Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Çelişkiler-3


pante

Önerilen İletiler

Darî mı zakkum mu?

 

Kelime-i tevhid olarak adlandırılan “Lailaheillallah”ın “Allah'dan başka ilah yoktur.” anlamına geldiğini biliyorsunuz. Ayetteki "İlla" sözcüğü kesinlik ifadesidir. “İlla”dediği takdirde başka bir ilah düşünülebilir mi? Kesinlikle düşünülemez. Birisi çıkıp ta “Allah demiş ama, Zeus da olabilir Allah ile birlikte” diyemez.

 

Arapça’da La, Lem, leyse sözcükleri kesin olumsuzluk belirtirler. Örneğin;

 

Hud-16. Ulâikellezîne leyse lehum fil âhıreti illen nâr ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya'melûn

 

Fakat onlar öyle kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur.

"La ilahe illa allah" ne kadar kesin ise;

 

"Leyse lehum taâmun illâ min darî" da o kadar kesindir. (Gasiye-6)

 

(Cehennemde) Darî dikeninden başka yiyecekleri yoktur.

Yoktur ilah Allah'dan başka.

Yoktur yiyecekleri darıdan başka.

 

Vardır diyemez kimse.

Diyorsa Allah'dan başka da ilah olabilir.

 

Gasiye-6'da kesin bir şekilde "Lailaheillallah" der gibi, "(cehennemde) darîdan başka yiyecek yoktur" der ama;

Duhan suresinde öyle demez.

 

Duhan/ 43-46. Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

 

Meal tahrifatçılarının elinde olsa zakkumun dariyle aynı olduğunu söyleyeceklerdir. Bunu yapabilmek için çok araştıran da olmuştur muhakkak. Ama zakkum, darîdan farklı bir bitkidir.

Peki, cehennem yiyeceği olarak hangisi doğrudur?

İkisi de doğruysa, ikisi de cehennem yiyeceği ise neden Gasiye-6’da “Allah’tan başka ilah yoktur” der gibi “Darıdan başka yiyecekleri yoktur” denmiştir? Halbuki “Darı ve zakkumdan başka yiyecekleri yoktur.” denmesi gerekmez miydi? Ya da madem ki sadece darı denildi, başka ayette zakkum denilmemeliydi. Sanki “sadece darı” denildiği unutulmuş gibidir. Zaten Bakara-106’da bir ayet unutturulduğunda yerine yenisinin getirildiği yazılmıştır. Yani, Kur’an’ın yazarına göre bir ayetin unutulması da Allah’tandır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Deve Eti Tevrat’ta haram, Kur’an’da helal:

Tevrat’ta deve eti yemek yasaklanmıştır.

 

Levililer/ 11-4. Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

 

Ama Kur’an, bu yasağı müslümanlara kaldırır ve tırnaklı hayvanların sadece Yahudilere haram kılındığını yazar.

 

Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.

 

Tanrı sadece bir millete (kızdığı için) yiyecek yasağı koyup diğer milletlere serbest bırakır mı?

Şimdi düşünelim. Allah’tan geldiğine inanılan bir kitapta:

“Türklere yumurta yemeyi yasakladık” gibi bir ayet olur mu?

Herkese serbest olup ta Türklere yasak olması mümkün mü?

Anlaşılan odur ki deve etinden vazgeçmeyeceği bilinen Kureyşliler nedeniyle, Tevrat’taki deve eti yasağına karşı böyle bir gerekçe sunulmuştur.

Çünkü Yahudiler İbrahim’in, Yakup’un ve diğerlerinin deve eti yemediğini, haram kılındığını, kutsal kitaplarında böyle yazdığını söyleyerek deve etini helal kılan Muhammed hazretlerine “Sen İbrahim'in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı." diye itiraz etmişlerdi. Bu itiraza aşağıdaki ayetle yanıt verilmişti:

 

Ali İmran-93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun."

 

Tevrat getirilip okunduğunda sadece Levililer’de değil, Yasa’nın Tekrarı’nda da deve eti yasağı geçtiği görülür:

 

14-7. Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı. Bunlar geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılırlar.

 

Bu durumda hangisi doğrudur? Tevrat’mı yoksa Kur’an mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahudi mi, Musevi mi?

 

Enam-146.“Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık.” ayetinde bir başka önemli nokta da bir kavim adının, bir din mensubu adı olarak kullanılmasıdır. Halbuki o dönemde bile hem Yahudi hem de Hristiyan olanlar çok. Madem ki "Hristiyan" yani "İsacı" diyor, "Musevi" yani "Musacı" da denebilirdi. Bu genelleme yanlıştır. Etnik köken ile, mensup olunan din ismi aynı tutulmuştur. Müslümanlara nasıl Araplar denemezse Musevilere’de Yahudiler denilmemesi gerekir.

