Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:
5.5 milyon seçmen nerede?

 

Milli Mutabakat GündemiTÜİK?in açıkladığı nüfus sayım sonuçları ortalığı karıştırdı. Sonuçlar 22 Temmuz seçimlerini yeniden tartışmaya açtı. Milyonlarca kişinin oy kullanmadığını iddia eden CHP?ye göre durum skandal. YSK ise ?Vatandaş kendini yazdırmamış? dedi

Genel seçimlerde oy kullanma hakkı bulunan seçmen sayısı tartışması yeni nüfus rakamlarıyla yeni bir boyut kazandı. Türkiye İstatistik Kurumu?nun adrese dayalı nüfus kayıt sistemi ile ilan ettiği nüfus sayımı sonuçları, 22 Temmuz seçimlerinde en az 5 milyon kişinin seçmen olarak kaydedilmediğini ortaya çıkardı.Son olarak 2000 yılında yapılan nüfus sayımına dayanarak gerçekleştirilen projeksiyonlara göre 74 milyon civarında olduğu tahmin edilen nüfusun gerçekte 70 milyon 586 bin 256 olduğu tesbit edildi.

Ters orantı: Seçmen arttı

.

.

.

* Ama değil, nüfus artarken seçmen sayısı azalmış gözüküyor. İşte asıl skandal burada.

 

* Tanla?ya göre bu durum 2002 seçimlerinde çok fazla mükerrer ve sahte seçmen isminin yer almasından kaynaklandı.

 

Kaynak: Vatan, 26.01.2008, Manşet

 

2002'de, Siirt'te Pervari İlçesi'ne bağlı 706 seçmeni bulunan Doğan Köyü'nün seçime katılmadıkları için, seçimlerin iptal edilmesine neden olduğunu ve yasaklı olması nedeniyle ne milletvekili, ne de başbakan olabileecek olan R.T.Erdoğan'ın, Baykal'ın desteğini alıp yasağının kaldırılmasının akabinde Siirt'ten milletvekili olarak Meclise girdiğini ve bu seçime katılımın da düşük olduğunu düşünürsek, sizce AKP'nin 2002'de ve 2004'teki oy oranları gerçeği yansıtmıyor mu ? Seçimlerde sahtecilik mi var ?

Gönderi tarihi:

İzninizle Etyen Mahçupyan'ın bugün ki köşesinde bu konuyla ilgili olan yazısını paylaşmak istiyorum...güzel analizler;

 

''Son günlerde yapılan kamuoyu anketleri kararsız oyların hızla yükseldiğini ve hemen her partinin oy kaybettiğini ortaya koyuyor. Tam da seçimlere yaklaşılırken yaşanan bu durum kolayca açıklanabilir değil. Çünkü doğal beklenti, siyasi partilerin kararsızları kendi yanlarına çekmek üzere daha açık ve kesin bir söylem tutturmalarıdır. Böylece kararsız oyların dağılması ve azalması beklenir... Oysa şu anda tam tersi oluyor. Bu durumun bir açıklaması siyasi partilerin kendilerinden beklenen söylemi yeterli derinlikte ve netlikte üretememeleri olabilir. Bir başka olası neden ise siyasi partilerin kendilerinden pek de beklenmeyen bir söyleme doğru kaymalarıdır. İlkinde seçmendeki hayal kırıklığı, ikincisinde ise kafa karışıklığı kararsızların sayısını artıracaktır.

 

Türkiye’de bugün halen her iki süreç de birlikte yaşanmakta... Siyasi partilerin ülkenin temel meselelerinin hiçbiri üzerinde tutarlı ve kapsamlı projeleri yok. Kürt meselesinden Alevilere, oradan başörtüsüne ve gayrımüslim vakıf mallarına uzanan epeyce ideolojik bir insan hakları alanı neredeyse tamamen boş bırakılmış veya devletçi dile teslim olmuş durumda. Ancak yaklaşan yerel yönetim seçimleri nedeniyle öne çıkması beklenen yerel hizmetler ve bu arada eğitim, sağlık gibi alanlardaki meseleler bile sanki tartışma konusu değil. AB sürecinin de gündemden düşmesinin ardından siyaset o denli içerik kaybına uğramış halde ki, seçmenler karar vermeleri için ellerinde kendi kimlikleri dışında hiçbir unsura sahip değiller ve anlaşılan siyasi partiler de bu saflaşmayı kendi çıkarlarına uygun buluyorlar.

 

Ne var ki bu siyasetsizlik ortamını uzun süre ayakta tutmak da mümkün değil. Eğer kamuoyu sizi ‘siyasetsiz’ olarak algılarsa, bunun oy kaybı olarak sandığa yansıma ihtimali yüksek. Kimliksel saflaşmanın da bu noktada pek bir yararı olmayabilir, çünkü kimliğini koruyarak alternatif bir partiye oy verebilecek çok sayıda seçmen mevcut. Örneğin muhafazakârlık AKP ile MHP arasında kalan bir kitleye, AB yanlılığı AKP ile CHP arasında kalan laik seçmenlere, devletçilik ise CHP ile MHP arasında doğal geçiş yapabilen bazı kesimlere hitap etmekte. Beklenen strateji, her partinin kendini göreceli olarak güçlü gördüğü ideolojik tutumlar etrafında ve en yakın rakibinden ayrımlaşmak üzere siyaset yapmasıdır.

 

Ancak Türkiye’de bu da olmuyor. Söz konusu stratejinin karşılıklı kazançtan ziyade karşılıklı yıpranma ima ettiği bir dönemdeyiz. Bunun da nedeni bu kavramların somut siyasetlere dönüştürülememesi ve sonuçta birbirini bel altından vurmayı hedefleyen bir atışma halinde yaşanmasıdır. Böylece neredeyse mutlak bir siyasetsizliğin eşiğine gelinmekte... Öte yandan bu durumun da sakıncası ortada. Seçimlere giderken bir şeyler söylemek de şart...

 

Bu zorunlu siyaset arayışı partileri yukarda sözü edilen ikinci tavra sevk etmiş gözüküyor. Her parti diğer iki rakibinin ideolojik alanına talip olmanın peşinde. Örneğin AKP, rakiplerinin doğal alanı olan devletçiliğe talip. Kendisinin seçimlere yaklaşılırken ‘eksik devletçilik duyarlılığı’ nedeniyle eleştirilmesini engellemeye çalışıyor. CHP kendisinde olmayan muhafazakâr duyarlılığı tamamlamak üzere çarşaflı kadınları üye yapıyor. MHP ise laik ve demokrat oylara göz kırpmak üzere Alevilere yönelik beklenmeyen bir açılım yapıyor. Böylece seçmenin kafasını iyice karıştıran bir söylem karmaşasına doğru yol alıyoruz. Bu pozisyonların hiçbirinin gerçek bir derinliği yok, ama her partiyi kendi kolay tanımlanabilir konumunun dışına çıkarıyor.

 

Seçimlere bu tablo içinde gitmenin yararlarından söz etmek mümkün. Bu sayede toplumsal sorunların tek tek partileri aşan bir sahiplenme yarattığını ve çözümün daha mümkün hale geldiğini iddia edebiliriz. Ancak bunun önkoşulu söz konusu siyasi manevraların samimi bir iradeyi yansıtmasıdır. Oysa bu ülkenin deneyimi, siyasette samimiyetin epeyce kıt olduğunu göstermekte. Şu anki taktiksel tutumlar da muhtemelen sorun çözme niyetinden ziyade, seçim arifesinde rakiplerin ‘doğal’ alanlarını kısıtlamak ve onları hareketsiz kılmak için yapılıyor.

