Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

....

orta kattaki adam eline kumandanın pillerini alıp kapıya doğru yöneldi.. merdiven bosluguna çıkıp tam aşağıya dogru inmek üzereyken, bir kilidin açılma sesi yankılandı boşlukta. tanıdık bir sesti bu..coğu zaman oturma odasındayken bile ince duvaları sayesinde bu sesi duyabiliyordu...üst kattaki kadın evine geldiginde yada evinden cıkarken..adam, kadın o binaya tasındıgı ilk gunden beri gizliden gizliye birseyler hissediyordu..ama bir turlu kadınla konusmanın bırak konusmayı sans eseride olsa karsılasmanın yolunu bulamamıstı..son zamanlarda bunu takıntı haline getiriyordu ve bu durumdan zevk almaya baslamıstı.. ne zaman bu kilit sesini duysa evindeki televizyonu cd caları kapatıp dikkat kesiliyordu... ve simdi yine aynı ses... bir kac saniye icinde dusunmeyi bırakıp parmaklarını ucuna basarak dairesine geri döndü..kapısında iceri girdi ve olabilecek en sessiz sekilde kapıyı iceriden kapatıp beklemeye basladı.. dısarıdaki ayak sesleri gittikce yaklasıyordu..merdivenlerden asagıya dogru ve kapısının tam önünde kesildi sesler... adam nefesini tutmus basını kapıya dayamıs bekliyordu..kapının diger yanında ise kadın biraz utangac bir sekilde elini kapıya dogru uzatmıs, çalıp çalmamak arasında kararsız...tam arkasını dönecekken kapı aniden acıldı...adamla gozgoze geldiler...adam uzerinde bermuda şortu beyaz t-şört ve elinde iki küçük pil, kadın tek parca siyah ve dar bir elbise icine bir elinde anahtarlıkları ve şaşkın bakısları... adam nazikce selamladı kadını.yardımcı olabilirmiyim diyecekken kadın özür diledi..ikisi aynı anda konusup aynı anda susmustu.. adam hayır önemli değil sorun neydi derken kadın boşverin iyi aksamlar dedi yine sesleri birbirne karısmıstı..seslerinden sonra gulumsemeleri birbrine karıstı...adam kadını iceri davet etmeyi aklından gecirirken aslında davet edecek yerin musait olmadıgını ve nasıl boyle bir hata yaptıgını dusunup karamsarlıga kapılmıstı..kadın adamın bakıslarından rahatsız olmus bu aradaki iletişimsizligi bir an once bitirp evine dönmeyi planlıyordu..derin bir nefes alıp- evimde var sanıyordum ama hiç kalmamıs...ve özel bir geceydi bu..eğer sizde varsa bir kac bardak şarap yada onun gibi ne blieyim alkollü birşeyleriniz varmı acaba?- adam sanki bir düşten uyanmıs gibi kadının söyleigi her kelimeyi kavrmaya calıstı. bir dakika icin izin istedi ve mutfagına yöneldi...

Gönderi tarihi:

varlıgının ruhum üzerindeki iyileştirici etkilerini hesaplıyorum

kanamalı yaraların üzerine bastırılan bir el gibi...

hüzünlü bakıslara bir sıgınak

nasılda şefkatinle örtüyordun yalnızlıgımı

doktorlar tarafından vadesi belirlenmiş

ama bu vade bilgisi saklanmıs hastadan

çaresizlik icinde dogru kelimeleri bulmak çabası

doğru zaman dogru yer kavramanın havada kalması

ne zamanıydı simdi nede yeri

kalk artık hadi gidiyoruz'un...

oysa biraz daha zamanımız olmalıydı...

bir kac söz daha.. bir kac gulumsetme teşebbusu..

oysa ben varlıgının

ruhum üzerindeki iyileştirici etkilerinden bahsedecektim

yoklugunun yıkıcılıgı altında kalmayı hesaplamamıstım

beklenmeyen etkiler goruldugunde kime danısılmalı artık?

ne kadar zamanım kaldı?

ne kadar...

her bitti'nin ardından

geriye ne kaldı...

marşa basıp durma artık..

ateşlemiyor , ateşlenmiyor bu sevda...

kabul et ve sus...

çaresizligin belli olmasın bari...

aklım fikrim yarım bırakılmış satırlarda...

sanki türkce ifade edebilmişim gibi

kürtce 'özledim' diyebilmek icin ugrasıyorum...

sanki kendim anlamısım gibi

sana anlatmaya calısıyorum

varlıgının

ruhum üzerindeki iyileştirici etkilerini...

Gönderi tarihi:

sana yazmamı bekliyorsun biliyorum..

gidip gelip sayfamı okurken

satırlarımın arasındaki şifreleri cözme gayretini

takdirle karsılıyorum..

benim tarafımdan özlendigini bilmek

düşünüldüğünü

ve sana tutuldugumu okumak

ihtirasımı, şehvetimi icimde tutamayıp

kontrolumu kaybedip sana tutulmamı..

nasıl da ürkeksin

çalıların arasındaki seslerden ürkmüş

dikkat kesilmiş karanlıga

kim seni hor kullandı bu kadar

öpsem diyorum guzel dudaklarından

gözlerini kapıyorsun

nasılda kacmak isterken tenin

ruhunun başkaldırısı bu kacma istegine

kollarımın arasındasın ve titriyorsun

nasılda yanıyorken benim icin

dudaklarını ısırıp susuyorsun..

hangi inkar ört bas edebilir bu gercekliği..

ben sevdanı kagıda dökerken

sen bana uyuyorsun...

