Misafir demirefe Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasina izin vermek AKP yi kurtaramiyacaktir.Hic bosuna cirpinmayin. Sayın politika, tavşan yine sazana göre zeki bir canlıdır. Bu yeme ancak sazanlar gelir. Bu aklıevvellere göre yıllarca bize Türkiye'nin üç tarafı deniz, dört tarafı düşmanla çevrili diye belletilmişmiş. Yok, Yunanlılara Kardak adasına bayrak dikin, karasularınızı 12 mile çıkarmaya ve Ege denizine ayağımızı bile sokmamıza engel olmaya kalkışın, Suriye'ye Hatay'ı isteyin, uydurma haritalarda ilhak edin, bölücü terörü besleyin diye biz öğrettiydik sanki? Dünya konjonktürünü de kendine maleden böyle çıkarcı ve fırsatçı, alenen her gerçeği kendince çarpıtan Makyavelist bir parti daha görülmemiştir. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Ben şeriatçıları, tarikatçıları anlıyorum da, bu bir parmak bal çalınmakla, örneğin "N. Hikmet'in mezarını getirmek istedi"!! Yok "Taksim'i açtı da doya doya nostalji yaptık" zokalarına gelen tatlı su sosyalisti sazanları anlamıyorum. AKP nin daha önce kimselerin bulamadığı bir şeyinde boncuk bulduğu iddialarına gülüp geçiyorum. Özal'dan beri bu yaveleri dinliyoruz ve zerre kadar inanmıyoruz. Olması gerekenler aşama aşama oluyor, kimse bir şeyinde boncuk bulmuyor. Telsiz de yasaktı döviz de, şimdi çocuklar bile her ikisni oyuncak ediyorlar. Bu boncuğu da mı AKP bir şeyinde buldu? Not: "Yere" ayrıdır, "yerlerine" çok ayrıdır. Yer herhangi bir yer, yerin dibi filan olabilir mesela. Ama "yerleri" dediğinizde bu ifade çok fazla özelleşir. Misilleme misliyle olmalı, daha fazlaya kaçmamalıdır! Ben bu ifadeyi iade etmiyorum, herkesin belli bir düzeyi vardır. Bu ortaya çıksın yeter... Ne alaka simdi canim. Türkiye'de hangi haklar verildiyse bedava olmadi. Emekciler ve sivil toplum örgütleri yillardir bunun mücadelesini yapiyor ve en siónunda devletin temsilcisi olan AKP iktidari ve devletin diger birimleri valisi falan pes demek zorunda kaldi. Ehh simdi ben size siyaseti yenidenmi ögreteyim canim. Tabiiki siyasetin geregi bu tip ortamlardan siyasi cikar saglamak istenir ve AKP de kendine göre bu ortamdan yararlanmak isteyebilir. Ben sadece bunun tesbitini yapiyorum, önce yazilanlari iyi okuyup ön yargisiz degerlendirmek gerek. Diger siyasi iktidarlar taksim meydanini acsaydi siyasi cikar saglamak icin caba göstermezlermiydi? Birakin simdi bu ayaklari lütfen. 33 yildir taksime emekciler inemiyordu ama AKP 33 yildir iktidarda degil. AKP gelene kadar Türkiye sayisiz iktidarlar gördü, ama hic birisi bu konuyu cözmedi. Aynen Sivas madimak otelinin üze icine benziyor. CHP ve diger partiler 1993 yilindan beri sanki hic iktidar olmamislarda AKP'yi madimak otelini müze yapmiyor diye elestiriyorlar. Sizin akliniz neredeydi iktidar oldugunuzda? Belkide madimak otelini dahi müze yapmak AKP döneminde olacak. Beni Taksim meydaninin emekcilere acilmasi ve madimaki müze olmasi ilgilendiriyor, siyasi cikarlar beni alakadar etmez. Politikanin olmazsa olmazidir siyasi cikar. AKP siyasi cikari iyi beceriyorsa digerleri bu durumdan ders alsinlar, cigirtganlik yapacaklarina. Onlar beceriksiz ise banane canim. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 ALINTI: "On kişiyle yapılan mitingler" Mitingler en az kaç kişiyle yapılır bilmiyorum. Bir çok ünlü düşünürün de yanına üç kişiyi toplayamadığını biliyorum. Ama gönülden inandığım bir hareketi desteklemeyi, hiç inanmadığım ve güvenmediğim uyanık geçinen Makyavelist tiplerin attığı uyduruktan zokalara sazan gibi atlamaya tercih ederim. Ben dünyada görülebilecek en şiddetli faşizm, dogmatik faşizm uyarısında bulunuyorum. Faşist olduğum iddiasına gülmüyorum bile... Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 Sevgili dostum bu anlamazdan gelmeler sizide etkiledi sanırım Diyorum ki 1977 yılından sonra böyle bir katliam oldumu?Aradan 33 yıl geçmiş.33 yıl öncesi olayları dün yapılmış gibi anlatıyorsunuz. Şimdi ; Devlet görevlileri durup dururken kimsenin üzerine ateş etmez yine durup dururken panzer ile kalabalığın üzerine dalmaz sivil polis otolarından da ateş açmaz. Ben bu alıntıda 77 1 Mayıs katliamına bir izahat getirme çabasından başka birşey görmüyorum dostum. 33 yıl önce gerçekleşen bir olay için "bir sebebi vardır ki yapmışlar"dan başka birşey çıkaramıyorum. Ayrıca polis olağan üstü önlemler aldı ve olaylara anında müdahale edildi..o nedenlede polise fazla iş düşmedi. Giriş ve çıkışlar titizlikle kontrol edildi içeriye bez parçaları dahil yasal olmayan hiçbirşey alınmadı. 20 kişi mi ne gözaltına alınmış toplam üstlerinde sopa bulunduğu için. O da Şişli'de. 20,000 polisin 20 kişiye anında müdahele etmesi sayesinde mi 1 Mayıs huzurlu geçti Ne meydanda, ne arama noktalarında çevik kuvvet polisi yoktu. Asayiş ve Trafik şubesine bağlı polisler görev yaptı arama noktalarında. Ne bir arbade çıktı polisle kutlamalara katılanlar arasında ne de bir sorun. Hayır öyle bir anlatıyorsun ki, sanki geçtiğimiz 1 Mayıslarda çatışma çıkmasının sebebi polisin az olmasıydı. Hayır anlamıyorum, çok açık değil mi? Taksim konusunda son üç yıldır olan manzaradan, 2010'da olan manzaranın farkı, polisin Taksim'de 1 Mayıs'ı kutlamak isteyenlere gaz bombasıyla, biber gazıyla, jopla saldırmamış olmasıdır. Son üç yılda nasıldı? Polis Taksim, Şişli, Dolmabahça, Tarlabaşı civarında, üç kişiyi bir arada görse direk saldırıyordu. 2010 1 Mayıs'ı ile önceki üç senede gerçekleşen 1 Mayıs'lar arasında başka bir fark var mı? Katılanlar aynı, gelenler aynı. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 Herkes üzerine düşen görevi yapacaktır sendikalar kendi görevini siyasiler kendi görevini, askerler de kendi görevini. İşçi her hangi bir sendikadaysa o sendikanın ideolojisinde olmak zorunda mı olacak? Sendikalar; Çalışanların haklarını işverenlere ve devlete karşı korumak, geliştirmek ve haklarını aramaksa sendikalar bu işi yapacak. Siyasilerde kendi üzerine düşen görevi, siyasilerin görevi elbette sendikaların sorunlarına çözüm arayacak ama sendikalar kendilerini bir siyasetin üzerinde görmemeli, eğer sendikalar kendilerini bir ideolojinin etiketliğini yaparsa kendi görevini yapmamış olur diye düşünüyorum. Son derece yanlış düşünüyorsun. Öncelikle "askerler" konuyla alakası bir örnek onu geçelim. Dostum bu mantık, her diktatörlükle yönetilen ülkede vatandaşlara dayatılan ve "doğru" olarak gösterilen bir mantıktır. Yani, "siyaset siyasilerin işidir, onlar siyaset yapar. Üniversiteler, sendikalar, meslek birlikleri, dernekler vs siyasete bulaşamaz" Ülkemizde de bu mantık 12 Eylül'den sonra topluma dayatılmış. Yasalarla bu sağlanmaya çalışılmıştır. 