Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ankara - Beypazarı


_asi_

Önerilen İletiler

BEYPAZARI

 

image23385bn4.jpg

 

 

İç Anadolu Bölgesi'nin kuzeybatı kesiminde, Yukarı Sakarya Havzası'nda yer alan Beypazarı, kuzeyinde Bolu ili, kuzeydoğusunda Çamlıdere, doğusunda Güldül ve Ayaş, güneyinde Polatlı, güneybatısında Eskişehir ili, batısında da Nallıhan ilçesi ile çevrilidir. Ankara’nın 100 Km batısında , eski Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de Ayaş, Güdül, Nallıhan ve Kıbrıscık İlçelerinin ortasında sosyal, kültürel ve ekonomik merkez olma özelliğini korumaktadır.

 

Yüz zölçümü 1.868 km2, deniz seviyesinden yüksekliği ise 675 m’ dir. 2000 Yılı genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 51.841'dir.

 

İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında arpa, buğday ve pirinç gelmekte olup, bağcılık ve sebzecilik yapılmaktadır. Meyvecilikte ise; elma, armut, badem ve ceviz yetiştirilir. Hayvancılıkta koyun, Ankara keçisi üretimi yanında tavukçuluk , ipekböcekçiliği ve arıcılık yaygındır. İlçe topraklarında zengin linyit yatakları bulunmaktadır.

 

İlçe el sanatları bakımından çok zengindir. Bez ve kilim dokumacılığı, semercilik, Sim-sırma işlemeciliği yapılmaktadır. Dokuma olarak Bürgü denilen kadın baş örtüsü dokunmaktadır. Telkâri gümüş işlemeciliğinde mutfak eşyaları (güğüm, ibrik, yemek kapları), Demircilik el işlerinde de çapa, keser, balta, bıçak, orak, tırpan, saban demiri, tasma, maşa, kürek, kapan, soba, mangal gibi eşyalar yapılmaktadır. Kaybolmaya yüz tutan telkâri isçiliğinin yurt dışında da tanıtım çalışmaları başlamıştır. Telkârideki motifler, tabiatın Türk-İslam düşüncesi ile yorumlanışını ve Türk zevkini aksettirir. Beypazarı’nın takıda sembolü "tılsım" dır. Tılsım, giremesinin etrafı gümüşle süslenir, kolye olarak takılır.

 

M.S.VI.yüzyıla kadar Lagania olan Beypazarı’nın adı bu tarihten sonra değişmiştir. M.S. 491-518 yılları arasında hüküm süren Bizans imparatoru Anastasios’un o dönemlerde piskoposluk merkezi olan Lagania’ yı ziyaretine atfen şehrin adı, “Lagania-Anastasiopolis” ( Anastasios'un kenti ) olarak değiştirilmiştir.

 

Osmanlı Devleti’nin toprak rejimi ve askeri sisteminin bel kemiğini oluşturan Anadolu Sipahi Merkezleri’nden birisi olan Beypazarı; yöredeki Sipahi Beyi’ne ve ticari, ekonomik hayatın yoğunluğuna dayanarak Beğ Bazarı diye isimlendirilmiştir.

 

İlçenin tarihi, Hitit ve Friglere kadar uzanmaktadır. Beypazarı ve çevresinde zaman zaman toprak altından çıkan buluntular, sikke ve kalıntılar üzerinde yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda, ilçe ve çevresinde sıra ile Hititler, Frigler, Galatlar, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar’ın egemen oldukları anlaşılmaktadır. Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul’u Ankara ve Bağdat’a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktadır.

 

Türklerin Sultan Alparslan komutasında Anadolu’ya girmesinden kısa bir süre sonra Marmara’ya ulaşmaları ile Beypazarı da ilk Türk akıncıları ile karşılaşmıştır.

 

Selçuklu yönetimindeki Beypazarı, konum itibarı ile sık sık göç eden Türkmen boylarının yerleştiği yerlerden biri olmuştur. Bu boylardan en önemlisi Kayı boyudur. Anadolu Selçuklularının kendilerine yurt olarak yer gösterdiği bu Türk boyu, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmiştir. Ayrıca Maraş ve Adana yöresinde yaşayan Ramazanoğulları ve onların yanı sıra Eşrefoğulları ile Dulkadiroğulları da buraya yerleşmişlerdir.