 

Eğer her üç parti de eşit başarı gösterirlerse, mart ayına doğru kararsızların daha da artması şaşırtıcı olmaz. Ancak gerçekçi bir bakışla bazı partilerin inandırıcılığının diğerlerinden fazla olacağı öngörülebilir. Böyle bir analiz en az inandırıcı parti olarak CHP’yi işaret ediyor. Öte yandan devletçiliğin AKP için bir ‘gerileme’, oysa Alevilere sahip çıkmanın MHP açısından bir ‘ilerleme’ olacağı da açık. Sonuç MHP oylarının artmasıdır...

 

Seçimlere daha epeyce vakit var. Ama eğer partilerin stratejileri buysa, yaklaşan sonuca da hazır olmalarında yarar var.''

Gönderi tarihi:
2002'de, Siirt'te Pervari İlçesi'ne bağlı 706 seçmeni bulunan Doğan Köyü'nün seçime katılmadıkları için, seçimlerin iptal edilmesine neden olduğunu ve yasaklı olması nedeniyle ne milletvekili, ne de başbakan olabileecek olan R.T.Erdoğan'ın, Baykal'ın desteğini alıp yasağının kaldırılmasının akabinde Siirt'ten milletvekili olarak Meclise girdiğini ve bu seçime katılımın da düşük olduğunu düşünürsek, sizce AKP'nin 2002'de ve 2004'teki oy oranları gerçeği yansıtmıyor mu ? Seçimlerde sahtecilik mi var ?

Bakiniz sn Dogrucudavut, bu tür secmen kayiplari veya birden bire daha da fazlasinin ortaya cikmasi ülkemizde ne ilk nede son. Sakin beni yanlis anlamayin, yapilanlari tasvip etmiyorum, ama su an kayip secmeni sorgulayanlar zamaninda kendileri veya bagli bulunduklari siyesi parti ve iktidarlarda yapti. Bunu ögrenmek icin biraz geriye dönük arastirma yaparsak görürüz.

Ben burada ülkemizin siyasi partilerini hicte dürüst bulmuyorum. Onlar yanlislara sadece kendilerine dokundugu zaman isaret ediyorlar, ama yanlislari kökten kaldirmak icni asla adim atmiyorlar, aynen mesela secim barajinda oldugu gibi.

 

Ben size Avrupadan bir örnek verecegim, hani o cok kizdigimiz Avrupalilar var ya. Onlarin yaptigini ben dogal olarak kendi kendime soruyorum. Türkiye'nin onlarin uyguladigini uygulayacak bir gücü yokmu diye. Neymis uyguladiklari. Her secme hakkina erismis vatandas secimden bir kac ay önce otomatikmen yüksek secim kurumundan oy pusulalarini postayla aliyorlar. Yani ikamet ettigi kayitlarla belirlenmis tüm vatandaslar icin gecerli ve hatta eger bir sahis sonradan vatandasliga gecmisse o sahis dahi hic bir basvuru yapmadan otomatikmen oy pusulasini posta yoluyla aliyor. Yani Avrupa ülkelerinde bizlerde oldugu gibi her secimde vatandas ismini sandiklara yazdirmak zorunda kalmiyor. Soruyorum simdi , Türkiye neden böyle bir yola basvurmuyor? Nüfüs sayimi yapildi ve yapildigi zaman cok kolay bir sekilde tüm secme ve secilme hakkina sahip vatandaslar adresleriyle belirlenebilirdi.

Bana göre yapilmamasinin sebeblerinden en önemlisi siysi partilerin kendi hesaplarina uymadigi. Bugün AKP ye uyuyor bu sistem dün baskalarina uyuyordu ve yarin bakalim kimin hesabina gelecek.

Herhalde bu konuda da AB icislerimize karisip soruna el atacak gibi gözüküyor. Biz sadece sözde iyi niyetliyiz malesef özde degil. En kücük sorunlarimizi bile, secmen konusunda oldugu gibi, cözecek bir güce sahip degiliz, daha dogrusu cözme arzusunda degiliz.

O yüzden ben gene sadece AKP yi degil tüm siyasi partileri ve birazda toplumu sucluyorum, cünki kimse duyarlilik göstermiyor.

Gönderi tarihi:

Dilimizde ne güzel deyimler var. "Öküz altında buzağı aramak" bunların en güzellerinden biridir...

 

2007 yılına kadar seçimde kaydım yoktu, sonra üşene-sıkıla muhtarlığın yolunu tutup kaydımı yaptırdım ve ondan sonra seçim sürecinde hukuki bir varlık kazandım. Kız kardeşim, erkek kardeşim kayıtlarda hala yok. Yaş küçüklüğünden değil. Elektronik ortam. Bilgiler bilgisayarlara aktarıldıkça sayımlar daha netleşiyor.

 

Son seçimlerde itiraz edilen bazı noktalarda AKP'nin oylarının eksik sayıldığı ortaya çıkmıştı da bayağı bir gülmüştüm. Muhalefet partisi itiraz etmiyordu ama birçok başkaca insan itiraz ediyordu.

 

Olmamış mıdır? Seçimlerde hile her zaman olabilir. Açık oy gizli sayımı biz yapmadık mı? Ancak; seçmen sayısının artmasının anlamını AKP'nin bir oyunu olarak görmek bana biraz buzağı meselesini hatırlatıyor.

 

Birçoğunuz öğrenci; birçoğunuzun hiç kaydı yok. Düşünün; ben devlet memuru olduğum halde geçen yıla kadar seçimde oy kullanma açısından adamdan sayılmıyordum. Şimdi yaşını ikmal etmiş herkes sayılacak mı? Elekronik ortam-mernis gibi projelerle bu sayı yükselmiş olamaz mı?Sadece bir düşünün olamaz mı? Kaldı ki; 5 milyon seçmen homojen bir topluluk değil ki sadece belli bir partiye oy verecekler diye türetilsinler.

Gönderi tarihi:
Dilimizde ne güzel deyimler var. "Öküz altında buzağı aramak" bunların en güzellerinden biridir...

 

2007 yılına kadar seçimde kaydım yoktu, sonra üşene-sıkıla muhtarlığın yolunu tutup kaydımı yaptırdım ve ondan sonra seçim sürecinde hukuki bir varlık kazandım. Kız kardeşim, erkek kardeşim kayıtlarda hala yok. Yaş küçüklüğünden değil. Elektronik ortam. Bilgiler bilgisayarlara aktarıldıkça sayımlar daha netleşiyor.

 

Son seçimlerde itiraz edilen bazı noktalarda AKP'nin oylarının eksik sayıldığı ortaya çıkmıştı da bayağı bir gülmüştüm. Muhalefet partisi itiraz etmiyordu ama birçok başkaca insan itiraz ediyordu.

 

Olmamış mıdır? Seçimlerde hile her zaman olabilir. Açık oy gizli sayımı biz yapmadık mı? Ancak; seçmen sayısının artmasının anlamını AKP'nin bir oyunu olarak görmek bana biraz buzağı meselesini hatırlatıyor.

 

Birçoğunuz öğrenci; birçoğunuzun hiç kaydı yok. Düşünün; ben devlet memuru olduğum halde geçen yıla kadar seçimde oy kullanma açısından adamdan sayılmıyordum. Şimdi yaşını ikmal etmiş herkes sayılacak mı? Elekronik ortam-mernis gibi projelerle bu sayı yükselmiş olamaz mı?Sadece bir düşünün olamaz mı? Kaldı ki; 5 milyon seçmen homojen bir topluluk değil ki sadece belli bir partiye oy verecekler diye türetilsinler.

