Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

1-Ateist bir yaratıcıya ve dine inanmaz.

2-Dindarlar ahiret inancı sebebiyle bu dünyada yaşarlar ve görevlerini yerine getirirler. Bu yüzden bu hayat bir dindar için anlamlıdır. Ayrıca din intiharı yasaklar. Buna uymayanı öbür dünyada Cehennem bekler.

3-Ateist için nedensellik geçerlidir. Determinizmi benimser. Bu dünya ötesinde bir beklentisi de yoktur.

4-Sonuçta ateist için hayatın bir anlamı yoktur, sadece zamanı doldurmak için yaşar.

5-Bir ateist ölümü doğal sayar ve yok olacağını söyler. Yani bir ateist için beyinin ölümü ile hayat biter. Bu aşamadan sonra artık yoktur. Ruh yoktur. Her şey biter.

6-Ateist, toplumun devamı için din yasalarını değil, kanunları gerekli görür. Bazıları humanizmi gerekli görür. Ama bir katil olmaması için de bir engel yoktur. Zarar görmeyeceğini bildiği anda bir korkusu olmadığından rahatlıkla birini öldürebilir. Bunun için süperegosunun baskısını yenmesi yeterlidir.

7-Ateist duygularınınve düşüncelerinin elektriksel aktiviteden ibaret olduğunu kabul etmek durumundadır. Ateist hayatını Ahlaki kurallara uymak veya mutluluğa ulaşmak gibi çeşitli kavramları zaman zaman amaç edinerek hayatını anlamlı kılmaya çalışır. Ama aslında bunların da anlamsız olduğunun bilincindedir.

8-Bir ateist için intahar etmek ve etmemek arasında anlamlı bir fark yoktur. Nasıl olsa öldüğü andan itibaren dünyadan ayrıldığına üzülemeyecek yada herhangi başka bir duygusu olamayacaktır. Zaten yaşasada sonunda ölecektir. Ama daha sonra veya hemen ölmesi arasında anlamlı bir fark yoktur. Yaşaması kendini aldatmasıdır. Sonuçta ortada geriye birşey kalmayacaktır.

9-Toplumun diğer bireylerini etkileyecek, yaşamlarını değiştirecek bir şeyleri geride bırakması, yada öldükten sonra fikirlerinin yaşaması da önemsizdir. Çünkü öldükten sonra bu durumun bilincinde olamayacaktır ve ölmeden önce en azından bunu bilerek ölmesi de önemsizdir, zira mutlu ölmek diye de bir şey yoktur. Ölünce sadece ölüdür!

10-Bir ateist felsefesine tam inanıyorsa üremesine de gerek yoktur. Kendine ait bir genin devamının, kendisi için bir önemi de yoktur. Geni devam etse de etmese de olur.

11-Gerçek bir ateistin, inananların düşüncelerini değiştirmeye çalışması da temelde anlamsızdır. İnansalar veya inanmasalar da, ya da sonuçta düşüncelerini değiştirebilse de, kendisi sadece ileride yok olacak elektriksel aktiviteden ibaret ateist için fark yaratmayacaktır.

12-Ateist bir robottur. Sağa ya da sola dönmesi, bir şeyi düşünmesi ya da düşünmemesi, oturması ya da kalkması, ölmesi ya da yaşaması arasında bir fark bulunmamaktadır.

 

Peki bir ateist ne umar da hayatına devam eder? Yaşamak ve ölmek arasında anlamca bir fark bulunmadığına göre, ateistlerin en azından yüzde ellisi neden intihar edip ölmez?

  • Cevaplar 66
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Gönderi tarihi:
1-Ateist bir yaratıcıya ve dine inanmaz.

2-Dindarlar ahiret inancı sebebiyle bu dünyada yaşarlar ve görevlerini yerine getirirler. Bu yüzden bu hayat bir dindar için anlamlıdır. Ayrıca din intiharı yasaklar. Buna uymayanı öbür dünyada Cehennem bekler.

3-Ateist için nedensellik geçerlidir. Determinizmi benimser. Bu dünya ötesinde bir beklentisi de yoktur.

4-Sonuçta ateist için hayatın bir anlamı yoktur, sadece zamanı doldurmak için yaşar.

5-Bir ateist ölümü doğal sayar ve yok olacağını söyler. Yani bir ateist için beyinin ölümü ile hayat biter. Bu aşamadan sonra artık yoktur. Ruh yoktur. Her şey biter.

6-Ateist, toplumun devamı için din yasalarını değil, kanunları gerekli görür. Bazıları humanizmi gerekli görür. Ama bir katil olmaması için de bir engel yoktur. Zarar görmeyeceğini bildiği anda bir korkusu olmadığından rahatlıkla birini öldürebilir. Bunun için süperegosunun baskısını yenmesi yeterlidir.

7-Ateist duygularınınve düşüncelerinin elektriksel aktiviteden ibaret olduğunu kabul etmek durumundadır. Ateist hayatını Ahlaki kurallara uymak veya mutluluğa ulaşmak gibi çeşitli kavramları zaman zaman amaç edinerek hayatını anlamlı kılmaya çalışır. Ama aslında bunların da anlamsız olduğunun bilincindedir.

8-Bir ateist için intahar etmek ve etmemek arasında anlamlı bir fark yoktur. Nasıl olsa öldüğü andan itibaren dünyadan ayrıldığına üzülemeyecek yada herhangi başka bir duygusu olamayacaktır. Zaten yaşasada sonunda ölecektir. Ama daha sonra veya hemen ölmesi arasında anlamlı bir fark yoktur. Yaşaması kendini aldatmasıdır. Sonuçta ortada geriye birşey kalmayacaktır.

9-Toplumun diğer bireylerini etkileyecek, yaşamlarını değiştirecek bir şeyleri geride bırakması, yada öldükten sonra fikirlerinin yaşaması da önemsizdir. Çünkü öldükten sonra bu durumun bilincinde olamayacaktır ve ölmeden önce en azından bunu bilerek ölmesi de önemsizdir, zira mutlu ölmek diye de bir şey yoktur. Ölünce sadece ölüdür!

10-Bir ateist felsefesine tam inanıyorsa üremesine de gerek yoktur. Kendine ait bir genin devamının, kendisi için bir önemi de yoktur. Geni devam etse de etmese de olur.

11-Gerçek bir ateistin, inananların düşüncelerini değiştirmeye çalışması da temelde anlamsızdır. İnansalar veya inanmasalar da, ya da sonuçta düşüncelerini değiştirebilse de, kendisi sadece ileride yok olacak elektriksel aktiviteden ibaret ateist için fark yaratmayacaktır.

12-Ateist bir robottur. Sağa ya da sola dönmesi, bir şeyi düşünmesi ya da düşünmemesi, oturması ya da kalkması, ölmesi ya da yaşaması arasında bir fark bulunmamaktadır.

 

Peki bir ateist ne umar da hayatına devam eder? Yaşamak ve ölmek arasında anlamca bir fark bulunmadığına göre, ateistlerin en azından yüzde ellisi neden intihar edip ölmez?

 

Bahçelerde maydonoz gel bize bazı bazı

Gönderi tarihi:
Bahçelerde maydonoz gel bize bazı bazı

Bence konu alay edilmeyecek derecede güzel. Yazan kişi kendisi de ateist, fakat ateizmin getirdiği duygusal boşluğa vurgu yapmış. Üzerinde düşünülecek felsefi bir konu. Bence ateist arkadaşlar onları hayata bağlayan sebepleri, izah etmeliler diye düşünüyorum. Neticede dindarların iyi kötü bir yaşam amaçları var. Eğer ateizmin bir boşluk hali olmadığını sebepleriyle anlatabilirseniz güzel bir felsefik tartışma konusu oluşur.

Gönderi tarihi:
Bence konu alay edilmeyecek derecede güzel.

Yazan kişi kendisi de ateist, fakat ateizmin getirdiği duygusal boşluğa vurgu yapmış.

Üzerinde düşünülecek felsefi bir konu.

Bence ateist arkadaşlar onları hayata bağlayan sebepleri, izah etmeliler diye düşünüyorum.

Neticede dindarların iyi kötü bir yaşam amaçları var.

Eğer ateizmin bir boşluk hali olmadığını sebepleriyle anlatabilirseniz güzel bir felsefik tartışma konusu oluşur.

 

Başlıkta maddeler halinde ele alınanları doğru kabul ederek,

 

Siz de ateistleri bu bakış açısıyla değerlendirip, yorumluyorsanız eğer...

 

Başlık yazarının ifadelerinde kullandığı yargıları...

 

Bedavadan varsayıp, bu varsaydıklarını da bir gerçekmiş, bir kanıtmış gibi öne sürüyor olmasını göz ardı ederek...

 

Onu bizlere bir ateistmiş gibi taktim etmeniz son derece doğal...

 

***

 

Öncelikle ister dindar, ister inançsız "İnsancıl yaşamın gerçekleri ve insani değerler" üzerinde anlaşmamız gerekir...

***

 

Hiç bir ateist yukarıda ele alındığı gibi yaşamı bu tür tutarsızlıklar üzerinden algılamaz...

 

Doğanın ve insanın yaşamını en önde tutan ve korunması gereken değerler olarak görür...

