Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SİZCE EVREN NASIL YOKOLACAK?


cuantum

Önerilen İletiler

Arkadaşlar DİKKAT ediniz, gözünüzü açınız, aklınızı ve dimağınızı serbest bırakınız, körükörüne önyargılarda saplı kalmayınız... Bütün bu bilim adamları müslümandı, batı yılarca müslüman bilim adamlarının eserleni okuttu..

İslam dini bilmi emretti..

Size soruyorum.. Eğer islam bilme önem vermiyorsa bunlar kim..?

Eğer bunlar müslüman bilim adamıysa, islam ne..? :))

 

Bir soru daha... Acaba şuan müslüman ülkeler bilimde geri kalmışlarsa bunun sebebi, islama sıkısıkıya bağlı kalmalarımı, yoksa islamın özünden uzaklaşıp batının kokuşmuz zevk sefalarına aldanıp asıllarını kaybetmelerimi..??

Saygılar-sevgiler efendim..

Terapi arkadaşımızın da dediği gibi ilgiyle ve büyük bir merakla takip ediyorum..Özellikle sevgili Kralx sizin bilgi paylaşımlarınız beni çok etkiledi.. :clover:

 

Bilim-Teknoloji bilgim sizler kadar olmasada izninle sorunu kendi fikrimle yanıtlamak istiyorum sevgili Kralx..Doğruluk derecesi tartışılır tabi..Müslüman ülkelerin bilimde geri kalmalarının nedeni; İslamın özünden yavaş yavaş uzaklaşmaları ve bilim ile ilgili bütün yeniliklerin önce batının icat etmesini beklemeleri..

 

Sevgiler...

 

Güneş gibi ol şefkatte,merhamette.

Gece gibi ol ayıpları örtmekte.

Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte.

Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette.

Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette.

Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol..

 

Celaleddin Rumi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 142
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Terapi arkadaşımızın da dediği gibi ilgiyle ve büyük bir merakla takip ediyorum..Özellikle sevgili Kralx sizin bilgi paylaşımlarınız beni çok etkiledi.. :clover:

 

Bilim-Teknoloji bilgim sizler kadar olmasada izninle sorunu kendi fikrimle yanıtlamak istiyorum sevgili Kralx..Doğruluk derecesi tartışılır tabi..Müslüman ülkelerin bilimde geri kalmalarının nedeni; İslamın özünden yavaş yavaş uzaklaşmaları ve bilim ile ilgili bütün yeniliklerin önce batının icat etmesini beklemeleri..

 

Sevgiler...

 

Güneş gibi ol şefkatte,merhamette.

Gece gibi ol ayıpları örtmekte.

Akarsu gibi ol keremde,cömertlikte.

Ölü gibi ol öfkede ,asabiyette.

Toprak gibi ol tevazuda,mahviyette.

Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol..

 

Celaleddin Rumi

 

+1 :clover: Çok doğru ve çok güzel bir tespit sevgili gece yağmuru..

 

 

"İzninizle de ne demek, olurmu öle bişey, biliyorum saygı ve nezaket babından öyle yazdın ama utandırıyorsun bizleri.. :)

Ayrıca bana söylediklerini haketmiyorum..

Nacizane bilgi ve araştırmalarımızı aktarıyoruz..

Faydalı olabiliyorsak ne mutlu bizlere..

 

 

Saygılar-sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konuya çok ortadan gireceğim için öncelikle özürdilerim. Yukarıda bahsedildiği Bilim-Teknik haziran 2006 sayısında Pnsylvania Eyalet Üniversitesindeki araştırmacıların büyük patlama öncesi için matematiksel bir anahtar buldukları hakkında küçük bir yazı var... Patlamanın arkasında büzülen bir evren olduğunu söylüyorlar. Demekki şuan genişleyen evren de belli bir süre genişledikten sonra daralacak. Sonra tekrar sıfıra yakın bir nokta ve tekrar patlama.sonra tekrar ve tekrar......yani bir döngüsellik var burada. Şimdi kimse bize yoktan var edildi demesin bu evreni. Birşey söyleyebilirim bu konu hakkında; insan her zaman daha öncesine gitmek ister ve hep daha önce daha önce daha önce......eminim ve iddidalıyım; hiçbir zaman tanrının varlığına ya da yokluğuna dair bilimsel bir kanıt bulunamayacak.Neden? Çünkü; o bu evren içinde metafizik krallığında, hayali tahtında, gerçek bir dünyaya bakıyor..oldukça gerçek ve fizik kurallarının tam olarak geçerli olduğu bir dünya......anlatmak istediğim neden tanrıya bir kanıt aranıyor ki? Dinle başlayan bilim neden dinle ilerlemek zorunda ki? Ayrı ayrı yapılamıyor mu bunların ikisi de? Niye bir taraf tanrıyı yalanlamaya çalışırken diğeri de onun varlığını savunuyor. Din insanların bebeklik mahsuludür. O zaman o kadarı çıkmış..yanlış anlaşılmasın; harika şeyler var orada....ama bence tanrı varlığını tartışmak artık çok mantıksız bir mesele...yokluğunu da öyle....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın A.T Bilim-Teknik haziran 2006 sayısındaki ifade edilen bulgunun üzerine çabucak bir teori geliştirdiğinizi görüyorum...

Şu anki hesaplamalara göre evrenin genişleme hızının azalacağı yere arttığı saptanmıştır.. Farsedelim şuan hala ilk patlamanın dağılım enerjisi artışta, farzedelim ki ilk patlama enerjisinin bittiği noktaya gelip (tepe noktaya) aynız hızla yada daha büyük bir hızla çöküşe geçecek..

Hadi buraya kadar geliştirilmiş teorileri okuduk, sonrasında tekrar bir patlama olacağını hangi mantıkla ve hangi hesapla dile getiriyorsun..

 

Dinin bebeklik işi olduğunu neye dayanarak söylüyorsun..

Yoksa sana küçükken lafontenden masallar yerine dinden masalarmı anlattılar, dinde masal yokki anlatsınlar, yoksa gerçekleri masal gibi algılıyorsun..