 

Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Bey’in dedesi Gazi Gündüzalp’in mezarının Beypazarı’nın Hırkatepe köyünde olduğu bilinmektedir. Selçuklular döneminde Beypazarı, İstanbul-Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, Orhan Bey’in Ankara’yı alması ile Hüdavendigar (Bursa) Sancağı’na bağlı bir nahiye, sonrada kaza merkezi olarak Osmanlı yönetimine geçmiştir. Tanzimatın ilânından sonra Ankara'ya bağlı bir kaza konumuna getirilmiştir (1868).

 

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Beypazarı’ndan da söz etmiştir:

 

" İlk kurucusunu bilmiyorum. Fakat ilk fatihi Kütahya beylerinden Germiyanoğlu Yakup Şah’ın veziri Dinar Hezar’dır. Onun için şehre “Germiyan Hezar” da derler. Haftada bir gün güzel süslü bir pazar kurulup, bütün kıymetli eşyalar bulunur. Halkının uğraşları tiftik keçisi olduğundan, pazarında sof çok satılır. Müşterisi vardır. Senede bin kantar sof ipliği satılır. Sofu olmaz fakat güzel mümeyyizi olur. Pazarına her hafta etraf köylerinden 10 bin insan toplanır. Şehir Anadolu toprağından Engürü sancağı hududunda olup, İstanbul’da kim Şeyhülislam olursa ona has olur. Padişah hasından ayrılmadır. Müftü tarafından hakimi subaşısıdır. 150 akçelik kazadır. Senelik kadısına yedi kese gelir getirir. Damga emini, Sipahi Kethüda yeri ve Yeniçeri Serdarı vardır. Fakat kale ağası ve neferi yoktur. Kalesi bir dere içinde olup, iki tarafı balık sırtı gibi kaya üzerindedir. Genişliğini bilmiyorum. Aşağıda şehir iki geniş dere içinde olup 20 mahalle 41 mihraptır. Fakat öyle mükellef camileri yoktur. Çarşı içinde cami güzeldir (Paşa Camii). Hepsi 3060 tane iki katlı evleri vardır. Duvarları kerpiçtendir. Yüzeyleri tahta ile kaplıdır.

 

Medrese Darulhadis ve Darulkurrası vardır. Çünkü talebe bilginleri çoktur. Medreseleri kargir değildir. 70 adet çocuk mektebi vardır. Çocukları gayet temiz ve olgun olup, 700’ ün üzerinde hafızı vardır. Bir Şeyhülislamı var ki; bütün bilginler onunla ilmi tartışmaya girmekten acizdirler. Nakibüleşrafı fadıl değil fakat, gayet cömert bir kimsedir. Halkının çoğu bilginlerdir. Hepsi renk renk sof giyerler. Türk şehri olduğundan halkı Oğuz taifesidir. Yani Türk kavmi demenin güzel bir ifadesidir. Yedi tane hanı vardır. Çarşı içindeki güzel bir han yanmıştır. Hamamları, 600 dükkanı vardır. Çarşıda kasaplar içinden akan dere kenarında hafta pazarı olur. Dere burada şehrin aşağı tarafından akarak bir nehir vasıtası ile Sakarya’ya dökülür. Şehir yüksek yerde olduğundan caddeleri kumsalca ve kaldırımsızdır. Halkı garipsever ve cömert kişilerdir. Kadınları gayet edepli ve akıllı olurlar. Bağ ve bahçesi çoktur. Bostanlarından bir çeşit kavun olur ki lezzetinden adamın damağı yarılır. Misk ve hamamber gibi kokusu vardır. Şehir halkının çoğu bu kavundan zerde pişirir. İçine tarçın ve karanfil korlar. Muaviye’nin icat ettiği zerdeden tatlı bir zerde olur. Bir çeşit yeşil armudu olup, yuvarlak olduğu gibi dördü beşi de bir okka gelir. Gayet hoş ve suludur. İstanbul’a nice bin kutu armudu pamuklar içinde hediye gider. Bu armudun eşini acem diyarından başka yerde görmedim. Bir çeşit siyah arpası olur ki, gayet yağlıdır. Ata çok vermekten çekinilmelidir. Sahrasında pirinci olur ki, gayet pişkindir. Velhasıl etrafı geniş, eşyası ucuz ünlü bir şehirdir. Şeyh İvaz dede adında bir de türbesi vardır."

 

Ankara sivil mimari örneklerinin en iyi korunanları da Beypazarı'nda karşımıza çıkmaktadır. Bunlar çoğunlukla iki ve üç katlı, cumbalı,sofalı mimari örneklerdir.