Gönderi tarihi:

aksamın bu saatinde

kokunu bana tasıyan nedir?

özlemek böyle birseymi

hayaller gormeye baslamak..

yalnızlıgıma aşina duvarlar arasında oturup duruyorken

odamın içine dolan ten kokusu..

vaatedilen cennet mukafatları gibi...

fani dunyada

içime cekiyorum kokunu...

kaybetmemek icin baska nefes almıyorum

Gönderi tarihi:

yavasca ceiliyor fiişi makinanın..

ekrandaki hareket düz bir cizgiye donuyor

kapanıyor gozleri yorgun bir gencligin

ve yeni bir çağ acılmıyor bu kapanısla

üstü kalıyor tanrıya yasanılanların

yasanmayanlar bir cekmecede kilitli saklanacak

öptügüm her kadın aklımda

öpüldügüm dudaklar

baska dudaklara hazırlanıyor

temizleniyor palyanconun yuzundeki makyajı

cantasına doldurup malzemelerini

otobus duragına cıkıyor

saat icin gec son otobus icin erken

ne bir baskası var yanında

nede midye dolam satan satıcılar

aklında yinelenip duran replikleri

yarınki gosteriden önce ezberlemesi gereken

ve yarın uyanmasını gerektiren

bu alıskanlıkların tümü

cok zeki olmakla ilgisi yok bunun

bir aptal bile yaşabilir bu hayatı...

aşkla bir ilgisi yok bunun

sevgilisinin adı özlem olan her adam

hasret cekebilir...

 

avuclarım terliyor

saatin ogleden sonra dort ve bir sarhos gibiyim simdi

aklım fikrim yerinde durmuyor

yine son rakkamdan kacıyor bu ikramiye

baska bir cekiliş gunune sarkıyor umutlarım

 

durup durup yazıldıgım senmisin

varlıgına minnettarlık sözcukleri dilimin ucunda

inkar edersem namerdim

ne cok sevdim seni

unutursam gozlerim acık giderim

bir hayat cıkardım küllerimden..

tenimde gezinen ruzgar

susmam gerek biliyorum

bittigini anlayabilecek kadar buyudum ben

şimdi buna inanmalıyım...

sesim karısıyor sıradan bir aksam ustune

daha bir icten sarılıyorum turkume

sesim catallanmış alkolden

bana acımana öyle ihtiyacım varki...

alıp basımı koynuna

bedenimden ayırmana....

Gönderi tarihi:

seni beklemek

yatırıp gozlerimi ekranın griligine gecmişte yazılanlar goz gezdirmek

alınganlıkları yanlıs anlasılmaları okurken tebessumler

ha geldin ha geliceksin derken

oyunlar oynamak kendime

sana tanıdıgım süre dolmak uzere

br sarkı secmek listeden rastgele

rastgele secilmiş sarkıya eşlik etmek

ha geldin ha geliceksin diye

biraz daha uzatmak hatta basa almak parcayı

belkide sadece orda durmus bana bakıyorsundur

bakıp gulumsuyor

bense icimdeki kıpırtıları dinliyorum

calıların arasından gelen seslere dikkat kesilmiş bir ceylan gibi

gelirsin dimi ben dikkatimi kaybetmeden?

ben yazdım, ben oynuyorum mu bunu?

yoksa repliklerim asırılmısmı ucuncu sınıf bir edebiyat piyesinden

kafiyem ölcüm yok

bu kuraldısılıktan sıkıldım

ama daha sıkıcı değilmi zaten

ölçülü yasamak bu hayatı

hadi simdi gel...

 

öpülünce kurbaganın yüzü

bozulmadı büyüsü

anlatan sasırdı

dinleyenin kafasının icinde bir merak

yoksa bir prenses deilmiydi öpen?

yada öpülen prens deilmiydi bir zamanlar?

yanlış olanı neydi?

neresinden dönülmüştü bu sevdanın

u dönüşü yasak denilen kavşak hangisiydi

kamralar kaydetmişmiydi bu kural tanımazlıgı

bir gun karsına cıkarmıydı hataların?

 

tiksindi prenses bir kurbagayı öpmüş olmaktan

kurbaga ise bu tiksintinin farkına varamyacak kadar

kurbagaydı işte

bıraktı kendini bataklıgın sularına...

Gönderi tarihi:

kesmiyor bu yalnızlık beni

daha afili cumleler kurmam lazım..

nasılda oynarken her kelimede

alkış sesleri duyardım karanlıkların icinden gelen

bir kız cocugunu kandırmak kadar eglenceliydi bu oyun

ve bir o kadar azap verici

artık melek değilim

bütün arzularım insansı...

korkularım sıradışı

ve yalnızlıgım tanrının pratik yapması gibi

melekten bozma bir insanda

oynadıgı akıl oyunları...