 

"Ya varsa" yada "her koyun kendi bacağından asılır" mantığıyla bakmaz yaşama bir ateist...

Çevremizde -bir üst satırda ifade edilen- bireysel ve bencil bir mantıkla yaşamı algılayanların,

Bu başlık yazısında da olduğu gibi öne sürdükleri bu tür varsayım ve yargılarını ...

Akıl süzgecinden geçirmek yerine hemen kabullenme kolaycılığı ile yaklaşarak,

İnançla inançsızlık arasında kalmış bocalayan insanların düşünsel karmaşalarını

Ateist düşünce olduğunu sanarak "duygusal boşluk" önermesinde bulunmak...

 

Ardından bu ön yargılar üzerine yapılacak bir tartışmanın "güzel bir felsefik tartışma konusu " olabileceğini sanmak

Bu tür kolaycı bir bakış açısıyla elbette son derece doğal...

 

Oysa sağlıklı ve doğru bir değerlendirme yapabilmemiz için "İnsancıl yaşam ve insani değerler"in

Dinsel baskılanmaları aşmış, kul olmanın ötesine geçmiş kişiler için en önde gelen değerler olduğunu anlamamız gerekir...

 

İŞTE o zaman, çevremizde inançla inançsızlık arasında bocalayanların ateist olduklarını sanmaktan kurtulabiliriz...

 

***

Başlık yazarına sorun bakalım kendisinin ateist olduğunu ifade edecek mi size?...

 

Eğer yalandan yere öyle olduğunu söylerse bilin ki; O asla iyi niyetli ve dürüst bir kişi değildir...

 

Öne sürdüğü "itham ve varsayımları" kabullenip kendisini öyle tanımlıyor ve hissediyorsa eğer...

 

Bu güne kadar yaşamını boşa geçirmiş, insani değerlerden nasibini alamamış olduğundan ve...

 

İnançlı yada inançsız her iki durumda da insanı ve onun yaşamını düz bir mantıkla bir robot gibi algıladığından emin olabilirsiniz...

*tna

 

Gönderi tarihi:
3-Ateist için nedensellik geçerlidir. Determinizmi benimser. Bu dünya ötesinde bir beklentisi de yoktur.

Bir ateist olmayarak demeliyim ki benim de bu dunya'dan sonrasindan bir beklentim yok...

 

4-Sonuçta ateist için hayatın bir anlamı yoktur, sadece zamanı doldurmak için yaşar.
Cogu insan bir noktaya gelir ve hayatti anlamsiz bulabilir....

 

6-...Ama bir katil olmaması için de bir engel yoktur. Zarar görmeyeceğini bildiği anda bir korkusu olmadığından rahatlıkla birini öldürebilir. Bunun için süperegosunun baskısını yenmesi yeterlidir.
Bana bu sozler biraz sacma geldi cunku Visdan diye birsey var ve ayrica "inanlar" peki neden katil oluyorlar ? Madem korjulari varda ?

 

8-Bir ateist için intahar etmek ve etmemek arasında anlamlı bir fark yoktur. Nasıl olsa öldüğü andan itibaren dünyadan ayrıldığına üzülemeyecek yada herhangi başka bir duygusu olamayacaktır. Zaten yaşasada

sonunda ölecektir. Ama daha sonra veya hemen ölmesi arasında anlamlı bir fark yoktur. Yaşaması kendini aldatmasıdır. Sonuçta ortada geriye birşey kalmayacaktır.

Yasasakta zaten hepimiz olucez buna sadece Ateistler inanmiyor ve Intarlar etmemek yada etmek Ateisle ne ilgisi var anlamadim. Bir ateist nicin hayatina son vermez diyorsun intar edenlerin piskolijik bir sorunu oldugu icin boyle bir yolu secmis olamazmi? Ateiste olur, dince de olur..

 

 

12-Ateist bir robottur. Sağa ya da sola dönmesi, bir şeyi düşünmesi ya da düşünmemesi, oturması ya da kalkması, ölmesi ya da yaşaması arasında bir fark bulunmamaktadır.

 

:getlost:

robot diyince aklima ayniden bazi Musluman Ulkelerde yasayan bayanlar geldi: dusunup dusunmemesi, oturup oturmamasi vs yanliz burda kendi isteginden degil eslerini , beylerin dediklerini yapma mecburunden ... ama buda yine baska bir Konu...

Gönderi tarihi:
1-Ateist bir yaratıcıya ve dine inanmaz.

2-Dindarlar ahiret inancı sebebiyle bu dünyada yaşarlar ve görevlerini yerine getirirler. Bu yüzden bu hayat bir dindar için anlamlıdır. Ayrıca din intiharı yasaklar. Buna uymayanı öbür dünyada Cehennem bekler.

3-Ateist için nedensellik geçerlidir. Determinizmi benimser. Bu dünya ötesinde bir beklentisi de yoktur.

4-Sonuçta ateist için hayatın bir anlamı yoktur, sadece zamanı doldurmak için yaşar.

 

Sayin Salamura, ben 4 maddeden fazla okuyamadim. Kusura bakmayin ama dusuncelerinizi cok sacma ve mantiksiz buldum. Dunyada cok ateist meshur insanlar var ve bunlarin insanogluna olan faydalarini bilmiyorsaniz sizlerin biraz kitap okumaniza davet ederim. Ornegin,

 

Albert Eistein

Benjamin Franklin

Mark Twain

Thomas Edison

 

 

Gibi meshurlar insanogluna buyuk faydalarda bulundular. Bunlarin hayatlarinda bir mana yokmu sizce? Edison size elektrik verdi ki, siz bu isik altlarinda komik kitaplarini okuyabilesiniz diye, Kuranizinizi okuyabilesiniz diye ... Bunlarin size hic anlami yokmu? Aksine, bu inanlar hayatlarini daha "manali" yasamak icin, bu dunyadaki yillarini daha degerlendirmek icin cabaliyorlar.

 

Dindarlar ne yapiyorlar?

 

Nobel mukefaat alanlarina bakarsaniz, bunlarin arasinda pek oyle dindar olanlar yok. Kuran veya Incil okumakla insanlar dunya hayatlarinin degerlerini bilmis olmuyorlar galiba!!!

Gönderi tarihi:

Hayatı anlamlandırmak hayatın bizim için ifade ettiği anlamı değerler bağlamında kabullenmek yaşamımız için çok önemli doğrudur.Müslüman için hayatın anlamı bellidir.Bu dünya gelip geçici,bir oyalanmadan ibaret ve Ahiret hayatının imtihan sınıfı gerçek olan değerli olan Ahiret alemi.Bu noktada ''Yarın ölecekmiş gibi bu dünya için; bugün ölecekmiş gibi Ahiret için çalışın.'' düsturu Müslüman'ın bu dünyayala öbür dünyaya bakışındaki ince çizgiyi ortaya koyuyor.Bir ateist için dünyayı anlamlı kılan nedir bunu en iyi kendileri bilir, yaşadıkları sürece kendilerini iyi hissettikleri bu dünya için doğru gördükleri ilkeler anlayışlardır değil mi?Hayatı her anlayıştan insan bir şekilde anlamlandırıyor.Hayatın anlamını kaybettiğini hastalık düzeyinde hissedenler ise her anlayıştan olup intihar edebiliyor...

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:
Bahçelerde maydonoz gel bize bazı bazı

Açıklamanız için teşekkür ederim.

 

 

Başlıkta maddeler halinde ele alınanları doğru kabul ederek,

 

Siz de ateistleri bu bakış açısıyla değerlendirip, yorumluyorsanız eğer...

 

Başlık yazarının ifadelerinde kullandığı yargıları...

 

Bedavadan varsayıp, bu varsaydıklarını da bir gerçekmiş, bir kanıtmış gibi öne sürüyor olmasını göz ardı ederek...

 

Onu bizlere bir ateistmiş gibi taktim etmeniz son derece doğal...

Sayın GeceKuşu bilmem beğenirmisiniz bilmem ama ben agnostikim. Bu yargılar da kendi düşüncelerim.

***

 

Öncelikle ister dindar, ister inançsız "İnsancıl yaşamın gerçekleri ve insani değerler" üzerinde anlaşmamız gerekir...

***

 

Hiç bir ateist yukarıda ele alındığı gibi yaşamı bu tür tutarsızlıklar üzerinden algılamaz...

 

Doğanın ve insanın yaşamını en önde tutan ve korunması gereken değerler olarak görür...

 

"Ya varsa" yada "her koyun kendi bacağından asılır" mantığıyla bakmaz yaşama bir ateist...

Çevremizde -bir üst satırda ifade edilen- bireysel ve bencil bir mantıkla yaşamı algılayanların,

Bu başlık yazısında da olduğu gibi öne sürdükleri bu tür varsayım ve yargılarını ...

Akıl süzgecinden geçirmek yerine hemen kabullenme kolaycılığı ile yaklaşarak,

İnançla inançsızlık arasında kalmış bocalayan insanların düşünsel karmaşalarını

Ateist düşünce olduğunu sanarak "duygusal boşluk" önermesinde bulunmak...

