Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

HANGİ GÖRGÜ KURALLARI ?


SeDatsan

Önerilen İletiler

:excl:Öncelikli olarak “GÖRGÜ” Kurallarına mı İhtiyacımız Var, Yoksa “İŞ”, “EKMEK ve İnsanca Yaşayacak bir ÜCRETE mi ?

 

İçinde yaşadığımız süreçte, Dünyanın içinde bulunduğu sosyo-ekonomik ve sosyo-politik konjektürüne baktığımızda, görünen tablo şöyledir;

 

Başını en büyük kapitalist-emperyalist ABD'nin çektiği

Ulus ötesi sermaye gücünün daha fazla kar elde etme ve daha fazla zenginlik için, kendi ülkelerinin emekçi halkının yanı sıra, Dünyanın birçok bölgesindeki emekçi halkları da sömürme yarışına girdikleri gerçeğini, ABD ve diğer emperyalistlerin "IRAK İŞGALİ" ile bir kez daha görmüş olduk.

 

Tüm bu işgal, savaş ve sömürü yarışının, daha da azgınlaşarak devam edeceği, emperyalistlerin başta enerji kaynaklarının yatağı olan, Orta Doğu ve Orta Asya olmak üzere, Dünyaya hakim olma amaçlı GOP ve BOP planları ile daha da netleşmektedir. Bu eksende, dünyanın pek çok azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkesi gibi, ülkemiz ve halkımız aleyhine işleyen bir sürecin yaşandığını görüyoruz.

 

Uluslararası sermayenin kasası aynı zamanda tefecisi olan IMF'nin, ülkemiz gibi az gelişmiş-gelişmekte olan-üçüncü dünya ülkelerini, başını ABD’nin çektiği küresel kapitalizmin Dünyayı yeniden paylaşım planının bir parçası olarak, yeniden yapılandırdığı bir dönemi yaşıyoruz.

 

İşte küresel sermayenin bu yeniden yapılandırma planlarının bir parçası olarak, dünyanın pek çok ülkesinin emekçileri gibi, ülkemizde de çalışanların(işçi ve memurların) pek çok kazanılmış haklarına ve geçmişte türlü bedeller ödenerek ve büyük mücadeleler sonucunda elde ettikleri, önemli kazanımlara (8 saatlik çalışma hakkı, sigorta hakkı, sendika ve TİS hakkı vs.) yönelik saldırıların ve hak gasplarının yaşandığı, dahası daha da artarak devam ettiği bir süreci yaşıyoruz.

 

Uluslararası tefeci örgüt olan IMF'nin dış borçların tahakkümü nedeniyle, ülkemize dayatmaları ile oluşturmaya çalıştığı yapısal değişim, ULUS DEVLETİN ve KAMU EKONOMİSİNİN

zamanla tasfiye edilmesi, özelliklede SOSYAL HUKUK DEVLETİ niteliğinin ortadan kaldırılmasıdır.

 

Bu amaçla çıkarılan veya çıkarılmaya çalışılan tüm yasa ve uygulamalar (5857 sayılı İş Kanunu, KYTK,KPR,GSS vs.) ülkemiz halkının ve emekçilerinin aleyhine olmuş veya olacaktır.

 

Böyle bir sürecin yaşandığı bir dönemde, ülke yönetiminde söz sahibi ve hakim erk olan, patronların ve başta TÜSİAD, MÜSİAD, TİSK, TOBB, MESK vs. gibi işveren örgütlerinin,

kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda önemli lobi çalışmaları yaptığını, çıkarılacak ve çıkarılmasını istedikleri her yasanın alt yapı çalışmalarını yaptıklarını görüyoruz.

 

Bu faaliyetlerinin yanı sıra, ellerinde bulundurdukları kitle

iletişim araçlarının MEDYA' nın devasa gücü ile, toplumun geleneksel değerlerini,ANADOLU HALK KÜLTÜRÜ olarak da bilinen, kültürel ve ahlaki değerlerini, Yeni Dünya Düzeninin "tüketim kültürü" üzerine kurulu, PİYASACI değerler ile değiştirerek, yeniden oluşturmaya çalışıyorlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşte böyle bir süreçten geçerken, yaşanan ilginç bir olay, bizleri oldukça düşündürmüştür.

