Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 PAPAZ emrediyor AKP yapıyor Fener Papazı Bartholomeos, AB sopasıyla diz çöktürdüğü AKP’ye Heybeliada Ruhban Okulu’nu açtırıyor Bürokratların hazırladığı iki formül rapor haline getirilerek Başbakan’a sunulacak, nihai kararı hükümet verecek Selda Öztürk KAY Kendisini ’ekümenik’ ilan eden Fener Rum Kilisesi Papazı Bartholomeos’un telkinleri sonucu AB ve ABD’den gelen baskılara boyun eğen AKP iktidarı, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için harekete geçti. CNNTürk’ün haberine göre, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun talimatı ile bürokratlar, Ruhban Okulu konusunda yeni bir rapor hazırlandı. Raporda Ruhban Okulu’nun lise kısmının Milli Eğitim’e yüksek okul bölümünün de YÖK’e bağlı olarak açılması öngörülüyor. Bu seçenekler ve altındaki alternatifler sıralandı. Sonuçları detaylandırıldı. Raporda, okulun yeniden “Milli Eğitim’e bağlı açılması imkansız” denildi. Din lisesi formülü Rapora göre Ruhban Okulu’nun ancak lise kısmı Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olabilir. Bunun için de din lisesi formülü geliştirildi. Ancak Özel Öğretim Kanunu’nun değişmesi gerekiyor, çünkü bu kanunda “dini ve askeri okul açılamaz” hükmü var. Yasa değiştirilerek Ruhban Okulu’na bir çeşit İmam Hatip Lisesi statüsü verilecek. Okul öğrencilerini ne şekilde alacağını kendisi belirleyecek ama müfredatını, ders kitaplarını Bakanlık belirleyecek. Öğretmenler de Milli Eğitim Bakanlığı’nın standartlarına uygun alınacak denetimi bakanlığa ait olacak. Ancak bu formülün hayata geçirilmesi yeni bir lise türünün doğmasını da beraberinde getirecek. Yani Özel İmam Hatip Liseleri için yol da açılacak. Rapora göre Ruhban Okulu’nun yüksek okul kısmı YÖK’e bağlı faaliyet gösterecek. Ancak bunun için 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun değişmesi gerekiyor. Bu formül daha önce de tartışılmış ancak orta yol bulunamamıştı. Kılık kıyafet engeli Öğretim üyelerinin din adamlarından seçilecek olması, rahibelerin giyisilerinin kılık kıyafet yönetmeliğine aykırılığı da yüksek okul statüsü verilmesinin önündeki engeller arasında. Bu iki seçeneğin dışında Ruhban Okulu’nun bir vakıf bünyesi altında açılması da alternatifler arasında. Öneri ilk olarak 2004 yılında dönemin YÖK Başkanı Erdoğan Teziç tarafından ortaya atılmıştı. Bu formüle göre Ruhban Okulu tıpkı diğer vakıf okulları gibi Hıristiyan din adamı yetiştirmek üzere Teoloji bölümü adı altında açılabilir. Patrikhane ise, özerk üniversite statüsü istiyor. İşte tüm bunlar masaya yatırılacak. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu raporu Başbakan’a sunacak, son sözü ise Bakanlar Kurulu söyleyecek. ATATÜRK DiYOR Kİ: Patrikhane bir fesad ve hıyanet ocağıdır! “Bir fesad ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan İstanbul Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebebler gösterilebilir? Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesad ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali’nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir. Mustafa Kemal Hakimiyet-i Milliye Gazetesi / 20 Ocak 1923 Türkiye’yi şikayet etti Fener Rum Kilisesi Papazı Bartholomeos, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu’nda 2007 yılında yaptığı konuşmada Türkiye’yi şikayet etmişti. Bartholomeos, Patrikhane’nin statüsü, Heybeliada Ruhban Okulu konularında yaşanan sorunları dile getirmişti. Obama, Meclis’te ‘açın’ çağrısı yaptı ABD Başkanı Barack Obama da Türkiye’ye ziyareti sırasında TBMM’de yaptığı konuşmada Heybeli Ruhban Okulu’nun açılması çağrısında bulunmuştu. Obama, şunları kaydetmişti: “Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması gibi eylemlerin son derece güçlü sinyaller vereceğini düşünüyoruz. Ayrıca hukukun üstünlüğüne olan taahhüt, adaletin insanlara ulaştırılması anlamında atılabilecek en önemli adımdır. Azınlık