Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

Demokrasi acilimi yaptigimiz icin,YEZIDI'ler de bu demokrasi acilimdan kendilerine pay cikarmak icin Amerikan Baskanina bir mektup göndererek Türkiye'nin kendilerine soykirim uyguladigini belirttiler ve haklarini aramasi icin Amerikan baskanina vekalet verdiler.

 

Evet Ermeni soykirimi,Kürt soykirimi,Yunan soykirimi,Pontus soykirimi veee nihayet Yezidi soykirimi.Bakalim Yezidi'lerin namina kimler özürcülük kampanyasi baslatacak.Merakla bekliyoruz!

 

Hep böyledir,satisa cikarilan mala ilgi cok olunca müsteride artar.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Ermeniler de özür dileyecek

 

Türkiye’de bazı aydınların başlattığı ‘Özür diliyoruz’ kampanyasından sonra Ermeni aydınlar da bir karşı özür kampanyası hazırlıyor.

 

Radikal gazetesinde yer alan habere göre; Avustralya’nın Sydney kentindeki Macquarie Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Ermeni Diyalog Grubu Eşbaşkanı Dr. Armen Gakavian da bir karşı özür kampanyası hazırlıyor. Kampanyayı, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Ermeni cemaatinden, tarihçi Profesör Dennis Papazyan da destekliyor.

 

Kampanya için hazırlanan taslak bildiri metni şöyle:

 

Ermeni halkı adına işlenen cinayetler için özür diliyor, bunların acısını duyan masum Osmanlıların ve Türklerin duygularını paylaşıyorum.

 

Radikal gazetesine konuşan Gakavian, “Yürüteceğimiz kampanya ile Türkiye’deki aydınların ‘özür dileme’ kampanyasını tüm yüreğimizle karşıladığımızı göstereceğiz. Hazırlanan bildiri, Ermeni çetecilerin işlediği cinayetler ve ASALA eylemlerinden ötürü Türklerden özür dilemeye yöneliktir. Geçmişte yaşanmış ve gelecekte meydana gelebilecek her türlü şiddeti reddediyoruz. Umarım kampanya başarılı olur” dedi. Kampanyayı, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Ermeni cemaatinden, tarihçi Profesör Dennis Papazyan da destekliyor.

 

Gakavian’ın Radikal Gazetesi’nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

 

Türkiye’de 30 bin kişinin katılımını sağlayan bir kampanya yürütülüyor. 1915 Ermeni soykırımını hayata geçirmiş Osmanlı Türkleri yüzünden acı çeken ve adaletsizliğe uğrayan Ermenilerden özür diliyorlar. Bundan haberdar mısınız?

 

Evet, Sydney’deki bazı Türk dostlarımdan olayı işittim. Bence Türk ulusunun asaletini güçlendirecek türden harika bir girişim. Bu türden bir özür asaleti gösteriyor zira bir kişinin, sıradan bir insan da olsa bir ulus da olsa geçmişiyle yüzleşmesi çok güç; ve bu cesareti gösteriyor zira çok kısa zaman önce yüzleşme çabalarının susturulma girişimi olarak TCK 301. maddeyi tanıdık. Umarım Ermeniler dahil dünyanın diğer ulusları da bu özür kampanyasına imzalarıyla katılarak öncülük edenlerin gösterdiği cüretin aynını sergileyerek kendi dolaplarındaki iskeletlerle yüzleşebilirler.

 

Ermeni aydınların başlatacağı kampanyanın içeriğini anlatabilir misiniz? Ne yazacak hazırlanan bildiride?

 

Türkiye’deki ‘özür dilerim’ kampanyasına yanıt niteliğinde bir çalışma bu. Geçmişte yaşanmış ve gelecekte yaşanacak olan her türlü şiddeti reddetmeliyiz. Türkiye’deki çalışmayı yürekten destekliyorum. Bu bize mutluluk verdi. Bir hafta sonra imzaya açacağımızın bildirimiz son şeklini almış olacak. Ermeni çetecilerin işlediği cinayetlerden ve ASALA eylemlerinden ötürü Türklerden ve Osmanlılardan özür dileyen, yaşananlardan duyulan üzüntüyü anlatan bir içeriği var bildirinin.

 

Siz Türk devletinin yerinde olsaydınız özür diler miydiniz?

