Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BİR DOGMA OLDUĞU SÖYLENEN İNANCIMDAN FEVKALADE MEMNUNUM.


bekir

Önerilen İletiler

Her zaman söylediğim gibi evrim teorisinin bilimsel bir amacı yok. Tek amaç inançları yaratılış inancını yok etmek ve inançsız insanlardan robotlaşmış mahluklar yaratmak. İnsanları din afyondur diye kandırarak, evrim ve yaratılışsızlıkla afyona uğramış zihinler elde edip onlar üzerinden rant sağlamak... Onlarda biliyorlar ki savundukları tezin hiçbir anlamı yok. Tüba vakfının, yazısında bilim açıklamasından nasıl laikliğe sıçradığı aslında çok güzel bir örnek...

 

İnsanlar korkuyorlar, İslam ı tanımak ve gerçektende ne derece mükemmel bir din olduğu ile karşılaşmaktan korkuyorlar. Kilitler vurdukları kapılarını açmaktan korkuyorlar çünkü kapının ardında ki ışık gözlerini rahatsız ediyor. Çünkü o ışık çok güçlü ve parlak. Halbuki kapıları açıp kısa süre bakmayı deneseler gözleri alışacak ve mükemmelliğin farkına varacaklar...

 

İşin ilginç yanı ışığın parlaklığını yakıcılığa ve kahrediciliğe yormaları...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 81
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Konu bütünlüğü açısından sayın bekir'in bitirmesini bekliyorum. Cevaplarım ondan sonra gelecektir...

Ancak sayın hearten "Her zaman söylediğim gibi evrim teorisinin bilimsel bir amacı yok. " demişsiniz..

Bunu hangi akademik kariyerinize uygun olarak söylüyorsunuz? Bunu da belirtirseniz memnun olurum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cevap vermeye tam bir düzen içerisinde devam edemiyorum. Bu sebeple özür diliyorum. Kah sondan kah baştan başladık.

 

Neden her konuyu dogmatikleşmiş dini inançlarınıza göre yorumlamaya çalışırsınız ki? Faizsiz bir ekonomi düşünülemez. Şirketler bile kanunen kendi ortaklarına faizsiz borç veremezler. Faiz, ödünç alınan bir paranın kullanma bedelidir. Ama siz dini inancınız gereği faize hep bir öcü gibi bakıyorsunuz. Zira dine göre faiz haramdır. Dış borçlanmaya örnek veriyorsunuz da, iç borçlanmaya neden örnek vermiyorsunuz? Devlet, tahvil ve hazine bonusu ile ne kadar para döndürüyor biliyor musunuz? Sizin verdiğiniz olumsuz örnekler ekonomik bağımsızlık anlayışından sapılmış olmasındandır. İsterseniz ayrıca tartışabiliriz. Ama şöyle düşünün, bugün bankaların vermiş olduğu krediler ile kaç kişi mal-mülk sahibi oluyor, kaç kişi işyeri sahibi oluyor, ya da işini genişletiyor haberiniz var mı? Olduğundan eminim ama nedense örneklerinizi hep tefecilik üzerinden veriyorsunuz. Faizi geniş bir perspektiften değerlendiriniz.

 

Faiz; ödünç alınan bir paranın kullanma bedelidir. Dar bir tanımlama olmuş. Akdi faiz, temerrüt faizi gibi kavramlar dışında kalmış tanımlamanın. Bileşik faiz olgusu ise hiç ortalarda görünmüyor. Bütün örnekleri vermek gibi bir lüksüm de yok bunu hatırlatayım. İç borçlanma, dış borçlanma benim için ve benim açımdan farketmiyor. İç borçlanma dediğimiz şey de çoğu zaman dış mihraklı bir Türk kuruluşunun devlete borç vermesi şeklinde tezahür ediyor. Bu da önemli değil. Önemli olan alınan paranın misliyle geri ödenmesi. Kaç kişi ev bark sahibi olmuştur biliyor musunuz diye sormuşunuz. Bilmiyorum. Peki siz, başkalarının verdiği kredilerle kaç kişi yerinden yurdundan, olduğunu kaç kişinin yuvasının yıkıldığını biliyormusunuz. Faizi geniş perspektiften siz değerlendiremiyorsunuz. İslam bunu yasaklamış ya, illaki yanlıştır. Faiz çarkı her zaman borç veren yararına işler. Ev, bark, işyeri sahibi olanlar sanki bedavadan bunlara sahip oluyorlar. Araba almak için 40 milyar kredi çektiğinizi varsayalım. Geri kaç lira ödeyeceksiniz. Bunu, bugün inanılmaz şekilde düşük faiz oranlarına göre hesaplıyacağız. Daha önce ne kadar yüksekti. Geri ödeyeceğiniz para, 54,256.32-YTL. Kasgo masrafını filan düşünmeyin. 14 bin YTL daha fazla ödemede bulunacaksınız. Ev almak için (hadi gayrimenkul diyelim) çektiğiniz 40.000.YTL krediye kaç lira ödeyeceksiniz. 51.969,30-YTL. Faiz oranı 1.07,- 1.080-YTL civarında aylık geri ödeme. Ekspertiz ücreti ipotek masrafları hariç. Bunları kendilerine yaptırırsanız ücret düştüğü halde hesaplanan ödemeler bu kadar. color] Hadi şimdi söyleyin bakalım. Mahmut efendi mi zarar etti yoksa banka mı kar etti? 40 milyar (eskinin para miktarıyla) paraya 50 milyarın üzerinde geri ödeme. Bunu aylık geliri 1.000/YTL olan bir adamın çevirmesi mümkün mü? Ancak eşinizde çalışıyor olacak ve maaşı yaklaşık 1.000-YTL olacak ki aylık 1.200-YTL'yi bulan taşıt 1.100-YTL'yi bulan araba kredisini ödeyebilesiniz. Komik olmayın lütfen. Faiz her zaman güçlüden yana işleyen bir sistemdir. Ekonomik bağımsızlık anlayışından sapılmış örneklermiş. Ekonomik bağımsızlık anlayışı ancak gerçekten ekonomik bir bağımsızlığa sahipseniz mümkün olan bir anlayıştır. Gelişmekte olan hangi ülkenin ekonomisi kendine yetiyor. Bunu tartışmayacağım bile. Bana şunun izahını yapabilecek misiniz? Bahsettiğimiz evli çift gerçekten belirttiğim meblağ daki parayı 48 ay biriktirselerdi yani kenara aylık 1.200-YTL koysalardı daha ekonomik olmazmıydı bu... Veya şöyle söyleyeyim iki kişi aylık 1.200-YTL kenara atsaydılar kaç ayda 40.000-YTL'yi biriktirebilirlerdi. 33 mü? Ben tam olarak hesaplamadım kusura bakma. Arada az biraz farklar olabilir. Bu nasıl bir şaşkınlıktır ki, 33 ayda biriktirebileceğiniz parayı kabul etmeyip 15 ay başkasına çalışıyorsunuz. Eve erken sahip oldular arabaya erken bindiler ve başları göğe erdi öyle mi? Bunlar mikro ölçekteki sakatlıklar makro ölçekte faiz küçük, gelişmekte olan az gelişmiş daha ne deniyorsa, devletlerin anasını ağlatmaktadır. En bariz örnek olsun diye Türkiyeyi gösterebiliriz. Faiz işe yarayan bir sistemdir, güçlünün işine yarayan bir sistem. Eğer kapitalist, emperyalist bir amaç güdüyorsanız faiz sizin için işgalden sonraki ,belki de önceki önceki, en önemli araçtır. Sizinli kapitalizmin eleştirisini yapalım demiştim ama artık bu imkansız gibi geldi bana. Kapitalizmin temeli olan faize iyi bir gözle bakıyorsunuz.

 

 

Konu biraz dağıldı sanırım.. Ben ödediğim vergilerden imamlara maaş dağıtılmasından rahatsız olduğumu söylemiştim, siz danıştaya geldiniz. Danıştay bir hukuk kurumudur. Bazı konularda bazı kararlarını beğenmeyebilirsiniz. Ancak bunun konumuzla alakası olduğunu sanmıyorum.