hakları sayesinde halk, her tür katkıdan, her bireyiyle yararlanma fırsatı bulacaktır.” Rehn, yine çirkin yüzünü gösterdi AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, müzakekerde aksama olmaması için, Ruhban Okulu’nun açılmasını istemişti. Brüksel’de Türk gazetecine konuşan Rehn, şu dayatmalarda bulunmuştu: “Türkiye’nin temel özgürlükler konusunda ciddi reformlar yapacağına, dini özgürlüklere önem vereceğine inanıyorum. Örneğin Patrik Bartholomeos’un ekümeniklik unvanı ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması sorunlarına olumlu yaklaşacağını umuyoruz.” Poettering tehdit savurdu Fener Rum Kilisesi ile AP Hıristiyan Demokratlar Grubu‘nun 2005 yılında İstanbul’da ortaklaşa düzenlediği uluslararası konferansta konuşan Avrupa Parlamentosu Hıristiyan Demokratlar-Avrupa Demokratları Grubu Başkanı Hans-Gert Poettering, “Burada ekümenik patriğin davetlisi olarak bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Heybeliada Ruhban Okulu‘nun bir an önce açılmasını istiyoruz. Bu yapılmadığı takdirde, Batı Avrupa toplumlarında İslam fobisi artacaktır” demişti. Kilisenin sözcülüğüne soyundular Çelik: Kapalı olması vahim bir hatadır AKP hükümeti, papaz okulu için dört koldan seferberlik başlatmıştı. Kilise sözcüsü gibi konuşan Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik, kendi kendini ekümenik ilan eden Bartholomeos’un iddiasını güçlendirme çabalarına tam destek vermişti. Bu tartışmalara şaşırdığını ifade eden Çelik, “Patrik ekümenik olsa ne olur ki. Patriğin ekümenik olup olmadığına sen niye karar veriyorsun kardeşim?” demişti. Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapalı olmasını vahim bir hata olarak nitelendiren Çelik, “Kapatılma gerekçesi haksızdır. Ruhban Okulu’nun bugün hiçbir kanun değişikliği yapılmadan açılabileceğini düşünü-yorum” diye konuşmuştu. Bağış açılmasını istiyor Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da, verdiği bir demeçte, Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasının Türkiye’nin bir iç meselesi olduğunu söyledi. Azınlığının sorunlarına çözüm getirmesi gerektiğine inandığını” belirten Bağış, şunları söylemişti:” “Heybeliada Ruhban Okulunun, Türk vatandaşlarının ihtiyaçları olan hizmetleri sunabilmek için açılması gerektiğine inanıyorum. Türkiye’deki Ortodoks cemaati vergi ödeyen, ordumuzda hizmet eden ve bu ülkeye katkıları olan Türk vatandaşlarından oluşmaktadır. Eğer din adamlarına gereksinimleri varsa, bu din adamlarını eğitmelerine yardımcı olmalıyız.” Günay da seferberliğe katılmıştı Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması gerektiğini söylemişti. Günay, “Ben, hükümette net karara bağlamadığımız konuda, ancak kişisel eğilimimi söyleyebilirim, sanıyorum Ruhban Okulu’nu açacağız. Hem kişisel hem de edindiğim genel eğilim, okulun açılacağı yönünde. Şu andaki üniversite sistemine uymuyor ama başka bir formül bulunacak, siyasi bir sorun yok. Çalışmalar teknik seviyede devam ediyor. Artık ’dünle beraber geçti ne varsa düne ait’, şimdi yeni şeyler söylemek lazım” diye konumuştu. Günay, kabinede kendisi gibi düşünen bakanların olduğunu da kaydetmişti. 29/06/2009 23:07 Yeniçağ Alıntı
Φ dünyahepimizin Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 .. PAPAZ emrediyor AKP yapıyor Fener Papazı Bartholomeos, AB sopasıyla diz çöktürdüğü AKP’ye Heybeliada Ruhban Okulu’nu açtırıyor Bürokratların hazırladığı iki formül rapor haline getirilerek Başbakan’a sunulacak, nihai kararı hükümet verecek . . Türkiye'nin AB'ye girmesini, iclerine sindiremeyenlerden ve ülkemizdeki azinliklari her firsatta karsimiza bir tehlike olarak cikaranlardan baska bir yorum da beklenemez zaten. Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Türkiye'nin AB'ye girmesini, iclerine sindiremeyenlerden ve ülkemizdeki azinliklari her firsatta karsimiza bir tehlike olarak cikaranlardan baska bir yorum da beklenemez zaten. Bir de uzmanların gözünden bakalım dünyahepimizin; Vatikan benzeri bir yapı oluşturulmak isteniyor Ruhban Okulu’nun açılması yönünde Türkiye’ye yapılan baskıları değerlendiren aydınlar, Fener Rum Patrikhanesi’nin gerçek niyetini ortaya koydu. Prof Dr. Soysal: Türkiye’de kimse ayrıcalıklı değildir Haber: Salim YAVAŞOĞLU İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması konusunun kamuoyuna hukuksal ve tarihsel olarak değil, siyasal olarak yansıtıldığını söyledi. İstanbul Barosu’nca Orhan Apaydın Konferans Salonu’nda düzenlenen “1844’den Günümüze Heybeliada Ruhban Okulu” adlı panelde aydınlar, konuyu hukuki ve tarihsel olarak ele aldı. Panelin açılış konuşmasını yapan Baro Başkan Aydın, Fener Rum Patrikhanesi ve dış destekçilerinin temel amacının Ruhban Okulu’nu denetimden bağımsız yüksek okul olarak açmak istediklerini söyledi. Anayasa’ya aykırı Bunun Anayasa ve yasalara aykırı olduğuna dikkat çeken Aydın, “Patrikhane’nin ’ekümenik’ olma talebiyle okulun açılma isteği birlikte değerlendirilirse, Vatikan benzeri bir yapı oluşturulmak istenmekte” ifadesini kullandı. Aydın, “Bunun gerçekleşmesi halinde Lozan Anlaşması’nın hükümleri de ortadan kalkacak” uyarısında bulundu. Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal da, “Heybeliada Ruhban Okulu Türkiye’nin hukuk kurallarına göre işlemesi gereken bir kuruluştur” dedi. Uzun yıllardır Avrupa Birliği ve ABD tarafından çeşitli şekilde Türkiye’nin Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nu açması yönünde baskılar olduğunu kaydeden Soysal, “Okul 1971’de Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir karar doğrultusunda kendiliğinden kapanınca baskılar çoğaldı. Ülkemizin imajı, siyasal hedefleri açısından bakıp, hukuku da bu yönde değiştirecek miyiz? Bu açıdan çok önemli bir sorunla karşı karşıyayız. Bizim hukukumuza göre elimiz kolumuz bağlıdır. İlkeler bir yerde Lozan Anlaşması’na dayanıyor. Lozan’da okula ilişkin bir konu yok” diye konuştu. Kendileri kapattı Patrikhane’nin ’ekümenik’ olmasını Türkiye’nin istemediğini kaydeden CTP Genel Başkanı Soysal, “Patrikhane’nin devlet içinde ayrı bir devlet gibi kurum olmasından korkuluyor. Patrikhane’nin böyle bir iddiası var. Heybeliada Ruhban Okulu Türkiye’nin hukuk kurallarına göre işlemesi gereken bir kuruluştur. Tevhidi Tedrisat Kanunu ile din eğitimi devletin denetimi altına alınmıştır. Türkiye; ’Bütün yüksek okullar, üniversiteler devletin denetimi altında olacak’ deyince, Patrikhane bu denetimi kabul etmeyerek okulu kendisi kapatıyor” ifadesini kullandı. Konunun çok iyi anlatılması gerektiğini ifade eden Mümtaz Soysal, “Türkiye’de kimse ayrıcalıklı değildir. Roma’daki Vatikan’a benzer bir yapı oluşturulmak isteniyor. Konu Türkiye’nin bir Anayasal sorunu, bir rejim sorunudur” diye konuştu. Siyasiler günü kurtarmaya bakıyor Panelde konuşan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Sibel Özel ise, “Siyasilerin günü kurtarma çabaları Türkiye’nin imajını zedeliyor. Gerek iç gerekse de dış kamuoyuna patrikhanenin dayattığı statüde bu okulun neden açılmayacağı anlatılmalıdır” şeklinde konuştu. Patrikhane’nin bugün istediğinin Lozan’a göre bir ayrıcalık olduğunu belirten Özel, “Bu Türk hukukuna da aykırıdır. Türkiye’yi bu konuda zorlayacak bir AB hükmü de yoktur. Herhangi bir uluslararası hukuk kuralı da yok. Açarsak imajımız düzelir mi? Aksine bozulur” ifadesini kullandı. 