 

Ardından bu ön yargılar üzerine yapılacak bir tartışmanın "güzel bir felsefik tartışma konusu " olabileceğini sanmak

Bu tür kolaycı bir bakış açısıyla elbette son derece doğal...

 

Oysa sağlıklı ve doğru bir değerlendirme yapabilmemiz için "İnsancıl yaşam ve insani değerler"in

Dinsel baskılanmaları aşmış, kul olmanın ötesine geçmiş kişiler için en önde gelen değerler olduğunu anlamamız gerekir...

 

İŞTE o zaman, çevremizde inançla inançsızlık arasında bocalayanların ateist olduklarını sanmaktan kurtulabiliriz...

 

***

Başlık yazarına sorun bakalım kendisinin ateist olduğunu ifade edecek mi size?...

 

Eğer yalandan yere öyle olduğunu söylerse bilin ki; O asla iyi niyetli ve dürüst bir kişi değildir...

 

Öne sürdüğü "itham ve varsayımları" kabullenip kendisini öyle tanımlıyor ve hissediyorsa eğer...

 

Bu güne kadar yaşamını boşa geçirmiş, insani değerlerden nasibini alamamış olduğundan ve...

 

İnançlı yada inançsız her iki durumda da insanı ve onun yaşamını düz bir mantıkla bir robot gibi algıladığından emin olabilirsiniz...

*tna

 

Sayın GeceKuşu

Benim herhangi bir ön kabullenmeyle ilgim yok, sanırım düşünce yapımızdaki farklılık bu.

 

Benim görüşüme göre din, tüm evreni ve hayatı, bizden daha zeki bir varlığın yazdığı bir program olarak kabul eder. Bu yüzden işin özünde; bizlerin hangisinin daha iyi çalıştığını gözlemlenmek için yaratılmış, yaşayan sanal karekterler olduğumuzu ve programın sonlandırmasıyla da iyi işleyen program parçacıklarının bir nevi ödüllendirileceğini (belki çöpe-cehennem atılmayıp bir başka programda-cennet asli unsur olarak tekrar kullanılacağını) öne sürer. Buna dair bizim görmediğimiz zamanlara ait peygamberler aracılığıyla bildirilen, tanrı ipuçlarının olduğunu iddia eder. Ayrıca evren ve dünya hayatının çok karmaşık bir düzene sahip olduğunu ve bunun tesadüf eseri olmasının çok düşük bir ihtimal olduğunu, bu yüzden tanrı ihtimalinin çok daha yüksek olduğu sonucuna varır. Sorgusuz kabul gerektirir. Yani bir inançtır.

 

Bu aşamaya inanmayan ve bilimin de yardımıyla başka açıklamaları daha mantıklı bulan bir frup insan tanrının olduğuna dair bir kanıtla karşılaşmadığından, tanrı yoktur (ATEİZM) sonucuna varır. Bu düşünceye göre tanrının varlığı kanıtlanamamışsa yok demektir. Ama Ateizm de bir kabuldür. Çünkü tanrının yokluğu da kanıtlanmamıştır. Şu ana kadar bir kanıtla karşılaşmamanız demek, bundan sonra da karşılamazsınız demek değildir. Bu yüzden de Ateizm, bilimsel düşünceyle çelişir. Çünkü bilimsel düşünce bir kavramı kanıtlanıncaya kadar kabul etmez ama aynı zamanda da kanıtlanma ihtimaline açıktır. Tanrı yoktur, diyebilmek için evrenimizdeki gelmiş geçmiş tüm olayların analiz edilmiş olması ve dış müdaheleye rastlanmamış olması gerekir. Ateistler bu ihtimali göz ardı eder ve tanrı yoktur der. Yani, Ateizm de inançtır.

 

Biz agnostikler ise şu an durumun bilinemeyeceğini, her iki durumunda olası olabileceğini ve tanrının ne varlığının, ne de yokluğunun şu an için kanıtlanmadığına inanırız. Bu fikirlerden birisinin ilerde kanıtlanmasıyla o zaman bu inanca geçiş yapmaya da sıcak bakarız. Bizim için bilimsel kanıt önemlidir.

 

Ateizm de ortada bir tanrı olmadığına göre Büyük Patlamadan bu yana her şeyin, enerji madde arası etkileşimden ibaret olduğu sonucu çıkar. Her devinim bir sonraki devinimin sebebidir (determinizm). Olaylar birbirini izler ve tanrısal müdahele seçeneği de olmadığından, bu düzen değişmeyecektir. Burda ilginç olan Ateistler dinleri kadercilik anlayışı sebebiyle eleştirirler, ama dinlerde en azından tanrısal müdahele seçeneği kaderi değiştirebilirken, aslında esas kaderci olması gereken kendileridir. Çünkü düzen bir kez çalışmaya başlamış ve bir daha durdurulamayacaktır. Kadercilik determinitenin kaçınılmaz sonucudur. Her şey birbirinin sebebi ve sonucuysa, kendi verdiklerini sandıkları kararların, aslında atomlar arası elektron geçişlerinden ibaret bir silsilenin sonucu olduğu, aslında benliklerinin kendilerine ait olmadığı ve bundan sonra yapacaklarının da kaçınılmaz olduğu anlaşılır. Verdiklerini sandıkları her karar, aslında vermek zorunda oldukları kararlardır. İşte bu durum yani determinizm, hayatlarını anlamsız kılan birinci nedendir. Beyin bu durum bazı çareler arar. Bazen insani değerlerin önemli olduğuna ve amacın insanca yaşam olduğuna, bazen anlamsız elektrik aktiviteden ibaret olan duygularının tatmin edilmesi için amacın mutlu yaşamak olduğuna, bazen yaşamın bir amacının olmadığına ama yaşanması gerektiğine, bazen de başka olguların amaç olduğuna inanırlar. Ama bir de ölecekleri ve yok olacakları gerçeğini kabul ederler. Bu ise hayatı anlamsız yapan ikinci nedendir. Bu iki nedene göre sadece kendilerine determinizmin biçtiği rolü oynarlar. Onları tanrı olmasa da, determinizm programlamıştır. Yani sibernetik bir makineden yada robottan farkları yoktur. Ayrıca bu siberorganik makina yok olmaya mahkumdur. Yani yok olmasından sonra olacak hiç bir olaydan haberdar olamayacaktır. Yok olmadan önce geleceği etkileyebileceğini düşünerek yaptığı şeylerin sonucundan da haberdar olamayacağına göre anlamı kalmaz. Ayrıca insancıl yaşayan bir insanın, bu değerlere önem vermeden yaşayan bir insana göre hayatının daha anlamlı olduğu da söylenemez. Sadece farklı anlamlar söz konusudur. İnsanca yaşama, din benzeri bir başka toplumsal düzeni korumaya yönelik bir başka sistemdir. Ama insanca yaşayan ve yaşamayan kişilerin ölümüyle birlikte, farklılıkları da ortadan kalkar. Bundan nasıl yaşamış olduklarının kendileri için bir önemi kalmaz.

Sıkıntı ateistin bu durumun bilincine varmasıyla başlar. Yaptığı her şeyin aslında anlamsız, sadece bir otomatisitenin devamı olduğu ve bu hayatta oynaması gereken rolü oynayıp, yok olacağını anlaması boşluk ve anlamsızlık hissini doğurur. Bu boşluk hissinin, hastalık sonucu bu duruma düşenden farkı, ileri düzeyde bilinçlilikle bu sonuca varmış olmasındadır. Bu rolü oynamak istemeyecek kişilerin suicide kararı vermesini biraz ötenaziye benzetebiliriz. Sevgili GeceKuşunun da dediği gibi, böyle insanlar, belki de daha fazla düşünmekten korkan ve henüz bu hissiyata ulaşamayan insanlarında gerçekte yaşadığı gibi, boş yaşadıklarını düşünürler.

Yani ateistliği de dereceleri vardır. Bunlar çeşitli bilinç düzeylerinde olabilirler, farklı deneyimlemelerden bu sonuca ulaşmış olabilirler. Birbirinden ayrı ateist olma nedenleri sıralarsak (unuttuklarım olursa şimdiden özür dilerim):

1-Varsan çarp dedim çarpmadı, demek ki yok!

2-Bu düzenin bir yaratıcısı olması gerkiyorsa, onun da bir yaratıcısı olması gerekir, o halde tanrı diye bir şeye gerek yoktur, çünkü bu gereklilik sonsuza kadar sürer!

3-Dinlerde anlatılanlardan biri aklıma yatmadı, Tanrı hata yapamaz, demek ki tanrı yoktur!

4-Dindar olduğunu söyleyenlerden bazılarının yaptığı hareketleri tutarsız bulduğumdan tanrı ve din yoktur!

5-Bilim herşeyin oluşumunu açıklıyor, o halde tanrıya gerek yok, zaten varlığına dair ikna edici bir kanıt da yok, tanrı da yok!

6-Sezgilerimle tanrı diye bir şeyin olmadığını hissediyorum, ama tam açıklayamasam da tanrı yok!

7-Dinsel toplumlar gelişemiyor ve geri kalıyor, din doğru birşey olsa ve tanrı korumasında olsaydı böyle olmazdı, tanrı yok!