 

Günümüzde de Yahudi olanlar içinde ateist, dinsiz, Hristiyan, Müslüman, Budist vardır. Tevrat’ta yazılanlar bu Yahudileri bağlamaz. Deve eti de yerler, domuz eti de. Hele Marks ve Einstein gibi Yahudilerin dini önemsemediklerini bilmeyen yoktur.

Ayrıca Musevilik Yahudilere has bir din olsa da, tarihte Yahudilerin dışında da Museviliği seçenlerin örnekleri vardır ki bunlardan en önemlisi Hazar Türkleridir. Etnik kökenleri Türktür ama dinleri Museviliktir. Dolayısıyla bunlara Kur’an’daki gibi Yahudi denmesi yanlış olur.

 

Günah Çıkartma mı?

 

Tevbe-102. ( Münafık Araplardan) Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

103. Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.

104. Bilmezler mi ki, Allah'tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o sadakaları alan. Ve Allâh, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

 

Günahlarını itiraf edip tevbe edenlerden, günahlarından arınması için sadaka alınmasının, Hristiyanlıktaki günah çıkartmaktan ne farkı var?

Hacca gitmekle dahi günahların affedildiğinin söylendiği İslam’ı göz önüne aldığımızda;

Bu durumda hangisi doğru?

Sadece Hristiyanlıkta günah çıkartma olduğu mu? Yoksa;

Hristiyanlıkta da, İslam’da da günah çıkartma olduğu mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Darî mı zakkum mu?

 

Kelime-i tevhid olarak adlandırılan “Lailaheillallah”ın “Allah'dan başka ilah yoktur.” anlamına geldiğini biliyorsunuz. Ayetteki "İlla" sözcüğü kesinlik ifadesidir. “İlla”dediği takdirde başka bir ilah düşünülebilir mi? Kesinlikle düşünülemez. Birisi çıkıp ta “Allah demiş ama, Zeus da olabilir Allah ile birlikte” diyemez.

 

Arapça’da La, Lem, leyse sözcükleri kesin olumsuzluk belirtirler. Örneğin;

 

Hud-16. Ulâikellezîne leyse lehum fil âhıreti illen nâr ve habita mâ sanaû fîhâ ve bâtılun mâ kânû ya'melûn

 

Fakat onlar öyle kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur.

"La ilahe illa allah" ne kadar kesin ise;

 

"Leyse lehum taâmun illâ min darî" da o kadar kesindir. (Gasiye-6)

 

(Cehennemde) Darî dikeninden başka yiyecekleri yoktur.

Yoktur ilah Allah'dan başka.

Yoktur yiyecekleri darıdan başka.

 

Vardır diyemez kimse.

Diyorsa Allah'dan başka da ilah olabilir.

 

Gasiye-6'da kesin bir şekilde "Lailaheillallah" der gibi, "(cehennemde) darîdan başka yiyecek yoktur" der ama;

Duhan suresinde öyle demez.

 

Duhan/ 43-46. Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.

 

Meal tahrifatçılarının elinde olsa zakkumun dariyle aynı olduğunu söyleyeceklerdir. Bunu yapabilmek için çok araştıran da olmuştur muhakkak. Ama zakkum, darîdan farklı bir bitkidir.

Peki, cehennem yiyeceği olarak hangisi doğrudur?

İkisi de doğruysa, ikisi de cehennem yiyeceği ise neden Gasiye-6’da “Allah’tan başka ilah yoktur” der gibi “Darıdan başka yiyecekleri yoktur” denmiştir? Halbuki “Darı ve zakkumdan başka yiyecekleri yoktur.” denmesi gerekmez miydi? Ya da madem ki sadece darı denildi, başka ayette zakkum denilmemeliydi. Sanki “sadece darı” denildiği unutulmuş gibidir. Zaten Bakara-106’da bir ayet unutturulduğunda yerine yenisinin getirildiği yazılmıştır. Yani, Kur’an’ın yazarına göre bir ayetin unutulması da Allah’tandır.

 

Bu kadar Kuran-ı Kerim i detaylı incelediğinize göre, cehennemin 7 kapısından bahsedildiğini, 7 gurubun bulunduğunu da hatırlarsınız umarım.

 

43. Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir.

 

44. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır

 

Mesela ateş çeşitleri var, haviye... hutame.. demek ki ,guruplar ve o guruplara ait farklı yiyecek ya da ateş çeşidinden bahsedilebilmekte....

 

Bir gurup dari den başka yemez, bir gurup zakkumdan başka yemez.. Olmaz mı, olabilir..

 

 

Deve Eti Tevrat’ta haram, Kur’an’da helal:

Tevrat’ta deve eti yemek yasaklanmıştır.

 

Levililer/ 11-4. Ancak geviş getiren ve çatal tırnaklı olan hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılır.

 

Ama Kur’an, bu yasağı müslümanlara kaldırır ve tırnaklı hayvanların sadece Yahudilere haram kılındığını yazar.

 

Enam-146. Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki içyağlarını onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.

 

Tanrı sadece bir millete (kızdığı için) yiyecek yasağı koyup diğer milletlere serbest bırakır mı?