24/06/2009 23:00 yeniçağ Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Herseyimizi verelim yeter ki bizi AB'ye alsinlar diye ortaya cikanlarin bu ülkenin hicbir milli degerine saygi duymadigini ögrenmek gercekten kimlerin kimin hesabina caba sarfettigini anlamak icin bir vesiledir. Kürtlere özerklik verelim,Ermeni iddialarini kabul edelim,Kibris'i Rumlara terkedelim,Pontus'u ihya edelim,Heybeliada rahip okulunu hizmete acalim,Dicle ve Firat'i AB kontrolüne birakalim,Atatürk'ü silip atalim yeter ki bizi AB'ye alsinlar diye düsünenler ve buna karsi cikanlari AB' ye karsi diye damgalayanlari ciddiyetten uzak olarak degil,isbirlikci olarak görmek gerekir.Bunlar Lozan'i reddedenler Sevr'i daha demokratik gören zihniyetlerdir.Bunlar her firsatta bu ülke aleyhine calismaktan kacinmayan isbirlikcilerdir. saygilarla Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 1 Temmuz , 2009 Patrikane ve benzeri yapılanmalar ( Ermeni,Yahudi) aslında bizim Diyanet kurumu gibi olması en doğru galiba, Sizin Lozan'dan haberiniz yok galiba ? Biz niye, Batı Trakya'lı Türkler için Müftü, İmam tayin eden Yunanistan'dan şikayetçiyiz bir düşünün bakalım ? Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 2 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 2 Temmuz , 2009 İsteyen istediği gibi yorum yapabilir. İsteyen sitediği gibi yorumlayamaz. devletler arasında mütekabiliyet(karşılıklılık) ilkesine dayalı bir madde olan 45.maddede de şu tümce oldukça anlamlıdır: “Bu kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin Müslüman-olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistan’ca da, kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır.” Türkiye’deki gibi gayri müslüm azınlığın dini işlerine, patrik, papaz atamalarına,kiliselerine karışılmıyorsa, mütekabiliyet esasına göre, bu Yunanistan'da Müslüman Türk azınlığa müftü, imam atamalarında devlet kontrolü olmasını, cami kapatmalarının olmasını gerektirmez. Bu davranışlar Lozanı delmiştir zaten. Buna mukabil, Ruhban okulu, Yunanistan’da Müslüman azınlığa yapılanlar yüzünden misilleme olarak kapatılmamıştır. Fener Rum patrikliği, ''ekümenik'' ünvanına yeniden sahip olarak, sadece dini değil, hukuki ve siyasi statü kazanmak istiyor. Bu ne demektir ? Patriğin, yeniden tüm Ortodoksların lideri olması, İstanbul'da Vatikan benzeri bir yapılanmaya doğru gidilmesi demektir. Ruhban okulunun işlevi budur. Fakat merak ettiğim bir konuda eski yargıtay onursal başkanımız Kanadoğlu'nun...Dediği gibi bir olay "LOZAN" da varmıdır veya sonradanmı oluşmuştur... Değilmi. Ve bu uygulama Türk devletinin asli unsuru Müslüman Türk halkına uygulanmışmıdır,uygulanmışsa doğrumudur. Kanadoğlu, Lozandan mı bahsediyor ki, ne alaka ? İsteyen istediği gibi yorumlayamaz. Lozan da azınlıklar gayrimüslümler olarak belirlenmiştir. Lozana konu olan o maddeler azınlıklarla ilgilidir. Asli unsurla ilgili değil. Azınlıkların hakları bellidir ve Lozanla teminat altına alınmıştır. Ayrıca, devletin azınlık olmayan müslüman vatandaşlarına, din hizmeti verme zorunluluğu da vardır. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Sizin Lozan'dan haberiniz yok galiba ? Biz niye, Batı Trakya'lı Türkler için Müftü, İmam tayin eden Yunanistan'dan şikayetçiyiz bir düşünün bakalım ? Lozan'dan haberimiz olması için sizin aşağıdaki yazınız yorumunuz yeterli... İsteyen sitediği gibi yorumlayamaz. Türkiye’deki gibi gayri müslüm azınlığın dini işlerine, patrik, papaz atamalarına,kiliselerine karışılmıyorsa, mütekabiliyet esasına göre, bu Yunanistan'da Müslüman Türk azınlığa müftü, imam atamalarında devlet kontrolü olmasını, cami kapatmalarının olmasını gerektirmez. Bu davranışlar Lozanı delmiştir zaten. Yani Lozan delinmiş... Ve kötü olan emsal teşkil etmez... Birde şu yazdıklarınız,yukardaki yazdıklarınızla çelişmiyormu... İsteyen istediği gibi yorumlayamaz. Lozan da azınlıklar gayrimüslümler olarak belirlenmiştir. Lozana konu olan o maddeler azınlıklarla ilgilidir. Asli unsurla ilgili değil. Azınlıkların hakları bellidir ve Lozanla teminat altına alınmıştır. Kanadoğlu, Lozandan mı bahsediyor ki, ne alaka ? İsteyen istediği gibi yorumlayamaz. Kanadoğlu lozan'dan bahsetmiyor fakat Türkiyede'ki laikliği istediği gibi yorumluyor ve sizinde yazdığınız gibi istediğin zaman Lozan'da her şey teminat altında yazın sonrada delindi deyin ve isteyenin istediği gibi yorumlamasınada rezerv koyun ne ala,ne ala... Bakalım Kanadoğlu