Φ Dayı Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Miras sadece para mal mülk yani illaki bir değer olarakmı kalır sadece..ya ölenin borcu malını mülkünü aşmışsa..nasıl yapılacak bu ödemeler.. 1 Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Anapara, hisseler toplamını karşılamıyor, sorun bu! Bunu, ben bir kac sayfa once izah ettigim gibi, bu bir sorun degil. Islam Scholars bu hatalari Kuranda gorup ve kabul etmisler ve bunu halletmek icin miras kanunlarini ortaya cikarmislar. Bu miras kanunlari Islam dininden okumus, arastirmis insanlar tarafindan bilinen kanunlardir ve yuzyillardir bu kanunlar kullanilmistir. Sozun kisasi, sizin dediginiz gibi bir sorunlari Islam dunyasi inkar etmis olsalardi, bu kanunlari "Anapara, hisseler toplamını karşılamıyor" problemlerini halletmek icin cikarmazlardi. Demek istedigim oydu. Kurandaki bu miras hatalarini inkar edenler, suphesiz bu islami kanunlardan haberdar degillerdir. Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 28 Ekim , 2008 sorunlari Islam dunyasi inkar etmis olsalardi, bu kanunlari "Anapara, hisseler toplamını karşılamıyor" problemlerini halletmek icin cikarmazlardi. Suheyla, inan bana bu son öne sürülen mazeret geçerli olabilir mi diye gerçekten iyi niyetle oturdum, saatlerdir ayetleri inceliyorum. Fakat yani imkansız, borç ve vasiyeti, önceki payların ödenmesi olarak yorumlamaya hiç yol yok. Çünkü 11. ayette oranları verirken "mim ba'di vesıyyetiy yusıy biha ev deyn" diye açıkça eklemiş zaten. Tüm bu oranların varsa borç ödendikten ve vasiyet varsa yerine getirildikten sonra uygulanacağını apaçık belirtmiş. Kelime kelime açıklayayım, sözlük filan bırakmadım, iyice araştırdım: Min: ...den eki, ba'di: sonra ve deyn: borç demek. Yani anlam son derece açık. Oranları veriyor, bu oranlar borç ve vasiyetten sonradır diye apaçık belirtiyor. Bunu diğer mirasçılar haklarını aldıktan sonra eşe sıra gelir, kalmışsa alır, yoksa havasını alır diye açıklamanın hiç bir yolu yok. Aynı cümleyi 12. ayette de kullanıyor. Yani verdiği tüm oranların sadece eşin payının değil, tüm oranların vasiyet ve borçtan sonra olduğunu apaçık söylüyor. İkna olsam, oldum demekten çekinmeyen biriyim. Fakat bu konu çok kesin, senin de dediğin gibi, bir sürü feraiz hesapları geliştirilmiş bu tutarsızlıkları gidermek için... Alıntı
Φ Patates Soğancı Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2008 12. ayete göre, çocuk yoksa 1/4, çocuk varsa 1/8 eşin oluyor. Eşin pay almamasını gerektirecek hiç bir durum söylenmiyor. Bizim avl gerektiren örneğimizde 3 kız çocuk bulunduğuna göre, çocuk var ve eşin payı 1/8. Bunu hiç bir zaman borcun ödenmesini veya vasiyetin yerine gelmesini mirasın paylaştırılması olarak gösterip eşe bir şey kalmadı şeklinde yorumlayamazsınız. Zaten miras taksimindeki oranlar borçlar ödendikten ve bir vasiyet varsa yerine getirildikten sonra gündeme gelir. Adamın 200 lirası var. 50 lira da borcu var. Bir de hayır yapılsın diye 30 lira dağıtılmasını vasiyet etmiş diyelim. Borcu ödenir, 150 lira kalır. 30 lira hayra verilir, kalır 120 lira. Şimdi bu parada her mirasçının hakkı vardır. Örneğimizdeki eşin de 1/8 hakkı vardır. Sayın Demirefe 12. ayette eşin oranları verilirken, 11. ayetteki gibi "ölenin bıraktığının" değil, "geriye kalanın" şeklinde söylenir. Bu sebeple eşe verilecek oranlar, "geriye kalanın" üzerindendir. Kuran'da tamı tamına böyle yazdığından, eşe kalan paylar geriye kalan üzerinden hesaplanır. Eğer çocuk 3 tane ise de, eşe pay kalmaz. Çünkü geriye kalan 0'dır ve bunun 1/8'i de 0'dır. Yani eşin payı 12. ayette "geriye kalanın" lafına bağıldır. Her mirasçının hakkı bu sözlerle belirlenmiştir. 3 çocuklu eşe de bir şey kalmaz. Bu hakkı hiç bir şekilde yok saymanızın bir yolu yoktur. Yani bu o kadar anlamsız bir yorum ki, yanlışlığı apaçık ortada. Böyle bir şey olabilir mi, boşu boşuna verilmeyecek bir 1/8 oranından niye bahsetsin, zaten verilmeyecek. "Üç çocuğu olan eşe miras yoktur" der çıkardı kestirmeden. Böyle bir yorumu yapabilmenizin hiç bir yolu yok. O halde 11. ayeti bir daha inceleyelim: Nisa 11:Allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar. İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. Mesela tek kız çocuk varsa çocuk mirasın 1/2'sini alır. (1/2+1/6+1/6=5/6 olur, eş geriye kalandan 1/6'dan payını, yani mirasın 1/6x1/8=1/48'ini alır). Örneğinizdeki 3 kız çocukta ise çocuklar mirasın 2/3'ünü alır. (2/3+1/6+1/6=1 olur ve geriye kalan 0 olur ve eş yazıldığı gibi geriye kalanın 0x1/8'ini alır, o da sıfırdır). 12 ayette her çocuk miktarı için belirlenen eşin alacağı pay, tek tek her çocuk sayısı için yazılmaktansa, tek formül ve cümle ile içinde söylenmiştir. Yani durum sizin söylediğinizden çok daha pratiktir. Niye bir cümlede diyeceğini demek varken, bir kaç cümlede anlatsın ki? Recm konusunu da bu şekilde geçiştiremezsiniz. Buhari hadisi de sahih değilse bu hadis denen olay niye var? Peki o zaman Muhammed hayatı boyunca Kurândan başka kelam etmemiş ve mum gibi susup durmuş, dolayısıyla ondan hiç şöyle dedi böyle dedi diye hiç bir rivayet gelmemiş. Bunu mu kabul edelim? Her işine gelmeyene sahih değil deyip çıkarsak bunun bir ölçüsü olabilir mi? Tarihle ilgili tüm rivayetleri çöpe mi atıp sadece Kurânı mı kabul edelim? Bahsedilen hadis tarihi gerçeklerle tam örtüşüyor. Bu hadis durduk yerde ortaya çıkmıyor: Muhammed recm yaptırmış mı, yaptırmış. Ayet var mı? Yok. Allahın o kadar çok işi varmış ki, bir insanın kıvranarak, acılar içinde işkence edilerek öldürülmesinin yapılıp yapılmayacağı gibi çok önemli bir konuda ayeti postaya vermeyi unutmuş ya da postada kaybolmuş, Muhammed de o yana dönmüş, bu yana dönmüş, ne haber var ne birşey, mecburen Tevrat'a göre taşlattırmış. Allah da "eh madem, bu böyle gitsin" deyip ayet göndermekten vaz geçmiş öyle mi? Bunu mu kabul edelim? Lütfen konulara nalıncı keseri mantığı ile değil, akılcı ve objektif yaklaşalım... Kuran'ı okursunuz. Sadece onun dediği kanundur. Hadislerin hiçbirini gerçek kabul etmek zorunda değilsiniz. Kuran anlaşılmak için aracıya gerek duymaz. Kuran'ı okurken kelime oyunlarıyla nasıl bundaki çelişkiyi ortaya çıkarabiliriz diye düşünmemeli, tam tersine burada ne anlatılmak istenmiş olabilir diye iyimser düşünmeliyiz. Kuran'ı anlamak için tam anlamıyla insanın bilgi seviyesinin artması gereklidir. Bilim yoluyla ondaki yazılanların doğruluğu araştırılmalı ve görüldüğünde imanınız pekişmelidir. Kuran' da pek çok ne demek istediği kararsız kalınmış nokta vardır. Bu durumda herkez kendi başına burada ne denilmek istendiğini anlamaya çalışacağına, ne yazık ki birisinin yaptığı açıklamayı kabul etmeyi tercih etmekte, bir nevi kopya çekmektedir. Pek çok insan kendi düşündüğünün kesinlikle doğru olduğunu diretir. Bu forumda bile öyle İkna kabiliyeti fazla ve diğer insanlar da düşünce tembeli ise, onun fikirlerini doğru kabul ederler. Tefsir, ilmihal, hadis, sünnet hep görecelidir ve anlatıya, yoruma dayalıdır, sizi yönlendirir. Akıllı insan kendi kaderini belirler. Kuran'ı herkes kimseye sormadan, tek başına okumalıdır. İlla hadise, sünnete uyacağım derseniz, siz bilirsiniz tabi, Kuran da yazana ters bir şey yapmadıkça uyabilirsiniz, o sünnet ve hadisin doğru olmasını umarsınız. Zaten Kuran'la çelişmezse uyup uymamanız çok önemli değildir, zorunlu değildir. Etrafınıza baktığınızda Kuran okumak yada okursa onun bunun tefsirine göre yorumlamak arasındaki farkı görürsünüz. İslam adı altında siyaset vardır, tarih vardır, toplumsal olaylar