 

Yani şunu diyorsunuz. Müslümanların ödedikleri vergilerin verildiği yerlerden rahatsız olmaya hakları yoktur. Siz imamlara onlar din adamları olduğu için, ödenen paralardan rahatsızsınız zannımca, biz de bir hukuk kurumu olması gereken danıştaydan hukukla uzaktan yakından alakası olmayan tamamen dine hasımane kararlar verilmesinden rahatsız olabilir ve bu kararı veren kişilerin aldıkları paraların birşekilde bizim cebimizden çıkmasından rahatsız olabiliriz. Bir hukuk kurumunun verdiği bütün kararlar hiç şüphesiz hukuka uymak zorundadır ancak bu, demek değildir ki verilen tüm kararlar hukuka uygundur. Danıştay'ın dönem içerisinde kanun değişmediği halde verdiği birçok kararı vardır ki bir diğerinin tam aksi yöndedir. Ama tekrarla ifade ediyorum, her ne kadar gerek Cumhurreisimiz, gerek Yök, gerek Danıştay, gerek Anayasa Mahkemesi gibi kişi ve kurumların dine karşı takındıkları, dindarlara karşı takındıkları tutum nedeniyle üzülüyoruz ancak bizim vergilerimiz neden onlara veriliyor yakınması içerisinde değiliz. İmamlara sizlerden kesilen vergilerin gitmesine razı değiliz. Gayrimüslimlerin gelirinden imamlara para verilmesi dinimize uygun değildir. Maaşlı imam olgusu dinimize uygun değildir. Ancak devletimiz de bırakmıyor ki, biz vergilerimizi veya bir kısmını imamlara verelim. Bu ülkede yaşayan müslümanlardan kesilen vergilerin bir kısmı dahi imamların maaşlarını karşılamaya yeter de artar bile. Rahatsızlığınızın vergiler olmadığını sadece din adamlarına para verilmesine razı olamadığınızı sanıyorum. Herkesin her istediği olmuyor. Keşke sizin vergileriniz bizim imamlarımıza verilmese... İmamlarımızın boğazından haram lokma geçmese keşke.

 

Felsefeye, türbana, tedbirsizliğe değineceğim.. Örnek verdiğim kişilere de. Demokrasiye de... Şimdilik bunları bir tartalım...Selamlar ile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bulunan tüm fosiller binlerce yıl öncesinden bağırıyorlar

 

evrim saçmalıktır diye...

 

evrimi savunanlara sormak istiyorum. elinizde belge olarak ne var. hangi bilimsel kanıtla bunu iddia ediyorsunuz?

 

darwin ateisttir, bir ateist olarakta yaradılışı inkar etmek için çok şeytani bir planla ortaya atmıştır bu teoriyi.

Adı üstünde teori. kanıtlanmamış tez. ve kıyamete kadar da kanıtlanamayacak olan.

 

çünkü yaratılış gerçektir. evrimse uygurmadan başka birşey değildir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet...Halka karşı, halka rağmen demokrasi.. Ya ne olacaktı? Teokrasi mi? Emin ol ki, cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan eğitim seferberliğinden ödün verilmemiş olsaydı, bugün sizinle bunları konuşuyor olmayacaktık... Ülkemizde uygulama açısından hala sıkıntıların yaşandığı doğrudur. Ancak bunun sebebi de hala halkımız tarafından demokrasinin özümsenememiş olmasındandır. Şu an bana demokrasiden daha iyi bir rejim gösterebilir misiniz?

 

 

Teokrasi mi gibi saçma sapan bir soru sormuşsunuz. Ne lüzumu vardı? Beni iğnelemeye mi çalışıyorsunuz? Yapmayın. Kimsenin böyle bir derdi yok. Teokrasi mi sorusunu ya orta derecenin altındaki insanlar sormuşlardır bugüne kadar veya insanları ****** avlayıp köşeye sıkıştırmanın peşinde olanlar. Ben Teokrasi mi sorusu serahate kavuşsun diye İ.ÖZEL’den kısa bir alıntı yapacağım. “Osmanlı hanedanının iktidarı ele almasını isteyen olursa buna deli gözüyle bakılacağını bilmek için fazla zeki olmaya gerek yok”. Bugün teokrasi denince insanların aklına Osmanlının hanedanca yönetimine işaret ediliyor. Teokrasinin dini bir yönetim olduğu unutturulmaya çalışılıyor. Dini yönetimle hanedanlık arasında bir ilişkinin bulunmaması gerekiyor ama Osmanlı’nın uygulamaları buna aykırılık teşkil ediyor. Neyse burada teokrasinin savunmasını yapmıyorum, şu anda teokrasi isteyen insanların bulunduğunu da sanmıyorum. Tartışmanın mevzuu sizin de belirttiğiniz gibi rayından çıktı bu sebeple ben burada ufak da olsa yere göğe sığdırılamayan demokrasiye bir takım göndermeler yapabilirim. Ama önce birkaç alıntıyla devam edeceğim.

 

“Demokrasi de, yapısı içerisinde bir takım teminatlar taşıyan ve kendiliğinden bunları uygulamaya geçiren mekanik bir düzen değildir. O da diğer bütün düzünler gibi kendisini uygulamaya koyan insanlara dayalı ve bağlı bir düzendir. Demokrasiyi uygulayan ve demokratik teminatlardan yararlanan ülkelerdeki demokrasi tarihine bir göz atınız. Bu, sürekli bir mücadelenin, devrimlerin ve akıtılan kanların tarihidir. ….bu teminatları veren bizatihi demokratik düzenin kendisi değildir. Bu teminatları, halkın mücadeleleri, zulme karşı ayaklanmaları, bu konudaki fedakarlıklara ve haklarını elde etmek yolunda verilmesi gereken kurbanlara katlanmaları sağlamıştır. İşte mücadele sayesindedir ki halk, şu anda elinde bulunan hak ve teminatlara sahip olabilmiştir.

 

Şimdi kalkınız, uğrunda mücadele verilmemiş, hürriyet teminat ve hakları için direnme ve ayaklanma olmamış bir ülkede demokrasiyi uygulamaya kalkışın. Böyle bir ülkede demokrasi insanlara ne yapabilecektir? Acaba onların haklarını koruyacak ve teminatlarını verebilecek midir?

 

Demokrasi hazır alınıp giyilebilecek bir elbise değildir. Onun, giyecek kimsenin boyuna posuna göre biçilmesi gerekir. (M.KUTUP)

 

“1945 baskısı sözlükte demokrasi “halkçılık, elerki” olarak tanımlanmaktadır. Bilindiği gibi halkçılık CHP’nin altı okundan biridir. Bizim bildiğimiz kadarıyla “halkçılık” demokrasi anlamına gelmez. --- Türkiye de demokrasinin nerelere çekildiğini göstermesi için alıntıladım.

 

Demokrasi amiyane tabirle kitabına uydurma rejimidir. (Niye mi) Türkiye de ayrılıkçı eğilimlerin sonuna kadar ifadesi için demokrasi gereklidir. Batı başkentlerinden ille de demokrasici, kişi hak ve özgürlüklerinin korumacı mesajlar yayılır. Ama Cezayir’de anti-batıcı, milli bütünlüğü önce batıya karşı sağlayacak bir yönetim oluşması ihtimali ortaya çıktığında batı başkentleri dut yemiş bülbüle dönerler, batı güdümünü devam ettirici darbeye cevaz verici mesajlar yayarlar.

 

Herkes bir örnek giyinecek, düşünecek ve yaşayacaksa, fikir hürriyetine, halk egemenliğine, demokrasiye ne gerek var.

 

Daha fazla hürriyet için daha fazla baskı, daha fazla demokrasi için daha fazla sıkıyönetim ya da diktatörlük.

 

Türkiye de neden halkın hem seçmesi istenmekte, hem de seçimi beğenilmemektedir bazı çevrelerde.” ---m.doğan (halka karşı demokrasi kitabından)

Bu sözlerde 1990’larda yazılmış bir kitapdan alıntılanmıştır. Ne değişmiş 16 yılda.

 

Türkiye de uygulamaya koyduğumuz demokrasi (saçmaladım) önceki haklarımızdan daha baskıcı yönetimlere neden olmuştur. Halkın seçtiği iktidarlar nedense beğenilmeyip iktidardan edilmişlerdir. Halka karşı darbe değil de nedir bu. Konuyu iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmenin anlamı yok ;) . Bugün Türkiye de uygulama bulan sistemin demokratik olduğu söylenemez. Demokrasi dediğimiz sistemin ilk önce halkın iradesinin temsili olması gerekir. Halkın iradesinin illaki bilinçli olmak veya olmamak gibi bir yükümlülüğe düçar edilmesinin anlamı yok. Eğer halk kimi niye seçtiğini bilmiyor diyorsak, bilinçsizlere oy da kullandırmamız gerekir. Bu da demokrasiden en önemli sapma olur. O halde halkın irade ve isteklerinin devlet yönetiminde dikkate alınmasının sağlanmasını temel alan bir sistemi oluşturmalıdır demokrasi. Peki Türkiye de böyle bir şey mevcut mudur? ... Hayır… koskoca bir HAYIR… VE SON SÖZLER OLARAK ---Herşeyimiz gibi demokrasimiz de nevi şahsına münhüsır kılınmış

 

“Hür, insani, katılımcı ve adil bir sistemin adı ille de demokrasi olmak zorunda değildir”. M.DOĞAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tedbirsizlik ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Bahsettiğimiz nokta din adına nelerin yapılabileceğini göstermektir. Peki islam adına yapılanlara islam dünyası neden tepki göstermemiştir?