Gönderi tarihi:

sabahları birlikte gidilip kahvaltı edilen yada öglen saatlerinde önunden gecilirken bes dakika oturup kahve icilen bir cafeydi aylar sonra karsılastıgımız mekan...

benim yanmda baska bir kadın senin yanında baska bir adam... kadında adamda memnundu hayatından..biz ise gozgoze geldigmiz anda buz gibi kesilmiştik bu bazılarının memnun oldugu durumdan... tam karsımızdaki masaya siz oturdunuz...biz kelimesini paydasında ise bir yabancı kadın vardı artık... ve sen sessizce bir 'siz'e tasınmıstın... biz çay söylemiştik cam bardakta, benimki her zamanki gibi demli yanımdaki kadınınki açık ve 3 şekerli.. siz beyaz fincanlarda muhtemelen kahve iciyordunuz...senin ki sütlü ve sekersiz.. adamınkini bilmiyorum... kadın ve adam sırt sırta duruyorlardı.. ben sen ise karsılıklı gelmiştik..

kimi zaman gözgöze gelip susuyorduk karsımızdakilere.. bazen gözgöze gelmemek icin sen adama ben kadına saklanıyordum... ama ikimizde merakla süzüyorduk olan biteni..

gozgoze geldigimiz ilk anda selamlasmamıstık bile.. iki yabancı gibiydik birbirimize... sen durmadan saatine bakıp duruyorduk kalkmak istedikce karsındaki adam tutuyor gibiydi seni.. rahatsız oldugunu hissetmiştim.. karsımdaki kadının gözlerini icine bakarak daha eglenceli bir yere gidelim dedim fısıldayarak... kadın cantasını aldı.. ben ayaga kalkıp kadının sandalyesini hafifce cekip kalkmasına yardım ettim..

ayaga kalkarken ve kalktıgım anda, kadının sandalyeseini cekerken ve kadının elinden tutarken beni izledigni biliyordum...dar koridora dogru ilerlerken elimde olmadan, hayır bizzat isteyerek duraksadım kadının elini braktım ve hafifce geriye dönüp sana baktım... adam masanın uzerindeki elini tutmus sana birseyler anltıyordu...sen benim az once oturdugum boş sandalyeye dogru bakıyordun...belki gozlerini ordan alıp bana bakarsın diye bir kac saniye bekledim.. yanımdaki kadın sesi birseymi unuttugumu sordu...

-hayır hayatım...diyebildim yutkunurken...

oysaki ben bile inanmamıstım bu cevaba... birseyleri unutulı aylar olmustu ve belkide ancak o gun o saatte o mekanda anımsıyor gibiydim..

kadın belime sarıldı basını gogsume yasalayıp.. hadi çıkalım burdan dedi...

-çıkalım sevgilim...dedim...

ve son bir kez gözgöze gelemeden ayrılmıstık ordan...

benim yanımda yabancı bir kadın senin yanında yabancı bir adam... biz kelimsesini kapsama alanı icinde sen yoktun artık... ve siz yolda yururken yanından gecilen ve farkedilmeyen cografya gibiydiniz....

Gönderi tarihi:

bende ne goruyorsun?

bende gorebilmek isterdim

seni oldugun yerden bakınca bana

ne goruyorsun

nasıl bir adam var karsında

ne zaman oynuyor ne zaman duruyor

neresi uzerimde iyi durmamıs

neresi işte tam buna gore diyorsun

nerde yalan soyluyorum

yoksa soyledigim her soz dgrumu

buyumeye calısan bir cocukmuyum ordan bakınca

yoksa coktan büyümüş ve bunu inkar eden bir yetişkinmi

ne hissediyorsun öpünce dudaklarımdan

dokunurken saclarıma

ve sarılırken sımsıkı

basını gogsume yaslarken

cekip beyaz bayraklarını teslim olmayamı hazırlanıyorsun

yoksa fethemi

kendi halinde bir kaleyi

gece tek basına girerken o yataga özluyormusun tenimi

yoksa inkarmı ediyorsun

ezbere aldıgım her kıvrımını gözlerim kapalı bulabilmemi...

 

ordan bakınca ne gorulıyor

ukala ve kendini begenmiş bir şairmi?

yoksa acemisimi sevda sozlerinin

kendi actıgı parantezlerde sıkısıp kalmıs

bir turlu acıklayamamıs derdini dipnotlarla

aklı fikri bir karamsarlık edasında

sen ne zaman bakıp gülümsesen gozlerini icine

bunu hayra yoramayan

ne cok canı yanmıs

kücük mutlulukları kabullenemeyen

asi ve dikkafalı tüm kaybetmişligine ragmen

ucuz eşya dukkanı sahibi gibi

ne alırsan bi lira apla diyen

promotör parcası

gece olup alkole gömen icindekileri

yumuşasın diye değil

bir gun yeniden hatırlamak durumunda kalırsa

bozulmasın diye

biraz rutubetli ortamda saklanmıs ama dayanıklı

gunes ısıgından uzakta tutulmus bembeyaz tenli...

