Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

arakadaşlar buraya dini soruları atalım


internetkurdu

Önerilen İletiler

Bravo... Çok çok güzel bir topic daha .. BU arada hoşgeldin İNTERNET KURDU arkadaşım.

 

1- Hz. Muhammed ( s.a.v )

2- Hz. İbrahim

3- Hz. İsa

4- Hz. Musa

 

 

sorum şu.. Şeytan da bir zamanlar melekti.. Hatta meleklerin hocası ve kumandanıydı. Ancak insana secde etmedi ve Allahın emrine karşı çıktığı için isyancılardan oldu ve lanetlendi.. Melekler ise secde etmişlerdir. Melekler neden İnsan ve Şeytan gibi Allaha karşı suç işlemezler ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İradeleri yok...

 

Onlar sadece Allah ın verdiği görevi yerine getirir...

Kur'an da en uzun sure hangisidir???

 

Sevgili arkadaşım iradeleri demiş doğrudur ama biz ona istersen '' nefisleri'' yoktur diyelim..

 

ISLAMIN ŞARTLARI

1-Kelime-i şahadet getirmek (Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu).

2-Namaz kılmak.

3-Oruç tutmak.

4-Zekat vermek.

5-Hacca gitmek.

 

 

Soru : İslamın Kılıcı lakabıyla da anılan Ünlü sahabi Hz Halid Bin Velidin komutanlık vasıfları pek bir meşhurdur.. Onun bu alanda ki en büyük özelliği nedir ? ( ipucu : Müslüman değilkende müslüman olduktan sonrada ......... ......... )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Şeytan melek değildi, cindi.sanırım meleklerle beraber yaşamasına izin verildiği için ona da secde emri verilmiş oldu.

meleklerin iradesi vardır.onlar robot değildir.ancak onların yapmasına izin verilen şeyler bizimkinden farklıdır.

bir canlı hem düşünüp hemde iradesince hareket yetkisi olmazsa bu eziyet olur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Küçük bir düzeltme:

Şeytan hiç bir zaman "melek" değildi.

Onun cinlerden olduğu pek çok ayette belirtildiği gibi, secde buyruğunu red ediş gerekçesindeki "beni ateşten onu topraktan" ifadesi de, ateşten yaratıklar cinlerdir çünkü, açık bir delil.

Kaldı ki, melek olsa irade sahibi olamaycağından secde buyruğuna karşı gelemezdi.

Bu, şeytanın melek olduğu doğrultusuna ötedenberi sürüp gelen görüşte/iddiada şeytanî bir yan var, ama, nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Merhabalar.Ben işin içinden hiç çıkamadığım bir konu hakkında yazmak istiyorum. Bu konuda net bilgileriniz varsa bu bilgileri yazarsanız çok sevinirim.Sorum şu; kul hakkı yiyen bir insan hiç cennete gidemez mi yoksa cehennnemde cezasını çektikten sonra imanı tamsa cennete gidebilir mi?İkinci sorum ise kopya cd ler,mp 3 ler kul hakkına girer mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 10 ay sonra...
Merhabalar.Ben işin içinden hiç çıkamadığım bir konu hakkında yazmak istiyorum. Bu konuda net bilgileriniz varsa bu bilgileri yazarsanız çok sevinirim.Sorum şu; kul hakkı yiyen bir insan hiç cennete gidemez mi yoksa cehennnemde cezasını çektikten sonra imanı tamsa cennete gidebilir mi?İkinci sorum ise kopya cd ler,mp 3 ler kul hakkına girer mi?

 

Sevgılı dın kardeşım kul hakına gıren bır kımse eger Allah'a peygamberlere meleklere kıtaba ve ahırete ınanıyor ıse cezasını çektıkten sonra cennete enınde sonunda gırer Yanı kul hakkına gıren bır kışı müslüman ıse yada bahsettıgım olgulara ınanıyor ıse ebedı cehennemlık deıldır, zaten öyle kım cennete gırer orasını Allah bılır ayrıca öbür tarafta sorguda hak sahıbı hakkını helal edebılır ama etmezse hak sahıbı senın sevaplarının bır kısmını alır fakat hak yıyen kışının sevabı yoksa hakkı yenenın günahlarından bır kısmı hak yıyene yüklenır sonuç ıtıbarı ıle senın bu olaydan sonra sevapların günahlarından fazla ıse Allahın ınsanlar ıçın yartmış oldugu 8 kat cennetten bırıne gırersın, günahların fazla ıse günahların ıle sevapların arasındakı fark kadar cehenemde azap görürsün

 

ıkıncı sorunda mp3 kopya cd harammı demışsın bu ışın şöyle ıkı türlü açıklaması vardır ılk önce kopya oyun kopya album ve tıcarı amaçlı olan her türlü korsan cd haramdır çünkü hak sahıbınden ızınsız yapılır bunlar, fakat yınede hak sahıbının hakkını helal etmesı ıstısnadır fakat bız bunu çogunlukla bılemeyecegımızden korsan almamalıyız sonuçta nıyet de önemlı

mp3 e gelınce yasal parayla ındırılen mp3 ler (tanesı 0.2 dolar gibi) bunlar haram deıldır çünkü hak sahıbınden ızınlı dagıtılır ama yasal olmayan kaçak mp 3 ler yıne haramdır ındırılmemesı gerekır

 

açıklamalarım bu kadardır yararlı olması dılegıyle

 

selam ve dua ıle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...
Şeytan melek değildi, cindi.sanırım meleklerle beraber yaşamasına izin verildiği için ona da secde emri verilmiş oldu.

meleklerin iradesi vardır.onlar robot değildir.ancak onların yapmasına izin verilen şeyler bizimkinden farklıdır.

bir canlı hem düşünüp hemde iradesince hareket yetkisi olmazsa bu eziyet olur.

