Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Yazamadığım diğer konu ise; Sol örgütlerin dışındaki provokasyon amaçlı olarak yasadışı faaliyet gösterme niyetinde olan kişi ve gruplar binlerce insanın içerisinde pkk ve apo posteri açma cesaretini nasıl alabiliyor. İşçi örgütleri bu gurupları tespit edip kelepçelesin diyen yok fakat binlerce kişinin içinde 3-5 provokatöre neden bir tepki gösterilmiyor? Asıl bunu düşünemeyenlerin aklından ya da samimiyetinden şüphe etmek gerekir. Söylediğim gibi,4/3 'ü bu yasadışı örgütlerden oluşmaktadır ve artık bu gibi kutlamalarını şiddet uygulayarak polisi kışkırtarak bir gelenek haline getirmişlerdir. ve 4/1 olan gerçek işçilerin kutlarlarına gölge düşürmüşlerdir. Eğer böyle bir düşünceleri olmamış olsaydı bu günkü 1 Mayıs kutlamalarını bir kazanç olarak görüp bu önemli günü önemli bir şekilde kutlamalarına memnun kalırdı. 1 mayıs başlamadan provake edenleri sevgili Tengeriin boşig in yazısını okursanız görürsünüz...Yani bizim işçi ile emekçi ile bir sorunumuz olamaz .. Ben ne bir iş adamının oğluyum nede bir bakanın,vekilin ! Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 1 mayisi neden kutluyorsunuz siyaset amaclimi 1 mayisin amaci isci bayrami adi ustunde siyaset bayrami deyildir.. Sizde gidin o meydanda insanca kutlayin bayraminizi sizene siyasetten miyasetten. Tum medeni ulkeler gibi cikin dostunuza dusmaniniza yikilmadik ayaktayiz beraber eleleyiz mesaji verin kurtculuk turkculuk karin doyurmuyor anlamiyormusunuz.. Sevgili Mondieu bu yazınıza yüerkten katılıyorum . Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Öncelikle Newroz ülkemizde bu sene büyük bir coşku ile kutlandı,bu coşkuyu 1 Mayıs işçi bayramındada görmek istemeleri . . . . eğer söylemleri yanlışsa bırakın halk cezalandırsın zaten demokrasi ve Meclis bunun için yokmudur? Eline saglik. Ama tabii anlayana. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 1 mayisi neden kutluyorsunuz siyaset amaclimi 1 mayisin amaci isci bayrami adi ustunde siyaset bayrami deyildir.. Sizde gidin o meydanda insanca kutlayin bayraminizi sizene siyasetten miyasetten. Tum medeni ulkeler gibi cikin dostunuza dusmaniniza yikilmadik ayaktayiz beraber eleleyiz mesaji verin kurtculuk turkculuk karin doyurmuyor anlamiyormusunuz.. Hangi medeni ülkede 1 mayıs siyasetten arındırılmış olarak kutlanıyor ? "İşçi bayramı"nı domates festivali gibi bir şey mi sanıyorsun dostum sen ? 1 Mayıs tüm dünyada işçilerin, birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Gönderi tarihi: 30 Nisan , 2010 Söylediğim gibi,4/3 'ü bu yasadışı örgütlerden oluşmaktadır ve artık bu gibi kutlamalarını şiddet uygulayarak polisi kışkırtarak bir gelenek haline getirmişlerdir. ve 4/1 olan gerçek işçilerin kutlarlarına gölge düşürmüşlerdir. Eğer böyle bir düşünceleri olmamış olsaydı bu günkü 1 Mayıs kutlamalarını bir kazanç olarak görüp bu önemli günü önemli bir şekilde kutlamalarına memnun kalırdı. Dostum bu verdiğin oranları hangi tecrübeye ve gözleme göre veriyorsun bilmiyorum da gerçekle alakası yoktur. Her 1 Mayıs'da meydanlara çıkan yüzbinlerce insanı böyle ithamlarla karalamak kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. 1 Mayıs'da en önde sendika konfederasyonlarının kortejleri, arkasında siyasi partilerin kortejleri, onun arkasında sivil toplum kuruluşları, en sonunda ise dergi çevreleri ve diğer gruplar yer alır. değil 4/3 onda birini bile oluşturmazlar toplam kitlenin. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Öncelikle Newroz ülkemizde bu sene büyük bir coşku ile kutlandı,bu coşkuyu 1 Mayıs işçi bayramındada görmek istemeleri gayet doğaldır.Yeşil Kırmızı ve Sarı renkleri Kürt halkının Pkk'den öncede kullandığı sonrada kullanacağı renklerdir. Her türlü eylemin içine farklı görüşlerdeki insanlar karışıp proveke etmek isteyebilirler merak etmeyin bu sadece orada olmuyor,Diyarbakır'daki Newroz kutlamalarında halkın arasına girip polise Küfredip,taşatıp polisle halkı karşı karşıya getirmeye çalışanlarıda,Asker,Polis cenazelerinde fink atıp halkın acısını kullanmaya çalışanlarıda gördük,''Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur,Ya sev Ya Terk Et,Ya Hepsin Ya Hiç Ya Türk'sün Yada ...'' diyenleride gördük,bir anda kendimizi bazı siyasi partilerin mitinglerinde buluverdik. Bunlarada Tipik Türkçülük sürü psikolojisimi demeliyiz? İzmir Polisi İhtiyatlı davranıyor öylemi,peki Boşig bir 21 plakalı araç al ve Karşıyakada yada konakta yada limontepede nerede istersen 15 dakika tur at bakalım kaç kez polis tarafından durdurulacaksın. Defalarca yazdım yine yazıyorum Kürt Sorununun asla ama asla Silah yoluyla çözülmesi mümkün değildir,çözüm yeri TBMM'dir,oraya giden vekiller bu konuyla ilgili görüş bildirirler,beğenirsiniz yada beğenmezsiniz,fiili saldırı suçtur ve yanlıştır eğer söylemleri yanlışsa bırakın halk cezalandırsın zaten demokrasi ve Meclis bunun için yokmudur. Biji, bak konuyu hiç sulandırmaya, demogoji yaratmaya gerek yok. Öncelikle sakin olun! İzmir'de sürekli aynı yöntemle sahneye konan şeyi söylüyorum sana ben. Ve bunları bizzat yaşayan, gören birisi olarak söylüyorum. Bilmem anlatabiliyor muyum? Şimdi senin burada bana birkaç lafı evirip çevirmen hiçbir şeyi ifade etmiyor. Eğer 21 plakalı bir araçla tur atmamı tavsiye ediyorsan; Önce İzmir'deki suç oranına ve bu suçlarda hangi kesimin daha çok yer işgal ettiğine bir bakacaksın! Eğer bu türlü bir Sosyal Tespit yapmak hevesindeyseniz, Başlayacağınız yer öncelikle, Kürtlerin topluca yaşadıkları yerler olacaktır. Önce gideceksiniz, bakacaksınız, o yerlerde Kürt Olmayanlar güvenli bir biçimde dolaşabiliyorlar mı? Sonra Kürtlerin topluca yaşamadıkları yerlerde Kürtler güvenli bir biçimde dolaşıyorlar mı? Kürtler neye göre ve nasıl, neden hep bir arada yaşayıp, İzmir'de bile Aşiret gibi dolaşıyorlar, yerleşiyorlar... Kürt Olmayanlar neden öyle yaşamıyorlar... Sosyal Tespitler, bilmem ne arabalı plakaya binip, bilmem nerede dolaşıp, Polis kimlik soruyor mu sormuyor mu diye deneyerek yapılmaz be canım kardeşim. Kimlik ile ilgili sosyolojik bir tanımlama getireceksen, Bunu gidip benim söylediğim yöntemle yapacaksın; Çünkü en kesin ve bilimsel yolu, yöntemi budur. Ben de buna prim veririm sadece... Çok basit bir örnek vereyim: Bizim üst mahallemiz Kürt Mahallesi'dir. 5 sene öncesine kadar, eğer o