 

Öyle olacağını umardım. Bu soru etrafında düşünelim: Bir Ermeni olarak Ermenilerin işlediği suçlardan ötürü üzgün müyüm? ASALA nedeniyle üzgün müyüm? Ermenilerin işlediği katliamlar ve etnik temizlikten ötürü? Evet, üzgünüm, hiç bir çekimcem yok. Bu suçlar bütün bir ulusun ortadan kaldırılması girişimiyle karşılaştırılamasa dahi hâlâ suçtur ve kimse aksine ispat edip bunları önemsizleştiremez. Eğer Türk devletinin yerinde olsaydım, özrü onyıllar süren inkârın ardından yitirilmiş itibarın yeniden kazanılmasının mükemmel bir yolu olarak görürdüm.

 

Türkiye’deki özür kampanyasında sizin bulgularınızın yeri var mı?

 

Hayır, doğrudan yok. Özür Ermenilerin çektikleri acıların tanınmasıdır ve bu acıya sebep olan Türk devletinin hem öldürmeler hem de inkârdaki sorumluluğunu üstlenmesidir. Amaç tanımlamalar sorusuna ve siyasi açıklamalara vs. yanıt vermek değildir. Bu yüzden özüre dair herhangi bir Ermeni tavrı da benzer olmalı. Gerçekte şahsen Türk aydınlarının açıklamalarına yanıt niteliğinde bir taslak hazırladım ve bunu çok yakında dağıtıp sonra da kamuoyuna sunacağım. Bu umut ederim ki Ermenilerin de imzalarını koyacakları bir dilekçeye dönüşür. Ayrıca Fransa’dan da bazı karşı yanıtlar var, bir grup Fransız-Ermeni aydının imzaladığı.

 

Türkiye’deki özür kampanyasının, Ermenilerin Ermeni toplumu içinde yaptıklarına etkisi ne olur?

 

Köklü düzeyde denilebilecek devasa bir etki olmaz ve şu türden konuşmalardan öteye geçmez: “Harika değil mi? Türkiye’de bazı şeyler açıkça değişiyor.” Kimileri şüpheli duracak yahut yeterli bulmayacaktır. Fakat çoğunluğu müteşekkir olacak ve bundan etkilenecektir. Ermenilerin çoğunun bunun ne kadar cesurca bir adım olduğunun farkına varacağını sanmıyorum.

 

Peki bundan sonra ne olur? Kendi araştırmanız ve kampanyanıza dair nasıl bir sonuç görmek istersiniz?

 

Ermenileri kaçınılmaz bir devlet kabulünü memnuniyetle karşılamaya hazırlamak isterim. Bu altı ayda da olsa 60 yılda da fark etmez. Ve cesur Türklerin yaptıkları gibi Ermenilerin de kendi dolaplarının içindeki iskeletleri ortaya koymaya istekli olmalarını isterim.

 

Bu arada aynı zamanda Sydney’deki Ermenilerle Türkleri bir araya getirme çalışmama devam edeceğim, nereye gidersem gideyim yine aynı şeyi yapacağım. Burada, Sydney’de yaptığımız nefret ve yalanların üstesinden sevgi ve hakikatle gelebilecek dünya çapında gelişen bir hareketin parçası olmaktır. Bu tanrının verdiği görev ve aksi davranamam. Türk özründe kullanılan kelimelerdeki gibi, ‘vicdanım reddeder’... yerli yerimde durup hakikat ve uzlaşma yolundaki fırsatın kaçmasını...

 

Türk hükümetinin pozisyonu veyahut halet-i ruhiyesi özür dileyecek bir şey yapılmadığı yolunda. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tam aksine özür dilemesi icap eden devlet. Evet bireyler özür dileyebilir, bunun pek çok örneği var. Vicdanların sessiz kalmaya müsaade etmediğini yahut da bir biçimde bu suçlardan ötürü kârlı çıktıklarını anladıklarını görüyoruz.?Fakat bu devletin bir hakikati kabul edip özür dilemesinin yerini tutmaz.

 

ÖZÜR İYİ BİR BAŞLANGIÇTIR

Türklerin Ermenilerden özür dilemesi yeterli mi? Bu Ermeni toplumunu tatmin edecek mi?

