, Laz'ı, Kürt'ü, Balkanlısı; Tüm Türkiyedendi... Bakın her etnik unsurdan vardı. Adam 40 yaşında ve bir Kürt... Sanatçı yahu bu adam! Toplumun büyük kesimi seviyor, dinliyor... İzliyor... Yani o Kürtçenin yasaklandığı yıllarda yetişmiş; Buna rağmen yetişmiş ve toplum benimsemiş... Sanatçı kabul etmiş; aydın kabul etmiş... Kürtlüğünü ayırmamış... Bir tane ciğerlisi çıkıp da "Yahu biz işte sanatçıyız; ayrım olsa sanatçı olabilir miydik?" demedi, diyemedi... Kardeşim, siz bu Ulusun değerlerine sahip çıkmazsanız; "Kürt Olan" ve "Kürt Olmayan" kafasında devam ederseniz Elbette ki size hiç kimse sahip çıkmaz... Çünkü sizi ötekileştirmiyorlar; Siz kendinizi ötekileştiriyorsunuz... Yahu "Dilimizi Yasakladılar" diye nara atıp duruyorsunuz. Yasak mı kardeşim şu an Kürtçe'nin konuşulması? Yasak mı yaa? Değil... Devlet bir hata yapmış; kendi gerekçeleri olsa da... Yapmış ve bunu sonra değiştirmiş, o yasağı kaldırmış... Bu neyine yetmiyor? Ne istiyorsun? Ya tamam, yasakladı; iptal etti; bitti-gitti... Toplumun kafasına niye kakıyorsun bunu hala? Bunu bayrak haline niye getiriyorsun? Sen bunu bayrak haline getirdikçe, bunu kendi Etnik Milliyetçiliğine simge haline getiriyorsun aynı zamanda. Ve tepki göstermekte haklı olduğun bir şeyde, Sizi desteklememize engel oluyorsun. Sonra da çıkıp "neden desteklemiyorsunuz" diyorsun. Sen benim desteklemem gereken hakkı, kendi Etnik-Milliyetçiliğine alet ediyorsun kardeşim, Niye ben bunu göre göre sana destek vereyim... En azından, yine dilinin yasaklanmasını haklı gösteremem elbette ama Dilin yasaklanmasına gösterilecek tepkiye destek vermek yerine pasif dururum daha iyi... Çünkü biliyorum; kendine güdüm haline getiriyorsun... Bakın bu oyunları çok gördüm ben. Burada "Parasız Eğitim" adıyla eylemler yapılıyor; Haftalar öncesinden broşürler dağıtılıyor. Çok haklı ve sonuna kadar arkasında durduğum bir talep bu; İlkemiz yahu! Katılıyoruz buna; Fakat daha "Parasız Eğitim"in adı geçmeden "Gençlik Apo'nun Fedaisidir" sloganları atılmaya başlanıyor... Memurlar için sokaklara çıkıyoruz; "Biji Apo" sloganları atıyorsunuz... Yahu benim memuruma da sahip çıkarttırmıyorsunuz; eğitim hakkıma da... Provake etmeyin arkadaşım... Etmeyin, kullanmayın, siyasallaştırmayın ki arkanızda duralım... Herkesin size sahip çıkmasını istiyorsanız; "Türkiye'de Kürt-Türk ayrımı vardır" gibi kıymeti kendinden menkul ve çelişkisi kendi boyunu aşan sloganlardan vazgeçeceksiniz kardeşim. Türkiye'de "Türk-Kürt Ayrımı" yapılmasını İmkanı yoktur. Ayrım olacaksa, bu eşitler/denkler arasında olur. Ulus ile o Ulusun bünyesindeki bir Etnik-Unsur arasında ne siyasal, ne kültürel, ne de toplum bilimsel olarak bir ayrımın varlığından söz edemezsiniz. Ayrımdan söz edebilmeniz için ya Kürtlüğü, Türklük gibi Ulus olarak tanımlamanız gerekir; ki bu mümkün değildir... Ya da Türklüğü, Kürtlük gibi Etnik-Unsur olarak tanımlamanız gerekir; ki bu da mümkün değildir... Çıkacaksınız, babalar gibi "Kardeşim, hepimiz de bu Ulusun parçasıyız; sen nasıl olur da, senin Ulusunun parçası olan bir Etnik-Unsurun dilinin yasaklanmasının karşısında durmazsın" diyeceksiniz; Bende sizin dimdik ve gözümü kırpmadan arkanızda duracağım... Çıkacaksınız, dimdik "Kardeşim, hepimiz de bu Ulusun