8-Tanrı gerçek ve iyiliği isteyen bir varlık olsaydı, dünyadaki şiddet ve hatta din adına savaşlar olmazdı, tanrı yok!

9-Dinsel kitapları çok iyi inceledim ve anlatıldığı gibi mükemmel olmadığını gördüm, tanrı yok!

10-Tarihi olayları inceledim, din denilenler sadece eski tarihi olayların binlerce yılda giderek abartılmış ve değişime uğramış masalsı anlatılarından oluşur, tanrı yok!

11-Dinlerin insanları sömürmek ve toplumsal statü veya zenginlik gibi şahsi menfaatler sebebiyle bir kişi veya bir zümrenin oluşturduğu kontrol mekanizması, tanrı yok!

12-Din olgusunu felsefik ve mantıksal açıdan reddediyorum, tanrı yok!

13-Tanrı varsa da, yoksa da umurumda değil, bence tanrı yok!

14-Bilimsel varoluş teorisinde bazı eksikler var ama zamanla bunların aydınlanacağına inanıyorum, tanrı yok!

15-Dinsel yaşam tarzı, bana uymuyor ve hepsini bir saçmalık olarak görüyorum, tanrı yok!

16-Kutsal kitaplar kendi içinde çelişki dolu, tanrı yok!

17-Bizden daha zeki bir varlık (örneğin uzaydaki gelişmiş bir uygarlık) ya da kuyruklu yıldızlarla taşınan genler yaşamı başlatmış olabilir, ama tapılacak ve herşeyi bir anda yok edebilecek, bizleri sürekli kontrol eden bir tanrı yok!

vs, vs

Belki bir çok daha farklı sebep vardır. Hatta bu sebeplarden bir vaya birkaçını benimseyip ateistliği seçen birisi için, diğer sebepler gülünç olabilmektedir. Ama şimdilik aklıma geliverenler bunlar. Yani insanlar farklı sebeplerle ateist olmaktadır. Hiç bir ya da her ateist diye başlayan cümleler anlamsızdır. Vardıkları sonuçlar bazen onları korkutmakta, bazen olgunlukla karşılamaktadırlar. Bazıları tanrının yokluğundan sonra sorgulamayı bırakıp, konu üzerinde daha fazla düşünmekten kaçıp hayatını yaşarken, değişik şekillerde anlamlandırmaya çalışmakta, kimileri ise sorgulamayı kesmeyip boşluk ve anlamsızlığa ulaşmaktadır.

Dini inancı da tam olarak algılayamayan, kavrayamayan kişiler de elbette intihar edebilir, boşluk duygusuna kapılabilir. Ama dinin kurallarını sorgusuz kabul eden ve sorgulamayan kişilerin, inancı zayıflamadıkça intihar etmesi çok zordur. Dini inanç dereceleri de kendi içinde çok farklıdır. Kimisi sadece oruç tutarken, kimisi Yunus Emre ya da Mevlana gibi gece gündüz tanrı aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Bir de dini istismar amaçlı kullananlar vardır tabi. Ama bunların davranışları da diğerlerine mal edilmektedir.

Peki din afyonmudur. Olabilir. Ama bu durumda humanizm, mutlu yaşam gibi kavramlar da ateistin afyonudur. İkisinin amacı da hayatı anlamlı kılmaktır.

Bana bu sozler biraz sacma geldi cunku Vicdan diye birsey var ve ayrica "inanlar" peki neden katil oluyorlar ? Madem korkulari varda ?

Yasasakta zaten hepimiz olucez buna sadece Ateistler inanmiyor ve Intarlar etmemek yada etmek Ateisle ne ilgisi var anlamadim. Bir ateist nicin hayatina son vermez diyorsun intar edenlerin piskolijik bir sorunu oldugu icin boyle bir yolu secmis olamazmi? Ateiste olur, dince de olur..

:getlost:

robot diyince aklima ayniden bazi Musluman Ulkelerde yasayan bayanlar geldi: dusunup dusunmemesi, oturup oturmamasi vs yanliz burda kendi isteginden degil eslerini , beylerin dediklerini yapma mecburunden ... ama buda yine baska bir Konu...

-İlk yazımda süperego baskısını kırabilirse demiştim. Süperegonun diğer adı da vicdandır. Gerçek anlamda inananın katil olması biraz zordur. Ama dinsel öğretiyi tam anlamıyla kavrayamamış insanlardan bu beklenebilir. Ama dinlerde bunun aksi olan durum "Cihat anlayışı" insan öldürmeyi (hukuktaki nefsi müdafaa ve milliyetçilikteki düşman kavramında da normal karşılandığı gibi) normalleştirir. Ama bunların hepsinde kıstaslar vardır, belli durumlar gereklidir.

-Yukarıda ateistin sorgulamaya devam ederse niye boşluk duygusuna ulaşacağını anltmıştım. Bu yüzden tekrarlamak istemiyorum. Benim bu konu başlığı ile anlatmak istediğim Ateistlerin belli bir noktaya kadar sorgulamayı sürdürdüğü ama daha fazla irdelemenin getireceklerini hissettiklerinden, bunu sonlandırıp düşünmemeyi, hatta hayatlarını anlamlandıracak hedeflere veya kendilerini oyalayacak konulara yöneldikleri ve bunun da dini öğretilerin bir benzeri olduğudur. Aynı soruları dindarın sormaması normaldir. Çünkü tanrı öyle istemiş diyecektir. Psikolojik sorunlar bu iki kavramın da dışında beyindeki Serotonin nörotransmitterinin seviye düşüklüğüne bağlı olaylardır. Antidepresan ilaçlar veya elektroşok gibi yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Oysa biliçle ulaşılmış bir boşluk ve anlamsızlık durumunda tedavi yoktur, çünkü kişi bu sonuca nasıl ulaştığını bilmeye devam eder.

-Robottan bahsettiğim şey, programlanmış ve ne yapacağının önceden hesaplanabilir olunması durumdur. Bu benzetmenin sebebi ise determinizmdir.

 

Sayin Salamura, ben 4 maddeden fazla okuyamadim. Kusura bakmayin ama dusuncelerinizi cok sacma ve mantiksiz buldum. Dunyada cok ateist meshur insanlar var ve bunlarin insanogluna olan faydalarini bilmiyorsaniz sizlerin biraz kitap okumaniza davet ederim. Ornegin,

 

Albert Eistein

Benjamin Franklin

Mark Twain

Thomas Edison

 

Gibi meshurlar insanogluna buyuk faydalarda bulundular. Bunlarin hayatlarinda bir mana yokmu sizce? Edison size elektrik verdi ki, siz bu isik altlarinda komik kitaplarini okuyabilesiniz diye, Kuranizinizi okuyabilesiniz diye ... Bunlarin size hic anlami yokmu? Aksine, bu inanlar hayatlarini daha "manali" yasamak icin, bu dunyadaki yillarini daha degerlendirmek icin cabaliyorlar.

 

Dindarlar ne yapiyorlar?

 

Nobel mukefaat alanlarina bakarsaniz, bunlarin arasinda pek oyle dindar olanlar yok. Kuran veya Incil okumakla insanlar dunya hayatlarinin degerlerini bilmis olmuyorlar galiba!!!

-Bu kişiler ateist eğilimler göstermiş olabilirler. Ama yukarıda da izah ettiğim gibi pek çok ateistlik derecesi vardır. Bu nereye kadar sorguladıklarıyla ilgilidir. Bir kişi farklı özelliklere sahip olabilir. Çok iyi bir matematikçi olması, iyi bir felsefeci olmasını gerektirmez. Zaten ateistler çok faydalı işler yapmamıştır, bütün gün boş boş dururlar şeklinde bir iddiam olmadı. Sadece bunu yaparak bir şey elde etmedikleri gerçeğini vurguladım. Bu kişiler ateistti, tüm dünyayı değiştirdiler onlarla gurur duyuyoruz deseniz bile, şu an ne düşündüğünüzün onlar için bir anlamı olmadığını söyledim (Bir ruhları yok ki şad olsun). Edisonun verdiği elektrik sizin hayatınıza bir mana verdimi bilmem ama şu anda onun için bir manası olmadığı açık. İnananlar bu hayatın manalı olmadığına ve bir tür sınav olduğuna ve sadece din kurallarından sorumlu olduklarına, mananın diğer hayatta olduğuna inanıyorlar.

-Kuranınızı okuyabilsinler diye demişsiniz ama benim bu konu ile uzaktan yakından ilgim olmadığını artık anlamışsınızdır diye umuyorum.

-İnananların biraz daha rehavet içinde olduklarına katılıyorum. Ama bunun sebebini kendilerini daha tatmin olmuş hissetmelerine bağlıyorum. Zaten benim dediğim de ateistlerin belli konularla kendilerini oyalamaya çalıştıkları. Dinsel yönden bakarsak orada da iki tür yaklaşım var. Bir kısım teslimiyetçiliği yeterli bulurken, diğer bir kısmı da (örneğin Kuranda) dinlerinin araştırmayı ve tanrıyı bilgiyle bulmaları gerektiğini söylediğine inanıyor, tanrının baştan varlığını kabullenip yarattığı düzeni anlayarak onu anlamaya çalışıyor. Dini inancı kuvvetli (hatta papazlar gibi) kişilerin dünyanın bugünkü düzeninin oluşmasındaki rolünü de sakın küçümsemeyin derim.