 

Bu çok önemli ve zor bir soru. Bu konuda Ermeniler içinde elbette çok farklı görüşler var. Ben sadece benimkini dile getireyim. Daha önce de belirttiğim gibi bir özür sadece bir başlangıçtır, fakat iyi bir başlangıçtır. Eğer özür yitirilmiş insan yaşamı ve çekilmiş acıların tanınmasıysa, ki bugün tanıklık ettiğimiz özür tam da bu, bunun çok büyük bir önemi vardır.

 

Fakat özrün samimiyeti bunu izleyen adımların ne olacağına da bağlı, mümkün olduğu kadar işlenmiş olan suçun sonuçlarına da bağlı. Türk devleti örneğinde bu, kurbanların faillere dönüştürüldüğü inkâr ve tarihi çarpıtma politikasının bir kenara bırakılması anlamına geliyor. Aynı zamanda bu anıtların restorasyonu, geri dönme hakkı (ziyaret için yahut yaşamak için) yahut da Ermenistan’ın Türk toprakları aracılığıyla bir limana erişiminin sağlanması türünde olabilir.

 

TOPRAK TALEBİ ABESTİR

Açıkça belirtmeliyim ki bence toprak talepleri, bazı toprakların Ermenistan’a verilmesi anlamında tamamen abestir. Bu aynı zamanda gerçekdışıdır da.

Tartışılabilecek başka bazı fikirler de olabilir. Fakat hiç tereddütsüz söylenebilecek tek bir şey varsa o da şudur: En büyük tazminat ve samimiyet ifadesi Türkiye’nin koşulsuz olarak Ermenistan’a uyguladığı ablukayı kaldırması ve Ermenistan’ın kendi ayakları üzerinde durabilmesi olacaktır.

 

Bu yüzden şahsen geleneksel anlayışta olduğu gibi toprak talepleriyle ilgilenmiyorum. Ermenilerin ceplerine para konulması anlamında mali tazminatla da ilgilenmiyorum. Devlet yukarıda saydığım tavsiyelerin uygulanmasına harcanmak üzere fon bulmakla yükümlü zaten ve ayrıca Türk hükümetinin Washington’daki lobicilere ödediği paraları kestiğinde hayli tasarruf edeceğini de unutmamalıyız.

 

Özür dilemenin etkisi ne olur?

 

‘Cinayetin inkârının son aşaması’ denilip duruldu. Özür Ermenilerin tarihlerinin korkunç bir parçasını kapatmasına yardımcı olabilir. Bir iyileşme sürecini başlatabilir. Kimi acıları dindirmeye yarayabilir. Fakat belirtmeliyim ki bu sadece bir ilk adım olmalı, son değil.

 

Özür kampanyasına öncülük anlamında aydınların rolü için ne düşünüyorsunuz?

 

Mükemmel ve tarihsel anlamda kaçınılmaz. Memnuniyetle karşılıyorum. Bu hareket özür yolunda harekete geçilmesi için iyi bir başlangıç fırsatı oluyor. Dünya tarihi boyunca aydınlar en büyük değişim yapıcılar oldular. Gelecekte neler olacağını görmek için sabırsızlanıyorum.

 

ABORİJİNLERE HÜKÜMET ÖZÜRÜ

Halihazırdaki Avustralya hükümeti Şubat 2008’de ülkedeki ‘kayıp kuşaklardan’ (Avustralya’nın yerli halkı Aborijinler) özür diledi fakat Avustralya’nın 1778’deki işgalinden ötürü yerli halka reva görülenlerde ötürü özür dilemediler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Bu özür Avustralya hükümetinin olgunluğunun ve asaletinin kanıtıydı. Özrün kendisi çok etkili ve samimiydi ve başbakan özür metnini kendisi yazmakta ısrarcı oldu, bu yüzden çok kalpten gelen bir şeydi. Fakat bunun arkasında neredeyse yarım yüzyıllık tartışmanın ardından bir inkâr ve öteleme var. Ve bu çok spesifik bir özürdü, sadece yerli Avustralyalılara yönelik özel bir muameleyi ele alıyordu. Neden? Belki de bu yaptığımız hataların çok somut delillerinin sadece bir kısmını içeriyor. Bilemiyorum.