Şimdi düşünelim. Allah’tan geldiğine inanılan bir kitapta:

“Türklere yumurta yemeyi yasakladık” gibi bir ayet olur mu?

Herkese serbest olup ta Türklere yasak olması mümkün mü?

Anlaşılan odur ki deve etinden vazgeçmeyeceği bilinen Kureyşliler nedeniyle, Tevrat’taki deve eti yasağına karşı böyle bir gerekçe sunulmuştur.

Çünkü Yahudiler İbrahim’in, Yakup’un ve diğerlerinin deve eti yemediğini, haram kılındığını, kutsal kitaplarında böyle yazdığını söyleyerek deve etini helal kılan Muhammed hazretlerine “Sen İbrahim'in tevhid dinini getirdiğini söylüyorsun ama o senin gibi deve eti yemezdi, çünkü haramdı." diye itiraz etmişlerdi. Bu itiraza aşağıdaki ayetle yanıt verilmişti:

 

Ali İmran-93. Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun."

 

Tevrat getirilip okunduğunda sadece Levililer’de değil, Yasa’nın Tekrarı’nda da deve eti yasağı geçtiği görülür:

 

14-7. Ancak geviş getiren, çatal ve yarık tırnaklı hayvanlardan etini yememeniz gerekenler şunlardır: Deve, tavşan, kaya tavşanı. Bunlar geviş getirir, ama çatal tırnaklı değildir. Sizin için kirli sayılırlar.

 

Bu durumda hangisi doğrudur? Tevrat’mı yoksa Kur’an mı?

İkisi de... Haramlar ile,,, Tevrat ehli ve Kuran ehli arasındaki farklar gayet açık ve net defalarca tekrarlanmıştır.. Yinede ben Tevrat a da uymayı ve deve eti yememeyi tercih ederim.. Tıpkı domuz eti konusunda ayrımımız olmadığı gibi.. At eti yemememizi dayandırdığımız geçmiş nedenler kadar deveyide dayandıracağımız bir temel vardır elbet,Tevrat gibi..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu kadar Kuran-ı Kerim i detaylı incelediğinize göre, cehennemin 7 kapısından bahsedildiğini, 7 gurubun bulunduğunu da hatırlarsınız umarım.

 

43. Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir.

 

44. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır

 

Mesela ateş çeşitleri var, haviye... hutame.. demek ki ,guruplar ve o guruplara ait farklı yiyecek ya da ateş çeşidinden bahsedilebilmekte....

 

Bir gurup dari den başka yemez, bir gurup zakkumdan başka yemez.. Olmaz mı, olabilir..

 

Bu mantıkla olabilir tabi, niye olmasın. :)

Aynı mantıkla "lailaheillallah" diyor ama, başka bir ayette de "Yaratanların en güzeli olan Allah'ı bırakıp da Bal'e mi yakarıyorsunuz?" diyor. Demek ki Ba'l de bir ilah." sonucuna kadar gidebilirsin. ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İblis melek mi, cin mi?

 

Bakara-34. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn.

 

Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O direndi, kibirlendi ve kâfirlerden oldu.

Ayeti ilk kez duyan birisinin, İblis’in meleklerden biri olduğunu düşünmesi gayet doğaldır.

Ama aşağıdaki ayette İblis’in cinlerden olduğu yazılıdır.

 

Kehf-50. Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs, kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih, e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv, bi'se liz zâlimîne bedelâ.

 

Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. Zalimler için bu ne fena bir değişmedir!

 

Kur’an’da “Kane” sözcüğü “.idi, oldu” anlamında kullanılır. Bakara-34’de “ kane minel kafin” ifadesi “kafirlerden oldu” diye çevrilirken, Kehf-50’de “kane minel cinni” ifadesi “cinlerdendi” diye çevrilir.

Halbuki “cinlerden oldu” şeklinde çevrilmiş olsaydı; İblis’in daha önce melek olduğu ama Allah’ın emrine karşı gelince meleklikten düşürülüp cinlere katıldığı anlamı çıkacaktı. Nitekim Hristiyanlıkta şeytanların düşmüş melekler olduğuna ve İblis’in de bunların en büyüğü olduğuna inanılır.

 

Bu durumda hangisi doğrudur? Kur’an’a göre, İblis melek miydi, cin miydi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu mantıkla olabilir tabi, niye olmasın. :)

Aynı mantıkla "lailaheillallah" diyor ama, başka bir ayette de "Yaratanların en güzeli olan Allah'ı bırakıp da Bal'e mi yakarıyorsunuz?" diyor. Demek ki Ba'l de bir ilah." sonucuna kadar gidebilirsin. ;)

 

:) yaratanların en güzeli? siz hayatınızda, elinizdeki imkanlarla neler yarattınız? ben bişeyler yaratıyorum.. Malum resim şu bu.. Peki bunları nasıl yapıyorum?Beni yaratanın bende uygun gördüğü sistem ile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:) yaratanların en güzeli? siz hayatınızda, elinizdeki imkanlarla neler yarattınız? ben bişeyler yaratıyorum.. Malum resim şu bu.. Peki bunları nasıl yapıyorum?Beni yaratanın bende uygun gördüğü sistem ile..