mahallede bir "Kürt" arkadaşımız yoksa, o mahalleye giremezdik. Girebilmemiz için "ya hu şu Kürt Ali benim arkadaşımdır!" (lakapları ve isimleri değişebilir tabi) diye bir vize vermeniz gerekiyordu, anlatabiliyor muyum? Şimdi artık alışıldık da birşey yaşamıyoruz ama hala bunun yaşandığı yerler çoklukla var. Tepecik mahallesinde, birkaç sene önce kardeşim, birkaç Kürt arkadaşı ile birlikte yürüyorlar. Karşılarına birkaç Kürt genç çıkıyor ve sadece kardeşimin telefonunu gasp ediyorlar. Diğerleri Kürt oldukları için onları salıyorlar. Ama Karadenizlilerin, İçanadoluluların, Egelilerin yaşadıkları mahallelerde bunları göremezsiniz. Hatta öyle Çerkez, Laz mahalleleri de göremezsiniz; Bölgelerine göre yerleşmişlerdir en fazla... Karşıyaka'da 21 plakalı araba ile dolaşmazdan önce ben; Kürt olmadığı besbelli olan arkadaşların, Kürt Mahallelerinden dolaşmalarını öneririm önce! Tabi ki ceplerine, karşılarına çıkacakları tatmin edecek kadar para alıp, Başka da birşey almamalarını da öneririm... Bunun yanında Karşıyaka'da ben 1 sene boyunca kuryelik yaptım; Ve tipim doğulu tipine benzememesine karşın hemen hergün kimlik sorgusuna çekilirdim. Hele Bostanlı'nın sahil kesimlerinde, kim olursanız olun, hangi plaka ile dolaşırsanız dolaşın, Dikkat çekerseniz, kimliğiniz zaten sorgulanır. İlla ki plakanızın 21 olması gerekmiyor. Ha ama elbette Doğu illerinin plakalarına karşı bir hassasiyet vardır; Onu da bir zahmet siz bir sorgulayıverin, yukarıda saydığım yöntemle... Acaba o memleket plakalarına "Ya hu bunlar Kürttürler!" diye mi güvenilmiyor; Yoksa suç unsurunu en çok barındırmış bulunan kesim olarak bilindiği için mi? Çok basit bir tespit yapabilirsiniz bu konuda: Hergün Buca Ceza Evinin önünden geçiyorum ben. Kapısında, içerideki yükümlüleri görmek için sırada bekleyenleri gelin bir tanımlayalım isterseniz. Ya da tek bir örnek vereyim; Geçen gün üç kişiyi öldüren kişi Doğulu idi ve dersime girdiğimde öğrenciler şöyle dediler konu ile ilgili olarak: "Yine mi hocam!" Bakın bu yine o kişilerin "Kürt" olmaları ile ilgili değildir aslında ama o algı yerleşiyor ne yazık ki. "Kürt" olarak doğup, bana ahlak dersi veren ve ömrüm boyunca unutamayacağım dostlarım da var... Ancak suç oranının Kürtler arasında yoğun olmasının nedeni, Köyden kente taşıdıkları o uyumsuzluktur. Yani köylerini köyde, Aşiretlerini aşirette bırakmıyorlar. Köy kültürünü, Aşiret kültürünü büyükşehire taşıyorlar. Böylelikle şehir ile ve şehre uyum sağlayabilen kesim ile aralarında uyumsuzluk yaşanıyor. Ve böylelikle de Kürtler yalnızlaşıyorlar. Şehre uyum sağlayabilen kesim onları doğal olarak benimseyemiyor ve benimseyemez zaten; Onlar da kendilerini benimsetmek derdine girmiyorlar, Uyum sağlamak derdinde olmuyorlar. Ve kendilerini ötekileştiriyorlar. Bu da yine o Feodal/Aşiret İlkel Kültürünü inatla sürdürmeye çalışmakla ilgili birşey. O yüzden yalnızlaşıp, suça itiliyorlar. Ha ama iki kuşak sonra uyum sağlamaya çalışanları oluyor; Bu sefer aileleri onları "Bozulmak" ile niteliyorlar, kimlik bunalımına düşüyor o gençlerde... Şehirli mi olacak, Aşiretin bir parçası mı? 10-12 yaşındaki Kürt çocukları, "bizim aşiret şu kadar büyük" diyerek kavgaya tutuşuyorlar büyükşehirde! Yani bana bir sosyal tespit yapmayı önermeden önce; Zaten sizin daha farkında olmadığınız sosyal tespitleri yapmış bulunduğumu gözönünde bulundurmanızı rica ederim... Neyse; Bakın ben size "Bir eylemin için provakatörlerin girip, sabote etmesi"ni söylemiyorum. Bizzat PKK sempatizanlarının, insanların ilgisini çekecek eylemleri sinsice düzenleyip, Eylem gerçekleştiği anda, olayı birden PKK Eylemine dönüştürmelerinden söz ediyorum... 1 Mayıs'ta da aynısı olacak diye çekiniyorum açıkçası. Daha önce farklı birşey yaşanmadı çünkü... Ama umarım yanlıyorum... Hele hele şu "Kürt sorunu silahla çözülemez; PKK'nın yöntemini desteklemiyorum" sözünüze de bayılıyorum. Haydi tamam, PKK'nın yöntemini desteklemiyorsunuz; Ya söylemlerini, savunularını? Söylemleriniz aynı be biladerim! Sen aynı söylemlere dayanarak burada yazışıyorsun; Onlar aynı söylemlere dayanarak kan döküyor! Ben bunu söylüyorum: AKP'yi desteklemeyen bir taikat mensubu ne ise, Seninki de bundan çok farklı görünmüyor. Farklı ve yeni bir söylem geliştirmediğiniz sürece, PKK'nın arka bahçesi konumundasınız. Yani "PKK'nın yöntemini desteklemiyorum" söylemi o kadar havada kalan bir söylem ki; Bunu sadece bizi burada hoşnut etmek ya da ortamı germemek için de pek ala söylüyor olabilirsiniz Ve bu size birşey kaybettirmez. İki kişi düşünün; Aynı şeyleri söylüyorlar ve savunuyorlar. Bir tanesi ekstradan, söylediğini kabul ettirmek için karşısındakini dövüyor! Öteki de diyor ki; "Aa ben onun yöntemini desteklemiyorum!" Ee ama sen onun arka bahçesisin! O ne olacak! İyi Polis-Kötü Polis oyunu vardır hani. Kişiyi sorguya çekerken iki polisinde tek bir amacı vardır; Kişiyi konuşturmak. Biri Kötü Polis olup, kişiyi konuşturmak için döver, Ötekisi İyi Polis olup, kişiyi konuşmaya ikna eder: "Bak onun yaptığını desteklemiyorum! ama..." der... "Konuşmalısın!" O yüzden kusura bakmayın, PKK'nın yöntemini desteklemediğinizi söylemeniz, PKK'nın söylemlerinden ve savunularından farklı ve daha çağdaş, gelişmiş bir söylem ve savunu geliştirmediğiniz sürece Benim için bir anlam ifade etmiyor... Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Dostum bu verdiğin oranları hangi tecrübeye ve gözleme göre veriyorsun bilmiyorum da gerçekle alakası yoktur. Her 1 Mayıs'da meydanlara çıkan yüzbinlerce insanı böyle ithamlarla karalamak kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. 1 Mayıs'da en önde sendika konfederasyonlarının kortejleri, arkasında siyasi partilerin kortejleri, onun arkasında sivil toplum kuruluşları, en sonunda ise dergi çevreleri ve diğer gruplar yer alır. değil 4/3 onda birini bile oluşturmazlar toplam kitlenin. Sevgili cyrano öncelikle gördüklerime dayanarak söylüyorum,çalıştığım iş yerinin yanında uluslar arası işçi emekçi dayanışma derneği vardı ve bu derneğe gelenler ne işçiydi nede emikçiydi. Birçoğu orta öğretim örencilerinden oluşuyordu diğerleri ise ne iş yaptığı belli olmayan acayip tipli adamlardı. Bunların başında da kendilerince iş adamları! Eline bir saz bir gitar alan kendisini çağdaş sanıyor, grup vitaminin gözü bozuk değil gözlük takıyor oysa ben de trenim üçten fazla kitap okuduysa dünyayı değiştirecekmiş kötüymüş gidişat çorabın değiştirmekten aciz olanlar Uzaktan gören adam sanıyor sohbet zaman kaybı herkes anlıyor hiçbir lafın altında kalmaz bulur bir yorum Sözlerini hatırlatıyor bana. Aslında bende farklı bir şey söylemedim zaten kortej dediklerinin kaç tanesi işçi, siyasi partilerin amacı belli zaten amaç siyaset, arkasındakilerde bu siyasetçilerin peşinden giden işsiz güçsüz kişiler. Bunun yanına da bölücü örgütlerin guruplarının olduğunu düşünün! Geriye kalan azınlık ise gerçekten ezilen sömürülen işçiler. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 İzmir Polisi İhtiyatlı davranıyor öylemi,peki Boşig bir 21 plakalı araç al ve Karşıyakada yada konakta yada limontepede nerede istersen 15 dakika tur at bakalım kaç kez polis tarafından durdurulacaksın. Defalarca yazdım yine yazıyorum Kürt Sorununun asla ama asla Silah yoluyla çözülmesi mümkün değildir,çözüm yeri TBMM'dir,oraya giden vekiller bu konuyla ilgili görüş bildirirler,beğenirsiniz yada beğenmezsiniz,fiili saldırı suçtur ve yanlıştır eğer söylemleri yanlışsa bırakın halk cezalandırsın zaten demokrasi ve Meclis bunun için yokmudur? Evet biji bütün polisler ihtiyatlı davranıyor, yalnız 21 plaka için geçerli değil bu uygulama ben Ardahanlıyım 75 plaksı ile bu uygulama bana da yapılıyor, bunda gocunacak ne var? Bütün illerde bu uygulama yapılır özellikle şehir girişlerinde yabacı plaka gördüklerinde kontrol edilir, yani polis bakmaz bu 21 plaka bu 75 yada 16 plaka diye. Özellikle bu dönemlerde yapılan hain saldırılar ve terör olayları vs olduğu sürece bu tür uygulamaların hoş karşılanması gerekir. Eğer rahatsızlık duyuyorsanız önce bu sorunun temeline inmeniz gerekir, yani neden Diyarbakır yada neden yabancı plaka olunca böyle oluyor diye kendinize sormanız lazım. Keşke Diyarbakır da böyle olaylar olmasa keşke Diyarbakırın adı bu tür terör olaylarına karışmasa da bize de böyle yapılmasa diye düşündünüz mü?. pkk teröristlerine çanak tutan dtp ve baydemir gibi bölücülere destek olarak bu günü yaşadığınızın farkında olun. Ben bu bölücülere destek olmadığım gibi şiddetle kınamama rağmen bana da bu uygulama yapılıyor ama ben gocunmuyorum ve biliyorum ki huzurumuzun sağlanması için bu uygulama yapılıyor… Sizdeki anladığım kadarı ile alışılmış bir komplekstir . Komplekse girmeyin sevgili biji bu uygulama yalnız 21 plakaya yapılmıyor. Alıntı
Φ ''biji tirkiye'' Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Biji, bak konuyu hiç sulandırmaya, demogoji yaratmaya gerek yok. Öncelikle sakin olun! . . . Benim için bir anlam ifade etmiyor... Ben gayet sakinim sakin olması gereken sensin Boşig Kardeşim, Kürt sorunu silahla çözülmez,silahlı yöntemi desteklemiyorum elbette,Pkk ile Kürt sorunun varlığı sorunun nedenleri,sonuçları vs. gibi konularda benzer yada aynı fikirlerde bulunmam Pkk'nin arka bahçesi olmam demek değildir,aynı şekilde Bdp'ninde Pkk'nin arka bahçesi olması değildir,meclisler ülkenin çeşitli bölgelerinden halk tarafından seçilerek,halkın sorunlarına çözüm bulma amacı ile kurulmuşlardır,halkın seçtiği vekiller orada kendisini gönderen halkın sorunlarını anlatır ve çözüm bulmaya çalışır,eğer çözüm bulamaz yada üretme çbasında olmazsa ona gereken cevabı halkın vermesi gerekir,birilerinin çıkıp şuna şöyle demezsen senle görüşmem,buna böyle demezsen seni kapatırım demesi demokrasiye aykırıdır. Ben 10 yılıaşkın bir süredir İstanbul,Tekirdağ,Edirne,Çanakkale,İzmir,Ordu vs. şehirlerde bulundum buralara göç eden doğulu insanlar ilk göç ettikleri dönemlerde kendilerinin aşağılandıklarını,hor görüldüklerini Kuyruklu Kürt vb. söylemlerle karşılaştıklarını,her yaşanan çatışmada hayatını kaybeden asker yada polisten sonra kendilerine hakaret edildiğini anlatıyorlardı,daha sonra devam eden göçlerle gelenler ve önceden gelenler birleşince kendilerini koruyabilmek adına maalesef ayrı mahalle oluşturmak kendi mahallerini korumak gibi bir hale dönüştü,şimdi onların çocukları ''Türk'lerin ve Kürt'lerin'' birbirlerine çok yabancılar maalesef,Tv'lerde duygusal müzik eşliğinde verilen Şehit haberleri,onun anne babasının büyük acısı,korku filmi müziği eşliğinde verilen Bdp'li vekillerin konuşamalrı Türk gençlerini,Anne Babasının ilk batıya göç ettiklerinde yaşadıklarını göre,çevresindeki babasının hammallık vs. işler yaparak geçim sağlamaya çalışırken kendisinin ve annesinin mahallede aşağılanması,Kürtçe yayın yapan bir Türkiye tv'si olmadığı için babasının ve annesinin aldığı çanakla Roj tv izleyen bir gencin orada izlediği Pkk'li görüntüleri,askeri ve polisi düşman gösteren görüntüler ile büyümesi ilerde bu sorunun ne denli sıkıntı verici noktada olduğunu gözler önüne seriyor sayın Boşig,Bdp Diyarbakır İl Başkanı Fırat Anlı'nın ki kendisi şu anda Sözde Kck operasyonları sonucunda cezaevindedir söylediği şu söz çok çarpıcıdır ''Korkarımki bizim kuşak bu barış için son umuttur,bizden sonraki kuşaklar bu savaşın içinde doğup büyüdükleri için birbirlerinden çok kopukturlar'' bu söz hernekadar ürkütücü olsada doğruluk payıda yok değildir. Ayrıca sizin için anlam ifade etsin diye yada size kendimi ıspatlama diye bir derdim yoktur olamazda,eğer silahlı yöntemi benimsemiş olsaydım yada doğru bulsaydım bunu yazmaktanda çekinmezdim... Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 2010 1 Mayıs'ının Taksim'de kutlanıcak olması, Süleyman Çelebi'nin diğer konfederasyon başkanlarının da kısmı desteğiyle yıllardır sürdürdüğü bir mücadelenin sonunda kazanılmıştır. 