 

Özür aynı zamanda ‘soykırım’ kelimesini içermedi, büyük olasılıkla bu türden bir kavramın bölücü olacağından ötürü. Belki de birkaç yıl içinde toz duman yatıştığında ve hâlâ önde gelen kişilikler nezdinde kayıp kuşakların soykırıma maruz kaldığı yolunda büyük bir fikir birliği hasıl olursa gelecekteki hükümet bu kavramı da kullanabilir.

 

Fakat daha da önemlisi yerli Avustralyalıların yaşadıkları felaketin ve derin acıların tanınmış olması ve kamuoyu nezdinde bunun ortaya koyulması. Hükümetin bu doğrultudaki sorumluluğunu herhangi bir gerekçeye başvurmadan yerine getirmesi.

 

Parlamentoda başbakanın dudaklarından ‘özür dilerim’ kelimesini işittiklerinde ağlayan yerli Avustralyalıları gördüğümde, bir anlığına Türk hükümetinin de böylesi bir özrü dile getirmesinin nasıl bir şey olacağını hayal etmeye çalıştım. Sanırım pek çok Ermeni gibi ben de rahatlamış hissederdim. Fakat bunun sadece bir başlangıç olduğunu, nihayet olmadığını, bir süreç olduğunu da görmemiz lazım.

 

Saygılar...

Gönderi tarihi:

Bakin arkadasim,yanlis bir yoldayiz ve sevinenler var ,Ermeniler den de özür dilemek isteyenler var"diye.Yanilgi cok büyük,bunun nasil bir tuzak oldugu hala anlasilamadiysa artik diyecek bir söz bulamiyorum.Ermenilerin özür dilemek icin nedenleri var hemde coktur.Türk'lerin özür dilemesini gerektiren hicbir sey yoktur,bakmayin o diaspora yandasi karanlik aydinlara.onlarin bir görevi vardir bu görev DIASPORA tarafindan onlara verilmistir.

 

Bu kouda fazla birsey yazmak isttemiyorum,cünkü gercekten ihanetin cukuruna itilmekteyiz.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Bakin arkadasim,yanlis bir yoldayiz ve sevinenler var ,Ermeniler den de özür dilemek isteyenler var"diye.Yanilgi cok büyük,bunun nasil bir tuzak oldugu hala anlasilamadiysa artik diyecek bir söz bulamiyorum.Ermenilerin özür dilemek icin nedenleri var hemde coktur.Türk'lerin özür dilemesini gerektiren hicbir sey yoktur,bakmayin o diaspora yandasi karanlik aydinlara.onlarin bir görevi vardir bu görev DIASPORA tarafindan onlara verilmistir.

 

Bu kouda fazla birsey yazmak isttemiyorum,cünkü gercekten ihanetin cukuruna itilmekteyiz.

 

 

saygilarla

Bizim artik dünyanin bize devamli oyunlar hazirladigi korkusundan vazgecmemiz gerek. Tarihte neler olmussa arastirlip gün isigina cikartmamiz gerekli. Türkiye'de uzun süreden beri cok sayida degisik milletlerden insanlar yasadigi ve tarihte de devamli olaylar oldugu icin, her seyi hic olamis gibi kabul etmemek sadece tek tarafli bir bakis acisi olur. Her olay soy kirimi sayilamayacagi gibi her olayi da yok efendim tüm düsmanlarimiz elbirligi yapmis demek te o kadar yanlis.

Gönderi tarihi:

Isteyen gitsin özür dilesin.isteyen gitsin Ermeni kimligi alsin,isteyen Ermenilerle birlikte yasasin ama kimse Türkiye Cumhuriyeti devleti özür dilesin diye dayatmasin.

 

Ermenilerin 18oo lü yillarin sonundan baslayip 1915 lere ve daha sonralarina kadar Türk milletine yaptiklari vahset,zulüm ve soykirim ortada dururken,Türk devletinden ERMENILERDEN özür dilemesini beklemek bence biraz fazla Ermeni yandasligi olmaktadir.Haksizligi kabul etmenin eski zamani yeni zamani yoktur.Düsman her zaman düsmandir yüzü gülse bile.Burada bizlere edebiyat yaparak herkesi düsman olarak görme aliskanligi gibi ipe sapa gelmez telkinlerle kime yaranilmak istenmekte ve kimlerin hesabina calisilmaktadir.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Bizim artik dünyanin bize devamli oyunlar hazirladigi korkusundan vazgecmemiz gerek. Tarihte neler olmussa arastirlip gün isigina cikartmamiz gerekli. Türkiye'de uzun süreden beri cok sayida degisik milletlerden insanlar yasadigi ve tarihte de devamli olaylar oldugu icin, her seyi hic olamis gibi kabul etmemek sadece tek tarafli bir bakis acisi olur. Her olay soy kirimi sayilamayacagi gibi her olayi da yok efendim tüm düsmanlarimiz elbirligi yapmis demek te o kadar yanlis.
Bizim artik dünyanin bize devamli oyunlar hazirladigi korkusundan vazgecmemiz gerek. Tarihte neler olmussa arastirlip gün isigina cikartmamiz gerekli.