Kuran söz konusu olduğunda her kelimeye dikkat lütfen.. Yaratanların ... birşeyler sürekli bişeyler yaratıyor.. Doğa bile bünyesinde bişeyler yaratıyor durmadan.Ama ,onların en üstünde, onlara o yetenekleri ya da gelişimi ya da yaratmayı ya da her ne derseniz onu sağlayan , üstün bir ve bir tek yaratıcı var

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:) yaratanların en güzeli? siz hayatınızda, elinizdeki imkanlarla neler yarattınız? ben bişeyler yaratıyorum.. Malum resim şu bu.. Peki bunları nasıl yapıyorum?Beni yaratanın bende uygun gördüğü sistem ile..

Kuran söz konusu olduğunda her kelimeye dikkat lütfen.. Yaratanların ... birşeyler sürekli bişeyler yaratıyor.. Doğa bile bünyesinde bişeyler yaratıyor durmadan.Ama ,onların en üstünde, onlara o yetenekleri ya da gelişimi ya da yaratmayı ya da her ne derseniz onu sağlayan , üstün bir ve bir tek yaratıcı var

 

Kur'an'da "yaratmak" denilince neyin kastedildiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz ftoyd.

Ba'l,in resim, heykel, müzik yapmadığını da.

Ba'l çok tanrıcı Ortadoğu toplumlarının yaratıcı ilahlarından biridir.

Ama sanki resim yapan, eser yaratan bir insan gibi ele almışsın.

Yanıtlarda zorlanınca elde olmadan kıvrım kıvrım kıvranıyor insan değil mi? :lol:

 

Neyse şimdi biraz daha kolay konuları ele alalım:

 

 

Meleklerden peygamber olur mu?

 

Muhammed'e inanmayanlar " Elçi olarak bize bir melek gelmesi gerekmez miydi" derler. Buna ayetle şu yanıt verilir:

 

İsra-95. De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik."

 

Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.

Meğer öyle değilmiş. İsra-95'de melekten peygamber olamayacağı söylenirken bakın aşağıdaki ayette ne diyor:

 

Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.

 

Bir ayette melekten peygamber olmadığı, diğer ayette ise olduğu anlaşılıyor. Hangisi doğru acaba?

 

 

Allah'ın velisi var mı yok mu?

 

İsra-111. Ve de ki: "Hamd, allah'adır. O çocuk edinmemiştir, yönetimde ortağı yoktur ve zilletten ötürü bir velisi de yoktur." O'nu tekbir ile yücelt.

 

Ayette açık olarak Allah’ın bir velisi yani dostu, yardımcısı olmadığı belirtiliyor.

Peki gerçekten öyle mi? Bir de aşağıdaki ayete bakalım:

 

Yunus-62. İyi bilin ki; Allah velilerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!

 

Bu durumda hangisi doğrudur dersiniz? Allah’ın velisi var mı, yok mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'an'da "yaratmak" denilince neyin kastedildiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz ftoyd.

Ba'l,in resim, heykel, müzik yapmadığını da.

Ba'l çok tanrıcı Ortadoğu toplumlarının yaratıcı ilahlarından biridir.

Ama sanki resim yapan, eser yaratan bir insan gibi ele almışsın.

Yanıtlarda zorlanınca elde olmadan kıvrım kıvrım kıvranıyor insan değil mi? :lol:

 

Neyse şimdi biraz daha kolay konuları ele alalım:

 

 

Meleklerden peygamber olur mu?

 

Muhammed'e inanmayanlar " Elçi olarak bize bir melek gelmesi gerekmez miydi" derler. Buna ayetle şu yanıt verilir:

 

İsra-95. De ki: "Eğer yeryüzünde, (insanlar yerine), yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten bir melek peygamber indirirdik."

 

Mantıklı. Dünyada insanlar yaşadığına göre melekten peygamber olmaz.

Meğer öyle değilmiş. İsra-95'de melekten peygamber olamayacağı söylenirken bakın aşağıdaki ayette ne diyor:

 

Hac-75. Allah, meleklerden ve insanlardan peygamberler seçmiştir; şüphe yok ki Allah, duyar, görür.

 

Bir ayette melekten peygamber olmadığı, diğer ayette ise olduğu anlaşılıyor. Hangisi doğru acaba?

 

 

Allah'ın velisi var mı yok mu?

 

İsra-111. Ve de ki: "Hamd, allah'adır. O çocuk edinmemiştir, yönetimde ortağı yoktur ve zilletten ötürü bir velisi de yoktur." O'nu tekbir ile yücelt.

 

Ayette açık olarak Allah’ın bir velisi yani dostu, yardımcısı olmadığı belirtiliyor.

Peki gerçekten öyle mi? Bir de aşağıdaki ayete bakalım:

 

Yunus-62. İyi bilin ki; Allah velilerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar!