 

ne buluyorsunki bende

billur bir avizenin kırılma sesi gibi

tahrik edici

ve susması hala

anlam verilemeyen....

Gönderi tarihi:

gülsün

isminde bir kız cocugu girdi hayatıma...

dört nokta üç şiddetinde sarsıntı gibiydi..

hazırdım sanki buna

ve enkaza dönmeden önce

cıkarabildim iceriden degerli anılarımı...

simdi aynı içeriye geri tasınmak icin

daha guclu bir sarsıntı bekliyorum...

Gönderi tarihi:

Saat 00:22 geliyor sevgili bilinmeyen......

Yağmur tüm gece hiç dinmedi ve hâlâ sokakların kirli yüzüne tükürüyor. Bu beni delirten bir kan kaybı. Pıhtılanmış duygular,hazlar,şehvetler...

Durmasını istemiyorum…

Gece tüm zebanilerinin zincirlerini koparmış aklımı cehennemliyor.

**** yarı düş, yarı uyanık yankılar sonra. Tüm korkulara peşkeş uçuşan gölge ıslıkları.

Sana yazmalımıyım sevgili bilinmeyen......

Sana yazmalımıyım.??

Bu boğuk, havasız tımarhaneden ancak ne şekilde kaçabilirim?

ölüm olabilirmi???

yoksa sabahlara dek süren alkol yıgınagımı?

yooo son nefese dek delice çılgınca sevişmekmi?

yoksa görmemek,yazmamak,okumamakı?

yoooo birdaha yazmamak,uzun bir ara vermek sana,bana,ona.. neden bize diyemedim?demeki biz yokmuş,hiç olmamış!ne sen ne ben bizi düşünmediki...................

Gönderi tarihi:

saat 23:13

bilinmeyene yenileri ekleniyor

bu delilik bulasıcı olmalı

nasılda izlerken engel olamamak hayatını sarsan bu gerceklige

elini uzatsan dokunacaksın belki

ama bunu dusnurken bile hersey icin gec oldugunu

görmek

ve tanık olmak en ön sıradan

geceni tüm zebanileri beni arıyor sanki

almak icin cehnnemlerine..

yarı düş yarı uyanık

yankılar içimden geliyor

en korktuklarım sıraya girmiş

yavas yavas ırzına geciyor ruhumun

ve ben kıpırdayamıyorum bile

sadece tanıklık ediyorum

hangi mahkemede gecerli olucaksa artık bu

bu boguk havasız tımarhaneden kacmanın yollarını aramıyorum artık

tadını cıkartıyorum sadece bu tecavüzün

beynim kulaklarımdan akıyor

yorgunum

avuclarımın arasında tasımaktan bu sefillliği..

 

sıgındıgım alkol yıgınakları bile yetmiyor artık

ölüm olabilirmi son liman

onun bundan daha iyi oldugu nerden belli?

benden baska kac bilinmeyeni vardı bu denklemin...

ne olurdu sanki

bilinmeyenlerin yerine koyacaklarını bana sorsaydın

altını cizip kapatmadan once bu hesabın

kanamalarını durdurmak icin

benide kanatmanmı gerekliydi?

madem canımı yaktın

beni dizlerimin ustune düşer gordukten sonra

gitmenmi gerekliydi?

teninin özleminden yanarken üstelik

nefes nefese delice sevişmenin eşiginden dönmüşken bilmem kac defa..

daha cok acı cekelim diye tanrının bize verdigğimiydi bu

sonra dalga gecer gibi geri aldıgı

hadi gel simdi görme bunları yazma ve söyleme

hadi gel de simdi inkar et icindeki fırtınaları

birsey olmamıs gibi al basını ve git

beynim kulaklarımdan akıyor

yoruldum ağır yaralı bırakılmaktan her savasta...

yoruldum dizlerimin üstüne düşüp düşüp

yeniden ayaga kalkmaktan

hadi simdi gelde konus karsımda

cevaplarını bana bırakma

yoklugun bile canımı öyle yakıyor ki...

Gönderi tarihi:

Günler gecti..

farkına varmadıgım sürece sorun yok. kendimi kaptırıp yaşamak tutkusuna aksamları sabaha gunleri geceye baglıyorum. avucumda sıkı sıkıya tutmuyorum artık telefonumu... ve ararsında duyamam diye sesini sonuna kadar actıgım zil sesini yine sessize alıp odanın bir kösesine bıraktım. okursun diye yazdıgım sitelerede girmiyorum ne zamandır. yada okursun bir gun diye yazmıyorum sıradan tekrarlarımı saymazsak..

bana aldıgın pantalonu gömleği kıslıkların arasına kaldırdım. üzerinde yeşil beyaz inek resimlerini oldugu fincanıda gecen gun yanlıslıkla elimden kaydırıp düşürdüm... gonderdigin deniz kabukları ve el yazın kullanılmayan bir cekmecenin müdavimi oldular... sana ilk maasımla ne alacagımı sormustun ya... bende ne istersin dedigimde kızmıstın... önemli olan benim begenip birseyler almamdı.. sana aldıgım elbiseyi bir arkadasıma verdim..sevgilisine hediye etsin diye....