Tarihde ne olmus bir sürü Türk devleti olmus bugün adlari ne olmus, evet herkes özürdilesin Türk devletleri birlesmelidir diye.. bekliyoruz viyanaya kadar bu topraklar bizim.

Gönderi tarihi:

Konu hakkında biraz ayrıntı vereyim

 

Irak’ta yaşayan Yezidiler, ABD Başkanı Obama’ya mektup yazarak, 1916’da Osmanlı İmparatorluğu’nun 1 milyon Yezidi’yi öldürdüğünü iddia etti. Mektupta Obama’dan Türkiye’ye 1916’da yaşananları "soykırım" olarak tanıması için baskı yapması istendi.

 

NTVMSNBC’den Çetiner Çetin’in Erbil’den verdiği habere göre, Irak’taki Yezidiler, ABD Başkanı Barack Obama’ya mektup yollayarak, Türkiye’ye sözde Yezidi soykırımı baskısı yapılmasını istediler. Irak’ın kuzeyindeki Yezidiler’in siyasi ve ruhani liderleri, mektupta, Osmanlılar döneminde 1 milyon Yezidi’nin katledildiğini iddia ettiler. Irak’ın kuzeyindeki Musul kenti yakınlarındaki Şengal Kasabasına bağlı Yezidilerin kutsal merkezi olan Laleş’de dün bir araya gelen Yezidilerin siyasi ve ruhani liderleri, ABD Başkanı Obama’ya gönderilmek üzere bir mektup yazdılar. Grup, mektupta, 1916’da Osmanlı İmparatorluğu’nun, Ermeniler’e destek verdikleri gerekçesiyle yaklaşık 1 milyon Yezidi’nin öldürüldüğünü iddia ederek, Obama’dan Türkiye’ye Yezidi katliamını "soykırım" olarak tanıması için baskı yapmasını talep ettiler. İnananlarının çoğu Kürt olan Yezidiler bugün, Irak, Suriye, Türkiye, İran, Gürcistan ve Ermenistan’da yaşıyor. Bugünkü toplam nüfuslarının yaklaşık 1 milyon olduğu sanılıyor.

 

Yezidilik 12. yy.’da çıktı

 

Yezidilik, tektanrılı bir din. 12. yüzyılın ortalarında ortaya çıktığı sanılıyor. Yezidi adını Hakkarili Şeyh Adi verdi. O zamana kadar Şemsiler (Güneşe Tapanlar), Zerdüştler olarak anılıyordu. Yezidilik ve Zerdüştlükte, zaman ve mekanla sınırlı olmayan tek tanrıya, kötülük ve iyilik prensibinin varlığına ve evrenin oluşmasında 7 meleğin rol oynadığına inanılıyor. Bu meleklerin başında Melek-i Tavus geliyor. Hiçbir şey yokken Melek-i Tavus vardı. Ve o, evrenin oluşması için gerekli dört maddeyi yarattı: Ateş (Güneş), hava, toprak, su.

 

Bir de şu hikaye dikkatimi çekti, o yılların ne zor geçtiğini anlatıyor:

 

Adilcevaz'da yaşayan Seher Bulut 122 yaşında. 250 torunu olan Seher Nine, Van ve Bitlis civarında Ermenilerin katliam yaptığını anlatıyor:

 

"Kadınlara tecavüz ettiler. İnsanları bir ahıra doldurup yaktılar. Yezidi ve Hıristiyan olanlara dokunmadılar. Müslüman Türk ve Kürtleri öldürdüler."