Sivas olaylarını tartışıyoruz. Garip bir yere kaydı konu ya neyse...

Emin misiniz diye sorayım size.. Evet emin misiniz tepki gösterilmediğine. Olaydan sonraki bütün tepkisizliği incelediniz öyle mi? Hadi diyelim tepi göstermediler. Peki müslümanlar bugüne kadar neye tepki gösterdiler. Türk halkı neye tepki gösterdi. Kurtuluş Savaşı demeyin lütfen. o bir tepki değildi. İslama başörtüsüne uzanan ele dahi tepkisiz kalan bir halktan sivas olaylarına tepki göstermesini beklemek ahlaki bir beklenti değildir zannımca. Sivas olaylarını çıkartaların dinden bir haber oldukları apaçık ortadadır. İslam bu değildir. İslam budur diyenlerde islam korkusundan bir şekilde nemalananlardır.

 

Yani Kur'an'da yazan şer'i hükümler dışında caydırıcılığı olan herhangi bir uygulama söz konusu olabilir mi? Yoksa sadece hakedene şer'i cezalar verilsin, mazereti varsa verilmesin mi?

Bu cümlenizden hiçbir şey anlamadım. Cehaletime verdim. Açıklarsanız cevap vermeye çalışacağım.

 

Bu konu siyasete malzeme yapılırken neredeydiniz? Neden ninelerimiz türban takmıyorlar? Neden kırsal kesimde rastladığım insanlarda türban yok da belirli bir kesmin başında türban var? Takiyye yapan bizler miyiz? Yoksa sırf türbanla okula sokamadığı kızını, "onlarla dostluk kurmayın" emrine rağmen abd deki üniversitelere gönderenler mi?

 

Biz, müslümanlar olarak bizlere gavur memleketlerinde dahi yapılmayan zulmün kendi ülkemizde yapılmasından şikayetçiyiz. Takiyye yapanlardan ben de ziyadesiyle rahatsızım. Ben R.T.E değilim. Ben N.E değilim. Ben F.G değilim. Sadece Bekir'im. Takiyye falan da yapmıyorum. Ben müslümanım ve dine aykırı ama dinilik kisvesi adı altında islama sokulan, sokuşturulmaya çalışılan herşeye karşıyım. Siz de onlar da takiyye yapmaktasınız.

Siyaset malzemesi yapılırken nerdey mişiz? Burdaydık. Ne yapmamızı bekliyordunuz. Siyaset malzemesi yapanları kılıçtan mı geçirecektik. Türban (bizce başörtüsü yasaklandı-hatta sakal dahi yasaklanmıştı) yasaklanmasaydı siyasete malzeme yapılabilir miydi? Türbanın siyasete malzeme yapılması "Türbanı serbesz bıraktırmak" jargonu (bu kelime uymadı ama başka birşey bulamıyorum şimdilik) üzerinden yürütüldü, yürütülüyor. Ve işin garip tarafı islamcı partiler de, solcu, milliyetçi, devletçi partiler de aynı cümlelerle seçim kampanyalarını yürütüyorlar.

Türban kelimesi bir uydurmaca, bir göz boyama, bir kıstırma hareketinin ilk adımıdır. Nasıl ki biz islama değil, şeriate karşıyız deniliyorsa biz başörtüsüne değil türbana karşıyız adlandırması da aynı minvaldedir. Başörtüsünün tek bir modeli mi vardır? Veya başörtüsü sadece şudur ve bütün müslümanlar bu şekilde başlarını örtmek zorundadır gibi bir sınırlama mı vardır bizim bilmediğimiz, sizin bildiğiniz? Tesettürde, yüz ve ayaklar haricindeki yerlerin örtülmesi ve vücut hatlarının belli edilmemesi esastır. Bunu sağlayabilecek her tür giysi serbesttir. Köylüler öyle şehirliler böyle giyinebilir. Köylüler şalvar giyiyor diye şehirliler de şalvar giymeli midir? vs.vs.

Ben size daha ileri giderek başkaca birşey sormuştum. Üniversite öğrencilerinin siyasi faaliyet gütmeleri yasak mıdır? Siyasi simge taşımaları yasak mıdır? Madem türban siyasi bir simgedir en azından üniversite de serbest olamaz mı? Türbanın tanımlanmış bir hali var mıdır? Türbanla giril/e/meyen yerlere "Köylü işi başörtüsü " ile girilmesi serbest midir?

 

 

Gerisine sonra değinmeye çalışacağım.. Ancak konu kaymaya başladı. Bizim derdimiz ateistlerin niye dine karşı tavır takındıklarıydı...

Sizden başka da cevap veren çıkmadı... Konuya dahil olan arkadaşlara ayrıca teşekkür ediyorum. Ama lütfen evrim teorisinden bu başlık altında bahsetmeyelim. Ben bu konudan bıktım. Selamlar ile

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*Ateizmin mutlak doğruymuş gibi empoze edilmesinden rahatsız oluyorum. Bilim insanı ateizme götürür dogmasından rahatsız oluyorum. Dinin empoze edildiğinin söylenmesinden rahatsız oluyorum.

.

.

.

Bahsettiğiniz gerekçeler zannımca pek yeterli değiller. En azından forumun çeşitli kısımlarındaki yazılarınız gereğince yeterli değiller. Daha komplike sebepler olmalı islam karşıtlığı için sizin adınıza. Bu kadar basit gerekçeler bu husumetin sebebi olamaz gibi geldi bana....

 

Selamlar ile...Kendinize iyi bakın...

 

çok doğru..katıldığımı söylemekle yetıneceğim..yazılması gerekenı yazmışsınız

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani Kur'an'da yazan şer'i hükümler dışında caydırıcılığı olan herhangi bir uygulama söz konusu olabilir mi? Yoksa sadece hakedene şer'i cezalar verilsin, mazereti varsa verilmesin mi?

Şari ne demektir. Şeriat koyan. Şari olarak Rabbimiz vardır ancak Hz. Peygamberin de şeriat koyma yetkisi vardır ve bunu yapmıştır. Kur'an-ı Kerim bir hukuk kitabı değildir. Özellikle de ceza hukuku kitabı değildir. Bu sebeple bütün cezalandırma şekilleri ve bütün suçların Kur'an-ı Kerim de geçmesini beklemek amiyane tabirle saflık olur. Tabi ki hakedene ceza verilecektir. Yoksa siz haketmeyenlere de ceza verilmesinden yanamısınız? Bir insanı öldürmek bütün hukuk nizamlarında suçtur. Ancak sizi öldürmeye çalışan bir insanı öldürmek suç olmaz. Bir hukuka uygunluk nedenidir. Tabi ki mazereti (sağlık raporundan bahsetmiyorum. :D -ancak konuyu hafife aldığınız da belli mazeret gibi bir kelime kullanışınızdan ) olan cezalandırılmayacak. Ceza en nihayetinde suçluya uygulanan yaptırımdır.

 

1400 yıldır değiştirilemediyse, bundan sonra da değiştirilmesi için yapılacak tek şey eğitimdir. Anlayın artık neden cami-okul kıyaslaması yaptığımızı..

Sanırım bu konuda anlatmak istediğimi anlayamadınız... Ben cami için gösterilen hassasiyetin, konu eğitim olduğunda gösterilmediğini anlatmaya çalışıyorum. Her mahalleye 2 tane cami yapmaya kalkarsanız tabii ki imam ihtiyacını karşılayamazsınız... Şu an en önemli eksiklik eğitim eksikliğimizdir. Neden "önce eğitim" diyoruz ? Şu an halkın en son ihtiyacı ibadet yeri ihtiyacıdır. İnsan ibadetini pekala evinde de yapabilir. Ama cami yapımına katkıda bulunmak, eğitime katkıda bulunmaktan daha sevaptır değil mi? Kurban derisi toplama görevi TSK'ne değil, Türk Hava Kurumu'na aittir. Bunu da hatırlatayım.

 

Neden illaki okul-cami karşılaştırması (şu an farkettim ki kıyaslama yapmıyorsunuz) yapıyorsunuz. Siz ateistler kaç okulun yapımına katkıda bulundunuz. ........... anlamı yok. Camiler sanki okullara inat açılıyor. Müslümanlar sanki okul düşmanı. Biz sanki eğitim karşıtıyız. Biz sanki bilim düşmanıyız. Nereden biliyorsunuz hem, halkın en son ihtiyacının ibadet yeri ihtiyacı olduğunu. Hiç aramak zorunda kaldınız mı da bilmediğiniz bir konuda ahkam kesiyorsunuz? Size göre ibadet sadece akşamları mı yapılan birşey veya Cumartesi, Pazar günleri? Evimizde de ibadet edebilir mişiz. Tabi ki camiye yardım okula yardımdan daha sevaptır. Sevap dediğimiz şey sonuçta Allah için yaptıklarımızın karşılığı değil midir? Hatırlatmanız için ayrıca teşekkürler. Ben TSK demiştim, yanılmışım. 28 Şubat sürecinde Camilerden derilerin gasp edilişinde jandarmanın sert tutumu hafızamda silahlı kuvvetleri etkin olarak hatırlamama neden olmuş.

