Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

***

Sabih Kanadoğlu serbest.. Kemal Gürüz serbest.. Paşalar serbest..

Yani Ergenekon Onuncu Dalga hafiften fos..

 

Yani...

"Bu Ergenekon dalgaları bu ülkede gündem değiştirmekten başka işe yaramıyor.

Nedense de, hep gelip gelip Başbakan ve Partisinin sıkıştığı günlere rastlıyor" diyen

Ertuğrul Özkök ile Ahmet Hakan'ın kendi ifadeleri "Komplo Teorileri" doğru mu oluyor acaba?.

 

Onuncu dalga patladığında Gazze hem de nasıl gündemdeydi.

Başbakan da iki yandan nasıl sıkışıyordu.

Bir yandan diyorlardı ki, "Olmert önce Türkiye'ye geldi.

Sizinle uzun uzun ve fis kos konuştu. Sonra harekat başladı.

Haberiniz vardı. Bugün kopardığınız kıyamet, zevahiri kurtarmaya yetmiyor."

 

Öte yandan Amerika ve de onun güdümündeki Arap ülkeleri bile en azından ses çıkarmayarak İsrail'i desteklerken,

Erdoğan'ın sert çıkışları, AKP İktidarının en büyük müttefiki ABD ile arasını açıyordu. Bu da hiç iyi bir şey değildi.

Şimdi İsrail harekatı durdurmaya hazırlandığını söylüyor.

Yani Onuncu dalga foslasa da Gazze'yi, en kızgın günlerinde gündem alarak görevini yaptı sayılır..

 

*

**

***

Korku İmparatorluğu!..

 

Bu notlarım çok ama çok ciddi..

Herhangi bir şey iddia etmeden, sadece düşünmenizi istiyorum.

Bazen düşünmeye başlamak, her şeyin başlangıcı olur çünkü..

Herkes okusun, herkes düşünsün..

 

Türkiye Cumhuriyeti Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nu teknik dinlemeye alan yargı kararı internette var.

Açıp bakabilirsiniz.

Yargı, Ergenekon için "Terör Örgütü" demiyor. Ya ne diyor?.

"Emniyet Genel Müdürlüğünün nitelemesine göre Terör Örgütü Ergenekon.."

Yani..

Ergenekon'u "Terör Örgütü" ilan eden Yargı değil.. Emniyet Genel Müdürlüğü..

 

Kim yapmış bu nitelemeyi peki..

"Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek..

" Peki Ergenekon'a "Terör Örgütü" diyen Ramazan Akyürek kim?.

Trabzon Emniyet Müdürü iken içinde çocukların da olduğu McDonalds'ı bombalayan Yasin Hayal'in suçunun

terörle ilgili olmadığına karar veren ve onu bu suçla mahkemeye sevketmeyen Polis Şefi..

Ramazan Akyürek o zaman görevini yapsa ve Yasin Hayal ve çetesinin peşine ciddi ciddi düşseydi

bugün Hrant Dink belki de hayatta olacaktı...

 

Çocukların üzerine bomba atan gerçek adamın terörle ilgisi yok, ama daha ne olduğunu kimsenin bilmediği,

adı bile rastgele konmuş hayali Ergenekon, terör örgütü, Akyürek'e göre..

Dahası..

Ramazan Akyürek'in Trabzon fiyaskosuna rağmen Emniyette yükselmesi,

hem de bu müthiş istihbarat skandalına imza atan adamın alay eder gibi

"Genel Müdürlük İstihbarat Daire Başkanlığına getirilmesi"

açık olan karısının ani bir kararla kapanması ve çarşafa bürünmesiyle başlıyor, bir tesadüf..

Dahası..

Su Yayınlarından çıkan Fethullah'ın Copları diye bir kitap var.

Yazarı Zübeyir Kındıra..Eski polis, yeni gazeteci..

 

Orada da adı geçiyor Akyürek'in..

Bu kitabı bulun.. Okuyun..

Daha sonra da Emniyet Genel Müdürlüğüne sorun..

Bugün bu ülkede görevli Emniyet Müdürü sayısı kaçtır?.

Bunların kaçı Polis Akademisi mezunudur, kaçı Din Kökenli okullardan gelmiştir?.

*

**

***

Gönderi tarihi:
Korku İmparatorluğu!..

 

Bu notlarım çok ama çok ciddi..

Herhangi bir şey iddia etmeden, sadece düşünmenizi istiyorum.

Bazen düşünmeye başlamak, her şeyin başlangıcı olur çünkü..

Herkes okusun, herkes düşünsün..

.

.

Ergenekon ile ilgili kısımda size katılmıyor olsamda,imparatorluğumuzun korkaklık üzerine kurulduğu kesin.

 

Akyürek,gerçekten düşündürücü.Gerçekten bir Trabzon fiyaskosu.Ergenekon,hayali değil,en azından zihniyeti tanıdık.Ama Ergenekon kadar gerçek olan başka birşey daha var ki;o da tasfiye ile gelen değişim ve ısrarla yok sayılan can sıkıcı ülke meseleleri...hadi hayırlısı.İmparatorluğumuz da korkuya yüceltmeye devam.

Gönderi tarihi:

Ergenekon ile ilgili kısımda size katılmıyor olsamda,imparatorluğumuzun korkaklık üzerine kurulduğu kesin.

 

Akyürek,gerçekten düşündürücü.Gerçekten bir Trabzon fiyaskosu.Ergenekon,hayali değil,en azından zihniyeti tanıdık.Ama Ergenekon kadar gerçek olan başka birşey daha var ki;o da tasfiye ile gelen değişim ve ısrarla yok sayılan can sıkıcı ülke meseleleri...hadi hayırlısı.İmparatorluğumuz da korkuya yüceltmeye devam.

Ergenekon konusunda katılmadıklarınız nedir?

Bu başlık altında ifade edilenler mi?

Yoksa Ergenekon adını koyanlarla, Ergenekoncu olarak adlandırılanların... illegal örgütlenmeleri mi?

Birilerinin Cemaat adına, diğerlerinin devlet adına illegal örgütlenmeleri mi.?

 

Ergenekon sıradan bir vatandaş olarak hiç kimsenin gerçek yüzünü algılayamayacağı bir karmaşa...

Sadece bize istedikleri kadarını gösterip,yönlendirmelerle kendi istediklerini algılamamamızı istiyorlar..

 

Bu tür örgütlenmeleri yanlış bulanların liberal ve yeni Cumhuriyetçi uzantıları...

Sadece karşı olmanın yaklaşımıyla bunu bir fırsat olarak kullanan Akp hükümetinin

kendi siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi için ne yapmaya çalıştığını gözlemlemekten uzak duruyorlar...

 

AKP yandaşları ise her anlamda kafasını kuma gömmüş durumda koşulsuz destek veriyorlar...

ve Fettullah gülen Cemaati ise zaten olayın tam içinde "F tipi" Örgütlenme kapsamında

Polis ve Hukuk içinde yerleşmiş kadrolarıyla gerekli yönlendirme ve operasyonları yapıyorlar...

 

Ayrıca eski mahalle siyaseti mantığına sahip olanlar taraftar oldukları siyasi yaklaşımın tam bir kölesi,

her söyleneni, hiç bir akıl süzgecinden geçirmeden kemik militan yaklaşımlarını sürdürüyorlar...

 

Onlar ya ulusalcılar...

Ya yeni Liberal...

Ya yeni Cumhuriyetçi...

Ya Entellektüel...

 

Ya Akp'li...

Ya CHP'li,

Ya kurt dumanlı havayı sever koşullar sessizliği gerektiriyor diyen MHP'li...

 

Bir de günlük yaşamın sıkntılarıyla kafasını kaldırıp etrafında ne döndüğünün farkında olamayanlar, hatta umursamayanlar var...

Ve onlar büyük bir çoğunluğu oluşturuyorlar...

Ve Hakim gücü elinde tutan ve bu gücü onların elinden almaya çalışanların hepsi

"kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarının devamını sağlamak için" bu büyük çoğunluğu yönetmeye talip...

 

Günlük yaşamın devamında askari ihtiyaçları için mücadele eden büyük ve ne yazık ki bu sıkıntılarla boğuşmaktan yorgun düşmüş sessiz çoğunluk arada bir "ha,evet, ne oluyor, iyi tamam, dayıma selam" deyip, sorunlarının o anlık çözümüne popilist hangi yaklaşım varsa ona yönelip "al asan oy" uyanıklığını çıkar yol görmekte hala ısrarla devam ediyor...

 

Neden karmaşa demiştik...İşte bu yüzden...

Yönetilmesi gereken sessiz bir çoğunluk...

Yönetmeye talip farklı Ekonomik, siyasi ve cemaatlaşmayı başarmış çıkar çevreleri...

Bunun yanında yahu bu halk, sömürülmeyi, ezilmeyi hak etmiyor

onları uyarmalıyız diyen ve telef edilen entelleküel cumhuriyet çocukları...

 

Erk değerli, çok ama çok değerli...

Değerini de kimin için ve hangi amaç için kullanıldığı belirliyor...

Ya toplumsal çıkarlar adına insanlığın her anlamda çıkarları için...

Ya da Halkın egemenliği maskesi ardında belirli bir zümrenin çıkarları için...

 

Yönetim erki bu günün anlayışında sömürünün sihirli topu...

Ama ateşten top...

Kavgada bu nedenle büyük, gürültülü ve kanlı....

Kimse kimseye kaptırmamaya niyetli...

Avrupadaki meslektaşları gibi temsil ettikleri çıkar çeverelerin sömürüden gerekli paylarını alabilmeleri için...

bir sen bir ben sırayla yönetmeliyiz diyemeyecek kadar ufku dar ve bencil bir kavga...

Hep bana nah sana mantığı, ufak hesap çakallığı, nerden çıktı şimdi bunlar yaklaşımı....

*

**

***

Bu arada değerli arkadaşım...

önemli başlıklarda yazdıklarına denk geldikçe takip ediyorum...