12 Eylül'ün tüm izleri ülkemizden silinirken ne yazık ki bu mantık, toplumu ve özellikle gençleri siyasetten uzak tutmak için empoze edilen diğer tüm mantıklar gibi geçerliliğini korumaktadır. Başarılı olmuştur ve insanlar siyaseti "öcü" gibi görmeye başlamıştır. Her türden baskıcı rejim siyaseti dar bir kesime özgü hale getirirken, demokrasi siyaseti toplumun tüm hücrelerine yaymaya çalışır. Bir ülkede sivil toplum kuruluşları ne kadar siyasi yaşama ve sürece dahilse, o ülke o kadar demokratiktir. "Çalışanların haklarını işverenlere ve devlete karşı korumak, geliştirmek ve haklarını aramak" Bu siyasetin dışında mı ? Kamuda çalışan işçilerin oluşturduğu bir sendikayı düşünelim. Bu sendikanın siyasi tutumu olmayacak mı ? Dünyada belli siyasi akımlar vardır, kamuculuğu savunur. Belli siyasi akımlar vardır devletin hiçbir ekonomik faaliyette bulunmamasını savunmaktadırlar. AKP, kamucu, devletçi görüşe sahip bir parti değildir. Maliye bakanı "babalar gibi satarım" diyen bir partidir. Bu o maliye bakanının şahsi tercihi değil, partisinin ilkeleri ile ilgili bir yaklaşımdır. Özelleştirmeler, kamu çalışanları için felakettir. Kazandıkları tüm hakları kaybolur, işlerini kaybederler ya da asgari ücretle çalışmak zorunda kalırlar (bkz Tekel işçileri). Peki kamu çalışanlarının sendikasının, kendi üyelerinin aleyhine olan uygulamaları savunan siyasi akıma muhalefet etmek, üyelerini o siyasi akıma oy vermemeye teşvik etmek gibi bir yükümlülüğü yok mudur ? Bu o sendikanın görevi değil midir ? AKP seçim programında TEKEL'i özelleştireceğini söylüyordu değil mi ? Yani AKP iktidara gelirse TEKEL'in özelleştirileceği seçimlerden önce belliydi. Bu partinin seçim vaadiydi bu. Demokratik bir ülkede benzer durumda, kamu çalışanlarının üye olduğu sendikalar ne yapar ? Üyelerinin aleyhine uygulamaları ve icraatları vaad eden partiye karşı üyelerini bilinçlendirir. Dünyanın en basit ve açık şeyidir. Bu parti iktidara gelirse, şu şu kurumları özelleştirecek, bizim üyelerimiz de işsiz kalacak, haklarını kaybedecek, asgari ücretle yaşamak zorunda kalacak. Sendikalar o partiye karşı mücadeleye başlar ve sendikaların etkinliği yüzünden o parti, o sendikanın üyelerinden oy alamaz. Bunu bilen partiler de, sendikaların tepkisini çekecek vaadlerde bulunmaz, aksine sendikaların hoşuna gidecek, destek vermelerini sağlayacak vaadlerde ve icraatlarda bulunur. Böylece sendika üyelerinin çıkarlarını en etkili silahlardan yani oy silahıyla korumuş olur. Bu olmadığı için bakıyoruz; TEKEL özelleştiriliyor ve o seçimlerde AKP'ye oy veren bir işçi protesto için kendini yakıyor. Çünkü işsiz kaldı. Ailesini nasıl geçindireceğini bilemez hale geldi. Gelecek için umutsuz bir hale geldi ve kendini yakmaya kalktı. Çünkü o işçi için hayatta en önemli ve en birincil konu, eve ekmek götürmek, ailesini geçindirmek, kendisinin ve çocuklarının geleceğinin güvence altında olduğunu görmek. Ve o işçi son seçimde, TEKEL'i özelleştireceğini söyleyen partiye oy vermişti. Bu akıl işi mi? Mantıklı geliyor mu? Bir insan nasıl, kendisini işsiz bırakacak, kazandığı haklarını kaybetmesine yol açacak bir özelleştirmeyi