 

Bu durumda hangisi doğrudur dersiniz? Allah’ın velisi var mı, yok mu?

 

İsra 95 te, meleklerden peygamber olmayacağını nasıl çıkardınız açar mısınız? İnsanlara insandan resul gönderilmesi, meleklerden peygamber olmadığı anlamına mı gelir mutlaka?

 

 

İsra 111 veli

Ve kulilhamdü lillahilleziy lem yettehız veleden ve lem yekün lehu şeriykün fiylmülki ve lem yekün lehu veliyyün minezzülli ve kebbirhü tekbiyren

 

Yunus 62 evliya

Ela inne evliyaallahi la havfün aleyhim ve la hüm yahzenune

 

ve kıvranma konusunda.. bal yaratır yaratmaz.. ağaçtır ,odundur ,tahtadır, varlıktır ,şu dur bu dur.. insanlar ,hala günümüzde bir bölgede güneşe tapıyor ve güneş önünde namaz kılıyor.. Yaratanların en güzeli olan Allah bırakılıyor ve insanlar güneşe ineğe tapıyor.. Ya niye kendisini bırakıp ona buna tapan insanlara,yaratanların en güzelini bırakıp ineğe mi tapıyorsun derse, ineği illa ilah saymış oluyorsunuz onu anlamadım.. Allah ,insanların ilahı olduğunu söylüyor, insanlar ilahım başkası diyor. Allah bir tek ilah var diyor, insanlar sürü sürü ilah ediniyor.. Bu durum, ortada sadece bir İlah olduğu gerçeğini değiştirmiyor biz inanırlar gözünde.Bunun nesine kıvrılıyım.. İnancım tek İlah inancı..O ayetten nasıl bal denilince ilah oluyor şimdi onu açın iyice.. Tarihte öğretilen antlaşmalar gibi.. Bi milletle bi karşılıklı antlaşma yaptığında ,o milleti var saymış olursun.. Bu hesap mı algı onu anlamadım. Ayette bal adı geçince Allah, bal in varlığını tanıyıp onu ilah mı ilan etti..

Siz ayetleri inanmamak için okuyorsunuz zaten, işte bu da benim sizden algıladığım ..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İsra 95 te, meleklerden peygamber olmayacağını nasıl çıkardınız açar mısınız? İnsanlara insandan resul gönderilmesi, meleklerden peygamber olmadığı anlamına mı gelir mutlaka?

 

Ne diyor İsra-95'de:

 

"Yeryüzünde yaşayanlar insan değil de melek olsaydı, melek peygamber gönderirdik. Ama yeryüzünde insanlar yaşadığı için insan peygamber gönderdik."

 

Demiyor ki: "Melekleri peygamberlik verdiğimiz insanlara emirlerimizi, vahiylerimizi iletmesi için elçilikle görevlendiririz.

Toplumlara elçi olarak görevlendirmeyiz."

 

Şimdi itirazımıza açıklık getirelim:

 

İslam'da melekler; insanlar gibi yemeyen, içmeyen, yatmayan, uyumayan, cinsiyeti olmayan, cinsel ilişkide bulunmayan, çocuğu olmayan, hastalanmayan, ölmeyen, hırsızlık, arsızlık, kötülük yapmayan, melek hakkı yemeyen, doğru yola ihtiyacı olmayan-zaten Allah'ın emrinde olan varlıklardır.

Dolayısıyla kendilerini uyaracak, doğru yola, imana davet edecek bir elçiye de ihtiyaçları yoktur.

O nedenle meleklerden peygamber olmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İsra 95 te, meleklerden peygamber olmayacağını nasıl çıkardınız açar mısınız? İnsanlara insandan resul gönderilmesi, meleklerden peygamber olmadığı anlamına mı gelir mutlaka?

 

Ne diyor İsra-95'de:

 

"Yeryüzünde yaşayanlar insan değil de melek olsaydı, melek peygamber gönderirdik. Ama yeryüzünde insanlar yaşadığı için insan peygamber gönderdik."

 

Demiyor ki: "Melekleri peygamberlik verdiğimiz insanlara emirlerimizi, vahiylerimizi iletmesi için elçilikle görevlendiririz.

Toplumlara elçi olarak görevlendirmeyiz."

 

Şimdi itirazımıza açıklık getirelim:

 

İslam'da melekler; insanlar gibi yemeyen, içmeyen, yatmayan, uyumayan, cinsiyeti olmayan, cinsel ilişkide bulunmayan, çocuğu olmayan, hastalanmayan, ölmeyen, hırsızlık, arsızlık, kötülük yapmayan, melek hakkı yemeyen, doğru yola ihtiyacı olmayan-zaten Allah'ın emrinde olan varlıklardır.

Dolayısıyla kendilerini uyaracak, doğru yola, imana davet edecek bir elçiye de ihtiyaçları yoktur.

O nedenle meleklerden peygamber olmaz.