 

Beypazarı XIX.yüzyıldan sonra yedi büyük yangın geçirmiş, bu yüzden de 200 yılı aşkın tarihi olan evlerinin büyük bir kısmı yanmıştır. Ancak bu evlerin çoğu Safranbolu'dan getirilen ustaların yardımı ile orijinallerine uygun bir şekilde yenilenmiştir. Bu evlerin en büyük özelliği sert zemine oturtulmaları ve toprak içerisine oyularak mahzenler yapılmasıdır. Bu mahzenler soğuk hava deposu olarak kullanılmıştır. Beypazarı'nın en büyük konağı olan Çayıroğulları'na ait 40 odalı 4 katlı konak 1969'da bir okul yapılmak üzere yıkılmıştır.

 

İlçenin diğer tarihi evi olan Limoncuoğlu Konağı ise Ankara Gazi Üniversitesi tarafından restore edilmektedir.

 

Beypazarı’nda günümüze gelebilen tarihi eserler;

 

Akşemseddin Camisi

Cami-i Kebir (Ulu Cami- Alaaddin Camisi)

Kurşunlu Camisi

Nasuh Paşa Hanı (Sulu Han)

Boğzakesen Kümbeti

Rüstem Paşa Hamamı

Gazi Gündüzalp Türbesi (Kırka Tepe)

Kara Davut Türbesi (Kuyumcu tekkesi)

Karacaahmet Türbesi ‘dir.

 

 

800px-Beypazari_Tasmektep_06065.JPG

 

 

Tarihçesi

 

Beypazarı Ankara'nın 100 Km batısında, eski Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de Ayaş, Güdül, Nallıhan ve Kıbrıscık İlçelerinin ortasında sosyal, kültürel ve ekonomik merkez olma özelliğini korumaktadır.

 

Anadolu'nun tarihi seyrine baktığımızda, Beypazarı ilçesine ilk çağda HİTİT, FRİG, GALAT, ROMA, BİZANS, daha sonra da ANADOLU SELÇUKLU ve OSMANLILAR'ın egemen oldukları görülmektedir.

 

Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul'u Ankara ve Bağdat'a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktadır. İlk adı LAGANİA'dır. Bilge UMAR ‘ın Türkiye'deki “Tarihsel Adlar” adlı kitabında Lagania' nın anlatımı yapılmış ve ‘Kaya Doruğu Ülkesi' anlamına geldiği sonucuna varılmıştır.

 

M.S. 6.yy' a kadar adı Lagania olan Beypazarı'nın adı bu tarihten sonra değişmiştir. M.S. 491-518 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma (Bizans) imparatoru Anastasios'un o dönemlerde piskoposluk merkezi olan Lagania' yı ziyaretine atfen şehrin adı, “Lagania-Anastasiopolis” ( ANASTASİOS kenti ) olarak değişiyor.

 

Türklerin Sultan Alparslan komutasında Anadolu'ya girmesinden kısa bir süre sonra Marmara'ya ulaşmaları ile Beypazarı da ilk Türk akıncıları ile karşılaşmıştır. Selçuklu yönetimindeki Beypazarı, konum itibarı ile sık sık göç eden Türkmen boylarına yurt olmuştur.

 

Bu boylardan en önemlisi Kayı boyudur. Selçuklu Sultanlığı'nın kendilerine yurt olarak yer gösterdiği bu Türk boyu, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmiştir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in dedesi Gazi Gündüzalp'in mezarının Beypazarı'nın Hırkatepe köyünde olduğu bilinmektedir.

 

Selçuklular döneminde Beypazarı, İstanbul-Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, Orhan Bey'in Ankara'yı alması ile Hüdavendigar (Bursa) Sancağı'na bağlanarak Osmanlı yönetimine geçmiştir.

Beypazarı 1868 yılından itibaren siyasi yönetiminde yer değişikliği ile Ankara'ya bağlı bir kaza olarak önemini sürdürmüştür.

 

Osmanlı Devleti'nin toprak rejimi ve askeri sisteminin bel kemiğini oluşturan Tımarlı (Anadolu) Sipahi Merkezleri'nden birisi olan Beypazarı; yöredeki Sipahi Beyi'ne ve ticari, ekonomik hayatın yoğunluğuna istinaden BEĞ BAZARI diye adlandırılmıştır.

 

EVLİYA ÇELEBİNİN SEYAHATNAMESİNDE BEYPAZARI

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde (Hicri 1058 Miladi 1638) Beypazarı'ndan şöyle bahseder:

" İlk kurucusunu bilmiyorum. Fakat ilk fatihi Kütahya beylerinden Germiyanoğlu Yakup Şah'ın veziri Dinar Hezar'dır. Onun için şehre “Germiyan Hezar” da derler.