Sn bekir, görüslerinize tamamen katiliyorum. Biz öyle bir toplumuzki yillardan beri devamli sorunlarimiz üzerine konusuruz ama nedense cözüm üretecegimize bir yenisini ekleriz ve sonunda muhakkak sucluyuda disarda tesbit ederiz. Bu secmen konusunu cözmek o kadar kolayki, bir önceki yorumumda Avrupadan örnek verdim, cok kisa bir zaman icerisinde herkes kayitli olabilir. Ama bizler günlük hayatimizi vatan kurtarma sevdasiyla sadece bazi siysi partilerin arkasindan kosup onlara hizmet etmekten baska bir sey yapmadigimiz icin basit sorunlari bile cözecek isleri cözümsüz gibi algiliyoruz. O siyasilerde zaten böyle bir secmen istedigi icin AB'ye bile girmemizi istemiyorlar aslinda, cünki kendi varliklari sona erecek korkulari var.

Gönderi tarihi:

bence hile aramak yanlış ama hülle olayına bişey diyemeyiz galiba :D

 

İlginç durumlarda yaşamıyor değiliz .8 kişi bir masada oturuyoruz bundan 3 ay önce ben sordum herkese dedim Kimler AKP ye oy verdi.

-Ben vermedim

-ben hiç vermedim

-benim ne işim olur abi AKP ile

-.....

böyle devam ediyor 8 inden 7 si böyle konuşluyor 1inden ses çıkmıyor anladık ki AKP li :D neyse..

 

haydaaa abi 8 kişiyiz % 47 oy alımış AKP, 8 * %47 =3,76 hesaba göre 3, 76 kişinin ona oy vermesi lazım aramızda ama 1 kişi var o da sessiz :D CHP ye mi verdiniz .... yok abi ben baykal a da vermem nerede baykal hadi benden hoşçakal :lol: eeeee

 

SESSİZ ÇOĞUNLUK :P

 

ben karasızım abi KARAR veririken içim hep SIZIM SIZIM sızlıyor .KARAR SIZIM karar sizin :hug:

Gönderi tarihi:

Bu haberleri ciddiye alıp akıl sağlığınızı yitirmeyin!

Bazı haberlere, demeçlere bakıp dalganı geçersen iyi..

Yok, ciddiye alırsan valla akıl sağlığını yitirebilirsin..

Yitirebilirsin değil!

Yitirirsin..

*

Merkez Bankası Başkanı bankaları uyarıyor ihtiyatlı olun, likit kalın, tahsili gecikmiş alacaklarınız artacak..

Başbakan ne diyor?

Kredi vermeyen bankayı yakarım..

Biri para muslukları aç diyor öbürü, açma, kasanda para olsun diyor..

Hangisine inanalım!

Başbakan’a mı, Merkez Bankası’na mı?

En iyisi ciddiye almamak yoksa insan akıl sağlığını yitirir!

*

Haftanın en eğlenceli haberi 6 milyon yeni seçmenin sisteme katılmasıydı..

Hep denir ya, bunun dünyada örneği yok..

Vardır mutlaka! Somali’de vardır, Çad’da vardır, Yeni Gine’de vardır, Patagonya’da vardır..

Mutlaka bir yerlerde vardır..

Kayıtlara geçti.. Türkiye’de de oldu..

Olan şu, nüfus düştü, seçmen arttı!

Nasıl oldu?

Türk mucizesi!

2002 yılında 69 milyon nüfusumuz varmış, seçmen sayısı 41 milyon.. Beş yıl sonra, 2007’de nüfus 73 milyona, seçmen de 42,5 milyona çıkmış..

Mantıklı..

2008’e geldik.. Nüfus 70 milyona düştü.. Memleket harbe falan girmedi, büyük salgınlar, katliamlar da yaşanmadı.. Ama bir yılda üç milyon azaldık..

Dediler ki yanlış saymışız..

İyi..

Ve eklediler: Nüfus düştü ama seçmen arttı.. 42,5’tan 48,2’ye çıktı..

Al başına belayı.. Nüfusu azalıp seçmen sayısı artan başka ülke var mı?

Afrika’yı sormuyorum, Avrupa kapsamında diyorum..

Yok..

Bu ne iştir diye kimsenin sesi çıkmıyor.. Hükümet dut yemiş bülbül gibi..

İtalya’da düzenlenen bilgi yarışmasında soracaklar.. Nüfusu 3 milyon azalan, seçmen sayısı 6 milyon artan ülke hangisi..

a- Kenya b- Somali c- Honduras d- Türkiye e- hiçbiri..

Doğru cevap: d..

 

Espri diye algılamazsan akıl sağlığını yitirirsin..

 

(*)

Gönderi tarihi:
2007 yılına kadar seçimde kaydım yoktu, sonra üşene-sıkıla muhtarlığın yolunu tutup kaydımı yaptırdım

 

Bekir, söylediğimiz bu değil, seçmen niye arttı denmiyor. Elekronik ortam-mernis gibi projelerinden önce insanlar mahalle muhtarına bile kayıt olmuyorlardı. Olsa bile, başka yere taşındıklarında, kaydını almayıp, yeni taşındığı yerdeki muhtarlığa da kayıt yaptırıyorlardı. Muhtar nerden geldiğini sorsa bile uzaktan yazılırdı. Bu gibi çarpıklıklar pekala mükerrer oy için kullanılabilir. Madem kendinden örnek vermişsin, ben de kendimden örnek vereyim: Ben, bu ülkede, 27 senedir seçmenim, oy kullanıyorum. Seçmen bilgi kağıdı hep adresime gelmiştir.Taşındığım zaman da eski mahallemden kaydımı alıp yeni mahalleme kaydettirmişimdir. Konu senin 2007 yılında kaydolman değil, 2008’de olması gereken seçmen sayısının, nüfus artışına bağlı olarak, 2002 ve 2004’e göre az çıkması.

 

Ancak; seçmen sayısının artmasının anlamını AKP'nin bir oyunu olarak görmek bana biraz buzağı meselesini hatırlatıyor.

 

Kaldı ki; 5 milyon seçmen homojen bir topluluk değil ki sadece belli bir partiye oy verecekler diye türetilsinler.

 

5 milyonu AKP türetti diyen mi var. Bu 5 milyonun sebebi, nüfus kayıtlarının elektronik ortama aktarılması, yaşı gelen yeni seçmenlerin katılımı, bu anlaşılır bir şey. Sorguladığımız ise, 2002 22 Temmuz baz alındığında, bu 5 milyon artış az görünüyor. Sorun burada, yani; 2002 ve 2004 seçimlerinde bir şişirme söz konusu. Garabet burada. Önce, konuyu anla, öyle cevapla. :)

 

Kaldı ki, AKP’nin, 2002 ve 2004 ‘te insanları minibüslerle oy kullanmaya götürmelerini ve yurt dışındaki partililerin oy kullanması için Kapıkuleye otobüs servisleri düzenlediğini düşünürsek, yani; bu kadar gayret gösterilmesi, bu şişirmeyi AKP’nin mükerrer oy kullandırmak yoluyla türettiğinden de şüphe duymamıza neden oluyor.

 

Aynı şekilde, 2002 yılında toplam seçmen sayısı 41 milyon 405 bin iken toplam nüfus 69 milyon 302 bindi. Bugün ise 73 milyon 875 bin. Yani toplam nüfusta 4 milyon 573 binlik bir artış var. Bu durumda normal olarak seçmen sayısının, genç nüfusun yoğunluğu da dikkate alındığında daha fazla artması lazım. Yani bu seçimlerde en az 46,5 milyon seçmen olması gerekiyor.