 

Dostum "resul" kelimesi arapçada elçi, haberci anlamına gelir. Resul kelimesi islamda ve kuranda hem peygamber anlamında hem de elçi anlamında kullanılır.

 

Bu ayetin doğru tercümesi ;

 

"Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elçiler seçer"

 

şeklindedir. İslam inancına göre Allah'ın melek elçileri, peygamberlere vahiyleri bildiren meleklerdir. Cebrail gibi. İnsan elçileride peygamberlerdir.

 

Kimi kuran çevirilerinde bu ince noktaya dikkat edilmiş ve üstteki şekilde çevrilmiştir. Kimi çevirilerde ise dikkat edilmemiş ve peygamber olarak çevrilmiştir.

 

Ancak mesela ingilizce çevirisi ;

 

"Allah chooses the Noble Messengers from the angels, and from men"

 

Görüldüğü gibi ingilizcede peygamber anlamına gelen "prophet" yerine haberçi elçi anlamına gelen "messenger" kullanılmıştır.

 

Birde tavsiye dostum. İster bir dini kitap olsun, isterse herhangi bir tarihi kaynak. Çelişki gibi kaynağın kendi içinde ki tutarlılığın kriter olduğu bir konuda değerlendirme yaparken, söz konusu kaynağın kendi dilini referans alman. Çeviriyi değil. Dili bilmediğin ve çeviri üzerinden gideceğin durumlarda ise, çeviriyi bir kaç kaynaktan birden kontrol edip öyle karar vermen

 

Senin durumda vardığın yargı tamamen çeviri nüansların kaynaklı bir yargı. Oysa bu yanlıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dostum "resul" kelimesi arapçada elçi, haberci anlamına gelir. Resul kelimesi islamda ve kuranda hem peygamber anlamında hem de elçi anlamında kullanılır.

 

Bu ayetin doğru tercümesi ;

 

"Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elçiler seçer"

 

şeklindedir. İslam inancına göre Allah'ın melek elçileri, peygamberlere vahiyleri bildiren meleklerdir. Cebrail gibi. İnsan elçileride peygamberlerdir.

 

Kimi kuran çevirilerinde bu ince noktaya dikkat edilmiş ve üstteki şekilde çevrilmiştir. Kimi çevirilerde ise dikkat edilmemiş ve peygamber olarak çevrilmiştir.

 

Ancak mesela ingilizce çevirisi ;

 

"Allah chooses the Noble Messengers from the angels, and from men"

 

Görüldüğü gibi ingilizcede peygamber anlamına gelen "prophet" yerine haberçi elçi anlamına gelen "messenger" kullanılmıştır.

 

Mesele resullük ya da nebilik değil Cyrano. Kaldı ki resul ve nebi konusunda bile İslam'da ittifak yoktur.

Peygamberler de elçidir. Tek fark, resullerin kitap ve şeriat sahibi olmaları, resul olmayan nebilerin ise resullerin şeriatini insanlara bildirmeleridir. Dolayısıyla benim aktarımımda hata yok. Her resul peygamberdir aynı zamanda. Ama ne var ki bunun tersini söyleyen İslamcılar da mevcut.

 

 

Birde tavsiye dostum. İster bir dini kitap olsun, isterse herhangi bir tarihi kaynak. Çelişki gibi kaynağın kendi içinde ki tutarlılığın kriter olduğu bir konuda değerlendirme yaparken, söz konusu kaynağın kendi dilini referans alman. Çeviriyi değil. Dili bilmediğin ve çeviri üzerinden gideceğin durumlarda ise, çeviriyi bir kaç kaynaktan birden kontrol edip öyle karar vermen

 

Senin durumda vardığın yargı tamamen çeviri nüansların kaynaklı bir yargı. Oysa bu yanlıştır.

 

Tavsiyene yanıt vereyim. Ben çevirileri Arapça üzerinden yaparım. Herhangi bir mealcinin çevirisini alıp alıntılamam.

Bilhassa farklı yorumlanan meallerde tartışmalı sözcüklerin diğer ayetlerde kullanılan anlamlarını kıyaslarım.

Çelişkiler başlıklı yazılarımda hiçbir ayette hata yoktur. Bu konuda herhangi bir hatalı ayet örneğiniz varsa gösterin, üzerinde konuşalım.

 

Tavsiyeleri ise karşılıksız bırakmam.

Benden de size tavsiye; Her ayette İngilizce çevirileri doğru sanmayın. Neticede onları da çevirenler mealcilerdir ve her meallerinin doğru olduğu ileri sürülemez. Hac-75 çevirileri doğru olabilir ama bu her ayeti doğru çevirdiklerini göstermez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah yardıma muhtaç mıdır?

 

İhlas-2. Allah eksiksiz, sameddir. (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir.)

 

Ayette geçen “samed” sözcüğünün çevirisi doğruysa eğer, “Melekler bir ihtiyaç sebebiyle yaratılmış değiller midir? Allah’a yardımcı olmazlar mı?” sorusu da yerinde olur. Ama aşağıdaki ayet bu soruya da gerek bırakmamaktadır:

 

Muhammed-7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

 

Sadece melekler değil, insanlar da Allah’a yardım edebilirmiş.