 

Ülkemizde İşçi Sınıfının dağınık ve örgütsüz pasif yapısının tam tersine, ülke yönetiminde hakim erk olan, Sermaye Sınıfının örgütlü gücü “TİSK” Türkiye İşverenler Sendikası patronların yani Sermaye Sınıfının çıkarları için tüm gücüyle, etkin bir şekilde çalışmaktadır.

 

Sermaye Sınıfının örgütlü gücü olan TİSK’in bir kolu-üyesi olan ve demir-çelik-metal işkolunda işverenlerin ortak çıkarlarını örgütleyen, Metal Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS) yeni yıla girerken üyesi olan tüm işyerlerinde işçilere kitap hediye etmiş.

 

MESS bu alanda çok uzman. Daha öncede çıkardığı birçok yayın epey tartışılmıştı.

 

Çalışan işçilerin ellerinde var olan pek çok hakları da budayan, geçmiş yıllarda işçilerin verdiği mücadele ve ödedikleri bedeller ile elde ettikleri birçok kazanımı ellerinden alan yasa olan, 4857 sayılı İş Yasası’nın çıkmasıyla, işyerlerinde yasanın tüm nimetlerini ortaya koyan “Akıllı kitap”ı çıkardı.

 

MESS, bu sefer de işçilere görgü kurallarını öğretmek için kolları sıvadı!

 

“Eğrisi Doğrusu Görgülü Ol, Hoş Yaşa” kitabını yeni yıl hediyesi olarak tüm işçilere dağıtmış.

 

MESS’in internet sitesinde kitabın tanıtımı şöyle yapılıyor: Görgünün temeli; her zaman, her yerde, herkese karşı güler yüzlü, tatlı dilli olmak, haddini bilmek, eliyle ve diliyle hiç kimseyi incitmemektir.”

 

Evet, MESS, yememiş, içmemiş işçilere görgü kurallarını öğretmeye karar vermiş.

 

Onlara göre işçiler kaba ve görgüsüz insanlar. Madem para verip çalıştırıyoruz, görgü kurallarını öğrenip buna göre çalışsınlar diyerek kendisine vazife çıkartmış.

 

Milliyet gazetesinde çıkan haberde, çorbanın nasıl içileceği, çatal-bıçağın nasıl tutulacağı, ekmeğin peçete niyetine kullanılamayacağı, açık büfede yemeklere saldırılamayacağı, incitmeden nasıl el sıkılacağı, karı değil eş denilmesi gerektiği gibi birçok şey sıralanmış.

 

Bütün bunları söyleyene bakmak lazım. Örneğin, sinemada davranış biçimleri diye bir bölüm var.

 

SAYIN ÇOK DÜŞÜNCELİ(!) PATRONLARIMIZ;

 

Kendi fabrikalarınızda işçiyi günde kaç saat çalıştırdığınızdan haberiniz yokmuş gibi davranmayın. Yeni işçi almayalım, yeni istihdamdan kaçınayım diye, elinizde ki mevcut işçileri günlük 8 saat normal çalışmanın üzerine, birde gece yarılarına kadar çalıştırdığınızı unutuyor gibisiniz.

 

Kaldı ki işçiler, insanca yaşayacakları bir ücreti ve hayatı elde ettiklerinde, sinema, tiyatro, konser vs. etkinliklere gidecek zamanları kaldığında, zaten o kültürü edinmiş olarak, nasıl davranacaklarını da bilirler.

 

İş, karın guruldamasına gelince, o iş çok zor, insanın karnı niye guruldar? Tokluktan olmasa gerek, verdiğiniz üç beş kuruş ücretle, işçi karnını ancak bu kadar doyurabiliyor ve karın gurultusu maalesef kesilmiyor, bu gidişle de kesilmesi pek mümkün gözükmüyor.

 

Belli ki siz patronlar bundan rahatsız oluyorsunuz, fakat bunun çaresi insanca çalışma koşulları ve yeterli bir ücret.