 

Ancak zararları yanında, çözüme ulaştırdığı sorunların lafı bile edilemez. Sonuç olarak dini inancın getirdiği bir cehalet ve din simsarlarının bu cehaletten faydalanmasıdır.

 

Dinini bilmeyen insanların bu şekildeki inançlarını dinlerini ortadan kaldırarak mı gidereceksiniz. Bu insanlar din konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları için yanlış inançlara kapılmışlardır. Bu da Türkiye de din eğitimi eksikliğinin en önemli göstergesidir. Halkımız kendi dinleri hakkında ..... bırakılmıştır. Bu insanların yanlış inançlardan kurtulmaları ancak ve ancak doğru din eğitimiyle mümkündür. Yani ki eğitim şart... :D

 

 

O zat-ı alinizin kuruntusu. Felsefe bilinmeyene karşı fikir yürütmedir. Dolayısı ile tanrı da bir bilinmez olduğundan, felsefe konuları arasına girmektedir. Siz felsefeyi kendinize yontuyorsunuz o kadar. Sizinle Musa'nın denizi ikiye yarması, ya da Muhammed'in Miraca çıkması konusunda neyi tartışabiliriz ki?

 

Felsefe dediğimiz olgu tanrı ve yaratılış merkezli bir düşüncenin tezahürüdürBu felsefeyle ilgili cümlem. Ben felsefenin ve ilk filozofun ortaya çıkmasında tanrı ve yaratılış merkezli bir düşüncenin etken olduğunu yazmışım. Bu durum şunun tezahürüdür dediğimizde bu durum şundan olmuştur, bu durum şunun sonucudur demeye gelir. İnsan nasıl meydana geldiğini, dünyanın nasıl oluştuğunu düşündüğü anda felsefeye adım atmıştır. Zira metafizik bir alana adım atmıştır. Siz bana kaç tane ateist ilk çağ filozofu sayabilirsiniz. Felsefenin ilk çağından bahsediyorum. Thales ateist miydi? Dünyanın meydana gelişini bugün siz darwinistler kendiliğindenliğe dayandırıyorsunuz, ancak 1500'lü yıllara kadar hemen bütün medeniyetler ve filozoflar tanrı inancına dayandırıyorlardı. Bugün Heideger, Bergson, Guenon, Malabranc gibi filozoflar metafiziği açıklamaya inanılmaz şekilde uğraşmışlardır. Felsefenin en önemli mevzuu metafizik değil midir? Felsefe kişinin kendisine yontacağa kadar basit birşey değildir. En azından ben bunu başaramam. Keşke felsefi bir alanda cümle sarf ederken daha açıklayıcı ve daha kibar bir üslup kullansaydınız.

 

 

"örnek" diyerek isimlendirdiğiniz şahsiyetler (Muhammed esed hariç. O yahudi idi) hristiyanlıktan müslümanlığa geçmişlerdir. Dolayısı ile zaten bir din etkisi altında yetişmişlerdir. O yüzden ha müslüman olmuş, ha hristiyan... Sizce neden insanlar genel olarak bağlı oldukları toplumun dinini kabul ediyorlar? Sakın öyle yetiştirildikleri için olmasın?

 

Siz de 4 yıl Kur'an kursuna gittiğinizi söylemiştiniz, şimdi dinsizsiniz. Özür dilerim ben dinsiz tabirini küfür gibi kullandım ateistsiniz. Hasılı insan öyle yetiştirildi diye öyle inanmak zorunda değildir. Ateist ailelerin çocuklarının dindar, dindar aile çocuklarının da sizlerden olduğu vakidir. Putperest bir toplum, yetişmelerinin tamamen aksi olan bir inancı kabul etmişlerdir. Evet yetiştirilme bir nebze olsun kişilerin inançlarına etki etse de inançta asıl etken düşünce olmalıdır. Sonuçta inanma kabul etmedir. Her kabulde bir reddetme ihtimali ve iradesi mevcuttur. Taklitte ise böyle birşey yoktur. Dolayısıyla inanma da (inanç) akılla geliştirilebilir. Benim verdiğim örnekler içerisinde sahabeler de vardı. Yahudilerin veya Hristiyanların müslüman olmaları belki de ateislerin müslüman olmasından daha zordur. Bunu bilebilir miyiz? Zira kendilerine göre doğru bildikleri bir din halihazırda mevcuttur. Bu sebeple bu cümleleriniz de tutarsız kalmaktadır.

 

Selamlar ile...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Selamlar... Sayın yam yam...

 

Biraz tersten başlamak gibi olacak ama, ben sırf bir bilimler akademisinin açıklamasını link olarak verdiğiniz için buradan başlama gereğini duydum. Bilimler akademesi değil, siyasi bir kurum sanki.. Açıklamaların güzelliğine bakınız.

(Kim görmüş, TÜBA VAKFI, ne göz varmış adamlarda) (kim demiş TÜBA VAKFI. bir de ........ bakın kendileri dahi teori diyorlar.Bilimsel gerçeklik falan değil teori...) (hangi ülkeler reddetmiş. Kim reddetmiş, ateist bilim adamları) v (nedenmiş. Gerçekiçi ispatlanmış bir evrim teorisi istiyoruz öyleyse.)

,(bakın hele, evrim teorisi döndü laiklik tartışmasına. Bilimin derdi din midir?. Gidin teorinizi ispatlayın. Teorinizi ispatladıktan sonra zaten dinsizlik beraberinde gelir. Siz evrimi kanıtlayamayın hem hem de laikliğe göndermede bulunun)

 

Ben de buradan başlamayı görev saydım. Bilimler akademisinin saçmalamalırını buraya aktardım. Bilimler akademisinin açıklamısında tek bir tane bilimsel gerçek gören oldu mu? Bilimler akademesi siyasi, felsefi bir alanda ne halt etmeye çalışıyor. Ben de tamamen hücrenin dahi tesadüfen oluştuğunu söyleyen evrim teorisi gibi bilim dışı ögelerin ayıklanması, çağdaş bilimsel düşünce yöntemlerinin (gerisi zaten yukarda yazıyor)

 

Not: Kırmızı işaretli yerler bana ait... Yavaş yavaş devam edeceğim...

 

"Adamlar" dediklerinize bir göz atalım isterseniz sayın bekir ...

 

Başkan

 

Prof. Dr. Engin BERMEK

 

Konsey Üyeleri

 

Prof. Dr. Engin BERMEK (Başkan)

Prof. Dr. Tarık ÇELİK

Prof. Dr. İsmail Hakkı DURU

Prof. Dr. Ayşe ERZAN

Prof. Dr. Metin GÜRSES

Prof. Dr. Metin HEPER

Prof. Dr. Yücel KANPOLAT

Prof. Dr. Emin KANSU

Prof. Dr. Şevket PAMUK

Prof. Dr. İlhan TEKELİ

Prof. Dr. Dinçer ÜLKÜ

 

Bir de sizin bilimsel (!) dayanaklarınıza. Yani BAV'a...

 

Vakfın İnternet sitesine girdiğimde, vakıf üyeleri hakkında herhangi bir bilgiye rastlayamadım. Yalnızca başkan olarak Tarkan Yavaş ve fahri başkan olarak da Adnan Oktar adı geçiyor. Adlarının önünde herhangi bir akademik ünvan bulunmuyor. Dahası bir özgeçmişleri bile yok. Ama isterseniz alttaki linkten özgeçmişlerine bir göz atabiliriz...

 

http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/00...rkiye/01tur.htm

 

Bakın ne diyor Adnan Hoca (!);

 

‘‘1956 yılında Ankara'da doğdum. 1979 yılında Fındıklı'daki Güzel Sanatlar Akademisi'ni kazandım. 3'üncü sınıfta öğrenci olayları nedeniyle okulu bıraktım. Daha sonra İ.Ü. Felsefe Bölümü'ne kayıt yaptırdım ve yine öğrenci olaylarından dolayı okulu bıraktım.

 

1986'da Bulvar Gazetesi'nde yazdığım bir yazıdan dolayı Ümmetçilik propagandası yapmak suçundan tutuklandım ve 9 ay cezaevinde kaldım. 10 ay Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde kaldım.