12 Eylül Anayasası şöyledir böyledir diyen AKP'nin, 12 Eylül yasaklarından birisini savunacak yüzü kalmamıştır artık. Tatlı su demokratlığının klasik bir örneği olarak, bir yandan 12 Eylül'ün konjonktürel olarak ucu kendisine dokunan uygulamalarını "demokrasi" söylemiyle değiştirmeye çalışıp, öbür yandan bir 12 Eylül yasağını korumak için, polisi insanların üstüne düşman askerine saldırır gibi saldırtmak kimseye yutturamayacağı bir iki yüzlü yaklaşım olarak teşhir olmuştur. (Bu arada şimdi okuyunca farkettim, böylece "Tatlı su demokratlığı"nın anlamını bilmeyenler de kavramın anlamını öğrenmiş olsun; Tatlı su demokratlığı, kendisine gelince her türlü yasaklamaya karşı çıkmak, başkasına gelince yasakları savunmaktır) Tekel işçilerine gelince, Tekel işçilerinin bağlı olduğu sendikanın başında da Süleyman Çelebi gibi bir sendikacı olsaydı tablo daha farklı olurdu. Türk-iş Tekel işçileri için ne yapmıştır ? Kaç tane destek grevi düzenlemiştir? Düşünün Tekel işçilerine destek olmak amacıyla diğer sendikalar eylemler düzenliyor, örgütlü işçilerini konfederasyonlar alana döküyor, en az katılım Türk-iş'ten geliyor. Direnişte olan işçiler kendi sendikasında örgütlü işçiler olduğu halde. En az bile demiyelim yabancı bir ülkeden temsilci işçiler gönderseler ancak o kadar gelir. Türk-iş hala genelde devlet, özelde hükümet sendikacılığını sürdürmektedir. Sayin Cyrano, Türk-Is öteden beri zaten "SARI SENDIKA"olarak isim yapmistir.Tekel iscilerine reva görülen zulüm,TÜRK-IS-AKP isbirligi ile gerceklestirilmistir.Ne garip ki Tekel iscilerine onca zulmü reva gören ayni AKP 1 Mayis'in TAKSIM'de kutlanmasina izin vererek tam bir tavsan kirmasi yapmistir.Secimler yaklasiyor,secimden önce bir referandum süreci yasanacak,Erdogan'a bu referandum icin oy gerekiyor.Umarim ki emekciler AKP'nin bu samimiyetten uzak olan uygulamasina karsi gereken cevabi vereceklerdir. Bugünde zaten Türk-Is baskanina konusma imkani verilmemis ve emekciler hakli olarak tepkilerini dile getirmislerdir. saygilarla Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Bugünde zaten Türk-Is baskanina konusma imkani verilmemis ve emekciler hakli olarak tepkilerini dile getirmislerdir. Evet Mustafa Kumlu, kendi konfederasyonuna bağlı bir sendikada örgütlü işçiler tarafından protesto edilen, konuşturulmayan bir sendikacı olarak oturup düşünmelidir. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Görüldüğü gibi, Taksim'de, devlet görevlileri kalabalığın üstüne otomatik silahlarla yaylım ateşi açmayınca, panzerlerin kalabalığın üstüne dalmayınca, sivil polis otolarından ateş açılmayınca ne bir provakasyon oluyormuş, ne de insanlar ölüyormuş. Taksim'de coşkulu 1 Mayıs kutlanıyormuş. İktidar partilerinin, açılış, tanıtım vs adı altında istediği mitingi yapabildiği Taksim ,1 Mayıs'a kapatılmayınca, polis bir araya gelen her üç kişinin üstüne biber gazıyla, gaz bombasıyla, jopla saldırmayınca, ne bankaların camları kırılıyormuş, ne de kargaşa çıkıyormuş. Huzurlu, coşkulu bir 1 Mayıs kutlanabiliyormuş. Alıntı
Φ Tengeriin boşig Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Ben gayet sakinim sakin olması gereken sensin Boşig Kardeşim,Kürt sorunu silahla çözülmez,silahlı yöntemi desteklemiyorum elbette,Pkk ile Kürt sorunun varlığı sorunun nedenleri,sonuçları vs. gibi konularda benzer yada aynı fikirlerde bulunmam Pkk'nin arka bahçesi olmam demek değildir,aynı şekilde Bdp'ninde Pkk'nin arka bahçesi olması değildir,meclisler ülkenin çeşitli bölgelerinden halk tarafından seçilerek,halkın sorunlarına çözüm bulma amacı ile kurulmuşlardır,halkın seçtiği vekiller orada kendisini gönderen halkın sorunlarını anlatır ve çözüm bulmaya çalışır,eğer çözüm bulamaz yada üretme çbasında olmazsa ona gereken cevabı halkın vermesi gerekir,birilerinin çıkıp şuna şöyle demezsen senle görüşmem,buna böyle demezsen seni kapatırım demesi demokrasiye aykırıdır. Meclisler neden vardır; Bunu biliyorum elbette... Fakat "Çözüm" dediğiniz şeyden ne anladığınızdır önemli olan. Örneğin A Partisi için Türbanı üniversitelerde serbest bırakmak çözüm iken; B Partisi için de çözüm, Türbanı yasaklamaktır! O yüzden, "Meclisler çözüm üretilen yerlerdir" doğru önermesi üzerinden haklılık izlenimi yaratmaya çalışmayın. Çözüm dediğimiz şey, Pozitif Bilimlerde "Kesin Sonuç" ile yasalaşan kuralları tanımlıyor olabilir. Fakat Topluma indiğinizde çözüm tek değildir; Buna karşın toplumun tüm kesimlerinin en makul noktada birleşmeleri çözümü getirmektedir. Çünkü herkes, toplumun ve içerisinde bulunduğu kesimin yararına biraz esner ya da savunularını geliştirir. Şu halde aynı şeyleri yıllardır söylemek "Çözümün Parçası Olmak" demek olmaz; "Çözümsüzlüğün Nedeni Olmak" olur... Devlet onca olumsuzluğa rağmen ne yapmış: Dili yasaklamış, bir hata etmiş ama o hatadan dönüp yasağı kaldırmış... Müziği bile yasaklamış, bir hata etmiş ama o hatadan dönüp yasağı kaldırmış... Dövizi bile yasaklamış, ondan da dönmüş... Ha ama bunun yanında Kürtlerin Cumhurbaşkanı, Sanatçı, İşadamı, Öğretmen, Memur olmasını engellememiş... Yani yargıladığınız devlet bir gelişim göstermiş; göstermekte... Sizin argümanlarınız ise hala aynı: "Bu ülkede dilimiz yasaklandı!" Yasaklanmıştı! Artık değil; yeni bir argümana gereksiniminiz var... "Bu ülkede müziğimiz yasaklandı!" Yasaklanmıştı! Artık değil; artık geliştirmelisiniz savlarınızı! "Bu ülkede Kürtler öldürüldü!" Sadece Kürtler değil; herkesimden insan katledildi bu ülkede... Ölmemelerini bizde isterdik; Ama öldü... Hepsi bizdendi... Biz bunu diyoruz; Siz hala: "Yok yok, Kürtler öldürüldü!" I-ıh... Geçti artık... Ölmemelilerdi ama oldu; bizde üzüldük... Yani geliştirmelisiniz argümanlarınızı! Karşınızdaki insanlar neyi nasıl savunuyor; Kavramlara nasıl yaklaşıyorlar... Birazcık öğrenmek gayretinde olmalısınız... Ayrıca: Eğer aynı söylemlerde buluşuyor Fakat yöntemde ayrılıyor bile olsanız Savunduklarınız, sizi, PKK'nın arka bahçesi yapar... Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu böyledir... Ben 10 yılıaşkın bir süredir İstanbul,Tekirdağ,Edirne,Çanakkale,İzmir,Ordu vs. şehirlerde bulundum buralara göç eden doğulu insanlar ilk göç ettikleri dönemlerde kendilerinin aşağılandıklarını,hor görüldüklerini Kuyruklu Kürt vb. söylemlerle karşılaştıklarını,her yaşanan çatışmada hayatını kaybeden asker yada polisten sonra kendilerine hakaret edildiğini anlatıyorlardı,daha sonra devam eden göçlerle gelenler ve önceden gelenler birleşince kendilerini koruyabilmek adına maalesef ayrı mahalle oluşturmak kendi mahallerini korumak gibi bir hale dönüştü,şimdi onların çocukları ''Türk'lerin ve Kürt'lerin'' birbirlerine çok yabancılar maalesef,Tv'lerde duygusal müzik eşliğinde verilen Şehit haberleri,onun anne babasının büyük acısı,korku filmi müziği eşliğinde verilen Bdp'li vekillerin konuşamalrı Türk gençlerini,Anne Babasının ilk batıya göç ettiklerinde yaşadıklarını göre,çevresindeki babasının hammallık vs. işler yaparak geçim sağlamaya çalışırken kendisinin ve annesinin mahallede aşağılanması,Kürtçe yayın yapan bir Türkiye tv'si olmadığı için babasının ve annesinin aldığı çanakla Roj tv izleyen bir gencin orada izlediği Pkk'li görüntüleri,askeri ve polisi