Hayatı her anlayıştan insan bir şekilde anlamlandırıyor.Hayatın anlamını kaybettiğini hastalık düzeyinde hissedenler ise her anlayıştan olup intihar edebiliyor...

 

MUHABBETLE...

Görüşlerinizin çoğuna katılıyorum. Fakat burada anlattığım hastalık dışında bilinçli bir intihar eğilimine iç sorgulamasına devam eden bir ateistin ulaşabileceği gerçeği. Örneğin harakiri, kamikazeler, şehitler, ufoların kendilerini almaya geldiğine inanıp yanlarına gitmek için bedenlerinden kurtulmaları gerektiğini düşünüp yapılan toplu intiharlar, sosyokültürel intihar şekilleridir ve hastalık sınıfında değerlendirilmezler. Hastalıkların altında beyindeki organik lezyonlar veya genetik hormonal bozukluklar yatar.

Gönderi tarihi:
Görüşlerinizin çoğuna katılıyorum. Fakat burada anlattığım hastalık dışında bilinçli bir intihar eğilimine iç sorgulamasına devam eden bir ateistin ulaşabileceği gerçeği. Örneğin harakiri, kamikazeler, şehitler, ufoların kendilerini almaya geldiğine inanıp yanlarına gitmek için bedenlerinden kurtulmaları gerektiğini düşünüp yapılan toplu intiharlar, sosyokültürel intihar şekilleridir ve hastalık sınıfında değerlendirilmezler. Hastalıkların altında beyindeki organik lezyonlar veya genetik hormonal bozukluklar yatar.

 

İntihar kavramını hangi manada,hangi değerle birlikte kullandığımızın ayrımını yaparsak konuyla ilgili daha sağlıklı düşünceler sarfedebiliriz Sayın Salamura.Malumunuz üzere belli bir inancın öngördüğü kendi canından vazgeçmeyle, hayatın kendisi için anlamını yitirip anlamı ölümde bulma bakışı arasında fark var.İslam'daki şehitlik mertebesi ve diğer birçok inanışlardaki inancın öngördüğü durumlar için ölme düsturunun karşılığı, Ateizm'de de bir değer için ölünebilir, bu değer için ölündüğünde değeri şudur şeklinde karşılığı yok bildiğim kadarıyla.Bir Ateist'in sizin bahsettiğiniz bilinçlilik düzeyinde sorgulayıp kendisi için anlamlı gördüğü değerlerin esasında hiçbir anlamının gerçekte değerinin olmadığı yargısına vardığında tercih olarak intiharı seçmesi gerçeğine ulaşacağına vurgu yapıyorsunuz yanılıyor muyum?Kabullerinin anlamsızlığı bilincine varan aklı selim biriyse anlamı başka yerde arama,başka şekilde anlamlandırma yoluna gider.Hangi inanca sahip olursa olsun normal şartlarda gerçekleşmesi gereken durum budur.Bu durum kişinin bilinç düzeyine,ruh haline içindeki en küçük herhangi bir inanç kırıntısına göre değişir.

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:
4-Sonuçta ateist için hayatın bir anlamı yoktur, sadece zamanı doldurmak için yaşar.

 

Diğer arkadaşlar gibi yazının tamamına yakınını ben de asılsız buldum. İçinden sadece birisini irdeleyelim:

 

Aksine inançlılar bu yaşama "oyun ve anlamsız" derler. Bu zaten onlara bir emirdir.

 

İnançları olmayanlar ise, soyutla değil somutluklarla ilgilenerek işi ciddiye alır. Onların gerçekleri diğer yaşamdaki huriler ve şarap ırmakları değil, insanlığın tüm problemleri, sorunlarıdır. Bu onların birincil görevleridir. Zamanlarını bunlarla doldururlar.

Gönderi tarihi:
Diğer arkadaşlar gibi yazının tamamına yakınını ben de asılsız buldum. İçinden sadece birisini irdeleyelim:

 

Aksine inançlılar bu yaşama "oyun ve anlamsız" derler. Bu zaten onlara bir emirdir.

 

İnançları olmayanlar ise, soyutla değil somutluklarla ilgilenerek işi ciddiye alır. Onların gerçekleri diğer yaşamdaki huriler ve şarap ırmakları değil, insanlığın tüm problemleri, sorunlarıdır. Bu onların birincil görevleridir. Zamanlarını bunlarla doldururlar.

 

Sayın Bilimselci İslam'ı kendi fikrinizdeki insanların anlatımından, dilinden onların gözünden öğreneceğinize kaynağından ve ona farklı birçok bakıştan da öğrenseydiniz şu yukarda İslam adına çıkarımda bulunduğunuz fikri bir kez daha sorgular bilimsel bir tavır sergilemiş olurdunuz.İslam'ı kendi anladığınız gibi zannediyor ya da size gösterilmek istendiği zannına kapılıyorsunuz.Şu yukarda yazdıklarınızın oluşturduğu ilkeyi ben inançlı biri olarak neden Kuran'ın anlayışında görmedim siz bunları bu şekilde nasıl anlıyorsunuz şaşıyorum.Bu dünyanın anlamsız olması ayrı bu dünya için,insanlık için çalışmak ayrı.Bunu anlamak çok mu zor?Bu dünyada iyi olursan, bu dünyada iyilik yaparsan, insanlığa hizmet edersen baki alemde mutlu olacaksın.Şu anlayışı neren çıkarıyorsunuz bu dünyada hiçbir şeyle uğraşmayın öbür tarafa inanın kafidir?Sizin öğrendiğiniz ya da öğrendiğinizi zannettiğiniz İslam bu değil Bilimselci.Bu kanınızı da İslam'a atfederek bilimsel tavır takındığınızı mı düşünüyorsunuz?Bilimi ideolojileri için sadece araç haline getirenler bilim yapamazlar ancak bilimi kirletirler...

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:

merhaba fuzuli

 

Müslüman için hayatın anlamı bellidir.

 

bu anlam allah isimli mitolojik ilahınızın (muhammedin)emri olan DİN ALLAHIN OLUNCAYA DEK SAVAŞIN dusturudur

 

inançsızların kökünü dünyadan kazımak sadece robotik vasılflı mitolojik ilah al-ilah isimli varlığa inana kesimi hayatta barındırmak bir müslüğmanın hayatının anlamıdır

 

sizin hayatınızın anlamı şudur

 

HAYAT İMAN CİHAD VE ŞEHADETTİR(= ÇOK ÖLDÜR CENNETTE DAHA ÇOK HURİ VİLDAN GILMAN KAZAN)

 

GEÇMİŞTEDE GELKECEKTEDE İSLAMIN DUSTURU SAVAŞ ÖLDÜR GANİMET VE AL-İLAHI MEMNUN ET MANTIĞIDIR

 

 

 

 

Gönderi tarihi:
merhaba fuzuli

 

 

 

bu anlam allah isimli mitolojik ilahınızın (muhammedin)emri olan DİN ALLAHIN OLUNCAYA DEK SAVAŞIN dusturudur

 

inançsızların kökünü dünyadan kazımak sadece robotik vasılflı mitolojik ilah al-ilah isimli varlığa inana kesimi hayatta barındırmak bir müslüğmanın hayatının anlamıdır

 

sizin hayatınızın anlamı şudur

 

HAYAT İMAN CİHAD VE ŞEHADETTİR(= ÇOK ÖLDÜR CENNETTE DAHA ÇOK HURİ VİLDAN GILMAN KAZAN)

 

GEÇMİŞTEDE GELKECEKTEDE İSLAMIN DUSTURU SAVAŞ ÖLDÜR GANİMET VE AL-İLAHI MEMNUN ET MANTIĞIDIR

 

 

 

 

 

Bilimsellikten,akılcılıktan bahseden sürekli bu alanlara vurgu yapan birinin bir konuya bu kadar sığ ve konuştuğu alanla ilgili habersiz kendi öğrendiğini doğru kabul edip doğmatikçe yaklaşması bir başka çelişki Sayın Doçent.Bildiğinizi zannettiğiniz İslam yanlış bilim lafta kalmasın eyleme dönüştürün Sayın Doçent inandırıcılığınızı yitiriyorsunuz.

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:

merhaba fuzuli

 

emin olun sizin dininizi sizden çok daha iyi bilirim

 

sizin dininiz dininizin misyonunu ve bu misyonda neleri meşru gördüğünü çok iyi bilirim bir çok hocaya ders verecek kadar bilgiliyimdir

 

yani anlattığınız masalları hikayeleri menkıbeleri yutmam

 

37 yılını islama vermiş olan 8 yılını nakşi tabanlı tasavvufun içerisinden gelen bizler islamın ana temasının ne olduğunu gayet iyi biliriz

 

sevgili fuzuli biz yutmayız

 

cennet için ölür öldürürmüsünüz?

