Φ sedelina Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Şimdilik zamanı yiyip bitirmişsede karanlık umursama alır senden bunların yükünü/ o boşluk dolar elbet/yaralar ahh yaralar!kavim yaralarımız elbet kabuk bağlar birgün/diner yüreğin sızısı/ acı duvarını aşan bu ince tını gider! Hayat sevinilecek şeylerini tekrar sunar/biryerlerden yeni mutluluklar edinilir/o boşluk doldu sanıp sevinir sevinir seviniriz...Oysa o boşluğu dolduran durmaksızın eksilmemizdir! Maske ölmek isteğidir sevgilim gerisingeriye dönen etiket bak gökyüzünde takma bulutlar ümitlerini yükseğe ayarla ve bataklık halılarında dinlen ey kutsal beden sana da gelecek sıra pilindeki kuraklık yetmiyor değil mi hatıranın yüksek gerilimine başkalarının bantlarında batıp çıkıyor sesin kağıttan intihar kuleleri eteklerinde dipnotlarıyla devrildi tek tek bilgisayarlarının depoladığı vahşetten çıkış alıyor yeni bir maskenin formülleri
Φ thor Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Maske ölmek isteğidir sevgilim gerisingeriye dönen etiket bak gökyüzünde takma bulutlar ümitlerini yükseğe ayarla ve bataklık halılarında dinlen ey kutsal beden sana da gelecek sıra pilindeki kuraklık yetmiyor değil mi hatıranın yüksek gerilimine başkalarının bantlarında batıp çıkıyor sesin kağıttan intihar kuleleri eteklerinde dipnotlarıyla devrildi tek tek bilgisayarlarının depoladığı vahşetten çıkış alıyor yeni bir maskenin formülleri Sen bu hediyeyi hakediyorsun al öyleyse çocuksun sen; Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum. Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar Dursam ölürüm paramparça olur dünya Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna Tutunabileceğim tüm umutları görmiyeyim için Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak (Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç) Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı (Soluğunun elma kokması bundandı belki) Bir elma kokusuna tutundum düşerken Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
Φ sedelina Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 sağol..bi de bundayız belki de ne dersin Senin Gemilerin Camdan Sevgili Duydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan, dostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın kendine... Yolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği sevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok üşümüşsün... İnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun. Şimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde sürüklediğin ve yıprattığın sevgine minnet borcunu ödeyecekmişsin... Acıyan sevgini şımartacak, onu örtülere saracakmışsın. Onu kendini güçlü ve korunaklı olduğunu hissetmediğin hiçbir yerde ortaya çıkarmayacakmışsın... Sevgini yırtıcı bir kuş gibi yetiştiriyormuşsun. En iyi savunmanın saldırı olduğunu ve yokolmamak için yoketmek gerektiğini öğretiyormuşsun ona... Ona onu,sabırlar, merhametler ve inceliklerle değil, hazlar, hayranlıklar ve kıskanç ilgilerle besleneceğini vadediyormuşsun. Her gece uyumadan önce arkasında Che Guevera’nın resmi olan aynanla konuşuyormuşsun: Bir sen varsın önemli olan, bir sen varsın gerçek olan... Hem onca acıya rağmen hala güzelim... Ve artık kendime yasaklıyorum başkalarına acımayı ve hayatın acısını... Aynadaki nefesinin buğusunu görüyorum buradan. Gözlerinle gözgöze gelemediğim için tutup aynadaki buğuyu öpüyorsun. Yaralı kendini öpüyorsun... Çekmeceden cüzdanının çıkarıp içindeki kredi kartlarını seyrediyorsun zoraki bir hayranlıkla. İçinde sevgini sakladığğın kaleyi daha da güçlendirmeyi geçiriyorsun aklından. Kredi kartlarını yalıyorsun dilinle ve onların zehirli tadını içine akıtıyorsun. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen ölüm çığlıklarına alıştırmak istiyorsun kendini böylece. Hem senden güçsüzlerin ölümü, hem bu ölümleri gizleyen ve bütün katliamları anında temize çeken teknolojinin zehirli tadı sarıyor şimdi sevginin yaralarını. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen çocukların ve kimsesizlerin ölüm çığlıklarına dayanamadığını hissettiğin anlar, senin için hayatta sadece annenin babanın ve kardeşlerinin önemli olduğunu söylüyorsun kendine ve akşam iş dönüşü onlara hediyeler alarak evine dönüyorsun... Ve eskiden, sevgini bir kalenin ardına saklamadan önce sadece kendi çocuklarını sevenleri kınadığını unutmak içinse bu defa başkaları değil kendin kanatıyorsun sevgini. Sonra küçük, tüylü bir köpek almak istiyorsun kendine. Köpegi severken, kucaklarken sana acımasızlık eden dostlarının, seni sevginin o hayal ülkesinde yıllarca bekletip düşlerini ve ömrünü çalan sevgililerin yüzleri geçsin istiyorsun karşından. Onların yüzleri geçtikçe