Bilim nasıl Allahı keşfedemez..

Sen bilimsel olarak bir bilgisayardan belki bir milyon kat daha karmaşık ve bilinçli bu tasarımları, düşünme yetisi olmayan doğanınmı yaptığını söylüyorsun, yoksa tamamen tesadüfmü...

 

 

Saygılar-sevgiler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın A.T Bilim-Teknik haziran 2006 sayısındaki ifade edilen bulgunun üzerine çabucak bir teori geliştirdiğinizi görüyorum...

Şu anki hesaplamalara göre evrenin genişleme hızının azalacağı yere arttığı saptanmıştır.. Farsedelim şuan hala ilk patlamanın dağılım enerjisi artışta, farzedelim ki ilk patlama enerjisinin bittiği noktaya gelip (tepe noktaya) aynız hızla yada daha büyük bir hızla çöküşe geçecek..

Hadi buraya kadar geliştirilmiş teorileri okuduk, sonrasında tekrar bir patlama olacağını hangi mantıkla ve hangi hesapla dile getiriyorsun..

 

Dinin bebeklik işi olduğunu neye dayanarak söylüyorsun..

Yoksa sana küçükken lafontenden masallar yerine dinden masalarmı anlattılar, dinde masal yokki anlatsınlar, yoksa gerçekleri masal gibi algılıyorsun..

Bilim nasıl Allahı keşfedemez..

Sen bilimsel olarak bir bilgisayardan belki bir milyon kat daha karmaşık ve bilinçli bu tasarımları, düşünme yetisi olmayan doğanınmı yaptığını söylüyorsun, yoksa tamamen tesadüfmü...

Saygılar-sevgiler..

 

 

''Tesadüf'' kelimesini nasıl tanımlıyorsunuz bilmiyorum ama bana göre ''bir olaya temel oluşturan bütün etkenler açıklanamazsa'' yani nedenler tam olarak belirgin değilse ya da eksikse bu durum bir tesadüftür. Ben size ''tanrı yoktur'' diye birşey dedim mi? Demedim. Sadece bilimin tanrıyı bulamayacağını söyledim....Ki hala inanıyorum bulamaz. Eğer bulsa bile bu diğer bilimsel keşifler gibi belli bir birikim tabakası oluştuğunda ortaya çıkar. Yani o an bulunmak zorundadır ve bulunur. Görelilik ya da kaos teorisi gibi....ya da newton determenizmi ya da kuantum....bilim böyle ilerler, birikerek.

 

 

Dinin insanlığın bebeklik ürünü olduğunu söyledim. İnsanların değil bakın insanların dedim. Mecaz oldu biraz, anlayabildiğinize(!) sevindim. Bunu da şuna dayanarak söyledim; ilk dinsel düşünce ''Paleolitik'' dönemde ortaya çıkmıştır. Son buzul çağı yeni yeni bitmeye başlıyordur ve insanlar o sıralarda mağara ve ağaç kovuklarında yaşıyorlardı. Toplayıcılık ve avcılıkla yaşamlarını sürdürdükleri için sürekli yer değiştirmek zorunda kalıyorlardı.(Paleolitik dönem GÖ. 500.000 li yıllarda başlar(anadolu'da) ).........Bu insanların yaşam şartları çok sertti. Soğuk iklim şartlarından dolayı avlamak zorunda kaldıkları hayvanlar da hiç de küçük değildi. Kısacası onlar doğaya karşı savaşmak zorunda kalıyorlardı. Ellerinde bulunan silahlar çakmak taşı ve obsidyenden yapılan kaba el aletleriydi. Ne ok ne mızrak ne de kılıç balta vardı. Yani o güçlü ve hızlı hayvanları yakalamak için zaten 20-25 kişilik klanlarından en az 10 kişiyi feda etmek zorunda kalıyorlardı. Onlar da ne yaptılar? Mağara duvarlarına çizdikleri boğa vs. resimleriyle ya da av tasvirleriyle ya da mağaranın baş köşesine koydukları ayı başlarıyla bir tür sihir geliştirdiler. İkincisi onlar anne karnında gördükleri cenini ölen insanları aynı o şekilde gömerek bir tarz ''yeniden doğum'' ya da ''yaşayan ruhlar- atalar- kültü yarattılar. Bkın dikkat edin bu totemizmin en basit safhalarıdır. Avusturalya yerlilerinde hala aynı inançlara rastlanır.

 

Her neyse; Mezolitik dönem falan derken insanlır Neolitik döneme geldi. Bu dönemde ilk yerleşik yaşam ve tarımsal faaliyetler başladı. Çatalhöyük çok iyi bir örnektir. İnsanlar tarıma geçince inançları da o yönde değişti. Onlar bir ana tanrıça yarattılar. O tahtta oturan koca göbekli koca göğüslü tanrıça aslında bereketi ve doğurganlığı simgeliyordu. N'oldu böylece? İnançlar gelişmeye, evrimleşmeye başladı...Burada da karşımıza doğaya karşı bir mücadele olgusu ortaya çıktı... Bu sırada insanların bilgi birikimi gelişimini sürdürüyordu ve iş ihtiyacın dışına çıktığı anda insanlar başka şeyleri de düşünmeye başladılar. Gözlerinin önünde ölen yakınları, varolan savaşları, hastalıkları açıklamak için düşünmeye başladılar. Bu olaylar belki bir kuş için ya da bir aslan için birşey ifade etmeyebilirdi belki ancak iç güdülerinin yanında bir de duyguları ve gelişmiş bir bellek sistemi olan insan için bu akıl almaz bir durumdu. İnsanlar önce kötü olayları açıklamaya başladılar. Çünkü iyi zaten anlamlıydı, iyi mutluluk vericiydi.