Şimdi diyeceksin ki nerden çıktı şimdi bu ifade...

ifade şu " Yazdıklarını üstü kapalı ifade etmekten çok, daha açık yazmanda yarar var"

Diğer arkadaşlarla oluşan polemiklerin ardında...

Üstü kapalı ifadeler kullanıyor olmanın neden olduğu yanlış anlaşılmalar var...

ya da bunu sezenlerin sana olan açık tepkileri...

 

Bu başlık altında vurgulanmak istenen öneri ve istem şu satırlarla ifade ediliyordu...

 

Herhangi bir şey iddia etmeden, sadece düşünmenizi istiyorum.

Bazen düşünmeye başlamak, her şeyin başlangıcı olur çünkü..

Oysa bu istem ve öneriye aynı yazım tekiniği ile yaklaşarak düşüncelerini ifade ettiğini görüyorum...

Hangi ifadeler mi diyeceksin?...

İşte yazılmış olan şu ifadeler....

 

Ergenekon ile ilgili kısımda size katılmıyor olsamda,

imparatorluğumuzun korkaklık üzerine kurulduğu kesin.

Ama Ergenekon kadar gerçek olan başka birşey daha var ki;

o da tasfiye ile gelen değişim ve ısrarla yok sayılan can sıkıcı ülke meseleleri...

hadi hayırlısı.İmparatorluğumuz da korkuya yüceltmeye devam.

 

"korkaklık üzerine" ve "korkuya yüceltme" ve "İmparatorluğumuz "

 

_imparator kim?...İmparatorluk kimin?...

_Korkaklık üzerine siyaset üreten ve korkuyu yüceltmeyi araç olarak kullanan kim?

_Korkak kim?...Korkutmaya çalışan öçü kim?...

_Tasfiye edilmeye çalışılanlar kimler?...

_Tasfiye etmek çabasında olanlar kimler?...

_Ya da tasfiye edilmeye çalışılan değerler neler?...

_Adına değişim denen yaklaşımla yerine konmaya çalışılan değerler neler?...

_Can sıkıcı ülke meselelerini ısrarla yok sayamaya çalışanlar kimler?...

 

"Kesin" diyerek bir yargısal sonuç...

"hadi hayırlısı" diyerek bir temennide bulunduğuna göre okuyan ister istemez...

yukarıdaki soruların yanıtlarını da arıyor...

 

*tna

Gönderi tarihi:

Gazeteci Avni Özgürel; ?Ergenekon'u 28 Şubatçılar keşfettiler. Hilmi Özkök süreci değiştirdi. Büyükanıt karargahta değişti, Başbuğ askere hakim, ordunun tarihi değişimini iyi yönetiyor. Canı yansa da Ergenekon soruşturmasına destek veriyor, anti demokratik unsurların ayrışmasını istiyor. Ergenekon operasyonu ordunun bilgisi ve mutabakatı dışında yapılamazdı? görüşünü dile getiriyor.

Yaşatan devlet yaşasın?

Kabul edelim ki bu toplumda devlete rağmen pek bir şey olmuyor, olamıyor. Türkiye'de hayat hep devletin çevresinde ve onun yukarından belirlemesiyle şekillendi. Böyle olduğu için bazılarımız devletçi, bazılarımız devlet, bir kısmımız da devlet karşıtı olduk. Devlet çatık kaşlıydı, sertti, acımasızdı, korkutuyordu, adil değildi, ideolojikti, uzaktı, dokunulmazdı, kayırdığı ve cezalandırdığı kesimler vardı?

Uzun ve sancılı bir süreçten sonra eli sopalı buyurgan devlet algısı değişiyor, hizmet üreten, gözetip kollayan, sorumluluk duyan, hesap veren ve hesap soran bir yapıya doğru gidiyor. İnsani duyarlılığı olan bir yapı? İnsandan yana bir yapı?

Devlet değişirken insan da değişiyor, ilişkiler de değişiyor. Değişimin temelinde yatan faktör hukuksuzluğun bitme sürecine girmesidir. Süreç ilerledikçe insanın insanla, insanın devletle ilişkisinde yön ve mahiyet de değişecektir.

 

Ergenekon sürecinde devlet ve kurumların -zor da olsa- makul tavırları organize olmuş güzelliklerdir. Başlayan sürecin devamı; iyi, güzel ve faydalı olanı herkes için istemek ve süreçleri sabırla, temkinle, basiretle ve organize yürütmekle mümkün.

 

Herkes, kendisi için tehditlerin ortadan kalkmasına çalışırken, başka bir kimsede de yeni bir tehdit algısına mahal vermeyecek tarza ulaşmalı.

 

Sahici bir güven, çözülmez ilan edilen problemleri de suhuletle çözer. Devlet halkına güvenmeyi başarırsa yaşar ve yaşatır?

 

Ergenekon'da ortaya çıkan ilişki ve bilgiler devlet içinde yuvalanmış olan illegal yapıların varlığına dikkatleri çekti. Öteden beri devletin içinde bu işlerle ilgili çekirdek bir yapı var.

 

Ergenekon nedir, nerede başlar, nereye kadar uzanıyor?

 

1970'lere kadar Gladyo ya da resmi adıyla Seferberlik Tetkik Kurulu, devlet bünyesinde Sovyet tehdidine karşı oluşturulmuş S ilahlı Kuvvetler bünyesinde bir yapıydı. Derin devlet dediğimiz oluşum ise 12 Mart dönemecinin ürünüdür. Muhtemelen MİT Müsteşarı Fuat Doğu'nun emri ya da bilgisi dahilindedir...

 

Adı farklı olsa da devletin içinde bu tür oluşumlar hep var. Peki kimler yer almış?

 

Herkes. Asker, polis, yerli/yabancı istihbaratçı, diplomat! Bankacı, işadamı, siyasetçi, gazeteci vardır bu organizasyonda. Yetmez, Ülkü Ocakları'ndan da, Dev-Sol'dan da grupları kontrol eder. 12 Mart döneminden itibaren, gerek sağ gerekse sol gençlik grupları içinde kurulmuş bağlantıları hazırdır zaten.

 

Ne tür olaylarda parmak izleri var?

 

Listesi dahi kitap eder! Tarihe Kanlı 1 Mayıs diye geçen olaydan tutun, Ecevit'e yönelik suikast girişiminden çıkın. Derin çekirdek ihtilal istiyordu bunu da gerçekleştirdi.

 

'VATAN ELDEN GİDİYOR ÇETESİ' HİÇ YOK OLMADI

 

Çeteleşmenin evreleri var...

 

?Vatan elden gidiyor çetesi? hiç yok olmadı. Zamanla bu yapı ?İş bitti dağılın? denilemeyecek bir noktaya geldi. Bazısı eski hayatlarına geri dönemeyecek kadar ileri çıkmışlardı, korunmaları zorunluydu.

 

Aklıma ilk gelen isim Abdullah Çatlı.

 

Çatlı bu işte kullanılan isimlerden biriydi. Ülkü Ocakları Ankara Şubesi İkinci Başkanı olmasına rağmen herkes ona reis diyordu. Çatlı tarihimize 7 İşçi Partili gencin öldürüldüğü hadise ile çıktı. Gözaltına alındı fakat birileri müdahale etti, bizim adam dediler, ilgili evrakları da alarak gittiler. Çatlı uzun süre gözükmedi. Dosyasında sadece 7 gencin öldürülmesiyle ilgi karakol tutanağı vardı, o da yok edildi. Sol ve sağdaki gençler aynı potada eritildiler.

 

12 Eylül öncesi yaşanan siyasi istikrarsızlık, terör ortamı bu oluşumları besledi değil mi?

 

Evet, bunlar Ermeni meselesi gibi, PKK gibi ortaya yeni çıkan dertlerle baş etmekte pekala kullanılabilirlerdi. Bu oluşumda Erkan Gürvit'in, Haydar Saltık Paşa'nın etkisi oldu. Denendi, ASALA'dan kurtaracaklardı Türkiye'yi ama başaramadılar; verilen paralar kumarhanelerde, barda, pavyonda tüketildi.

 

TERÖRLE MÜCADELEDE UYUŞTURUCU PARASI KULLANILDI

 

Devlet kolunu kaptırdı mı bunlara?

 

Doğru, devletle aralarında bu tür ilişki ağı kurulunca bir çatının altına girmiş oldular. Bazı akademisyenler, ?Terörle mücadele büyük para ister, ABD bunu uyuşturucu parasıyla finanse ediyor. Biz de öyle yapalım. Para niye Behçet Cantürk'e gitsin, biz yapalım bizde kalsın? diye makale ve raporlar yazdılar. Bu yapı MİT'e dayatıldı.

 

Kabul gördü mü?

 

Hayır. O yüzden doğrudan müsteşara bağlı olmak kaydıyla bir kontrterör dairesi oluşturuldu.

 

Ne zaman?

 

1993-94. MİT ve JİTEM işe heveslendi, birbirlerinden adam yürütmeye başladılar. Bu elemanların çoğu birkaç devlet kurumuna birden çalıştı. Yetmedi MİT adına şirketler kuruldu, kimi gasp eylemlerine göz yumuldu?

 

Hiç soru soran yok mu devletten?

 

Çiller hükümeti dağılınca ortaya çıktı ki, iş dallanıp budaklanmış. Bir ucu Azerbaycan'da darbe, öbür ucu Suriye'de Öcalan'a karşı operasyon planlıyor. Kendisi de yapamayınca Amerikalıların Vietnam artığı paralı askerlerine ihale ediyorlar.

 

YEŞİL'İN GÖREV KAĞIDINDA BAŞBAKAN İMZASI VAR

 

Örtülü ödenek ve uyuşturucu ile finanse edilen yabancı paralı askerlere ihaleli işlerden siyasiler haberdar değil mi?

 

Hiç şüphesiz, hepsinin haberi var. Başbakanın önüne yazı geliyor, 'Öcalan'a operasyon yapacağız, para lazım. Görevlendirme yazısında imzanız olsun ki, siyasi rantı size dönsün'. Listede 7 kişi var. Başbakan hiçbirini tanımaz, atar imzayı.