 

aslında adresini hatırlayıp sana gondermeyi planlıyordum... ama demiştim ya bittigini anlayabilecek kadar buyudum ben..tek yapmam gereken artık buna inanmak... artık işlerim yolunda gidiyor ve sanırım iyi kazanıyorum. oysaki nasılda umursamazım ve akısınıa bırakmıstım hayatımı... günler gecti ve ben her sensiz gecen gunde seninle yasadıklarımın üzerinden gectim bir bir.. sonuna geldim simdi. ruhumu arındırıyorum icimdeki bu acıdan. ve daha dikkatli yazıyorum artık. daha az devrik cumle daha az kafiye daha az imla hatası... sana anlatmak icin ezberledigim masalları kız cocuklarına bırakıyorum... tuhaf bir boslukta gibiyim... tarif etmeme yetecek kadar sözüm yok belkide gücüm... gecti artık deyip avutmaya calıstım bir süre baktım gecmiyormus.. tamam deyip dayanmayı ögrendim...haklıydın.. herkes kendi acısını yasıyormus icinde. ötelenmiyor yada ertelenmiyor... görmezden gelsen bile ilk zayıflıgından faydalanıp daha cok canını yakıyor...

 

sana yakın bir yerlerde hayatıma devam etmek gibi ütopik dusuncelerdende kurtuluyorum artık yavas yavas... yasamak istedigim hayatla yasadıgım hayat arasındaki ucurumdan düşüyor gibiyim. ikisinede tutunamıyorum. hala yasadıgım yaptıgım söyledigim her söz dilimin ucunda... geçiyor yavas yavas ne kadar üzgün olsamda..ne kadar canım yansada.. ne kadar isyan etsemde geciyor ve yasıyorum... kanarken içimde butun kabuk tutmus yaralar... benzetmelerden sıkıldım... benzemiyor cunku yoklugun anlattıklarıma... içimdeki bu sıkıntı..nefes alamıyor olmak, karsılıksız cıkması gibi yaptıgın önemli bir iş karsılıgında aldıgın çeklerin...

 

günler gecti

ve ben hala hicbirsey olmamıs gibi bekliyorum...sanki en son bir hafta once değilde bir dakika önce konusmusuz gibi... zamanı durdurdum avuclarımı kanatsada sıkı sıkı tutuyorum... ihtiyarlamıyorum artık ve unutmuyorum.. içime kazıyorum adımızın bas harflerini..ölümümden sonra yapılacak otopside bulunacak belkide ölüm nedenim... oysa ben hala yaşama nedenimi arıyorum...

Gönderi tarihi:

belkide sluk ısıgımdır seni bu golgeler icinde bana yaklastıran...

o golgelerin nedenimiyim ben yoksa?

aydınlık bir sabah yasıyor olsaydın

her dakikanda beni ne kadar farkedebilirdin...

bana tutunuyorsun diye minnettarsın ya...

hic dusundunmu belkide odana cöken gölgelerin nedeni bizzat benim

Gönderi tarihi:

iyi olacagım

gececek butun bunlar

zamanın akıp gecmesi gibi

derin izleri kalıcak ruhumda

basarılı estetik operasyonlar gecirecegim belki.

yuzume gulumseyen bir surat resmi

amerikan filmlerinde en guzel aglayan kadınlar

aslında gulumsuyordur kameralara..gozlerindeki yasları cıkarırsan...

hicbiri gercekten aglamıyor..

ucuz bir yeşilcam filmi gibi hayatım

elinde gozyası efekti kalmadıgı icin

gercekten oturup zırıl zırıl aglayan bir aktörüm

ve repliklerim hala tdkdan onaylı

karanlıkta görmeye calısan bir körüm

söylemesi gerekenleri unuttugu icin

sürekli dogaclama yapma zorunda kalan..

Gönderi tarihi:

BUNLAR YIKICI ADIMLAR

 

 

Bunlar zekice adımlar

Ağzından çıkanların literatürdeki sözlükte karşılığı yokken

Lügat bozan Türkçeyle konuştun sen

Ben,

susma hakkımı kullandım

 

 

Bunlar delice adımlar

Kimyamı bozan

Ve karbondioksit soluyan hava gibi

Sendelenmeme ön ayak olan bakışlar

Ben,

susma hakkımı kullandım

 

 

Bunlar kendince adımlar

Haklılığının hadım edilmiş taraflarını törpülerken

Farksızdın taşıma su ile değirmen döndüren değirmenciden

Atmosferde kifayetsiz sözcükler asılı dururken

Geliyordun üstüme üstüme,

konuşmaların ahenginde dans ederek.

Bense,

susma hakkımı kullanıyordum.

Duvar dibine sinmiş kara bir kedinin anatomisine gizlenerek.

 

Black

..

Gönderi tarihi:

aklım bir suredir cok uzagımda...

agzımdan cıkanların bir karsılıgı yok turkcede

belkide bu yuzden

uzadıkca uzuyor cumlelerim

anlatamadıkca ben

sen karısıp susuyorsun...