 

Şimdi biraz daha ileri gidelim, Tunç çağının başlarına, yukarı Nil vadisine. Orada gelişmeye başlayan bir toplum vardı; Mısırlılar. Bulundukları kapalı alan ve yanıbaşlarındaki Nilin onlara bahşettiği topraklar yüksek bir uygarlık geliştirmek için dörtdörtlüktü. Onlar tarım yapmaya başladılar. Ancak doğa yine durduğu yerde durmuyordu. Nilin taşması herşeyi bozuyordu...Sınırlar dağılıyor, yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan ''özel mülkiyet'' kavramı bir türlü yerine oturmuyordu. Yıldızlara bakıp zamanı bilen ve biraz kafalarını çalıştırıp geometri bilen insanları lider seçtiler. Onlara ''tanrı'' ünvanını verdiler. Çünkü onlar doğayı yenebildiler. Büyüyen uygarlık, yüksek uygarlığa dönüşürken onların bilgi birikimleri inançlarını da evrimleştirdi. Örneğin en büyük inançları İsis-Osiris aslında mevsimsel döngüyü anlatan bir efsanedir. Osiris'in parçalanması, İsis'in onu birleştirmesi..... Allahkahretsin yine doğa yine doğa!!! Nedir bu bitmek bilmez çilemiz! Neyse onlar da diğerleri gibi bir ''diğer dünya'' inancına sahipti. ''Ölüler Kitabı'' bunun en büyük kanıtı, tabi mumya olayı falan da var....Ölüler kitabı çok önemli, çünkü bu kitap dünyanın ilk ahlak kitabıdır ve daha sonra tevratın temelini temsil edecek olan kitaptır!!!!

 

 

Mezopotamya'da da farklı bir durum yoktu. Onlar da panteist bir dine sahipti. Onlarında tanrıları ve tanrıçaları vardı. Ve onların dini-ahlaki sistemleri çok gelişmişti. Marduk, Hepat, Elil gibi büyük tanrıları vardı. Güneş tanrısı hep baş roldeydi. Neden çünkü insan karanlıktan korkar. Karanlık tehlikelidir, karanlık belirsizdir, karanlıkta gelen sesler cinlerin sesidir, karanlıkta hırsızlar ortaya çıkar, belirsizliğin içinde kötü ruhlar vardır, onlar korkuturlar..........Ve güneş bu karanlığı süpürüverir, o adalettir, o herşeyi görendir........Ya yine doğa var !! Ha bir de belirsizlik tabi!!

 

Neyse doğa olayından biraz çıkalım...Şimdi ölüm korkusuna gelelim. Hepimiz düşünmüşüzdür, öldükten sonra ne olacak diye! İşte burada bir belirsizlik, belirsizliğin içinde de bir kaygı başlar. İşte ''din'' bunun ilacıdır....Her din bunu yapmaz mı? Ölümden sonra bir yaşam! Tüm dinlerin ortak noktası budur. Bu nedir biliyor musunuz? İnsanların ölümsüzlük isteğinin tarihsel bir kanıtıdır.

 

Bir de tek tanrılı dinler var değil mi? Hani hep musevilikle başladığını sandığımız? Hayır aslında. Sistematik bir tek-tanrıcılık, Mısır'da başlamıştı. Akhenaton dini tek tanrı inancını tasvir ediyordu.... Hıristiyanlık gnostik bir yapıda ortaya çıkmıştı ve kurtuluşu müjdeliyordu. Şu anki kanıtlar gerçekten yaşamış bir İsa'yı çok iyi sorgulayabiliyor. Muhammed bundan farklı birşey yapmadı. Kendisinin gnostik bir din olan Sabilik içinde olduğunu biliyoruz. Yaşadığı ortamda yahudiler hıristiyanlar, zerdüştler, sabiiler, putperestler vardı..........ve o çok iyi bir gölemciydi. Arap Yarımadasında yaşanan karışıklık ve ahlaki çöküntü, bir dinin doğmasını gerektirdi ve Muhammed buna öncülük etti.

 

Yukarıda verdiğim örneklerde insanın doğaya karşı savaşma ve onu açıklama zorunluluğunun dinin oluşmasına neden olduğunu göstermeye çalıştım. Yani söylemek istediğim şu; din önemsiz değildir. O geçmişte bir çok yükümlülüğünü yerine getirmiştir. Birçok şeye açıklık getirmiş ve düzene koymuştur. Ancak şimdi açıklama işini bilim dinin eelinden almıştır. Çünkü gelişen ve yükselen medeniyet ''din'' i arkaya itmeye başlamıştır. İnsanların görüşleri gelişmiş, düşünceler büyümüş, dünyayı anlama çabamız tüm uzaya yön çevirmiştir. Artık toprak altından filizlenen tohumu Hades tarafından kaçırılan Persephone'nin 6 ay annesi Demeter'in yanında 6 ay yer altında Hades in yanında kalmasıyla açıklamıyoruz. Çünkü bilimnsel düşünce dinsel düşüncenin önüne geçti. Yani insanlık ergenliğe adım attı...

 

Ama itiraf etmeliyim ki özellikle doğu ülkelerinde dinin ahlak sisteminin çökmemesinde büyük önemi var. Bunun sebebi de eğitimsizlik ve dinsiz olmanın ahlaksız olmayla aynı olduğunu sanmamızdır. Ama bunu da aşar insanlık ve herkes tarihi geçmiş ve korkuya dayanan ahlak felsefesini(dini) bırakır, kendi felsefesine güvenir... Böylece son tortular da temizlenir.

 

 

Son olarak o daralan evrenle ilgili söylediğim şey geçmişe bakarak bir öngörme olayıydı. Şimdi bigbangin öncesine bakıyoruz bir büzülen evren var....demek ki daha önce bu evren şişiyordu, yani bir büyük patlama daha önce de vardı...Ozaman bir daha olması büyük bir olasılık. Evrenin şişme hızının artması çok doğal. Çünkü alan büyüdükçe kütle çekimin etki ettiği alan da büyüyor. Aynı kuantum etkisi, daha önceki evren gibi bizi de büzülmeye yöneltir....

 

Neyse öyle işte...Ayrıca küçükken dinle ilgili- pardon ilgili olmayan- masallarla büyüdüm, çoğu türk çocuğu gibi...ama la fonteine de okudum.... saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın A.T Allah aşkına siz neler söylüyorsunuz böyle ya.. :)

Söylediğiniz şeyler adını yazmayı bilemediğim lafonten den masalları geçmiş..