 

Ama değil, nüfus artarken seçmen sayısı azalmış gözüküyor. İşte asıl skandal burada. Ortada inanılmaz bir garabet var. (VATAN)

Gönderi tarihi:
Sn.dünyahepimizin, bence, katılmadan önce konuyu anlayın, derim.. :) Saygılar.

Anlamayacak ne var sn Dogrucudavut, yeterki isteyelim. Önceki bir yazimda ( 3 numarali yorum) zaten bende aciklamaya calistim, herhalde okumamissiniz. Galiba saka olsun diye yazdiniz.

Gönderi tarihi:
Bekir, söylediğimiz bu değil, seçmen niye arttı denmiyor. Elekronik ortam-mernis gibi projelerinden önce insanlar mahalle muhtarına bile kayıt olmuyorlardı. Olsa bile, başka yere taşındıklarında, kaydını almayıp, yeni taşındığı yerdeki muhtarlığa da kayıt yaptırıyorlardı. Muhtar nerden geldiğini sorsa bile uzaktan yazılırdı. Bu gibi çarpıklıklar pekala mükerrer oy için kullanılabilir. Madem kendinden örnek vermişsin, ben de kendimden örnek vereyim: Ben, bu ülkede, 27 senedir seçmenim, oy kullanıyorum. Seçmen bilgi kağıdı hep adresime gelmiştir.Taşındığım zaman da eski mahallemden kaydımı alıp yeni mahalleme kaydettirmişimdir. Konu senin 2007 yılında kaydolman değil, 2008’de olması gereken seçmen sayısının, nüfus artışına bağlı olarak, 2002 ve 2004’e göre az çıkması.

 

 

 

 

 

5 milyonu AKP türetti diyen mi var. Bu 5 milyonun sebebi, nüfus kayıtlarının elektronik ortama aktarılması, yaşı gelen yeni seçmenlerin katılımı, bu anlaşılır bir şey. Sorguladığımız ise, 2002 22 Temmuz baz alındığında, bu 5 milyon artış az görünüyor. Sorun burada, yani; 2002 ve 2004 seçimlerinde bir şişirme söz konusu. Garabet burada. Önce, konuyu anla, öyle cevapla. :)

 

Kaldı ki, AKP’nin, 2002 ve 2004 ‘te insanları minibüslerle oy kullanmaya götürmelerini ve yurt dışındaki partililerin oy kullanması için Kapıkuleye otobüs servisleri düzenlediğini düşünürsek, yani; bu kadar gayret gösterilmesi, bu şişirmeyi AKP’nin mükerrer oy kullandırmak yoluyla türettiğinden de şüphe duymamıza neden oluyor.

Sn Dogrucudavut, Türkiye'yi yönetenler, yani sectiklerimiz gercekten bu sorunu cözmek isteseler cok kolay. Mesela vatandasin biri A mahallinden B mahallesinemi göcüyor. Göc ettigi yere kaydini yaptirdigi an otomatikmen eski adresinden siliniyor. Bunu gerceklestiren elekronik ortam artik en fakir ülkede bile var, su cok konustugumuz AB ülkelerinden hic bahsetmeme gerek yok, oralarda böyle sorunlara gülüyorlar.

Gönderi tarihi:
Sn Dogrucudavut, Türkiye'yi yönetenler, yani sectiklerimiz gercekten bu sorunu cözmek isteseler cok kolay. Mesela vatandasin biri A mahallinden B mahallesinemi göcüyor. Göc ettigi yere kaydini yaptirdigi an otomatikmen eski adresinden siliniyor. Bunu gerceklestiren elekronik ortam artik en fakir ülkede bile var, su cok konustugumuz AB ülkelerinden hic bahsetmeme gerek yok, oralarda böyle sorunlara gülüyorlar.

 

Konuyu anladığınıza sevindim. :) Zaten, bu tuhaflığın ortaya çıkması, yeni getirilen sistem sayesinde. Bunu da anlamış olmanızı dilerdim. Siz, Avrupalılarla bir olup gülmeye devam edin. Ama gülmeden önce size tavsiyem 'anlayın'.

Gönderi tarihi:
5 milyonu AKP türetti diyen mi var. Bu 5 milyonun sebebi, nüfus kayıtlarının elektronik ortama aktarılması, yaşı gelen yeni seçmenlerin katılımı, bu anlaşılır bir şey. Sorguladığımız ise, 2002 22 Temmuz baz alındığında, bu 5 milyon artış az görünüyor. Sorun burada, yani; 2002 ve 2004 seçimlerinde bir şişirme söz konusu. Garabet burada. Önce, konuyu anla, öyle cevapla. :)

 

Kaldı ki, AKP’nin, 2002 ve 2004 ‘te insanları minibüslerle oy kullanmaya götürmelerini ve yurt dışındaki partililerin oy kullanması için Kapıkuleye otobüs servisleri düzenlediğini düşünürsek, yani; bu kadar gayret gösterilmesi, bu şişirmeyi AKP’nin mükerrer oy kullandırmak yoluyla türettiğinden de şüphe duymamıza neden oluyor.

 

Özür dilerim, çok fazla dikkat etmediğim bir mesele idi...

 

Hadi anladık bakalım ne olacak...

 

Olması gereken 5 milyon yok. Mesele bu mu? Ve ya da 2007'de vardılar ama şimdi yoklar.

 

2007'deki kayıtlı seçmen sayısı: 42.571.284 Bu veri Yüksek Seçim Kurulu'nun muhtarlıklardan aldığı belgelerin listeler halindeki dökümü sonucu ulaşılan seçmen sayısı.

 

Daha önceki verilerin Mernis tabanlı verilerden alınmadığı görülüyor. Mernis ile kıyaslandığında Seçim Kurulundan yapılan açıklamaya göre yaklaşık 5 milyon seçmen yok. O halde ortada bir türeme var. Yani ki; seçmen sayısı 48 milyon olması için bir artış olması gerekiyor. 2009 seçimlerinde olması gereken seçmen sayısının 48 milyon olması gerekiyor 2007'de ise 42,5 milyon. Seçmen türememiş mi oluyor. Mernis'teki sayı demek ki daha fazla çıkmış.

 

Aydın, Bilgisayar Destekli Merkezi

Seçmen Kütüğü'nde (SEÇSİS) yer alan veriler ile MERNİS'de yer alan verilerin birbirini

tutmadığını ve yaklaşık 5 milyon seçmenin kaydının kendilerinde olmadığını açıkladı

 

Soru şu olabilir mi? Mernis'e ait bu kayıtlar 2007'de de varken ve o zaman da aslında seçmen sayısı 48 milyon olması gerekirken o seçimlerde 42,5 milyon kişi oy kullanmıştır. Bunun sebebi nedir? Seçim kayıtlarında Seçim Kanununa göre Yüksek Seçim Kurulu'nun kayıtları esas alınıyor. Şu an bile YSK doğrudan Mernis'e göre seçim belgesi çıkartamıyor YSK ve Mernis'te çıkan fazlalığı bulmaya çalışıyor. Onların kaydını yapıp oy kullanmaları için çabalıyor. Örneğin TC kimlik numarası olmayan seçmen oy kullanmada adamdan sayılmıyor ama Mernis'e göre de kayıtlılar. Laf aramızda ;) 600 bin tane TC kimlik numarası olmayan varmış...

 

Hasılı Mernis'e göre bir türetme var. Ya da Mernis'te bir fazlalık YSK'da bir eksiklik var. Ya da İkisinde de bir garabet yok sadece sayım şeklindeki farklılık bunu sonuçluyor.