 

Öyleyse hangisi doğru? Yardıma ihtiyacı olduğu mu, olmadığı mı?

 

Peygamberler arasında üstünlük farkı var mı, yok mu?

 

Bakara-253. İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir.

 

Ayet çok açık. Peygamberlerin bir kısmı diğerlerine üstün kılınmış. Bir de şu ayete bakalım:

 

Bakara-285. Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler.

 

İlk ayette ayrım var ama sonrakinde “ayrım yapmayız” deniyor. Hangisi doğru?

Yoksa Allah “Ben ayrım yaptım ama siz yapmayın.” mı demek istemiş?

Gerçekten inananlar peygamberler arasında ayrım yapmıyor mu?

Bazılarını "Ulu'l azm peygamberler" olarak büyük görmüyor mu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mesele resullük ya da nebilik değil Cyrano. Kaldı ki resul ve nebi konusunda bile İslam'da ittifak yoktur.

Peygamberler de elçidir. Tek fark, resullerin kitap ve şeriat sahibi olmaları, resul olmayan nebilerin ise resullerin şeriatini insanlara bildirmeleridir. Dolayısıyla benim aktarımımda hata yok. Her resul peygamberdir aynı zamanda. Ama ne var ki bunun tersini söyleyen İslamcılar da mevcut.

 

 

 

 

Tavsiyene yanıt vereyim. Ben çevirileri Arapça üzerinden yaparım. Herhangi bir mealcinin çevirisini alıp alıntılamam.

Bilhassa farklı yorumlanan meallerde tartışmalı sözcüklerin diğer ayetlerde kullanılan anlamlarını kıyaslarım.

Çelişkiler başlıklı yazılarımda hiçbir ayette hata yoktur. Bu konuda herhangi bir hatalı ayet örneğiniz varsa gösterin, üzerinde konuşalım.

 

Tavsiyeleri ise karşılıksız bırakmam.

Benden de size tavsiye; Her ayette İngilizce çevirileri doğru sanmayın. Neticede onları da çevirenler mealcilerdir ve her meallerinin doğru olduğu ileri sürülemez. Hac-75 çevirileri doğru olabilir ama bu her ayeti doğru çevirdiklerini göstermez.

 

dostum internette dolaşan bir yazıyı kelimesi kelimesine kopyalayıp buraya yapıştırmışsın. Ondan sonra ben çeviri yaptım deme şimdi bana :) Bunu sevmem tartışmalarda copy-paste yapılan yazıları kendine maletme çabasını.

 

Motamot ya da cümle anlam temelli çeviri yöntemlerinden birisini kullanmak diğerini kullanmadığı için çevirmenin hata yaptığını göstermez. Ne amaçla çevirdiğine bağlı olarak kullanılacak yöntem değişir.

 

Motamot çeviride, çevirmen cümlede geçen sözcüğün eserde en sık tekrarlanan anlamını kullanır. Cümle anlamına dayanarak yapılan çeviride ise, çevirmen yazarın kelimeyi cümlede hangi anlamda kullandığına bakarak çevirir.

 

Resul arapçada elçi anlamına gelmektedir. Yani eski arapçada emirin, beyin başka bir devlete gönderdiği elçiye de "resul" denir. Aileler arasında arabuluculuk için gelen bir kimseyede, tanrının elçilerine de.

 

Türkçe kuran çevirilerinde bazı çevirmenler cümle anlamına dayalı çeviri yapmışlardır ve "hem meleklerden hem insanlardan elçi seçtik" olarak çevirmişlerdir , bazı çevirmenler motamot çeviri ile "hem meleklerden hem insanlardan peygamber seçtik" diye çevirmişlerdir.

 

Diğer dillere nasıl çevrildiğine bakarakta hangisinin doğru çeviri olduğunu kontrol edebiliriz.

 

Artı resul kelimesinin kelime-i şahadette nasıl çevrildiğine bakalım :

 

"

 

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdûhu ve resûluhu"

 

"Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, Ve yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed O'nun kulu ve elçisidir"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

dostum internette dolaşan bir yazıyı kelimesi kelimesine kopyalayıp buraya yapıştırmışsın. Ondan sonra ben çeviri yaptım deme şimdi bana (IMG:http://www.turkish-media.com/forum/style_emoticons/default/smile.gif) Bunu sevmem tartışmalarda copy-paste yapılan yazıları kendine maletme çabasını.

 

Motamot ya da cümle anlam temelli çeviri yöntemlerinden birisini kullanmak diğerini kullanmadığı için çevirmenin hata yaptığını göstermez. Ne amaçla çevirdiğine bağlı olarak kullanılacak yöntem değişir.