 

Hangi Başbakan?

 

Mesut Yılmaz? Başbakan ne bilsin Mahmut Yıldırım'ın 'Yeşil' denilen adam olduğunu. İki ay sonra ortalıkta 'Yeşil' krizi patlayınca, Başbakan 'nedir bu araştırın' diyecek olur, ilgili bürokrat 'aman beyefendi, sakın ha, bu adamı siz görevlendirdiniz, görev emrinde imzanız var' der. Dolayısıyla herkes suça ortak. İçinde Çiller de var.

 

28 ŞUBAT SÜRECİNDE ERGENEKON YENİDEN KURULDU

 

Asker bu sürecin neresinde?

 

1995'taki seçim sürecinde RP lideri Erbakan bir tek televizyona çıkarılmadı. ANAP-DYP önünü almak için yarıştı ama Erbakan kazandı. O tarihte Genelkurmay'da Karadayı ve Çevik Bir örgütlenmesi var. TSK Erbakan'ın iktidarını şaşkınlıkla karşıladı. İktidarın bazı hatalarını basın köpürttü ve asker ?Türkiye nereye gidiyor, müdahale etmemiz lazım? demeye başladı. Plan geliştirilirken, iktidar bu fırsatı Kudüs Gecesi programında verdi. Brifingler başladı ve MGK'da hükümet başkanına sekiz saat ne kadar muzır bir iktidar olduğu anlatıldı, bir dizi karar tebliği edildi?

 

Sonuçta koalisyon çöktü yerine Mesut Yılmaz hükümeti geldi...

 

Yılmaz ordu ve medya desteğinde '28 Şubat ruhu'nu yansıtan hükümeti kurdu. Ona verilen 12 Mart'ta Nihat Erim'in üstlendiği roldü. Askerde şöyle bir duygu uyandı; ihtilal de yapmadık ama istediğimiz sonucu aldık. İki tankı yürüttük, basına oynadık, üç beş brifing ve sert bir bildiri ile işi hallettik. Bu yöntem güzel, geliştirilebilir ve lazım olduğu her zaman kullanılabilir dediler.

 

Darbecilerin hafızasında 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat hep canlı mıdır?

 

1908 darbesi bile var. Örneğin Talat Aydemir ihtilal girişiminde bulunurken, cuntanın yemin töreni 1908'de Abdülhamit'e karşı ihtilalin kararlaştırıldığı Mahmut Şevket Paşa'nın Üsküdar'daki evinde yapılıyor. Cuntacılıkta ve darbecilikte bir şuuraltı var.

 

KARADAYI PAŞA ETKİN

 

Bu yapı şimdi bizim Ergenekon dediğimiz yapı mı?

 

Evet, bu şimdi gördüğümüz Ergenekon'dur, geçmişte damarları da var.

 

Ergenekon Susurluk'tan bağımsız mı?

 

Tabii ki. Benzerlikler, içiçelikler var ama bu yapı on beş sene önceki yapı değil.

 

Güncel olan Ergenekon'u Karadayı ile mi başlatıyorsunuz?

 

Tabii, tabii, Karadayı?

 

Bir numara kim, Karadayı mı?

 

Hayır, bugün etkin olanlar başka. Çünkü yapıda yurtdışından da intisapları var.

 

Bugünkü yapıya nasıl gelindi?

 

28 Şubat'ta siyaseti kırıp bükerek istediği yapıyı tesis edebileceğini gören cuntanın AKP'nin iktidara gelmesini müteakip aynı yöntemle siyaseti kontrol altına alma düşüncesiyle harekete geçtiğini Özden Örnek'e ait olduğu hususunda şüphe bulunmayan darbe günlüklerinden biliyoruz. AK Parti iktidara geldi, ABD Irak için Türkiye'den destek istedi ama tezkere çıkmadı. ABD'nin kızgınlığı Erdoğan'a değil, doğrudan askeredir. Hatırlayın Türkiye'nin güvenliği ile birinci dereceden alakalı bu konuda MGK karar almadı, 'Meclis'e bırakıyoruz' dedi. ABD ve Batı bunu gördü, ?asker bize ikili oynuyor, raydan çıkıyor? dedi.

 

Ne yaptılar?

 

TSK'yı etkileyen, NATO kasnağından dışarıya taşıran nedir diye sormaya başladılar. Kanaat getirdiler ki TSK'nın yapısında hiyerarşi ve kontrol dışı etkili unsurlar var. Bunlar serbest çalışmaya da çok alışmışlar. AK Parti ile başlayan sivilleşme ve demokratikleşme adımları da bazı askerleri endişelendirdi, Batılılara göre Türkiye demokrasi açısından hep gridir ve öyle kalacak deniyor, zaten onlar da itiraz etmezler, biz müdahale etmek durumundayız dediler.

 

ÖZKÖK'E RAĞMEN DARBE YAPAMADILAR

 

Ne zaman?

 

2003 ve sonrası. Biliyorsunuz bu tarihlere ait darbe günlükleri sonradan ortaya çıktı. Kıvrıkoğlu'nun ardından Hilmi Özkök geldi. Geleceğin tarihinde Özkök bir köşe taşı olarak yazılacak. Asker gördü ki 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta sonuç alınmasının sebebi müdahalenin hiyerarşi içinde yapılmasıdır. Müdahale edemediler çünkü Özkök faktörü var. Yaygın şiddet eylemleri ve toplumu infiale sürükleyecek bir hava oluşmadan darbe yapılamaz, bunları yapacak adamlar lazımdı.

 

Yani Ergenekon?

 

Bu oluşum bir katar gibidir, bir vagonda öğretim üyeleri, aydın insanlar, akil adamlar, bir vagonda hapishane kaçkını, mafya, esnaf, bir vagonda gazeteciler, yazarlar, bir vagonda askerler, bürokratlar, işadamları yer alabilir. Birinin diğerini tanımaması gayet tabidir. Hatta aynı vagon içinde kompartımanlar vardır. Bu yapı böyle bir yapıdır, birileri eylem yapar, diğerlerinin de bundan haberdar olması gerekmez, aleyhine bile konuşabilir. Fakat hiçbir şekilde yan yana gelemeyecek insanlar aynı katara binebilirler.

 

DEVLETİN SAHİBİ BİZİZ DİYORLAR

 

Nedir Ergenekon'un ortak ideolojisi?

 

Bu devletin bir sahibi var o da biziz. Seçilmiş olabilirsin ama bu önemli değil. Dediklerimizi yaptığın sürece problem yok. Celal Bayar Başbakan olunca Atatürk'e çıkıyor, efendim ne yapayım diyor. Atatürk, büyükelçi, vali, emniyet müdürlerini ben tayin ederim. Orduya da elleme, Çakmak Paşa'nın işi. Gerisi senin işin diyor. Yani ekonomi. Hükümet kendini öyle konuşlandırdığında, devlet kararına müdahil olmadığı takdirde bir problem çıkmaz?

 

AK Parti iktidarı devlet kararına ne yaptı?

 

AB sürecinde bütün mekanizmalar değişiyor.

 

Peki bu devlet kararı değil miydi?

 

Devlet kararıydı. TSK'yı bir bütün olarak Ergenekon yapılanmasını içine sindirmiş ve bundan yana diye görmemek lazım. Türkiye değişecek, değişmek zorunda ve biz belli bir sınırda olmak zorundayız diyen bir Silahlı Kuvvetler iradesi var.

 

Bu irade Özkök döneminde öne çıktı, sonra ne oldu?

 

Karargah tavrı ağır bastı. Büyükanıt Paşa ve kendisinden şahinlik bekleyenler de gördü ki devlet yeni bir yola girmiştir. Hatırlayın üçlü koalisyon döneminde Bahçeli ?AB bir devlet kararıdır? diye beyanat verdi. Bu noktada AK Parti'ye karşı çıkılmasının önüne geçen bunun bir devlet kararı olmasıdır.

 

Büyükanıt, Şemdinli'de hata yaptığını biliyor mu?

 

Erken çıkışının hata olduğunu biliyor.

 

Başbuğ'a gelince ne oldu?

 

Başbuğ bu sürecin devamı. Meşruiyetçi bir kişiliği var, geleneksel bürokratik ilişkilere bağlı, fazla konuşmuyor. Başbakan'dan bir talebi varsa, randevu alır söyler.

 

Karargahtaki bu tavra rağmen 27 Nisan niye oldu?

 

Genelkurmay başkanlarının hepsi aynı donanım düzeyinde olmaz. Büyükanıt çok donanımlı görünüyor ama...

 

Bugün Başbuğ hiyerarşik yapıya tamamen hakim mi?

 

Tamamen hakim. TSK'nın nabzını iyi tutuyor, nerede, neyi ve kimden isteyeceğini biliyor. Basın üzerinden siyaseti hırpalamanın orduya zarar verdiğinin idrakinde. Bizim bürokrasi Tanzimat'la kuruldu, kendisini devletin sahibi görüyor ama bazı şeyler kolay olmuyor, bugün gelinen noktayı yetersiz görsek de önemli bir aşama geçirmiştir.

 

TSK bu yapının değişmesinde tam mutabakat içinde mi?

 

Elbette?

Asker hukuka engel olmayacak

 

Asker Ergenekon'a nasıl bakıyor?

 

İki bakış var, birisi geçmişte komutanım dediği insanların düşüncelerini onaylamasa, girişimlerini desteklemeseler bile bir burukluk yaşıyorlar. Ergenekon sürecinde ordunun canı yanıyor ama sineye çekecekler. İkinci bakış hukukidir.

 

İnsani bakış böyle, ya hukuki?

 

Bu soruşturmanın engellenmesi yönünde alınmış kararları yok. Aksine soruşturmanın ilerleyen safhalarında Özden Örnek paşanın günlükleri gündeme gelecek. TSK kendi içinde bir arınma istiyor. Zaman içinde Silahlı Kuvvetler bu soruşturmanın önünü daha da açacaktır.