Siz adını yazmayı bildiğiniz la fonteine nin masallarıyla büyümemişsiniz ama ondan da geri kalır yanınız yok maşallah..

Ne demek ''bir olaya temel oluşturan bütün etkenler açıklanamazsa'' o olay tesadüftür demek.. :)

Böyle komik iddia olurmu ya..

Valla bir çuval inciri berbat etmişsiniz.. En baştaki o mısrayı okuduktan sonra beynimde oluşan sizinle ilgili tablo, iletinizin diğer kısımlarını da gülerek ve cıkcık çekerek okumama neden oldu..

Yani ben bilgisayarın nasıl yapıldığını, bilgisayarı oluşturan parçaların neler olduğunu açıklayamıyorsam o bilgisayar tesadüfen oluşmuştur öylemi :)

Söylediğiniz aynen budur A.T.... kurtarmaya çalışmayınız..

 

Gellelim diğer konulara..

Diyorsunuz ki, ilk dinsel düşünce ''Paleolitik'' dönemde ortaya çıkmıştır...

Bu sadece tarihi bir teoridir..

Dinin paleolitik devirdfe ortaya çıktığını ıspatlayan ve kati olarak budur diyen bir veri yada sonuç yoktur..

Bilim adamlarının mağara duvarlarında buldukları resimlerden figürlerden böyle bir tespitin çıkması çok kısır ve basit bir bir tespittir..

Bizlere göre dünyada, genel olarak hiç bir dönemde ilkel insanlar yoktu..

Mağaralarda bulunan o resimleri yapan insanlar sizinde söylediğiniz gibi bugün bile mevcuttur, geçtiki geçmişte mevcut olmasın..

İlk insan Adem aleyhisselamdır ve tarımdan hayvancılığa kadar o' na bir çok bilgi verilmiştir ve o dönemlerde uygulama başlamıştır..

Ha..! sonraları doğal afetler yada insan yıkımları sonucu belki o devirlere ait kalıntılar ortadan kaybolmuştur..

Mağaralar doğal afetlere en dirençli yerlerdir ve yapısı gereği sağlam ve silinmesi güç yüzeylere sahiptir.. Elbete o devirin geri kalmış insanlarının mağarada yaşayanları ilkel yaşamış ve bunu da resmetmiş olabilir... Şuan bile dağlarda, kamıştan evlerde ve buzdan evlerde ve hatta mağaralarda yaşayan insanlar mevcuttur..

Ama şuan bizlerde mevcuduz..!!

Gene bu ilkel insnaların bilmem nelerden korunmak, şans getirmesini ummak yada belayı, uğursuzluğu defetmek gibi inanaçlarla size göre dinin temeli dediğiniz ve o temel dinin tanrısı sandıkları heykelciklerden, çakıl taşlarından ve buna benzer şeylerden medet ummaları onların psikolojileri ve bilgisizlikleri gereğidir..

Bugün bile en gelişmiş ve modern toplumlarda boğazındaki kolyeden uğur bekleyen yada bazı nesnelerde uğursuzluk olduğuna inanan, putlara, ateşe, ineğe, yıldıza tapan insanlar mevcuttur..

 

Ayrıca din sanıldığı gibi Musa aleyhiselamla falan başlamaz hatta senin sandığın gibi de değildir..

Din ilk insandan bu yana vardır ve haktır..

Bunu bilim ıspat edebilir ama asla inkar edemez...

Kim ne derse desin, gördükleri muazzam kudret karşısında isteyerek yada istemeyerek boyun eğen ve büyük bir çoğunluğu da müslüman olan bilim adamlarının varlığı bizler için sevindirici bir durumdur..

 

 

Saygılar-sevgiler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bütün bunları inancınızla söylüyorsunuz, kanıtlarla değil. İlk insanın adem olduğunu kanıtlayan hiçbir veri yoktur kutsal kitaplarda yazılanlardan başka. Ne doğal afetlerinden falan bahsediyorsunuz k siz? İnsan mağarada yaşamak zorundaydı, çünkü buzul çağından yeni çıkılmıştı ve tarımsal faaliyetin gerçekleşmesi için ortada uygun koşullar yoktu. Bahsettiğim dinsel temel, evet tarihsel bir teoridir ama aksini ispat edemezsiziniz. ''TEORİ'' dedik benimkisine, ya sizin iddialarınız neler. Tamamen temelsiz varsayımlar. Evet bu mağara resimlerini yapan insanlar hala var, çünkü onlar kapalı bir yaşam tarzı sürdüler ve coğrafi ve iklimsel koşullar yüzünden, gitgide büyüyen medeniyete uzak kaldılar....Bu yüzden ilkelliklerini korudular. Bkın ne kadar mantıklı bu şeyler. Peki Adem mevzusu? Peki diyelim insanoğlu Adem ve Havva'dan türedi....Nasıl peki? Adem ve havvanın çocukları ister istemez ensest bir ilişki yaşamak zorunda kalırlar ve kromozom uyuşmazlığından 21. kromozomu eksik çocuklar doğar. Üstelik bunlada kalınmıyor bu olaya Ademden sonra bir de Nuh'ta yaşanıyor. Yani sen diyorsun bilim bunları bulur falan...EEE bunlar bilimi tamamen reddetti şimdi? Sonuç ne yani? Ne kadar eksik olursa olsun, evrim teorisi bu ilkel safsatalardan daha mantıklıdır. Çünkü eksikte olsa kanıtlar vardır elinde....Adem'in elinde kanıt yok.

Şu tesadüf olayında da üstün zekanızla yine yanlış anlamışsınız sayın laftan çok kekeleyen. Şöyle örnek vereyim ben herkesin anlayabilmesi için; şimdi ben bir zar attım ve 3-2 geldi. Bu tesadüftür değilmi, nam-ı diğer şans....ama ben ortamdaki zara etki eden bütün doğal şartları açıklasaydım ( basınç, atış açısı, sürtünme, vs. vs. vs.) kaç gelebileceğini tahmin edebilirdim. Yani senin bilgisayarın yapımını bilmemen, senin bilgisizliğindir, bilenler yapmış işte, demek ki tesadüf değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Senin de kanıtların yok dostum..