 

delilik kanımda var benim

aklına girip damarlarında dolasan benim

üzerinde imkansız ameliyatlar tahayyul ederken

tedavinin ortasında

ansızın ilaclarını değiştiren

önce ellerinden tutup seni kaldırırken

ansızın cekilip yanından sendelenmelerini izleyen

düşmenden ölesiye korkarken ben

sen sakinliğime karısıp susuyorsun...

 

haklılıgımın adım edilmiş yanlarına merhametle bakarken

yeldegirmenlerine saldıran ve vazgecemeyen bu didişmeden

içimdeki kifayetsiz kelimerden zırh yaptım ruhuma

karsısına dikilip meydan okudugum en guzel degirmendin sen

beni içine alıp öğütüp kendine karıstırmayı hesaplarken

zırhımı daha da parlatıp sözlerimle

gözlerini kamastırıyordum

sen duvar dibine sinmiş kara bir kedinin anatomisine gizlenirken

benim şaşalı günlerim geciyordu

son bir yenilgi icin boynumu eğerken onunde

kendi şaşkınlığına karısıp susuyorsun...

Gönderi tarihi:

TIRNAKLI TÜMCELER DURAĞINDA

 

 

 

-bana sözlerini verir misin?-

 

O kapatır gözlerini,

Ve retinasında siyahi bir düş belirir.

Oysa ben üşürüm;

/ceplerimde can buzum erir...

Kovamam şairlik yanımı, şiirlerimin kalemi kırıktır.

Oysa senden, bir mısraya ihanet beklemek,

/en büyük alçaklıktır...

 

Seninle hangi şiire başlasam,

/okyanusları kabarırdı, gözlerimin.

Ve ne hikmet bilinmez ki

/imgeleri yitik,

/ünlemleri eksikti bu şiirin.

 

-bana sözlerini verir misin?-

 

Sen kapatırsın ben açarım gözlerimi,

Ve öznesiz bir güneş doğurur beni.

Oysa hayal etmek;

Ne kutsaldır bir şiirin baş ucunda.

/ve virgül gibi kıvrılmak,

/beyaz bir kağıdın, tam ortasında.

Söylesene;

Kutsal mıydı uyanmak bir ünlem boşluğunda?

Ve dayamak sırtını büyük bir harf yokuşunda.

Katıksız bir imge işçisiydin sen,

/gözlerin dokuz bakar umuda.

Ve sözlerin çatlamış bir dudak olur,

/tırnaklı heceler durağında.

Dedim ya;

Sen kapatırsın ben açarım gözlerimi,

Ve öznesiz bir güneş doğurur benliğimi.

 

-bana imgesel güneşler verir misin?-

 

Oysa;

Kürşad’dan azat, bir kuş olmuştur seninle bahar,

/konmuştur beyaz abasıyla şefkatin dudağına.

Diyemedim “hoşgeldin” diye, bu şiir otağına.

Öyle ya;

Gözleriyle bir mısra yaz deseler, ağlardın,

Boyun eğerdi yüreğin, bir ülkü sonsuzluğunda.

/dil susardı,

/kemiksiz bir senfoniydi havanın dudakta ses hali.

Öznesiz bir kayısı dalıydın sen,

Ve zamirlerinde bir dal asabiyeti.

Oysa;

/ne “can” bir sevdadır, nesirden bir beşiğin hulasası.

Öksürürdün bilirim,

Ölümcül bir şiirde ritim tutarken, öksüz bir çocuk azası.

Adını sen koy ne olur,

/varsın yüklemsiz, devrik kalsın mürekkebi sayfaların.

Biliyorum;

Bir yanı tutuklu kaldı, dal ucunda şahmeran zamanların.

Oysa sarı bir tütün yaprağında kavgacı,

/ve Ankara kadar dardı yüreğin ve bir o kadar acı.

Oysa sen;

Bir şiir üzerine, virgüllü dekorlar koyandın.

Ve miskin halinde bir şairin başucu ilhamıydın.

Nerden gelir aklına bilmem ki,

Itri’nin hüzzam bir bestesinde, düğmelerden kan dökmek,

Ve minik Ayşe’yi “Gül Tokmak” peşine düşürmek.

Kavgasızda olmuyor değil mi?

Hayat işte neylersin?

Dediğin gibi, nasıl ekersen öyle biçersin...

 

Kapatınca gözlerini,

Sanırım ki duvağına tırnakları düşer “ağabeyin”,

Öpülememiş eller kalır geride,

Ve yarım kalır şiirleri bir çocuğun,

Yarım kalır,dilinde.

Oysa sana hediye tırnaklar biriktirmiştir avuçlarında,

Ve dilimin ceplerinde “Türkçe” hitabeler,

/nasıl gülsün bir çocuk,

/gece gizli ağlarken ölüler...

 

Ve Kandehar dağlarında namaza durur bir yiğit,

/yönelir mısraları kabeye,

/yönelir dudağında tevhid.

Ne olur ağlama,

/ağlama gözleri nur bağlı körebe.

Dokunsan, uçarı bir “ah” düşer toprağa,

Ve ağlarısın, her şehit haberinde.

Bilirim ben seni,

/sen ışık yılı zamanların kızısın,

Ve rüzgara omuz vermiş bir yüreğin hızısın.

Varsın senden sonra geride, yorgun sorular kalsın.