 

Muvazzaflarda temizlik bir noktaya kadar gelir ve fazla ilerlemez deniyor.

 

Silahlı Kuvvetler'de 'rencide etmem' tavrı hakimdir. Dışarıdan fark edilmese de ciddi bir tasfiye sürecinde oldukları açık. Bazı isimler için de Ağustos'u beklerler. Terfisi beklenen bir kısım insanlar emekli edileceklerdir. Ordu, demokratik sürecin korunması konusunda kararlıdır.

 

Ordu 'tarihi değişim' dedi

 

Eğer böyleyse ordu tarihi bir değişime karar vermiş durumda?

 

Türk ordusunun tarihi önemde bir değişim içinde olduğu doğrudur. Darbeler orduyu çok yıprattı. 'Cumhuriyeti Korumak ve Kollamak' ile 'Demokrasi' makasının arasına sıkıştı. Son gelişmeler Silahlı Kuvvetler'in cumhuriyetle elde edilmiş kazanımların demokrasiden vazgeçilmeksizin korunması yolundaki kararlılığının işaretidir.

 

Askere rağmen Ergenekon çözülebilir miydi?

 

Hayır, askere rağmen Ergenekon türü örgütlenmelerin oluşumu nasıl mümkün değilse, şimdi çözülen ve soruşturulan Ergenekon'da da askere rağmen bir ilerleme kat edilemezdi. Bugün orgeneraller tutuklanabiliyorsa bunda askerin itirazı yok demektir. Ordunun bilgisi ve mutabakatı dışında böyle bir süreç işleyemezdi.

 

Devletin bu hukuk dışı ve kirli yapılardan temizlenmesi de bir devlet kararı mı?

 

Şüphesiz?

 

Ne zamandan beri?

 

1999'dan itibaren bu işin rayına oturtulması kararı alındı. Elbette sancılı bir

 

Mehmet Gündem / Yeni Şafak

Gönderi tarihi:

Ergenekon, Avrasyacı olmak 'zorunda'

Karşımızdaki darbeci zihniyetin Avrasyacı olduğunu, medyada ilk dile getirenler grubuna dahil olduğumu sanıyorum. İşin bu yönünü de düşünmeye başlamama yol açan kişi, Almanya'nın eski Dışişleri Bakanı Fischer'dir.

Fischer'in konuşması, bizim basında küçücük bir haber olarak yer almıştı.

Özetle şöyle diyordu Joschka Fischer:

* Irak Savaşı kaybedildi. Yeni ABD Başkanı'nın asıl görevi, Irak'tan çekilmek olacaktır.

* Irak'taki bölünme, İran'ın işine geliyor.

* Türkiye önümüzdeki dönemde Ortadoğu'da çok önemli bir oyuncu haline gelecek.

* Avrupa Birliği liderleri Türkiye'yi kucaklamalı ve en kısa sürede birliğe almalıdır. Türkiye'yi birliğe almamak siyasi miyopluktur.

* Avrupa'nın ittiği bir Türkiye'nin Rusya'ya doğru kaymakta olduğunu görmek gerekir.

 

Özellikle son cümle zihnimde şimşeklerin çakmasına yol açtı: Eğer Avrupa'nın ittiği bir Türkiye'nin Rusya'ya yanaşma olasılığı varsa; o zaman, "Avrupa'yı iten Türklerin de" bunu bilerek yapma olasılığı da vardı.

Kimdi Avrupa'yı itenler?

Konumuz elbette sokaktaki insanlar değil. Devletin çeşitli kademelerinde yer alan, etkili ve yetkili kişiler.

Özellikle de askerler.

Olaya bu açıdan baktığınızda bazı olaylar alt alta sıralanmaya başlıyor:

* Mart 2002'de MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç'ın Harp Akademileri'ndeki bir konferansta "Türkiye'nin yeni birtakım arayışlar içinde olması kesinkes ihtiyaç. Bunun da en doğru yöntemi, zannediyorum, Rusya Federasyonu ile birlikte, ABD'yi göz ardı etmeksizin, mümkünse İran'ı da içerecek şekilde arayış içinde olunması" demesi.

* GK Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın ABD gezisi sırasında, Rusya Devlet Başkanı Putin'in konuşmasının GK internet sitesine konulması.

* Orga. Özden Örnek'in günlüklerinde, Avrupa Birliği'nin birçok komutan tarafından adeta bir düşman gibi görülmesi...

* Daha sonraları, emekli tuğgeneral Nejat Eslen'in Türkiye'de kapışan güçleri; Atlantikçi liberaller, Ortadoğucu İslamcılar ve Avrasyacı ulusalcılar şeklinde sınıflaması.

"Bu mücadele sadece Türkiye'nin jeopolitik kimliğini değil, aynı zamanda kaderini ve rejimini belirleyecek" demesi. (Daha ne desin?)

 

Eski YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz istediği kadar "Ben Amerikancıyım" desin, Ergenekon'un teorisini yapan beyin takımının ("kurmayların!") bu Avrasya işini ciddi biçimde düşündüğüne ben eminim.

Çünkü olaylara "stratejinin soğuk hesapları" açısından bakanlar için önemli olan, bir fikrin ulviliği ya da bir hareketin masumiyeti değil, hangi tarafa yaradığıdır.

Otoriter bir rejimi (sopalı kapitalizm) arzulayan Ergenekon kurmayları, ABD'ye ve AB'ye rağmen darbe yapmalarının ve NATO'cuları tavsiye etmelerinin, kendilerini ister istemez Rusya'ya yakınlaştıracağını elbette görüyorlardı.

Özetle: Ergenekon'a destek verenler çok farklı fikirlere sahip olabilir. ABD 'neocon'larıyla taktik ittifak kurduklarını da biliyoruz.

Ancak örgütün yönetim kadrosu Avrasyacıdır. Olmak zorundadır.

Aksi halde Ergenekon'u, sadece ve sadece "AKP karşıtı" bir örgütlenme olarak tanımlamak gerekir ki bu olayların akışına aykırı olduğu kadar, kurmay zekâsına da hakarettir.

 

EMRE AKÖZ

Gönderi tarihi:

Bu yukarda ki yazilari okuyanda ciddi birsey var saniyor,Yeni Safak,Emre Aköz,Taraf,Vakit,Sabah,Bugün,Fikri Saglar,Ertugrul Güney! kaygananin kac yumurtadan yapildigindan bihaber kisilikler oturup ahkam kesiyor köse yazarligi yapiyorlar.Dün neydiler bugün necidirler.Ergenekon bir hesaplasmadir,bu hesaplasmanin icinde olanlarin hepsinin devletle alip veremedikleri vardir,arastirin ve anlayin ne alip veremedikleri olabilir diye.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Bu arada değerli arkadaşım...

önemli başlıklarda yazdıklarına denk geldikçe takip ediyorum...

Şimdi diyeceksin ki nerden çıktı şimdi bu ifade...

ifade şu " Yazdıklarını üstü kapalı ifade etmekten çok, daha açık yazmanda yarar var"

Diğer arkadaşlarla oluşan polemiklerin ardında...

Üstü kapalı ifadeler kullanıyor olmanın neden olduğu yanlış anlaşılmalar var...

ya da bunu sezenlerin sana olan açık tepkileri...

 

Ergenekon ve sorduğunuz sorulara geçmeden önce izninizle şunu belirteyim.

 

"Yazdıklarını üstü kapalı ifade etmekten çok, daha açık yazmanda yarar var" şeklinde ki düşüncelerinizi mutlaka dikkate alacağım.

 

Yine izninizle,beni rahatsız eden diğer bir noktayı,eleştirileriniz aracılığıyla herkesle paylaşmak istiyorum.

 

Bilgi kimsenin tekelinde değildir;burada yazan kimsenin de başkasını değiştirme gibi bir iddiası olamaz.Her ne kadar birbirimizi tanımyor olsak da herkes kendisine olan saygısı çerçevesinde yazar,karşında ki bireyi o saygıyla tartar.

 

Bizler,yazdıklarımız ile varız.Her kelimede bizler varız.

 

Şimdi sizde diyeceksiniz ki;nedir tüm bu yazılanlar?

 

Budur ki;burada çok uzun süredir yazan ben şunun farkına vardım ki;ben kendimi ifade etme gücümü kaybettim.Düşüncelerimi paylaşmaya çalışırken,düşünmeyi unuttum.

 

Sürekli aynı noktalarda,başkasının sözcülüğünü yapmıyor deme gereğini hissetmekten,sürekli aynı söylemlerle eleştirilmekten gerçekten çok sıkıldım;gördüm ki;zamanla ben de aynı şeyleri tekrarlamaya başlamışım.

 

Ve yine gördüm ki;artık kısa ve anlaşılmaz cümleler ile derdimi anlatmaya çalışıyorum.Çünkü,biliyorum ki;onca yazdıklarıma rağmen anlaşılmayan ben boşa kürek çekmekteyim.

 

Galiba,herkes duymak istediğini doğru sanıyor,oysa ki genel geçer doğrular sadece ütopyadır;her insan farklıdır.Herkes yaşadıklarının süzgeçinden geçen deneyimlerini bilgiye dönüştürür;bilgisi de doğrusu da yaşadıklarından ibarettir.

 

Buna rağmen,bizler burada yazıyoruz;birilerine kendi doğrumuzu dayatma isteğimizden değil;sadece "bak kardeşim,ben bunu yaşadım,bu benim doğrum,bir de beni dinle" demek için.

 

Her akşam işten çıktıktan sonra,o yorgunluğa rağmen.buradaysam...bu boş olan zamanların çokluğundan değil,yazıya dökülen düşüncelere olan inancımdandır.

 

Düşüncelerim anlaşılmaz değil,düşüncelerim birileri için birilerinin sözcülüğü...eee artık bir yerden sonra;buyrun nasıl anlarsanız anlayın hesabı oluyor...

 

eleştirilerinize tek tek cevap vereceğim...saygılar.

Gönderi tarihi:
"Ergenekon konusunda katılmadıklarınız nedir?