vardır, vardır da vardır. Saf olan ve uymanız ve bilmeniz gereken tek şey Kuran'dır. Namaz nasıl mı kılınır. Size kalmış, namazdan ne anlıyorsanız...Allah ile aranızda sizin bileceğiniz iştir. İsterseniz varlığına inanmıyorum deyin, bunu söyleyerek iletişim kurmuşsunuzdur. Bu da size göre namazdır. Kimse birşey diyemez. Önemli olan Kuran'da namazın nasıl kılınacağının anlatılmamasıdır. Eğer Kuran'dan başka Muhammed'in dürüstlüğüne de inanıyorsanız, onun gösterdiği şekli uygulayabilirsiniz. Muhammed'den uzaklaştıkça (halife, imam, buhari , hoca efendi vb ), Kuran'dan uzaklaşma riskiniz de artar. Allah'a ve direk sözü olan Kuran'a olan inancınız, kişilere inanca dönüşür. Muhammed de belki Tevrata göre taşlattırmıştır. O da sevap ve günahlarıyla kuldur. Allah değildir. Taşlattırma kendi yorumu da olabilir. Bunu bilemeyiz. Biz Kuran'da ne yazdığına bakarız. Muhammedi Allah yerine asla koymayız. Muhammed bir elçidir. Görevi vahiyleri, etrafına değiştirmeden nakletmektir. Bunun ötesinde söylediği şeyler yorumudur. Ben kendi adıma bunları kabul ederim. Sizin neyi kabul edip etmeyeceğinize karışmak ta istemem. Ne isterseniz kabul edin. Ama İslam diye etrafınızda gördüğünüz her şeyi Kuran ve Allah'a mal etmeyin, yeter. Ayrıca sizi, araştırmacı ruhunuzdan dolayı tebrik ediyorum. Ama bu araştırmalarınızı biraz da Kuran'da belirsiz öngörülerin, ne demek olabileceği konusunda yapmanızı temenni ediyorum. İsterseniz bir bilmece olarak görün ve çözmeye çalışın. Ne bulacağınıza önceden kendinizi şartlandırmayın yeter. Kuran her ayeti üzerinde uzun uzadıya düşünmeyi gerektirir. Üstün körü, hata bulmaya yönelik taradığınızda, içindeki güzellikleri fark edemezsiniz. Elbette hatalı yada çelişkili gördüğünüz yerleri söyleyin, tartışalım, bundan hep birlikte kazanırız. Hiç bu kadar garip bir yorum duymamıştım. Ya ölen genç öldüyse de çocukları küçükse, tam tersine kadın çocuklara bakmak zorundaysa ne olacak? Çocuklar büyüyecek de annelerine bakacaklar. Nasrettin hocanın merkebi de "yaz gelecek, yonca bitecek" diye avutarak tam açlığa alıştırmak üzereyken ölmüşmüş ya, o hesap... Yorumda gariplik yok; -Ebeveyn erken ölürse, zaten ölene dek çocukları bakmış olacak. Kuran'daki aile kavramı günümüzdeki anlayıştan farklıdır. Bugün mirasını alan ebeveyn, çocuklarıyla olan irtibatını devam ettirmeyebilir, aileden kopabilir, çocuklar ailesine bakmayabilir. Kuran'da sıkı bir aile yapısı vardır ve çocuklar Kuran'a göre ebeveynlerine hep bakarlar. Problem YOK! -Çocuk erken ölürse ebeveyne pay verecek. Problem YOK! -Tek çocuksa, ebeveyn zaten miras sırasında paydan alacak ama çocuğu ona gene de bakacak. Problem YOK! -Çocuklar küçük, miras çocuklarda, paranın yönetimi çocuk büyüyünceye aklı yetinceye kadar ebeveynde (hepsini kendi için harcayamaz,çocuğun kendine bakma hakkını alır ancak mirasın kendinin değil çocuğunun olduğunu da bilir. Ebeveynin payı çocuğun payında saklıdır), büyüdükten sonra çocuk ebeveyne bakacak. Problem YOK! Sevgiler, saygılar. 5 Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2008 WWW.çelişkiler.org sitesinden alıntıdır.Yazının uzunluğuna bakıp da okumamak size kalmış lakin okumanızı tavsiye ederim... KURAN A GÖRE MİRAS PAYLAŞIMI ......... MİRAS AYETLERİ - Allah size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe kadının payının iki katını tavsiye eder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer (çocuk) yalnız bir kadınsa (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, bıraktığı mirasta ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının payı altıda birdir. (Bu hükümler, ölenin) Yapacağı vasiyetten, ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. Bunlar, Allah’ın koyduğu haklardır. Şüphesiz Allah bilendir, hikmet sahibidir. 4/11 - Eğer çocukları yoksa, eşlerinizin yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra bıraktıkları mirasın yarısı sizindir. Çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin de çocuğunuz yoksa, yapacağınız vasiyet ve borçtan sonra bıraktığınızın dörtte biri, onlarındır; çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer miras bırakan erkek veya kadın Kelale ise, bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler, üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) Zarar verici olmayan vasiyet ve borçtan sonra (uygulanır). Bunlar, Allah’tan (size) vasiyettir. Allah bilendir, halimdir. 4/12 - Senden fetva istiyorlar. De ki: Allah size kelale kişinin mirası hakkında hükmünü şöyle açıklıyor: Ölen kişinin çocuğu yok, bir kız kardeşi varsa, bıraktığı malın yarısı o (kız kardeşi)nindir. Fakat kendisi, (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, onun mirasını (tamamen) alır. Eğer (ölenin) iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Ve eğer (varisler) erkek kadın birçok kardeşler olursa, erkeğe, iki kadının payı kadar (pay) verilir. Şaşırırsınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi bilir. 4/176 (Kelale, Miras bırakan kişinin, Çocuğu, Babası ve Annesinin birlikte veya birlikte olmayıp bazısının olmaması halidir,) - Birinize ölüm yaklaştığı zaman eğer fazla bir mal terk edecekse anasına, babasına ve en yakın akrabalarına uygun bir şekilde vasiyette bulunması farz kılınmıştır. Bu takva sahipleri üzerine tereddüp eden bir borçtur. 2/180 - Erkekler için baba ile ananın ve en yakınların bıraktıklarından bir pay vardır ve kadınlar için de baba ile ananın ve en yakınların bıraktıklarından bir pay vardır. O bırakılandan az olsun çok olsun farz kılınmış bir nasip vardır. 4/7 -Tereke taksim edilirken uzak akrabalar yetimler ve yoksullar da hazır bulunurlarsa ondan onları da rızıklandırınız ve onlara güzel sözlerde söyleyiniz. 4/8 - Sizden vefat edip de eşlerini terk edenlere eşleri için bir seneye kadar evlerinden çıkmamak üzere bir meta vasiyet etmiş bulunmalıdırlar. Şayet eşler çıkarlarsa onların kendi nefisleri hakkında meşru şekilde yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir günah yüklenmez. Ve Allah Teâlâ azizdir, hakimdir. 2/240 Yukarıda mealleri yazılı Miras konulu ayetlerde, rakamsal hisseli olarak miras paylaşımını konu alan ayetler, 4 Nisa 11 – 12 – 176 ayetleridir, bu ayetler incelediğinde Mirasçıların kimliği ile miras üzerindeki hisseli haklarını açıkça görmek mümkündür, Şöyle ki: Mirasçı Niteliği Olanlar 1- Erkek Çocuklar, 1, 2 , 3, 4…………………………. n kişi olabilirler. 2- Kız Çocuklar, 1, 2 , 3, 4…………………………….. n kişi olabilirler. 3- Kız ve Erkek Çocuklar birlikte 2, 3, 4, ……….. n kişi olabilirler. 4- Miras Bırakanın Çocuğu varsa, Mirasçı olarak Babası. 5- Miras Bırakanın Çocuğu varsa, Mirasçı olarak Annesi. 6- Miras Bırakanın Çocuğu yoksa, Mirasçı olarak Babası. 7- Miras Bırakanın Çocuğu yoksa, Mirasçı olarak Annesi. 8- Miras Bırakan Bayan Eşin Çocuğu varsa, Mirasçı olarak Erkek eş. 9- Miras Bırakan Bayan Eşin Çocuğu yoksa, Mirasçı olarak Erkek eş. 10- Miras Bırakan Erkek Eşin Çocuğu varsa, Mirasçı olarak Bayan eş. 11- Miras Bırakan Erkek Eşin Çocuğu yoksa, Mirasçı olarak Bayan eş. 12- Miras Bırakanın kardeşi varsa, Mirasçı olarak Annesi. 13- Miras Bırakanın kardeşi yoksa, Mirasçı olarak Annesi. 14- Miras Bırakanın Çocuğu yoksa, Mirasçı olarak Erkek Kardeşler. 15- Miras Bırakanın Çocuğu yoksa, Mirasçı olarak Kız Kardeşler. 16- Miras Bırakanın Mirasçı olarak yalnız bir kız kardeşi varsa. 17- Miras Bırakanın Mirasçı olarak iki kız kardeşi varsa. 18- Miras Bırakanın Mirasçı olarak ikiden fazla kız kardeşi varsa. 19- Miras Bırakanın Mirasçı olarak bir erkek kardeşi varsa. 