 

dayanamadım gene cevap verecem sen şeytanla cini aynı şey sanıyosun heralde cin başka şeytan başka şeytanda eskiden melekti kovulmadan önce o bize ibadet etmedi çünkü ALLAHA sen onları topraktan yarattın benide ateşten dedi ben daha güçlüyüm dedi melekler ateşten yaratılmadı ama şeytanda melekti ateşten yaratıldı cin çok başka bişe cinde ateşten yaratıldı ama şeytan cin deildir meleklerin iradesine gelince nefisleri yoktur yemezler içmezler ALLAH nederse onu yaparlar düşünmezler sadece ibadet ve itaat ederler şeytan sadece kurnazlık yapmaya çalışır aradaki farkı anlamışsındır umarım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Merhabalar.Ben işin içinden hiç çıkamadığım bir konu hakkında yazmak istiyorum. Bu konuda net bilgileriniz varsa bu bilgileri yazarsanız çok sevinirim.Sorum şu; kul hakkı yiyen bir insan hiç cennete gidemez mi yoksa cehennnemde cezasını çektikten sonra imanı tamsa cennete gidebilir mi?İkinci sorum ise kopya cd ler,mp 3 ler kul hakkına girer mi?

 

 

 

müslüman olan herkes cennete girecekdir ama günahı coksa bunun cezasını cehennemde çektikten sonra girecektir...sonra cdler tabiki kul hakkıdır o insanlar parasını o yaptıkları cdlerden kazanıyor ama direk olarak bedavadan alınıyor kul hakkı olmazmı bu artık yapcak çare bulamamıslar kendileri korsan cd üretiyormuslar artık

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim yıllardır aklıma takılan bir konu vardır, kısaca özetleyeyim:

 

Siz de takdir edersiniz ki, bundan yüzyıllar önce, mesela 12.,13.,14. veya 15. yüzyıllarda, teknolojinin bu kadar gelişmemiş olduğu,insanların dış dünyaya kapalı bir ortamda yaşadıkları dönemlerde de malum İslamiyet mevcuttu.Diyelim ki, 16.yüzyıl Avrupa'sında, dış dünyaya son derece kapalı bir yerde doğan,yaşayan,Hristiyanlık veya İslamiyet dışında başka bir dinin öğretileriyle büyüyen bir insan var.Bu insan, Hristiyan doğmuş,hayatını Hristiyan olarak yaşamış ve dış dünyadan son derece kopuk olduğu için İslamiyet konusunda, onun hak din olduğu konusunda hiçbir bilgi edinememiş ve bu şekilde hayatı sonlanmış olsa, bu insan sizce Cehenneme mi gitmelidir?Çünkü, dinimize göre Müslüman olmayan birisi, ne olursa olsun kesinlikle Cehenneme gider ve asla Cennet'e gidemez!Bunun böyle olmadığını iddia edebilir misiniz?Hatta bazı insanlar derler ki;Edison gibi, insanlığı karanlıktan kurtaran bir adama nasıl olur da Cehennem layık görülür?Bence de doğru bir tespittir.Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?Bir de;sizler günah,sevap,haram kavramlarında ne anlıyorsunuz?Sizce de İslam dininde daha çok cezalandırıcı bir Tanrı kavramı yok mu?Din size göre de Tanrı korkusunun yarattığı bir durum ve ibadet de Tanrı korkusuyla yapılan birşey değil midir?Şimdilik sorularım bu kadar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim yıllardır aklıma takılan bir konu vardır, kısaca özetleyeyim:

 

Siz de takdir edersiniz ki, bundan yüzyıllar önce, mesela 12.,13.,14. veya 15. yüzyıllarda, teknolojinin bu kadar gelişmemiş olduğu,insanların dış dünyaya kapalı bir ortamda yaşadıkları dönemlerde de malum İslamiyet mevcuttu.Diyelim ki, 16.yüzyıl Avrupa'sında, dış dünyaya son derece kapalı bir yerde doğan,yaşayan,Hristiyanlık veya İslamiyet dışında başka bir dinin öğretileriyle büyüyen bir insan var.Bu insan, Hristiyan doğmuş,hayatını Hristiyan olarak yaşamış ve dış dünyadan son derece kopuk olduğu için İslamiyet konusunda, onun hak din olduğu konusunda hiçbir bilgi edinememiş ve bu şekilde hayatı sonlanmış olsa, bu insan sizce Cehenneme mi gitmelidir?Çünkü, dinimize göre Müslüman olmayan birisi, ne olursa olsun kesinlikle Cehenneme gider ve asla Cennet'e gidemez!Bunun böyle olmadığını iddia edebilir misiniz?Hatta bazı insanlar derler ki;Edison gibi, insanlığı karanlıktan kurtaran bir adama nasıl olur da Cehennem layık görülür?Bence de doğru bir tespittir.Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?Bir de;sizler günah,sevap,haram kavramlarında ne anlıyorsunuz?Sizce de İslam dininde daha çok cezalandırıcı bir Tanrı kavramı yok mu?Din size göre de Tanrı korkusunun yarattığı bir durum ve ibadet de Tanrı korkusuyla yapılan birşey değil midir?Şimdilik sorularım bu kadar..