ne demiş... İzmir'in Menemen ilçesine 22. Kültür Sanat ve Kurtuluş Şenlikleri için gelen Kanadoğlu, 'Anayasa Sorunlarımız' konulu bir konferans verdi. Konferansı Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin de dinledi. Konferansta bir Vatandaşın, 'Diyanet İşleri Başkanlığı'nın olduğu bir devlet nasıl laiktir ? Biz laik bir devlet miyiz ?' sorusu üzerine Kanadoğlu, 'Evet, Türkiye Cumhuriyeti laiktir. Laik olan bir devlette din vardır ve devlet, dini kontrol altına almıştır. Şayet Diyanet İşleri Başkanlığı olmasa, devleti tarikatlar, mezhepler kaplar. Ayrıca, hiçbir devlette uluslararası düzeyde herkesin kabul edebileceği tek bir laiklik tanımı yoktur' şeklinde cevap verdi. Bak Din kontrol altında ve Laiklik'te hiç bir devlette uluslararası bir düzeyde herkesin kabul edebileceği bir şey (tanım) değilmiş... İsteyen istediği gibi yorumlar... Yorum,görüş, serbest... Gerisi teferruat. Alıntı
Φ nyx-fallen angel Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Dogruyu soylemek gerekirse ben bir tehlike filan gormuyorum acilmasinada karsi cikmam tabiki bir suru kurallarin degistirilmesi bana sacma geliyor bir okul icin ama demokrati diye bagiranlar icin her din her tur okul asilmasi normal degildi ozaman ... Gerci birde aklimdan gecen soru neden acilmasi isteniyorki AB ve ABD tarafindan ? Bide bu okula secilenler kim olcak tam olarak onu merak ettim ... Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Patrikhanenin açılması Laikliğe bütünüyle aykırıdır. Patrikhane'nin özel bir yapılanması ve teşkilatlanması vardır. Kendi karar verebilme yetisi doğar. Yani diyelim ki bir Kilisenin papazı bir hukuki yolsuzluk yaptı; Patrikhanenin varlığı demek, o papazı devletin değil o patrikhanenin sorumlusu yargılayacak demektir... Uç örnek veriyorum; Bir Kilise papazı, bir kızı taciz mi etti? Devlet yargılayamaz; Patrikhane'nin "Ekümenik" sıfatını alması demek, o yargılama hakkını alması demektir... Ayrıca Ortodoks Hıristiyan tebaa hakkındaki Dinsel (ve dolayısı ile toplumsal) kararların, Ekümenik Partikliğin kendisini tabi kıldığı devletin alması demektir; Ki Fener Patrikhanesi ile Vatikan'ı yaklaştırma çabalarının ardında da bu vardır... Patrikhane'yi Avrupa'nın desteklemesinin ardında da bu vardır... Yani en basitinden Yargıda bir çok başlılık gelir, Hıristiyan tebaayı kimin temsil ettiği konusunda çok başlılık gelir... Hıristiyan tebaa, Patrikhanenin bağlı olduğunu bildirdiği devletçe mi yönetilir; Yoksa Türkiye Cumhuriyetince mi? Ki Osmanlı bu çok başlılık yüzünden yıkılmıştı... Osmanlının son döneminde bu sorunlar çok yaşandı... Lozan'dan ve bu süreçten haberi olmayan insanlar, "Azınlık" olgusunu "Paranoya" olarak nitelemeleri çok normaldir. Çünkü diğer tartışmalarda da ne kadar birikimli olduklarını gördük! Ancak Paranoya değildir... Tarih tekerrür ediyor; Çünkü Amerika ve Avrupa, Türkiye'nin kendi tarihini hiç bilmediğini ve ders almadığını çok iyi biliyor... Burada çok açık söylüyorum; Patikhanenin açılması ile tehlike doğacağı düşüncesinin bir "Paranoya" olduğunu ima edebilen hiçkimsenin Konu hakkında doğru dürüst bir cümle kuracak, iki kelimeyi bir araya getirebilecek kadar bile bilgisi yoktur... Boşuna hiç kimse kendi bilgisizliğini, diğerlerinin Paranoyası olarak boşuna adlandırmasın; yemezler... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Lozan'dan haberimiz olması için sizin aşağıdaki yazınız yorumunuz yeterli... Yani Lozan delinmiş... Ve kötü olan emsal teşkil etmez... Birde şu yazdıklarınız,yukardaki yazdıklarınızla çelişmiyormu... Kanadoğlu lozan'dan bahsetmiyor fakat Türkiyede'ki laikliği istediği gibi yorumluyor ve sizinde yazdığınız gibi istediğin zaman Lozan'da her şey teminat altında yazın sonrada delindi deyin ve isteyenin istediği gibi yorumlamasınada rezerv koyun ne ala,ne ala... Bakalım Kanadoğlu ne demiş... Bak Din kontrol altında ve Laiklik'te hiç bir devlette uluslararası bir