20- Miras Bırakanın Mirasçı olarak birden fazla erkek kardeşi varsa. 21- Miras Bırakanın Mirasçı olarak erkekli – kızlı kardeşleri varsa. 22- Miras Bırakanın Mirasçı olarak hiç kimsesi yoksa Bu oluşumların her biri mirasçı katılımı bakımından kendi başına birer küme niteliğindedir, başka bir ifadeyle bir mirasın paylaşımı söz konusu olduğunda, mirasçı niteliğinde olup miras almaya hak kazanan kimselerin oluşturacağı bir mirasçı kümesiyle karşılaşılır, 22 değişik versiyon dikkate alındığında, karşılaşılması olası mirasçı kümesi sayısı 2 üzeri n den, 2 üzeri 22 = 4.193.304 tür, aslında bundan da fazladır zira ilgili şıklarda erkek kardeş sayısını bir tek oluşum olarak hesaba aldım halbuki n sayıda olabilirler ve her sayı oluşum kümelerini ikiye katlar, bu kümelerin arasından oluşacak her hangi bir kümenin içeriğindeki mirasçıların miras hakları herkese eşit tek bir pay şeklinde olmayıp, hak sahibinin kümede yer alması halinde kendisiyle ilgili olan 1/1, ½, 1/3, 2/3, ¼, 1/6, 1/8, pay hakkından birine göre kendisine hakkının ödenmesi, bu hakkı kendisine ödenirken de hakkında hiçbir kısma veya fazlalık olmaması, bırakılan mirasın muhakkak yeterli gelmesi, başka bir ifadeyle bırakılan mirasın açık vermemesi, mirasa hak kazananların haklarını tam alması, katılımcıların olmaması durumunda fazlalık veren mirasın ne olacağı konusunda gerekli işlemin ne olması gerektiğinin net olması, mirasın değerlendirilmesinde bilinmesi gerekli olan hususlardır, bütün bu hususlar, yukarıda meali yazılı Kuran ayetlerinde anlayan kimseleri hayrete düşürecek şekilde çelişkisiz ve net olarak ortaya konmuş olmasına rağmen, Kuran ı kabul ettiğini söyleyen bir çok kimse, işlemin nasıl yapılması gerektiği konusunda belirsizliğe ve yanlış izahlara düşmekte, hatta doğrudan Kuran ı ret eden kimselerin Kuran’da sayısal çelişki vardır şeklindeki itirazlarına neden olmaktadırlar, bu kimselerin Mirasta AVL veya AVLİYYE versiyonlarıyla, itirazcıların SAYISAL çelişki iddialarının bire bir örtüştüğünü kolayca görmek mümkündür, iddia olarak aynı şeyi söylemelerine rağmen her biri başka bir şey söylüyormuş gibi sözel olarak tartışma içine girmeleri hoş olmasa dahi gerçekten ilginçtir. Bunların sorunu, Kuran kaynaklı olmayıp, Kuran Ayetlerini yanlış anlamalarından kaynaklanmaktadır, Kuran’ı anlamadıkları gibi, Kuran derken neyle karşı karşıya olduklarını, takdirde edememektedirler, zira takdir etselerdi, Miras paylarının dağılımında mirasın açık verebileceğine ihtimal vermezlerdi, ortaya attıkları Avl veya Avliyye kavramı bu kabulün açık ifadesidir, Kuran bu tür yakıştırmalardan uzaktır, O öyle bir sözdür ki O nu duyan veya okuyup ta hayrete düşmeyen bir kimse ya Ondan çok uzaktır yada O nun özerini örtmeye çalışan bir kimsedir, Kuran’dan mealen: - Dedi ki: Bana vahyolundu: Şüphe yok ki, cinlerden bir gurup dinlemiş te demişler ki; Muhakkak biz, bir acîb -eşsiz- bir Kur’an işittik. 72/1 - Doğru yola rehberlik ediyor, artık biz ona iman ettik ve Rabbimize hiç bir kimseyi ortak tutmayacağız. 72/2 Kuran a göre miras payları konusuna dönecek olursak: Avalcıların ve sayısal çelişki iddia edenlerin, yanıldıkları temel nokta, miras paylarındaki paydayı mirası bölen bir veri olarak anlamalarıdır, halbuki şahıs bazında belirtilen kesirler şahısların mirastan alabilecekleri miras tutarıyla ilgilidir, bu durumu örneklendirecek olursam, şöyle ki: Mirası bir havuz şeklinde düşünelim, mirastan hisseli pay alabilecek mirasçıların her birini de, ellerinde Kuran ölçüsüne göre mirastan alabilecekleri hacimde birer kap taşıyan kimseler olarak farz edelim, her birinin Kuran ölçüsüne göre hakkını tam alması Allah ın bir tavsiyesi olduğu gibi aynı zamanda koymuş olduğu bir farzdır, bunun sağlanabilmesi için her bir mirasçının doldurmaya hak kazandığı kabın hacminin doğru anlaşılması ve hesaplanması gereklidir, bu kabın hangi hacimde olması gerektiği, katılımcıların akrabalık yönünden kimliklerine göre ve onlarla birlikte mirastan pay almaya hak kazanan diger mirasçıların Kimliklerine göre özellik taşır, başka bir ifadeyle her durumda standart değildir, örneğin: mirasın tek bir Erkek evlada kaldığını farz edelim, bu durumda erkek evladın elindeki kabın hacmi mirasın tamamını alabilecek nitelikte olmalıdır, mirasçılar iki erkek evlattan ibaret olursa her birinin elindeki kap hacmi, tek erkek evlat mirasçının elindeki kabın yarısı hacminde olmalıdır, iki erkek ve bir kız çocuğunun miras paylaşımında her bir erkek evladın elindeki kabın hacmi kız çocuğun elindeki kap hacminin iki misli olacağı açıktır, örneğin: Vasiyet ve borcun ödenmesinden sonra paylaşacakları mirası 50.000.- Lira farz edelim, Mirasçılar, 2 Erkek çocuk ve bir kız olsun, bu duruma göre mirasın paylaşımı, 2 + 2 +1 = 5 bunun manası 3 mirasçının ellerinde 5 ölçek değerinde mirastan doldurulacak kap olduğu, 2 erkek evladın her birinin elinde her biri 2 ölçek değerinde birer kap, kız çocuğun elinde de 1 ölçek değerinde 1 kap olduğudur, paylaşımı buna göre yaparsak: 50.000.- : 5 = 10.000.- Lira 1 ölçeğin alacağı tutar, 1 x 10.000.- = 10.000.- Lira tutarında pay kız çocuğuna, 2 x 10.000.- = 20.000.- Lira her bir erkek çocuğa verilecek pay, böylece 50.000.- Lira Kuran a uygun olarak bölüşülmüş olur, bu işlemi kesirli işlem şeklinde yapmamız halinde miras paylaşımı olayında hiçbir değişiklik olmaz, zira bayağı kesirlerle ondalık kesirler istenmesi halinde bir birlerine dönüşme özelliğine sahiptirler, bir birlerine dönüşebilen matematiksel ifadeler her zaman aynı sonuca ulaşırlar, kolayına gelen istediği matematiksel ifadeyi kullanabilir, yukarıdaki basit bölüşümü esas alarak değişik işlemler yapalım: 2/1 + 2/1 + 1/1 = 5/1 = 5 ölçek, dikkat edilirse ölçekler toplamında bir değişiklik meydana gelmedi, şimdi bir adım daha ilerleyerek mirasçıların arasına birde anne ekleyelim, bu durumda: 2/1 + 2/1 + 1/1 + 1/8 = 16/8 + 16/8 +8/8 + 1/8 = 41/8 böylece 41 ölçek bulunur. 50.000.- : 41 = 1.219,51219512 YTL bulunur, bir erkek çocuğun elinde bu tutarın 16 misli değerinde bir kap bulunduğundan mirastan alacağı pay 16 x 1.219,51219512 = 19.512,1951219 YTL kız çocuğu için 8 x 1.219,51219512 = 9.756,09756096 YTL Anneye 1 X 1.219,51219512 Lira verilir, toplayacak olursak: 19.512,1951219 + 19.512,1951219 + 9.756,09756096 + 1.219,51219512 = 49.99999999999… Lira bulunur, sade bir bölüşüm için mirası 41.000:- Lira farz ederek işlem yapacak olursam: 41.000.- : 41 = 1000 Lira bulunur, bundan da Erkek çocukların her birine 16 x 1000 = 16.000,- YTL (İkisine 32.000,-YTL) Kız çocuğa 8 x 1000 = 8.000,- Lira Anneye 1 x 1000 = 1.000,- Lira verilir, böylece 41.000,- Lira miras paylaşılmış olur, Bu işlemlerde kafaların karıştığı durum miras haklarında paydalı payın olmasıdır, daha önce belirttiğim gibi bu bölüşümde paydanın bulunması matematik işlemi açısında şart değildir, zira payda ne olursa olsun, istendiğinde payda bire dönüştürülebilir şöyle ki 1/8 ile 0,125 arasında hiçbir fark yoktur, biraz önceki işlemi bu şekilde yapalım ve miras haklarında bir değişiklik olmadığını ve Kuran dışına çıkılmadığını görelim, Şöyle ki: 2/1 + 2/1 + 1/1 + 0,125/1 = 5,125 ölçek 41.000.- : 5,125 = 8.000.-Lira bundan da Erkek çocukların her birine 2 x 8.000.