Gönderi tarihi:
merhaba fuzuli

 

emin olun sizin dininizi sizden çok daha iyi bilirim

 

sizin dininiz dininizin misyonunu ve bu misyonda neleri meşru gördüğünü çok iyi bilirim bir çok hocaya ders verecek kadar bilgiliyimdir

 

yani anlattığınız masalları hikayeleri menkıbeleri yutmam

 

37 yılını islama vermiş olan 8 yılını nakşi tabanlı tasavvufun içerisinden gelen bizler islamın ana temasının ne olduğunu gayet iyi biliriz

 

sevgili fuzuli biz yutmayız

 

cennet için ölür öldürürmüsünüz?

 

Senin uğrunda öleceğin uğrunda öldürebileceğin değerlerin yok mu Sayın Doçent?Ama özür dilerim sizin işiniz somutlarla.Sevgiymiş,saygıymış,acımaymış,fedakarlıkmış ve buna benzer birçok soyutluklar sizin hayatınızda yoktu değil mi?Bunlar bilimsel yasalar değil Sayın Doçent...

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:
Her devinim bir sonraki devinimin sebebidir (determinizm). Olaylar birbirini izler ve tanrısal müdahele seçeneği de olmadığından, bu düzen değişmeyecektir. Burda ilginç olan Ateistler dinleri kadercilik anlayışı sebebiyle eleştirirler, ama dinlerde en azından tanrısal müdahele seçeneği kaderi değiştirebilirken, aslında esas kaderci olması gereken kendileridir. Çünkü düzen bir kez çalışmaya başlamış ve bir daha durdurulamayacaktır. Kadercilik determinitenin kaçınılmaz sonucudur. Her şey birbirinin sebebi ve sonucuysa, kendi verdiklerini sandıkları kararların, aslında atomlar arası elektron geçişlerinden ibaret bir silsilenin sonucu olduğu, aslında benliklerinin kendilerine ait olmadığı ve bundan sonra yapacaklarının da kaçınılmaz olduğu anlaşılır. Verdiklerini sandıkları her karar, aslında vermek zorunda oldukları kararlardır. İşte bu durum yani determinizm, hayatlarını anlamsız kılan birinci nedendir.

İlk kez agnostik bir determinizm eleştirisi görüyorum. Felsefi anlamda indeterminist ve belirsizliği savunan eleştirilerle tabii ki çok karşılaştım. Determinizm diye bir şey olmadığını, olanın kader olduğunu söyleyen dinsel anlatılarla da tabii ki.

 

Fakat agnostik anlamda determinizme niye karşı çıkılır bir bakalım: Sayın Salamura başta determinizmi kader ile, yani eleştirdiği düşün tarzı ile aynı olmakla suçluyor. Buradan başlayalım:

 

Determinizmin, belli nedenlerin belli sonuçları ortaya çıkaracağını söylemesi, kader ile hiç bir paralellik getirmez. Determinizmde, nedenlerin oluşturduğu ve büyük oranda karar kılmış, bir işleyiş sistemine ourmuş bir statüko kabul edilir. Buna statüko diyoruz, çünkü karar kılmış ve bir işleyişe oturmuş. Kader ile fark burada ortaya çıkar: Determinizm bu statükonun değişmez olduğunu ve hep böyle işleyeceğini asla varsaymaz. Tersine, her statüko nedensellik akışı içinde yavaş bir değişime uğrayacak ve belli bir sürenin sonunda belki ani fakat genellikle süreğen bir değişime girerek farklı bir statüko oluşturacaktır. Determinizm süreçlere büyük önem verir. Süreç daima değişim yönünde işler. Asla sabit bir işleyiş yoktur.

 

Bunu determinizmin indeterminizme yanıtında açıkça görürüz: İndeterminizm, determinizme itiraz ederek örneğin güneşin her gün doğuyor olmasının, yarın da doğacağı bakımından hiç bir garanti içermediğini, yarın pekala da doğmayabileceğini, büyük olasılıkla doğacak olmasının da determinizme kanıt teşkil etmediğini savunur.

 

Determinizm buna karşı, yarın eğer güneş doğmayacaksa, bunun da "nedenleri" olacağını, rasgele güneşin doğmayıvermesi gibi bir durum olmayacağını söyler. Yarın eğer güneş doğmayacaksa, bu da nedensel bir süreçte gerçekleşecektir, determinist ilkelerin ilki olan nedensellik bunu söylerken, ikinci ilke olan gerekircilik bu sonucun ortaya çıkması için nedenlerin şart olduğunu, üçüncü ilke olan belirlenimcilik de güneş yarın doğmayacaksa, bunun önceden büyük ölçüde kestirilip tahmin edilebileceğini söyler.

 

Determinizme en çok yöneltilen eleştiri, kaderden beter bir değişmezlik öngördüğü eleştirisidir, bu eleştiri Laplace öncesi ve modern determinizmin kurucusu Poincare'in determinizme getirdiği devrimsel çağdaş yorumdan önceki determinist, aslında kaderci anlayışlara yöneltilmiş eski eleştirilerdir. Modern determinizm bu eleştirileri çoktan aşmış ve süreğenliğe inanan, statüko olarak algılanan halihazır durumsalın (bu sözcüğü havalı olsun diye kullanmadığıma emin olun, statükonun en iyi karşılığı, en iyi ifade şekli bu.) aslında süreğen biçimde değişime gittiği dinamik bir süreç olduğunu ve asla aynı kalamayacağını öngören bir konuma gelmiştir.

 

Determinizm asla yarın ne olacağının kesin belirli olduğunu öne sürmez. Yarın ne olacağının nedenlere bağlı olduğunu söyler, bu nedenselliği çözümleyerek yarın ne olacağını belirlemeye çalışır. Eğer determinizm donmuş, katı ve mekanik bir anlayış öngörseydi, belirlenimcilik ilkesini dışlar, temel ilkeleri arasına koymazdı. Belirlenimcilik, asla gelecekte ne olacağının şimdiden belirli olduğu anlamında değildir. Nedensellik çözümlenerek, gelecekte ne olacağının belirlenmeye çalışılması anlamındadır.

 

Ne kadar köfte, o kadar ekmek! Nedensellik örüntüsünün geçmişe uzanan ağını ne kadar çözümleyip açıkladık, geleceği o oranda öngörebiliriz. Determinizm asla belirli bir gelecek varsaymaz, statükonun ne yönde çözülebileceğini, ötesinde bu nedenselliğe ne oranda katkı yapılabilerek geleceğin ne oranda şekillenmesine katkı yapılabileceğini araştırır.

 

Modern determinizme eklemlenen kaos teorisi, bu alanda bir devrimdir. Nedensellik örüntüsü içinde gömülü, gözden uzak kalmış süperkritik nedenlerin, statükoyu kritik bir anda çok farklı bir yöne çevirebileceğini söyler. Bu kuram, "ABD nin Pasifik kıyılarında kopan bir fırtınada, Pekin'de kanat çırpan bir kelebeğin katkısı vardır" ünlü deyişiyle anıtlaştırılmıştır. Buna da "Butterfly Effect" (Kelebek Etkisi) kuramı adı verilmiş, filmi de yapılmıştır.

 

Determinizm, kuantum belirsizlik ile gelen indeterminist eleştirileri de başarıyla göğüslemiş ve yanıtlamıştır. Bu eleştiriler "What the Bleep Do We Know?!" (Ne .... biliyoruz ki?) filmi ile en şiddetli dozuna ulaşmış ve determinizme ağır ve açık bir saldırıya dönüştürülmüştür. Fakat bu film belli başlı bilim ve felsefe çevrelerinden aynı ağır biçimde eleştirilerle karşılanmış ve başarıyla yanıtlanmıştır. Günümüz felsefesinde bir determinizm - indeterminizm savaşı kıyasıya yaşanmakta ve indeterministler kuantum verilerle determinizme saldırmaktalar. Fakat bu eleştirilerin hepsi yanıtlanmıştır. Günümüzde belli başlı felsefeciler evrenin deterministik olduğuna kuvvetle inanmaktadırlar. Hatta günümüzde felsefe determinizm ile bütünleşmiştir. Geçmiş felsefi kuramlar bir bir terkedilmiş ve etkisizleşmiştir. Sapasağlam ayakta olan ve gün geçtikçe bilimsel bulgularla güçlenen tek felsefi düşün olarak determinizm kalmıştır.

 

Bu, aynen Einstein'in Newton evrenini yıkmak için yeni fizik önermesi gibi yeni bir devrimsel dönem açma çabası. Fakat determinstler her yeni çığırın determinizme eklenen alt başlıklar olacağını söylüyorlar. Bu alanda yapılan en önemli çalışma, CERN de gerçekleştiriliyor. Determinizm katkılarla güçlenecektir, çünkü durağan bir yapıyı değil, süreğen bir yapıyı benimsemiştir. Durağan bir yapı öngören her düşün, yıkılıp kaybolmaya mahkumdur.

 

Determinizmin öngördüğü evren yapısı olağanüstü renkli, değişken, heyecanlı bir dinamik yapıdır. Bu yapının statik görünmesinin tek nedeni, süreğen olmasıdır. Ani değişimler çok nadir ortaya çıkar ve "kaos" ile tanımlanır. Bu etki determinist örüntü içinde gömülü süperkritik bağlantılardır ve kestirimleri zor olsa da olanaksız değildir.