 

 

bu soru çok soruluyor genelde ben sana şöyle diyeyim Kuran-ı kerim de deniliyor ki kıyamet gününe kadar islamı duymayan hiçbir insan kalmayacak herkes islamı duyacak Allah-u teala bunuda cemaatlere layık görmüştür ama bazı insanlar bu cemaatlerin neden var oldugunu bilmez...??? yani kısacası hiçbir insan islamın hak din oldugunu duymadan ölmeyecektir deniyor

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

amelin çok iyi ise Allah (c.c.) böylelerini sorgusuz cennete alacak. Mesela şehitler direk cennete giderler değilmi.. Allah hak sahibine ccennetten öyle güzel bir yer verecek ki onu görünce hakkını aramayacak.. Amelin çok iyi ise.. okk

 

şunuda bilmeni isterim zaten islamı bilmeyen insan dogruyu yanlısı egriyi dogruyu nerden bilecek günahı sevabı nerden bilecek de ameli iii olacak zaten yanlıs biliyorsun ki islamı duymadan hiçbir insan ölmeyecektir....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

benimde bir dini sorum var.

 

allah bu ayeti yazarken, masa basina oturup ciddi ciddi muhammedin cinsel islerinimi organize edivermis :)

 

Ahzap:

50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benimde bir dini sorum var.

 

allah bu ayeti yazarken, masa basina oturup ciddi ciddi muhammedin cinsel islerinimi organize edivermis :)

 

Ahzap:

50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık: Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri, amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına almanda da sana bir günah yoktur.

 

Harika bir soru....

Bir yanıt vermeden edemeyeceğim...

aise1ns5.jpg

 

Bu bir bölümü ve sanıyorum neyin ne olduğu burada gayet açık değilmi...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...
dayanamadım gene cevap verecem sen şeytanla cini aynı şey sanıyosun heralde cin başka şeytan başka şeytanda eskiden melekti kovulmadan önce o bize ibadet etmedi çünkü ALLAHA sen onları topraktan yarattın benide ateşten dedi ben daha güçlüyüm dedi melekler ateşten yaratılmadı ama şeytanda melekti ateşten yaratıldı cin çok başka bişe cinde ateşten yaratıldı ama şeytan cin deildir meleklerin iradesine gelince nefisleri yoktur yemezler içmezler ALLAH nederse onu yaparlar düşünmezler sadece ibadet ve itaat ederler şeytan sadece kurnazlık yapmaya çalışır aradaki farkı anlamışsındır umarım

 

Melek nedir?

 

 

Melek, Allah tarafından yaratılmış, erkeklik ve dişilikleri olmayan ve Allah’a itaatten ayrılmayan nuranî bir varlıktır. Melekler, duyu organlarıyla algılanabilecek maddî bir yapıya sahip olmamaları yönüyle gayb âlemine ait varlıklardır. Bunun için de, haklarında duyularla değil, âyet-i kerimeler ve peygamberlerin verdikleri haberlerle bilgi sahibi oluruz.

 

Rabbimiz, gaybın son habercisi, son peygamberi Hz. Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) vahyetmiş olduğu kitabında, bize meleklerden bahseder ve onların varlığına inanmayı iman esasları içinde ifade eder: “Peygamber Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, (buna) mü’minler de (iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler.” (Bakara, 2/285)

 

Meleklere inanmayan kişi, ilgili âyetlerin hükmünü inkâr ettiği için iman etmiş sayılmaz. Esasında meleklere inanmamak, dolaylı olarak vahyi, peygamberi, peygamberin getirdiği kitabı ve tebliğ ettiği dini inkâr etmek anlamına gelir.

 

 

Meleklerin özellikleri nelerdir?

 

 

Meleklerle ilgili bilgiyi biz, Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) hadislerinde görmekteyiz. Bir hadis-i şerifte “Cinlerin ve şeytanların ateşten, Hz. Âdem’in topraktan/çamurdan, meleklerin ise nurdan yaratıldığı” (Müslim, Zühd, 10) bildirilir.

 

 

*Melekler günah işlemezler

Melekler, öfke, kin, gazap, kıskanma ve haset gibi negatif duygulardan uzak olup, beşere ait diğer his ve meyillerden korunmuşlardır. Dolayısıyla onlar için, isyan ve başkaldırma gibi herhangi bir günah söz konusu değildir.

 

 

* Yemez içmezler, evlenmezler

İnsanların sahip oldukları yemek, içmek, erkeklik, dişilik, evlenmek gibi fiil ve özelliklerden uzak (Saffat, 37/49) ruhanî birer varlık olan meleklerin, makamları sabittir ve onlar için bir ücret alma da söz konusu değildir.