 

Eğer işçilerin karnı yeterince doyarsa karınları guruldamayacak ve siz de kitap çıkarmak zorunda kalmayacaksınız.

 

Ekmeği peçete niyetine kullanmayın diye buyurmuşsunuz sayın çok düşünceli patronlarımız(!)

Ben yıllarca fabrikalarda işçi olarak çalıştım. Çok iyi biliyorum,hangi fabrikanın yemekhanesine peçete konuyor? Binde bir, ki çoğunlukla işçilere değil, yönetici takımına böylesi bir servis açılır. Yemeklerin yendiği yerler çoğunlukla fabrikanın en izbe yerinde, masalar derme çatma, tavanlar akar, yemekler buz gibidir. Cam bardak yerine, metal bardak verilir, çünkü camlar kırılır.

 

Üç beş kuruş zarar edersiniz diye cam bardak bile vermezsiniz, sayın patronlarımız(!)

 

Sanki işçiler her gün davetlere gidiyorlar, önlerinde açık büfeler varmış gibi, “açık büfelerde yemeklere karşı saldırgan olmayın, para vermiyorsunuz diye durmadan yemeyin” uyarısı yapıyorsunuz.

 

Sayın patronlar, bakıyorum da yine kendinizle karıştırıyorsunuz işçileri. Avantacılık, hazır yiyicilik, talancılık, hazıra konma, konusunda sizin üzerinize yoktur olamaz da.

 

Çünkü her gün otel ve benzeri yerlere sizler gidiyorsunuz. Kar hırsınız nedeniyle, elinizi sıkarak zoraki ödediğiniz düşük ücretler nedeniyle, işçiler tatile gidecek olanak bulamıyorlar zaten.

 

En fazla kendi yakınlarına komşularına ve akrabalarına gidip gelirler. Bunun için de sizin o ithal alafranga göstermelik görgü kurallarınıza ihtiyaçları yoktur.

Onlar doğal oluşlarıyla, içten ve samimi davranışlarıyla, insani sıcaklıklarını yansıtırlar zaten.

 

Eşinize, “karı” veya “koca” demeyin diye buyurmuşlar kendileri, Sayın burjuva sınıfı ve patron takımı;

 

Bizlerin, sizlerin “eşim” ve “hanımefendi” deyişinizi de çok iyi biliriz. Kendi sınıfınız arasında "Sosyete" diye türettiğiniz o elit tabakanın, nasıl yaşadığını, şık giyimli-alımlı-cilveli SOSYETİK BAYANLARINIZA bakışınızı da çok iyi biliriz. Yine erkek egoları şişirilmiş, benlikleri kışkırtılmış, magazin mecmuası tarafından her bir aşk macerası dillere destan kahramanlıklar olarak sunulan "Playboy" zampara-çapkınlarınızın da ne haltlar yediğini, kadınlara nasıl kullanımlık mal olarak görüp kullandığını da bizler çok iyi biliriz.

 

Sizler ne kadar görgülü ve afili görünmeye çalışsanız da, ithal alafranga davranışları dışarıya riyakarca yansıtsanız da, sizlerin kadına nasıl baktığını ve onları birer meta veya mal olarak nasıl gördüğünü, üzerine oturduğunuz sisteminiz çok iyi anlatıyor.

 

Bunun için, işçilere ve emekçilere kadına bakış açısı konusunda da, söyleyeceğiniz hiçbir şey olamaz.

 

Bir de karşıdaki insanın elini sıkarken nazik davranın diye uyarı var. Üzgünüz, ne yazık ki elimiz nasırlı ve kaba olsa da, ellerimiz insancıl, dostane, sevecen ve şefkatli.

 

Tezgahın başında günlük onlarca ton metal işliyoruz. Gücümüz buradan geliyor. Ellerimizin sayesinde bu kadar rahat ve bolluk içinde yaşıyorsunuz. Bunlar öpülesi eller, hakaret edilecek eller değil.