Bu başlık altında ifade edilenler mi?

Yoksa Ergenekon adını koyanlarla, Ergenekoncu olarak adlandırılanların... illegal örgütlenmeleri mi?

Birilerinin Cemaat adına, diğerlerinin devlet adına illegal örgütlenmeleri mi.?"

 

Ergenekon konusunda katılmadıklarım,bu başlık altında ifade edilenlerden çok,Ernekon olayına bakışınızı doğrulayan "hayali" yaklaşımınız.

 

Ben,Ergenekon yada ....,adı ne olursa olsun;bu ülke de devlet içinde/dışında ciddi bir yapılanmanın olduğunu düşünüyorum. devlet, bu yapılanmanın farkında olan,susan hatta sahiplenen bir politika yürütmektedir.

 

İllegal olan bir yapılanma,devletin kendisini yok sayar,kimin adına olursa olsun bu örgütlenmeler hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz.

 

Ergenekon sıradan bir vatandaş olarak hiç kimsenin gerçek yüzünü algılayamayacağı bir karmaşa...

Sadece bize istedikleri kadarını gösterip,yönlendirmelerle kendi istediklerini algılamamamızı istiyorlar..

 

haklısınız,karmaşa,çıkar...kimin,nerede olduğu belli değil.Sadece buzdağının görünen kısmı.Acı olan ise görünen buzdağın bile gösterilmek istenenlere dönüştürüldüğüdür.

 

"Bu tür örgütlenmeleri yanlış bulanların liberal ve yeni Cumhuriyetçi uzantıları...

Sadece karşı olmanın yaklaşımıyla bunu bir fırsat olarak kullanan Akp hükümetinin

kendi siyasi hedeflerinin gerçekleşmesi için ne yapmaya çalıştığını gözlemlemekten uzak duruyorlar...

 

AKP yandaşları ise her anlamda kafasını kuma gömmüş durumda koşulsuz destek veriyorlar...

ve Fettullah gülen Cemaati ise zaten olayın tam içinde "F tipi" Örgütlenme kapsamında

Polis ve Hukuk içinde yerleşmiş kadrolarıyla gerekli yönlendirme ve operasyonları yapıyorlar...

 

Ayrıca eski mahalle siyaseti mantığına sahip olanlar taraftar oldukları siyasi yaklaşımın tam bir kölesi,

her söyleneni, hiç bir akıl süzgecinden geçirmeden kemik militan yaklaşımlarını sürdürüyorlar...

 

Onlar ya ulusalcılar...

Ya yeni Liberal...

Ya yeni Cumhuriyetçi...

Ya Entellektüel...

 

Ya Akp'li...

Ya CHP'li,

Ya kurt dumanlı havayı sever koşullar sessizliği gerektiriyor diyen MHP'li...

 

çok güzel özetlemişsiniz,biri avukat diğeri savcı...diğerleri ise seyirci.

 

değerli forumdaşım,ilk defa cevap yazmakta böylseine zorlandım.Galiba yorgunluktan.İzninizle burada keseyim...zate asıl yazılması gerekenler,sessiz çoğunluğumuz ve sorularınız...saygılar.

Gönderi tarihi:

En Tepede Hristiyan-Şeytani savaşı !

 

Bir Altında Sistemlerin savaşlarından çıkan Sonuç = Komunizm çöktü ! Emperyalizm çöktü ! Hedef İslam-Terör çökme aşamasında ! Çıkarlar ve Ülkelere göre mücadeleler !

 

Türkiyede Koltuk savaşı !, Hesaplaşmalar ! Madalyonun öteki yüzünün ne kadar açılacağı meselesi !

 

Asılda ise Rasyonel açıdan Abd'nin Yeni Başkanı Obama ile Türkiye'de tasviye edilmesi gereken Konum !

 

Hakikatte ise Melhame savaşı için safların açıkça ortaya konması için yapılacak Kulisler ! izleyelim görelim !

Gönderi tarihi:
En Tepede Hristiyan-Şeytani savaşı !

 

Bir Altında Sistemlerin savaşlarından çıkan Sonuç = Komunizm çöktü ! Emperyalizm çöktü ! Hedef İslam-Terör çökme aşamasında ! Çıkarlar ve Ülkelere göre mücadeleler !

 

Türkiyede Koltuk savaşı !, Hesaplaşmalar ! Madalyonun öteki yüzünün ne kadar açılacağı meselesi !

 

Asılda ise Rasyonel açıdan Abd'nin Yeni Başkanı Obama ile Türkiye'de tasviye edilmesi gereken Konum !

 

Hakikatte ise Melhame savaşı için safların açıkça ortaya konması için yapılacak Kulisler ! izleyelim görelim !

 

Asılda ise Rasyonel açıdan Abd'nin Yeni Başkanı Obama ile Türkiye'de tasviye edilmesi gereken Konum !

Burda neyi izahat etmeye calisiyorsunuz tam anlasilmiyor. Birde Rasyonel eklenmis felsefe olsun diye!

 

İslami kaynaklarda Melhame-i Kübra olarak adlandırılan, Müslümanlar ile Yahudiler arasında yaşanacağı ifade edilen söz konusu büyük savaş, ...

 

Yani demek istediginiz Türkiye bu savasin icinde yer alacak mi almayacak mi? Bunu belirleyecekde olan da Obama mi oluyor?

Gönderi tarihi:

Neden karmaşa demiştik...İşte bu yüzden...

Yönetilmesi gereken sessiz bir çoğunluk...

Yönetmeye talip farklı Ekonomik, siyasi ve cemaatlaşmayı başarmış çıkar çevreleri...

Bunun yanında yahu bu halk, sömürülmeyi, ezilmeyi hak etmiyor

onları uyarmalıyız diyen ve telef edilen entelleküel cumhuriyet çocukları...

 

Erk değerli, çok ama çok değerli...

Değerini de kimin için ve hangi amaç için kullanıldığı belirliyor...

Ya toplumsal çıkarlar adına insanlığın her anlamda çıkarları için...

Ya da Halkın egemenliği maskesi ardında belirli bir zümrenin çıkarları için...

 

Yönetim erki bu günün anlayışında sömürünün sihirli topu...

Ama ateşten top...

Kavgada bu nedenle büyük, gürültülü ve kanlı....

Kimse kimseye kaptırmamaya niyetli...

Avrupadaki meslektaşları gibi [/font]temsil ettikleri çıkar çeverelerin sömürüden gerekli paylarını alabilmeleri için...

bir sen bir ben sırayla yönetmeliyiz diyemeyecek kadar ufku dar ve bencil bir kavga...

Hep bana nah sana mantığı, ufak hesap çakallığı, nerden çıktı şimdi bunlar yaklaşımı....

 

AKP,her iki kişiden birinin oyunu alarak iktidar koltuğuna oturdu(ki çokluğun işlediği demokrasilerde işte bu iki kişiden biri mantığıda böyle işler)

 

CHP,her zamanki gibi muhalif olmaya terkedildi.

 

MHP,nedense bu karmaşada sadece sustu.

 

DTP,önce sustu;sonra konuştu.

 

Meclis dışındakileri saymıyorum bile.

 

AKP ile değişen birşey yok aslında;bizler daha Osmanlı vesayeti mantığındayız.Cumhuriyet ilan edildi ama sınırsız güç mantığı,hala son hız devam ediyor.

 

Yani,geçmiş yine gelecek oldu.

 

Darbelerle beslenen demokrasimiz,kendi içinde kan kaybediyor hala.Kavramlara takılı kalan atanmışlar,seçilmişler...kavramlara takılırken bile sadece ben diyen çıkarlar.

 

Ben seçilmişlerimi,samimi bulmuyorum.Onlar da bizim gibi;yani ne Laik ne dindar;ne demokrat ne de Tiran.

 

Arada kaynayan kazana göre,tuz olup biber eken.

 

Ergenekon demiştik değil mi?

 

Bakın,iktidarımız savcı,muhalefetimiz avukat.

 

Yasama-yürütme -yargı...güçler ayrılığında aynı çıkarlar.

 

İşine geldiği zaman demokrat olan Başbakanımız,kendine yöneltilen eleştirilere bile tahammül edemiyor,yasaklı gazeteciler listesi baya uzun.Kral çıplak,ama siz susun.

 

Aydınlarımız,Mumcu'larımız,Göktepe'!lerimiz...en son Dink'lerimiz...

 

ölürken,buna susan;"nedir be bu?" deme zahmetinde bulunmayan,askeri gündemle göreve çağıran CHP...o ne kadar demokrat peki?

 

yada samimi...

 

Nokta dergisi sanık olurken susan bu erkler,neden çığırtkan şimdi?

 

Özden nerede,Ağar nerede,Çiller nerede...

 

Veli Küçük,Perinçek vs...onlar zaten aşina;asıl ipi tutanlar nerede?

 

"Egemenlik kayıtsız ,şartsız milletindir"

 

denir ya,siz kanmayın...sadece size denilen bu.

 

Sessiz toplum,susan toplum,uyutulan toplum....hak eden toplum mu olur ayrıca?

 

hem evet,hem hayır...hakketmez,çünkü izdivaçlarla uutulmuş.

 

hak eder,çünkü...uyumakta ısrar etmiş.

 

herşeyimizde biz varız,vatansever nidasıyla öldüren biz,hak nidasıylada yaşama hakkına gasp ederiz.

Gönderi tarihi:

"Egemenlik milletindir"ama bu size söylenendir.E be arkadasim millet sokaga cikmalidir dedigimizde de bize karsi cikip "ya olurmu öyle sey"diyen de sizsiniz,yani bu ne perhiz bu ne Lahana tursusu diye sormazlarmi adama.