 

 

* Son derece hızlı hareket edebilirler

Melekler, kendilerine has latif ve nuranî bir yapıya sahip olmaları sebebiyle son derece süratli, kuvvetli ve mükemmel varlıklardır. Kur’an’da onların bu özelliklerini ifade adına şöyle buyrulur: “Melekler ve ruh, O(nun arşı)na -miktarı (dünya senesi ile) elli bin yıl olan- bir günde yükselip çıkarlar.” (Mearic, 70/4)

 

 

* Çeşitli şekillere girebilirler

Melekler, Allah’ın emir ve izni ile çeşitli şekillere girebilen varlıklardır. Onlar peygamberler tarafından hem aslî, hem de başka şekilleriyle görülmüşlerdir. Meselâ, Cebrail (aleyhisselam) Hz. Meryem’e bir insan şeklinde görünmüştür. (Meryem, 19/16-17.) Hz. İbrahim’e bir oğul müjdesiyle gelen melekler de, insan şeklinde görünmüşlerdir. Ayrıca Cibrîl hadisi olarak bilinen, -iman, İslâm ve ihsan kavramlarının tanımlarının yapıldığı- rivâyette de belirtildiği gibi, Cebrail sahabiler tarafından insan şeklinde görülmüştür. (Müslim, İman 37)

 

 

Meleklerin görevleri nelerdir?

 

 

Yüce Yaratıcı tarafından meleklere verilen görevleri Kur’an âyetlerinin ve bazı hadis-i şeriflerin ışığında şöyle sıralayabiliriz:

 

1. Allah’ı her bir eksik ve yanlış mülâhazadan tenzih etmek, O’na gece gündüz övgü ve şükranda bulunmak ve O’nu, O’na yaraşır bir biçimde yüceltmek.

 

2. Allah’ın peygamber olarak seçtiği kullarına vahiy getirmek.

 

3. Peygamberleri salât ve selâm ile yüceltmek ve bütün insanlara dünyada hayır duada bulunmak.

 

4. Peygamberlere ve mü’minlere manevî bir güçle destek olup onları sıkıntılı ve üzüntülü anlarında rahatlatmak, inkârcıları ise sıkıntıya sokmak.

 

5. İnsanı koruyan takipçiler olarak bir anlamda insanlara hizmet etmek.

 

6. İnsanların fiillerini kaydetmek.

 

7. Kâinatla ilgili olarak yürütülen ilâhî icraata vasıta olmak.

 

8. Beşerin yaratılış ve ölümüyle ilgili olarak görev yapmak.

 

9. İlâhî cezaları icra eden elemanlar olarak görev yapmak.

 

 

Melekler kaç gruba ayrılır, vazifeleri nelerdir?

 

 

Meleklerin sayısı ve çeşitleri:

 

 

 

Meleklerin sayısını ancak Allah bilir. Kur’an’da ve hadislerde meleklerin sayıları hakkında açık bir bilgi mevcut değildir. Ancak Kur’an’ın “Göklerin ve yerin orduları Allah’a aittir.” şeklindeki beyanlarından hareketle, sayılamayacak kadar çok olduklarını söylememiz mümkündür.

 

 

* Vahiy meleği Hz. Cebrail

Cebrail (aleyhisselam) dört büyük melekten biridir. Allah tarafından peygamberlere vahiy getirmekle görevlendirilmiştir. İsmi Kur’an’da üç yerde Cibrîl olarak geçmektedir. Ayrıca Cibrîl âyetlerde “ruh”, “rûhenâ”, “rasûlün kerîm”, “rasulü rabbik”, “ruhu’l-emin”, “ruhu’l-kudüs” gibi isimlerle de zikredilmektedir. Bir hadiste ise, bunlara ilâveten “en-Nâmus” diye isimlendirilmektedir.

 

Kıyamet meleği: Hz. İsrafil

Bu meleğin adı Kur’an’da açıkça geçmez. Âyetlerde yalnızca, sura üflenileceğinin haberi verilir. Adı, hadiste dört büyük meleğin içinde zikredilir. İsrafil (aleyhisselam) sûra iki defa üfleyecek, ilkinde kıyamet kopacak, ikincisinde ise tekrar diriliş meydana gelecektir.

 

 

* Ölüm meleği: Hz. Azrail

Görevi, ölüm vakti gelenlerin ruhunu teslim almaktır. Kur’an’da ölüm meleği adıyla ifade edilmiştir.

 

 

* Kirâmen Kâtibîn melekleri

İnsanın sağında ve solunda görevli olarak bulunan iki meleğin adıdır. Sağdaki, iyi iş ve davranışları, soldaki ise kötü iş ve davranışları tespit etmekle görevlidir. ‘Hafaza melekleri’ adı da verilen bu melekler, kıyamet günü hesap sırasında yapılan işlere de şahitlik edeceklerdir.

 

 

* Kâinattaki hadiseleri idare eden melek: Hz. Mikâil

Dört büyük melekten biri olup Allah tarafından kâinattaki tabii olayların ve yaratıkların rızıklarının idaresine vasıta kılınmıştır. İsmi, Kur’an’da sadece bir âyette geçer.

 

 

* Mukarrebûn melekleri

İlliyyûn ve Kerûbiyyûn olarak da anılan bu melekler, Allah’ı tesbih ve anmakla görevli olup O’na çok yakın ve O’nun katında şerefli bir mevkide bulunurlar.