düzeyde herkesin kabul edebileceği bir şey (tanım) değilmiş... İsteyen istediği gibi yorumlar... Yorum,görüş, serbest... Gerisi teferruat. Bakın şimdi, öncelikle iki şeyi birbirine karıştırıyorsunuz. Kanadoğlu, Türkiye için laikliği tanımlıyor. Bunu tartışabiliriz. Bu ayrı bir şey. Bu konunun ilgilendirdiği insanlar, Türkiye’de azınlık olmayan yani Müslüman olan vatandaşlar. Yani, ne Rumlar ne de Ermenilerle ilgili bir durum yok. Çünkü, Ermeniler, Rumlar azınlık statüsü olan vatandaşlar. Bunlar hukuki olarak asli unsur değiller, azınlık statüsüne sahipler. Yani, müslüman asli unsur, gayrimüslim azınlık unsuru, tamam ? Azınlıkların dini hakları ise, Lozan’la teminat altında. Teminat altında olması da Yunanistan açısından kağıt üstünde kalıyor. Çünkü, Batı Trakya Türkleri için yapılan uygulamalar Lozan’a aykırı. Ha, bu durumda, Yunanistan’ın Lozan’a aykırı bu uygulamalara son vermesinin yaptırımı nedir derseniz. Bunu hükümet politikalarında arayacaksınız. Hükümetin bu konudaki politikaları neden yetersiz derseniz, Yunanistan’ın AB içindeki ağırlığı ve Erdoğan’ın AB’ye girme uğruna buna göz yumması derim. Zaten, Ruhban okulunun açılmasına da bu nedenle sıcak bakıyor. Türkiye’de gayrimüslimlere ait, ilkokul, ortaokul, lise seviyesinde bir çok okul var. Bunda bir sıkıntı yok. Ancak, Ruhban Okulu yüksek öğretim düzeyinde olduğu için farklı. Yasaklanması da 1974 senesinde '' her yüksek öğretim kurumunun devlet üniversitelerine bağlı olması gerektiği '' mealindeki kanundan dolayı olmuştu. O dönem, eğer, devlet üniversitesine bağlansaydı, bu olukda görev alacak öğretim üyelerinin devletten maaş alan kamu görevlileri olması gerekir ki bu da Lozan’a aykırı olurdu. Bu sebep gösterilerek kapatıldı. Asıl kapatılma sebebini de yazmıştım. Tengeriin de detaylı anlatmış zaten. Buna mukabil, Ruhban okulu, Yunanistan’da Müslüman azınlığa yapılanlar yüzünden misilleme olarak kapatılmamıştır. Fener Rum patrikliği, ''ekümenik'' ünvanına yeniden sahip olarak, sadece dini değil, hukuki ve siyasi statü kazanmak istiyor. Bu ne demektir ? Patriğin, yeniden tüm Ortodoksların lideri olması, İstanbul'da Vatikan benzeri bir yapılanmaya doğru gidilmesi demektir. Ruhban okulunun işlevi budur. Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Patrikhanenin açılması kesinlikle laikliğe aykırı. Ayrıca bakın patrikhanenin açılmasını isteyen Yunanistan'a bakın ; Yunan Süleymaniye Medresesi’ni yıkıyor Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun açılması için Türkiye’ye baskı yapan Yunanistan, Rodos’taki Süleymaniye Medresesi’nin yıkımına başladı. Yıkım gerekçesi de oldukça ilginç: “Altında kalan kilise kalıntılarını ortaya çıkaracağız.” 1972’de gerekçesiz bir şekilde kapatılan medrese 1876’da Türk çocuklarına ilk, orta ve lise eğitimi vermek üzere inşa edildi. Yunanistan hükümetinin, Türkiye’de Ruhban Okulu’nun açılması ile ilgili çalışma başlatılan günlerde düğmeye basması dikkat çekti. Rodos, İstanköy ve 12 Ada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, yıkımın acilen önlenmesi için girişimlerde bulunması için AKP hükümetine yardım çağrısı yaptı. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Rum Ortodoks Kilisesinin "ekümenik" olup olmaması beni kişisel olarak hiç alakadar etmez,zaten Yunanistan'da olan kilise ile birbirlerini yiyorlar üstelik Rus Ortadoks kilisesi takmıyor bile onları vs vs... Şimdi; ABD, AB istiyor denilerek azınlıkların haklarının verilmemesi konusu tamamen siyasi bir tercih, birde batı Trakya Türklerinin Yunanlılar tarafından haklarının gaspedilmesi olayı var yani olay bu... Lozan Barış Antlaşması’nı azınlıklar ilgili maddeleri ise şu şekildedir: Antlaşmanın 37. maddesine göre Türkiye Devleti, Lozan Antlaşmasının 38’den 44’e kadar olan hükümlerini temel kanun olarak kabul eder. Bu hükümlerin dışındaki hiçbir kanun, tüzük ya da resmî işlemleri, sözü edilen hükümlerden üstün tutamaz... Şimdi