- = 16.000,- Lira (İkisine 32.000,-Lira) Kız çocuğa 1 x 8000 = 8.000,- Lira Anneye 0,125 x 8000 = 1.000,- Lira verilir böylece 41.000,- Lira miras paylaşılmış olur ve mirasta hiçbir zaman açık olmaz, paydayı ortaklı miras paylaşımında mirasın bölündüğü faktör olarak görenler hiç düşünmüyorlar mı 1 kız çocuğu varsa mirasın ½ sini alır, onun yanında 3 tanede erkek kardeş varsa bir erkek kardeş bir kız kardeşin iki misli pay alacağından böylece mirasa açıktan 2,5 miras daha eklemek lazım, bir kimse İsterse Peygamberimiz Muhammed in Allah Resulü ve Nebisi olduğuna inanmasın, buna rağmen Peygamberin böyle basit bir hata yaptığına nasıl ihtimal verir, zira parmak hesabından başka bir hesaba yeteneği olmayan kimseler dahi böyle bir hata yapmazlar, Peygamberimiz Muhammedin peygamberliğine inanmayan kimselere sormak lazım, Bizim Anlayışımıza göre Kura Allah kelamıdır, sizler ise peygamberin sözü olduğunu söylemektesiniz, bu kabulünüze göre dahi, Kuran gibi bir kitabı ortaya koyan bir kimse böyle bir hata yapar mı, sizce böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal vermek mantıki midir, sorunun Kuran ayetlerinde olmayıp, sizlerin ayetleri anlayışınız da olması daha mantıklı değil midir. Kuran’ a göre yapılan miras paylaşımında hiçbir zaman kişilerin alacakları miras paylarında fazlalaşma ve kısma olamayacağı gibi, hakların dağılımda mirasta yetersizlik meydana gelmez, tam tersi bazı durumlarda mirasçı yetersizliğinden dolayı fazlalık meydana gelir, şöyle ki hiç kimsesi olmayan bir şahıs miras bırakabilir, bu durumda miras diğer ilgili ayetlerde belirtildiği şekilde değerlendirilir, Vasiyet bırakmamışsa, fakirlere, yetimlere v.s.dağıtılandan fazla miktarda miras varsa kalan miras bey tül mala kalır, bu da Allah yolunda harcanır, neticede yerin ve göğün ve her şeyin mirasçısı Allah’tır. Kuran daki miras paylaşımının anlaşılmasında meydana gelen hatalardan bir tanesi de KELALE durumunda miras bırakılmasının ne manaya geldiğinin bilinmemesidir, bu hata durumunu özellikle Kuran meallerinde görmek mümkündür, şöyle ki: - Eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, geride bıraktıklarının yarısı sizindir. Şayet çocukları varsa, -onunla yapacakları vasiyetten ya da (ayıracakları) borçtan sonra- bu durumda bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Sizin çocuğunuz yoksa, geriye bıraktıklarınızdan dörtte biri onların (kadınlarınızın)dır. Eğer sizin çocuğunuz varsa geriye bıraktıklarınızdan sekizde biri onların (kadınlarınızın)dır. (Yine bu hükümler,) Edeceğiniz vasiyet veya (varsa) borcun düşülmesinden sonradır. Mirası aranan erkek ya da kadın, çocuğu ve babası olmayan bir kimse olup erkek veya kız kardeşi bulunursa onlardan her biri için altıda bir vardır. Eğer bundan fazla iseler, bu durumda -kendisiyle yapılan vasiyette ya da (varsa) borçtan sonra- üçte bir’de -zarara uğratılmaksızın onlara ortaktırlar. (Bu size) Allah’tan bir vasiyettir, Allah, bilendir, (kullara) yumuşak olandır. 4/12 -Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah’tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir. 4/12 Başka meallere bakıldığında da KELALE tanımı yukarıdaki örneklerde olduğu gibi değişik değişik tanımlanmaktadır, hal bu ki Kelale durumu Kuran da iki manaya gelen bir durum değildir, şöyle ki: - Allah size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe kadının payının iki katını tavsiye eder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer (çocuk) yalnız bir kadınsa (mirasın) yarısı onundur. - (kelele olarak) Ölen kişinin çocuğu yok, bir kız kardeşi varsa, bıraktığı malın yarısı o (kız kardeşi)nindir. Fakat kendisi, (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, onun mirasını (tamamen) alır. Eğer (ölenin) iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Ve eğer (varisler) erkekli, kadınlı kardeşler olursa, erkeğe, iki kadının payı kadar (pay) verilir. - Ölenin çocuğu varsa, bıraktığı mirasta ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. - Eğer miras bırakan erkek veya kadın kelele olarak miras bırakıyorsa bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. - Eğer çocuğu yok da ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. - Eğer miras bırakan erkek veya kadın kelele olarak miras bırakıyorsa bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler, üçte bire ortaktırlar Hisselere Dikkat edilirse Miras bırakanın birinci dereceden mirasçıları olan, çocuklarının olmaması halinde, anne, baba onların yerini alır, şu var ki bu durumda miras bırakanın kardeşleri varsa anasının alacağı mirasın yarısı yani 1/6 hissesi kardeşlere verilir, Miras bırakanın Anne baba yoksa miras bırakanın Kardeşleri onların yerini alır, Miras bırakanın Anne babası yoksa ve aynı zamanda çocukları da yoksa, Kardeşleri miras paylaşımında en üst dereceye çıkarak, çocukların miras paylarını alırlar. Miras bırakan kişinin, kız çocukları ve kız kardeşleri arasındaki miras açısından ikame bağlantısı, miras bırakan kişinin mirasçı olarak yalnız iki kız çocuğu olması halinde alacakları mirası, kız kardeşlerin alacağı miras payından kolayca anlaya biliriz, Şöyle ki: (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer (ölenin) iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır Görüldüğü gibi Kuran öğretisi İnsanı düşünmeye sevk eden bir öğretidir, bu öğreti tarzının farkında olamayanlar, Örneğin, Kuran ın namaz , Salat, abdest, Resul ve Nebi , Sadaka ve Zekat gibi konuları anlatan anlatım tarzı karşısında şaşkınlığa düşerek kavramları durmadan bir birlerine karıştırırlar. Örneğin, Avl veya Avliye için şöyle demektedirler: Sözlükte “haktan ayrılmak, zulmetmek; yükselmek ve çoğalmak” anlamlarına gelen avl kökünden gelen avliye, fıkıh terimi olarak, bir mirasın taksiminde, belirli hisse sahiplerinin (eshab-ı ferâiz) terekeden alacakları payların toplamının ortak paydadan fazla çıkması halinde, payların toplamından elde edilen sayının ortak payda kabul edilerek mirasçıların hisselerinin belirlenmesine denir. (İ.P.) Veya geniş tanımla: Eksik ölçmek ve tartmak, terazinin kefeleri eşit olmamak ve hükmetmekte zulmetmek. Bir miras hukuku terimi olarak avliye: Hisseleri ayet ve hadislerde belirlenen ashabu’t-ferâizin hisseleri toplamı, asıl meselenin ortak paydası (mahreci)’ndan büyük çıkarsa böyle meseleye “avl ve avliye” denir. Burada hisseleri toplamı mahrec kabul edilerek, bu eksiklik her vârise hissesi oranında yansıtılır. Başka bir deyimle hisseleri o nispette azalmış olur. Mûrisin (ölen kimsenin) terikesi; borçlarını ve vasiyetini ifaya kafi gelmiyorsa; bu eksiklik hak sahiplerine, hakları nispetinde taksim edilir. Ayrıca muayyen hisselerin toplamı; asıl meselenin mahrecinden büyük çıkarsa (yani dağıtılacak mal az, hisse çok olursa) “avliye” gündeme gelir. Vârislerin sehimleri (farîzeleri) üç kısıma ayrılır: 1)Farîza-i âdile: Vârislerin hisselerinin toplamı ile mes’elenin mahrecinin eşit olması, 2)Reddiye: Ashâb-ı ferâizin sehimlerinin toplamının, mes’elenin mahrecinden eksik olması, 3)Farîza-i Âile (AVLİYYE) : Ashab-ı ferâizin hisselerinin, mes’elenin mahrecinden büyük olmasıdır. Yani vârislerin sehimleri toplanınca, bu, kendileri için yapılan meselenin mahrecinden fazla olur ve mahreç bunları tam olarak içine alamaz. (Bak: -http://www.islamiterimler.net/alan/terimler/383.html-) Böylece İslam Dininde Zulüm yapmanın meşruluğunu iddia etmektedirler, İslam Dininde zulmetmek meşru olmadığı gibi, İslam Dininin Sahibi olan Allah, asla zalim değildir, hiçbir şekilde zulüm yapmayı da onaylamaz, tam aksine kullara karşı merhametli bir İlah’tır. Bu gibilerin Miras konusundaki paylaşım yollarını gören ve Kuran’ı doğrudan ret eden kimseler Kuran’ın miras payların bölüşümüne göre verdiği oranlar Mirasın yeterlilik yönünden açık verdiğinin ifadesi olup, Allah var ise hesap hatası yapmaz olsa olsa Kuran’ı hesap bilmeyen Muhammed yazmıştır demektedirler, her iki tarafın aynı notada birleşmelerinin ve hesap yönünden sözlerinin birebir örtüşmesinin nedeni, Kuran a Allah’ın emrettiği gibi hakkıyla iman etmemiş olmalarından kaynaklanmaktadır, bu çok önemli bir noktadır, Kuran’a Allah’ın emrettiği şekilde iman etmeyen kimselere karşı Kuran bilgisi devamlı kapalı olagelmiştir. ............ Fereç Hüdür Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 12. ayette eşin oranları verilirken, 11. ayetteki gibi "ölenin bıraktığının" değil, "geriye kalanın" şeklinde söylenir. Ben orijinal Arapça metinden izliyorum, çok ciddi saptırmalara ve yanıltmalara başvuruyorsunuz. Hiç söylediğiniz gibi bir durum yok. Her iki ayette de "ma terake" ifadesi var. Bu, "ne bıraktıysa" anlamına geliyor. Tüm paylaşımlar tereke yani bırakılan üzerinden ve borçlar, vasiyet çıktıktan sonra yapılıyor. Siz ise ısrarla "geriye kalanın" ifadesini kullanıp, bunu eşten hariç diğer pay sahipleri paylarını aldıktan sonra anlamına getirmeye çalışıyorsunuz. Halbuki iki ayette toplam dört kere, demek ki önemle vurguluyor ki tüm hisseler "borçlar ve vasiyetten sonra" dır! Borç ödenir, vasiyet verilir ve sıra hisse taksimine gelir. "Geriye kalanın" dediğiniz budur. Herkes hissesini alıp eşin kenardan sırasını beklemesi ve hisse kalmayınca havasını alması değil. Kurân hakkında söyledikleriniz sizi bağlar. Beni bağlamaz. Size göre kanundur, bana göre kanun değildir. Hadisleri gerçek kabul ederim, tarihi verilerle uyumlu ise. Kurânı da ayrı değil, aynı düzeyde değerlendiririm. Hiç bir tarihsel olguyu, tarih bağlamından çıkarıp üst bir kategoride değerlendirmem. Tüm nakledilegelen metinler, Kurân da buna dahildir, insan sözüdür ve tarihi verilerle uyumuna bakarak değerlendiririm. Düşünce tembeli filan değilim, asıl Kurânı tanrı sözü kabul edip nasılsa yanlış yoktur diye peşin kabul edenler düşünce tembelidirler. Ebeveyne bakma konusundaki yorumunuza eleştirime verdiğiniz yanıt yetersiz. Ben çocuklar küçükse annelerine bakamazlarsa ne olacak diyorum, siz aile yapısı sağlam, bakarlar diyorsunuz. Çocuklar bakamayacak kadar küçükseler diyorum, aile yapısıyla ne ilgisi var? Kadına pay ayırma, çocuklarının payına bekçi bırak. Bu ne kadını aşağılayıcı bir anlayış böyle? Şiddetle protesto ediyorum. Eğer işin doğrusu sizin dediğiniz gibi bu şekildeyse, Kurânı daha şiddetle reddediyorum... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 KURAN A GÖRE MİRAS PAYLAŞIMI Sayın Fuzuli, uzun söze gerek yok. Bir adam öldü ve 120 lira miras bıraktı. Borcu yok, vasiyeti yok. Üç kızı var. Anne ve babası var, eşi var. Mirası Kurâna göre nasıl taksim edeceksiniz? Sayın patates soğancı kızlara 80 lira verdi. Anasına 20 lira, babasına 20 lira verdi ve eşine bir şey bırakmadı. Katılıyor musunuz bu taksime? Katılmıyorsanız siz taksim edin. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 2/3+1/6+1/6+1/8=16/24+4/24+4/24+3/24=27/24 Bu ne demek biliyor musunuz Sayın Demirefe ?Size klasik ilköğretim matematiğine göre miras 24 parçaya bölünüp 27 parçası dağıtalacak.E bu mümkün değil o zaman oranlarda hata var bu dağıtım yapılamaz değil mi?Bakın nasıl yapıyorum:24 sayısı mirasın karşılığı olan sayı yani 24=Miras biz buna 1 oran diyelim olur mu?27/24(Miras=1)=27 Yani bu şu demek Sayın demirefe mirastan 27 ölçeğe bölünecek her hak sahibi 16/Miras(1),4/miras(1),,4/miras(1),3/miras(1) parça oranında alacak.Paydaları eşitlememizin sebebi ortak bir miras tabanı bulmaktı.Mirasımız kaç parça 27 parça 120/27=4,44 her bir parça. Kızlar mirastan kaç parça alacak:16x4,44=71,04 Anne :4x4,44=17,76 Baba :4x4,44=17,76 Eş :3x4,44=13,32 TOPLAM : 119,88 LİRA Sizin sorununuz 27/24'ü illede 1'e eşitlemeye çalışmanız.Burda paydanın kaç olduğunun hiçbir önemi yok Sayın demirefe.Önemli olan mirasçılar için ortak bir payda tabanı bulmak.Bulunan bu payda tabanı mirasın kendisine eşittir sayısal olarak 1'e yani.Biraz çabayla anlamak mümkün emin olun.Matematik sadece bir araç.Bu aracı nasıl kullanırsanız kullanın kendi kuralları içinde.Önemli olan istenilen adil dağılımı yapabilmek için bir terazi özelliği göstermesi. MUHABBETLE... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Bir de develerin bölüşümüyle ilgili bir miras sorusu sormuştum. İhtiyar bir adamın 3 tane oğluyla 17 tane devesi vardı.Ölmeden önce oğullarına şöyle vasiyet eder:“En büyüğünüz develerin yarısını ortancanız 1/3’ini, en küçüğünüz ise 1/9’ini alsın.Sakın hiç bir deveyi kesmeyin”.Çocuklar,babaları öldükten sonra develeri paylaşmak istemişler ama bir türlü paylaşamamışlar.Bu sırada oradan devesiyle geçmekte olan yaşlı bir kimseden yardım istemişler.O da çocukların babalarının istediği gibi develeri paylaştırmış ve sonun da kendi devesine binip gitmiş." 1/2+1/3+1/9=9/18+6/18+2/18=17/18 oranında 17/18=0,944444.... çıkmakta değil mi?Bu hesaba göre miras eksik bu dağıtımın yapılması mümkün gözükmüyor bildiğimiz kesir matematiğine göre.O zaman hemen şu yorum aklımıza geliyor değil mi?İhtiyar amca ölüm döşeğindeyken bilinci yerinde değildi ya yanlış oranlar verdi ya da ölmeden önce çocuklarına son bir şaka yaptı.İhtiyar amca hata yapmadı sadece matematik şaka yapıyor. 17/18 Şu demek değil mi: paydadaki deve sayısından 17 tane deve dağıtalacak.Yani 18 sayısal oranı gerçeklikte 17 deveye eşit yanılıyor muyum.18=17 deveye bakın dikkat edin 18=17'ye demiyorum 18=''17 deveye'' bir başka ifadeyle 18 sayısal değeri gerçeklikte 17 deve. Hani oranlar 17/18 çıkmıştı ya bu matematiksel karşılığı, miras karşılığı şu demek 17/miras=17/17=1 Ne yapıyoruz o zaman :Büyük çocuğun alacağı devenin matematik değeri 9/18=9/miras=9/17 yani 17 deve de 9 deve Ortancanın alacağı deve sayısı 6/18=6/miras=6/17 yani 17 devede 6 deve En küçükleri ise 2/18=2/miras=2/17 yani 17 devede 2 deve Dağılım istenildiği gibi oldu mu?Oldu. Matematiğin sayısal değerlerinin yaptığı şakaya uysaydık ne yapacaktık ihtiyar amcaya kızacaktık paylaşımı yapamayacaktık.Eğitim sistemimizde sorun var. MUHABBETLE... Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Bir bilmece de benden: Merkebin sesini duymak namazı bozar mı? Elcevap: Bozar. Adam suyu merkebe yüklemiş, sefere çıkmıştır. Çölde merkebi kaçırır ve namaz vakti gelir. Suyu olmadığı için teyemmüm edip namaza durur. Şakacı merkep tam namazda çıkagelir. Su bulununca teyemmüm geçersiz olur, teyemmüm bozulunca namaz da bozulur. Hukuk ciddi iştir, böyle bilmece bildirmece, gülmece güldürmece ile uğraşmaz. Miras bilmeceleri de anca fıkıh kitaplarını süsler. Bunlar biraz espri karışık, istisnai durumlar betimleyen, nükteli düşündürürken eğlendiren bulmacalardır. Adamlar ordan ihtiyar geçmese ne yapacaklardı? İskender'in çözülemeyen düğümü kılıcıyla kestiği gibi kuvvetli olan kılıçla mı sorunu çözecekti? Doğru dürüst yapılan bir hukuk, avle gerek bırakmadan oranları tam verir. Kızlara yarısını bırakırdı örneğin, eşine dörtte bir, anne babasına da sekizde birer bıraktı mı hiç sorun olmazdı. 1/2+1/4+1/8+1/8=1 bitti yani, bu kadar basitti! Ne Ömer'in avl yapmasına gerek vardı, ne bizim tartışmamıza. Şimdi önce 11. ayet yazılmış. Sonra eşin unutulduğunun farkına varılmış, bir de akla sonradan gelen bazı başka durumlar (kelale filan)da eklenmek için 12. ayet de ilave edilince iş karışmış. İyi düşünülmediği için hesap hata vermiş. Bu hatanın başı da Ömer olduğu için, düzeltmek, yani avl yapmak da yine ona düşmüş. Olay bu... Ha, bu arada sayın Fuzuli, başa dönmeye gerek yok, yaptığınız taksimat Kurâna aykırı, verilen oranlara uymuyor. Örneğin eşe Kuran 1/8 pay vermiş, bu 15 lira ederken siz 13 lira 32 kuruş vermişsiniz. Kadın bakıyor miras 120 lira. Kurâna bakıyor Allah sekizde birini hak olarak vermiş. 