 

Ben buzağı ile alakalı ne dediysem hala da aynı şeyi söylüyorum. Bunda bir kötü niyet aramak bence doğru değil. Mernis ve nüfusa dayalı kayıt sistemine göre birçoğumuz son bir yıl içinde Mernis'e kayıt edildik. YSK'nın listesine ise Muhtarlık kayıtları esas oluyor. Muhtarlıklarda ise ev ev kayıt yok. Siz bildirirseniz. Bildirimde bulunmayan tonlarca insan var. Ne tabir ama değil mi "tonlarca insan".

 

Neyse sabah sabah kafam bulandı bu kadar sayıyla...

 

Selamlar...

Gönderi tarihi:
Konuyu anladığınıza sevindim. :) Zaten, bu tuhaflığın ortaya çıkması, yeni getirilen sistem sayesinde. Bunu da anlamış olmanızı dilerdim. Siz, Avrupalılarla bir olup gülmeye devam edin. Ama gülmeden önce size tavsiyem 'anlayın'.

Önemli olan yanlislarimizi düzelmemiz. malesef cok halimiz var gülünecek, ama bizler gözlerimizi yumdugmuz icin genelde baskalari gülünecek halimizi görüyorlar.

neden irdelemiyoruz bu kadar kolay bir konunun hala ülkemizde bir sorun oldugunu? Neye dayaniyor bu acaba? Bizlerin hicmi sucu yok bu konuda? Herkes kendi partisinin dogrusunu kabul edip, gercek dogrulari görmeyerek bu hallere geldik sonunda.

Biz ve ben cok iyi anladigimiz icin sorunlarimiz azalmasi yerine gün gectikce cogaliyor. Bunu da lütfen siz iyi anlayinki baskalari halimize gülmesin.

Gönderi tarihi:

Bu yabanciya asik olma,yabanciyi ögme olayini ben aynen yabanci mali kullanmaya can atmakla esit olarak görüyorum.Suraya bakalim buraya bakalim,yumurtadan cikip kabugunu begenmemek olayi iste budur.Hep diyorum ki ya Allah iyikide Avrupalilari yaratti yoksa biz nereden örnek alabilirdik kime bakipta milletimizi kücük düsürebilirdik yoksa.

 

Simdi asil konuya dönmek istiyorum,hic merak eden oluyormu acaba;neden gayri safi milli hasila hesap edililirken nüfus azaliyor ama secim söz konusu olunca nüfus aniden artiyor?cevabi olan varsa buyursun yazsin.

 

 

saygilarla

Gönderi tarihi:
Bu yabanciya asik olma,yabanciyi ögme olayini ben aynen yabanci mali kullanmaya can atmakla esit olarak görüyorum.Suraya bakalim buraya bakalim,yumurtadan cikip kabugunu begenmemek olayi iste budur.Hep diyorum ki ya Allah iyikide Avrupalilari yaratti yoksa biz nereden örnek alabilirdik kime bakipta milletimizi kücük düsürebilirdik yoksa.

 

Simdi asil konuya dönmek istiyorum,hic merak eden oluyormu acaba;neden gayri safi milli hasila hesap edililirken nüfus azaliyor ama secim söz konusu olunca nüfus aniden artiyor?cevabi olan varsa buyursun yazsin.

 

 

saygilarla

Siz söylenenelerin gercekliligine bakin lütfen. Kedi ulasamadigi ete mindar dermis. Biz burada cok basit bir sorunun yillardan beri bazi siyasi cikar kavgasindan dolayi cözülmek istenmedigine isaret ediyoruz ve cözümünün oldugunu insanlara belirli örneklerle göstermeye calisiyoruz. Avrupada yasiyoruz, herhalde Afrika'dan gösterecek halimiz yok, cünki yasadigimiz ülkeyi digerlerine göre daha iyi tanidigimi biliyorum, tabiiki bazilari yasadiklari ülkede sadece vücutlariyla var olurlarsa ve beyinleriyle binlerce km uzaklarda kalip ne olup bittiginden haberleri yoksa ona diyecegim yok. Vücuduyla yasadigi ülkede olan ama beyniyle baska yerde olan bir sahis dogal olarak kendisini devamli dev aynasinda görürür ve benden baska dogru yapan yok der. Baskalarinin yaptigini gösterenede yabanci hayrani diye ithamda bulunur ve gene sonunda hakli olur. O yasadigi ülkeyi ( yabanci ülkeyi) hic sevmez, ama parasi tatli oldugu icin hayatta terk etmek istemez. Gidipte vatanini kalkindiracagi yerde yabanci ülkeyi kalkindirir, ama en büyük vatansever zanneder kendisini.

Siz konuyla ilgili sorunun neden cözülemedigini ( cözülmek istenmedigini) irdelerseniz daha saglikli tartisma yapariz derim.

Gönderi tarihi:

Desenize bu secimde 5 milyon kisi fazladan oy kullanacak ama isin aci yani herzaman fazladan oy kullanilmiyormu ?! Oyleki sirf yakinin emekli maasi kesilmesin diye parmagini kesip her ay duzenli olarak emekli maasini alan, annesi babasi oldugunde emekli sandigina haber vermeyipte catir catir emekli maasini yiyen Aci ama komik secmen sayisininda 1 yilda artmasi gayet normaldir ve bazen halk secimlerde okadar hileye basvurmaktalarki mezardaki yakinlarinin adina oy kullaniyor ve kimse buna ses cikarmiyorsa bugun secmen sayisi 5 milyonda artar 10 milyonda...

Saygilar

Gönderi tarihi:
Desenize bu secimde 5 milyon kisi fazladan oy kullanacak ama isin aci yani herzaman fazladan oy kullanilmiyormu ?! Oyleki sirf yakinin emekli maasi kesilmesin diye parmagini kesip her ay duzenli olarak emekli maasini alan, annesi babasi oldugunde emekli sandigina haber vermeyipte catir catir emekli maasini yiyen Aci ama komik secmen sayisininda 1 yilda artmasi gayet normaldir ve bazen halk secimlerde okadar hileye basvurmaktalarki mezardaki yakinlarinin adina oy kullaniyor ve kimse buna ses cikarmiyorsa bugun secmen sayisi 5 milyonda artar 10 milyonda...

Saygilar

Evet sayin yakisikli,sorunda burada ya.

Neden birdenbire secmen sayisinda artis oldu,secimlere 3-4 ay kala ortaya atilan bu iddianin anlami nedir.

 

saygilarla

Gönderi tarihi:

Sayin politika

 

Nedini acik ve net degilmi oy avcilarina daha fazla oy aslinda guzel bir yontem ustelikte okadar bir mali butcede gerektirecegini sanmiyorum yani yakinda herhalde anlarlar bu yontemin en zahmetsiz oldugunu ve bosuna torba torba komur dagittiklarina uzulecekler ama neyse canim zararin neresinden donerlerse kar kardir :)

Saygilar

Gönderi tarihi:
Evet sayin yakisikli,sorunda burada ya.

Neden birdenbire secmen sayisinda artis oldu,secimlere 3-4 ay kala ortaya atilan bu iddianin anlami nedir.

 

saygilarla

Daha hala neden nedenini ariyoruzki? Nedenleri belli. Önemli olan bu tür olaylarin önünü nasil kesecegimiz. Bu konuda neden kafa yormuyoruz? Ben bir örnek verdim, ama ithal diye hemen red ettinizki ciddiye bile almayip yabanci sevdalisi ilan ettiniz. Su anki Türkiye'de yürürlükte olan sistem yerli mali ve sonuc vahim. Bu malzemeden bu ürün cikiyor ne yapalim yani. malzemeyi ve ürünü gene disardan ithal edecegiz erinde sonunda.

Biz de burada sdece zaman kaybi icn yazmis olacagiz.