 

 

*Hamele-i arş melekleri

Arşı (Allahın kudret ve saltanatının tecelli yeri) taşıyan meleklerin adıdır. Kur’an’da haklarında şöyle buyrulur: “Arşı taşıyan, bir de onun çevresinde bulunan melekler devamlı olarak Rab’lerini zikir ve O’na hamd ederler.”

 

* Münker ve Nekir melekleri

Ölümden sonra kabirde sorgu ile görevli iki melektir. Bilinmeyen, tanınmayan, yadırganan anlamındaki Münker ve Nekîr, mezardaki şahsa, hiç görmediği bir şekille gelmeleri sebebiyle bu ismi almışlardır. Bu iki melek kabirdeki ölülere, “Rabbin kim?”, “Peygamberin kim?”, “Kitabın ne?” şeklinde sorular yöneltirler ve o insana, alacakları cevaplara göre muamele ederler. Hadis-i şeriflerde, insanın kalbine doğruyu ve gerçeği ilham eden, Kur’an okunurken yeryüzüne inen meleklere de dikkat çekilir.

 

 

Melek inancı insana ne kazandırır?

 

 

Meleklere inanan birisi, kendisini hiçbir zaman yalnız hissetmez. Zira böyle birisi en yalnız zamanlarında bile, kendisiyle beraber bulunan meleklerin varlığını bilir ve onların mevcudiyetlerinden duyduğu manevî bir feyizle yalnızlığını ünsiyete (sıcak bir birlikteliğe) çevirir.

 

Her an onların kontrolü altında olduğunu bilen ve düşünen bir mü’min, günahlara doğru yürümekten hem utanır hem de çekinir.

 

Melek inancı, manevî güzelliğin ve ahlâkî inceliğin bir sembolü olarak, insanlarda kendilerine benzemeye özlem duyulan bir hedef olarak da teşvik edici bir etkiye sahiptir.

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

Cinler, ateşten yaratılmışlardır

 

 

Madde ve fizikötesi varlıklardan biri de cinlerdir. Cin, kelime olarak örtülü ve kapalı anlamlarını ifade eder. Terim manası ise şöyledir: Duyu organlarıyla algılanamayan, çeşitli şekillere girebilen, ateşten yaratılmış manevi ve ruhani varlıklardır. Kur’an-ı Kerim’de, yaratılışlarının söz konusu edildiği yerde, cinler ve insanlar birlikte ele alınmıştır. Meselâ, bir âyette şöyle denir: “İnsanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı. Cinni ise hâlis ateşten yarattı.”

 

 

Cinler, insanlardan önce yaratılmıştır

 

 

 

Yeryüzünün ilk sakinleri cinlerdir. Bu sebepledir ki melekler, insanın halife kılınacağını duydukları zaman: “Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın?” demişlerdi. Cinler, yeryüzünde bozgunculuk yapmış ve kan dökmüşlerdi. Öyle ise bir manada cinlerle aynı fıtratı taşıyan insan da aynı şeyleri yapabilirdi.

 

Nitekim beşer tarihine baktığımızda daha Hz. Adem zamanında ilk kanın döküldüğünü görüyoruz. Bu arada, aynı beşer içinde, kendisini ve Rabb’ini bilen, fıtratını vahiy ile şekillendirenler ve tam anlamıyla halifeliği temsil edenler de az değildi. Meleklerin o anda bilemedikleri husus da meselenin işte bu yönüydü ki, Cenab-ı Hak meleklere: “Ben sizin bilmediğiniz pek çok şey bilirim.” ikazında bulunmuştu. Evet, bu ayet-i kerimeden açıkça anlıyoruz ki, cinler insanlardan önce yaratılmıştı ve onlar, yeryüzünde bozgunculuk yaparak kan dökmüştü.

 

 

Sorumlulukları açısından insanlara benzerler

 

 

Cinler de aynen insanlar gibi kulluk için yaratılmışlardır. Nitekim bir âyette Allah (celle celâluhû) “Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım.” buyurmaktadır. Cinler de insanlar gibi Allah’a muhatap olan iradeli varlıklardır. Onlara da emir ve yasakları ihtiva eden İlâhî mesajlar gelmiştir, dolayısıyla onlar da, bu mesajlarla sorumludurlar. Ayrıca cinler de insanlar gibi yerler, içerler, evlenirler, çoğalırlar ve ölürler.

 

 

Cinlerle temas kurulabilir mi?

 

 

 

Bazı insanların ruhları cinlerle temasa müsaittir; çabuk trans haline geçebilir, çabuk bizim buudlarımızın dışına çıkabilir ve onların âlemi, onların buudları, onların dilleri ve haberleşmeleriyle mayalanabilirler. Bu bir fıtrat meselesidir. Ancak, bundan bir insânî üstünlük manası da çıkarılmamalıdır. Görülmeyen bu kuvvetlerin tâbi oldukları belli prensipler vardır. İnsan, her arzu ettiği yerde onlara iş yaptırtamaz. Zira onlar, Allah (celle celâluhû)’ın tayin ettiği buudun dışında iş yapamazlar. Kişi, mazhar olduğu bir kısım esmâ ve kelimeleri sırlı kilitleri açar gibi kullanıp cinlerle temasa geçebilir; ama cinler kendilerine verilmeyen imkânı kullanamazlar. Bu itibarla her insan, cinlerden istifade edemez, eden de onları her arzusunda kullanamaz. Bununla birlikte, bazı kelimeleri cinlere ait birer kod, birer telefon numarası gibi çevirip, belirli şekillerde ve belirli sayıda tekrarlayarak, onlarla irtibat kuran insanlar da az değildir.