bu maddelerin bir tanesini buraya alıntılayalım... Antlaşmanın 42. maddesine göre, Türkiye Hükümeti Müslüman olmayan azınlıkların, aile hukuku veya kişisel hakları konusunda, bu sorunların adı geçen azınlıkların gelenek ve göreneklerine göre çözümlenmesine yardımcı olacak her türlü yasayı çıkarmaya izin verir. İşbu yasalar, Türk Hükümet ile ilgili azınlıklardan her birinin eşit sayıda temsilcilerinden oluşan komisyonlarca düzenlenecektir. Türk Hükümeti ile Milletler Cemiyeti birlikte, Avrupa Devletleri hukukçuları arasından seçilecek bir üst makam atayacaktır. Türkiye Hükümeti adı geçen azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki dinî kuruluşlara her türlü koruma önlemi almayı yükümlenir. Bu azınlıkların bugün Türkiye’de var olan vakıflarına dinsel ve hayırsal her türlü kolaylık gösterilecek ve Türkiye Hükümeti, yeni dinsel ve hayırsal kuruluşların çalışması için, benzeri diğer özel kuruluşlara sağlanmış olan kolaylıkları sağlayacaktır Olay bu... İsteyen istediği gibi yorum yapıp eleştirilerini yapar... Yoksa ben biliyorum,ben ne dersem odur mantığı yanlış... Ortada "REEL" gerçek var. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Bakın, benim camilerle manevi bir bağım yok... Ama kültürel olarak kaçınılmaz bir bağımız var... Yunanistan'da Kurtuluş Savaşından önce 500den fazla cami vardı. Hepsini yıktılar... Bugün, tek bir tane cami kaldı ve İnsan Hakları çerçevesinde bunu kültür mekanı olarak koruyorlar... Geri kalanlarının hepsini yıktılar... Geçen yıllarda, o kültür mekanı olarak korudukları söylenen camide ise Ahlaka Aykırı (P.rn.) filmler oynattıklar ve bu yönde bir sinema olarak kullandıkları ortaya çıktı; olumsuzluk yarattı ama medyaya yansımadı pek... Kültür Mekanı olarak adlandırıp, ahlaka aykırı filmler oynatıyorlar; sinema salonu ne de olsa... Bulgaristan'ın, Yunanistan'ın yaklaşımları pek farklı değil... Üstüne üstlük, Ayasofya'nin Hıristiyan ibadetine açılmasını istiyorlar... Biz Müslüman ibadetine açılmamasını isterken; müze olarak kalmasını düşünürken... Açalım mı Hıristiyan ibadetine? Oyun hepsi... Alıntı
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Rum Ortodoks Kilisesinin "ekümenik" olup olmaması beni kişisel olarak hiç alakadar etmez İyi, İstanbul'da Vatikan gibi bir yapılanma olduğunda mutlu olursunuz inşallah Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Ortada "REEL" gerçek var. Ortada "Reel Gerçek" mi var? "Reel olmayan gerçek" nasıl oluyor peki? Sarıgöl; bir geldin, pir geldin yine! "Reel Gerçek" varmış... Bir de "Yanlış False" var biliyor musun? Sonra "Soyut Metafizik" var mesela... Hatta "Nesnel Madde" bile var... Hahha ha hha haa Kimi zaman da Yangın yanıyo, ölü ölüyo... Arap kızı camdan bakıyo... Hobaaaa... Tey tey tey... Tengeriin çıldırdı haaanımm... Ve olaylar gelişir... Alıntı
Φ Ufuk_efe Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 GENÇLİĞE HİTABE . . . Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK 20 Ekim 1927 ve tarih 03.07.2009 bu günleri görmek içimi yakıyor Alıntı
Φ Taylan Abi Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 3 Temmuz , 2009 "Tavşan besleyen, havuç da yetiştirmelidir" misali, bu başlığı okuyan herkes, AB-TÜRKİYE VE FRANSA başlığını da okumalıdır. Alıntı
Φ sarıgöl Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2009 Gönderi tarihi: 5 Temmuz , 2009 Ortada "Reel Gerçek" mi var? "Reel olmayan gerçek" nasıl oluyor peki? Sarıgöl; bir geldin, pir geldin yine! "Reel Gerçek" varmış... Bir de "Yanlış False" var biliyor musun? Sonra "Soyut Metafizik" var mesela... Hatta "Nesnel Madde" bile var... Hahha ha hha haa Kimi zaman da Yangın yanıyo, ölü ölüyo... Arap kızı camdan bakıyo... Hobaaaa... Tey tey tey... Tengeriin çıldırdı haaanımm... Ve olaylar gelişir... Tengeriin, "REEL"; Fransızca:Reel, Almanca:Real , İngilizce:Real, Türkçe:Gerçek, Türkçe’mizde: Kir/gir-ger kökünden, kirçek-girçek/gerçek olarak türetilmiş olup, ”söz verme”, “and içme” , “bağlanma”, ”uyuşma”, ”birleşme” ve “ortaya çıkma” anlamlarını içerir. Şimdi, çok hoşuna giden "REEL" yazısı üzerine yazdığın yazı pek güzel olmuş,aldım kabul ettim. Aslında olay Lozan anlaşmasında'ki bir madde'ye (42. madde) dikkat çekmekti. Ben buradayım, arada yazmasamda fakat seni en son yazışmamızdan sonra epeyi görmemiştik "GÖRÜŞ" ve Forumlarda bu itibarla tekrar gözükmen iyi olmuş,hobaaaa,tey tey tey, nidalarıyla... pekte uyuşmuş... Alıntı