Haftada bir gün güzel süslü bir pazar kurulup, bütün kıymetli eşyalar bulunur. Halkının uğraşları tiftik keçisi olduğundan, pazarında sof çok satılır. Müşterisi vardır. Senede bin kantar sof ipliği satılır. Sofu olmaz fakat güzel mümeyyizi olur. Pazarına her hafta etraf köylerinden 10 bin insan toplanır.

 

Şehir Anadolu toprağından Engürü sancağı hududunda olup, İstanbul'da kim Şeyhülislam olursa ona has olur. Padişah hasından ayrılmadır. Müftü tarafından hakimi subaşısıdır. 150 akçelik kazadır. Senelik kadısına yedi kese gelir getirir. Damga emini, Sipahi Kethüda yeri ve Yeniçeri Serdarı vardır. Fakat kale ağası ve neferi yoktur. Kalesi bir dere içinde olup, iki tarafı balık sırtı gibi kaya üzerindedir. Genişliğini bilmiyorum.

Aşağıda şehir iki geniş dere içinde olup 20 mahalle 41 mihraptır. Fakat öyle mükellef camileri yoktur. Çarşı içinde cami güzeldir (Paşa Camii). Hepsi 3060 tane iki katlı evleri vardır. Duvarları kerpiçtendir. Yüzeyleri tahta ile kaplıdır. Medrese Darulhadis ve Darulkurrası vardır. Çünkü talebe bilginleri çoktur. Medreseleri kargir değildir. 70 adet çocuk mektebi vardır. Çocukları gayet temiz ve olgun olup, 700' ün üzerinde hafızı vardır.

Bir Şeyhülislamı var ki; bütün bilginler onunla ilmi tartışmaya girmekten acizdirler. Nakibüleşrafı fadıl değil fakat, gayet cömert bir kimsedir.

Halkının çoğu bilginlerdir. Hepsi renk renk sof giyerler. Türk şehri olduğundan halkı Oğuz taifesidir. Yani Türk kavmi demenin güzel bir ifadesidir. Yedi tane hanı vardır. Çarşı içindeki güzel bir han yanmıştır. Hamamları, 600 dükkanı vardır. Çarşıda kasaplar içinden akan dere kenarında hafta pazarı olur. Dere burada şehrin aşağı tarafından akarak bir nehir vasıtası ile Sakarya'ya dökülür. Şehir yüksek yerde olduğundan caddeleri kumsalca ve kaldırımsızdır. Halkı garipsever ve cömert kişilerdir. Kadınları gayet edepli ve akıllı olurlar.

Bağ ve bahçesi çoktur. Bostanlarından bir çeşit kavun olur ki lezzetinden adamın damağı yarılır. Misk ve hamamber gibi kokusu vardır. Şehir halkının çoğu bu kavundan zerde pişirir. İçine tarçın ve karanfil korlar. Muaviye'nin icat ettiği zerdeden tatlı bir zerde olur. Bir çeşit yeşil armudu olup, yuvarlak olduğu gibi dördü beşi de bir okka gelir. Gayet hoş ve suludur. İstanbul'a nice bin kutu armudu pamuklar içinde hediye gider. Bu armudun eşini acem diyarından başka yerde görmedim. Bir çeşit siyah arpası olur ki, gayet yağlıdır. Ata çok vermekten çekinilmelidir. Sahrasında pirinci olur ki, gayet pişkindir. Velhasıl etrafı geniş, eşyası ucuz ünlü bir şehirdir. Şeyh İvaz dede adında bir de türbesi vardır."

 

 

800px-Beypazari_06062.JPG

 

 

Tarihi Camileri

 

Camii Kebir (Sultan Alaeddin Camisi)

 

Beypazarı Cumhuriyet Mahallesi Çınar Sokağı’nda bulunan caminin Selçuklu Sultanı Alaeddin tarafından yaptırıldığı ileri sürülüyorsa da mimari üslubu XV-XVI.yüzyılda yapıldığını göstermektedir. Büyük olasılıkla bu caminin bulunduğu yerde Selçuklu dönemine ait bir başka cami bulunuyordu.

 

Cami dikdörtgen planlı olup, üzeri kırma ahşap çatı ile örtülüdür. Onarım geçiren caminin doğu duvarı orijinal olarak günümüze ulaşmıştır. Taş duvarlı, hatıllı tuğla duvar örgüsüne sahiptir. Kuzeybatı köşesine minare yerleştirilmiştir. Minarenin gövdesi tuğla, şerefesi taştandır.