Başındaki bembeyaz tülbent, geçmiş yılların yüzünde bıraktığı derin çizgileri iyice belirginleştiriyor. Boynundan hiç çıkarmadığı 500'lük tespihini damarları tek tek seçilen parmaklarıyla hiç durmadan çekiyor. Salavatsız ve duasız söz çıkmıyor ağzından. Yürüyemediği için günlerini kendisi için hazırlanan yün döşeğin üstünde geçiriyor. 20 yıldır da gözleri görmüyor. Yaşadığı "yüz yılı" fotoğraflayan gözlerinin artık "feri sönmüş" durumda.

 

Seher Bulut 122 yaşında. Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde yaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti tarafından kendisine verilen nüfus cüzdanındaki doğum tarihi hanesinde Hicri 1300 yazılı. Yani o daha cumhuriyet kurulmadan 40 yıl önce 1883'te dünyaya gelmiş. Başka bir deyişle Birinci Dünya Savaşı başladığında 31 yaşındaymış. Bu uzun zaman dilimine çok şey sığdıran Seher Nine'nin, gözleri görmese de hafızası hâlâ çok güçlü. Zihninde yer etmiş önemli olayları hiç unutamıyor. Özellikle de Doğu Anadolu Bölgesi'nde yaşananları.

 

Seher Nine, Ermenilerin Van ve Bitlis civarında Birinci Dünya Savaşı'ndan önce köy basıp insanları katlettiklerini söylüyor. O günleri anlatırken zaman zaman duygulanıyor: "Dağlardaki veya uzaktaki köyleri basıp sadece Müslümanları öldürüyorlardı. Kadınlara tecavüz edip onları ya asıyor ya da yakıyorlardı. Biz o yıllarda bunları çok duyuyorduk. Ermeniler İzdi (Yezidi) ve gavurlara (Hıristiyan) hiç dokunmuyordu. Müslüman olsun da Kürt, Türk fark etmiyordu. Herkesi öldürüyorlardı. Osmanlı'nın köpekleri diye insanlara çeşitli hakaretler yaptıktan sonra katlediyorlardı. Osmanlı başa çıkamıyordu. Ahlat ve civarında bu giderek artıyordu."

 

Seher Bulut sadece duyduklarına ve o yıllarda anlatılanlara bakarak konuşmuyor. Onun hayatında yer edinen ve bizzat tanık olduğu katliamlar da olmuş. İnsanların Ermeni çeteleri tarafından nasıl yakıldığını ise şöyle anlatıyor: "Köyün adını hatırlamıyorum. Zaten yabancı olduğu için adını bilmiyordum da. Tatvan'a yakın bir yerdi. Biz kaçarken bu olaya şahit olmuştuk. Savaş olduğu için erkekler Sarıkamış'a ve başka yerlere gitmiş ve dönmemişlerdi. Köyde güçlü erkek kalmamıştı. Köyü basan çeteciler talan ettikleri kadınları, çocukları ve yaşlıları bir ahıra doldurup yakmışlardı. Bazılarını da yanlarına alarak köyü terk etmişlerdi. Biz köye girdiğimizde cesetler kokuyordu. Irzına geçilmiş ve öldürülmüş kadınlar vardı."

 

Osmanlı'nın Ermenilerle ilgili olarak aldığı tehcir kararını da kendine has üslubuyla dile getiriyor: "Ermeniler köy yakıp inanları öldürünce hükümet onları sürdü. Kaçarken de vuruyorlardı. Biz de vurduk. Bizim erler onlar gibi kadınlara tecavüz edip öldürmedi. Bizim askerimiz sadece silahlı olanları vuruyordu. Yollarda cesetler vardı hep. Her yer mahşer yeri gibiydi. Köylerini terk eden insanlar yollarda ölüyordu veya açlık çekiyordu; Müslümanlar da Ermeniler de. Ama giderken onları Osmanlı askerleri korumaya çalışıyordu. Milisler ise askerlere saldırıyordu."