 

Nedir bu simdi,11.dalga koca bir sendikanin baskani gözaltina aliniyor cünkü AKP ye karsi konusmalar yapmis. Bir televizyon kanali basilmis polisler arama yapiyor,bir ay önce baska bir televizyon kanalini böyle bastilar.Polis kimin emriyle kanal basar,savcinin savciyi kim yönlendiriyor bastir diye?Diger tarafta ise ne kadar Atatürk düsmani,Asker düsmani hain gazete,televizyon var ise hepsi AKP nin kuyrugunda.Siz buna afferinle karsilik veriyorsunuz biz ise hukuksuzluk diyoruz, yani demek ki sizde isinize geleni alkisliyorsunuz.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
"Egemenlik milletindir"ama bu size söylenendir.E be arkadasim millet sokaga cikmalidir dedigimizde de bize karsi cikip "ya olurmu öyle sey"diyen de sizsiniz,yani bu ne perhiz bu ne Lahana tursusu diye sormazlarmi adama.

 

Nedir bu simdi,11.dalga koca bir sendikanin baskani gözaltina aliniyor cünkü AKP ye karsi konusmalar yapmis. Bir televizyon kanali basilmis polisler arama yapiyor,bir ay önce baska bir televizyon kanalini böyle bastilar.Polis kimin emriyle kanal basar,savcinin savciyi kim yönlendiriyor bastir diye?Diger tarafta ise ne kadar Atatürk düsmani,Asker düsmani hain gazete,televizyon var ise hepsi AKP nin kuyrugunda.Siz buna afferinle karsilik veriyorsunuz biz ise hukuksuzluk diyoruz, yani demek ki sizde isinize geleni alkisliyorsunuz.

 

 

saygilarla

 

Siz nasıl bir tepkiden bahsediyorsunuz?

Gönderi tarihi:

Ergenekon konusunda katılmadıklarım,bu başlık altında ifade edilenlerden çok,Ergenekon olayına bakışınızı doğrulayan "hayali" yaklaşımınız.

 

Ben,Ergenekon yada ....,adı ne olursa olsun;bu ülke de devlet içinde/dışında ciddi bir yapılanmanın olduğunu düşünüyorum. devlet, bu yapılanmanın farkında olan,susan hatta sahiplenen bir politika yürütmektedir.

 

zaten asıl yazılması gerekenler,sessiz çoğunluğumuz ve sorularınız...saygılar.

 

Bakış açılarının "Hayali" olup olmadığı konusunda bir yargıya varmadan önce aşağıdaki yazılanların hangi sözcüğünün hayali olduğunu açıklayabilirseniz eğer ithamınızda ne kadar haklı ve tutarlı bir yaklaşım içinde olduğunuzu ifade etme şansını bulabilirsiniz...

 

Ancak o kadar çok şey yazmanıza karşın, yazdıklarınızın içinde size yöneltilen soruların bir tanesine bile yanıt vermeden konunun çevresinde dolaşma çabalarınız oldukça açık bir şekilde görünüyor...

 

Neyse konumuz ve derdimiz sizinle polemik tartışmalar yapmak değil...

 

O nedenle aşağıda kronolojik bir tarih akışıyla ifade edilenleri, ülkede yaşananları kavramak adına bir değerlendirme çabası içinde okunacak olursa eğer, hiç kimse bir diğerini "Hayali" olmakla itham etmek yerine ülkenin içinde bulunduğu bu sancılı günlerde gelişmeleri anlatmakta eksik kalanları ifade etmek kaygısı ile yaklaşarak daha tutarlı ve yararlı yurttaş profili sergileyebilir...

Ötesi genel çıkarlarımızı göz ardı eden sadece taraf olduğu ve genel geçer popilist yaklaşımların etkisi altında kalan yaklaşımlar olarak bir anlam ifade etmez...

 

***

Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısı ile başladı.

ABD, Bağdat'a yürümedi, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı.

Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.

ABD'nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak'ta bir Kukla Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Kukla Devleti Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı, yani İkinci İsrail'i kurmak.Yani: Büyük Ortadoğu Projesi (Tayyip ve Gül'ün eşbaşkanları olduğu proje; Bush'un deyimiyle "Haçlı Seferi") Türkiye'deki bütün hükümetler, İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. ("ABD Ordusu ile mükemmel işbirliği !) İşte Türk Ordusu bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünmesi tehlikesini ve tehdidini algılayınca, ABD ile cephe cepheye geldiğini anladı.

 

İLK OLAY: TORUMTAY'IN İSTİFASI

Özal'ın kuzeyden Irak'a girme emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay istifa etti. Böylece, Türk Ordusu, Amerikancı planlarda rol almayacağının ve direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren Türk Ordusuna karşı Ergenekon tertibi planlanmaya başlandı. Amerikan planlarına engel olan komutanlar, Ergenekon çeteciliği ile suçlanacaktı.

 

ÖZEL HARP DAİRESİ SORGULANIYOR

Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi ABD güdümünde idi, ama Sovyetler yıkıldığı için oradan gelen tehlike ortadan kalkmıştı. Şimdi ise tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından geliyordu. Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı.

 

Geçmişteki Kontrgerilla eleştirileri de Ordu'da rahatsızlık yaratmıştı.

Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş, Özel Harp Dairesi'ni yeniden örgütleme ve adını Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirme çözümünü uyguladı. Yıl 1991. ÖKK'nın bölücü terörü hedef alması ve Kuzey Irak'taki Kukla Devlete karşı tavır alması, ABD denetiminden kurtulma sürecinin başlangıcıydı. Tugay düzeyindeki birlik, tümen düzeyine çıkarıldı. ÖKK, Kuzey Irak'ta ABD ile karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın öncüsü oldu.

 

Ankara'da ÖKK için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılmasını uzun süre felce uğrattı.

 

ORG. EŞREF BİTLİS'İN ŞEHİT EDİLMESİ

ABD'nin Kuzey Irak'taki Kukla Devleti pekiştirme planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Bitlis, Amerikan Çekiç Güç Helikopterlerinin PKK'ye silah ve malzeme attığını saptadı ve raporlarında bunu belirtti. Orgeneral Eşref Bitlis işte, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini hedef aldığını gördüğü; bu tehlikeyi önlemek için tedbirler aldığı ve ülke savunmasına yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından hedefe konuldu. Org. Bitlis, helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu seyahat Amerika'ya haber verilmiş olduğu halde, iki Amerikan jeti yakın uçuş yaparak saldıkları yoğun egzost gazı ile helikoperi oksijensiz bırakıp motorunu durdurarak düşürme denemesi yapmışlarsa da, usta pilotumuz ani dalış manevrası ile bu suikasti boşa çıkarmıştı. Bu suikasttan hemen sonra Amerikalılara saldırdıkları helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirilmesine rağmen iki Amerikan jeti saldırıyı tekrarlamışlar fakat usta pilotumuz olaya tekrar hakim olabilmişti.

İkinci teşebbüs başarılı oldu. CIA tarihinin en önemli suikasti 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti. Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi.

 

ÇELİK HAREKATI

Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan Org. İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı uygulandı, Kuzey Irak'a Çelik Harekatı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi. Kuzey Irak'a giren ordumuz, ABD'nin egemenlik alanına girmiş oldu. Çünkü o bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi yarı resmi organları. "Türk komutanları hizadan çıktı", "Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor" gibi görüşlere yer vermeye başladılar.

 

GAZİ OLAYLARI

Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefi, CNN televizyonundan, "Türkiye'nin karışacağını", daha doğrusu Amerika'nın Türkiye'yi karıştıracağını tüm dünyaya şöyle ilan etti: "Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir.. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir."

Gazi Mahallesi tertibinden birkaç gün önce de, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbruk (Holbrooke), Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağa dur demek için tertip yapacaklarını şöyle ilan etti: "Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim"

CIA Şefinin ve Holbruk'un haber verdiği gibi,12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi tertibi düzenlendi. Ancak Türk Ordusu bu tehdidi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı.

 

KONTRGERİLLA POLİS İÇİNE KAYDIRILIYOR

NATO tarafından NATO üyesi ülkelerde o ülkeleri komünizmden korumak için kurulan Kontrgerilla (diğer adları Gladyo ve Süper NATO) örgütleri, İtalyan Savcının tesbit ettiği gibi, esasında CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti. Türkiye'de Özel Harp Dairesi işte bu kontrgerilla ile irtibatlı idi ama artık Sovyetler yıkıldığı için komünizm tehdidi kalmamış, aksine tehdit Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmeye başlamıştı. Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı. Bu açmazdan kurtulmak için 1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK)'ye dönüştürülmesi aslında bir millileştirmeydi. ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve kuruluş, hedefini komünizme karşı mücadele yerine Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak belirliyordu.

Bunun üzerine, ABD, "Kontrgerilla yapılanmasında Türk ordusunun yerine polisi koyabilir miyiz" denemesine girişti ve Türkiye'deki operasyon merkezini polisin içine kaydırdı. 1973'den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen "İslamcı Cunta", artık "Fethullahçı Gladyo" olarak Kontrgerilla içinde ordudan boşalan yeri alıyordu. Fethullahçı Gladyonun ilk büyük tertibi, işte bu 1995 Gazi Olaylarıdır.

 

1996 EYLÜL HAREKÂTI

ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7,500 "CIA peşmergesi"nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti.

Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince, barzani, Türk Genelkurmayını n yönlendirmesi ile Saddam yönetimi ile işbirliği yaparak CIA peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekâtı "ABD'nin Vietnam'dan sonraki en büyük yenilgisi" olarak değerlendirdiler.

Bu harekâttan 20 gün önce, bir Tuğgeneral, iki Albayın önünde, bir demeç vererek, Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı "Çiller Özel Örgütü"ndeki Gladyo görevlilerinin düşürdüğünü açıkladı. Türk Ordusu, Çelik Harekatı'nı Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti. Çünkü ABD vatandaşı Çiller'in ABD'ye örgütsel bağlılığı TSK tarafından biliniyordu.