Ya da bitirilmemiş mısraları bir şiirin.

Gün olur umudun buğday tenli çocukları doğar,

/kuşanır kalemin en keskin halini,

Sana seni anlatan şiirler yazar.

Ama bilemem ki hangisi seni benim kadar anlar...

 

Söylesene;

Bana düşlerini verir misin?

Varsın dağılsın saçları düşümdeki gelinin,

/tacına baharın üç gülü düşsün,

Üç zamanı, hayat denen buhranın.

Bana Eylül güneşlerini anlatma ne olur,

Esandağ’ı durdurabilirler mi şehadette,

/sahi kim der gökyüzü gurbette.

 

Bana Eylül gülleri anlatma ne olur,

Yazamam bir gülün hikayesini,

/asamam bir gecenin nihayetini.

Asanları bilirim ancak!

Salyalı ağızlarında kan kusanları,

/ve hükümsüz bir sabaha göz kırpanları...

 

Bana yitik Eylül’leri anlatma ne olur,

Moraran bilekleri, kanayan yürekleri anlatma!

İşte bundandır sendeki küsüş taş duvarlara,

/can alan sehpalara sitem bundandır.

Bundandır kanaması nesirlerin,

/öznelerin ölmesi bundandır.

/ve sendeki bu suskun hal,

Eylül’den kalandır...

 

Bana dualarını verir misin?

Bir seccadeye döktüğün gözyaşlarını ya da.

Ya da bozulmamış çocuk gülüşlerini.

Bana ölümleri anlatma ne olur,

/sonsuz bilinmeyenli denklemler çözdürme,

/alt tarafı aralanan yeni bir kapıdır ölüm.

Ya da altın pelerinli bir can telaşıdır.

Ya da işte...Edebiyete münhasır bir ruh kaçışıdır.

 

Şimdi kapat gözlerini,

Varsın usunda siyahi bir düş belirsin.

Sen selam söyle hayata,

/ceplerimde can buzum erisin.

Alır şairlik yanımı giderim buralardan,

Aldırmam ardımdan ağlamasına şiirlerimin.

Ya da senden emanet bölüşülmemiş imgelerimin.

Bir yanım dilde kalır, nafile.

Bir yanım düşler denizinde.

Sıkıştırıp şairlik yanımı dişime. Giderim...

Giderim;

Mevsimler sonbaharı vurur, aylardan Eylül’dür,

Ve ayrılık;

Beyaz bir kağıdı hançerlemek kadar kötüdür.

Vakit tamam ey imgelerin gönül işçisi,

Uzat ellerini öpeyim.

Eğer öleceksem bir gün,

/tırnaklı tümceler durağında,

/şiir gibi öleyim.

 

 

Alıntı....

Gönderi tarihi:

aralıyorsun kapılarımı

sımsıkı kapalıydı oysa uzerinde agır kilitler takılı

parmaklarım uyusuyor

bu sözler daha ocne kullanılmamısmıydı

simdi bu sarjhoslukta neyin nesi

sanki ilk defa bir kızcocugunun kolları arasında eriyip kalmısımda

titriyorum

bedenimdeki her uzuv bana isyankar

inkarlarımın toplamı kadar gunahkarım

tanrım bunun icin yakacaksan beni eger

değer

beni yaratırken goze almamısmıydın isyankarlıgımı

simdi bir kız cocugunun kolları arasında

nasılda ukala bir tavırla boynum dik

alıcaksan eger canımı

simdi tam sırası

öperken guzel dudaklarını

tırnaklarının izleri hala sırtımdayken gecmeden bu yaraların kanaması

simdi almalısın yada

sonsuza dek susmalısın

sen gozyummadınmı bu gunaha girmeme

aklım fikrim her zerrem

bir kadının koynunda

aralanan kapılarımın arasından özgur bıraktıgım ruhum

uc ucabildigin kadar simdi

özgür bir güvercin gibi

öptügüm son kadının kolları arasına....

Gönderi tarihi:

ZAFER SADECE İSİM DEĞİLDİR

 

Ben taşıyamam.

Hafif kalırım senin hayatının içsel yolculuğunda.

Göründüğüm gibi de değilim üstelik.

Akıl oyunlarını bilmediğim için zafer zafer büyür yenilgilerim.

 

 

Şimdi uygun adımda sana yürüyüşlerim.

Oysa yasal bir ...... sen.

Hatta sevgili kisvesi altında kalbime girebilirsin.

Ben zafer zafer yenilgileri dönüştürürken umutlara.

 

 

Satranç tahtasındaki hamleler gibi yaklaşımlar.

Farklı elbiseler giydirmeler sözcüklere.

Anlamak yolun yarısında durup ardına bakmaktır.

Ya da anlamamak en güzelidir mutlu ediyorsa insanı.

Hangi cenahtan gözününbebeği.

Hangi neşter keskinliğinde bir yanlış anlaşılmanın soğuk bedeni.

 

 

Aşık olmak mermiyi havada yakalamak gibi birşey.

Bir meyvesuyu satıcısında esir kalmak deliliğin en büyüğü.

Barda iskemle olabilmek en cesurca istek.

Bu aşk beni büyütür.