 

 

Cinler, insanlara hangi hallerde zarar verir?

 

 

Cinler, daha çok cünüplük ve hayız-nifas hallerinde musallat olup, onları değişik şekilde ve değişik seviyede baştan çıkarabilirler. İşlenen her bir günah, şeytan ve habis cinlere açılan bir kapı ve pencere durumundadır. Bilhassa hassas tipler, bozuk ruhlular, duâdan ve duâlıların atmosferinden uzak lâubali hayat yaşayanlar, cinlerin tesirine çabuk girerler. Tabiî ki, cinlerin hayat sınırlarını ve hukuklarını ihlâl ve besmele çekmeden evlerini ve yurtlarını işgal de, cinlerden zarar görmede mühim faktörlerdir.

 

Bu yüzden Efendimiz, bize pis yerlere girerken duâ etmemizi öğretiyor ve onların bulundukları mezbelelik, çöplük, hamam, otluk, helâ ve hattâ kabirlerde namaz kılmamızı yasaklıyor. Bu yerler, şeytanın ve kötü ruhların uğrak yerleridir. Efendimiz, hayatımızın her safhasında duâlı olmamızı, bu kâbil zararlı oklara hedef olmaktan korunmamızı temin edecek bir kale ve kalkan sayılabilecek temiz muhitlerde bulunmamızı, temiz insanlarla düşüp kalkmamızı, duâlarla bir atmosfer oluşturmamızı ve ibadetle korunmamızı emrediyor. Öyleyse, cinlerin her türlü kötülüğünden emin olmak isteyen, her şeyden önce günahlardan şiddetle kaçınarak, onların girecekleri delikleri kapamalıdır.

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

İnsanları günaha teşvik eden varlıklar: Şeytanlar

 

 

İslâmî literatürde şeytan, verdiği vesveselerle sürekli olarak insanları saptırmaya çalışan, ateşten yaratılmış, azgın ve kibirli varlıklara verilen addır.

 

Kur’an’da ilk şeytandan “İblis” diye söz edilir ve “… İblis cinlerdendi, Rabb’inin emrinin dışına çıktı.” denilerek onun aslında bir cin olduğu belirtilir. İblis’in cin olduğunu ortaya koyan diğer bir delil de onun da diğer cinler gibi ateşten yaratıldığının belirtilmesidir.

 

Bir zamanlar kendisine melekler arasında yer verilen bu ilk ve en büyük şeytan olan İblis, sonradan kibrine yenilerek Allah’a muhalefet eden bir varlık konumuna düşmüştür: Nitekim “O vakit meleklere: “Âdem için secde edin!” dedik. İblis dışındaki bütün melekler secde ettiler. İblis bunu yapmadı, kibrine yediremedi ve kâfirlerden oldu.” ayet-i kerimesi bu hakikati ifade etmektedir.

 

Şeytan, mantıksızlık mantığı diyebileceğimiz bir diyalektik ile Cenab-ı Hakk’ın “Sana emrettiğim hâlde seni secdeden alıkoyan neydi?” sorusunu, “Ben ondan daha üstünüm, beni ateşten onu çamurdan yarattın.” şeklinde cevaplandırmıştır. Bu durumda, İblis’in yaratılışı cebrî olmasına karşılık, onun şeytanlaşması kendi irade ve hatasıyla olmuştur.

 

 

Şeytan niye yaratıldı?

 

 

Şahsına ait yanları itibarıyla hiçbir zatî değer ve kıymeti olmayan bu lânetlenmiş varlığın, pek çok hikmete binaen yaratılmış olduğunda şüphe yoktur. Hiç kuşkusuz bu hikmetlerden biri, belki de en birincisi, onun cin ve insanların yükselmeleri ve alçalmaları adına oynadığı roldür. Yüce Yaratıcı, şeytanı insanın manen yükselip terakki etmesine ve kemaline sebepler dünyasında bir vesile kılmıştır. İnsan fıtratındaki birçok duygunun inkişafını, şeytan ile mücadele etmeye bağlamıştır. Şurası bir gerçek ki, mücadelenin olmadığı bir yerde ilerleme de olmaz. Nitekim, kendilerine şeytanın musallat kılınmadığı melekler için manevî bir terakki/yükseliş söz konusu değildir. Ne inkâr edenlerin ne de inananların, “Niye şeytan yaratıldı?”, veya “Olmasaydı daha iyi olmaz mıydı?” şeklindeki bir itiraza hakları yoktur. Evvelâ, Yaratıcı’ya ve O’nun haber verdiği hususlara inanmayan bir inkârcının, inanmadığı şeyleri itiraz konusu olarak ileri sürmesinin haklı bir yanı yoktur. İnanan birisinin ise O’nun takdirlerine teslimiyeti söz konusudur.

 

 

Cinlerin ve şeytanların şerlerinden korunmak için ne yapmalı?

 

 

Cin ve şeytanların şerlerinden korunmanın tek çaresi, manevî donanım ve iç-dış bütünlüğüne ermektir. Böyle bir donanımı gerçekleştiremeyen ve böyle bir bütünlüğe eremeyenlerin bir yanları mutlaka şeytanların hakimiyeti altındadır ve o insan eksiktir.