120/8=15 lira isterim diye tutturuyor... Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2008 Bir bilmece de benden: Merkebin sesini duymak namazı bozar mı? Elcevap: Bozar. Adam suyu merkebe yüklemiş, sefere çıkmıştır. Çölde merkebi kaçırır ve namaz vakti gelir. Suyu olmadığı için teyemmüm edip namaza durur. Şakacı merkep tam namazda çıkagelir. Su bulununca teyemmüm geçersiz olur, teyemmüm bozulunca namaz da bozulur. Hukuk ciddi iştir, böyle bilmece bildirmece, gülmece güldürmece ile uğraşmaz. Miras bilmeceleri de anca fıkıh kitaplarını süsler. Bunlar biraz espri karışık, istisnai durumlar betimleyen, nükteli düşündürürken eğlendiren bulmacalardır. Adamlar ordan ihtiyar geçmese ne yapacaklardı? İskender'in çözülemeyen düğümü kılıcıyla kestiği gibi kuvvetli olan kılıçla mı sorunu çözecekti? Doğru dürüst yapılan bir hukuk, avle gerek bırakmadan oranları tam verir. Kızlara yarısını bırakırdı örneğin, eşine dörtte bir, anne babasına da sekizde birer bıraktı mı hiç sorun olmazdı. 1/2+1/4+1/8+1/8=1 bitti yani, bu kadar basitti! Ne Ömer'in avl yapmasına gerek vardı, ne bizim tartışmamıza. Şimdi önce 11. ayet yazılmış. Sonra eşin unutulduğunun farkına varılmış, bir de akla sonradan gelen bazı başka durumlar (kelale filan)da eklenmek için 12. ayet de ilave edilince iş karışmış. İyi düşünülmediği için hesap hata vermiş. Bu hatanın başı da Ömer olduğu için, düzeltmek, yani avl yapmak da yine ona düşmüş. Olay bu... Cevabınızla beni tebessüm ettirdiğiniz için teşekkürler Sayın demirefe.İnanmak göründüğü gibi sığ bir hissiyat değildir görebilene, inandığını bilene. MUHABBETLE... Alıntı
Φ muki Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Allah'ın sözü denilen bu matematik hatasını inançlılar da görüyor ve bu hata ne yapılırsa yapılsın ortadan kaldırılamıyor. Kör inanç buna müsaade etmiyor zira... Ali imran suresı 149 - Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara boyun eğerseniz sizi ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana uğrayanlar haline gelirsiniz Yani: Bu hatayı gözler önüne serenlere aldırış etmeyin, yoksa ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana uğrarsınız... Bunun gibi daha onca tehditle karşı karşıya olunca insan sıkıysa gözler önüne serilen hataya, 'evet hata' desin. Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Allah'ın sözü denilen bu matematik hatasını inançlılar da görüyor ve bu hata ne yapılırsa yapılsın ortadan kaldırılamıyor. Kör inanç buna müsaade etmiyor zira... Ali imran suresı 149 - Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara boyun eğerseniz sizi ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana uğrayanlar haline gelirsiniz Yani: Bu hatayı gözler önüne serenlere aldırış etmeyin, yoksa ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana uğrarsınız... Bunun gibi daha onca tehditle karşı karşıya olunca insan sıkıysa gözler önüne serilen hataya, 'evet hata' desin. Bir zahmet küçük bir çaba gösterin de yukardaki yazıları okuyun lütfen!Verdiğiniz intiba bu şekil tavırlarınızla ziyadesiyle pekişti. Alıntı
Φ Patates Soğancı Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Ben orijinal Arapça metinden izliyorum, çok ciddi saptırmalara ve yanıltmalara başvuruyorsunuz. Hiç söylediğiniz gibi bir durum yok. Her iki ayette de "ma terake" ifadesi var. Bu, "ne bıraktıysa" anlamına geliyor. Tüm paylaşımlar tereke yani bırakılan üzerinden ve borçlar, vasiyet çıktıktan sonra yapılıyor. Siz ise ısrarla "geriye kalanın" ifadesini kullanıp, bunu eşten hariç diğer pay sahipleri paylarını aldıktan sonra anlamına getirmeye çalışıyorsunuz. Halbuki iki ayette toplam dört kere, demek ki önemle vurguluyor ki tüm hisseler "borçlar ve vasiyetten sonra" dır! Borç ödenir, vasiyet verilir ve sıra hisse taksimine gelir. "Geriye kalanın" dediğiniz budur. Herkes hissesini alıp eşin kenardan sırasını beklemesi ve hisse kalmayınca havasını alması değil. Şimdi de, Arapça konusunda uzman olan kişilerin çevirerek hazırladığı Kuran mealinden, sizin daha iyi Kuran tercümesi yaptığınızı ve daha iyi Arapça bildiğinizi mi söylüyorsunuz anlamadım. Meali yazan da ben değilim, konunun uzmanı. Kurân hakkında söyledikleriniz sizi bağlar. Beni bağlamaz. Size göre kanundur, bana göre kanun değildir. Hadisleri gerçek kabul ederim, tarihi verilerle uyumlu ise. Kurânı da ayrı değil, aynı düzeyde değerlendiririm. Hiç bir tarihsel olguyu, tarih bağlamından çıkarıp üst bir kategoride değerlendirmem. Tüm nakledilegelen metinler, Kurân da buna dahildir, insan sözüdür ve tarihi verilerle uyumuna bakarak değerlendiririm. Düşünce tembeli filan değilim, asıl Kurânı tanrı sözü kabul edip nasılsa yanlış yoktur diye peşin kabul edenler düşünce tembelidirler. Kuran ve onu yorumlayanları karıştırıyorsunuz. Yorumsuz olan tek şey Kuran'ın kendisidir. Örneğin Ali, Muhammede en yakın olan ve Kuran'ı en iyi ezbere bilen kişi diye geçer ve Muhammed'in ölümünden hemen sonra kendisi Kuran'ı toplayıp yazmıştır. Fakat bu Kuran'ı yazarken Muhammedden duyduğu Kuran'a ait yorumları da yazmak suretiyle küçük eklemelerde bulunmuştur. Ali'nin Kuran'ında bu eklenen Muhammedin yorumlarının, Kuran'ın kendisini bozacağı ve Allah sözünü değiştireceği endişesiyle, bu Kuran kabul görmemiştir. Yani Muhammedin yorumlarının bile Kuran'ı bozacağı düşünülmüştür. Kuran ne sadece Muhammede, ne sadece Araplara gelmemiş, tüm insanlara gelmiştir. Muhammed'in ve sonraki herkesin bunu nasıl anladıklarının, neler eklediklerinin önemi yoktur. Çünkü o kişilerin bizden daha zeki olduğuna dair bir kanıt yoktur, onlar bizler gibi insandır. Sadece Kuran'ı okuyunuz ve kendi yorumunuzu geliştiriniz. İnsan olan peygamberin ve ardıllarının, Kuran'ı nasıl yorumladığı üzerinden düşünürseniz, bu insanların yaptığı tüm olası hatalı yorumları Kuran'a mal edersiniz. Bu kişilerin sözleri asla Kuran değildir. Tapılan da Allah'tır, Muhammed değil. (Bir örnek verecek olursam, bir şairin şiirini ezberleyerek insanlara okuyup ileten bir kişi, bu şiirin anlamını en iyi bilen ve kesinlikle doğru yorumlayan kişi demek değildir. Siz bu şiiri dinler, okumada yapılan vurgulamaları yanlış bulabilir, başka anlamlar çıkarabiliriz. Şiiri beğenirsek, şaire hayranlık, bu şiiri bizle tanıştırana da minnet duyarız. Eser şairindir, en iyi anlamını o bilir. Şiiri okuyanın(elçinin) mı, yoksa onu dinleyen sizin mi, şairin anlatmak istediğini tam olarak anlayacağınız belli değildir. Okuyanın size göre anlama üstünlüğü yoktur. Bunu sizin zekanız belirler.) Kuran'ın iddiası insan sözü değil, Allah sözünün insan tarafından iletilmesi olduğudur. Yukarıda anlattığım sebeplerden tarihi verilerle değerlendirmek yanlış olur. Tarih Kuran'ın tarihi değil, Kuran'ı yorumlayan kişilerin tarihidir. Hadisler, sünnetler, meshepler,... hep yorum tarihidir. Ben sizi takdir ettiğimi, çünkü sizin düşünüp araştırdığınızı söylemiştim. Sizin yaptığınızın aksine, müslüman diye geçindiği halde; araştırmayan, düşünmeyen ve her ne demekse din büyüklerinin dediklerini kopyacı bir anlayışla kabul edenlerin düşünce tembeli olduğunu söylemiştim. Tamamen yanlış anlamışsınız. Kuran'ı tanrı sözü olarak peşinen kabul eden de, tanrı sözü değildir diye peşinen kabul eden de, düşünce