düşman gösteren görüntüler ile büyümesi ilerde bu sorunun ne denli sıkıntı verici noktada olduğunu gözler önüne seriyor sayın Boşig,Bdp Diyarbakır İl Başkanı Fırat Anlı'nın ki kendisi şu anda Sözde Kck operasyonları sonucunda cezaevindedir söylediği şu söz çok çarpıcıdır ''Korkarımki bizim kuşak bu barış için son umuttur,bizden sonraki kuşaklar bu savaşın içinde doğup büyüdükleri için birbirlerinden çok kopukturlar'' bu söz hernekadar ürkütücü olsada doğruluk payıda yok değildir. Hocam, sen olaya hala "Türk ve Kürt" olarak bakarsan Zaten "Ayrışmanın bir parçası" konumundasın... Türkiye'de Etnik açıdan "Türk ve Kürt" diye bir ayrım yoktur... En fazla "Kürt Olan" ve "Kürt Olmayan" diyebilirsiniz... Türklük, etnik bir tanım değildir çünkü... Kürtlük, etnik bir tanımdır... Kürtlerin, yukarıda söylediğiniz, gittikleri yerlerde dışlanmalarına rağmen Yine de hala aynı yerlere gitmekte ısrar etmelerinin nedeni zaten çok açıktır. Kürtler ne olursa olsun, kendilerini bu ülkenin parçası olarak görüyorlar ya da görüyorlardı. Fakat (kusura bakmayın sizi örnekleyeceğim) Kürt Etnik Milliyetçiliği derdine düşen kuşağın, Türklüğü "Öcü" olarak algılaması Ve Ulusal Bilinçten-Bütünlükten uzak durması; Kürtlüğünü/Etnik Kökenini de bir kimlik olarak dikte etmesi, Ve toplumda böyle yer edinmeye çalışması ile Elbette ki bu kopukluk artacak ve artıyor... Başka da getirisi yoktur zaten bunun. Siz millete inatla "Ben Kürdüm" algısı ile yaklaşırken; Onların size "Ahanda bu Kürtmüş" diyerek yaklaşmaları kadar doğal birşey yoktur... Siz kendinizi onlara etnik kökeniniz ile yabancılaştırırken; Siz onları kendinize etnik kökenleri ile yabancılaştırırken; Onların da size farklı yaklaşmalarını bekleyemezsiniz... Ayrıca Kürtlerin aynı mahallelerde toplanmasını o kadar romantize etmişsiniz ki; Handiyse sanacağım ki, bütün herşeyin tek nedeni hakikaten de öyle! Yok efendim; Hiçbir mahalli kümeleşme "Aman efendim bize tepki gösteriyorlar; sizde buraya gelin, birlikte olalım!" mantığı ile işlemez... Köyden kente göçün en temel olgusu; Benzer kökene, benzer inançlara, benzer toplumsal yapılara sahip kitlelerin Bir arada mahalleler oluşturmasına dayanır. Bütün etnik unsurlar büyük şehirlere göç ettiklerinde "Kendisine Benzer" kitleler ile birlikte ikamet etmeye yönelirler. Çünkü kendilerini en iyi o biçimde rahat ve güvenilir hissederler. Yani ister Türkmenler olsun, ister Çerkezler olsun, ister Lazlar olsun; İster Aleviler olsun, ister Caferiler olsun, ister Şaffiler ya da Hanefiler olsun... Büyükşehire göç ettiklerinde, toplumun onlara terör eylemlerinden falan tepki göstermesinden değil; "Doğal Olarak" bir arada yaşamak eğilimi gösterirler. Fakat Türkiye'de Kürtler bunu çok daha katı ve kapalı bir biçimde gerçekleştirirler. Öyle ki diğer topluluklar "Kendisine Benzer" kitleleri ararken; Kürtler ise öncelikle "Kendisi Gibi Olan"ı ararlar. Çünkü kültürlerinde bu kapalılık vardır. O yüzden önceki iletimde "Karadenizliler, İçanadolulular, Egeliler" şeklinde mahalli tanımlamalar getirdim. Ve devamına dedim ki; Çerkez, Laz mahalleleri göremezsiniz... Kafkas Kültürüne sahip kitleler bir mahalle oluşturabilirler; Fakat buna Çerkez Mahallesi denilmez hiç... Çünkü aralarında Azeriler de olabilir, diğer kitleler de olabilir Kafkasya kökenli olmak yeterli gelebilmektedir; Kaynaşabilirler... Mesela "Göçmen Mahallesi" derler; Ancak "Boşnak Mahallesi", "Arnavut Mahallesi", "Makedon Mahallesi" denilmez... Veya çok istisnai örneklere rastlarsınız bunlarla ilgili... Ama öyle aralarına "Kendilerinden Olmayanı Almamak" gibi bir tavır da göremezsiniz... İstanbul-Bayrampaşa'da çok örneğine rastlarsınız mesela... Onlar için Balkan kökenli olmak yeterli gelebilmektedir; Kaynaşabilirler... "Laz Mahallesi" göremezsiniz mesela; "Karadenizliler Mahallesi" denilebilir.. Aralarında Karadenizli Çerkezler, Lazlar, Türkmenler ve hatta Gürcü; Farklı etnik kökenden insanlar bulunur... Karadenizden göçmüş olmak yeterli gelebilmektedir; Kaynaşabilirler... Fakat her gittiğiniz büyükşehirde "Kürt Mahallesi" olarak adlandırılan mahalleler bulursunuz. Doğu'dan göçmüş bir Türkmen ailesi bile, Doğu'dan göçen Kürtlerin yerleştikleri bu mahallelere yerleşmekten çekinirler... Çünkü diğerleri etnisitelerine bakmadan, benzer kaygılar ile birarada yerleşebilirken; Kürtler, sadece kendileri gibi olanlara insiyatif tanımaktadırlar Ve kimseleri barındırmamaktadırlar. Bunun da "Biz Doğudaki olaylardan tepki gördük de; o yüzden birarada tutunduk" gibi bir açıklaması yoktur. Bu tamamen kültür ile ilgilidir. O değişmesi gereken kafa yapısı ile ilgilidir... Değilse ben 28 yıldır aynı mahallede yaşıyorum Ve bir sürü Kürt Mahallesine girip çıktım; Hiçbirisinin de söylediğiniz biçimde oluştuğuna dair bir kanı edinmedim. Ha ama elbette ki etkenlerden birisidir sizin söylediğiniz algı; Fakat asıl nedeni değildir. Bu neyse; Ama iletinizde ima ettiğiniz gibi, Eğer bir arada yaşamak kaygısındaysanız sayın Biji, Sizi bizimle, bizi de sizinle bir arada tutacak ortak değerleri ön plana çıkartmaktan başka çare yok... Çünkü uyum, ancak bu biçimde gerçekleşebilir. Siz, toplumun tümüne rağmen, Etnik Kökeninizi dikte etmeye devam ederseniz, Yabancılaşmaktan ve ötekileşmekten başka bir gidişata sahip olamazsınız... Ayrıca sizin için anlam ifade etsin diye yada size kendimi ıspatlama diye bir derdim yoktur olamazda,eğer silahlı yöntemi benimsemiş olsaydım yada doğru bulsaydım bunu yazmaktanda çekinmezdim... Dediğim gibi; Beni yönteminiz değil, savunularınız ilgilendiriyor... PKK ile aynı söylemlere sahip olduğunuz sürece, Silah kullanmamanız o kadar önemli değildir... Zira bugün karşınızda bir Nazizm'i benimsemiş bir Alman çıksa Ve dese ki "Ben Naziyim ama Hitler'in yaptıklarını desteklemiyorum!"... Ne kadar samimi bulurdunuz? Veya bir tarikat mensubu çıksa ve dese ki; "Ben tarikatçıyım ama Fehullahçılığın yaptıklarını desteklemiyorum!"... Ne kadar samimi bulurdunuz? Sorun, yazmaktan çekinip çekinmemeniz değil; Sorun, savunduğunuz şeylerin neresinde olduğunuzun farkında olmamanızdır... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Biraz konuyu değiştirmeme izin verilirse bir önerim olacak: Ben İşçi Bayramı denmesi yerine Emek Bayramı denmesini benimsiyorum. Nedenine gelince, işçi bayramı demek sınıfsal çağrışım yapıyor. Niye bir sınıfı öne çıkarıp onlara özel bir bayram icat edelim ki? Daha kapsayıcı ve emeği ile geçinen, emeği ile hayatını kazanan herkesi içine alan Emek Bayramı denmesi daha doğru olur. Emekçi sözcüğünü de çok seviyorum. Emek platformu gibi kullanımları ve emek sömürüsüne karşı çıkma söylemlerini de çok benimsiyorum. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 1 Mayıs , 2010 Görüldüğü gibi, Taksim'de, devlet görevlileri kalabalığın üstüne otomatik silahlarla yaylım ateşi açmayınca, panzerlerin kalabalığın üstüne dalmayınca, sivil polis otolarından ateş açılmayınca ne bir provakasyon oluyormuş, ne de insanlar ölüyormuş. Taksim'de coşkulu 1 Mayıs kutlanıyormuş. İktidar partilerinin, açılış, tanıtım vs adı altında istediği mitingi yapabildiği Taksim ,1 Mayıs'a kapatılmayınca, polis bir araya gelen her üç kişinin üstüne biber gazıyla, gaz bombasıyla, jopla saldırmayınca, ne bankaların camları kırılıyormuş, ne de kargaşa çıkıyormuş. Huzurlu, coşkulu bir 1 Mayıs kutlanabiliyormuş. Söylediğiniz 1977 yılanda 33 yıl öncesi bir dönemdir, aradan koca 33 yıl geçmiştir ve 1977 haricinde hangi 1 Mayısta devlet görevlileri kalabalığın üzerine ateş açmıştır? Ortalığı yağmalayan, banka camlarını kıran ve sokaklardaki otoları ateşe verenlerin haricinde panzerler kimin üzerine yürümüştür. Devlet görevlileri durup dururken kimsenin üzerine ateş etmez yine durup dururken panzer ile kalabalığın üzerine dalmaz sivil polis otolarından da ateş açmaz. 1 Mayıs kutlamalarında sendikaların görevlendirdiği güvenlikler haricinde 20 Bin polis görev almıştır geçen yıllarda 3.000 3.500 polis görev alırken bu yıl dile kolay 20.000 polis görev aldı. Havadan helikopterlerle kutlamalar bitene kadar takip edildi. Olağan üstünü bir güvenlik önlemleri alındı yüzü maskeli provokatörlere müsaade edilmedi ne ortalık yağmalandı ne iş yerlerinin camları kırıldı nede Molotof kokteyller atıldı. O nedenlede polis kimselere müdahale etmedi. Siz bu huzurlu kutlamların yanlız taksime müsade eldiğindenmi ,yoksa hükümetin politikasındanmı olduğunu sanıyorsunuz? Huzurlu, coşkulu bir kutlama yapılmış olsa da sendika başkanlarının rahatsızlıklarının sebebi neydi acaba! Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Söylediğiniz 1977 yılanda 33 yıl öncesi bir dönemdir, aradan koca 33 yıl geçmiştir ve 1977 haricinde hangi 1 Mayısta devlet görevlileri kalabalığın üzerine ateş açmıştır? Ortalığı yağmalayan, banka camlarını kıran ve sokaklardaki otoları ateşe verenlerin haricinde panzerler kimin üzerine yürümüştür. Devlet görevlileri durup dururken kimsenin üzerine ateş etmez yine durup dururken panzer ile kalabalığın üzerine dalmaz sivil polis otolarından da ateş açmaz. 1977 1 Mayıs katliamına mı açıklama getirmeye çalışıyorsun dostum ? Ne iddia ediyorsun. Evet durup dururken devlet görevlileri İntercontinental otelinin çatısından ve katılarından, sular idaresinin üstünden kalabalığın üstüne yaylım ateşi açmış, aynı anda panzerler kalabalığın ortasına dalmış, sivil polis otolarından etrafa ateş açılmıştır. Bu yüzbinlerce kişinin, yüzlerce kameranın önünde gerçekleşen bir olaydır. 1977 yılında Taksim meydanında coşkulu bir 1 Mayıs kutlanırken, devlet görevlilerinin aktörü olduğu planlı bir katliamla meydan savaş alanına dönmüştür. Durup dururken katledilmiştir insanlar devlet görevlileri tarafından. Bu gerçeği geçiştirecek bir demogoji yoktur. 1 Mayıs kutlamalarında sendikaların görevlendirdiği güvenlikler haricinde 20 Bin polis görev almıştır geçen yıllarda 3.000 3.500 polis görev alırken bu yıl dile kolay 20.000 polis görev aldı. Havadan helikopterlerle kutlamalar bitene kadar takip edildi. Olağan üstünü bir güvenlik önlemleri alındı yüzü maskeli provokatörlere müsaade edilmedi ne ortalık yağmalandı ne iş yerlerinin camları kırıldı nede Molotof kokteyller atıldı. O nedenlede polis kimselere müdahale etmedi. Yani dükkanların camlarının kırılmamasının, geçen yıllarda ortaya çıkan görüntülerin olmamasının sebebi 20,000 polisin görev yapması mı? Demek ki geçen üç yılda, bir kaç bin göstericiyi engellemeye polisin gücü yetmiyormuş o yüzden o manzaralar oluşuyormuş... 20,000 polis vardı onlara bir iş mi düştü? Polis müdahelesini gerektirecek bir durum mu oldu ? Ne meydanda, ne de arama noktalarında 1 tane bile Çevik Kuvvet polisi yoktu. Siz bu huzurlu kutlamların yanlız taksime müsade eldiğindenmi ,yoksa hükümetin politikasındanmı olduğunu sanıyorsunuz? Polis rahat bırakınca insanlar son derece coşkulu ve huzurlu 1 Mayıs kutluyorlar gördüğün gibi. Huzurlu, coşkulu bir kutlama yapılmış olsa da sendika başkanlarının rahatsızlıklarının sebebi neydi acaba! Bir işçi konfederasyonu başkanı, kendi konfederasyonunda örgütlü işçiler tarafından kürsüden kovuluyorsa yapacağı tek şey vardır; istifa edip koltuğunu bırakmak. Hükümetle gizli kapılar arkasında pazarlıklar yapıp, kendi işçilerini satan bir sendikacı, kendi işçileri tarafından kürsüden de kovulur, protesto da edilir. Bunun da huzurlu ve coşkulu 1 Mayıs'a bir gölgesi olmaz. Mustafa Kutlu alandan ayrılmış ve 1 Mayıs kaldığı yerden aynı coşkusuyla devam etmiştir. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Sevgili cyrano öncelikle gördüklerime dayanarak söylüyorum,çalıştığım iş yerinin yanında uluslar arası işçi emekçi dayanışma derneği vardı ve bu derneğe gelenler ne işçiydi nede emikçiydi. Birçoğu orta öğretim örencilerinden oluşuyordu diğerleri ise ne iş yaptığı belli olmayan acayip tipli adamlardı. Bunların başında da kendilerince iş adamları! Türkiye, senin yaşadığın ilde, çalıştığın işyerinin yanındaki dernekten ibaret değil dimi ? Aslında bende farklı bir şey söylemedim zaten kortej dediklerinin kaç tanesi işçi, siyasi partilerin amacı belli zaten amaç siyaset, Ben bazen merak ediyorum, bu arkadaşlarımız siyaseti nasıl birşey sanıyorlar da, sendikaların siyasetin dışında kurumlar olması gerektiği zannına kapılıyorlar ? Ya da sendikaları ne sanıyorlar ki, siyasetten uzak durması gereken kurumlar olması gerektiği zannına kapılıyorlar ? Böyle bir anlayış da var Türkiye'de. Kim ne demiş insanlara, nasıl bir bilgi vermiş ki, siyaset, sivil toplum kuruluşları-baskı grupları hakkında, ikisinin birbirden ayrı olması gerektiği fikrine kapılmışlar. Sadece faşist, diktatörlükle yönetilen ülkelerde bu böyledir. Siyaseti sadece, siyasi partiler yapar. Vatandaşların örgütlendiği, sendikalar, dernekler, odalar, birlikler siyasi faliyette bulunamaz, siyaset yapamaz. Demokrasilerde siyasetin en geniş kurumları bunlardır. Sendikalar ise bunların başında gelir. arkasındakilerde bu siyasetçilerin peşinden giden işsiz güçsüz kişiler. Bunun yanına da bölücü örgütlerin guruplarının olduğunu düşünün! Geriye kalan azınlık ise gerçekten ezilen sömürülen işçiler. Tabi zaten, işi gücü olan insanların bir siyasi görüşü, üye olduğu siyasi parti olamaz. Siyasi partilerin üyeleri işsiz güçsüz kimselerden oluşmaktadır.. Dostum senin tek yaptığın kusura bakma, oturduğun yerden insanları karalamak. 