Gönderi tarihi:
Desenize bu secimde 5 milyon kisi fazladan oy kullanacak ama isin aci yani herzaman fazladan oy kullanilmiyormu ?! Oyleki sirf yakinin emekli maasi kesilmesin diye parmagini kesip her ay duzenli olarak emekli maasini alan, annesi babasi oldugunde emekli sandigina haber vermeyipte catir catir emekli maasini yiyen Aci ama komik secmen sayisininda 1 yilda artmasi gayet normaldir ve bazen halk secimlerde okadar hileye basvurmaktalarki mezardaki yakinlarinin adina oy kullaniyor ve kimse buna ses cikarmiyorsa bugun secmen sayisi 5 milyonda artar 10 milyonda...

Saygilar

 

Bakın bu adamlar henüz oy kullanmayacaklar. Mernis'te oy kullanabilecek kişi sayısı 5 milyon kişi fazla çıkıyor. Ancak; oylar Mernis kayıtlarına göre kullanılmıyor. Eğer YSK bu 5 milyon kişiyi tespit edebilirse (kendi kayıtları ile mernis arasındaki farkı bulup araştıracak kimler olduğunu) ancak ondan sonra oy kullanabilecekler.

 

Şu anda uygulanan Mernis'te tam sayıları yansıtmıyor. Tuik'in yaptığı adrese dayalı kayıt sistemi de birsürü yanlışla dolu. En uygun olanı nüfus kütüğündeki kayıtlar olabilir ancak o da ayrı bir sorunsal. Zira nüfus kütüklerinde kişinin ikamet adresleri bulunmuyor. Yani ki; nüfus kütüğüne göre seçmen kağıdı çıkartılması durumunda İstanbul'da ikamet eden Baran, Hakkariye oy kullanmaya gitmek zorunda kalabilecek. Eeee, ne olacak.

 

Bana hep çağdışı gelmiştir oy kullanma işlemlerimiz. Doğru olan nüfus kayıtlarına göre elektronik kimlik çıkartılması ve bu kimlikler ile Yurdun herhangi bir yerinde bir defaya mahsus olmak üzere oy kullanmayı sağlayacak donanımın yapılmasıdır. Bu donanımlarda/yazılımlarda pislik yapılamaz mı? Çok severim "Türkiye'de yaşıyoruz" demeyi. Bir çocuğu ölüp de ona ait kimliği arkadan gelen çocuğa veren bir ülkenin insanlarıyız her şey olur. Ama bu yöntem hem daha pratik, hem de belki daha da ucuza mal olacaktır.

 

Düşünün; Garajdasınız. Karşınızda bir tane oy kullanma kabini var. Günlerden pazar. Kabine gidiyorsunuz karşınızda bilgisayar ekranı gibi bir ekran var. Kimliğinizi alttan veya yandan, ben yandan daha çok severim, monitörün uygun yerine sokuyorsunuz. Karşınızda tüm partiler beliriyor. Hatta diyelim ki; yerel seçimler. Yukardan aşağıya önce muhtarlık, sonra belediye, sonra bilmem ne bela. Üzerlerinde işaretleme yanlarında onaylama kutusu var. Ekran dokunmatik(ben dokunmayı severim). Gerekli işaretleme ve ekrana dokunmayı yaptıktan sonra onay deyip; kimliği yerinden alıyorsunuz. Yazılım süper. 1 defa oy kullandığınızda artık bir daha kullandırtmıyor. Ha, bir sorun yok mu? Yani birileri 20-30 kişinin kimliğini toplayıp hepsinin oyunu kullanmaya çalışamaz mı? Bu pekala mümkün ancak bu da kabinlerin başına veya yanına bir eleman dikmekle halledilebilecek birşey. Yazılımı abartıp parmak izi filan alabilirsiniz onlar ayrı hikayeler...

 

Vay be...Ne tasarımcı olurmuş benden...Böyle bir sistemi düşünmedikten sonra mümkün değil...Ha, bu arada sabahleyin Baykal'ın açıklamalarını dinliyordum. Bu seçmen sayısına Baykal'da artış gözüyle bakıyormuş. Ben türeme demiştim ama...

Gönderi tarihi:
Güneri Cıvaoğlu

 

[email protected]

 

1 yılda 6 milyon genç yarattık

3 Aralık Çarşamba 2008

 

 

 

10 yılda 15 milyon genç yaratmakla övünürdük... Bakın devr-i AKP’de, 1 yılda 6 milyon genç yaratılmış(!!)

Tarhan Erdem’i iki sözcükle tanımlarım; “seçim doktoru...”

Bana ve siyasetle ilgilenenlerin tümüne göre seçimler ortak paydasında toplanabilecek her sorunun teşhisinde ve çözümünde o “referans isimdir.”

Bize göre kaç 10 yıldır zaten böyle ama son genel seçimlerde Tarhan Erdem’in AKP’ye yüzde 47 oy oranını öngörmesinden sonra öteki mahalledekiler de onu “seçim doktoru” bellediler.

Seçim öncesinde kimse böyle bir oranı, bırakın dile getirmeyi, aklından bile geçiremiyordu.

Tarhan Erdem, sadece bu oranı öngörmekle kalmadı, açıklayarak risk almak cesaretini de gösterdi.

Şimdi Tarhan Erdem, yerel seçimler için “Açıklanan yeni seçmen kütüğü, seçim güvenliğinin temeline konulmuş bombadır” diye yazdı.

Ve bu yolda yapılan uyarılar ciddiyet ve ağırlık kazandı.

“Bir yılda seçmen sayısı 6 milyon birden artar mı? Bunda bir iş var” sorgulaması gündeme gülle gibi düştü.

Gerçekten son 10 yılın yıllık ortalama seçmen sayısı artışı 500-700 bin dolaylarındadır.

1 yılda 6 milyon seçmen artışı olacak şey değil.

 

Sapla saman

Neden böyle? Çünkü... Üç ayrı seçmen datası var.

1 YSK (Yüksek Seçim Kurulu) seçim sayısıdır.

Bir yıl önceki Anayasa halkoylamasında seçmen sayısı 42 milyon dolaylarındaydı.

2 TÜİK Datası (Türkiye İstatistik Kurumu)...

48 milyon dolaylarında.

Aslında bu datanın TÜİK değil, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri tarafından saptandığı söylenebilir.

3 MERNİS (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi.)

........................

48 milyon dolaylarındaki seçmenin TÜİK ile MERNİS’in datalarının bir araya getirilerek düzenlemeleri yapılarak bulunmuş ve YSK’ya bildirilmiş olması, Tarhan Erdem’in çoğunlukla paylaşılan görüşü...

Yani...

1 yılda seçmen sayısını 6 milyon artıran devlet memuru ağırlıklı harman öyküsü bu.

 

İstim sonradan

İşin aslı şudur: 1946’dan başlayarak 1960’a dek tüm seçimlerde bürokrasi ağırlığı vardı.

1950 hariç hepsine şaibe gölgesi düşmüştü.

Kamyonlarla sandıktan sandığa seçmen nakli anıları hâlâ anlatılır.

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra bu yaranın bir daha açılmaması için seçim işleri ve kütükleri yargıya verildi.

“Madem, hırsızlığı, cinayeti, mirası, yaşamın her boyutunu yargının hakemliğine veriyoruz, seçimleri ve seçmen kütüklerini de yargının hakemliğine bırakalım” denilmiştir.

O tarihten bu yana YSK, yargıçlardan oluşmaktadır.

Ancak...

3 Mart 2008 tarihinde 298 sayılı kanunun 33. maddesine Anayasa Komisyonu’nda oldubittiye getirilerek şu fıkra eklendi:

“Seçmen kütüğü adres kayıt sistemindeki bilgileri, esas alınarak YSK’ca belirlenecek usul ve esaslara göre yeniden düzenlenir................ Güncelleştirilir.”