tembelidir. Çünkü peşinen düşünmenin kendisi tembelliktir. Önemli ve doğru olan ise bu derecede büyük bir iddiada bulunan Kuran'ın gerçekten incelenip araştırılmasıdır. Ebeveyne bakma konusundaki yorumunuza eleştirime verdiğiniz yanıt yetersiz. Ben çocuklar küçükse annelerine bakamazlarsa ne olacak diyorum, siz aile yapısı sağlam, bakarlar diyorsunuz. Çocuklar bakamayacak kadar küçükseler diyorum, aile yapısıyla ne ilgisi var? Kadına pay ayırma, çocuklarının payına bekçi bırak. Bu ne kadını aşağılayıcı bir anlayış böyle? Şiddetle protesto ediyorum. Eğer işin doğrusu sizin dediğiniz gibi bu şekildeyse, Kurânı daha şiddetle reddediyorum... "Ben çocuklar küçükse annelerine bakamazlarsa ne olacak diyorum" demiştiniz ve ben de bu durumu açıklamıştım. Tekrar olacak ama söyleyeyim yinede. Kuran'a göre ebeveyn, çocuklara büyüyene kadar bakmak zorundadır. Çocuklar büyüdükten sonra ebeveynine bakmak zorundadır. Bu zorunluluklara uymamakla, miras hukukuna uymamak aynı derecede kabul edilemez, ikisi de Kuran sistemi içinde bir bütündür, birine uyulmaması yaptırıma yol açar. İkisi de suçtur. Ailen yapısının korunması Kuran'ın hedefidir. Çocukları ve ebeveynleri birbirine bağlı kılmak, ayrılmamalarını, bütünlüğünü korumalarını istemenin, nesini yanlış bulduğunuzu tam olarak anlayamadım. Siz sizi büyüten, size bakan, bu uğurda hayatlarının önemli bir bölümünü harcayan ebeveynlerinize karşı, sizin de sorumluluğunuzun başlamasını yanlış mı görüyorsunuz. Kuran ebeveynin yaşlılıkta zorlaşan hayatını, ömrünün sonuna kadar garanti altına alırken, siz çocuğun annesine bakmasını kücük düşürücü bir davranış olarak görüyorsunuz. Evet, bugün kü sistemde annenize bakmak zorunda değilsiniz. Kuran'ın, ebeveyne 3 kuruş mirasını verip, gerisi beni ilgilendirmez diye sokağa veya bakım evine bırakmamızın suç olarak görülmediği günümüze göre bu konuda hala ileride olduğunu düşünüyorum. Darülacezeye gider ve çocuklarının ziyaret bile etmediği ebeveynlerle konuşursanız, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız sanırım. Ebeveyni kücük düşüren bir sistem varsa o da bugün kü derim ben size. Esas ben bugünkü sistemi protesto ediyorum... 4 Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Allah'ın sözü denilen bu matematik hatasını inançlılar da görüyor ve bu hata ne yapılırsa yapılsın ortadan kaldırılamıyor. Kör inanç buna müsaade etmiyor zira... Ali imran suresı 149 - Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara boyun eğerseniz sizi ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana uğrayanlar haline gelirsiniz Yani: Bu hatayı gözler önüne serenlere aldırış etmeyin, yoksa ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana uğrarsınız... Bunun gibi daha onca tehditle karşı karşıya olunca insan sıkıysa gözler önüne serilen hataya, 'evet hata' desin. Kuran, bu hataları gormemek icin şu ayetleri one sürmüş: Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) (5:101) Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu. (5:102) Soru sormak ayıp oluyor, galiba! Alıntı
Φ FUZULİ Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Kuran, bu hataları gormemek icin şu ayetleri one sürmüş: Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Halbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.) (5:101) Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu. (5:102) Soru sormak ayıp oluyor, galiba! Yukardaki metinlerde bu soru cevaplandı.Sizin görmüyor olmanız hakikaten ilginç... Yukardaki yazı: 2/3+1/6+1/6+1/8=16/24+4/24+4/24+3/24=27/24 Bu ne demek biliyor musunuz Sayın Demirefe ?Size klasik ilköğretim matematiğine göre miras 24 parçaya bölünüp 27 parçası dağıtalacak.E bu mümkün değil o zaman oranlarda hata var bu dağıtım yapılamaz değil mi?Bakın nasıl yapıyorum:24 sayısı mirasın karşılığı olan sayı yani 24=Miras biz buna 1 oran diyelim olur mu?27/24(Miras=1)=27 Yani bu şu demek Sayın demirefe mirastan 27 ölçeğe bölünecek her hak sahibi 16/Miras(1),4/miras(1),,4/miras(1),3/miras(1) parça oranında alacak.Paydaları eşitlememizin sebebi ortak bir miras tabanı bulmaktı.Mirasımız kaç parça 27 parça 120/27=4,44 her bir parça. Kızlar mirastan kaç parça alacak:16x4,44=71,04 Anne :4x4,44=17,76 Baba :4x4,44=17,76 Eş :3x4,44=13,32 TOPLAM : 119,88 LİRA Sizin sorununuz 27/24'ü illede 1'e eşitlemeye çalışmanız.Burda paydanın kaç olduğunun hiçbir önemi yok Sayın demirefe.Önemli olan mirasçılar için ortak bir payda tabanı bulmak.Bulunan bu payda tabanı mirasın kendisine eşittir sayısal olarak 1'e yani.Biraz çabayla anlamak mümkün emin olun.Matematik sadece bir araç.Bu aracı nasıl kullanırsanız kullanın kendi kuralları içinde.Önemli olan istenilen adil dağılımı yapabilmek için bir terazi özelliği göstermesi. Alıntı
Φ Patates Soğancı Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu. (5:102) Soru sormak ayıp oluyor, galiba! Sayın Süheyla Maide 102 (Y.N.Öztürk) Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tuttu hepsini inkar ettiler. Burada kafir diye bir söz geçmez. Burada önceki toplumun onları sorduğunu, sonradan da sormuş olduğunu inkar ettiğini söyler. Soru sormak ayıp değildir, tabii. İstediğiniz her şeyi sorabilirsiniz. Sevgiler, saygılar. 2 Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Sayın Süheyla Maide 102 (Y.N.Öztürk) Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tuttu hepsini inkar ettiler. Burada kafir diye bir söz geçmez. Burada önceki toplumun onları sorduğunu, sonradan da sormuş olduğunu inkar ettiğini söyler. Soru sormak ayıp değildir, tabii. İstediğiniz her şeyi sorabilirsiniz. Sevgiler, saygılar. Ben genellikte, Diyanet mealini kullanirim(onda kafir der). Ama manasi degismiyorki. Farketmez. Demek istedigim burada, Muhammed soru sormak hevesini kırmak istedigidir .. kardesim. Alıntı
Φ Suheyla Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Yukardaki metinlerde bu soru cevaplandı.Sizin görmüyor olmanız hakikaten ilginç... Yukardaki yazı: 2/3+1/6+1/6+1/8=16/24+4/24+4/24+3/24=27/24 Bu ne demek biliyor musunuz Sayın Demirefe ?Size klasik ilköğretim matematiğine göre miras 24 parçaya bölünüp 27 parçası dağıtalacak.E bu mümkün değil o zaman oranlarda hata var bu dağıtım yapılamaz değil mi?Bakın nasıl yapıyorum:24 sayısı mirasın karşılığı olan sayı yani 24=Miras biz buna 1 oran diyelim olur mu?27/24(Miras=1)=27 Yani bu şu demek Sayın demirefe mirastan 27 ölçeğe bölünecek her hak sahibi 16/Miras(1),4/miras(1),,4/miras(1),3/miras(1) parça oranında alacak.Paydaları eşitlememizin sebebi ortak bir miras tabanı bulmaktı.Mirasımız kaç parça 27 parça 120/27=4,44 her bir parça. Kızlar mirastan kaç parça alacak:16x4,44=71,04 Anne :4x4,44=17,76 Baba :4x4,44=17,76 Eş :3x4,44=13,32 TOPLAM : 119,88 LİRA Sizin sorununuz 27/24'ü illede 1'e eşitlemeye çalışmanız.Burda paydanın kaç olduğunun hiçbir önemi yok Sayın demirefe.Önemli olan mirasçılar için ortak bir payda tabanı bulmak.Bulunan bu payda tabanı mirasın kendisine eşittir sayısal olarak 1'e yani.Biraz çabayla anlamak mümkün emin olun.Matematik sadece bir araç.Bu aracı nasıl kullanırsanız kullanın kendi kuralları içinde.Önemli olan istenilen adil dağılımı yapabilmek için bir terazi özelliği göstermesi. Bunun cevabini daha evvel, bu konuda, ben Islami kanunlara gore (Sayin ftoyd'a) yazmistim. .. Alıntı