1 Mayıs alanına çıkan insanlara hiçbir fikrin olmadığı halde çamur atmak. Bunu yakıştıramadım. Sen nereden kendinde yüzbinlerce insanı işsiz güçsüz, bölücü diye itham etme hakkı buluyorsun ? Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Bu 1 Mayıs'a hükümet çok özel bir önem verdi. Uçaklarla başka illerden takviye polis ekipleri geldi. Olay çıkmaması için tüm önlemler sıkı bir şekilde alındı. Yani olay çıktıktan sonra bastırmaya değil, olay çıkmaması için baştan işler sıkı tutuldu. Zaten alanda emekçiler arasında bir olay çıkmaz, niye çıksın zaten, olayları sonradan alana dalan provakatif gruplar çıkarır. Bunları alana sokmadın mı alanda polise filan gerek yok. Hükümetin işi böyle sıkı tutmasının tek nedeni, oy kaygısı. 68 kuşağının ve diğer eski tüfek solcuların bir kısmını kendine çekmek. Nostalji içinde bocalayan bu insanların ulusalcı kesime değil, kendi sözde sahte liberal tarafına kaymasını sağlamak. "Oh, sonunda 1 Mayısı gönlümüzce kutladık" dedirtebilmek. Oya çok ihtiyacı var, nerden gelse kardır... Fakat PKK yine hain eylemlerine başlamış, yirmi yaşında vatani görevini yapmaktan başka bir suçu olmayan fidanlarım toprağa düşmüş, bana ne 1 Mayıstan, münasip bir yere konuşlandırsınlar 1 Mayıslarını... Bu PKK nın temeli değil mi "dağa çıkmamız gerek, şehirde olmuyor" diyen o bir mayısları gönlünce kutlamak isteyenlerin bir kısmı... Bir kısmı diyorum, ulusalcı tavır belirleyenleri ayrı tutuyorum. Onlara lafım yok. Liboşlaşıp dünkü efendilerinin düşmanını şimdi yeni efendi belleyenlere ve yeni efendisinin hizmetine girenlere lafım... Gerçi duyumlarıma göre epeycesinin canına okumuş askerimiz ama, bini telef olsa bir askerime bedel olmaz o soysuzların. Alıntı
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 İnsanların en büyük sıkıntılarından birisi, birşeye açık açık küfür edemeyip, tahammülsüzlüğünü, nefretini dışa rahat rahat vuramayıp, birşeyleri kendine siper edip, kara çalma çabalarıdır 3 yıl boyunca insanları Taksim'den caydırmak için, üstlerine düşman akerine yürür gibi yürünmüş buna rağmen vazgeçmeyen, yılmayan insanlar 2009'da fiilen, 2010'da resmen Taksim'in kapılarını 32 yıl sonra tekrar işçilere açmıştır. Taksim'in kapıları 1 Mayıs'a artık açılmıştır. Bir daha da kolay kolay kapatılamayacaktır. Bunu hazmedemeyenler, Taksim'e çıkan insanlara istediği kadar küfür etsin, kara çalsın en fazla yapabilecekleri, tüm o küfürleri, kara çalmaları alıp münasip bir yerlerine konuşlandırmaktır. Türk halkı da artık bu tarz zihniyetleri ciddiye dahi almamaktadır. Siyasetteki versiyonları, 10 (yazı ile on) kişilik mitingler düzenleyebilmekte, internetteki versiyonları ise, halka isyan etmektedir. Kendi gericilikten daha gerici fikirlere itibar etmeyen Türk halkını gericilikte suçlamaktadır. Faşist düşüncelerin, diktatörlük sevdalılığın miladı dolmuş, Türkiye'de de işte bir kaç küflü tüfek dışında nesli tükenmiştir. En fazla internette birbirlerini gaza getirmek gibi tatmin yolları açık kalmıştır. Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 1977 1 Mayıs katliamına mı açıklama getirmeye çalışıyorsun dostum ? Ne iddia ediyorsun. Evet durup dururken devlet görevlileri İntercontinental otelinin çatısından ve katılarından, sular idaresinin üstünden kalabalığın üstüne yaylım ateşi açmış, aynı anda panzerler kalabalığın ortasına dalmış, sivil polis otolarından etrafa ateş açılmıştır. Bu yüzbinlerce kişinin, yüzlerce kameranın önünde gerçekleşen bir olaydır. 1977 yılında Taksim meydanında coşkulu bir 1 Mayıs kutlanırken, devlet görevlilerinin aktörü olduğu planlı bir katliamla meydan savaş alanına dönmüştür. Durup dururken katledilmiştir insanlar devlet görevlileri tarafından. Bu gerçeği geçiştirecek bir demogoji yoktur. Yani dükkanların camlarının kırılmamasının, geçen yıllarda ortaya çıkan görüntülerin olmamasının sebebi 20,000 polisin görev yapması mı? Demek ki geçen üç yılda, bir kaç bin göstericiyi engellemeye polisin gücü yetmiyormuş o yüzden o manzaralar oluşuyormuş... 20,000 polis vardı onlara bir iş mi düştü? Polis müdahelesini gerektirecek bir durum mu oldu ? Ne meydanda, ne de arama noktalarında 1 tane bile Çevik Kuvvet polisi yoktu. Polis rahat bırakınca insanlar son derece coşkulu ve huzurlu 1 Mayıs kutluyorlar gördüğün gibi. Bir işçi konfederasyonu başkanı, kendi konfederasyonunda örgütlü işçiler tarafından kürsüden kovuluyorsa yapacağı tek şey vardır; istifa edip koltuğunu bırakmak. Hükümetle gizli kapılar arkasında pazarlıklar yapıp, kendi işçilerini satan bir sendikacı, kendi işçileri tarafından kürsüden de kovulur, protesto da edilir. Bunun da huzurlu ve coşkulu 1 Mayıs'a bir gölgesi olmaz. Mustafa Kutlu alandan ayrılmış ve 1 Mayıs kaldığı yerden aynı coşkusuyla devam etmiştir. Sevgili dostum bu anlamazdan gelmeler sizide etkiledi sanırım Diyorum ki 1977 yılından sonra böyle bir katliam oldumu?Aradan 33 yıl geçmiş.33 yıl öncesi olayları dün yapılmış gibi anlatıyorsunuz. Ayrıca polis olağan üstü önlemler aldı ve olaylara anında müdahale edildi..o nedenlede polise fazla iş düşmedi. Giriş ve çıkışlar titizlikle kontrol edildi içeriye bez parçaları dahil yasal olmayan hiçbirşey alınmadı. Alıntı