 

28 ŞUBAT

28 Şubat harekâtının en önemli başarısı, Fethullah Hoca'ya indirdiği darbe oldu. Fethullah Hoca kaçıp ABD'ye yerleşti. Mayıs 1977 YAŞ toplantısında 160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması başbakan Erbakan'a dayatıldı. Bu uygulama, ordu içindeki Gladyo'yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu. Çünkü artık Kontrgerilla, Fethullahçı Gladyo idi. 28 Şubat kadrosu içinde ABD'nin Truva Atı olan Çevik Bir de, 1998 sonrasında tasfiye edildi. Bu sayede Haçlı İrtica, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.

 

KONTRGERİLLA, GENELKURMAY KARARGÂHINDAN ÇIKARILDI

1994-1998 arasında Genelkurmay Başkanı olan Org. Karadayı, ABD ve NATO yuvalanmasını, yani Kontrgerillayı Genelkurmay Karargahından çıkardı. Özel Kuvvetler'in milli amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi. Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da kullanılmasına engel oldu.

 

ABD ORDUSU TÜRKİYE'Yİ İŞGAL TATBİKATI YAPIYOR: "MILLENIUM CHALLENGE 2002"

1998 yılında Genelkurmay Başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu, ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu açık bir dille belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde ABD'yi ziyaret etmeyen ilk Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti. Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BİN YILLIK MÜCADELE AZMİYLE sürdürmeye kararlıyız" dedi. Yani ABD tehdidine karşı bin yıl da sürse direnilecekti.

Mesajı alan ABD, aynı kelimeleri kullanarak cevap verdi: BİN YILIN MEYDAN OKUMASI: "MILLENIUM CHALLENGE 2002"

Ve bu isim altında 24 Temmuz 2002'de Nevada Çölü'nde Türkiye'yi işgal tatbikatı yaptı. Bu, ABD tarihinin en büyük askeri tatbikatı idi. ABD'nin en önemli yarı resmi ajansı ASSOCIATED PRESS, tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu yazdı. Deprem (bir karışıklık kastediliyor) sonrası ordu yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri ülkenin güneyindeki adayı (Kıbrıs) kuşatıyor ve 96 saat içinde hedef ülkeyi işgal ediyordu. Türk ordusunun saldırıya karşı hazırlanma müddeti olan 96 saat seçilerek, hedef ülkenin Türkiye olduğu adeta gözlere batırılıyordu.

 

ABDULLAH GÜL, AMERİKA İLE GİZLİ HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPIYOR

Dışişleri Bakanlığı Koltuğunu işgal eden A. Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir gizli anlaşma yaptığını itiraf etti, haber Vatan Gazetesi'nde yayımlandı. Bu haberde Gül, anlaşma içeriğini açıklayamayacağı nı, gizli olduğunu söyledi. 13 Temmuz 2003 günü, Doğu Perinçek, bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı. Birinci madde: "Türk askeri ve Özel Kuvvetler 4 ay içinde aşamalı olarak Kuzey Irak'tan çekilecek" şeklindeydi.

 

ÇUVAL OLAYI

A. Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu, Türk askerinin başına çuval geçirdi. Çuval geçirme eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir ihtardı. Tayyip Erdoğan'ın "Müzik notası" vecizesi, anlaşmanın uygulanması gerektiğine ilişkin orduya yönelik bir açıklamaydı. Tayyip Erdoğan Türk Ordusuna "Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık" diyordu.

ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, Çuval Olayından sonra, Başbakanlık koltuğunu işgal eden Tayyip Erdoğan 'a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu:

"TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricindeeylemler yapmaktadır"

Rumsfeld, çuvalı Tayyip Erdoğan'ın AKP?sine değil, Türk Ordusunun başına geçirdiklerini böyle veciz bir şekilde anlatmış oluyordu.

Milli devlet ve Kemalizm karşıyı pervasız açıklamalar yapan, "Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının artık geçersiz olduğu" açıklamaları yaparak Orduyu zehirleyen Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe "başına çuval geçirilen komutan" olarak kaydedildi. Ve böylece, Ergenekoncu olarak suçlanmaktan kurtuldu.

 

ERGENEKON TERTİBİ AÇIĞA ÇIKIYOR

Başına çuval geçirilmesine ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen akıllanmayarak sınır ötesi harekatta ısrar eden Türk Ordusu'na karşı, Org. Torumtay zamanından beri hazırlana gelmekte olan tertip artık açığa çıkarılmalıydı. ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı ve milli kuvvetler "Ergenekon çetesi" olarak suçlanacaktı. Suçlama belgeleri esasında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök "Ergenekoncu" olmadığından, onun görev süresince tertip uykuya yatırılmıştı.

 

Hatırlayalım:

(Fehmi Koru, "Taha Kıvanç" imzasıyla, Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında " 'Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt" demektedir. Koru yazısında, 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmekteydi. )

Tertibin uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı Şemdinli tertibi idi. O tertipte Org. Büyükanıt çete kurmakla suçlanmış ancak tertip bozguna uğramıştı. Şimdi daha büyük ve kapsamlı bir tertip yapılmalıydı. İşte o tertip, günümüzde devam eden Ergenekon / Agarta Davasıdır.

ABD'nin hazırladığı sivil darbe ile iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD'ye sorunsuz olarak eşbaşkanlık yapabilmek için, başta ABD'ye direnen Türk Ordusu olmak üzere milli kuvvetleri safdışı etmeliydi. Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve 1991 öncesinde olduğu gibi ABD ile uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktı. Yani, AB kriteri olarak dayatıldığı gibi, ordu "sivil otoriteye" tabi olacak, kendisine Atatürk tarafında verilmiş olan "ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma" görevini unutacaktı.

 

***

Bütün bu yazılanlardan sonra değerli arkadaşım...

Yukarıdaki ifadeler "Ergenekon" üzerine benim kişisel görüşlerim değil, yakın tarihimizde yaşanan olaylar.

Ve hiç biride hayali değil ve gerçek...

 

Burada sorumluluk duyan bir yurttaş olarak, anlamak ve kavramak için sormamız gereken soru şu?...

 

Bütün bu yaşana olayları kimler "ne adına", "ne amaçla", "kim için", "kimlerle birlikte" nasıl yorumluyor...

Bizlere bunları nasıl yansıtıyor, bütün bu gelişmeler üstüne bizden "ne yapmamızı" istiyorlar?...

 

Doğru yaklaşım karşılıklı cepheler oluşturmak yerine, Ülkemiz ve yurttaşlarının geleceği için ne yanıtlar vermemiz gerektiği...

 

*tna

Gönderi tarihi:

Gecekuşu, Ergenekon komedisi hakkında hiç bu kadar çarpıcı, güzel ve yerinde bir açıklama okumamıştım, tebrikler...

 

Konunun ana noktasını tam onikiden vurmuşsun. Umarım aklı olan anlar...

 

Çeteleşmeler, derin devlet, bunlar esasen hiç umurlarında değil bu planı yürütenlerin. Bunların üzerine gitmek, bunları ayıklamak, çürük yumurtaları sepetten atmak gibi bir çabaları hiç yok!

 

Tersine: Çürük yumurtaların tüm sepeti kokuşturmasını ve sepeti toptan çöpe atmayı istiyorlar!

Gönderi tarihi:

GeceKuşu,ben size zaten soruların cevabını veremediğimi belirtmiştim.Buna gerçekten zamanım yok,ki foruma sadece bunu belitmek için giriş yaptım.

 

Hayali yada değil,beni bu çok ilgilendirmiyor,yalnız ben hesap soruyorum,sormaya devam edeceğim.Dün CHP,bugün AKP...birbirinden farklı olarak gözüksede aynı vesayetin devamı oaln siyasi partiler örneği...onlara da değil hesabım,bu zihniyeti onlarla beraber taşıyanlara...

 

Yazdıklarınızı okudum,zamanım olduğu zaman mutlaka cevap vereceğim.Poliemik değil düşünce alışverişi dediğiniz için teşekkür ederim.

 

Saygılar.

Gönderi tarihi:

Ergenekonla ilgili olarak basbakanin yapmis oldugu tavsan kirmasi okadar belirgin ki,secimler yaklastikca basbakan dolu dizgin suclamalarima devam ediyor ama bir defa olsun Türkiye'de son olaylarla baslmis olan hukukuk cignendigi eletirilerinin hic birine deginemiyor.Halbuki basbakanin görevi hukuksuzlugun önüne gecmek degilmidir,bundan daha dogal ve demokratik olan ne olabilir ki.Madem ki beni halk secti diyorsun o zaman o halkin namina cignenen hukuku yerden kaldirman gerekirken sen de onun cignenmesi icin zemin hazirliyorsan en büyüyk suclu sensin,yani basbakandir.

 

Bakin günlerdir ülkedeki tüm hukukcularin birlestigi ortak zemin Ergenekon gözaltilarinda hukukun cignendigidir.Yargilama ve muhakemenin yanlisligidir,ve tutuklularin magdur edildigidir.AKP li hukukcular bile ayni görüstedir.72 ILIN BAROSUNUN EN ÜST KURUMU OLAN BAROLARIN BASKANI bangir bangir bagiriyor ve hukuk cigneniyor diyor,kim tinliyor bunu?Adalet bakanimi?Basbakan mi yoksa Cankaya da oturan asil Laiklik ve Atatürk karsitimi.Tuncay Güney'le canli röportaj yapilirken TRT'den sorumlu devlet bakani Mehmet Aydin ne yapti?Hukukun cignenmesine yardim etmedimi?Aslinda onun derhal müdahale etmesi ve TRT'yi susturmasi gerekirken neden bunu CHP yargiya tasisin ki?Devlet bakaninin yaptigi acik acik Ergenekonun siyasete bulastirilmasi degildmidir.peki Basbakan kimi kandirmaya calisiyor,yargi bagimsizdir diye.Daha dün demiyormuydu ki ben bu davanin savcisiyim diye?Peki bir davada savci olan bir basbakan o davayi siyasilestirmis olmuyormu.Peki basbakan gecenlerde söyle bir söz sarfetti"daha durun bakalim,daha isin basindayiz"Bunu söyleyen bir basbakan demek ki biryerlerden bilgi sahibi olmustur,PEKI BIR BASBAKAN neden bir davayla böyle ilgilenip ilerisi icin kehanette bulunabiliyor?Bu resmen Ergenekonun AKP'nin bir senaryosu bir korku filmi oldugunu ispatlamayadami yetmiyor,yoksa basbakanin cikip ey!ahali Ergenekon senaryosunu ben yazdirdim demesimi bekleniyor?