parçasıyız; bu Feodalizm'i nasıl yok ederiz; Kürt Etnik-Unsurunu nasıl bu boyunduruktan kurtarırız; egemenlik ve mülkiyet hakkını nasıl Kürt Etnik-Unsurunun bireylerine bire bir devredebiliriz? Bunda sorumluluğunuz yok mudur?" diyebileceksiniz; Bende sizin doğrudan yanınızda duracağım... Kaç kere çıkıp da kendi toplumunuzun gediklerini; feodalizmi; o feodalizmin size "Kültür" diye benimsettiği sürü kültürünü eleştirdiniz? Kaç kere bunun, uyumsuzluğun temel nedenlerinden birisi olduğunu düşündünüz ve dile getirdiniz? Daha açık dille sorayım: Kendi Etnisitenizin Egemenlik, Mülkiyet ve Kültürel sorunlarını, Bizim kadar gerçekçi ve yapıcı bir biçimde ne zaman eleştirdiniz, ele aldınız? Doğuda yaşadığınız ya da yakınlarınızın yaşadıkları olaylara duygusal temelde bakıp Bu sorunları en iyi kendinizin bildiğini iddia ediyorsunuz... Toplumsal sorunlar, kimin o sorunu yaşayıp yaşamadığı ile ilgili değildir... Kimin daha gerçekçi, tarafsız ve bilimsel bakabildiği ile ilgilidir arkadaşım... Şu an siz başlı başına "Taraf"sınız... O yüzden sizi doğrudan ilgilendirmesine rağmen bu konuda Hiç bir zaman nesnel olamadınız... Sayın Politika,Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısına,bayrağına,Marşına herkes saygı duymak mecburiyetindedir,bunu ben her fırsatta söyledim,bu ülkeyi bölmek demek bindiğimiz gemiyi okyanusun ortasında ikiye bölmeye benzer,ancak bu gemiyi birlikte ellerimizle inşaa ettiysek eşit şekilde kullanma hakkınada sahibiz,şimdi bana şunu oluyorsunuz bunu oluyorsunuz demeyin lütfen,kendi özümle birşey olamıyorsam kendi ülkemde,kendi dilimle bir afiş asamıyorsam,memleketime giden uçakta ingilizce ve Türkçe anons yapılıp memleketimin yüzde 90'ının konuştuğu dilde anons yapılmıyorsa,tv'yi açtığımda dilediğim gibi anadilimde tv izleyemiyorsam,seçip meclise gönderdiğim partinin lideri anadilimde konuşunca yayın kesiliyorsa,gazete bayiiinden anadilimde gazete bulamıyorsam,Köyümün adı,şehrimin adı bölgemin adı değiştiriliyorsa gece yarısı vs vs...burada benim hop kardeşim ne yapıyorsun deme hakkım doğar,bunu dediğim için hapislere atılıyorsam,bütün ailemle sürgünlere yollanırsam,benim meclise gönderdiğim ve sorunlarımı mecliste gündeme getir dediğim parti kapatılıyorsa,bana yasal yol bırakılmıyorsa işte ozaman kusura bakmayacaksınız.... Biji; Kendi dilinizi öğrenmek ve geliştirmek elbette ki hakkınızdır... Fakat kendi dilinizi, Ulusal dil ile bir tutamazsınız... Çıkıp diyorsunuz ki; "Kürt Olmayanlar, bizim sorunlarımıza neden kayıtsız!" Sen çıkıp, Kürt olmayanların bilmedikleri bir dille sorunları ifade edebilmek isteyeceksin; Sonra onların seni anlamamalarından şikayet edeceksin! Televizyon yayınlarında kimseyi anlamak kaygın olmadan sadece kendi dilini işleyeceksin; Toplum tüm geri kalanının seni anlamamasından şikayet edeceksin! Sorunlarını, sadece kendi dilinde gazetende, diğerlerinin seni anlayıp anlamamasını düşünmeden dile getireceksin; Sonra da çıkıp onların seni anlamamasından şikayet edeceksin! Kendini Ulusun tüm diğer kesimlerine yabancılaştıracaksın; Sonra da çıkıp onlarla bir bütün olarak kalmak istediğini söyleyeceksin; Biz de yiyeceğiz bunu... Bunu "Ulusal Dil" ile eş değer nitelikte isteyemezsiniz. Gidin; Yerel ve Özel çapta