yapacağını söyleyen partiye oy verir ? İşte cevabı burada. Eğer onun sendikası, seçimlerden önce üyelerinin hayati derecede aleyhine olan, onları işsiz ya da yoksul hale getirecek bir uygulamayı vaadeden partiye karşı muhalefet etseydi, protesto etseydi ya o parti oy kaygısıyla bu uyglamadan vazgeçer, ya alternatif çözüm için teyminat verirdi. Ya da o işçi o partiye oy vermezdi. Her esnaf bir odaya üye olmak zorundadır. Faaliyet gösterdiği alanda kurulu odaya üye olmazsa dükkanını çalıştıramaz. Esnafların son yıllarda en büyük problemi büyük ticari mağazalar, gros marketlerdir. Ticari hayatın olmazsa olmaz unsuru olan rekabet eşitliği ilkesi bu büyük firmalar tarafından çiğnenmekte ve iktidarlar esnafları korumak için hiçbir şey yapmamaktadır. Mesela reklam için yüzmilyonlarca dolar bütçesi olan Migros'un yeni bir mağaza açtığı bölgedeki esnafların dükkanlarını kapatmasını sağlamak için, bir ay kar etmeden, aldığı fiyatın altına ürün satması yeterlidir. Ahlaki ve yasal rekabet unsuru olan reklam için ayırabildiği bütçenin yanında bu önemsiz bir rakamdır. Bir ay kar etmeden, ya da küçük miktarda zararla satışlar yapar ve bölgedeki küçük esnafın tüm işini öldürür. Her ay ödemesi gereken, kredi borçları, senetleri, çekleri olan küçük esnafın bir iki ay sinek avlaması demek felakettir. Artık iç kanama başlamıştır ve bir süre sonra kepengi kapanır. Bu küçük esnafların bağlı bulunduğu ve her yıl aidat ödedikleri odaların, iktidarları üyelerine karşı yürütülen haksız rekabetten koruyacak önlemler almaya zorlamak görevi değil midir ? Genel başkanının "bakkalık artık öldü" açıklaması yaptığı partiye karşı muhalefet etmek, protesto etmek, üyelerini oy vermemeye çağırmak ya da, önlem almayı vaadeden partileri desteklemek görevi değil midir? Bir küçük esnaf için en önemli konu, evine ekmek götürmesini sağlayan dükkanıdır. Tüm varlığı odur. O küçük ensafların bağlı bulunduğu odalar eğer böyle davransa, her ilde onbinlerce, yüzbinlerce üyesi bulunan odalar böyle davransa, o başbakan cesaret edebilir mi böyle birşey söylemeye ? Küçük esnafın ezilmesini engelleyecek rekabet önlemleri almaktan kaçınabilir mi? O zaman bilir ki bunu yapmazsa odalar üyelerine boykot çağrısı yapacak, üyelerini oy vermemeleri için örgütleyecek, ve bu önemleri alacağını söyleyen partilere oy vermeye çağıracak. Siyasi partiler için en büyük kaygı olan oy silahıyla üyelerinin çıkarına olan icraatlara zorlamış olur odalar siyasi partileri ve iktidarları. Örnekleri çoğaltabiliriz. İşte demokrasinin nimetleri bunlardır. 12 Eylül'ün empoze ettiği mantık yüzünden bunlar kullanılmadığı için "siyaseti siyasiler yapsın" mantığı hakim olduğu için bu tablo vardır. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 Fakat gerçekten ne rahatsız etmiş ya insanların 12 Eylül'ün bir yasağını kırması. Taksim kapılarının 1 Mayıs'a açılması Ben bunu olumlu buluyorum. Eğer kazanılmış haklar, diktatörlük sevdalılarının ağızlarından salyalar saçarak küfürler etmesine, iftiralar savurmasına yol açıyorsa, mücadele kültürü adına sevindiricidir... 33 yıl önce diktatörlük sevdalıları Taksim meydanında katliamın ardından gazetelerinde şu manşeti atmışlardı alanda katledilen insanlar için "Kudurdular". 