 

Eger yürüyen bir davada,birtakim gazete ve televizyon kanallari o yargi ile ilgili yorumlar ve kisilerle ilgili iddialari izleyiciye sunuyorsa bu dava bilincli olarak hazirlanmis,Atatürk ve Laiklik karsiti odaklar tarafindan yürütülmektedir,Laiklik konusunda Anayasa mahkemesi kimi yargilayip cezalandirdi?AKP'yi,iste ERGENEKON'UN arkasinda AKP yani Milli GÖrüs yani dinciler daha dogrusu Osmanlicilar vardir,Ergenekon siyasidir,savcisida hakimide emir almistir adalet bakanindan,yoksa böyle polisler sirkten kacmis bilmem neler gibi önüne gelenin evine saldirip herkesi gözaltina alamaz.

 

 

saygilarla

'

Gönderi tarihi:

 

"korkaklık üzerine" ve "korkuya yüceltme" ve "İmparatorluğumuz "

 

_imparator kim?...İmparatorluk kimin?...

_Korkaklık üzerine siyaset üreten ve korkuyu yüceltmeyi araç olarak kullanan kim?

_Korkak kim?...Korkutmaya çalışan öçü kim?...

_Tasfiye edilmeye çalışılanlar kimler?...

_Tasfiye etmek çabasında olanlar kimler?...

_Ya da tasfiye edilmeye çalışılan değerler neler?...

_Adına değişim denen yaklaşımla yerine konmaya çalışılan değerler neler?...

_Can sıkıcı ülke meselelerini ısrarla yok sayamaya çalışanlar kimler?...

 

"Kesin" diyerek bir yargısal sonuç...

"hadi hayırlısı" diyerek bir temennide bulunduğuna göre okuyan ister istemez...

yukarıdaki soruların yanıtlarını da arıyor...

 

*tna

 

İmparator kim mi?

 

Cumhuriyet'in ilanından bu yana,sadece vesayeti taşıyan zihniyet,

 

Yasaklı gazeteciler listesinden yasaklı düşünceler zincirine kadar,bu zincirde halka olan zihniyet,

 

Demokrasi nidalarının hemen ertesinde,darbe çığırtkanlığı yapan zihniyet,

 

Devlet,millet deyip devleti yok sayan zihniyet,

 

Bağnazlık,öfke ve silah...işte tüm bunları kendine erk kabul eden zihniyet,

 

Saydıklarım ve sayamadıklarım...asıl imparator zihniyet,imparatorluk ise bu zihniyeti taşıyanların.

 

Çok basittir bu zihniyeti taşımak;sadece o an ki egemene senin yanındayım da geçer tüm yollar;ve bizde de bundan alası var.

 

Düşünün ki;öyle bir siyasi arena var ki,sadece çıkarlar,sadece karalamalar...öyle bir halk var ki karşınızda,sadece susma sadece onaylama...işte tüm bunların toplamında yatan imparatorluk ve imparatorluğun korkuları.

 

İmparatorluğun olduğu heryer de korku vardır.

 

Bizim korkularımız,darbelerle pekiştirilmiş,işkence ve göz boyamalar ile yazgıya dönüşmüştür.

 

Nedir korkularımız;

 

Siyasi arenada ki basiretsizliğimiz,kabullenemediğimiz tarihimiz,kafa karışıklığımız,ölümlerimiz...

 

sadece bu mu?

 

tabi ki hayır,bunun yanında...

 

Laiklik ,demokrasi ,üniter yapı...

 

Çok ilginç bir durum,olmayan şeyi kaybetmekten korkuyoruz.

 

Soruyorum size,Laik bir ülkede yaşadığınıza inanıyor musunuz?

 

Ya demokrasinin neresindeyiz?

 

Peki,üniter yapı korkularımızın nedeni ne?

 

Kendimizi aldatmayalım,tüm korkularımız saçma.Tüm korkularımız ezbere...

 

Tasfiye edilenler,Ergenekon için yazılacaksa;işe yaramayanlar ve başa bela olanlar...ülkem için yazılacaksa...çıkarlara ters düşenler.

 

Tasfiye edilen değerlere gelince,hangi değerimiz var ki,neyi tasfiye edecekler?

 

Şeriat mı gelecek,yoksa saltanatı mı yeniden kuracağız...biz bu kadar cesur değiliz,daha cumhuriyeti özümseyemeyen bir halktan,ekonomisi,siyaseti,toplumu korku üzerine kurulan bu ülkeden;sakın böyle bir cesaret beklemeyin,biz değişimin her türlüsünden kaçaçak kadar korkağız.

 

Ülke meseleleri...işsizlik,hergün bir yenisi eklenen sokak çocukları,siyasetteki tıkanıklık,kafa karışıklıklarımız vs...işte tüm bunleri eleştiren ve yine unuttturan...dün muhalif,bugün iktidar olan egemenlerdir.

Gönderi tarihi:
***

Bütün bu yazılanlardan sonra değerli arkadaşım...

Yukarıdaki ifadeler "Ergenekon" üzerine benim kişisel görüşlerim değil, yakın tarihimizde yaşanan olaylar.

Ve hiç biride hayali değil ve gerçek...

 

Burada sorumluluk duyan bir yurttaş olarak, anlamak ve kavramak için sormamız gereken soru şu?...

 

Bütün bu yaşana olayları kimler "ne adına", "ne amaçla", "kim için", "kimlerle birlikte" nasıl yorumluyor...

Bizlere bunları nasıl yansıtıyor, bütün bu gelişmeler üstüne bizden "ne yapmamızı" istiyorlar?...

 

Doğru yaklaşım karşılıklı cepheler oluşturmak yerine, Ülkemiz ve yurttaşlarının geleceği için ne yanıtlar vermemiz gerektiği...

 

*tna

 

Ne olursa olsun,beni ürküten ifadeler...korktum,bu çıkarlar,bu dengeler,ne kadar can alır daha kimbilir!Dostum,sadece bu zincir mi tüm yaşananların özeti?Zannetmiyorum.

Gönderi tarihi:

++ hangi değerimiz var ki,neyi tasfiye edecekler?++

 

Türkiye Cumhuriyetini seven sayan vatani olarak kabul eden herkesin o Cumhuriyette sayisiz degerleri vardir.En azindan ayni sevincleri paylasan,ayni dili konusan,ayni tarihe sahip olanlarla birlik olmaktan dogan bir deger ki bu deger ancak bunlari deger olarak görmeyenler tarafindan deger diye kabul edilmez.TSK Türk milleti icin bir degerdir.Bunu tartisanlarin hangi odaklar oldugunu tekrarlamak geregini görmüyorum,ama Türk milleti yanlisi olmadiklari biliniyor.

 

++Üniter yapi,neden korkuluyor ki?++

 

Üniter yapiyi 90 yildir bozmak icin her cepheden birileri vardi,bir yanda Kürtler,yani Türkiye'nin Dogusunu ve Güneydogusunu Kürtistan yapmak icin her renge boyanip mücadele verenler,diger yanda ise Arap kardeslerinden ayri olmanin acisina tahammül edemeyen,din bezirganlarinin saldirilari.Bütün bu saldirilar,renklere bürünmelerin saldiri odagi TSK ve Mustafa Kemal Atatürk'tür.Dün böyleydi bugünde böyle,oyuncular ve piyonlar degismistir sadece.Parola ise DEMOKRASI-ÖZGÜRLÜK olarak secilmistir.Halbuki yapilanlar dün nasil bölme mücadelesi idiyse bugünde o dur.Askere karsi yapilan planli saldirilar bu bölme ve din altinda birlesme cabalaridir.

 

++ Kabullenemedigimiz tarihimizle!++

 

 

Biz tarihimizi kabul ettik,tarihimizde utanilacak bir yanimiz yoktur.Birtakim uydurma tarihler bizim tarihimiz degilde onlari uyduranlarin ve dogrudur diye de dayatanlarin tarihi olabilir ki bu da bizi degil o tarihi uyduranlari ve yandaslarini baglar.

 

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

***

Gündem öyle hızlı değişiyor ki;

İmparatorlar'dan bahsederken, imparator kavramı milattan öncede kalıverdi aniden...

Süre hızla ilerleyip milattan sonra 700'lü yıllara ulaşı verdi...

 

"Korku imparatorluğu" yerine artık "Korku Halifeliği" demek yerinde olacak...

***

Artık yeni dönemde korkuların içeriğide değişti..

 

Aşağıya "Ahmet Hakan'ın "Korku Halifeliği" dönemine dair korkularının 5 nedenini alıntılıyorum...

 

***

BİR_ Tayyip Erdoğan’ın, "Erdoğan, İkinci Abdülhamid’dir" şeklindeki benzetmeyi ciddiye alıp bir hafiye teşkilatı kurmasından,

buna mukabil Oktay Ekşi’nin de bir "Jöntürk" edasıyla Paris’e kaçmasından korkuyorum...

 

İKİ_ Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu "Davos kriterleri"nden etkilenen bakan ve milletvekillerinin,

memleketin her sathında benzer çıkışlar yapmaya meyletmelerinden korkuyorum...

 

ÜÇ_ "Şeyh uçmaz / Mürit uçurur" şeklindeki atalar sözünün,

"Lider uçmaz / Yandaş uçurur" şekline dönüşmesinden korkuyorum...

 

DÖRT_ AKP’nin seçim sloganının "Bir gün herkes AKP’li olacak" şekline dönüşmesinden korkuyorum...

 

BEŞ_ Tayyip Erdoğan için "Obama gibi geldi / Bush gibi oldu" diyen Fehmi Koru’nun,

durumu toparlamak için gösterdiği onca gayretin sonuç vermemesinden korkuyorum...

***

 

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.