Seni de yanına sürükler fırtınası.

 

 

Tüm acemiliklerim bir sürgün.

Kalemimden dökülenlerse bu sürgünün devamı.

Yıllardır terkedemediğim bütün sevgililerim ve temiz kıyafetlerim.

Ve takıntılarım olma yolunda kalemsiz kalemşörler.

Sen bu başıbozuğa nasıl katlanabilirsin bilemiyorum.

Ben nasıl karşılayabilirim sonu gelmez isteklerini küçülmüş avuçlarımda.

 

 

Her kağıda büyük harflerle imza.

Her köşebaşında arzuhalci olma yolunda adımlar.

Nasıl bir intibaa bırakır senin gözünde.

Susmak mı en akılcı hareket şimdilik.

Yoksa dereceyi düşürmek mi lazım.

 

 

 

black

Gönderi tarihi:

32. halkayı ekliyorken zayıf gövdeme

ne kadar yorgun ne kadar bıkmış bezmiş olsamda

daha sıcak gülümseyebilmeyi ogrendim

usta bir ressamın elinden cıkmıs gibi yuzumdeki mimikler

yıllara meydan okurken

içimde birikenleri kagıttan gemilere yukleyip

kaldırım taslarının yanından akan yagmur sularına bırakıyorum

önce kadınları tahliye etmeliyim biliyorum ama

gururlu olamıyacak kadar gucsuzum artık

bencilliği de ögrendim bunca zaman sonra

kendim için istemeyi

ve inkar edebilmeyi gorduklerimi

korkup kacmayıda ögrendim köseye sıkıstıgımda

ağlar gibi yapıp yalvarmayıda kaybetmemek icin

cok konusmanın susmaktan daha cok halta yaradıgnı gordum

ne soyledigimi bilmesemde

ve yazmayı ogrendim

en söyleyemediklerimi

 

ucabilmeyi ogrendim ve bunun icin

kanatlara gerek olmadıgını

ve konmak icin

illaki elverişli pistlere ihtiyac olmadıgnı

kaybetmenin şekillerini ogrendim

kazandıkca alısmamayı

gulmek icin mazeret aramamayı derken

kaybettim aglamayı

yaşamaktan vazgecerken

hayata daha sıkı baglanmayı

hicbirseyim yok artık derken

bunu söyleyebilmeyi bile kaybedebilecegimi gördüm

gucluyum simdi ayaktayım derken dizlerimin çözüldügünü

bakarken görmeyi ogrendim

gorduklerimi begenmedim

içime kapanmayı ögrendim

yetmedi kapılarım duvarlar ördüm

bir cift söz icin o duvarları maviye boyamayı ogrendim

ve sırf istedigim icin yarısında bir şiiri nasıl bıraktıysam

hayatıda bırakabilecegimi ögrendim...

Gönderi tarihi:

paylastıramadım icimdekini kimseye

hep birazını eksik pay ettim

yada fazlasını verdim yanlısı seçip

aklımdan gecirdiklerim tutmadı

belkide hep tutmayacakları hayal ettim

sahte isimlerle yalan adreslerden mektuplar yazdım

içimdeki en saf cocugun hisleriyle

kendimi oynadım en iyi

repliklerim reklam afişlerinden aşırma

slogan cumleler buldum

ve unuttum cogunu hangisine soyledigimi

ne cok kadınım oldu ve ne dahada buyudu yalnızlıgım

ne kadar cok paylastırdım kendimi en sonunda

kendi boslugumda kayboldum

Gönderi tarihi:

baskalarını acılarıyla ugrasırken ben

belkide kendi acımı gormezden gelmek icin

vakit harcarken

içimdeki yaralar buyumus

nefes almak daha zor simdi

vermek ondan da zor

bir hayali ulkenin yoneticisi gibiyim

aklım fikrim alıp basımı gitmekte

zincirlerim bedenime sarılmıs

ozgur kalmak icin ödeyecegim bedeller

benden ötede

ne gencim eskisi gibi cahil cesaretim var

nede yüregim elimde

umursamaz bir tavrım

aklımın icinde dönüp duran dusuncelerden sıkıldım

beni al

içinde tut

unutma sakın

unuttugun yerde akşam olur

hava kararınca gidecek bir yerim yok

beni al

yakınında sakla

gunahlarım bini aştı

hala isyankarlıgım yüzsüzlüğüm

ogrenemeyen arsız bir cocugum ben

cetveli kırsan ellerimde akıllanmam

beni al

ruyalarında sakla

alkolik bir adamın sevdasıyla sevdim seni

ayılsam unutucam diye

yedi yirmi dort iciyorum

azalıyor alacagım nefeslerin sayısı

senden sonra aldıgım her nefes cigerlerimi yakıyor...

içki şişelerinin carpma seslerinden fon müzigi yapıyorum

hala iyi kafiyler buluyorum diye

adam sanılıyorum

sen gittikten sonra ben

eski ezberleri yeni diye sahneye koyuyorum

içimdeki keşkelerin bir bedeli yok

hala borcluyum bu hayata

kısada olsa icinde sen oldugun anların toplamı icin

hala yazdıgım her satır

benden cok senin...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.