Tekrar ediyorum hiç bir teori kanıt teşkil etmez..

Kanıt teşkil etmeyen yada ıspatlanamayan teorinin mantıklısı da birdir mantıksızı da..

Laftan çok kekeleyen sözünüzü de aynen geri iade ediyorum..

Terbiyeni takın sonra yaz..

 

Bir zarın 3-2 gelmesi için oluşan şartlardan bahsediyorsunuz..

Başını iki elinizin arasına koyup iyi bir düşünün, ama önce sinirlerinize ve hazmınıza hakim olun..

Asılında zar örneğini verirken güya kendi fikirlerinizin doğruluğunu ıspat etmeye çalışmışsınız ama komik bir şekilde benim fikirlerimin doğruluğunu ıspat etmişsiniz..

Nasılmı..??

 

Zar örneğinize göre tesadüf diye bir şey yoktur..

O halde tesadüf diye nitelendirilen evrim teorisi de yoktur..

Gerçekten de tesadüf diye bir şey yoktur..

Herşey en ince ayrıntısına kadar hesaplanmıştır, herşey etkiye etki oranında tepki verir..

Bu durmda o zarın 3-2 gelme işi tamamen etki tepki meselesidir..

Sakın bana canlılığın oluşabilmesi için gereken şartlar oluştuğu için canlılar oluşmuştur deme..

Canlılığın oluşması için gereken şartları bilen ve oluşturan kim..??

Milyonlarca türden maydana gelen bu canlılık kendi kendine canlılık meydana gelcecek ortamı bulur bulmaz nasıl olurda çeşit çeşit, harikulade ve karmaşık yapılar meydana getirirler..

Canlılığın var olması için gerekli şartları ki, bu şartlar öyle iki satır yazı ile ifade edilebilecek şartlar değildir..

Bunun için yeni bir bilim doğmuştur ve bilim adamları yaşam için milimi milimine hesaplı ve uygun şartın oluşturulduğunu keşfetmişlerdir.. ve bu şartları akılsız atomlar yada atom altı parçacıklarının oluşturamayacağını kabul etmişler ve sonsuz kudret sahibi Allah (cc) ye iman etmişlerdir..

 

 

Not: Evrim teorisi aslında muhatap kabul edilebilecek bir teori bile değil ama bakmayın, bazı arkadaşlarımızın ortalıkta uçuşan kelime ve mantık tozlarını tenefüs edip, bu saçma teoriye inanma tehlikesinin olabileceğini farzederek karşı iletiler yazıyoruz..

 

Hala bana.. hadi tesadüf demeyelim (şartlar oluşmasını zorlasa bile) diyelim ; stocrom-c - evrim uyuşmasını ve açıklamasını yapamadınız..

Bekliyorum..

 

 

Sayıglar-sevgiler...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mevcut fizik bilgime ve okuduğum eserlere bakarsak ;

 

önce tüm evreni ( tüm galaksilerdeki tüm gezegenleri ) bir denge içerisinde tutan kütle çekim kanunu'nun bozulması gerekiyor...

 

ikinci aşama ; galaksilerdeki güneş sistemlerinin enerji kaynağı olan güneşlerin sönmesi ( enerjilerinin tükenerek birer kara deliğe dönüşmeleri ) gerekiyor...

 

üçüncü ve son aşama ; kompleks canlılardan , mikroskobik tüm canlılara kadar organik yaşamın son bulması gerekiyor...

 

:(

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

herkese selam, sayın yam yam hala neyin mucadelesini veriyorsunuz anlamıyorum

 

 

Evrendeki sır güç:Kara enerji

EVREN NEDEN HIZLA GENİSLİYOR? BUNUN SEBEBİNİN HAYAL BİLE EDEMEYECEĞİMİZ BÜYÜKLÜKTE BENZERSİZ BİR ENERJİ ŞEKLİ OLDUĞU İLERİ SÜRÜLÜYOR

 

Büyük bir hızla genişleyen evrenin Big Bang denilen büyük bir patlamanın sonucu ortaya çıktığı anlaşılmış bulunuyor. Evreni oluşturan yüzmilyarlarca galaksi ve herbirini oluşturan yüzmilyarlarca yıldız bir ivmeyle birbirlerinden uzaklaşmakta ve evren daha da genişlemekte. Yıldızları birbirinden artan bir hızla uzaklaştıran bir enerjinin olduğunu saptayan bilimadamları bu devamlı var olan gücü "kara enerji" diye adlandırıyorlar. "Kara" diye tabir ediliyor çünkü tam olarak ortaya koymak imkansız. Aynı zamanda bir "enerji", çünkü madde olarak tanımlanamıyor.

 

Yapılan "mikro dalga fon" ölçümleri uzayın yassı şekilde olduğunu gösterdi. Ancak bu veriler uzaydaki madde miktarı ölçümleri ile uyuşmamakta.Yani uzayın yassı olması için gerekli olan madde uzayda mevcut değil. Gerekli olanın sadece üçte biri var. Weinberg ve diğer bilim adamları, madde oranı ve mikrodalga bulguları arasındaki uyumsuzluğu, bilinmeyen itici bir kuvvetin varlığı ile açıklayabileceklerini düşünüyorlar. İşte bu kuvvete kara enerji adını veriyorlar. Bu yeni bulguyu Nobel ödüllü fizikçi Steven Weinberg "astronominin en temel keşfi" olarak adlandırıyor. Bu devamlı güç, evrenin artan bir hızla genişlemesine sebep olan ivmeyi sağlıyor.

 

Ancak bilim adamlarını yaptıkları hesaplar hayret verici büyüklükte bir güç tanımlamakta. Nitekim buldukları kuvvetin değeri 10120 yani 1 sayısının yanına 120 tane sıfır gerektiren akıllara durgunluk veren bir sayı. Turner bu durumu "doğru olamaz" diye nitelendiriyor ve ilave ediyor "çünkü eğer doğru olsa idi bu kadar hızlı genişleyen bir evrenden dolayı burnumuzun ucunu bile göremezdik."