 

Determinizm en zoru başarmaya karar vermiş çok heyecanlı bir süreçtir. Donukluk, sıkıcılıkla uzaktan yakından alakası yoktur.

 

Determinizmin ateizm ile bağdaştırıldığını ben hiç duymadım. Ateizm teizmin antitezidir ve tepkiseldir. Ateist olmak için teizmi bir tez olarak kabul etmek ve karşı çıkmak gerekir. Determinizm teizmi bir tez olarak almaz ve dikkate bile alıp antitez oluşturma çabaısna gerek hissetmez. Determinist açıdan teizm yoktur, sanaldır, zihin üretimi, dogmadır.

 

Söylediğinizin tam tersine Sayın Salamura, determinizm eğer bir duruş üretecekse, bu duruşun agnostisizm olması gerekirdi. Ben determinizmi savunduğumda ateistler tarafından da, teistler tarafından da agnostik olmakla suçlanıyorum. Sizinki gibi bir yöneltimle ilk kez karşılaşıyorum. Ben sadece determinist olduğumu söylerim. Agnostikim demem. Çünkü bu da teizm ile ateizm arasında bir uzlaşı arama, bir orta yol bulma arayışıdır. Dolayısıyla hem teizmi, hem ateizmi birer tez ve birbirine karşı antitez olarak tanıma anlamına gelir. Determinizm bu tür bir deklere vermez...

Gönderi tarihi:
Sayın Bilimselci İslam'ı kendi fikrinizdeki insanların anlatımından, dilinden onların gözünden öğreneceğinize kaynağından ve ona farklı birçok bakıştan da öğrenseydiniz şu yukarda İslam adına çıkarımda bulunduğunuz fikri bir kez daha sorgular bilimsel bir tavır sergilemiş olurdunuz.

..............

 

Bilimi ideolojileri için sadece araç haline getirenler bilim yapamazlar ancak bilimi kirletirler...

 

İslamın kaynağını en az senin kadar, veya senden fazla okuduğumdan emin olabilirsin. Aramızdaki okuma farkı ise; sen ön kabulle, ben ise sorgulamacı yaklaşımla okumaktayım. Teslimiyet ile sorgulama alternatiftir.

 

Emin olman gereken bir konu daha var ki; kaynağı ön kabulle değilde sorgulamacı olarak okuyan herkes inançları bırakacaktır. Zira ön kabul peşinen teslimiyet demektir.

 

Ayrıca bilim'in yalnızca pozitif bilimlerden oluşmadığının da bilinmesi gerekir. Bilimi kirleten, toplum bilimleri değil metafizik düşüncelerdir. Toplum bilimleri olmadan doğa bilimlerinden bahsedilemez.

Gönderi tarihi:

Sayın demirefe

 

Öncelikle burada ne demek istediğimi anlamaya çalışan ilk kişi olmanızdan ve bu çok güzel cevabınızdan ötürü size çok teşekkür ederim.

 

Bilmenizi isterim ki ufak tefek ayrılıklar haricinde bütün söylediklerinizle hemfikirim. Benim bu yazıdaki amacım ateist arkadaşların kendilerini eleştirmelerini ve determinizme varacak düşünce silsilesini yakalayabilmeleriydi. Sizi bunun daha da ilerisine varmış felsefenizden dolayı kutluyor ve aynı görüşte olduğumu söylüyorum. Sadece sizin kalitenizde bir düşünürle ben de pek karşılaşmadığımdan, burada da karşılaşamayacağımı düşünmüş ve ateistin öncelikle klasik determinizmi bulmasını sağlamayı istemiştim. Eğer bu düzeye ulaşan olursa bunun devamında anlattığınız noktaya sürükleyen sorularımı da soracaktım zaten (Yani amacım kimseyi bunalıma sokup intihar ettirmek değil. Zaten başlık neden intihar etmez diyor ama buna kabullenmelerle değil, bilinçli felsefik çıkarımla varmalarını istiyor). Bu tür forumların insanları kısır tartışmalara (kör döğüşü) sürüklemesinden çok, fikri bağlamda üyelerin gelişimini sağlamak için kurulduğu inancındayım. Elbette agnostiklik arkadaşların beni sınıflandırabilmeleri için kullandığım bir terim. Zira teist olduğum yolunda tepkiye karşılık en yakın düşünceyi söylemek zorunda kaldım. Zira determinizmi tek başına kabul etmelerinin zor olduğunu düşündüm. Sizden aldığım destekle artık ben de sadece determinist olduğumu açıklayabilirim bu durumda. Tek üzüldüğüm nokta sizin pat diye açıkladığınız bu gerçeklere ateist arkadaşların hazıra konmadan tek tek düşünerek ulaşmasını istediğim bu felsefik hedefin, çok hızlı ortaya çıkmış olması.

Tekrar ekleyeceğim nokta ise ateizmin, mevcut iki sistemden yaratıcıyı kabul etmediğine göre, mevcut düzeni açıklamak zorunda kalınca determinizme yöneleceği ve önce statükocu klasik determinist anlayışa ulaşacağı, bir süre yaşayacağı çaresizlikten sonra, dinamik determinizmin tadına varacağıdır.

 

Tekrardan teşekkürler, sevgiler, saygılar

:)

Gönderi tarihi:

Sayın Bilimselci İslam'ı kendi fikrinizdeki insanların anlatımından, dilinden onların gözünden öğreneceğinize kaynağından ve ona farklı birçok bakıştan da öğrenseydiniz şu yukarda İslam adına çıkarımda bulunduğunuz fikri bir kez daha sorgular bilimsel bir tavır sergilemiş olurdunuz. (ALINTI)

 

Bu argüman çok öne sürülüyor. Ama gerçek tam tersi. Eğer müslümanlara bakarsanız, İslam'daki olumsuzlukları gizler, takiyye yaparlar. Diyanet'e bakarsanız, ayetlerin meallerini geçiştirerek, parantezler ekleyerek ve dipnotlar koyarak farklı gösterir, yine anlamı bir şekilde değiştirmeden gizlemeyi başarırlar. Hakkını yemeyelim, diyanet tercümeyi yine en doğruya yakın yapan kurumdur. Pek değiştirmez ama parantez ilaveleriyle saptırma yöntemi kullanır. Diğer meallere bakarsanız zaten

alakası olmayan anlamlar yükleyerek tamamen değiştirirler.

 

O yüzden burada benim görebildiğim dine karşı çıkanların hepsi, bunu yapmadan önce dini kaynağından araştırmış, hatta arapça öğrenmiş kişilerdir. Bunlara pek öyle yutturma, cilalama, süsleme kâr etmez. İşin kaynağında ne yazdığını çok iyi bilirler...

Gönderi tarihi:
İslamın kaynağını en az senin kadar, veya senden fazla okuduğumdan emin olabilirsin. Aramızdaki okuma farkı ise; sen ön kabulle, ben ise sorgulamacı yaklaşımla okumaktayım. Teslimiyet ile sorgulama alternatiftir.

 

Emin olman gereken bir konu daha var ki; kaynağı ön kabulle değilde sorgulamacı olarak okuyan herkes inançları bırakacaktır. Zira ön kabul peşinen teslimiyet demektir.

 

Ayrıca bilim'in yalnızca pozitif bilimlerden oluşmadığının da bilinmesi gerekir. Bilimi kirleten toplum bilimleri değil metafizik düşüncelerdir. Toplum bilimleri olmadan doğa bilimlerinden bahsedilemez.

 

Hakikaten ilginç.Teslimiyetin tek alternatifinden bahsediyorsunuz hat safhada olan bilimselliğinizle.Yani sorgulayan teslimiyet göstermez gibi hiçbir kurala tabi olmayan kendi fikrinizi kendinizce bilimsel diye satıyorsunuz.

 

ALINTI(bilimselci @ 28-09-2008, 10:46)

Diğer arkadaşlar gibi yazının tamamına yakınını ben de asılsız buldum. İçinden sadece birisini irdeleyelim:

 

Aksine inançlılar bu yaşama "oyun ve anlamsız" derler. Bu zaten onlara bir emirdir.

 

İnançları olmayanlar ise, soyutla değil somutluklarla ilgilenerek işi ciddiye alır. Onların gerçekleri diğer yaşamdaki huriler ve şarap ırmakları değil, insanlığın tüm problemleri, sorunlarıdır. Bu onların birincil görevleridir. Zamanlarını bunlarla doldururlar.

 

Sizin sorgulayıcı mantığınızdan yukardaki sonuçlar çıkıyorsa sorgulayıcı yaklaşımınızı bir daha sorgulayın ben de kendimi sorgulayayım Sayın Bilimselci.

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:

Sayın Salamura, ben de "nihayet, hele şükür" diyeceğim. Doğrusu bir agnostikten determinizm eleştirisi almama ben de hayret etmiştim.

 

Agnostisizm konusunda söylediklerinize katılıyorum. Daha geçenlerde forumda değil, yüzyüze konuştuğumuz biri "bu durumda sen agnostiksin arkadaş, boşuna inkar etme, senin tanımın agnostisizme giriyor, ateistim demiyorsun, teistim demiyorsun, başka yolun kalmıyor" diye üzerime üzerime ısrarla gelince, biraz çaresiz kalıp alçak sesle "e hadi öyle olsun" diye mırıldanmak zorunda kalmıştım. Bu iyice bir üsteleyip "tamam, benimkisi agnostisizm oluyor" diye ağzımdan deklereyi almayı başarmasın mı? Sonra bu deklereyi verişime canım sıkıldı. Bayağı bir kendime kızdım, mırıldanarak bile olsa nasıl böyle bir deklere veririm diye suçlandım.