 

Cin ve şeytanların kötülüklerinden korunmak için dilden dua eksik edilmemelidir. Dua ve zikirlerle hep taze gül kokulu bir iklim ve bir atmosfer meydana getirilmelidir. “Gül, gül içinde biter” felsefesiyle hareket edip, ferdî manada da daima “euzu billahi mineşşeytanirracim” merdiveniyle Yüceler Yücesi’nin sığınağına ulaşma gayreti içinde bulunmalıdır. Çünkü şeytan ve habis cinler oraya giremez ve o kutsi otağa ulaşamazlar.

 

“Eûzü”, Allah’a karşı bir yönelme, Âlemlerin Rabbi’ne bir sığınma demektir. Zira O, Rabb’dir. Her şeyin hakkından geldiği gibi, şerir cin ve şeytanların hakkından da gelir. Şeytanlar, sığınılması gereken her şeyden “Eûzü bikelimâtillâhi’t-tâmmeti min şerri mâ halak - Mahlukâtının şerrinden Allah’ın tastamam kelimelerine sığınırım.” diyerek Allah’a sığınan insana ulaşamaz ve ona zarar veremezler. Bu, Allah Rasulü’nün bir duasıdır ve o, sığınılması gereken her şeyden, kendi kerem ve cömertliğine yaraşır şekilde kendisini koruması ve muhafaza etmesi için Rabb’ine böyle yalvarmıştır.

 

Bu mevzuda diğer bir tavsiye de Ayet’ül-Kürsî’yi okumayı ahlak edinmektir. O da İlahî bir kalkandır ve insanı cinlerin, şeytanların şerrine karşı korur ve muhafaza eder.

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

| | ||||||_TERİMLER_|||||| | |

 

 

Dört büyük meleği biliyor musunuz?

 

 

a) Cebrail: Allah’tan vahiy getiren melektir.

 

B) Mikail: Evrendeki tabiat olayları ve canlıların rızıkları ile görevli melektir.

 

c) İsrafil: Kıyametin kopması ve insanların kabirlerinden kalkması için “sûr”a üflemekle görevli melektir.

 

d) Azrail: Canlıların ruhlarını almakla görevli melektir.

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

* Ebedî ve ezelî ne demektir?

Ebedî, sonu olmayan; ezelî ise başlangıcı olmayandır.

 

 

* Ecir nedir?

Yapılan güzel ameller karşılığında Allah’ın kullarına verdiği mânevî mükafattır.

 

 

* Ezan nedir?

Namaz vakitlerinin girdiğini bildirmek üzere müezzin tarafından okunan ve özel sözlerden oluşan dinî bir davettir.

 

 

* Farz nedir?

Dinen yapılması kesin olarak istenen şeydir.

 

 

* Fasık nedir?

Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmeyen kimseye denir.

 

 

* Fıkıh nedir?

Kişinin amel yönünden faydasına ve zararına olan şeyleri bilmesidir.

 

 

* Fitre nedir?

Ramazan Bayramı’na kavuşan ve dinen zengin sayılan Müslümanların, kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için fakirlere vermeleri gereken belli miktarda mal ya da paradır.

 

 

* Günah nedir?

Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı olan amel, söz ve davranışlardır.

 

 

* Hadis nedir?

Peygamber Efendimiz’in sözleri veya O’nun fiil ve onaylarının sözle ifadesine denir.

 

 

* Haram nedir?

Dinen yapılması kesin olarak yasaklanan şeydir.

 

 

* Haşr nedir?

Bütün canlıların yeniden diriltilerek mahşerde, hesap vermek üzere toplanmasıdır.

 

 

* Hatim nedir?

Kur’an-ı Kerim’in baştan sona kadar okunup bitirilmesidir.

 

 

* Hicret nedir?

Peygamberimiz’in Miladî 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmesi olayıdır.

 

 

* Hilye-i Şerif nedir?

Peygamber Efendimiz’in dış görünüşünü ve vasıflarını anlatan eserlere verilen addır. Bu tür eserlere “Hilye-i Saâdet” de denir.

 

 

* Hurâfe nedir?

Akla ve ilme aykırı olan ve hiçbir temeli bulunmayan batıl inançlar ve uygulamalardır.

 

 

* Hutbe nedir?

Cuma ve bayram günlerinde camilere gelen müminleri, dinî konularda aydınlatmak üzere hatibin minberde yaptığı konuşmadır.

 

 

* İbadet nedir?

Allah’a gönülden, isteyerek yönelmek ve karşılığında sevap vaatedilen dinî görevleri ve amelleri Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yerine getirmektir.

 

 

* İlâhî ne demektir?

Tasavvuf edebiyatında Allah ve Peygamber sevgisini dile getiren şiir türünden dizelerdir.

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

ESMÂ-Ü’L HÜSNÂ

 

 

er-RAHMÂN

Ezel’de bütün yaradılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran;

Sevdiğini, sevmediğini ayırt etmeyerek bütün mahlûkatını sayısız nimetlere gark eden...

Hayatları için lüzumlu olan bütün rızıkları veren...