 

DİNİ BİLGİM YOK 1987'de HY adıyla Yahudilik-Masonluk isimli kitap yazdım. Dini eğitimim olmadığı doğrudur. 1979-80 yıllarında Adnan Hoca Grubu olarak bilinen örgütlenmeyi tek başıma oluşturmaya başladım. O dönemde Yasin Gürlek ve 2-3 kişi daha benim yanımda idi. Daha sonra Akademi öğrencileri arasından 20-25 kişilik bir grup oluşturdum. Gürlek halen benim müridimdir ancak örgüt içinde bir görevi yoktur. 1991 yılında Bilim Araştırma Vakfı'nı kurana kadar geçen süre içerisinde örgütlenme ve faaliyetlerime devam ettim.’’

 

Evrim Teorisini çürüttüğünü iddia eden adamların akademik kariyeri yok yahu... Bir duvarcı ustasının kuantum fiziği üzerine bilimsel bir teoriyi çürütme ihtimali ne ise, bu adamların da evrim teorisini çürütme ihtimali odur... Sahtekarlıklarla insanları kandırmaya çalışıyorlar. Sizler de sırf inancınınz için bunlara destek veriyorsunuz. HY'nın sahtekarlıklarını aşağıdaki linkten (ve linkin devamından) bulabilirsiniz...

 

http://bilimvedin.blogspot.com/2005/11/har...ekrlklar-1.html

 

Ayrıca iftiraları için de ;

 

http://www.trakya.edu.tr/Haberler/091202_1.htm

 

Gelelim evrimin bilimselliği konusuna...

 

Kuram Olarak Evrim

Yaradılışçılar ve evrime karşı çıkan diğerleri, evrimin "yalnızca bir kuram" olduğuna işaret ederler. Bu, "kuram" sözcüğünün aslında iki anlamı olması nedeniyle ortaya çıkan belirsizliklerden kaynaklanıyor. Evrime de uygulanan birinci anlamı, bir araya geldiklerinde bir bütün oluşturan olgu ve çıkarsamalar

topluluğu. "Yerçekimi Kuramı"ndan sözederiz. Yeryüzünde gördüğümüz ve bildiğimiz herşey bu temel düşünceyle tutarlı. Evrim için de aynı şey geçerli: Tüm biyolojik ve jeolojik olgular ve hatta moleküler biyolojide yaşanan ve Darwin'in hiç bir zaman öngöremeyecği yeni bulgular, Darwin'in çizdiği çerçeveye rahatça oturur. Kuram sözcüğü, “tahmin” anlamnda da kullanılıyor. John F Kennedy'nin 1963 yılında öldürülmesi konusunda kafa yormuş olan herkesin, bundan kimin sorumlu olduğu konusunda, Mafya,

CIA, Sovyetler Birliği ve Fidel Castro da içinde olmak üzere farklı bir "kuram"ı var. Bunlar aslında birer tahmin. Evrim, kesinlikle ikinci anlamda değil, birinci anlamda bir kuram.

 

Bilim ve Teknik Dergisi / Mart 2001 S:52 (Siz bu kaynağa da itiraz edersiniz şimdi :D Ne de olsa hepsi Ateist bilim adamları )

 

Ayrıca ; http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...3_science.shtml

 

İkna olmazsanız, size daha onlarca kaynak verebilirim...

 

"Bilimsel gerçeklik değil" iddianıza yanıt verdik...

 

Gelelim laiklik meselesine...

 

(Bu konu için Meclis Tunanaklarını bile araştırdım)

 

http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak...user_id=3073814

 

Bakınız zamanın Fazilet Partisi Hatay Milletvekilinin iddia ve sorularına.... Tam bir ibret tablosu... Yalanlar, iftiralarla dolu.. (Türkler için kullanıldığını iddia ettiği ifadelere ve diğer iddialara cevap olarak bakınız http://bilimvedin.blogspot.com/2006/02/evr...alevlendi.html)

 

Bir de AKP hükümetinden sonraki soru önergelerine bakalım...

 

http://www.tbmm.info/modules.php?name=club...a0a743cccd97a16

 

ve

 

http://www.tbmm.info/modules.php?name=club...a0a743cccd97a16

 

Okullar, öğrencilerini ne idüğü belirsiz (!), akademik kariyerden yoksun kişilerin kurduğu safsata ve çarpıtmalarla dolu müze adı altında sahtekarlıkların sergilendiği mekanlara götürüyor. Üstelik okullar bu izni ne validen, ne il, ne de ilçe M.E.M.den alıyorlar...

 

Bakın ABD'de bile Bush'a rağmen bu konuda ne karar veriliyor...

 

"Devlet okullarında evrime alternatif olarak akıllı tasarımın okutulmasının anayasal olmadığına hükmettik. Akıllı tasarımın öğretilmesi, anayasanın kilise-devlet ayrılığı ilkesine aykırıdır. Akıllı tasarımın bilim olmadığı sonucuna vardık. Bu öğretiyi yaratıcılarından ayrı düşünemezsiniz, bu da dini propaganda olduğu anlamına gelir."

 

Yargıç, "Darwin'in evrim kuramı mükemmel değildir. Ancak bilimsel bir kuramın her noktayı açıklığa kavuşturamaması; din temelli, sınanamayan alternatif bir varsayımı zorla bilim sınıfına sokmak için bahane olarak kullanılamaz."

 

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=173571

 

Lütfen "bilimsel" in ne olduğu konusunu tekrar gözden giçiriniz... Bir iletinizde de, "Bir müslümanın sözlerine her zaman gayrimüslimlerin sözlerinden daha fazla itibar ederim. Etmek zorundayım da." ifadesini kullanmıştınız... Bundan daha dogmatik bir ifade, daha başka nasıl olabilir? Benim sözlerime itibar etmeyecekseniz, benimle ne diye tartışıyorsunuz?

 

Devam edeceğim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ne olmuş yani dünyanın fizik dehası olarak bilinen adamı Albert Ainstain de geri zekalı diye okuldan atılmıştı... ama onun dehasının önün geçemedi bu... :P

 

 

Albert Einstein, sağdan soldan aldığı bilimsel verileri çarpıtarak insanları aldatmaya çalışmıyordu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Lütfen "bilimsel" in ne olduğu konusunu tekrar gözden giçiriniz... Bir iletinizde de, "Bir müslümanın sözlerine her zaman gayrimüslimlerin sözlerinden daha fazla itibar ederim. Etmek zorundayım da." ifadesini kullanmıştınız... Bundan daha dogmatik bir ifade, daha başka nasıl olabilir? Benim sözlerime itibar etmeyecekseniz, benimle ne diye tartışıyorsunuz
?

 

Allah razı olsun uyarın için. Bir müslümanın sözlerine her zaman gayrimüslimlerin sözlerinden daha fazla itibar ederim. Etmek zorundayım da. Sizinde belirttiğiniz gibi, insanız, hatalarımız mevcut. Çoğu zaman kendi hatalarımızı göremiyoruz da. Bu noktada gayrimüslim birinden evvel bir din kardeşimin beni uyarması hiç şüphesiz çok daha güzeldir.

 

Bu bahsettiğiniz benim yazım, neyse siz alınganlık çıkarmak için bahane arıyorsunuz galiba. Allah rızası için, bir kardeşiniz size bir şey söylese bir yabancının mı söylediği önceliklidir kardeşinizinki mi? Hem sözlerinize itibar etmeyecek olsaydım sizinle bugüne kadar niye tartışaydım? Bu islamın gereğidir. Eğer inanıyorsanız üstünsünüz ayeti de benim bu önceliğimi destekler. İnananlar bizce inanmayanlardan daha üstündür. Bu sebeple itikadımıza göre inananların sözlerinin daha da öncelenmesi gerekir. Bu cümlenin mefhumu muhalifi inanmayanların sözlerine itibar edilmez değer verilmez demek değildir. Birini olumlamak, diğerini olumsuzlamak anlamında değildir. Birinin sözüne daha fazla itibar edeceğim, diğerinin sözüne hiç itibar etmeyeceğim anlamında değildir.

Böylesi bir durumda hatalarımı bir müslümanın daha iyi tespit edeceğini de özellikle belirteyim. Hatalarımı tabi ki gayri müslimlerin farketmesinden önce bir müslümanın görerek beni uyarması daha güzeldir.

 

Bir de sizin bilimsel (!) dayanaklarınıza. Yani BAV'a...