istediğiniz dilde gazete, kitap, dergi, kaset çıkarın, basın, yayın... Bunları yapmak hakkınızdır; Ve devletin ya da herhangi bir zümrenin, engel olmaması, insani ve evrensel bir gerekliliktir... Fakat toplumun geri kalanı ile iletişim kurmak zorundasınız. Ve bunun tek yolu da Türkçedir. Çerkezi ile, Lazı ile, Rumu ile, Ermenisi ile, Zazası ile ve hatta Kürtlerin çoğunun kendi arasında bile iletişim kurmanızın en kolay ve en geçerli yolu Türkçedir... Kusura bakmayın ama sırf sizin keyfiniz yerine gelsin diye; Ulusal nitelikte olmaktan fersah fersah uzak bir dili, Ulusal dil ile aynı kefeye koyamayız... Anayasa da Etnisiteye dair kanunlar konulacaksa; Bu Kürtlere has değil, tüm Etnik unsurlara has biçimde konulur... Demokrasinin gereği budur... Hak; hiçbir kişi, zümre ya da cemaat ayrımı gütmeden, herkese aittir ve eşit biçimde dağıtılır. Çıkıp "Kürtçe tanınsın" derseniz, bu demokrasi olmaz; ırkçılık olur... Çıkın, söylemlerinizi "Kürtçe" ve "Kürt Olmak" yerine "tüm etnisiteleri eşit biçimde kapsayacak" biçimde dile getirin; Demokratik olduğunuza inanayım... Kürt Olmayanların, Kürtlerin yaşadıklarını yaşamamış olmaları Onların haklarını gözetmeyeceğiniz anlamına gelmez... Aynı Ulusun insanlarısınız, aynı kültürde yoğruluyorsunuz... Öpün barışın hadi; Bi daha da görmiim küslük..! Alıntı
Φ bozan Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 “Kürt sorununu” Kürtler yaratmadı. Biji Tirkiye Evet, zaten son ilmi tetkikler Kürt sorununu japonların yarattığı hususunda hem fikir... bozan Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 Hadi hep beraber her şeyi inkar edelim ozaman ben yokum,dış mihraklar bana burda olduğumu söyletiyorlar hahahaha Cok dogru söylüyorsunuz sayin biji. Bundan sonra hep beraber inkar edelim. Biz söylediginiz gibi hic yokuz ve olmayacagizda, ne varsa bu dis mihraklarda var diyerek rahatlayacagiz. ben simdi inkarci oldugum icin cok rahatim. Umarim sizde de biraz rahatlama olmustur. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 Evet, zaten son ilmi tetkikler Kürt sorununu japonların yarattığı hususunda hem fikir... bozan Bakin bende sizin gibi ayni bilgileri veren bir yorum okumustum. Demekki PKK, AB ve ABD Kürt sorununu ürettiler diye yillarca bosuna kafa bagirmisiz. Ben zaten bu Japon'lardan süpheleniyordum ama gene aldanmisim. Olsun inkar etmek ve aldatilmak kadar zevkli ve rahat bir durum yok. Ben su an cok mutlu olduguma göre isbatlanmis oluyor. Vay sizi Japonlar vayyyy, demek ülkemizi yillarca karistiran sizmissiniz ve saman altindan su yürüterek bizi uyutmussunuz. Ama genede sizi tebrik etmekten kendimi geri cekemiyorum, tebrikler sayin Japonlar. Sayenizde binlerce sehit verdik, insanlarimizi nöldürdük, faili mechullerle yok ettik, milyarlarca dolar harcadik, savas taktikleri ögrendik, bazilarimizin koltugu pekisti, baziularimizin cebi bayagi kabardi. Baska yeni sorunlarda cikartinda bizimde cebimiz biraz dolsun sayin Japonlar. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 28 Mart , 2010 Kürt sorunu diye bir sorun yoktur Cok yaniliyorsunuz, bakin size isbati: Evet, zaten son ilmi tetkikler Kürt sorununu japonların yarattığı hususunda hem fikir... bozan Alıntı