Φ dominik Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Hükümetin işi böyle sıkı tutmasının tek nedeni, oy kaygısı. 68 kuşağının ve diğer eski tüfek solcuların bir kısmını kendine çekmek. Nostalji içinde bocalayan bu insanların ulusalcı kesime değil, kendi sözde sahte liberal tarafına kaymasını sağlamak. "Oh, sonunda 1 Mayısı gönlümüzce kutladık" dedirtebilmek. Oya çok ihtiyacı var, nerden gelse kardır... Yok daha neler duyacagiz. Baktin basarisizsin at camuru. Neymis efendim 68 kusaginin ve eski "tüfek solcularin" bir kismini AKP kendisine oy vermeleri icin Taksime müsaade etmis. Bu 68 kusagi ve "eski tüfek solcularida" ulusalci kesime taraf olmayacaklarmis. Evet 68 kusagi ve "eski tüfek solculari" asla keni´dilerini "ulusalci" nitelendiren ama aslinda irkci ve fasizan düsüncelere sahiup olan sahte solculara asla pirim vermeyecek. Bakin mesela yeni bir parti kuruldu ismide "ulusal sol" yanilmiyorsam. Parti tüzügünü okursaniz nasyonal sosyalist irkci ve fasist bir parti oldugunu aciukca görürsünüz. Digerine bakalim, gene sözüm ona ulusalci bir parti, ismide isci partisi, hani su ünlü Perincek'in, yani ajan ve provekatör olarak kimsenin kuskusu dahi olmadigi, her dönem yeni görevler üstlenen bir lider. Düne kadar Atatürk icin "beton Mustafa" diyen Perincek ve partisi simdi agzindan Atatürkü düsürmedigi gibi elindende Türk bayragini düsürmüyor. Bunlarin disinda kendilerini ulusalci nitelendiren daha cookkk fasist ve eli kanli katiller var. Onlar aynen Yugoslavya'nin Milesovic'i gibi sosyalistler ve Almanya'nin Hitleri gibi nasyonal sosyalizmin savunucularidir. AKP'yi begenmeyebilirsiniz ama en azindan o partinin iktidari döneminde belirli yenilikler oluyor. Tabiiki bu degisiklikler bedava verilmedi, 1 Mayis emekci bayramini Taksim'de kutlayabilmek icin yillarca mücadele edildi ve en sonunda pes etti rejim. Ama dogal olarak her iktidar bu deguisiklikten kendiseine pay cikartmak ister. Bu zeten siyasetin icerisinde olan bir dinamik gelismedir. Diger iktidarlar bu yönde bir adim atalardida onlar yararlanaydi canim. Onlari Erdoganmi engelledi? Birakain bu tahammülsüzlügü artik. Türkiye kabuk degistiriyor ve degistirmekte gec dahi kalindi. Kabuk degistirmek ve yasakci politikalardan vazgecmek artik aolmazsa olmaz hale geldi. Bu gelismeyi iclerien sindiremeyen siyasiler ise eski betonlasmis ezberlerini hala tekrarliyorlar ve kendi beceriksizliklerini ört bas etmek icin saga sola camur atiyorlar. Iktidar ancak yenilenmekle ve ileye dönük siyasetle olur, yoksa hala bazilarinin yapmaya calistigi gibi kaliplasmis ve günümüz dünyasinin disladigi siyasi yapilanmayla degil. Alıntı
Φ politika Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Secimler yaklastikca sadece AKP degil yandaslarida harekete gecti.1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasi isci ve emekcilerin bir zaferidir.Bu zaferi AKP'ye mal etmeye calismak havanda su dögmektir.1 Mayis'ta Taksim'de toplanan hicbir grup hicbir sendika AKP'ye tesekkür etmemistir cünkü onlar kendi zaferlerini AKP yandaslari gibi AKP'ye mal etmeye hazir degillerdi. 1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasi AKP icin bir tavsan kirmasiydi.Tavsanlar öyledir kacarken ani manevralar yaparak avciyi aldatmaya calisirlar ama sonunda bacak veya kuyruklarindan yakalanirlar.AKP 8 yildir yapmis oldugu hukuk disi uygulamalarin artik yavas yavas esiri olmaya baslamistir.Bunun farkindadir,anayasa tasarilari,One Minute cikislari artik onu ele vermeye baslamistir ve 1 Mayis bunun eseridir.Tekel iscilerinin basbakana söyledigi su söz cok seyi ifade etmektedir:"SIZI TEKEL ISCILERI IKTIDARDAN GÖTÜRECEKTIR"1 Mayis'in Taksim'de kutlanmasina izin vermek AKP yi kurtaramiyacaktir.Hic bosuna cirpinmayin. saygilarla Alıntı
Φ kaplan-200 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Türkiye, senin yaşadığın ilde, çalıştığın işyerinin yanındaki dernekten ibaret değil dimi ? Ben bazen merak ediyorum, bu arkadaşlarımız siyaseti nasıl birşey sanıyorlar da, sendikaların siyasetin dışında kurumlar olması gerektiği zannına kapılıyorlar ? Ya da sendikaları ne sanıyorlar ki, siyasetten uzak durması gereken kurumlar olması gerektiği zannına kapılıyorlar ? Böyle bir anlayış da var Türkiye'de. Kim ne demiş insanlara, nasıl bir bilgi vermiş ki, siyaset, sivil toplum kuruluşları-baskı grupları hakkında, ikisinin birbirden ayrı olması gerektiği fikrine kapılmışlar. Sadece faşist, diktatörlükle yönetilen ülkelerde bu böyledir. Siyaseti sadece, siyasi partiler yapar. Vatandaşların örgütlendiği, sendikalar, dernekler, odalar, birlikler siyasi faliyette bulunamaz, siyaset yapamaz. Demokrasilerde siyasetin en geniş kurumları bunlardır. Sendikalar ise bunların başında gelir. Herkes üzerine düşen görevi yapacaktır sendikalar kendi görevini siyasiler kendi görevini, askerler de kendi görevini. İşçi her hangi bir sendikadaysa o sendikanın ideolojisinde olmak zorunda mı olacak? Sendikalar; Çalışanların haklarını işverenlere ve devlete karşı korumak, geliştirmek ve haklarını aramaksa sendikalar bu işi yapacak. Siyasilerde kendi üzerine düşen görevi, siyasilerin görevi elbette sendikaların sorunlarına çözüm arayacak ama sendikalar kendilerini bir siyasetin üzerinde görmemeli, eğer sendikalar kendilerini bir ideolojinin etiketliğini yaparsa kendi görevini yapmamış olur diye düşünüyorum. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 iktidari döneminde belirli yenilikler oluyor. Ben şeriatçıları, tarikatçıları anlıyorum da, bu bir parmak bal çalınmakla, örneğin "N. Hikmet'in mezarını getirmek istedi"!! Yok "Taksim'i açtı da doya doya nostalji yaptık" zokalarına gelen tatlı su sosyalisti sazanları anlamıyorum. AKP nin daha önce kimselerin bulamadığı bir şeyinde boncuk bulduğu iddialarına gülüp geçiyorum. Özal'dan beri bu yaveleri dinliyoruz ve zerre kadar inanmıyoruz. Olması gerekenler aşama aşama oluyor, kimse bir şeyinde boncuk bulmuyor. Telsiz de yasaktı döviz de, şimdi çocuklar bile her ikisni oyuncak ediyorlar. Bu boncuğu da mı AKP bir şeyinde buldu? Not: "Yere" ayrıdır, "yerlerine" çok ayrıdır. Yer herhangi bir yer, yerin dibi filan olabilir mesela. Ama "yerleri" dediğinizde bu ifade çok fazla özelleşir. Misilleme misliyle olmalı, daha fazlaya kaçmamalıdır! Ben bu ifadeyi iade etmiyorum, herkesin belli bir düzeyi vardır. Bu ortaya çıksın yeter... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Gönderi tarihi: 2 Mayıs , 2010 Aradan 33 yıl geçmiş. Çok yerinde belirlemeler. O dönem ile bu dönemi kıyaslamak, Aydaki koşullar ile Venüs'deki koşulları kıyaslamak gibidir. Her zaman söylüyorum, o kaos ortamı tam bir uçurum eşiği idi. O dönemde olduğu ortaya çıkan hiç bir şey beni şaşırtmaz. O kaosta her şey olmuş olabilir. Neyse ki o kaosu atlattı bu ülke. Şimdiki çaba başka yollardan o kaosun bir benzeri tekrar oluşabilir "mi acaba?" çabası... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.