 

Ben nerede bilimsel bir dayanaktan bahsettim. Sizin söylediğiniz yer bilimsel dayanaktan yoksun açıklamalarda bulunmuş dedim. TÜBA'nın açıklamaları bilimsel dayanaktan yoksun, sanki laiklik bekçişiymişler gibi açıklamalar yapmışlar. Tayyip ERDOĞAN'ın deyimiyle herkes işine baksın.Bilim akademisi neden Türkiyeyi dünyada söz sahibi yapacak bilimsel buluşların derdine düşmüyor da, la havle vela.....bilim bu mudur? Bilim akademisi laiklik derdinde. İnsanların ünvanları her dediklerini doğru kılmaz. Bir felsefecinin moleküler yapı hakkındaki düşünceleri ile bir Fizik Profesörünün hukuk düzeni hakkındaki düşünceleri sadece kendilerine hasredilebilir. Genel bir geçerliği yoktur. Evrim teorisi hakkında tartışmak istemediğimi sarahatle söyledim. BAV hakkında da herhangi bir malumat sahibi değildim siz bahsedene kadar. Benim bilimsel dayanağım bu değildir. Kaldı ki ben konunun başında da söyledim. Bu din tamamen dogma olsa dahi (ben kendi çapımda akli kaynaklara oturttum o ayrı hikaye) ben kabullenebilirim. Evrim teorisini açtığınız başlık altında tartışmaya devam edin. TÜBA vakfının açıklamasını bir talihsizlik saydım. Siz belirtmeden evvel bu açıklamadan haberim yoktu. Belirttiğiniz profesörleri tanımıyorum da. Dedim ya derdim evrim teorisi değil. Ancak laiklik, din gibi konularda ahkam kesen insanların en azından felsefeci, hukukçu, sosyal bilimci olmalarını yeğlerdim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

?

Bu bahsettiğiniz benim yazım, neyse siz alınganlık çıkarmak için bahane arıyorsunuz galiba. Allah rızası için, bir kardeşiniz size bir şey söylese bir yabancının mı söylediği önceliklidir kardeşinizinki mi? Hem sözlerinize itibar etmeyecek olsaydım sizinle bugüne kadar niye tartışaydım? Bu islamın gereğidir. Eğer inanıyorsanız üstünsünüz ayeti de benim bu önceliğimi destekler. İnananlar bizce inanmayanlardan daha üstündür. Bu sebeple itikadımıza göre inananların sözlerinin daha da öncelenmesi gerekir. Bu cümlenin mefhumu muhalifi inanmayanların sözlerine itibar edilmez değer verilmez demek değildir. Birini olumlamak, diğerini olumsuzlamak anlamında değildir. Birinin sözüne daha fazla itibar edeceğim, diğerinin sözüne hiç itibar etmeyeceğim anlamında değildir.

Böylesi bir durumda hatalarımı bir müslümanın daha iyi tespit edeceğini de özellikle belirteyim. Hatalarımı tabi ki gayri müslimlerin farketmesinden önce bir müslümanın görerek beni uyarması daha güzeldir.

Ben nerede bilimsel bir dayanaktan bahsettim. Sizin söylediğiniz yer bilimsel dayanaktan yoksun açıklamalarda bulunmuş dedim. TÜBA'nın açıklamaları bilimsel dayanaktan yoksun, sanki laiklik bekçişiymişler gibi açıklamalar yapmışlar. Tayyip ERDOĞAN'ın deyimiyle herkes işine baksın.Bilim akademisi neden Türkiyeyi dünyada söz sahibi yapacak bilimsel buluşların derdine düşmüyor da, la havle vela.....bilim bu mudur? Bilim akademisi laiklik derdinde. İnsanların ünvanları her dediklerini doğru kılmaz. Bir felsefecinin moleküler yapı hakkındaki düşünceleri ile bir Fizik Profesörünün hukuk düzeni hakkındaki düşünceleri sadece kendilerine hasredilebilir. Genel bir geçerliği yoktur. Evrim teorisi hakkında tartışmak istemediğimi sarahatle söyledim. BAV hakkında da herhangi bir malumat sahibi değildim siz bahsedene kadar. Benim bilimsel dayanağım bu değildir. Kaldı ki ben konunun başında da söyledim. Bu din tamamen dogma olsa dahi (ben kendi çapımda akli kaynaklara oturttum o ayrı hikaye) ben kabullenebilirim. Evrim teorisini açtığınız başlık altında tartışmaya devam edin. TÜBA vakfının açıklamasını bir talihsizlik saydım. Siz belirtmeden evvel bu açıklamadan haberim yoktu. Belirttiğiniz profesörleri tanımıyorum da. Dedim ya derdim evrim teorisi değil. Ancak laiklik, din gibi konularda ahkam kesen insanların en azından felsefeci, hukukçu, sosyal bilimci olmalarını yeğlerdim.

 

Sayın bekir ; ben sizin cevaplarınızı bitirmenizi sabırla beklemiştim. İşte bu yüzden beklemiştim. Konu içinde konu tartışması olmasın, bütünlük bozulmasın diye... Zira pek çok konuyu aynı başlık altında tartışmaya çalışıyoruz..Sizden de aynı şeyi beklerdim... Neyse...

 

Konu bilimsel bir konudur. Okullarda okutulan/okutulmaya çalışılan, öğrencilerin öğrenimini ve düşünce yapısını ilgilendiren önemli bir konudur. TÜBA'da devlet eliyle kurulan bilimsel bir akademi olarak bu konuya taraftır. Sırf dine dayandırılan bir konunun bilim diye ders kitaplarına koymaya çalışmak, ya da dine uygun olmadığı için ders kitaplarından çıkarmaya çalışmak laikliğe aykırıdır. Kusura bakmayın, bu konuda taraf ulemalar ya da müçtehitler değildir. Neyin bilimsel, neyin dine dayalı olduğuna karar verecek olan akademilerdir. TÜBA'nın yaptığı da talihsiz değil, çok yerinde bir açıklamadır.

 

Peki, BAV'ı tanımıyorsunuz, biyoloji ya da evrim ile ilgili bir bilim dalından akademik bir kariyeriniz de yok... Hukuk eğitimi aldığınızı iddia etmiştiniz. E arkadaşım; peki neye dayanarak evrimin bilimsel olmadığını iddia edebiliyorsunuz? Kusura bakmayın, bu konuda sizi samimi bulmuyorum. Zira, sırf Kur'an'a bakarak "evrim bilimsel değildir" diyemezsiniz. Bu konuda kendi kendinize hüküm verecek seviyede de değilsiniz. O zaman bir kaynaktan yararlanıyorsunuz. Peki bu kaynak nasıl bir bilimsel kaynaktır ki, tüm dünyada (bir kaçının ideolojik yaklaşımı dışında) bilim adamlarınca kabul edilen bir konuya "bilimsel değil" yakıştırması yapabiliyor ? Bu gün evrim hakkında yapılan tartışmalar evrimin olduğuyla ilgili değil, işleyiş mekanızmasındaki bilinmeyenler içindir. Arama motorlarından "evrim" yazıp arattırdığınızda, çıkan yüzlerce sayfanın yarısından fazlası H.Y kaynaklıdır. H.Y bu konuyu murdar etmiştir.

 

Kime itibar edip, kime etmeyeceğiniz, ya da itibarınızın seviyesi beni ilgilendirmez. Ancak itibar etme ve itibarın seviyesi kriterlerinizi dini inanca bağlamanızı, yüksek eğitim aldığını iddia eden birine ben yakıştıramadım. Tavsiyem ; kişiye değil, söylenen sözlere bakmanızdır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Albert Einstein, sağdan soldan aldığı bilimsel verileri çarpıtarak insanları aldatmaya çalışmıyordu...

 

Hay Allah demek bilimsel verileri çarpıtmıyordu... :P

 

yani ateizmi reddettiği için bilimsel kanıtlarla her şeyi açıkça ortaya koysada bunu bilimsel kabul etmeyeceksiniz...

 

çünkü sizin bilimselliğiniz kişisel görüşünüzle alakalı...

 

önce sizin gibi düşünmeli sonra sizin istediklerinizi söylemeli, ancak o zaman bilimsel bulursunuz...

 

bu mu sizin objektif ve akılcı tavrınız???

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cevap vermeye tam bir düzen içerisinde devam edemiyorum. Bu sebeple özür diliyorum. Kah sondan kah baştan başladık.