Φ metehan38 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Türbanın başörtüsü olduğundan hareketle masum bir istek şeklinde ortaya atılan talep ve buna destek veren düşüncelerin sonucunda nereye geldiğimiz herkesin malumlarıdır. Benzer düşüncelerin şimdilerde bu konuda da sempati ile karşılanması hayret vericidir. Atatürk'ün de sıkça ifade ettiği eğitim birliği(dil,kültür vb. kapsayacak şekilde) ve laiklik devletin vazgeçilemezleri arasındadır. Bunlar toplumun tamamı tarafından yaratılmış değerlerdir ve bu konuda kötü niyete hoşgörü ile bakılamaz. Bu çerçevede; 1984 yılında Marksist düşünceyi savunuyorum diye ortaya çıkan ve ilk eylemlerini Eruh'ta gerçekleştiren bir düşüncenin 1991 yılından sonra SSCB faktörünün ortadan kalkması ve ABD nin de etkisi ile ortaya çıkan bir Kürt yutturmacasına nasıl dönüştüğünü bilgi ve belgeye dayalı olarak kimse açıklayamaz. Kimse bana Elazığ-Bingöl yolu üzerinde şehit edilen 33 Mehmedimin açıklamasını yapamaz. 1997 yılında Köye Dönüş projesi kapsamında oturulacak meskene ait dört duvarın inşaası ve eksperin onaylaması şartı ile Ziraat Bankasınca kefil olmaksızın aile başına verilen benim vergilerimden toplanan 2 milyon Tl.nin ilgili bölge vatandaşlarınca alınarak Adana,Mersin,Antalya,İstanbul vb. bölgelere göç edilmesini ve harcanmasını kimse açıklayamaz. Yine 1995'li yıllarda Diyarbakır'ın Amed lisesi adı altında bir liseye sahip olduğunu,Belediye sarayının Kürdistan Devlet Konuk evi olarak, Valiliğin ise Hükümet sarayı olarak ilan edildiğini bana mantıklı olarak kimse açıklayamaz. Bir önceki seçimde aşiretinin desteği ile DYP den milletvekili olup bir sonraki seçimde AKP den milletvekili olan ancak halkının yaşam şartları umurunda olmayan, kendisine tabi olan halkının da bunu çok takmadığı bir anlayışı bana kimse açıklayamaz. Yüksekova Bölgesinde İran dan aldıkları kaçak mazotu pazarlayan,biri İranlı biri bölge halkından olmak üzere iki kadın ile yaşayıp bakamayacağı kadar çocuk sahibi olan ancak kerpiç evlerinin önünde son model arazi aracı ve Toyota Avensis bulunduranların açıklamasını bana kimse açıklayamaz. Arkadaşlar,nezaket bir yere kadar olur. Bu ülkenin evlatları ile sabah yaptığı kahvaltıdan sonra öğlen cenazesini kucaklayan ve 20 yaşındaki gencecik fidanı ailesine verirken hissedilenleri hiç kimse bana işin felsefesi ve hümanist düşüncesine bağlı kalarak açıklayamaz. Önce neden ve nereden nereye geldiğinizi sorgulayın sonra çözüm önerilerinizi sıralayın. İster bölge vatandaşlarından göç edenlerden olun isterse bölgede hiç yaşamamış olun ŞARK SORUNU kavramını irdelemeden Batıda oturup Doğu ile ilgili çözüm önermek veya olanları sempati ile karşılayıp bunu da olgunluk olarak nitelemek maalesef şimdilerde Babıalinin işidir. Bilgi ve belgeye dayanmadan yapılan tüm tespitlerin subjektif veya temenniden ibaret olacağını, vatandaş olarak tesir altında kalmadan yapacağımız değerlendirmeler sonucunda ulaşacağımız noktada ortaya koyacağımız ve yasal sınırlar içerisinde kalacak tepkilerle soruna çözüm bulmak zorunda olduğumuzu hatırlatır saygılar sunarım. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 29 Mart , 2010 Kimse bana Elazığ-Bingöl yolu üzerinde şehit edilen 33 Mehmedimin açıklamasını yapamaz. Size bunun aciklamasini sorumlular yapamiyorki biz yapalim. Keske devletin sorumlu birimleri 33 erin ve digerlerinin pusuya düsürülürek öldürülüslerinin aciklamasini yapip ve sorumlulugunu üstlenipte sorumlularadan hesap sorsa cok sorular aydinlanacak bunun birde amasi var. Gerisi hikaye. Kendi vatandasiyla barisik olmayan, aralarinda ayrimcilik yapan, baski ve yasak uygulayan bir devletin basi beladan asla kurtulamaz. Size tavsiyem verdiginiz vergilerin hesabini devletten sorun. benim vergimlede camii yapiliyor ve hocalara para gidiyor, ama cem evim icin asla yardim yok. Buna ne demeli? Olaya sadece kendi acinizdan bakmayin lütfen. Alıntı
Φ metehan38 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Size bunun aciklamasini sorumlular yapamiyorki biz yapalim. Keske devletin sorumlu birimleri 33 erin ve digerlerinin pusuya düsürülürek öldürülüslerinin aciklamasini yapip ve sorumlulugunu üstlenipte sorumlularadan hesap sorsa cok sorular aydinlanacak bunun birde amasi var. Gerisi hikaye. Kendi vatandasiyla barisik olmayan, aralarinda ayrimcilik yapan, baski ve yasak uygulayan bir devletin basi beladan asla kurtulamaz. Size tavsiyem verdiginiz vergilerin hesabini devletten sorun. benim vergimlede camii yapiliyor ve hocalara para gidiyor, ama cem evim icin asla yardim yok. Buna ne demeli? Olaya sadece kendi acinizdan bakmayin lütfen. Yanlış bilmiyorsam ana konu Kürtçülük meselesi ile ilgili idi. Ancak meselenin özünden saparak ve bütünden bir cümleyi alıp cevap vermek işin galiba en kolay yolu. İfade edilenleri bir bütün halinde kabul ederek anlayınız lütfen. Daha sonra da baştan sona hayattan gerçek kesitler olan bu yaşananların bir tanesini inkar edebilir misiniz, düşününüz. Öte yandan değerlendirmenizde sözünü ettiğiniz Cem evi bahsine paralel olarak işin manevi boyutunu da takdirlerinize bırakıyorum. Devlet o 33 askeri katledenleri yakaladı ve kendi kuralları içinde cezalandırdı. Ama bizler o teröristleri destekleyen ve sonuna kadar aynı fikirde olduklarını ifade eden , yapılanı da haklı gören bazı yakınlarını ise ( hatta o düşünceyi taşıyanlardan cezaevinden çıkardıklarımız bile var ) milletvekili seçtik, sizden ve benden kesilen vergiler marifeti ile maaşlarını geçmiştede ödedik şimdide ödemekteyiz ve buna da demokratikleşme dedik. Bu konuda benim ifade etmek istediğim husus; bu katliamın hiçbir haklı gerekçesi olamayacağı ve buna ben haklarımı savunuyorum gerekçesinin oturtulamayacağıdır. Benim olupda o ifade edilen gruba yasak olan bir kanun düzenlemesini söyleyebilir misiniz? Yok böyle bir şey. Diğer yandan Sevgili Kardeşim, Devlet bir başka dünya veya farklı bir canlı türü değil. Sizsiniz, benim, benim veya sizin amcanızın, halanızın, dayınızın oğlu, kızı. Siz ifadelerinizde, sizden oluşan bir devletin yerine hangi devletten bahsediyorsunuz anlamadım. Ortada problem var ise bu probleme ortaklık boyutunuzu gözden geçirmenizi tavsiye ederim. Birileri haksız bir işlem ile karşılaştığında susuyor, bunu işin doğası olarak kabul ediyor ( Bal tutan parmağını yalar anlayışı şeklinde ) halk olarak gerekli yasal haklarımızı kullanmıyor isek kimseden şikayet etmeye hakkımız yok. Sırayı ihlal ederek bankaya para yatırmaktan tutunda, tanıdığın vasıtası ile torpilli olarak işimizi görmek veya