 

Seher Nine, Ermeni-Rus işbirliğine Bitlis'in işgali sırasında şahit olmuş. Rus askerleriyle Ermeni İntikam Tugayları, 3 Mart 1916'da Bitlis'i işgal ediyor. Bitlis'i savunan Piyade Yarbay Ali Çetinkaya komutasındaki Türk birliği sayıca üstün olan Ruslara ve Ermenilere karşı fazla dayanamaz. Seher Nine, Bitlis'e Ruslardan önce Ermenilerin girdiğini söylüyor: "Ermenilerin başında Antranik Paşa (Ermeni İntikam Tugayları'nın kurucusu) diye zalim bir Ermeni vardı. İnsanları bu öldürüyor, öldürtüyordu. Bitlisliler kaçarken de çocukları ve yaşlıları geride bırakmıştı. Köprülerin altında ölmüş ve soğuktan donmuş çocuklar vardı. Şehir Ermenilere bırakılmıştı."

 

Seher Bulut, bu tarihlerde Ermenilerden kaçarken aynı zamanda orduya silah da taşır. Bunun için Diyarbakır'a giderken orada 1916 tarihinde Tuğgeneral rütbesiyle 16. Kolordu'nun Komutanlığı'nı yürüten Mustafa Kemal'i görür. Seher Nine hem Rusları hem de Ermenileri ülkeden Mustafa Kemal'in attığını söylüyor: "Onu gördükten sonra bana moral geldi. Onun idare ettiği orduya silah taşıdım. Bu beni çok mutlu etti. Sonra biz gidip düşmanı yendik." Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki askerler bölgedeki bazı beylerle birlikte Bitlis ve Muş civarını işgalden kurtardı.

 

Aslen Ahlatlı olan Seher Bulut düşmanların atılmasından sonra evlenip çoluk çocuk sahibi olur. Cumhuriyet ilân edildiğinde 40 yaşındadır: "Ben Atatürk'ü gördüm. Savaşa, sefalete ve acıya şahit oldum. Bunlar bana yeter. Cumhuriyet ilân edildiğinde çok fazla mutlu olmadım. Vatanın gavurdan kurtulması benim için daha önemli. Allah bu millete zeval vermesin. Bizi düşmanlardan korusun. Müslümanları Rabbim mahcup etmesin. Şimdi de terör yapmak isteyenlerin dedeleri geçmişte bu vatan için savaştı. Torunları niye kavga ediyor bilmiyorum. Atatürk'le birlikte doğuda savaşan Musa Bey bir Kürt'tü. Bizimle birlikte eline sopa ve taş alıp düşmanı kovalayanlar da Kürt'tü. Ama şimdi herkes bunları unutmuş. Kardeşlik yok, Müslümanlık yok. Aynı dinden olanlar hiç kavga eder mi?"

 

Seher Bulut'un en büyük oğlu Mehmet Bulut 91 yaşında. 12 çocuk annesi Bulut'un "birinci dereceden" dediği 250 torunu var. En küçük torun 18 yaşında. Hatta torunun torunu bile var. Ancak Seher Nine onları pek tanımıyor. O sadece etrafındaki torunlarını ve kendi çocuklarını biliyor. Seher Nine, oğlu Mustafa Bulut'un yanında kalıyor. Oğlundan ve gelini Kübar Bulut'tan çok memnun. Sürekli onlara dua ediyor. Gelinine ise toz kondurmuyor: "Allah gelinimden razı olsun. Bana çok iyi davranıyor ve bakıyor. Her şeyime yardım ediyor. Ben gelinimden çok memnunum Allah da ondan razı olsun."

Zaman zaman hastalıklarla pençeleşen Seher Nine ibadetlerinden asla vazgeçmiyor. Temel ihtiyaçların dışında günü tamamen ibadetle geçiyor. "Ben Allah'a şükretmekten, ibadet etmekten mutluluk duyuyorum. Peygamberimiz (s.a.v.) de çok ibadet ediyordu. Allah ümmet-i Muhammed'e zeval, darlık yokluk vermesin. Bu zürriyet yer yüzünde büyüyerek sürsün inşallah." diyor. Seher Nine'nin boynundan hiç çıkarmadığı 500'lük tespih sanki bir parçası. O salavat getirdikçe tespih taneleri de aynı derecede onunla dile geliyor gibi. Namazlarını oturduğu yerde kılan nine için en zor iş abdest almak. Ona da gelini veya torunları yardımcı oluyor.

 

Gelen misafirlerini dua ile kabul eden Seher Nine onları uğurlarken duanın yanına bir de nasihat yüklü gazel veya ilahi ekliyor. Tarih abidesine ait bu ilahileri dinleyenler de en az onun kadar hüzünleniyor.

 

Saygılar...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.