 

Motamot çeviride, çevirmen cümlede geçen sözcüğün eserde en sık tekrarlanan anlamını kullanır. Cümle anlamına dayanarak yapılan çeviride ise, çevirmen yazarın kelimeyi cümlede hangi anlamda kullandığına bakarak çevirir.

 

Cyrano, internette dolaşan bir yazıyı alıntıladığımı söylerken Çelişkiler başlıklı yazıları mı kastettiğini, yoksa ayetleri mi kastettiğini anlayamadım.

Eğer yazıları kastediyorsan bana aittir.

Ayetleri kastediyorsan, ben bir mealci değilim ve kendime göre meallerle konuları ele alamam.

Eğer böyle yaparsam, yanlış yapmış olurum. Çünkü eleştirilerim, İslam'ın kabulleri üzerinden olmalıdır.

"Ben çevirileri Arapça üzerinden yaparım. Herhangi bir mealcinin çevirisini alıp alıntılamam.

Bilhassa farklı yorumlanan meallerde tartışmalı sözcüklerin diğer ayetlerde kullanılan anlamlarını kıyaslarım." ifadelerimi yanlış anlamışsın sanırım. Bir ayeti Arapçası üzerinden kontrol eder, mealler içinde en doğru olanını seçerim. Yani, her yazımda hep aynı kişinin ya da Diyanetin mealini kullanmam.

 

Daha önce de yazdığım gibi; Öyle kalkıp ta yazının bütününü meallerdeki yanlışlıkları öne sürerek eleştirmek yanlış.

Yazıda varsa hatalı gördüğün bir meal gösterirsin, tartışırız.

Yazıyla hiç ilgisi olmayan resul-nebi konusunu getirmiş, etrafında dönüp duruyorsun. Ben de diyorum ki; Senin dediğin gibi olsun. Elçi olarak çevirelim. Ne değişecek?

 

Furkan-7. Dediler: "Bu elçiye ne oluyor ki yemek yiyor, çarşılarda geziyor? Ona kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indirilmeli değil mi?"

 

En'am-8. «O'na bir melek indirilmeli değil miydi?» dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, sonra kendilerine hiç göz açtırılmazdı.

 

9. Kendisini bir melek de yapsaydık, yine onu bir erkek kılacak ve onları yine düştükleri şüpheye düşürecektik.

 

Bir tarafta "Yeryüzünde melekler yaşasaydı, o zaman melek elçi gönderirdik" diyen ve "O'na bir melek indirilmeli değil miydi? diye soranlara "Bir melek indirseydik, işi bitirmiş olurduk" diyen ayetler var. Diğer tarafta ise melekten de, insanlardan da elçiler gönderdik diyen bir ayet. Ama o melek elçileri gören yok.

 

Öyleyse haklı olarak soruyoruz. Hangisi doğru?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur’an, Mekke ve çevresi için mi, tüm dünya için mi?

 

Aşağıdaki ayet, Kur’an’ın Mekke ve çevresindekiler için indirildiğini yazar.

 

Enam- 92. İşte bu (Kur'an), Ümmü'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.

 

Halbuki İslam’da Kur’an’ın tüm insanlığa gönderildiğine inanılır. Şu ayet de öyle der:

 

Kalem-52. Halbuki o (Kur’an), alemler için zikirden (öğütten) başka bir şey değildir.

 

 

Dinde zorlama var mı, yok mu?

 

Mekke döneminde, putperestlerin egemenliği altında iken “dinde zorlama olamaz” denir. (Bakara-256)

Kafirun suresinde de “Sizin dininiz size, benim dinim bana” denilir.

Bu ayetler din özgürlüğü, inanç hoşgörüsü olarak yorumlanır. Bir başka ayet:

 

Gasiye-22. Onların üzerinde zorlayıcı değilsin.

Ama Medine döneminde, putperest egemenliğinden kurtulunca emirler de değişir:

 

Bakara-193. (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.

 

Nisa-84. Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir.

 

Tevbe-29. Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın.

 

Son ayette görüldüğü gibi kendisine inanmayanlarla boyun eğene ve cizye verecek kadar alçalana kadar savaşılması emrediliyor.

Bu durumda hangisi doğru?

Dinde zorlama olmadığı mı, yoksa yeryüzünde İslam egemen olana kadar zorlanması, savaşılması gerektiği mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cyrano, internette dolaşan bir yazıyı alıntıladığımı söylerken Çelişkiler başlıklı yazıları mı kastettiğini, yoksa ayetleri mi kastettiğini anlayamadım.

Eğer yazıları kastediyorsan bana aittir.

 

:) Yani Turan Dursun sitesinden copy paste yapılmamıştır sana aittir öyle mi ?

 

 

a

Ayetleri kastediyorsan, ben bir mealci değilim ve kendime göre meallerle konuları ele alamam.

Eğer böyle yaparsam, yanlış yapmış olurum.

 

hayda ;

 

Tavsiyene yanıt vereyim. Ben çevirileri Arapça üzerinden yaparım. Herhangi bir mealcinin çevirisini alıp alıntılamam.
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.