sahibin olduğun için senden başka kimseyi sevmeyecek ve bağlanmayacak olan köpeğine daha da sıkıca sarılmak istiyorsun, öpüp koklamak. Kendini öper gibi, yaralı ve belki de artık hiç iyileşmeyecek olan kendini. Hiç iyileşmeyeceğini artık kendinden bile saklayamadığın böyle anlarda para kazanmak istiyorsun, iş kurup daha çok para kazanmak. Böyle anlarda bir kalenin ardında gizlediğin herşeye yanlışlarla dolu olsa da senden izler taşıyan tarihine bile düşman oluyorsun. Seni bu hale getirenlerle bir olup bu belki de artık hiç iyileşmeyecek yaralı kendini yoketmek istiyorsun... Sonra yorgun düşüyorsun... Artık dinlenmek istiyorsun. Yarına daha dinlenmiş ve korkularından kurtulmuş olarak uyanmak istiyorsun... Ve uykuya dalmadan önce vitrinlere bıraktığın dalğınlığın geliyor aklına...Kendine bir kez daha acıyorsun ve bu yüzden pahalı bulup da almadığın giysileri almaya karar veriyorsun. Bu pahalı giysiler sayesinde ilgilerin kölesi değil, ilgilerin merkezi olmayı istiyorsun. Bu giysiler sayesinde sızlayan sevgilerini örtmek, örtmek, örtmek istiyorsun. Görünmez olmak istiyorsun. Oysa senin gemin camdan sevgili... İşte güçlü balığın güçsüz balığı yokettiği kanlı denizin her tarafından seni görebiliyorum... Sadece ben değil dost düşman herkes uykuya daldığını görebiliyoruz buradan. Çünkü senin gemin camdan sevgili. Sıkıntından yediğin tırnaklarının kenarlarını... Korkulu bir rüya gördüğünde birden silkinişini... Yaralı sevgini korumak için aldığın onca kötücül karara rağman nasılsa hep masum kalan sayıklamalarını görüp duyuyorum buradan... Kaleni ve kalenin ardında sakladığın yaralı sevgini. Boşuna saklama sevgini. Senin gibiler hiç örtünemez sevgili... Seni bu kanlı deniz ve düşmanların da dostların da hemen tanır. Ya benzerini bulup gidersin buralardan. Ya da seni yokederler sevgili... Herkes gibi ve herşeyi bilerek yaşamaszın sen Senin gibiler örtünemez... Bu kanlı denizde senin gemin camdan sevgili.
Φ thor Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2006 sağol..bi de bundayız belki de ne dersin Senin Gemilerin Camdan Sevgili bi zaman dilimi için ordaydık belki sonra baktıkki günlerin paslı yüzünde hayat durmadan yeni dersler veriyor yeni insanlarla...bu şehir öldürüyor beni!kentlerin günleri bulanık bide bunu oku ... Günlerin Bulanık Sularında Kalabalık, kabarık şehir; çok şehir, çok beton, yok: İnsan… Çok: Şehir; hiç: İnsan! Sevgileri güneşte çekmiş, ruhları eprimiş ve ihanetlerini cüzdanlarıyla besleyen hiç insanlar, geldiler; milli piyango ve otobüs biletleriyle kürdanlarıyla, balgamlarıyla, ayakkabı bağlarıyla nüfus cüzdanlarıyla, “kazı kazan”larıyla, visa kartlarıyla, maskeleriyle, markalarıyla… Güneşin heybetine bakmadan ve aldırmadan rüzgârın zarafetine... Birer küfe gibiydi omuzlarında hayat; her biri kendince yokuşlarda, her biri amansız yokoluşlarda, şarkıları yankısız, aşkları unutuşlarda... Kapanıp gündüzlerin ıssız odalarına; hepsi çürük akşamlardan ve bayat sayımlardan kalma (!) Geldiler, göğe bakmadan, dokunamadan o uzak ovalara telaşla, günlerin bulanık sularında... Hiç insan, sabahın köşesinde kusmuş şehrin şanına; sabahlar akşamına, adamlar aşklarına, kusmuş günlerin bulanık sularında. Sevgisiz kaldık, sevgisiz kaldık kısacık Nisan akşamlarında... Şimdi hızla yırtılan aşiretlerden aşüfteler, kalpazanlar ve ateistler çıkaran ülkem, savur beni şu pusun, ayazın ortasına, çıkarıp sığ sulardan yakıştır okyanuslara ve kavuştur o eski masal kahramanlarına... Çünkü böyle bir raunt isyan, beş rekat hüzün Yetmiyor haziran akşamlarında... Şimdi parklar fesleğen kokarken yoksullar soluk soluğa; fıskıyeler upuzun, taşıtlar süratle otobanlarda; telaşla, herkes günlerin bulanık sularında... Oysa hepimizin gidebileceği bir vadi olmalıydı… Artık ömürlerimiz bu tükürülmüş bulvarlara kanar Ve rüyalarımızda bir görünür bir kaybolur serin pınarlar; bu yüzden yaktığımız bütün kibrit çöpleri en çok da içimizde yanar ha yanar... Kalabalık, kabarık şehir; çok şehir, çok beton, yok: İnsan... Çok: Şehir; hiç: İnsan! Hiç insan; doyumsuz, tedirgin, korkak... Sabırsız, tutkusuz, kaypak... Şimdi herkes yüreğinin avlusuna bir servi kadar. Rüyalarında bir görünür bir kaybolur ormanlar. Uyanınca, irileşen boşlukları ihanetle tamamlar... H i ç i n s a n: Yitmiş günlerin bulanık sularında… Sadece elbiseler sürüklüyor ardında.. coşkusuz, aşksız kaldık Kaldık... Bu kısacık temmuz akşamlarında…
Φ günışığı Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 şuan saat 09:23 çalışıyorum.. ama uykum var .hala kendime gelemedim.. iy bi rtatile ihtiyacım var....kafa dinlemeye... yukarda arkadaşların yazdıklarını okudumm..üzüldümm. neden herkes arayış içinde neden hayat acımasızz..neden herşey zorr..