 

 

er-RAHÎM

Pek ziyade merhamet edici;

Verdiği nimetleri iyi kullananları daha büyük ve ebedî nimetler vermek suretiyle mükâfatlandırıcı...

Rahmân ism-i şerîfinden Allah Teâlâ’nın ezelde bütün mahlûkatı için hayır ve rahmet irade buyurduğu anlaşılır. Rahîm ism-i şerîfi ise mahlûkatı arasında irade sahipleri, hususan mü’minler için rahmet-i İlâhiyyenin tecellisini ifade eder.

 

 

el-MELİK

Bütün mahlûkatın hakikî sâhibi ve mutlak hükümdârı...

Allah’ın, ne zâtında ne de sıfatında hiçbir varlığa ihtiyacı yoktur. Bilâkis her şey zâtında, sıfâtında, varlığında ve varlığının devamında O’na muhtaçtır. Bütün kâinatın hakikî sâhibi, mutlak hükümdârıdır.

 

 

el-KUDDÛS

Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz...

Allah, hissin idrâk ettiği, hayâlin tasavvur ettiği, vehmin tahayyül ettiği, fikrin tasarladığı her vasıftan münezzeh ve müberradır. O hatâdan, gafletten, acizden ve her türlü eksiklikten çok uzak ve pek temiz olandır. Bu bakımdan her türlü takdîse lâyıktır.

İnsan su’-i ihtiyârı karışmadığı müddetçe kâinatta fıtrî olarak bulunan umumî temizlik hakikatı da, Cenâb-ı Hakk’ın KUDDÛS isminin tecellîsidir.

 

 

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

 

yeterince açıklayıcı olmuştur umarım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
Benim yıllardır aklıma takılan bir konu vardır, kısaca özetleyeyim:

 

Siz de takdir edersiniz ki, bundan yüzyıllar önce, mesela 12.,13.,14. veya 15. yüzyıllarda, teknolojinin bu kadar gelişmemiş olduğu,insanların dış dünyaya kapalı bir ortamda yaşadıkları dönemlerde de malum İslamiyet mevcuttu.Diyelim ki, 16.yüzyıl Avrupa'sında, dış dünyaya son derece kapalı bir yerde doğan,yaşayan,Hristiyanlık veya İslamiyet dışında başka bir dinin öğretileriyle büyüyen bir insan var.Bu insan, Hristiyan doğmuş,hayatını Hristiyan olarak yaşamış ve dış dünyadan son derece kopuk olduğu için İslamiyet konusunda, onun hak din olduğu konusunda hiçbir bilgi edinememiş ve bu şekilde hayatı sonlanmış olsa, bu insan sizce Cehenneme mi gitmelidir?Çünkü, dinimize göre Müslüman olmayan birisi, ne olursa olsun kesinlikle Cehenneme gider ve asla Cennet'e gidemez!Bunun böyle olmadığını iddia edebilir misiniz?Hatta bazı insanlar derler ki;Edison gibi, insanlığı karanlıktan kurtaran bir adama nasıl olur da Cehennem layık görülür?Bence de doğru bir tespittir.Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?Bir de;sizler günah,sevap,haram kavramlarında ne anlıyorsunuz?Sizce de İslam dininde daha çok cezalandırıcı bir Tanrı kavramı yok mu?Din size göre de Tanrı korkusunun yarattığı bir durum ve ibadet de Tanrı korkusuyla yapılan birşey değil midir?Şimdilik sorularım bu kadar..

 

bu konularda uzman olmasamda,gerek okuduklarımdan,gerekse dinleyip öğrendiklerimden,anladığım kadarıyla ve de tüm kalbimle inanıyorum ki,bütün insanlar bu dünyada yaptıkları kötü amellerinden dolayı sorguya çekilecekler.hesabını verecek ve ödeyecekler.bedelini ödedikten sonra da cennete gireceklerdir.sadece ALLAH a şirk koşanlar (ateistler) ve faiz yiyenler (tefeciler) hiç bir zaman cennete giremeyeceklerdir.

dinimizden olmayan birisi ne olursa olsun cehenneme gider diye birşey söz konusu değil.bu hurafeden başka bir şey değildir.biz hasbelkader cennete girsek bile,edison gibi bilim adamlarının yakınından bile geçemeyiz.onlar insanlığa büyük hizmetler yapmış bilim adamlarıdır.en yükseklerde olduklarına inanırım.

benim anladığım kadarıyla islam dini sadece cezalandırıcı din değildir.hoşgörü dinidir.cezalar küçük,mükafatları büyüktür.

ALLAH tan şüphesiz korkarız,o affedendir.ibadet onun verdiği nimetlere şükür ve teşekkür manasınadır.

beni bir arkadaşım yemeğe götürdüğünde,ben onu beş kez götürmeye çalışırım.bu tamamen saygı ve vefa duygularımdan dır.

bütün alemleri yaratan rabbim,bana verdiği büyük nimetlerden,yürüdüğüm ayaklarımdan,tuttuğum ellerimden,bütün güzellikleri gördüğüm gözlerimden,her atışından adını zikrettiğine inandığım kalbimden,ne kadar ibadet etsem ne kadar şükretsem,ne kadar teşekkür etsem,az!!!onun bizlere verdiklerinin yanında bizim yapabildiklerimiz,bütün evrendeki bir tek kum tanesi bile etmez.buna inanırım.

saygılar......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.