gördürmek, tapuda veya belediyede hergün yaşanan çirkin olaylar, hastahanede memurun hakaretlerini sineye çekmek veya minibüsçünün trafik kurallarını ihlal etmesine seyirci kalmak ve sonunda ülke yönetimi konusunda yanlış değerlendirmeler yaparak seçtiklerimizden şikayetçi olmak, güldürmeyin Allahınızı severseniz. Bir sistem ya vardır ya yoktur. Yok olduğunu iddia ediyorsanız düzeltmek için bireysel olarak değil toplumsal olarak ne yaptığımızı sorgulayalım isterseniz.Siz meselelerinizin peşine düşmezseniz kim düşecek. Cem evleri için gerekli ödeneği vermeyen yine sizin seçtikleriniz ve onların emrinde çalışanlar değil mi? Tüm ülkede çalışanların hepside aksi düşüncede miydi? İçlerinde hiç sizin gibi düşünen,etkili olabilecek makam ve mevki sahibi olan ve oyunu kullanmış vatandaş yok muydu? Şikayetçi kitle olarak geçmişten günümüze bu kadar uzun süredir sıkıntı duyduğunuz bu konuda ne yaptınız? Ama onlar her dönem geldiler ve yine bildiklerini okudular sizlerde olanı biteni seyrettiniz ve yine aynı şekilde oylarınızı verdiniz değil mi? Aksi olsaydı bu durumdan halen şikayetçi olmazdınız. Sonuç olarak;Devletimize, ailemize sahip çıktığımız gibi sahip çıkmaz isek şikayetçi olma ve durumdan memnun olmama hakkımız olamaz. Sevgi ve saygılarımla. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Yanlış bilmiyorsam ana konu Kürtçülük meselesi ile ilgili idi. Ancak meselenin özünden saparak ve bütünden bir cümleyi alıp cevap vermek işin galiba en kolay yolu. İfade edilenleri bir bütün halinde kabul ederek anlayınız lütfen. Daha sonra da baştan sona hayattan gerçek kesitler olan bu yaşananların bir tanesini inkar edebilir misiniz, düşününüz. Öte yandan değerlendirmenizde sözünü ettiğiniz Cem evi bahsine paralel olarak işin manevi boyutunu da takdirlerinize bırakıyorum. . . . 1. Önce konu basligi hakindaki yanlis bilginizi düzeltmenizi tavsiye ederim. Konu basligi "Kürtcülük" degil Kürt sorunu ve yaratanlari. 2. Hic kusura bakmayin ama 33 erin sehit edilmesinde gercek sorumlular cezalandirilmadi. O erleri korumasiz ve silahsit bir sekilde hemde sivil bir aracla yola cikaranlar hakkinda nasil bir ceza veya sorusturma yapildi dersiniz? Devlet o genclerimizi halikopter ile dahi yollayabilirdi, ama yollanmadi. Neden acaba? 3. Kusura bakmayin ama ikdidarlari ve milletvekillerini tüm halk beraberce seciyor, yani sadece ben degil. Ama ister terörö konuusnda olsun ister diger talepler konuusnda olsun secilenler halki temsil etmiyorlar. hakkini arayanlarda derhal "bölücü ve vatanhaini" olarak fisleniyorlar. 4. Devlet tabiiki hapimizin ve sahip cikmamiz gerekli. Ama bu asla sorun yaratan ve vatandaslar arasinda esitlik göstermeyen bir sistemede saril anlamina gelmez. Kürt'ler de, Alevi'lerde, Cerkez'lerde, .... Türk'ler gibi bu ülkenin esit vatandaslari. Tümüne ayni yakinlikta olamayan bir devlete sahip cikilmaz, ancak yikilip yerine halki savunan bir devlet kurulur. Kürt sorununu yaratan Türkiye Cumhuriyet devletidir. Onlarin sayesinde PKK gibi bir terörö örgütüde 30 yili askin yasamini sürdürdügü gibi zaman zaman koskoca bir ordunun korkunc rüyasi dahi olabiliyor. Sorgulanmasi gereken noktada burasi. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Kürt sorunu olmadigi icin konu basligini KÜRTCÜLÜK olarak degerlendirebiliriz.Bize Kürt sorunu var dayatmasi yapma hakki kimsede yoktur.Olmayan bir sorunuda Kürtcülük olarak adlandirmak yanlis degildir ve Kürt sorunu tartisir gibi tartismaya yönlendirmek dogru degildir.Metehan arkadas dogru bir tespitte bulunmus. saygilarla Alıntı