 

Kısacası, MEES kitabı aslında görgü kurallarını öğretmek bir yana, işçilere hakaret belgesi olarak çıkmıştır. İşçilerin yapacağı tek şey bunları toplu olarak geri iade etmek ve MESS’in özür dilemesini sağlamaktır.

 

Bursa ve İstanbul’da çıkan yangınlarda kavrulan ve kömürleşen işçilerin hayatına kasteden patronların bizlere görgü kurallarını öğretecek bir yanları yoktur ve olamaz.

 

Bugün işçilerin ve tüm emekçi halkın yaşadıkları kötü koşulların,işsizlik, yoksulluk asgari ücret ve sefaletin tek sorumlusu, onların daha fazla kar elde etme hırsları ve kendi lehlerine işleyen "haksız ve adaletsiz" sistemleridir.

 

 

İşçinin-emekçinin, görgü kurallarına değil, öncelikle "ekmeğe" ve insanca yaşayacağı bir "ücrete" ihtiyacı var.

 

Patronların sistemine ihtiyaç duyulmayan, ne insanların, ne de kuşların öldüğü, adalet, eşitlik ve kardeşlik içinde yaşadığımız nice umutlu yarınlara ve tadını çıkaracağımız nice mutlu bayramlara.

 

Saygı ve Dostlukla

Sedat.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İşçi haklarında geri sıçrama!

 

 

Akyıl Tekstil işçileri, 2005 Eylül’ünde, 15 gün direnerek 7 aydan beri ödenmeyen ücretlerinin yarısının hemen, diğer yarısının bayramdan sonra ödenmesi, fazla çalışma ücretlerinin Kurban Bayramı’ndan sonra taksitler halinde ödenmesi, sigorta primlerinin düzenli ödenmesi ve yıllık ücretli izin haklarının verilmesini patrona kabul ettirdiler.

 

İşçilerin bu haklarının elde edilmesi hukuk devletinde direnişi gerektirir mi? Yasalara bakarsanız hayır. Çünkü yasalara göre işveren bunların tümünü eksiksiz ve zamanında yapmak zorundadır. Ne var ki, bu yükümlülüklere uymayan işveren için herhangi bir yaptırım uygulanmamaktadır. Bundan cesaret alan patronlar da işçilerin ücretlerini bile birkaç ay gecikmeli ödeyerek işçi ücretlerini faizsiz kredi gibi kullanmaktadır.

 

Bu nedenle de işçiler Akyıl’da olduğu gibi haklarını ve ücretlerini almak için işi durdurmak zorunda kalmaktadırlar. Oysa işçiler önceleri var olan haklarını almak veya korumak için değil, yeni haklar elde etmek için direnirlerdi.

 

İşçiler yeni haklar almak yerine var olanı korumak için savaşır oldular.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili dostum.

 

İçerisinde yaşladığımız dünyaya hakim olan sınıfın çıkarına dönen düzende, o kadar haksızlık, o kadar adaletsizlik, o kadar çarpıklık, o kadar gayri insanilik var ki.

 

Hepsini yazmaya kalksak, ne buraya sığar ne kitaplara.

Bizl en bariz, en çarpıcı, en aykıcı olanlarını göz önüne sermye çalışıyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Metal işçileri MESS’in

hediyesini beğenmedi

Müjdat Yılmaz

Yeni yıla girerken MESS (Metal Eşya Sanayicileri Sendikası) kendisine bağlı bütün işyerlerinde çalışan işçilere, “Eğrisi Doğrusu Görgülü Ol, Hoş Yaşa” adlı bir kitabı hediye olarak dağıttı. İşçilere bol bol öğüt veren ve görgü kurallarını öğreten kitapta işçinin restoranda, sinemada, tiyatroda, evde nasıl davranması gerektiği anlatılıyor.

Günümüz koşullarında sinema ve tiyatro gibi sosyal etkinlikleri unutmuş işçilere bu iyiliği yapan MESS’in kitabında yer alan bazı öneri ve görgü kuralları şöyle;

Burnunuzu silerken sol elle siliniz, sağ eliniz tokalaşma elidir.

Sinemada, tiyatroda tuvalete gittikten sonra sifonu çekiniz.