Faiz; ödünç alınan bir paranın kullanma bedelidir. Dar bir tanımlama olmuş. Akdi faiz, temerrüt faizi gibi kavramlar dışında kalmış tanımlamanın. Bileşik faiz olgusu ise hiç ortalarda görünmüyor. Bütün örnekleri vermek gibi bir lüksüm de yok bunu hatırlatayım. İç borçlanma, dış borçlanma benim için ve benim açımdan farketmiyor. İç borçlanma dediğimiz şey de çoğu zaman dış mihraklı bir Türk kuruluşunun devlete borç vermesi şeklinde tezahür ediyor. Bu da önemli değil. Önemli olan alınan paranın misliyle geri ödenmesi. Kaç kişi ev bark sahibi olmuştur biliyor musunuz diye sormuşunuz. Bilmiyorum. Peki siz, başkalarının verdiği kredilerle kaç kişi yerinden yurdundan, olduğunu kaç kişinin yuvasının yıkıldığını biliyormusunuz. Faizi geniş perspektiften siz değerlendiremiyorsunuz. İslam bunu yasaklamış ya, illaki yanlıştır. Faiz çarkı her zaman borç veren yararına işler. Ev, bark, işyeri sahibi olanlar sanki bedavadan bunlara sahip oluyorlar. Araba almak için 40 milyar kredi çektiğinizi varsayalım. Geri kaç lira ödeyeceksiniz. Bunu, bugün inanılmaz şekilde düşük faiz oranlarına göre hesaplıyacağız. Daha önce ne kadar yüksekti. Geri ödeyeceğiniz para, 54,256.32-YTL. Kasgo masrafını filan düşünmeyin. 14 bin YTL daha fazla ödemede bulunacaksınız. Ev almak için (hadi gayrimenkul diyelim) çektiğiniz 40.000.YTL krediye kaç lira ödeyeceksiniz. 51.969,30-YTL. Faiz oranı 1.07,- 1.080-YTL civarında aylık geri ödeme. Ekspertiz ücreti ipotek masrafları hariç. Bunları kendilerine yaptırırsanız ücret düştüğü halde hesaplanan ödemeler bu kadar. color] Hadi şimdi söyleyin bakalım. Mahmut efendi mi zarar etti yoksa banka mı kar etti? 40 milyar (eskinin para miktarıyla) paraya 50 milyarın üzerinde geri ödeme. Bunu aylık geliri 1.000/YTL olan bir adamın çevirmesi mümkün mü? Ancak eşinizde çalışıyor olacak ve maaşı yaklaşık 1.000-YTL olacak ki aylık 1.200-YTL'yi bulan taşıt 1.100-YTL'yi bulan araba kredisini ödeyebilesiniz. Komik olmayın lütfen. Faiz her zaman güçlüden yana işleyen bir sistemdir. Ekonomik bağımsızlık anlayışından sapılmış örneklermiş. Ekonomik bağımsızlık anlayışı ancak gerçekten ekonomik bir bağımsızlığa sahipseniz mümkün olan bir anlayıştır. Gelişmekte olan hangi ülkenin ekonomisi kendine yetiyor. Bunu tartışmayacağım bile. Bana şunun izahını yapabilecek misiniz? Bahsettiğimiz evli çift gerçekten belirttiğim meblağ daki parayı 48 ay biriktirselerdi yani kenara aylık 1.200-YTL koysalardı daha ekonomik olmazmıydı bu... Veya şöyle söyleyeyim iki kişi aylık 1.200-YTL kenara atsaydılar kaç ayda 40.000-YTL'yi biriktirebilirlerdi. 33 mü? Ben tam olarak hesaplamadım kusura bakma. Arada az biraz farklar olabilir. Bu nasıl bir şaşkınlıktır ki, 33 ayda biriktirebileceğiniz parayı kabul etmeyip 15 ay başkasına çalışıyorsunuz. Eve erken sahip oldular arabaya erken bindiler ve başları göğe erdi öyle mi? Bunlar mikro ölçekteki sakatlıklar makro ölçekte faiz küçük, gelişmekte olan az gelişmiş daha ne deniyorsa, devletlerin anasını ağlatmaktadır. En bariz örnek olsun diye Türkiyeyi gösterebiliriz. Faiz işe yarayan bir sistemdir, güçlünün işine yarayan bir sistem. Eğer kapitalist, emperyalist bir amaç güdüyorsanız faiz sizin için işgalden sonraki ,belki de önceki önceki, en önemli araçtır. Sizinli kapitalizmin eleştirisini yapalım demiştim ama artık bu imkansız gibi geldi bana. Kapitalizmin temeli olan faize iyi bir gözle bakıyorsunuz.

 

 

Gelelim faiz meselesine....

 

Kredi alan birinin durumunu örnek göstermişsiniz. Demişsiniz ki "40.000 ytl kredi alan, 51.969 YTL ödüyor, zarar ediyor "

 

Sizin enflasyon olgusundan haberiniz yok sanırım. Size %10 sabit enflasyon oranında 40.000 ytl nin 3 yıl sonra ne yapacağını bileşik faizle söyliyeyim. Tamı tamına 53.240 ytl yapıyor. Bugün almak istediğiniz 40.000 YTL'lik bir ürün , sadece enflasyon farkını koysanız 3 yıl sonra almaya kalktığınızda 53.240 YTL oluyor.

 

Ekonomiden biraz anlamış olsaydınız, yukarıda söylediklerinizi başkası size söylediğinde gülerdiniz...

 

Faizde iki bileşen vardır. Birincisi paranın değer kaybının telafisi, diğeri de paranın nedretine ödenen karşılıktır. Bunlardan ilkinden vazgeçmeniz mümkün değildir. Aksi takdirde zarar edersiniz (Bknz: Yukarıdaki örnek). Bugün "Ben faize karşıyım" diyenlerden hiç kimse, 3 yıl sonra alacağı paranın miktarında değişme olmaksızın borç para vermez. İkinci bileşen işe kişinin kendisine kalmıştır. Bu sürede elindeki para ile kazanabileceği paradan feragat edip etmemek kendisini ilgilendirir. Ancak iktisadi tüzel kişilikler ikincisinden de vazgeçemezler. (Ortaklarına bile faizsiz borç veremeyeceklerini söylemiştim. Son hazırlanan T.T.K yasa tasrısına göre [eğer yasalaşırsa] artık faizle bile olsa ortaklarına borç para veremeyecekler )Bu kendi kuruluş amaçlarına aykırıdır.

 

Ekonominin olduğu yerde faiz kaçınılmazdır. Bugün bankaların işleyiş sistemlerine iyi bakınız... Hepsi (Faizsiz bankacılık yaptıklarını iddia edenler dahil) aldıkları faiz ile, verdikleri arasındaki farktan kazanırlar. Para da bir meta niteliğindedir. Onun da kullanımının bir bedeli olacaktır. Yüksek faizin oluşturduğu olumsuzlukların nedeni faizin kendisi değil, paranın süratle değer kaybettiği gerçeğidir.

 

Tefecilik faizin kötüye kullanılmasından kaynaklanır. Ancak tefeciliği örnek göstererek de, "faiz kaldırılmalı" diyemezsiniz. Bu trafik kazalarını örnek göstererek, motorlu taşıtların yasaklanmasını istemeye benzer...

 

Devam edeceğim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hay Allah demek bilimsel verileri çarpıtmıyordu... :P

 

yani ateizmi reddettiği için bilimsel kanıtlarla her şeyi açıkça ortaya koysada bunu bilimsel kabul etmeyeceksiniz...

 

çünkü sizin bilimselliğiniz kişisel görüşünüzle alakalı...

 

önce sizin gibi düşünmeli sonra sizin istediklerinizi söylemeli, ancak o zaman bilimsel bulursunuz...

 

bu mu sizin objektif ve akılcı tavrınız???

 

"Siz" den kastınız nedir bilmiyorum. Ama bana göre bilimsel, ona göre bilimsel diye bir şey yoktur. Bir şeye bilimsel tanımlamasını yapabilmemiz için bazı kriterlere uygun olması gerekir. Bu kriterlerin uygunluğunu denetleyenler de bilim adamlarıdır. Yukarıda gerekli kanıtları ve kaynakları yeteri kadar verdiğimi sanıyorum... Sizin de bilimsel kaynaklarınız varsa (lütfen artık H.Y demeyin) , görmekten mutluluk duyacağımı bilmenizi isterim... Aksi takdirde söyleyeceklerinizin, benim fikirlerimi yanlışlama adına pek bir önemi olmayacak...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani şunu diyorsunuz. Müslümanların ödedikleri vergilerin verildiği yerlerden rahatsız olmaya hakları yoktur. Siz imamlara onlar din adamları olduğu için, ödenen paralardan rahatsızsınız zannımca, biz de bir hukuk kurumu olması gereken danıştaydan hukukla uzaktan yakından alakası olmayan tamamen dine hasımane kararlar verilmesinden rahatsız olabilir ve bu kararı veren kişilerin aldıkları paraların birşekilde bizim cebimizden çıkmasından rahatsız olabiliriz. Bir hukuk kurumunun verdiği bütün kararlar hiç şüphesiz hukuka uymak zorundadır ancak bu, demek değildir ki verilen tüm kararlar hukuka uygundur. Danıştay'ın dönem içerisinde kanun değişmediği halde verdiği birçok kararı vardır ki bir diğerinin tam aksi yöndedir. Ama tekrarla ifade ediyorum, her ne kadar gerek Cumhurreisimiz, gerek Yök, gerek Danıştay, gerek Anayasa Mahkemesi gibi kişi ve kurumların dine karşı takındıkları, dindarlara karşı takındıkları tutum nedeniyle üzülüyoruz ancak bizim vergilerimiz neden onlara veriliyor yakınması içerisinde değiliz. İmamlara sizlerden kesilen vergilerin gitmesine razı değiliz. Gayrimüslimlerin gelirinden imamlara para verilmesi dinimize uygun değildir. Maaşlı imam olgusu dinimize uygun değildir. Ancak devletimiz de bırakmıyor ki, biz vergilerimizi veya bir kısmını imamlara verelim. Bu ülkede yaşayan müslümanlardan kesilen vergilerin bir kısmı dahi imamların maaşlarını karşılamaya yeter de artar bile. Rahatsızlığınızın vergiler olmadığını sadece din adamlarına para verilmesine razı olamadığınızı sanıyorum. Herkesin her istediği olmuyor. Keşke sizin vergileriniz bizim imamlarımıza verilmese... İmamlarımızın boğazından haram lokma geçmese keşke.