 

Kurşunlu Cami (Evsat Hoca Nazır)

 

Beypazarı’nın en tanınmış eseri olan Kurşunlu Cami kitabesinden öğrenildiğine göre 1684 tarihinde yapılmış, yangın geçirmiş ve 1882 de Hacı Latif tarafından onarılmıştır. Caminin XVII.yüzyılda sadrazamlık yapmış olan Nasuh Paşa tarafından yaptırıldığı söylenmekte ise de bu iddia kesinlik kazanamamıştır.

 

Cami dikdörtgen planlıdır.İbadet yeri 22.50 x 22.50 m ölçüsündedir. Arazinin meyilli oluşundan ötürü mihrap cephesi diğer bölümlerden daha yüksektir. Klasik Osmanlı Mimari üslubundaki cami kesme taştan yapılmıştır. Üzeri sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür.

 

 

Gezilecek Yerleri

 

Hıdırlık Tepesi

 

Beypazarı'nı ziyaret edenlerin ilk uğrak yeri, şehrin tüm güzelliklerini bir arada görebildikleri Hıdırlık Tepesi'dir. İlçenin tüm bölgelerine hakim olan tepeden tarihi konakların ve doğal güzelliklerin ön plana çıktığı şehir dokusunu tüm ayrıntılarıyla seyredebilirsiniz.

 

Alaattin Sokak

 

Restorasyonu tamamlanmış ve hizmete açılmış bir çok Tarihi Konağı barındıran Alaattin Sokak; yöresel ürünlerin satıldığı stantların kurulduğu şehrin en gözde mekanı. Beypazarılı ev hanımlarının el emeği ürünleri tadarak alışverişinizi yaparken sohbet etme fırsatı da bulabilirsiniz.

 

İnözü Vadisi

 

Beypazarı'nın kuzeyinde yer alan İnözü Vadisi; doğal bitki örtüsü ve kültürel kalıntıları ile oldukça zengin bir görünüme sahiptir. İnözü Çayı'nın aşındırıcı etkisiyle iki tarafı balık sırtı görünümünde yükselen dik kayalardan oluşan Vadi; doğa sporlarını sevenler için eşsiz güzellikler barındırmaktadır.

 

Kültür Evi ( Müze )

 

Nurettin Karaoğuz tarafından bağışlanan konak, 1996 yılından itibaren “Beypazarı Tarih ve Kültür Evi” olarak kullanılmaktadır. Beypazarı kültürünü yansıtan eserlerin, kıymetli madenlerin, antika eşyaların ve Beypazarı tarihine ışık tutan tarihi belgelerin sergilendiği Kültür Evi; görülmeye değer bir Beypazarı mirası.

 

Halk Evi

 

Restorasyonu tamamlandıktan seminerler ve çeşitli organizasyonlar için kullanılan Halk Evi; ilk açıldığı 1938 yılındaki amaçlara hizmet etmektedir. Hafta sonları siyah beyaz Beypazarı fotoğraflarının sergilendiği Halk Evi'ni mutlaka ziyaret etmelisiniz.

 

Yaşayan Müze (Abbaszade Konağı)

 

Abbaszade Konağı; 19. yüzyılda yapımına başlanılan ve iki yıl içerisinde tamamlanan yan yana iki konaktan birisidir. Osmanlı döneminin mimari yapısını yansıtan Konak; Beypazarı Belediyesi tarafından restore edilerek “Yaşayan Müze” olarak ziyarete açılmıştır. Müzede ziyaretçiler tarihi eşyaları görebildikleri gibi ayrıca; ebru sanatı, ıhlamur baskısı gibi kültürümüze özgü sanatları uygulamalı olarak deneme fırsatı da bulabilirsiniz.

 

Gümüş Mağazaları

 

Beypazarı'nın en önemli simgelerinden birisi olan Telkari Gümüş İşlemeciliği'nin birbirinden güzel el işi takılarını bulabileceğiniz gümüş mağazaları özellikle bayanların ilgi odağı. Belediye binasında bulunan Gümüşçüler Çarşısı'nın yanı sıra şehir merkezinde de bir çok gümüş mağazası bulabilirsiniz.

 

 

 

Hıdırlık Tepesi'nden, tarihi dokuyu koruyan Beypazarı manzarası

 

Beypazar%C4%B1_-_Panaromic_view_from_H%C4%B1d%C4%B1rl%C4%B1k_Hill.JPEG

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.