33 yıl içinde dünya ve toplum gelişmiş, anlayışlar, yaklaşımlar çağdaşlaşmıştır. Ancak herkes bu gelişimden nasibini alacak diye bir kural yok. Küflü tüfekler her ağzını açtığında, duyacağınız 30 yıl öncesinin darbeci ağızlarının kendilerinin bile unuttuğu söylemlerdir. Türkiye'de bu küflü tüfeklerin baş ağrıtmaktan öteye gitmeyen gıcırtılarına vatandaşların karnı doyalı bir 10-15 yıl olmuştur. Öncelikle insanlar oturdukları yerden ona buna çamur atmak, küfür etmek, iftira atmakla meşgul iken, gerçeklerden habersizdirler. Zaten iftira, küfür ve çamur atmak için bilgiye gerek yoktur. Okuma yazma bilecek kadar zekaya sahip her insan, küfür edebilir, iftira atabilir, çamur atabilir. Özel bir meziyete ve donanıma gerek yoktur yani. 2010 1 Mayıs'ında yüzlerce pankart vardı "siz vermediniz biz aldık" Sendikalardan, siyasi partilere, derneklere ve hatta Beşiktaş Çarşı grubuna kadar Taksim'de 1 Mayıs'a katılan her kesim aynı şeyi vurgulamıştır pankartlarıyla ve sloganlarıyla. E tabi evde oturup ona buna iftira atanların bunları bilmesi imkansızdır. Yoksa o insanlar üç yıl boyunca polisi üstlerine düşman askerine saldırır gibi saldırtan, yerlerde çiğneten, sendika binalarında gaz bombası yüzünden ölüm tehlikesi geçirten AKP'nin inayetine bağlamamaktadır 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamalarını. Üç yıl boyunca vazgeçmeden, ısrarla, kararlılıkla verdikleri bir mücadelenin kazanımı olarak görmektedirler. Her mücadelenin sonunda bir taraf pes eder. 3 yıl boyunca AKP insanları Taksim'den vazgeçirmek için, üstlerine bir vur emriyle asker göndermeğini bırakmıştır. Buna rağmen her sene daha fazla katılım ve daha geniş kesimlerin desteğiyle insanlar Taksim'i zorlamış. Geçen yıl fiilen yasağı delmiş. Bu sene ise AKP pes etmiş ve Taksim 32 yıl aradan sonra işçilere açılmıştır. Secimler yaklastikca sadece AKP degil yandaslarida harekete gecti.1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasi isci ve emekcilerin bir zaferidir.Bu zaferi AKP'ye mal etmeye calismak havanda su dögmektir.1 Mayis'ta Taksim'de toplanan hicbir grup hicbir sendika AKP'ye tesekkür etmemistir cünkü onlar kendi zaferlerini AKP yandaslari gibi AKP'ye mal etmeye hazir degillerdi. İşte her bakanın 2010 1 Mayıs tarihinde Taksim'de gördüğü budur... Memlekette işçilerin, emekçilerin, ilerici insanların mücadele ederek kırdıkları her yasaktan rahatsız olup, gözünü yumup sağa sola, küfürler, hakaretler, iftiralar savuranlar ise konuşmak için bilgiye ihtiyaç duymazlar. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 3 Mayıs , 2010 1 Mayıstan rahatsız olacak kimse olduğunu sanmıyorum. Tüm dünyada kutlanan bir bayramdan kim niye rahatsız olsun? Bu bir dünya kültürü haline gelmiş, insanlığın ortak malı olmuş durumda. Aynen Nevruz gibi, belli amaçlara alet edilmezse kimse rahatsız olmayacaktır. Fakat belli yılların 1 Mayıslarında yabancı lider posterleri ve yabancı bayraklarla gösteriler yapılan bir kültür emperyalizmi gösterilerine dönüşürdü, o yüzden hafızalarda olumsuz izler vardır. Bu yıl olaysız 1 Mayıs için AKP ye şükredenler başka illerden uçaklarla getirilen çok sayıda polis için bir açıklama getirmeli. AKP suyu baştan bulandırmayarak olayları önledi. Ben bunu "polis düşmanın üzerine yürür gibi