Peki “adrese dayalı kayıt sistemi” nerede?

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri’nde... Merkezi Nüfus İdaresi’nde...

Böylece...

Seçmen kütüklerini yönetimi ve denetimi bürokrasiye geçiyor, YSK şekil olarak kalıyor.

Anayasa’nın bu işlevi yargıya bırakan temel hükmüne kesinlikle aykırı.

Ne yazık ki, Anayasa Komisyonu’nda muhalefetten de “tık” olmamış.

İşte 1 yılda Türkiye’nin 6 milyon seçmen kazanışının zihinlerde çizdiği toksik soru işaretine Tarhan Erdem’den “lazer” gibi keskin bakış...

 

 

 

CHP NEREDEYDİ?

Dünkü CHP grup toplantısında Genel Başkan Deniz Baykal haklı olarak “seçmen sayısının 1 yılda 6 milyon artışını kaygı verici bulduğunu” söyledi.

“Adrese dayalı nüfus sisteminin İçişleri Bakanlığı’nca yürütüldüğüne ve bunlar esas alınarak seçmen kütüklerinin düzenlendiğine” işaret etti.

“İş, yargının elinden çıktı, memurun eline geçti” dedi.

Çok da doğru şeyler bunlar...

Ancak...

Bir de şu gerçek var...

Meclis oturumunda “seçmen kütüklerinin düzenlenmesini fiilen YSK’dan alan fıkra” görüşülürken sadece bir tek CHP milletvekili söz almış. Uzun uzun seçmen kütüklerinde yaşanan tezgâhları yermiş ve konuşmasını, “Bu değişimle ayıbın ortadan kalkacağını umuyorum” diye bitirmiş.

Yani... Bir bakıma değişikliği sözcükleriyle alkışlamış.

Anlaşılan bu işte CHP de fena halde uzun atlamış.

Bu, gökten zembille indirilmiş gibi 6 milyon fazla seçmenle yapılacak yerel seçimler büyük sancılar yaratır.

Çözüm yolu, bir başka yazıya...

Gönderi tarihi:
Ancak; seçmen sayısının artmasının anlamını AKP'nin bir oyunu olarak görmek bana biraz buzağı meselesini hatırlatıyor.

 

Valla ben senin kadar gevşek davranamıyorum sevgili Bekir.

 

Bir insan nasıl bu kadar pembe gözlüklerle bakabilir dünyaya hayret ediyorum. Aslında bilmiyor, görmüyor olduğundan da değil. Gayet iyi bildiğini de biliyorum.

 

Bak şimdi öküz kim buzağı kim biraz daha irdeleyelim. Alıntı Milliyet'te, Vatan'da vs gazetelerde var. Yandaş medyayı kurcalama bulamazsın.

""

İZMİR'de emekli astsubay 68 yaşındaki İsmail Zeki'nin 41 yıl önce iki aylıkken ölen kızı Zeynep Zeki'nin adı, bugüne kadar hiç yer almadığı seçmen listelerine aniden eklendi. Baba Zeki, ?Bunca zamandır ölü olan kızım nasıl oldu da seçmen listelerine girdi? diye tepki gösterdi.

?Benim şu anda Metin, Mehmet, Murat ve Mustafa isimli dört oğlum var. Hepsinin ismi seçim listelerinde var. Ama vefat eden kızımın ismi oraya nasıl eklendi anlamadım. Şimdiye kadar birçok seçim oldu ve ilk kez böyle bir şey oluyor. Kızım öldüğünde bunu Nüfus Müdürlügü'ne bildirdim. Sivas'tayken nüfus örneği de çıkardım ama kız sağ gözükmüyordu. Bunca zamandır ölü olan kızım nasıl olur da seçmen listelerine girdi.?

Kazım Karabekir Mahallesi Muhtarı Ahmet Gülgü de 15 yıldır muhtarlık görevini yürüttüğünü ilk kez böyle bir olayla karşılaştığını söyledi. ""

 

 

*****

Gönderi tarihi:

büyük skandal

« : Mayıs 09, 2007, 14:02:53 »

 

Bugün askıya çıkan yeni seçmen listesi, 2002’den bu yana nüfus 4.5 milyon artarken seçmen sayısının aynı kaldığını ortaya koydu. Bu durum, “3 Kasım’da 4 milyona yakın mükerrer ya da sahte oy kullanıldı” iddiasını güçlendiriyor

2002’DE nüfus 69 milyon 302 bin, seçmen sayısı 41 milyon 405 bindi. Bugün ise nüfus 73 milyon 875 bin. Seçmen sayısı ise neredeyse aynı: 41 milyon 465 bin. Genç nüfusun yoğunluğu dikkate alındığında normal olarak seçmen sayısının 46.5 milyona ulaşmış olması gerekiyordu. Ortada inanılmaz bir garabet var.

 

4 milyon mükerrer oy

Kamuoyu araştırmaları ve rakamlar konusunda uzman olan CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, 3 Kasım’daki seçmen sayısı konusununda öteden beri tereddüt taşıyordu. Dün, “Haklı çıktım. Son rakamlar 2002’de en az 4 milyon mükerrer ve sahte seçmenin yer aldığını gösteriyor. Çok büyük bir skandal bu” dedi.

 

 

Skandal...

2002 seçiminden beri nüfus 4.5 milyon artmış, seçmen sayısı aynı

 

Seçim süreci bugün fiilen çalışmaya başladı. 22 Temmuz milletvekili genel seçimlerinde oy kullanacak seçmenlerle ilgili listeler dün askıya çıktı.

 

Ve geçici listelerin askıya çıkmasıyla birlikte büyük bir skandal, 2002 seçimleriyle ilgili çok konuşulacak çok tartışılacak bir kuşku da ortaya çıkmış oldu.

 

Bu skandalı ilk tespit eden CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla. Kamuoyu araştırmaları ve rakamlar konusunda uzmanlığı ile bilinen Tanla, 2002 seçimlerinde seçmen sayısı konusunda öteden beri tereddüt taşıyan bir isimdi.

 

Dün aradı ve “Haklı çıktım, çok büyük bir skandal bu. 2002’den beri seçmen sayısı artmamış aksine azalmış” dedi.

 

Gerçekten de Tanla’nın verdiği rakamlar vahim bir tablo ortaya koyuyor. Şöyle ki:

 

2002 yılında Türkiye’nin toplam nüfusu 69 milyon 302 bin. 2002 seçimlerine baz oluşturan seçmen kütüklerine kayıtlı seçmen sayısı ise tamı tamına 41 milyon 405 bin.

 

2004 yılı Mart ayında yerel seçimler yapılıyor. O zamanki il genel meclisi seçimlerine baz oluşturan toplam seçmen sayısı 1.5 yılda 2 milyon 145 bin artarak 43 milyon 553 bine çıkıyor.

 

Şimdi bugün askıya çıkarılan 22 Temmuz seçimlerine ilişkin seçmen listelerindeki toplam sayı ise 41 milyon 465 bin. Bu rakam Mart 2004’e göre 2 milyon 85 bin daha düşük. Oysa aynı dönemde nüfus 71 milyon 152 binden 2 milyon 723 bin artarak 73 milyon 875 bine çıkmış.

 

Aynı şekilde 2002 yılında toplam seçmen sayısı 41 milyon 405 bin iken toplam nüfus 69 milyon 302 bindi. Bugün ise 73 milyon 875 bin. Yani toplam nüfusta 4 milyon 573 binlik bir artış var. Bu durumda normal olarak seçmen sayısının, genç nüfusun yoğunluğu da dikkate alındığında daha fazla artması lazım. Yani bu seçimlerde en az 46,5 milyon seçmen olması gerekiyor.