Φ Patates Soğancı Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Ben genellikte, Diyanet mealini kullanirim(onda kafir der). Ama manasi degismiyorki. Farketmez. Demek istedigim burada, Muhammed soru sormak hevesini kırmak istedigidir .. kardesim. Sayın Suheyla Orada anlatılmak istenen, Kuran'ın indirildiği dönemde sorulacak soruların, başkaları yerine Allah'a sorulduğu takdirde Kuran aracılığıyla doğru olarak cevaplanacağı, doğru cevabın Kuran'da olduğu. Saygılar, sevgiler. 2 Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Maide 102 Burada kafir diye bir söz geçmez. Burada önceki toplumun onları sorduğunu, sonradan da sormuş olduğunu inkar ettiğini söyler. Bakın ben burda kaç kere dindarları Kurânı savunurken onu inkar ediyor, değiştiriyor ve bu yüzden hurileri elden kaçırıyor, üstelik kebaphaneyi boyluyorsunuz, hemen tevbe istiğfar edin diye uyarmışımdır. Şimdi Sayın Patates Soğancıyı da uyarmak zorundayım. Yani bu devirde, bilgiye bu kadar kolay ulaşılan bir zamanda kimi kandırıyorsunuz? Bahsettiğiniz ayetin Arapça metni: "Kad seeleha kavmün min kabliküm sümme asbehu biha kafirın" şeklinde! Nasıl kafir diye söz geçmiyor? Bal gibi de Kurân soru soranı kafir ilan etmiştir. Sayın Fuzuli de hep "cevabını verdik" diyor. Halbuki ortada cevap göremiyorum. Bir eşe hiç miras vermeyen cevap var, bir de apaçık 1/8 verilecek diyen Kurân ayetini inkar eden, karşı çıkan ve bu oranı vermeyen, azaltan bir cevap var. Üstelik diğer oranları da değiştirerek. Develeri paylaşan adamlar mı cevap? Babaları en büyük kardeşe yarısını vasiyet etmişti, o 9 deve alarak vasiyeti çiğnedi. Öbür kardeşlerin hakkını yedi. Çünkü 9 deve 17 devenin yarısından fazladır. Bu tür şeylere hile-i şeriyye denilir. Usulen aldım sattım, bağışladım geri bağışladım yöntemleri ile bir sürü hilei şeriyye yapılabilir. Bunlar çözüm değildir ki? -"Şu mal kaça?" -"Peşin elli lira." -"Seneye ödersem?" -"100 lira." -"Tamam. Aldım, senet yap." Satıcı senedi yapar. -"Hayırlı olsun." -"Neyse vaz geçtim. Geri alır mısın?" -"Alırım. Peşin fiyatı 50 liraydı. al 50 lirayı, malı geri aldım." Ne yaptı bu uyanıklar sözde biliyor musunuz? Faiz yasağının etrafından dolaştılar. Satıcı adama faizle borç verdi, ama adını faiz değil, vade koydular. Satıcı ticaret filan değil, düpedüz tefecilik yapıyor. Din budur. Yasağı da kendi koyar, kendi yasağının etrafından da kendi dolaşır. Peygamber nedir? En güzel örnek. En güzel örnek ne yapar? Herkese koyduğu kurala en çok kendi uyar. Muhammed ne yapmış? Dört eşe kadar izin vermiş. Kendisi ne yapmış, örnek olmuş mu bu konuda? Ne gezer? Çok evlilik için eşler arasında adalet şartı koymuş. Kendi ne yapmış? En genç ve en güzelin yanından çıkmaz olup sık sık "bal şerbeti içmeye" gittiği için diğer eşler isyan etmiş, Tahrim suresi bu olay üzerine yazılmış. Bu nasıl "en güzel örnek?" Bunlar en güzel örnek filan değil. Dinin uygulanabilir bir yanı hiç yoktur. Karını üç talakla boşarsan da bir daha almak istersen başkasıyla evlenmeden olmaz! Böyle kural mı olur, böyle mal alıp satar gibi evlenme boşanma mı olur? Bu olmayacak kuralların tarihin derinliklerinde hâla daha bu çağda kalamayışı, bir gerilik ve bir utançtır... Ha, ekleyeyim: Develer problemi şöyle çözülür: Çocuklar babalarının bu olamayacak vasiyetini tanımayıp mirası eşit paylaşırlar. Aynı yöntem Kurânın olmayacak miras paylaşım teklifi için de geçerlidir. Tanımayacaksınız, o kadar... Bir ekleme daha: "en güzel örnek"in yaptığını yapanın, yani çocukla evlendiğini iddia edenin pişkin suratını tv de izliyorsunuz. Ha ama onu da ergenekoncular tutmuştur tabii, o da aktördür değil mi? Alıntı
Φ Patates Soğancı Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Bakın ben burda kaç kere dindarları Kurânı savunurken onu inkar ediyor, değiştiriyor ve bu yüzden hurileri elden kaçırıyor, üstelik kebaphaneyi boyluyorsunuz, hemen tevbe istiğfar edin diye uyarmışımdır. Şimdi Sayın Patates Soğancıyı da uyarmak zorundayım. Yani bu devirde, bilgiye bu kadar kolay ulaşılan bir zamanda kimi kandırıyorsunuz? Bahsettiğiniz ayetin Arapça metni: "Kad seeleha kavmün min kabliküm sümme asbehu biha kafirın" şeklinde! Nasıl kafir diye söz geçmiyor? Bal gibi de Kurân soru soranı kafir ilan etmiştir. Sayın Demirefe Ben Y.N.Öztürk'ün mealini verip "burada" diyorum(bu mealde) kafir sözü geçmez diyorum, arapçada geçmez demiyorum. Fakat anlamanız gereken Kafir'in ne olduğudur. Kafir inkar eden demektir. Forumdan birisi patates sogancı bu forumda değil dese, bu da inkar etmektir ve kafir kelimesi kullanılır. Burada kullanılan kafir Allah'ı inkar eden manasında değildir. Sorduğunu inkar eden manasındadır. Saygılar, sevgiler. 2 Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Burada kullanılan kafir Allah'ı inkar eden manasında değildir. Sorduğunu inkar eden manasındadır. Demek adamları sorduklarına pişman etmiş ki sorularına cevap beklemeyi bırak, sorduklarını bile inkar etmek zorunda kalmışlar. Sayın kardeşim, sözcüklerle oynamanın sonu yoktur. Ona kalsa kafir, örten demektir. Çiftçi tohumu toprağa atıp üzerini örttüğü için çiftçiye de "kafir" denir. Biri çıkıp "öyle kafir değil yahu, Muhammed ürününün zekatını vermeyen çiftçileri kınamıştır" dese hemen inanacak mısınız? Tevbe suresi ile ültimatom vermiştir. "Ya müslüman olursunuz, ya öldürülür, ya sürülürsünüz" diye. Bundan sadece ehli kitap olan, yani bir şekilde iman edenleri cizye ödemek şartıyla muaf tutmuştur. Hatta bu ruhsatı verdiği halde Yahudilerden esirgemiş, çocuklarına varıncaya kadar etekleri açılıp bakılarak ergenliğe ulaşmış diye hükmedip soykırım yapmıştır... Alıntı
Φ Patates Soğancı Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Gönderi tarihi: 31 Ekim , 2008 Demek adamları sorduklarına pişman etmiş ki sorularına cevap beklemeyi bırak, sorduklarını bile inkar etmek zorunda kalmışlar. Sayın kardeşim, sözcüklerle oynamanın sonu yoktur. Ona kalsa kafir, örten demektir. Çiftçi tohumu toprağa atıp üzerini örttüğü için çiftçiye de "kafir" denir. Biri çıkıp "öyle kafir değil yahu, Muhammed ürününün zekatını vereyen çiftçileri kınamıştır" dese hemen inanacak mısınız? Soruyu sordukları yer Allah değildir ki Allah onları pişman etsin Pişman olan kendileridir. Kuran'da anlamadıkları noktaları, Kuran'dan başka yerlerde cevaplamaya çalıştıkları için doğruya ulaşamamışlar ve pişman olmuşlar. Aradığınız doğrular sadece Kuran'la cevaplanır, bu soruları başkalarına soracağınıza Kuran'da arayın, cevapları Kuran'dan bekleyin diye öğüt verilmektedir. Yoksa benim anlatmak istediğimden farklı, yanlış sonuçlar alırsınız diyor. Ben size kelimelerin çeşitli anlamlara sahip olduğunu, anlamak isterseniz anlayacağınızı, anlamamak isterseniz bunun da mümkün olduğunu söylüyorum. Türkçemizde de bunun gibi bir sürü kelime vardır. Anlamak isteyen bunu hemen anlar. Anlamaya niyeti olmayan diğer anlamıyla anlamaya devam eder. Kuran'ı anlamaya çalışın diyorum. Yanlış anlamaya çalışmayın diyorum. 1 Alıntı
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2008 Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2008 Soruyu sordukları yer Allah değildir ki Allah onları pişman etsin Burası önemli değil. Benim iddiam da o değil. Bir peygamber, kendisine yanıtı zor sorular soranları kafir ilan edince, o peygamberin fanatik bağlıları o kafirlere ne yapacaklarını çok iyi bilirler. Tanrıları kafirler diye akla gelmedik işkenceler yapacağını söylüyor, kulları niye geri dursun ki? Aradığınız doğrular sadece Kuran'la cevaplanır, bu soruları başkalarına soracağınıza Kuran'da arayın Evet, aynen böyle yapıyoruz ve apaçık görüyoruz ki Kurân insan sözü. Tanrı sözü olduğunu iddia eden kandırmacalara inanmıyoruz... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.