Kadın erkek için ‘bizim herif’, erkek kadın için ‘bizim karı’ dememeli.

Çatal kaşık kullanırken Avrupa tarzını seçelim. Avrupa tarzı kesildikten sonra çatala saplı duran lokma yine sol elle ağza götürülür.

Ortak yenen tabağa çatal kullanmadan elinizle dalmayınız.

Sinemaya terli, kokulu, kirli olmamak koşuluyla normal günlük giysilerle sinemaya gitmekte hiçbir sakınca yoktur.

Fazladan para ödemeyeceksiniz diye açık büfeye ardı ardına sefer düzenleyip tabağınızı yiyemeyeceğiniz kadar yemekle, tepelemesine doldurup kendinizi kıtlıktan çıkmış insan durumuna düşürmeyiniz.

MESS “kendimizi sınayalım” diye bazı sorular da sorulmuş:“Sonuna geldiğinizde, tabağın dibinde kalan çorbayı nasıl bitirirsiniz?

a) Ekmek banarak bitiririm.

B) Kalan çorbayı kaşığımla alabilmek için tabağı masanın ortasına ya da kendime doğru hafifçe eğerim.

c) Kaşığıma alamadığım çorbayı tabakta bırakırım.

Doğru cevap (B) şıkkı.”

Biz insanca yaşamayı biliriz

Metal işçileri ise giderek kısıtlanan sosyal yaşam olanaklarına dikkat çekerek, MESS’in hediyesine tepkilerini dile getirdiler.

Bir Oyak Renault işçisi, “okumaya vakti olmadığını” söyleyerek kitabı evde bıraktığını belirterek, şunları anlattı: “Bir gün sonra eşim ‘Bu kitap nereden geldi?’ diye sordu. Ben de ‘İşverenin hediyesi’ diye yanıtladım. Gülümseyerek, ‘Bu işveren sizinle dalga geçmiş’ dedi ve ‘Siz nasıl yemek yemesini, yolda nasıl yürümesini, bir insanla karşılaştığınızda ne diyeceğinizi bilmiyor musunuz? Başka dünyadan mı geldiniz?’ diye sordu. Bir şey demedim ama eşime çaktırmadan kitaba göz gezdirdim. İnanamadım, bizi resmen aşağılamışlar. Kitabın tek faydası işveren sayesinde uzun süredir gidemediğimiz sinema, tiyatro ve restoranlarda neler yapıldığını hatırlamak oldu. MESS şunu bilmeli ki biz bunları zaten biliyoruz. Faydalı bir şeyler yazacaklarsa asgari ücretle aile nasıl geçindirilir, sinemaya, tiyatroya, restorana nasıl gidilir, bunun cevabını versinler.”

Bosch’ta çalışan bir metal işçisi de yoğun mesailer ve eriyen ücretlerden yakınarak, sosyal aktiviteleri unuttuklarını söylüyor. Metal patronlarına kızgınlığını ise şöyle ifade etti: “Bu çerçevede yaşama olanaklarını kısıtlayan insanların bize bunları öğretmeye kalkması abestir. İnsanca yaşama olanaklarını bulduğumuz zaman biz insanca yaşamayı biliriz. İçten, samimi sıcak bir tokalaşmayla sadece adet yerini bulsun diye yapılan tokalaşma arasındaki farkı biz işçilere bıraksınlar.”

 

Haber Evrensel

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hat safhada terbiyesizce bir davranis.

 

O isçilerin öyle oldugu varsayilsa bile :excl: bunun nedenleri arastirilmali. Ortalama 4 kisilik bir aile asgari ücretle geçinmek için perisan olurken bir de restoran, sinema ve tiyatro gibi aktivitelere nasil katilsin ki? Yakacak, giyecek, yiyecek, elektrik, telefon, egitim, saglik vb. masraflari nasil giderilecek? Özellikle devlet okullarinin bile pahalilastigi bir dönemde...

 

Insanlara görgü kurali ögretmek yerine, onlara görgü kurallarini uygulayabilecekleri mekanlara gitme firsati yaratsinlar.