 

Açıkça evrende hakim olan muazzam gücün varlığına şahit olan bilim adamları hayretlerini gizlememekteler. tanımlanabilen belli bir amaca yönelik böyle büyük bir gücün sahipsiz olduğunu iddia edecek kimse bulunmuyor. Çünkü tüm evrene hakim olan bu kuvvet beraberinde yıldızları ve galaksileri de bir düzen içinde tutuyor, dengeyi sağlıyor. Kuşkusuz böyle olağanüstü bir kuvvetin kontrolü, herşeye hakim, sınırsız güce sahip Yüce bir Varlık sayesinde mümkün olabilir. Elbette ki, Dünyayı ve tüm evreni yaratan, azim olan Allah, bize kendini yeni keşiflerle tanıtıyor.

 

 

--------------------------------------------------------------------------------

kaynak;

 

- Çok Karanlık Enerji(Very Dark Energy), Karen Wright, DISCOVER Vol. 22 No. 3 (Mart 2001).

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Senin de kanıtların yok dostum..

Tekrar ediyorum hiç bir teori kanıt teşkil etmez..

Kanıt teşkil etmeyen yada ıspatlanamayan teorinin mantıklısı da birdir mantıksızı da..

Laftan çok kekeleyen sözünüzü de aynen geri iade ediyorum..

Terbiyeni takın sonra yaz..

 

Bir zarın 3-2 gelmesi için oluşan şartlardan bahsediyorsunuz..

Başını iki elinizin arasına koyup iyi bir düşünün, ama önce sinirlerinize ve hazmınıza hakim olun..

Asılında zar örneğini verirken güya kendi fikirlerinizin doğruluğunu ıspat etmeye çalışmışsınız ama komik bir şekilde benim fikirlerimin doğruluğunu ıspat etmişsiniz..

Nasılmı..??

 

Zar örneğinize göre tesadüf diye bir şey yoktur..

O halde tesadüf diye nitelendirilen evrim teorisi de yoktur..

Gerçekten de tesadüf diye bir şey yoktur..

Herşey en ince ayrıntısına kadar hesaplanmıştır, herşey etkiye etki oranında tepki verir..

Bu durmda o zarın 3-2 gelme işi tamamen etki tepki meselesidir..

Sakın bana canlılığın oluşabilmesi için gereken şartlar oluştuğu için canlılar oluşmuştur deme..

Canlılığın oluşması için gereken şartları bilen ve oluşturan kim..??

Milyonlarca türden maydana gelen bu canlılık kendi kendine canlılık meydana gelcecek ortamı bulur bulmaz nasıl olurda çeşit çeşit, harikulade ve karmaşık yapılar meydana getirirler..

Canlılığın var olması için gerekli şartları ki, bu şartlar öyle iki satır yazı ile ifade edilebilecek şartlar değildir..

Bunun için yeni bir bilim doğmuştur ve bilim adamları yaşam için milimi milimine hesaplı ve uygun şartın oluşturulduğunu keşfetmişlerdir.. ve bu şartları akılsız atomlar yada atom altı parçacıklarının oluşturamayacağını kabul etmişler ve sonsuz kudret sahibi Allah (cc) ye iman etmişlerdir..

Not: Evrim teorisi aslında muhatap kabul edilebilecek bir teori bile değil ama bakmayın, bazı arkadaşlarımızın ortalıkta uçuşan kelime ve mantık tozlarını tenefüs edip, bu saçma teoriye inanma tehlikesinin olabileceğini farzederek karşı iletiler yazıyoruz..

 

Hala bana.. hadi tesadüf demeyelim (şartlar oluşmasını zorlasa bile) diyelim ; stocrom-c - evrim uyuşmasını ve açıklamasını yapamadınız..

Bekliyorum..

Sayıglar-sevgiler...

 

 

 

Bakın sizin anlayamadığınız birşey var. Ben burada tanrının varlığını ya da yokluğunu tartışmıyorum. Ben burada tesadüfü tartışıyorum. Siz buraya evrim teorisini soktuğunuz için dolayısıyla bunu da tartışıyorum. Yani tanrının varolması için illa Ademle Havvanın varolmasımı gerekiyor, buna cevap verin. İkincisi tanrıya inanmak dine mensup olmak mıdır?, buna cevap verin. Ayrıca Kuranın tanrı tarafından gönderildiğine inandığınız için mi evrim teorisine karşı geliyorsunuz yoksa gerçekten elinizde yaratılış hikayesi için mantıklı kanıtlar var mı? Dediğim gibi kanıtlarınız yok. Sadece evrim teorisini eleştiriyorsunuz, teorinin içinden çıkan hataları gösteriyorsunuz.....kendi düşüncenizi inancınızdan başka destekleyen hiçbirşey sunamıyorsunuz......Ve siz diyorsunuz ki teorinin mantıklısı da birdir mantıksızı da.....Bence yanlış bir düşünce. Çünkü teori mantıklı olmasa hala teori olmaz, çünkü o aşamaya gelemeden elenir. Ayrıca bana evrimin sunduğu kanıtlardan daha mantıklı kanıtlar sunun yaratılış için, inanayım-gerçeklere saygım var ama somut gerçeklere.....varsayımlarla gelmeyin, kanıtlarla gelin. Ayrıca canlı organizmaların türemesi için uygun ortamın kendiliğinden oluşması neden sizi bu kadar gergin hale getiriyor? Niye bu kadar şaşırtıyor....Biliyorum heyecan verici ama, birazcık da saldırganlaştırıyor galiba. Tekrar söylüyorum, bana yaratılış için kanıtlarla gelin. Bakın siz istediniz kanıtlar, ben bunun üzerinde çalışıyorum.....Burada hepsini sunacağım, ama karşılık bekliyorum, ben de kanıtlar istiyorum sizden..(aynı zaman da teorinin eksik ya da mantıksız yanlarını da suynacağım, objektif olmak için önemli).. Bahsettiğiniz tesadüfün hangi güçler tarafından meydana getirildiğini tartışmıyorum, tesadüfün kendisini tartışıyorum. İddia ediyorum ki o hep karşı çıktığınız milyonda bir tesadüfler çok güzel gerçekleşir.... Aksi taktirde bilimselden çıkıp metafiziksele gireriz, forumun konusuna uygun düşmez. Bekliyorum kanıtlarınızı sayın kralx-hem de sabırsızlıkla-............ayrıca terbiyeli olmamı lütfen terbiyesi olanlar tavsiye etsin, aksi taktirde pek ikna edici olmuyor..... Alaycı tavrınıza bir tepkiydi söylediklerim......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım evrim teorisi baya bir sıkmaya başladı..