 

 

Türkiye Cumhuriyeti Laik bir devlettir. Laik bir devletin de maaşlı din adamı istihdam etmesi beklenemez. Eğer edecekse, ya tüm inançlar için din adamı istihdam edecek, ya da hiçbiri için etmeyecek. Zira tüm inançlara eşit mesafede olması gerekir. Ancak bizde "Diyanet" diye bir kurum var. Bütçesi de, bir kaç bakanlığın bütçesinden daha fazla. 2006 yılı bütçesi 1.308.187.000 YTL. (Bir katrilyon üçyüzsekiz trilyon yüzseksenyedi milyar TL) Hemen hemen Adalet Bakanlığı'na ayrılan pay kadar.. (Adalet Bakanlığı'na ayrılan bütçe 1.771.982.000 YTL)

 

Evet sünniler ibadet edecekler diye 2006 yılında devlet tarafından ayrılan bütçe bu. Ya diğerleri ne olacak? Alevisi,yezidisi, şiisi, hristiyanı, musevisi ? Bunlar üvey evlat mı? Ya onlara da pay vereceksin, ya da hiçbirine vermeyeceksin...

 

Bugün aylık 380 YTL net asgari ücret ile çalışan birinin yıllık ödediği Gelir Vergisi 812 YTL. Diyanet bütçesi için 1.611.068 asgari ücretlinin vergisi ayrılıyor.

 

Ve İbret Tablosu :

 

01.01.2005 tarihi itibari ile cami sayısı : 77.151 (http://www.diyanet.gov.tr/turkish/tanitimistatistik.asp)

 

2002 yılı (daha yakın bir tarihe ulaşamadım) okul sayısı : 58.873 (Özel okullar dahil)

http://www.meb.gov.tr/Stats/Apk2002/61.htm#x1

 

Maalesef ülkemizde cami sayısı okul sayısından daha fazla. Eğitime ayrılması gereken yaklaşık 1,5 trilyon ytl de, sünni vatandaşlarımız ibadetlerini yerine getirsinler diye (sanki bu bütçe ayrılmasa insanlar ibadet edemeyecekler) devlet tarafından veriliyor. Okul yetersiz, öğretmen yetersiz, bilgisayar yetersiz, labaratuvar yetersiz, okullara ayrılan bütçe yetersiz... Ama çok zenginiz ya, 1,5 trilyon YTL ibadete ayırabiliyoruz... Sonra da ülkemizde bilim adamı yetişmiyor, bilime yeteri kadar önem verilmiyor edebiyatı yapıyoruz.

 

Tekrar ediyorum... Benim rahatsız olduğum kurum ile sizin rahatsız olduğunuz kurum arasında bir bağ kuramazsınız. Ben laik bir devlette olmaması gereken bir kurumdan söz ediyorum. Siz ise, bir hukuk kurumunun beğenmediğiniz kararlarına istinaden örnek getiriyorsunuz. İkisi aynı şey değildir.

 

 

Not: Bakanlıkların 2006 yılı bütçeleri için bknz: http://www.alomaliye.com/ekim_05/2006_mali_yili_butcesi.htm

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Teokrasi mi gibi saçma sapan bir soru sormuşsunuz. Ne lüzumu vardı? Beni iğnelemeye mi çalışıyorsunuz? Yapmayın. Kimsenin böyle bir derdi yok.

.

.

.

“Hür, insani, katılımcı ve adil bir sistemin adı ille de demokrasi olmak zorunda değildir”. M.DOĞAN

 

Teokrasi : Siyasi iktidarın, Allah'ın temsilcileri olduklarına inanılan din adamlarının elinde bulunduğu toplumsal, siyasi düzen, din erki. (TDK)

 

"İnanılmaz zorlu bir eğitimden geçip de yetişen/yetişmesi gereken müçtehide itibar etmeyip; 550 milletvekilinin salt çoğunluğuyla (seçilme şartlarını hatırlamam gerekir mi-bunların içerisinden hırsızların da çıktığını hatırlatayım bari) yapılan kanuna itibar ediyoruz."

 

"Bence, müçtehidlerin hükmü (icma) bu noktada daha üstün bir değeri hakediyor. Eğitimi kim veriyor diye sormayın lütfen, zira şu an böyle bir heyeti oluşturacak bir okulumuz, fakültemiz yok. Zaten onun yetişme yeri de orası olmamıştır. Bunlar bahsi diğer.. Ama 30-40 yıl islam eğitimi alan bu kişilerin Kur'an ve sünnet mantığına uygun olarak ettikleri icmaın, bir kısmı ilkokul mezunu olan milletvekillerince çıkartılan kanunlardan daha aşağı bir değere sahip olması ne kötü..."

 

Yukarıdakiler sizin sözleriniz. ( http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ndpost&p=108728 )

 

Yasama yetkisininin müçtehidlere bırakılması gerektiğini alenen ifade eden sizdiniz. Yukarıdaki mesajınızda da Türkiye'de uygulanan/uygulanmaya çalışılan demokrasiyi yermişsiniz. “Hür, insani, katılımcı ve adil bir sistemin adı ille de demokrasi olmak zorunda değildir”. alıntısına yer vermişsiniz. Üstelik daha iyi bir sistem için bir öneride de bulunmamışsınız. Siz benim yerimde olun da, bütün bunlara istinaden aklınıza teokrasiden başka bir şey gelsin.

 

Beni şaşırtan, başka bir başlık altında söylediğiniz şu sözler :

 

"Demokrasiyi, halkın oyunu, seçime verdiğim anlam inanılmaz derecede yüksek. " ( http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ndpost&p=109016 )

 

Sonra da "halka rağmen demokrasi" , "Daha fazla hürriyet için daha fazla baskı, daha fazla demokrasi için daha fazla sıkıyönetim ya da diktatörlük." "Demokrasi amiyane tabirle kitabına uydurma rejimidir." gibi söylemler de bulunuyorsunuz... Takiyye mi yapıyorsunuz nedir? :D

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI

 

I. Devletin şekli

 

MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 

II. Cumhuriyetin nitelikleri

 

MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

 

III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti

 

MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

 

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

 

Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.

 

Başkenti Ankara’dır.

 

IV. Değiştirilemeyecek hükümler

 

MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

 

Halk çoğunluğu ile gelen bir hükümet dahi olsa, yukarıdaki hükümlere aykırı icraatlerde bulunamaz. Dahası, halk çoğunluğu ile gelmesi demek, hükümetin yukarıdaki maddelere muhalif icraatlarını, halkın büyük çoğunluğu destekliyor demek değildir. Demokrasi rejimi elbette kendini koruyacak tedbirler alacaktır. Böyle bir durumda sistemin koruyucuları devreye girmekten çekinmeyeceklerdir. Nitekim "Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz" diyebilecek kadar ileri gidilebilmiş, ama sonu hayırlı olmamıştır. Halkın çoğunluğu antidemokratik bir sistem istiyor diye bunu getiremezsiniz. Çoğunluk kendisini uçuruma sürüklemek,ya da sürükletilmek istiyorsa, buna engel olmak insan olmanın gereğidir.

 

Demokrasiye yönelttiğiniz eleştiriler için yapılması gereken, insanların demokratik bilincinin geliştirilmesidir. Zira demokratik bilince erişmiş toplum, kendi hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olacak zeminin oluşmasına engel olacaktır. Ancak özgürlüğü yok etmek için özgürlüğün kullanılmasına da müsaade edilemez.

 

Keşke birazda demokrasi bilincini geliştirmek, daha demokratik bir toplum olabilmek adına yapılması gerekenleri söyleseydiniz. Ya da demokrasiden daha iyi bir rejimin ipuçlarını verseydiniz bize... :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.