 

Neyse, determinizmi anlamış, özümsemiş ve bir kurgu içinde sunmayı planlayan bir düşünen kafa ile karşılaşmak tabii ki beni memnun etti. Doğrusu beklemiyordum, sürpriz oldu. Bir determinist, bir determinist ile karşılaşmaktan başka ne dileyebilir?

 

Çünkü determinizm pek bilinen, yaygın bir felsefe değildir. Bilim çevrelerinde tabii ki çok yaygın ama, topluma malolduğunu söyleyemem. Yani bir varoluşçuluk, nihilizm filan deseniz, en azından insanların kulağına çalınmış, bir şeyler duymuşlardır. Ama determinizmin ne olduğu pek bilinmiyor.

 

Eh, az raslanan şeyler de değerli oluyor...

Gönderi tarihi:
Sayın Bilimselci İslam'ı kendi fikrinizdeki insanların anlatımından, dilinden onların gözünden öğreneceğinize kaynağından ve ona farklı birçok bakıştan da öğrenseydiniz şu yukarda İslam adına çıkarımda bulunduğunuz fikri bir kez daha sorgular bilimsel bir tavır sergilemiş olurdunuz. (ALINTI)

 

Bu argüman çok öne sürülüyor. Ama gerçek tam tersi. Eğer müslümanlara bakarsanız, İslam'daki olumsuzlukları gizler, takiyye yaparlar. Diyanet'e bakarsanız, ayetlerin meallerini geçiştirerek, parantezler ekleyerek ve dipnotlar koyarak farklı gösterir, yine anlamı bir şekilde değiştirmeden gizlemeyi başarırlar. Hakkını yemeyelim, diyanet tercümeyi yine en doğruya yakın yapan kurumdur. Pek değiştirmez ama parantez ilaveleriyle saptırma yöntemi kullanır. Diğer meallere bakarsanız zaten

alakası olmayan anlamlar yükleyerek tamamen değiştirirler.

 

O yüzden burada benim görebildiğim dine karşı çıkanların hepsi, bunu yapmadan önce dini kaynağından araştırmış, hatta arapça öğrenmiş kişilerdir. Bunlara pek öyle yutturma, cilalama, süsleme kâr etmez. İşin kaynağında ne yazdığını çok iyi bilirler...

 

Kuran'dan herkes bilgisi ölçüsünde nasibini alır.Kuran dönemlere,şartalara göre yorum yapılamıyacak bir kitap olsaydı daha önce dediğim gibi tüm zamanlara hitap ediyorum vaadi boşa çıkardı.Yorumların bu kadar fazla olması ve her okuyanın ondan kendince anlam çıkarıyor olması bence bu özelliğinden kaynaklanıyor.Ama üzerinde hem fikir olunacak ortak noktalar bulunamıyor birbiriyle hiç uyuşmayan yorumlar çıkarılıyorsa burda bir karmaşadan bahsedebiliriz.Bu bir karmaşa mıdır yoksa faydalanılacak bir alan mı bırakılmıştır iyi düşünmek lazım.

 

Ayrıca Kuran'ı çok iyi irdelediğini söyleyip de Kuran'ın özüne uymayan fikirleri Kuran işte böyledir diyerek Kurana'a atfedenlerle Kuran'ı doğmatik okuyup fikir yürütenler arasında fark yok.Önkabul diyorsunuz ya hani en başta kabul etmeyip, yanlışlığını ispatlamak amacıyla okunan bir kitaptan çıkaracağınız düşünceler önceden düşündüğünüz ya da düşünmek istediğiniz düşüncelerdir.

 

ALINTI(bilimselci @ 28-09-2008, 10:46)

Diğer arkadaşlar gibi yazının tamamına yakınını ben de asılsız buldum. İçinden sadece birisini irdeleyelim:

 

Aksine inançlılar bu yaşama "oyun ve anlamsız" derler. Bu zaten onlara bir emirdir.

 

İnançları olmayanlar ise, soyutla değil somutluklarla ilgilenerek işi ciddiye alır. Onların gerçekleri diğer yaşamdaki huriler ve şarap ırmakları değil, insanlığın tüm problemleri, sorunlarıdır. Bu onların birincil görevleridir. Zamanlarını bunlarla doldururlar.

 

Yukardaki yoruma Kuran'ın bilimsel bir zihin tarafından çıkarılmış yorumu derseniz ben burda sizin sorgulayıcılığınızın nasıl bir sorgulayıcılık olduğunu düşünürsem yanlış olmaz herhalde!

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:
Diğer arkadaşlar gibi yazının tamamına yakınını ben de asılsız buldum. İçinden sadece birisini irdeleyelim:

 

Aksine inançlılar bu yaşama "oyun ve anlamsız" derler. Bu zaten onlara bir emirdir.

 

İnançları olmayanlar ise, soyutla değil somutluklarla ilgilenerek işi ciddiye alır. Onların gerçekleri diğer yaşamdaki huriler ve şarap ırmakları değil, insanlığın tüm problemleri, sorunlarıdır. Bu onların birincil görevleridir. Zamanlarını bunlarla doldururlar.

Yukardaki yoruma Kuran'ın bilimsel bir zihin tarafından çıkarılmış yorumu derseniz ben burda sizin sorgulayıcılığınızın nasıl bir sorgulayıcılık olduğunu düşünürsem yanlış olmaz herhalde!

 

Enam/32: Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.

Muhammed/15: İçenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır.

Gönderi tarihi:
Enam/32: Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.

Muhammed/15: İçenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır.

 

Sayın Bilimselci yukardaki ayetlerden siz şunu mu çıkarıyorsunuz:Bu dünyada bu dünyalık işlerle uğraşmayın yan gelip yatın hatta yemeyin,içmeyin, çalışmayın,evlenmeyin her şeyi boşverin.Sizin çıkardığınız bu.

 

O ayetlerdeki kastı şu şekilde niçin düşünmüyorsunuz:Ebedi alem bu dünya değildir bu dünya bir oyundan ibarettir bu dünyada yapacağınız her eylemden sorumlusunuz,bu dünyada sınavdasınız bunun bilinciyle hareket edin,sorumluluğunuzu sizden istenileni yapın yaptığınızda karşılığını Cennet'teki nimetlerle alacaksınız.Cennetteki nimetlerden birini de siz yazmışsınız.

 

Sence senin algıladığın mı doğru yoksa Kuran'ı bu şekilde algıladığımızda mı daha doğru bir yaklaşım sergilemiş oluruz?Ya da bu ayetlerden çıkan anlayışın hangisi daha mantıklı ve söylenilenle uyumlu?

 

MUHABBETLE...

Gönderi tarihi:
Sayın Bilimselci yukardaki ayetlerden siz şunu mu çıkarıyorsunuz:Bu dünyada bu dünyalık işlerle uğraşmayın yan gelip yatın hatta yemeyin,içmeyin, çalışmayın,evlenmeyin her şeyi boşverin.Sizin çıkardığınız bu.

 

O ayetlerdeki kastı şu şekilde niçin düşünmüyorsunuz:Ebedi alem bu dünya değildir bu dünya bir oyundan ibarettir bu dünyada yapacağınız her eylemden sorumlusunuz,bu dünyada sınavdasınız bunun bilinciyle hareket edin,sorumluluğunuzu sizden istenileni yapın yaptığınızda karşılığını Cennet'teki nimetlerle alacaksınız.Cennetteki nimetlerden birini de siz yazmışsınız.

 

Sence senin algıladığın mı doğru yoksa Kuran'ı bu şekilde algıladığımızda mı daha doğru bir yaklaşım sergilemiş oluruz?Ya da bu ayetlerden çıkan anlayışın hangisi daha mantıklı ve söylenilenle uyumlu?

 

MUHABBETLE...

 

Senin ön kabullü bakışınla seninkisi, benim bakışımla benimkisi doğru. Ne olacak şimdi? O halde insan yararına olan doğruları bilimle ölçümleyeceğiz.

 

Geçmişte insanlar gurupsal/yöresel ahlaki dayatmaları itirazsız olsun düşüncesiyle krallar ve tanrılar aracılığıyla yapmışlar, olumlu ve olumsuz bir çok mistik fantezilerle süslemişlerdir. Her toplumun türlü, mistik, kutsal fantezileri imtiyazlara koruyucu kalkan olmuştur. Amaç sadece imtiyaz korumak, yani sınıfsal, gurupsal çıkarlar.

Tevekkeli değildirki, sürekli, hiç köle ile efendi, zenginle fakir bir olurmu telkinleri dayatılagelmiştir. Bu öngörü dinlerin baş hükümlerindendir. Kuranda da sık sık vurgulanmaktadır.

 

Bu tür yöresel töre hükümleri, evrensel, bilimsel dünya görüşü ile asla örtüşmezler.

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.