Şimdi sana küçük bir temsil yazacağım ve uzatmıyacağım..

 

 

Farzedelim ben bir ormanda yürüyorum, ısısz bir orman burası..

İlerlerken önüme bir ev çıkıyor...

Alla alla bu da ne bu ıssız ormanda..

 

İşte bu noktada ben o evin orman ne kadar ıssızda olsa birileri tarafından yapıldığına inanırım..

Ama birileri tarafındfan yapılmasını akledemiyorsam yada bu nasıl olur burada birileri ne gezer.. desem bile..

Asla ve aslaaa bu ev tesadüfen oluşmuş burada demem..

İşte evrim teorisi aynen böyle saçmadır..

Üstelik hiç bir mantıklı kanıtı da yoktur..

Varsa tek tek söyle, bizde tek tek çürütelim o kanıtları..

 

Yaşam için gerekli şartlar kendi kendine nasıl oluşsun, maddenin aklımı varki yaşamsal bir ortam oluşltursun hemde en ince teferruatına kadar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşte evrim teorisi aynen böyle saçmadır..

Üstelik hiç bir mantıklı kanıtı da yoktur..

Varsa tek tek söyle, bizde tek tek çürütelim o kanıtları..

 

 

El insaf....

 

Cesaret akıldan gelirse cesarettir. Bilgisizlikten gelirse cehalettir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cesaret mi.. :)

Ne...?

 

Ne alaka yamyam yani şimdi sen tektek aşama aşama evrimi kanıtladığınımı düşünüyorsun..

Lütfen biyerlere yazdıysan uğraşma tekrar yazma buraya bize link ver..

 

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=257412

 

İlgili linkteki yazıyı okursan ne demek istediğimi anlayacaksın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

--------------------------------------------------------------------------------

kaynak;

 

- Çok Karanlık Enerji(Very Dark Energy), Karen Wright, DISCOVER Vol. 22 No. 3 (Mart 2001).

 

Yahu biraz dürüst olun...

 

-http://www.populerbilgi.com/genel/kara_enerji.php-

 

Defalarca söyledim... Bana H.Y referanslı kaynaklarla gelmeyin arkadaşım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Verdiğin lingteki yazı şu;

 

"Konu evrim olunca nedense bütün teist arkadaşlarımız birden biyoloji uzmanı kesiliyorlar. Hatta öyle ki "Hadi getirin kanıtlarınızı, tek tek çürüteceğim" diyecek kadar da ileri gidebiliyorlar. Öyle ya, hazretler bilmem kaç yıl biyoloji okumuşlar (!), adeta bilimsel (!) yayınları hatim etmişler, ortaya koydukları bilimsel tezlerle de evrimi çürütmüşlerdir. Güler misiiiin, ağlar mısın?

 

........................................

 

 

Evrim karşıtı söylemlerin amacı bilimsel gerçeklere karşı toplumda bir kuşku uyandırmak ve evrimin tartışmalı olduğu izlenimini yaratmaktır. Çoğu aydınlarımız bile, 'evrimin tartışmalı olduğuna' inanmaktadır. Peki dünyanın döndüğü tartışmalı mıdır? Hayır. Evrim de dünyanın döndüğü, dünyanın yuvarlak olduğu kadar gerçektir. Yaradılışçılar kafa karıştırarak bu gerçeği gizlemeye, bu gerçeğin okullarda okutulmasının önüne geçerek bilimsel düşünemeyen, kaderine razı, itaatkâr kişilerden oluşan bir toplum oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu yaklaşımlarında da bir ölçüde başarılı olmuşlardır.

 

Evrim söz konusu olduğunda evrim süreci ile evrim olgusu arasındaki farkı iyi anlamalıyız. Evrim süreci evrimin oluşundaki süreçtir. Bir toplumdaki gen ve genotip frekanslarının zamana bağlı değişimi, farklı toplumlarda farklı genetik yapıların oluşması ve türlerin oluşması evrim sürecini belirler. Evrim kuramı ise evrim sürecini açıklamaya çalışır. Bir insanda yaklaşık 30 bin gen olduğu insan genom projesindeki çalışmalar ile kesinlik kazandı. Bir meyve sineğinde 10 bin gen olduğu tahmin ediliyor. Evrim süreci, değişen çevre koşullarında gen frekanslarındaki değişim ise bu kadar gende olabilecek değişimleri izlemenin ne kadar güç bir uğraş olduğunu görülebilir. Evrimsel biyologlar arasında olan evrim sürecinin nasıl olduğu konusundaki tartışmaları alıp çarpıtarak bağlam dışı olarak kullanıp 'Evrim kuramı konusunda biyologlar arasında fikir birliği yok, zira evrim kuramı yanlıştır' şeklinde bir sonuca varmak yaradılışçıların her zaman kullandığı bir yaklaşımdır.