Φ metehan38 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 1. Önce konu basligi hakindaki yanlis bilginizi düzeltmenizi tavsiye ederim. Konu basligi "Kürtcülük" degil Kürt sorunu ve yaratanlari. 2. Hic kusura bakmayin ama 33 erin sehit edilmesinde gercek sorumlular cezalandirilmadi. O erleri korumasiz ve silahsit bir sekilde hemde sivil bir aracla yola cikaranlar hakkinda nasil bir ceza veya sorusturma yapildi dersiniz? Devlet o genclerimizi halikopter ile dahi yollayabilirdi, ama yollanmadi. Neden acaba? 3. Kusura bakmayin ama ikdidarlari ve milletvekillerini tüm halk beraberce seciyor, yani sadece ben degil. Ama ister terörö konuusnda olsun ister diger talepler konuusnda olsun secilenler halki temsil etmiyorlar. hakkini arayanlarda derhal "bölücü ve vatanhaini" olarak fisleniyorlar. 4. Devlet tabiiki hapimizin ve sahip cikmamiz gerekli. Ama bu asla sorun yaratan ve vatandaslar arasinda esitlik göstermeyen bir sistemede saril anlamina gelmez. Kürt'ler de, Alevi'lerde, Cerkez'lerde, .... Türk'ler gibi bu ülkenin esit vatandaslari. Tümüne ayni yakinlikta olamayan bir devlete sahip cikilmaz, ancak yikilip yerine halki savunan bir devlet kurulur. Kürt sorununu yaratan Türkiye Cumhuriyet devletidir. Onlarin sayesinde PKK gibi bir terörö örgütüde 30 yili askin yasamini sürdürdügü gibi zaman zaman koskoca bir ordunun korkunc rüyasi dahi olabiliyor. Sorgulanmasi gereken noktada burasi. Metnin başında ben, konu olarak ''Kürtçülük'' demedim dikkat ederseniz. Ana konu ''Kürtçülük meselesi ile ilgili idi'' dedim. Çünkü o ana kadar yazılmış bu düşünceyi destekleyen veya desteklemeyen görüşlerin bende yarattığı genel izlenim bu idi. Ancak tarafınızdan yine eksik ve yanlış anlaşıldım nafile. Neyse ben yine açıklamamı yapayım da konu istenmeyen noktalara gitmesin. Öncelikle şunu ifade edeyim ki;benim yazımda belirttiğim bu başlık sizin tarafınızdan sorun olarak ifade edilen sözde Kürt sorunu ile buna bağlı tüm yaşamsal,ekonomik ve hukuksal düzenlemelerin tamamını içerir.O sebeple; ana başlık ve buna bağlı maksadı bütünlüğe zarar vermeden ben de farklı bir şekilde ifade etmiş oldum. 33 Mehmedin katledilmesi konusu ise sizin ifade ettiğiniz şekli ile yeterli bilgiye sahibi olmadığınızı, kulaktan dolma laflar ile kanaat sahibi olduğunuzu göstermektedir ki bu hususta bilgiye dayalı asgari müşterek oluşmadığından konu hakkında karşılıklı fikir beyan etmek gereksiz olacak ve fikir alışverişi kör dövüşüne dönecektir. Bu sebeple ayrıca bir açıklama yapma ihtiyacı duymuyorum,yaşayan birisi olarak düşüncemi ifade ediyorum İktidara karşı sizin,benim kısacası hepimizin hakkını muhalefet denilen grup korumakla görevlidir. Dolayısı ile legal ve temsil hakkının bulunduğu bir ortamda hakkımızı arayabilme ve bölücü - vatan haini denilmesini önleme imkanına sahibiz. Öte yandan Sivil Toplum Örgütleri de yasal sınırlar içinde kalmak kaydı ile her türlü fikri seslendirmek