 

Yapilan çok büyük bir saygisizliktir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birleşen işçiler yenilmez

TEKEL Adana ve Malatya sigara fabrikalarının kapatılması kararına karşı Adana ve Malatya’daki işçiler fabrikalarını terk etmeme eylemi başlattılar.

Petrol-İş Aliağa Şubesi’nde örgütlü TÜPRAŞ Aliağa Rafinerisi işçileri de TÜPRAŞ’ın yüzde 51 hissesinin Koç-Shell ortaklığına devir sözleşmesinin imzalanması nedeniyle dolum ve sevkiyatı durdurdu.

Ama TEKEL işçilerinin TÜPRAŞ’ta olan bitenden, TÜPRAŞ işçilerinin de TEKEL işçilerinin eylemlerinden (Adana ve Malatya eylemleri dışında) haberleri yoktu.

Büyük küçük birçok fabrika ve işletmede işçiler direniyor. Ne var ki SEKA, Seydişehir vb. direnişlerden de görüldüğü gibi mücadelenin birleştirilememesi halinde lokal mücadeleler genellikle yenilgiyle sonuçlanıyor.

12 Eylül rejimi işçilerin örgütlenme haklarına getirdiği engellerle birlikte hak grevi ve dayanışma grevini de yasaklayarak işçilerin birleşmesini önlemeye çalıştı.

Bu engeller yetmez gibi işçilerin bir yandan da sendika bürokrasisi tarafından birbirleriyle rekabet eder hale getirilerek, patronlar karşısında bölünmesine ve güçsüzleşmesine izin verilmemelidir.

Mevcut bürokratik sendikacılık anlayışından mücadelenin birleştirilmesi beklenemeyeceğine göre, yapılması gereken, mevcut sendikaların birleşik emek mücadelesinin yaratılması için aşağıdan yukarıya baskılanmasıdır. Bunun için de işyerlerinde oluşturulacak mücadele komitelerinden başlayarak yerel sendikal birliklerin yaratılması, bu birlikler üzerinden mücadelenin yerellerde birleştirilmesi tek çıkar yol olarak önümüzde durmaktadır.

Bu hareket tarzı sendikaları birbirleriyle rekabet etmekten veya birbirlerinin üyelerini kendi sendikasına kazanmaya çalışmaktan alıkoyacak ve işçileri de rekabet etmek yerine dayanışmaya sevk edecektir.

İşçiler, bir yandan ekonomik demokratik mücadele örgütleri olan sendikalarında örgütlenir ve mücadele ederken öte yandan da siyasi iktidarı kazanmaları gerektiğini görerek iktidar hedefiyle kendi partisinde örgütlenmelidir.

Mevcut sendikaların önemli bir çoğunluğu bugün için mücadeleyi adeta hukuksal mücadele ile sınırlamış görünüyorlar. Sınıf için en önemli tehlikelerden biri bu anlayıştır. Mücadelede yaslanılacak asıl gücün işçinin emekçinin örgütlü gücü olduğu bilinciyle davranılmaması halinde işçiler, kaybetmeye devam edecekler.

Zira hukuk, sınıflar mücadelesinden bağımsız değildir. Sınıf mücadelesinde egemen olan sınıf, kendi hukukunu da egemen kılmaktadır.

Yinelemek gerekirse bugün saldırılara karşı;

 

• İşyeri mücadele komitelerinden başlayarak yerel sendikal birliklerin oluşturulması,

 

• Yerel birlikler üzerinden sendika merkezleri ve konfederasyonların sınıfın ihtiyaçlarına uygun bir tutum almaya zorlanması,

 

• Hukuksal mücadeleyi yadsımadan esas olarak işçinin emekçinin üretim gücüne yaslanan bir mücadele anlayışını egemen kılmak,

 

• İşçiler ve emekçilerin patronların politikalarının peşine takılmaktan kurtulması ve kendi çıkarları doğrultusunda doğrudan siyaset yapması, iktidarı elde etmek üzere siyasi mücadele yürütmesi zorunlu ve kaçınılmazdır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.