Φ Taş Yürekli Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 galiba şuanda ne düşündüğümü düşünüyorum
Φ sedelina Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 ölene kadar aşık olamazsın bırısı çıkar onu anlayamazsın sen otür oyunlara katlanamazsın senın bir kalbınn var bunu düşünüodum
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Canım cok sıkılıo.. Bişi düşünemiom
Φ edminson Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Denizimu'nun vericeği cvbı düşünüyorum saygılar
Φ denizimu Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Denizimu'nun vericeği cvbı düşünüyorum saygılar herkese aynı cvp zaten neyini merak ediyon bütün forumu arkadaş ilan ettim
Φ edminson Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 herkese aynı cvp zaten neyini merak ediyon bütün forumu arkadaş ilan ettim Suç işlediysem sorryyy NErEdeN BıLiRdimKiNe
Φ denizimu Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Suç işlediysem sorryyy NErEdeN BıLiRdimKiNe ya hayır ne alaka ben bi daha konuşmım yf ne desem yanlış anlıyolar
Φ edminson Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 7 Temmuz , 2006 Tamam denizimu ama susma anlamam bida yanlış oki...
Φ fotoğrafcı Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Sadece sınavlarımı düşünüyorum her zamanki gibi başka neyi düşünebilirim ki.
Φ figgaro Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 hiç birşey düşünmek istemiyorum..taki arı duru bir istem olşuncaya değin.. o absurt doktrinleriyle doldurarak zihnimi , empozelerini acımasızca..hiç usanmadan..yardırarak hayatı..sörf eder gibi derinlerinde..en masumumu acıtırken..insanlığının ve onurluluğunun ayyuka çıkmışlığı karşısındaki sarhoşluğuyla, büyüklerimin ve beni sevenlerin..çook uzaklarında, en ırak halinde kalabalıklığımın..hora teper iken ben kendimle..işte gelir arı duru bir istem..ve arkasından düşünülmesi gereken...kendimi sevmişliğim...acılarımı yontmuşluğumla çevirdiğim o görkemli parıltı..bir karıncanın taşıdığı ,görkemli kötülük ateşini söndürmek için bir avuç su..ateşe etki edemeyecek su ama karıncanın saffını belirleyeceği o kutsal an.ve ben şimdi gidiyorum..içimdeki o görkemli kötülük ateşine bir avuç su dökecek karıncaya..susuz çöller tarif etmeye..yangınlığıma serpilecek bir anlık serinlik dahada depreştiricisi olacaktır kötülüğün..yanan kötülüktür içimde..ben mavi denizlere saldım iyiliklerimi..içimde yanan kötülük ateşlerinde tutuşmasınlar diyeee..ahh..arı duru istem biraz daha mı iyilik salmalı mavi denizlere..taşar kabarır gönlüm..hora teperim sabahlarımda..güneşi karşılamalı biri..akşamda uğurlamalı biri mavi denizleri..babam güneş annem denizdir benim..tüm yanılsamalardan öteye..gerçekliğin kalbindedir kırmızı gül üm..hora teperim onlar için..hora teper coşarım..ellerinde kırmızı güller taşıyanlar için..
Φ asktan1 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 8 Temmuz , 2006 yarin pazar...evde mi gecirsem arkadaslarla disari mi ciksam??bilemiyorum ikiside keyifli
Φ idealist serseri Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 ne gereksiz şeyleri düşünüyormuşuz meğer diye düşünnüyorum...
Φ thor Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 şimdi gökteki bir martı olup süzülsem ruhunun geniş ovalarında bir daha geri dönmem mi acaba diye düşünüyorum...
Φ *NATALIA* Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Nöbetim ne zaman bitcek die
Φ denizimu Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 hayat gerçekten niye bu kadar zor.. hep acı mı çekmeliyim...hiç gülceğm bi gün olmıycak mı bu kadar gözyaşına değer mi die düşünüyorum.. ayrılıklar hep banaaa...
Misafir yemyeşim Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 9 Temmuz , 2006 birisi bana fena küstü.. onu düşünüyorum..
Misafir yemyeşim Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2006 beynim durdu.. bişey düşünemiyorum..
Φ Munadi Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2006 Gönderi tarihi: 12 Temmuz , 2006 İki saatir ne düşüneyim diye düşünüyorum ama hala ne düşünceğime karar veremedim.
Önerilen İletiler