ve tepki koyabilmek imkanına sahiptir. Ancak siz de takdir edersiniz ki bunda da başarılı olduğumuzu söylemek çok mümkün değil.O sebeple; sorunumuza önce biz sahip çıkmalıyız galiba. Ancak bundan daha da kötüsü sizin yazınızdan anlaşıldığı üzere bu imkan ve kabiliyetin farkında olmamaktır ki bu çok daha vahimdir. Günümüz koşullarında kaynakların her gün azaldığı,nüfusun arttığı,çevre kirliliğinin nerede ise önlemez boyutlara geldiği bu noktada mevcut bir devleti yıkmak ve yeniden yapılandırmaya çalışmak, bu kaynakları ele geçirmeyi hedef alan ülkeler için bulunmaz bir fırsat oluşturacaktır.Çünkü o ülkelerin varlıklarının devamı bu fırsatlardan istifade etme prensibine dayanmaktadır. Diğer yandan bu yeniden yapılanma esnasında oluşturduğunuz yeni devletin temelini yine bugün olduğu gibi bu topraklarda yaşayan benzer özelliklere sahip ve birbirlerine çeşitli sebep ve şekillerle bağlanmış o insanlar oluşturmayacak mı? Umarım bir başka gezegenden canlı getirmeyi düşünmüyorsunuz? Ee, hal böyle olunca kurmayı düşündüğünüz tüm hukuksal ve yapısal sistemin bu insanlardan bağımsız olması da düşünülemez. O zaman şartlar aynı kalacak ise ülkeyi geliştirmek ve sorunlarına çözüm bulmaya çalışmak yerine niçin yıkmaya çalışıyoruz? Ne kazanacağız? Unutulmamalıdır ki;hangi sistem olursa olsun onu yaşayacak ve yaşatacak toplumda aranacak ilk ve en önemli husus bu sistemin asgari müştereklerinde mutabakatın sağlanmış olmasıdır. Sizce evlilikte aynı değil midir? Ancak bu konunun da zat'ı alinizce pek anlaşılabilmiş olduğu söylenemez. Terör veya Gari Nizami Harp Unsurları ile yapılan mücadelenin ne kadar zor ve maliyetli bir iş olduğu herkesce bilinmektedir. Bunun için yakın dünya tarihinde o kadar çok örnek olmasının yanı sıra bugün dahi canlı örneklerin bulunduğu bir gerçektir. Konuyu size basit bir örnek vererek izah etmeye çalışacağım. Bugün bahse konu bölge dışında herhangi bir şehir içinde asayişin tam olarak sağlanabildiğini, tecavüz, gasp, soygun,adam öldürme veya yaralama, beyaz kadın ticareti,çocuk suçları,uyuşturucu kaçakçılığı vb. suçların önlenebildiğini söyleyebilir misiniz? Ama bölge terör bölgesi değil,insanlar bu tip suçları işleyenlere karşı hassas,daha eğitimli,kamera ve MOBESSE sistemleri mevcut. Emniyet teşkilatımız bu tip suçlara hazırlıklı ve organize olmuş.Telefonlarla her noktaya ulaşabilmek mümkün. Yolunuz, hastahaneniz, elektriğiniz, suyunuz, aracınız var. Kimsede kontrol dışı yüksek nitelikli patlayıcı ile çeşitli tip ve çapta silah yok. Öyle ise bu suçlar neden önlenemiyor? Bu sorunun cevabını vermek istediğiniz zaman ''koca ordu'' meselesini çözmüş olursunuz. Umarım bu sefer anlatabilmişimdir. Alıntı
Misafir Evvelsiz Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Gönderi tarihi: 30 Mart , 2010 Kürtler tarihte devlet olamadıkları için dünya tarihinde yer alma konusunda azınlık değerlendirmesi dışına çıkamamışlardır..Tarihte yer alan bir soruna insiyatif olarak taraf olmak için o halkın kendi iradesi ile bir takım ameller içerisine girmiş olmaları beklenir...Bu güne kadar Kürtlerin tarihte insiyatifi amelleri isyanı çağrıştırıyorsa burada gerçekten bir Kürt sorunundan bahsedebiliriz... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.