saldırmayınca olay olmuyormuş" şeklinde değil, polis tüm önlemleri alarak olayları baştan önleyince olay olmuyormuş şeklinde açıklarım. Bu tür provakatif grupları daha yola çıkarken tespit etmek istenirse çok kolaydır. Yanlarına alacakları bayrak, molotof kokteyli ve sopaları daha evlerinden çıkmadan bile baskın yapıp el koyabilirsiniz, eğer isterseniz. Polis isterse nefes almalarını bile kontrol eder. Örgütler de havayı koklar, iş zor, sonuç tuzlu, durdukları yerde dururlar. AKP bu 1 Mayısı olaysız atlatmayı, bu sayede puan kazanmayı kesin kafasına koymuştur. Yoksa her bahane ile cam çerçeve indiren, otobüs yakan, polis arabası taşlayan grupların akıllanmış olmaları söz konusu değildir. AKP suyu baştan kesmiştir. Öfke 1 Mayısın kutlanmasına kesinlikle değildir. Olaysız kutlanmasına ise herkes elbette sevinir. Tepki sanki PKK yine kan dökmemiş gibi, çok güzel bir güne uyanmışız gibi şehit olan askerlerimiz sanki olmamışlar gibi davranılmasınadır. Medya önceden tembihliydi, hep bir ağızdan "bakın padişahımız efendimiz hazretleri biz hakir tebaasına ne güzel bir 1 Mayıs ihsan buyurdu, ne güzel kutladık. Padişahım çok yaşa! Padişahım çok yaşa! Padişahım çok yaşa!" diye höykürmeye kurulmuştu. Şehit haberleri "bu ne ya? Bu da nerden çıktı?" gibi bir hava yarattı. O şaşkınlık ile sanki hiç terör olmamış, her şey güllük gülistanlıkmış havası sürdü. Bu, bir beldede etrafta kuduz köpekler çocuklara saldırmışken kedi güzellik yarışması düzenleyip "bakın ne şirin bir kediyi birinci seçtik, bakın ne şirin ama değil mi, ayy canııım!" demeye benzer! Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 4 Mayıs , 2010 Doğrudan isim verilerek değil ama ima edilerek siyasal görüşümün iktidar olamayacağı söylendiği için belirtiyorum: Ben bilmiyorum medyanın şişirmediği, ABD den icazet almayan, AB nin önünü kesin talimatı verdiği bir parti seçim kazanır mı, kazanmaz mı, kaç oy alır, kaç oy alamaz, bunların muhasebesini yapmadım, yapmam. Ben neye inanıp neye inanmadığımı, kime güveneceğimi ve kime güvenmeyeceğimi bilirim. A partisi B partisi iktidar olacak filan diye bir öngörüm, iddiam filan da yok. A veya B partisinin mitinginde çok adam toplansın diye bir çabam ve "bu kadar adamla da bu iş olmaz ki diye bir kaygım da yok. Ben şunu bilir şunu söylerim: Şu an mecliste bulunan taşeron ikili kirli ittifak taşeronu dışında kime oy verirseniz verin. Bu ikisine verilen her oy karanlığa verilmiştir. Bunları şirin göstermeyi ima dahi edecek her açıklamaya tepki gösteririm. Her konuda bunların ipliğini pazara çıkarmayı görev sayarım. Çünkü bunlar taşerondur, yamaklıklarını yapacak en küçük kelimeden sakınmayı bir vecibe bilirim. Dokunulmazlıklara dokunmayan taslakları başlarına geçsin. Nasıl da sen niye kabul oyu vermedin, yok sen niye korktun diye birbirlerini suçlamaya başladılar. Ruhunu Mefisto'ya satan Faustların durumu böyledir işte. Hep şeytanı, hep birbirlerini suçlarlar. Ruhlarını paşa paşa satarlar, sonra şeytanı ve başkalarını suçlamaya dururlar. Ama mecliste bulunan muhalefete de güvenmiyorum. Net, kararlı bir duruş göremiyorum. Hiç güven vermiyorlar. Yarın ne diyeceklerinden, lafı nasıl çevireceklerinden hiç emin değilim. Olmazsa olmaz koşulum değil ama, meclisteki muhalefet partilerine de oy vermeyin diyorum. Meclis dışındaki partilerden de halka dayanan, ordan burdan icazet ve destek almayana verin diyorum. İlk koşul dışındaki tüm seçeneklerde alternatifler kabulümdür. İki bölücüye vermeyin de kime verirseniz verin. Düşüncem budur. Medyanın 1 Mayıstaki şakşakçılığı ve şaşkınlığını ise tekrar şiddetle kınıyorum. Alıntı