 

Ama değil, nüfus artarken seçmen sayısı azalmış gözüküyor. İşte asıl skandal burada.

 

Tanla’ya göre bu durum 2002 seçimlerinde çok fazla mükerrer ve sahte seçmen isminin yer almasından kaynaklanıyor.

 

Tanla, Yüksek Seçim Kurulu’nun yaptığı son saha çalışmalarıyla mükerrer ve sahte isimlerin büyük ölçüde temizlendiğini söylüyor. En az 4 milyon mükerrer seçmenin kütüklerden silindiğini ve çıkan son rakamın doğru olduğunu belirten Bülent Tanla, “bu durumda 2002 seçimleri ve seçim sonuçlarının üzerine çok ciddi bir soru işareti düştüğünü” kaydediyor.

 

Gerçekten de vahim bir durum. Şimdi ister istemez herkesin aklına şu sorular geliyor: Acaba mükerrer yazımlar seçim sonuçlarını ne ölçüde etkiledi? Bu mükerrer yazılan seçmenlerin oyları hangi partiye gitti? İktidar partisine mi? Bu durum MHP ve DYP’nin kılpayı baraj altında kalmalarında ne ölçüde etkili oldu?

 

Tabii ki bu soruların yanıtları hiçbir zaman bilinemeyecek. Bu fark belki de 2002 seçimlerinde seçime katılmamış gözüken 8 milyon 639 bin seçmenin içinde kaldı. Bunları bilmek mümkün değil ama bilinen tek gerçek 2002 seçimlerindeki seçmen listelerinin hatalı olduğu en az 4 milyon civarında bir sahte seçmenin o zamanki kütüklerde kayıtlı olduğu...

 

Tabii bu noktada şu da söyleniyor:

 

“Yeni seçmen listeleri henüz askıya çıktı. TC kimlik numarası olmayan 2 milyona yakın seçmen bu listelerde yer almıyor olabilir. Ayrıca itirazlar gelecek sayı değişebilir...”

 

Fakat bugünkü 41 milyon 465 kişilik seçmen listesi ne kadar değişse de 2002’deki hatayı telafi etmeyecektir. Belli ki 2002’de bir şeyler olmuş.

 

Tanla, “Kesinlikle oldu. 2002 seçimlerinde mükerrer oy çok kullanıldı. Çünkü en az 4 milyon gerçek olmayan seçmen vardı o listelerde” diyor ve hükümete şu çağrıyı yapıyor:

 

Sağlıklı bir demokrasinin temeli seçimler olduğu gibi seçimin sağlığı da seçmen kütüklerinden geçiyor. Ama görülüyor ki 2002 seçimleri öyle olmamış. Bu rakamlar iktidarın hangi yöntemle nasıl geldiğini ortaya koyan tipik bir örnektir. Şimdi ben iktidarı milleti oyalamak yerine önümüzdeki seçim için sağlıklı ve dürüst bir ortam hazırlamaya davet ediyorum...

 

vatan gazetesi

Gönderi tarihi:

22 Temmuz seçimi yenilenmeli Can Ataklı 03.12.2008

 

Konu ilk olarak geçen pazar günü Star TV’de Ruhat Mengi’nin sunduğu “Her Açıdan” programında gündeme geldi. Siyasetçi ve araştırmacı Bülent Tanla Yüksek Seçim Kurulu’nun seçmen sayısının 48 milyona çıktığını açıklamasının skandal olduğunu belirterek bunun son yılların en önemli siyasi tartışması haline dönüşeceğini belirtti.

 

Öyle sanıyorum ki, bu tartışma çok daha büyüyecek. Çünkü seçmen sayısının bir yılda 6 milyon artmasının akla ve mantığa sığar hiçbir tarafı yok.

 

Dün Bülent Tanla ile uzun bir sohbet yaptım. Önceki seçimlerdeki rakamları verdi. Örneğin 2002 seçimlerinde 41 milyon kayıtlı seçmen vardı. İki yıl sonra yapılan 2004 yerel seçimlerinde seçmen sayısı 2 milyon artarak 43 milyon oldu.

 

Garabet ise ondan sona başlıyor. Üç yıl sonra 2007 genel seçimlerinde seçmen sayısı “her nasılsa” 1 milyon düştü. Belki herkes şaşırdı ama ilgililerin “mükerrer yazılanları eledik” açıklamasına da karşı çıkamadı.

 

Geldik günümüze. Yüksek Seçim Kurulu önceki hafta 2009 yerel seçimleri için “kayıtlı” seçmen sayısını 48 milyon olarak açıkladı. Yani bir yıl öncesine göre 6 milyon seçmen artmıştı.

 

Şu ana kadar buna mantıklı bir açıklama getiren olmadı. Türkiye İstatistik Kurumu, Mernis ve Yüksek Seçim Kurulu ayrı ayrı nüfus sayımına göre çalışma yapıldığını ve kesin sonuca ulaşıldığını belirtiyor.

 

O zaman ortaya çok ciddi sorular çıkıyor. Örneğin 2007’deki genel seçimde 6 milyon kişi “seçmen kartı olmadığı için” oy kullanamadı.

 

Bülent Tanla bu 6 milyonu “kayıtdışı seçmen” olarak niteliyor.

 

Yunanistan’ın toplam seçmen sayısına eşit “kayıtdışı seçmenle” bir seçime gittik ve iktidarı tek başına AKP’ye teslim ettik. Bu 6 milyon seçimde oy kullanabilseydi sonuç bugünkü gibi mi olurdu?

 

Bunun kesin bir doğrusu yok. “Evet sonuç yine böyle olurdu” diyebileceğiniz gibi “Hayır, AKP kazansa bile tek başına iktidar olamazdı, baraj altında kalan başka partiler de Meclis’e girebilirdi” diyenlere karşı çıkabilir misiniz?

 

Bu durumda “2007 genel seçimleri şaibeli hale gelmiştir ve seçimlerin tekrar yapılması gerekir” fikri hiç de yabana atılamaz. Ancak burada da başka bir engel var.

 

Yasalarımız gereği Yüksek Seçim Kurulu kararları mahkemeye taşınamıyor. Ama durum Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülebilir. Ve imzaladığımız anlaşmalar gereği eğer AİHM “Bu durumda seçimlerin yeniden yapılması gerekir” kararı verirse buna uymak zorunda kalırız.

 

Bu mahkemeye de siyasi partiler ya da 6 milyon seçmenin eksikliği nedeniyle mağdur olduğunu iddia eden adaylar başvurabiliyor. Çünkü, mantıklı olmasa da teknik olarak bir parti “Bu 6 milyon seçmen bana oy verecekti, ama yazmadılar, biz de seçimi kazanamadık” diyebilir ve buna karşı çıkmak da mümkün olmaz.

 

Sonuç olarak seçmen kütüğü yazma işini yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız gerçeği ile karşı karşıyayız. Bülent Tanla Mayıs 2007’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada seçmen kütüklerindeki hataları dile getirmiş ve bunun için çok hızlı önlem alınması gerektiğini söylemişti.

 

Ancak o sırada ne hükümet ne Yüksek Seçim Kurulu bunu hiç dikkate almadı ve bir şey yapmadı.

Tabii “kayıtdışı seçmen” konusu öylesine şaibeli bir durum doğurdu ki, örneğin muhalefet partileri “AKP zaten kayıtlı olan 6 milyon kişiye daha seçmen kartı veriyor” dese bunun böyle olmadığının kanıtlanması bile aylar sürer.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.