 

Kanıt bolluğu

 

Evrim olgusu ise, yani evrimin gerçekten olduğu, canlıların ortak bir atadan türeyerek bugünkü konumlarına geldiği, yeryüzündeki yaşamın ortak bir geçmişi paylaştığı olgusudur. Bugün Kopernik, Kepler ve Galileo'nun Dünya'nın Güneş sistemi hakkındaki savları nasıl gerçeklik taşıyorsa, canlıların bir evrim geçirdiği de o denli gerçeklik taşıyor. Kopernik'in kuramı ilk kez ortaya atıldığında kutsal kitaplarda anlatılanlara uymadığı için din adamları tarafından yasaklanmıştı. Oysa bugün ne Dünya'nın Güneş'in etrafında dönen bir gezegen olduğundan ne de Dünya'nın yuvarlak olduğundan aklı başında hiç kimse kuşku duymaz. Evrim olgusunu gösteren bilimsel kanıtlar, Dünya'nın yuvarlak olduğunu gösteren bilimsel kanıtlar kadar çoktur. Bu nedenle de aklı başında hiçbir biyolog canlıların bir evrim sonucu ortaya çıktığı olgusunu yadsımaz. Buna göre bilimde, Dünya'nın 4 milyar yaşından fazla olduğu, yeryüzünde ilk yaşam belirtilerinin yaklaşık 3.5 milyar yıl önce ortaya çıktığı, ilk ökaryotik hücreli canlıların yaklaşık 1.6 milyar yıl önce çıktığı, yaklaşık 600 milyon yıl önce de omurgasızların yaygınlaştığı, yaklaşık 450 milyon yıl önce ilk balık türlerinin ortaya çıktığı, yaklaşık 370 milyon yıl önce amfibilerin, 340 milyon yıl önce sürüngenlerin, 200 milyon yıl önce memelilerin, 150 milyon yıl önce de kuşların ortaya çıktığı tartışma götürmeyen olgulardır.

 

Buna göre neredeyse tam bir kesinlikle ifade edebiliriz ki günümüzden 300 milyon yıl önce yeryüzünde insan yaşamıyordu, kuşlar ve memeliler de yaşamıyorlardı. Bu olgular biyokimya, moleküler biyoloji, genetik ve jeoloji gibi bağımsız bilim dallarınca da doğrulanmıştır. Bu durumda canlıların ayrı ayrı, birdenbire yaratıldığını ve bugüne kadar değişmediklerini öne sürmek, biyoloji, kimya ve fizikteki bilgilerimizi reddetmek anlamına gelmektedir.

 

Dünya'nın Güneş'in çevresinde döndüğünü nasıl biliyorsak, canlıların evrim geçirdiğini de artık öyle biliyoruz.

 

Prof. Dr. Aykut Kence: ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyesi

 

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=157180 (Lütfen tüm yazıyı okuyunuz)

 

 

 

Şimdi sen gel de, bunu bizim teist arkadaşlarımıza anlat... Anlamazlar... A-N-L-A-M-A-Z-L-A-R.......

 

Zira onlar akademik bir kariyeri olmayan, asıl uzmanlık alanı "motor" lar olan sapık bir adamın peşine takılmışlar, kulaklarını tıkayıp "Bla bla bla...Evrim yoktur... Evrim teorisi çürümüştür... Bla bla bla" diye tutturmuşlardır... Onlar için Prof olmuş, ordinaryus olmuş önemi yoktur. Zira bu akademik kariyeri olmayan, asıl uzmanlık alanı "motor" lar olan şahıs, yıllarını bu işe adamış bilim adamlarından daha iyi bilmektedir.

 

Yine bu teist arkadaşlarımıza göre bütün bilim adamları, dini (özellikle de İslam'ı) dünya üzerinden silmeye yemin etmiş ideoloji delisi insanlardır (!). (Vah ki vah)... Onların sözlerine inanmamak gerekir... Aslında onlar da evrimin olmadığını bilmektedirler ama (Peh peh peh), amaç dini yok etmek olunca her yol mubahtır. O yüzden bütün bilim adamları insanları "evrim" diye diye kandırmaya çalışır...

 

Öfffff... İçim karardı yahu... Teist olmak da ne zormuş be arkadaş... Sırf "evrime inanmayacağım" diye uydurdukları şeylere bakar mısınız..."

 

Bu iletinize cevabım o iletinizin hemen altındadır..

Sen bana kanıt için ling verecektin..

Hani nerede..??

Ben bu lingte birtek kanıt göremiyorum..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sene 1879, biyolog Charles Darwin:

 

“Bir kapı menteşesinin insan tarafından yapıldığını iddia ettiğimiz gibi, bir midye kabuğundaki mafsalın harikulâde akıl sahibi bir varlık tarafından yapılmış olduğunu iddia edemeyiz.”

 

Daha ne söylenebilir ki.. Bizler akıl sahibiyiz..Konuya derinlemesine bile girmeye değmez..

 

Yorumsuz..

 

Sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sene 1879, biyolog Charles Darwin:

 

“Bir kapı menteşesinin insan tarafından yapıldığını iddia ettiğimiz gibi, bir midye kabuğundaki mafsalın harikulâde akıl sahibi bir varlık tarafından yapılmış olduğunu iddia edemeyiz.”

 

Daha ne söylenebilir ki.. Bizler akıl sahibiyiz..Konuya derinlemesine bile girmeye değmez..

 

Yorumsuz..

 

Sevgiler

charles darwin kendi kendini çürütmüş :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu iletinize cevabım o iletinizin hemen altındadır..

Sen bana kanıt için ling verecektin..

Hani nerede..??

Ben bu lingte birtek kanıt göremiyorum..

 

Benim yazıma cevap olabilecek nitelikte bir iletinize rastlayamadım sayın kralx... Neyse...

 

Kanıtlar ile ilgili konuyu, farklı bir başlık altında olmamız nedeniyle "Tek bilimsel açıklama evrim teorisi" başlığı altında işlemeye başladım. Bilginize...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu birşeyleri körükörüne yada sadece mantığa yatmadığı için (görmüyorsun çünki) bağlandığının kanıtı bence...

 

Bu saçmalıklarla uğraşacak zamanım yok. Bir iddiada bulunuyorsanız kaynak belirtmek zorundasınız. Dersiniz ki ;

 

"Darwin falanca kitabının falanca sayfasında falanca cümleyi kullanmıştır. Bununla ilgili ne söyleyeceksiniz"

 

Ben de değerlendirir, fikrimi beyan ederim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.