Φ deniz_kizi Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2009 Yazar Gönderi tarihi: 6 Temmuz , 2009 Papaz'dan ifşaat Fener Papazı Bartholomeos, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması konusunda önemli gelişmeler olduğunu söyledi. İLK yurtdışı gezisine çıkan Rus Ortodoks Patriği Kiril, İstanbul’a geldi. Ayağının tozuyla Fener Rum Kilisesi’ne giden Kiril, Bartholomeos’la uzun bir görüşme yaptı. Aralarında tarihi husumet bulunan iki kilisenin papazının birbirlerine soğuk davrandığı gözlendi. ANCAK düne, tarihi görüşmeden çok Bartholomeos’un Ruhban Okulu konusundaki sözleri damga vurdu. Fener Papazı, “İnanıyoruz ki hükümetimiz, bu konuyu da çözmeye kararlıdır. Ancak şu anda Ankara’dan bize gelen bir haber yok” dedi. Papaz AKP’den ümitli Fener Papazı Bartholomeos Heybeliada Ruhban Okulu konusunda önemli gelişme- ler olduğunu belirterek “Hükümetimiz bu konuyu da çözmeye kararlıdır” dedi İlk yurtdışı gezisine çıkan Rus Ortodoks Patriği Kiril, dün özel bir uçakla İstanbul’a geldi. Beraberinde çok sayıda papaz bulunan Patrik Kiril’i Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Vladimir İvanovskiy ve diğer yetkililer karşıladı. Havalimanı VIP Salonu’nda bir süre dinlenen Patrik Kiril, daha sonra Fener Rum Kilisesi’ne geçti. Kiril, burada Fener Kilisesi papazı Bartholomeos’la bir araya geldi. İstanbul’un fethinden sonra kendisini Ortodoks dünyasının temsilcisi ilan eden Moskova Patrikhanesi ile ’Ekümeniklik’iddiasındaki Fener Rum Patrikhanesi arasında yüzyıllardır süren rekabet, görüşmeye de yansıdı. İki Papazın birbirine soğuk davrandığı gözlendi. İlişkiler dostane Kirill ile Bartholomeos, görüşmenin ardından gazetecilere ortak açıklama yaptılar. Kirill, Moskova Patriği seçildikten sonra Ortodoks kiliselerine bir dizi resmi ziyarete başladığını ve Ortodoks Kilisesi protokolüne göre ilk sırada olan İstanbul Patrikliği ve Patrik Bartholomeos’u ziyarete geldiğini söyledi. Bartholomeos da patrikhane olarak değerli bir konuğu kabul etmekten mutluluk duyduklarını söyledi . Bartholomeos, “Bazen problemlerimiz oldu, ama kiliseler ve şahıslarımız arasındaki ilişkiler çok dostane. 2 saat süresince yaptığımız ikili görüşmemiz de aynı atmosfer içinde geçti” dedi. Bir haber gelmedi Bartholomeos, bir soru üzerine, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması konusunun gündeme gelmediğini belirterek, “Bu konuda müspet gelişmeler var. İnanıyoruz ki, hükümetimiz bu konuyu da çözmeye kararlıdır. Bize Ankara’dan herhangi bir haber gelmedi” dedi. Patrik Kirill ise, “Antalya’da bir Rus kilisesi açılması girişimlerine” ilişkin soru üzerine, çoğu Ortodoks birçok Rus vatandaşının Türkiye’ye geldiğini, karşılıklı evliliklerin de olduğunu hatırlattı. Kirill, Türk yetkililerle din turizmi konusunda görüşme yapmak istediklerini, koşullar uygun olursa bu insanların kendi inandıkları biçimde ibadet etmelerinin mümkün olacağını söyledi. Fener’de ayin yönetecekler Bartolomeos ile hiçbir zaman yıldızı barışmayan eski Moskova Patriği Aleksy’in ölümüyle yaklaşık 6 ay önce onun yerine seçilen Kiril, pazartesi gününe kadar İstanbul’da kalacak Kiril, pazar günü Fener Rum Patrikhanesi’ndeki Ayios Yeorgios Kilisesi’nde Bartolomeos ile ayin yönetecek. Patrik Kiril’in pazartesi günü Ankara’ya geçerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi bekleniyor. 04/07/2009 22:46 Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.