Φ waynakh-1903 Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 12 Mayıs , 2010 Bazı arkadaşlar 1 Mayıs kutlamalarının sekteye uğrayacağı düşüncesiyle neredeyse zevk alma noktasına gelmişler Hak arayan insanlardan bu kadar korkmayın. Ortalığı yakıp yıkmazlar merak etmeyin. Ülkü ocakları, alperen ocakları vs. karmaşık örgütlerin provokasyonları olmazsa pek sorun çıkmaz. Ayrıca pkk gibi bir örgütü sol örgüt olarak tanımlamak gaflettir. Eğer alanda sol örgütlerin dışında provokasyon amaçlı olarak yasadışı faaliyet gösterme niyetinde olan kişi ve gruplar varsa bunları bulup ortaya çıkarma görevi polisindir. İşçi örgütleri, yasadışı grupları tespit edip, kelepçeleyip devlete teslim edecek değil ya. Bunu talep edenlerin ya aklından ya da samimiyetinden şüphe etmek lazım. bu nasıl bir düşünce nasıl bir talihsiz önyargı. alperen ocaklarının işçi bayramıyla ne düşmanlığı olabilir tikk, dhkp-c vs. örgütlerdir anarşi adına sağı solu taşlayan yıkıp dökenler. alperen ocakları ha Alıntı
Φ Odris Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2010 Yazar Gönderi tarihi: 13 Mayıs , 2010 bu nasıl bir düşünce nasıl bir talihsiz önyargı. alperen ocaklarının işçi bayramıyla ne düşmanlığı olabilir tikk, dhkp-c vs. örgütlerdir anarşi adına sağı solu taşlayan yıkıp dökenler. alperen ocakları ha Defalarca bu konudaki düşüncemi söylemiştim bir daha kısaca söyleyeyim: Bu ocakların temel kuruluş amacı terörün olmadığı ya da azalma eğilimi gösterdiği yer ve anlarda terör yaratmaktır. Dolayısıyla terörist amaçla oluşturulmuş örgütlerdir. Yasadışı işlere bulaşmış kişileri kollarlar, örgütlerine katarlar ve yeni yetiştirdiği örgüt elemanlarını yasadışı işlere bulaştırp çeşitli eylemler yaptırılar. İnsanların bu yapılara henüz çok genç yaşta katılmaları sağlanır. Bu gençlerden dar vizyonlu guruplar oluşturulur (Zaten seçilenler de çoğunlukla aileleri tarafından sahip çıkılmayan başıboş ve şiddete mehilli kişiledir.) Gerekli ajitasyon sürecinden geçip belli bir yaşa gelmiş ve terör - şiddet yaratma konusunda diğerlerinden daha başarılı olanlar bu tür toplumsal olaylarda kullanılır. 1 Mayıslarda kullanılır. Toplu gösteri yapan sıradan işçilerin üzerine ateş açtırılır, provokasyon yarattırılır. Çeşitli katliamlarda kullanılır. Yazarlar katlettirilir. PKK terörünün bitme dönemlerinde özellikle yeni terör dalgası ve kışkırtma eylemleri yaptırtılır. Toplum itinayla gerdirilir. Böylece bunları destekleyen siyasi oluşumlar meclis dışında kalmaz ve oy toplarlar. Ondan sonra bu ocaklardan çıkmış bazı arkadaşlarımız İşçi Direnişinin bir simgesi olan 1 Mayıs kutlamalarının bir şeker bayramı yumuşaklığı ve saadetinde kutlanması önerisinde bulunarak 1 Mayıs'a ne kadar gönülden ve sevecen bakmakta olduklarına göstererek hepimizi "yok artık" diyecek noktaya getirterek söyleyecek bir şey bırakmaz. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.